15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30 KASIM 2001 CUMA CUMHURİYET SAYFA 15 Erdalkıöaü, m tyf ne laırart Denklatı kırar! Etektronik posts: denizsomecumhuriyetcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Kemal Derviş, ileriyi göremediğini itiraf etmiş... "Itiraf değil istifa etmelivdi: Amerika'da övle vaoıvorlar!" Sansüp Salkım Hanım'ın J Taneleri filmiyle ilgili tartişmamız, filmin senaryosuna ya da filme konu romanın içeriğine ya da senaryo ile roman arasındaki çelişkilere ilişkin değildir... Tartışma konusu, TRT Genel Müdürü Yücel Yener'in kasıtlı olarak yaptığı ve TRT'den sorumlu Devlet Bakanı Yılmaz Karakoyunlu'nun da savunduğu uygulamadır. TRT yönetimi, denetimin izin vermediği bir fîlmi yayınlamıştır... Bu durum, bizim "sansür"ü desteklediğimiz anlamına gelmez... Aksine Salkım Hanım'ın Taneleri filmini göstermekle TRT için artık yeni bir dönem başlamıştır... TRT bugüne dek denetimin izin vermediği uluslararası festivallerde ödül almış filmleri ve özellikle Yılmaz Güney'in filmlerini ekrana getirmekle yükümlüdür... Bu arada Yayın Denetleme Kurulu Başkanlığı da lağvedilmek durumundadır... navatan Partili Yılmaz Karakoyunlu'nun yazdığı "Salkım Hanım'ın Taneleri" romanın- dan yönetmen Tomris Giritlioğlu'nun aynı adla sinemaya aktardığı filmin, TRT 1 ekra- nından nasıl gösterildiği sorusunu ilk kez 18 Kasım'da gündeme getirmiş ve TRT Genel Müdürü Yücel Ye- ner'den TRT Yayın Denetleme Kurulu Başkanlığı'nın film için "yayınlanması uygundur" raporu verip verme- diğini sormuştuk... Genel Müdür sorumuza yanıt vermedi... MHP Milletvekili Ahmet Çakar, bu filmi TRT'den gösterenleri vatan hainliği ile suçlayınca sapla saman birbirine kanştı ve yanıtını beklediğimiz soru güme git- ti... Sorumuza yanıt vermeyen Yücel Yener, olaya si- yaset ve siyasiler karışınca Salkım Hanım'ın Taneleri filminin 20 Mayıs 1997 tarihli TRT yönetim kurulu ka- rarıyla onay gördüğünü ve daha sonra Kültür Bakan- lığı Devlet Sansür Kurulu'ndan geçtiğini açıklayıp ken- dine göre işin içinden çıktı... Salkım HanımYok böylebirşey... Bir kere Türkiye'de "Devlet Sansür Kurulu" diye bir kurul yok! Ithal ya da yerli tüm filmler 1986 yılında yü- rürtüğe giren 3257 sayılı yasa gereği Istanbul Telif Hak- ları ve Sinema Müdürlüğü bünyesinde kurulan "Sine- ma Alt Kurulu"ndan "işletme belgesi" alınarak sinema- larda gösteriliyor. Üç kişilik alt kurul, sakıncalı olabile- ceğine kanaat getirdiği filmleri yedi kişilik "Sinema Üst Kurulu"na sevk ediyor ve filmler burada bir kez daha denetimden geçiyor... Bu aşamada filmin bazı bölüm- lerinin çıkarılarak gösterilmesine ya da belli yaş altın- dakilere gösterilmemesine karar veriliyor... Istanbul Telif Hakları ve Sinema Müdürü Asaf Koç- türk'ün verdiği bilgiye göre 1986 yılından bugüne dek bir ya da iki pornografik film dışında kurulun "işletme SESSİZSEDASIZ(I) NURİKURTCEBE belgesi" vermediği film bulunmuyor... Salkım Hanım'ın Taneleri filmi Sinema Üst Kuru- lu'na gönderilmeye gerek duyulmadan 12,11.1999 ta- rih ve 241 sayılı kararla, alt kuruldan "işletme belge- si" alıyor. Bu belge, yapımcıya filmin sinemalara satı- lıp gösterimini sağlayan bir belge oluyor, hepsi bu... TRT'nin, "işletme belgesi" alan tüm filmleri göster- mek gibi bir uygulaması bulunmuyor ve ekrana gele- cek tüm eserler için TRT'nin kendi bünyesindeki Ya- yın Denetleme Kurulu Başkanlığı'ndan "yayınlanabi- lir" raporu alınması gerekiyor. TRT Genel Müdürü Yücel Yener, Kasım 1999'data- mamlanan film için TRT yönetim kurulunun karar al- dığını söylüyor... Ne kararı olduğunu ise söyleyemiyor. Çünkü 20 Mayıs 1997 tarihli TRT yönetim kurulu ka- rarı, bitmemiş bir film için yayın karan almak yani doğ- mamış çocuğa don biçmekten başka bir şey değildir ve don biçmek de yönetim kurulunun değil çocuk doğduktan sonra denetleme kurulunun görevidir! Yılmaz Karakoyunlu görevini yapmıyor lu'ndan geçmemiştir... Bunun üzerine bir yapımcı bulunmuş ve denetimden geçmeyen film, maliyetinin önemli bir bölümü TRT tarafından karşılanmak üzere Avşar Film'e çektirilmiş... TRT, yaptığı milyarlarca liralık masrafın arşılığında filmin televizyonda ilk gösterim hakkını almıştır. Fakat, TRT Yayın Denetleme Kuru- lu Başkanlığı, filmin TRT'de gösterimi- ne onay vermemiştir... TRT'de defa- larca denetime sokulan film hep red- dedilmiştir. 6.4.2001 tarihli denetleme raporun- da "Film Ermenilerin sözde bazı iddi- alarına destek sağlayabilecek özellik- lere sahiptir. Bu nedenle film yukarıda- ki sakıncalar göz önüne alınarak ge- rekli çıkarma ve kısaltmalar yapılması halinde yayınlanır" denmektedir ve yö- netim için bağlayıcı olan bu talimat ye- rine getirilmemiştir. TRT'den sorumlu Devlet Bakanı Yıl- maz Karakoyunlu, "eser"ini savun- mak adına TRT Genel Müdürü Yücel Yener'den aldığı bilgileri doğru kabul ederek ve kamuoyuna aynı yolda açıklama yaparak görevini ihmal ve yanı sıra suiistimal etmektedir... Karakoyunlu'yu, film için "devle- tin sansür müessesesi"nden alındı- ğını söylediği onayın ne olduğunu ve TRT'yi ne kadar ilgilendirdiğini; TRT Yönetim Kurulu'ndan çıktığını söyle- diği kararda da ne yazdığını resmi bel- gelerie kamuoyuna açıklamaya (konu- yu küllendirmeden) davet ediyorum... Salkım Hanım'ın Taneleri romanını TRT'nin filme çekmesi, TRT prodük- törlerinden Tomris Giritlioğlu tarafın- dan önerilmiş, TRT yönetim kurulu da romana bakarak öneriyi prensipte ka- bul etmiştir... Iş filmin çekimine gelin- ce, senaryo TRT'nin Denetim Kuru- Atatürk'ten Çok Atatürkçü... Prof. Dr. SEBATİÖZDEMİR Hangi konuda olursa olsun yazı yazmak oldukça emek is- teyen, zor bir iştir; konuşma- ya benzemez. lyi bir bilgi biri- kimine, araştırmaya ve olay- ları tarafsız irdeleyebilme gü- cüne sahip olmak gerekir. Kö- ^şe_yazarı olmak ise daha zor olup oldukça sorumluluk iste- yen bir iştir. Sevgili Uğur Mumcu belge ve bilgiye da- yanmadan hiçbir konuda yazı yazmadı. Keza Sevgili Hikmet Çetinkaya yıllarca gerici-yo- baz örgütlenmeleri belgelere ve tanıklara dayanarak yazdı ve halen de yazmayı sürdür- mektedir. Son birkaç aydır Sayın Prof. Dr. BülentTanörolayı üniver- site gündemine oldukça ge- niş bir şekilde oturdu. Sayın Tanör'ün değerli bir bilim ada- mı olduğu, nice hukukçular yetiştirdiği ve ideolojik bağ- lamda ise Atatürkçü ve aydın kimliğe sahip olduğu konu- sunda kimsenin şüphesi bu- lunmamaktadır. Ancak basın- da birçok köşe yazarı tarafın- dan söz konusu soruşturma olayının irdelenmesi vearaştı- nlarak konunun detayının öğ- renilmesi yerine Sayın Ta- nör'ün sosyalist, Atatürkçü- demokrat kişiliği ön plana çı- kanldı. Sanki Atatürkçü olma- dığı bilinen bir kişi için bu ta- vır doğruymuş gibi Sayın Ta- nör hakkında açılan soruştur- ma, "Atatürk'ten çok Atatürk- çü" yakıştırması yapılan Sa- yın Rektör Kemal Alemda- roğlu'nun baskıcı ve despot (!) kişiliği ile izah edilmeye ça- lışıldı. Ancak kimse de bir üni- versitede -tabiatıyla her ku- rum ve sektörde- kişilerin dü- şüncelerine göre hareket edi- lemeyeceğini, yasa ve yönet- meliklerin ayrım gösterilmek- sizin herkese eşit uygulanma- sı gerektiğini vurgulamadı. Daha dün bu rektör, türban konusunda neredeyse tek ba- şına mücadele ederken türba- nın bir özgüıiük sorunu oldu- ğunu savunanlar Atatürkçü (!) ve demokratlardı. Yine dün bu rektör Atatürk devrimlerinden ödün vermeyeceğini belirtir- ken bırakın devrim sözcüğü- nü, "Atatürk inkılapları" deyi- mini dahi telaffuz etmekten korkanlar bugün Atatürk dev- rimlerinin yılmaz savunucula- n oldular. Ve yine türban konu- sunda gericilerle kol kola ey- lem yapanlar da devrimci ve sosyalist (!) idiler. Tüm bunlann yanı sıra Sayın Rektör hakkında Atatürk'ten çok Atatürkçü tanımlamasın- da bulunanlar için 4.10.2001 tarihinde yaptığı Istanbul Üni- versitesi eğitim-ögretim yılının açış konuşmasından bazı ahntılar sunuyorum. "...Istanbul Üniversitesi, ta- rih boyunca her zaman çağ- daş değerlerin, aydınlanma- nın, demokrasinin, bilimsel özgürlüğün yanında yer al- mıştır. Bu konudaki tek önde- ri ve yol göstericisi Mustafa Kemal Atatürk ve onun ilke ve devrimleridir... Bugün ba- ğımsız ve gelişmiş ülkelerdil- lerinin zenginliğini, güçlülü- ğünü savunur ve bu yönde çalışmalaryapariken bizim de dilimizin güzelliklerini yansıt- mak, dilimize halkımızın kabul edeceği ve kullandığı yeni sözcükler katmamız gerekir- ken bizyabancı sözcükleri ko- nuşma, yazı ve bilim dilimiz- de kullanarak bir ölçüde dili- mizin gelişimine engel olmak- tayız... Kısaca bilim, yazı ve konuşma dilinin Türk dili ol- ması gerektiği kadar Türkçe- yi de iyi kullanmamız, bilerek kullanmamız gerekmektedir... Eğer bir toplum dilini çok gü- zel kullanabiliyorsa, eğer bir toplumda dil, insanlann birbi- rini anlamasında önemli bir araç ise o toplumun inançla- nnda da kullanılması mutlaka gerekecektir..." Işte size Atatürk'ten çok Atatürkçü bir rektör! "Rektör gidiyor" ya da "Alemdaroğlu sonunda yolcu" diye çığırt- kanlık yapan gerici-yobazlar bir yana, tüm Atatürkçülerin bilgisine sunulur! KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK [email protected] ÇtZGİLİK KÂMtL MASARACI HARBİ SEMİHPOROY semihporoy a yahoo.com X 26 Kosım, Pazartesî günkü bu banî, bir teknik yanlışhktan öîürû hatah büsılmışîir, Düzeüyoruz. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 30 Kasım OFKADASTRO MAHKEMESİ'NDEN Dosya No: 2000/39 Davacı Orman Genel Müdürlüğü tarafından davalı Şükrü Ay- dın aleyhine Of, Meyvalı Köyü, ada 139. parsel 4'te kayıtlı ta- şınmazın orman olmasına karşın kadastro tespiti sırasında dava- lı adına yapılan tespitin iptali ile dava konusu taşınmazın orman olarak Hazine adına tesciline ilişkin açılan davanın yargılaması sırasında davalının ölü olması ve mirasçılan Selahattin Apay- dın, Murat Apaydın, Nazire Apaydın ve Kadir Nadi Apaydın'ın adresleri saptanamadığı gibi dava dilekçesinin de kendilerine tebliğ edilemediği nedenle ilanen tebliğ yoluna gidilmiştir. Bu kez duruşmanın 18.1. 2002 günü saat 9'a bırakıldığı. da- valılann anılan günde mahkemede hazır bulunarak veya bir ve- kille kendilerini temsil ettirerek tüm belge ve deüllerini sunma- lan, aksi halde yargılamaya yokluklannda devam edilerek karar verileceği hususu davalılara tebligat yerine gecmek üzere ilan olunur. Basm: 72029 DERİNLİK İKf KÜLAÇ: MARK TWAINL 183S'TE BU6ÜU,Ü*JLÜ AUERtKAU YAZAR MARK TWAtN (rVEYH) P060U. *-NIN çocurutK ve eeMçuic yıuARiuı Misstssıpfı UEHIZİ çsv&esîNDE eeçi- KEC£K OLAU SAMUEL CL£M€fJS(ASIL ADI~), 8İ8ÇOK ifE GlRlP ÇIKACA/O7. 9U AGADA, yAZI yAZAiAYt DA DENİYECEK., İLK ÖrnUjSÜ -tB53'TE YAYIMLANA CAKTt. Ç£ffTZJ TXKMA ADLAUA YAZJLA£lNI SûSPÛRECeK, SOMUNDA^ 1863're- MA£K TU/AffJ ADlNt ALACAKTT. NEUİR GEMIL£XİWDE ÇAUÇTTGt GtSİ OLAM BU AD, "DeRİULİK /Kf KULAÇ"AUlAMtAJA rTLAGfyLAl2AAAANtNDA ÇOK OLAM YA2AR, AM&ej&İAt P/Lİ- EOEBtyATK LfYGULAYAfl/ fLK NiTEL£NPieiLeC£K VE Mİ~ AHÇf OLAEAK DA ÖNEM */»- ZAHACAKTlG. gAÇYAP/77 SAYtLACAKT/e... Değerli Büyüğümüz NERMİN ÖZTAŞ'ı 30 Kasım 2001 Cuma günü Kocatepe Camii'nde kılınacak öğle namazından sonra Karşıyaka Mezarlığı'nda toprağa veriyoruz. Sevgili Prensesimiz, seni, istediğin gibi bir törenle Nail Baba'nın yanına uğurluyoruz. Huzur içinde uyu. Ailesi adına kızlan Meriç Bayülgen Sevinç Öztaş ANKARA... ANKA... MÜŞERREF HEKİMOĞLU Gelin Canlar ANKA'dan telefon etti bir arkadaş. - Erdal Inönü'den bir açıklama var, size fakslı- yorum. Faksı köşeme de aktarıyorum: "Bir süredir iyi niyetli birkaç arkadaşımla bihik- te yeni bir siyasal oluşumun olanaklan ve koşul- ları üzerinde çalışıyorduk. Bu çalışma, yeni olu- şumla ilgili konuşmalar kamuoyunun büyük ilgisi- ni çekti. Yeni partinin ne zaman kurulacağını bir- çok kimse bana sormaya başladı. Bu aşamada açıklamak zorundayım ki, ben yeni birparti kuru- luşunda görev almayacağım. Onun için partinin nezaman kurulacağını bilmiyorum. Daha önce de söylediğim gibi benim yaşım böyle bireyleme ön- cülük etmeye niyetli, elverişli değildir. Siyasetimi- ze yeni davranışlar, yeni atılımlar gerektiğine ina- nıyorum. Ve bu gihşimle başarıya götürecek ben- den daha genç insanlargörüyorum. özveriyle ça- ba gösteren bu arkadaşlarıma, onlan destekleyen vatandaşlanma başanlar diliyorum. Yalnız artık beni çalışmalarının dışında bırakmalannı, bundan sonra da bu konuda konuşma yapmaya çağırma- malannı rica ediyorum. Ve siyaset dışı tutumum- dan ayrılmayacağımı tüm ilgililere duyuruyorum. Erdal Inönü." Daha ne söylesin. Içtenlikle açıklıyor Erdal Bey. Uzun süredir adı çevresinde gelişen söylentilere, adını kullananlara da zarif bir uyarı bu. Doğrusu da bu bence. Kim yeni oluşumdan yana, Erdal Bey'in arkasında sergilenen oyunlann içinde kimler var, bilmek gerekiyor. • • • Yıllarca önce birakşam Hanımeli Sokak'taki ça- tı katımızın kapısı çaldı. Açtım, karşımda Mehmet Ali Aybar. - Sendikacıların çağrısıyla TlP'in başına geliyo- rum. Olay hızlı bir gelişmeyle dalgalandı sonra. Emek- liler ve aydınlar yan yana, can cana çalıştılar. Ge- lin canlar bir olalım, diye türküler söyledik, umut- landık, mutlandtk. Ancak acı faturalar da ödendi hiç kuşkusuz. Anayasal haklanmız doğrurtusunda. Ama anayasa yaşama geçmeyen bir belgeye dö- nüştü giderek. Mahkemeler, tutuklamalar, ölenler, taşlamalar tehlikeli boyutlara vardı. TlP'liler, sol ay- dınlar can güvenliğini yitirdiler nerdeyse. Karşı güç- ler ağır bastı, geldiğimiz noktada her şey yeniden başladı sonra. Geçmiş dönemde her şey doğal dü- zeyde. Uzun toplantılar, konuşmalarla ortalığı dal- galandırmak, yapay kamuoyu oluşturmak isteği de yok. Sadun Aren'in TlP'e katılması da bir aile sofrasında, gelin canlar bir olalım, türküsünü söy- leyerek. Oylara da yansıdı türküler. TİP oylanyla 15 mil- letvekili girdi parlamentoya. Ulusal artıklar da de- ğerlendi. Demokratik haklar, özgürlükler de gün- deme girdi. Bu gerçekleri yaşayan bir toplum bakın nerele- re saplandı bugün! Şöyle bir doğrulalım ve düşü- nelim. Nerden nereye geldik, nereye gidiyoruz? Yerde miyiz, gökte mi, sağda mıyız, solda mı, ka- rar veremiyoruz. Oysa karar zamanı geldi, geçiyor! Toplum da doğasını yaşamayı özlüyor. Gelin canlar bir olalım! BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8SOLDANSAĞA: 1/ XVI. ve . XVn.yüzyıl- larda Anado- 2 lu'da Osman- lı Devleti'ne karşı ayakla- nanlara veri- len genel ad... Küçükmağa- ra. 2/ Bir ili- miz... Japon halk tüıküle- 9 rine verilen ad Suriye ile Arabistan arasındaki toprak- larda yaşamış eski Arap halkı. 4VDeniz kuvvetlerinde bir rütbe. 5/ Sahip... Kimliği belirlene- meyen uzay cisimle- rine verilen ad... Mı- sır'ın plaka işareti. 6/Almanya'da bir sanayi bölgesi... Büyüme, ge- lişme, çogalma. 7/Gözleri görmeyen... Yeni çık- maya başlamış ekin. 8/Yazı makinesinin kâğıt ta- kılan bölümü... " — kapılı bir handa / Gidiyorum gündüz gece" (Âşık Veysel). 9/Muğla ilinde an- tik bir kent. YUKARTOAN AŞAĞI\A: 1/Yürekparalayan, acı, tüylerürpertici. 2/Büyük erkek kardeş... Ekşilik vermek için yemeklere ka- tılan bir madde. 3/ Antalya yöresine özgü, et ve pirinçle yapılan bir yemek... At üretilen çiftlik. 4/ Içel'in bir ilçesi... Yugoslavya'nın plaka işareti. 5/ " — Demirci": Karikatür sanatçımız... Belirli bir iş için aynlan para. 6/ Bir şeyin tersini söyle- yerek edilen alay. 7/Muğla'nın bir ilçesi... Yunan mitolojisinde kavga tannçası. 8/ Sürekli ıtmek. 9/ Bir meyve... Saygı gösterme. MENDERES ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 2001/34 Es. Davacı Orman Gn. Md. vekili tarafından da- valı Nuri Aslan aleyhine 14/10/2000 tarihinde Menderes ilçesi Honaboğazı mevkiinde bulunan Izmir serisi 432 numaralı bölme devlet ormanın- da 126 adet keçi otlatmak sııretiyle ormana za- rar verdiğinden bahisle açılan, 517.573.000 TL'lık alacak davası açıhnış olup, yapılan araş- tırmalara rağmen davalının adresi tespit edile- mediğinden dava dilekçesinin ilanen tebliğine karar verümiştir. Davalı Nuri Aslan'ın duruşmanın atılı bulun- duğu 7/2/2002 günü saat 09.00'da bizzat hazn" bulunması veya kendisini bir vekille temsil ettir- mesi aksi takdirde yargılamaya gıyabında de- vam olunup karar verileceği dava dilekçesi yeri- ne kaim ohnak üzere ilanen tebliğ olunur. Basın: 70725
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle