14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 30 KASIM 2001 CUMA 12 J v l J L l U r i . kultur@cumhuriyet.com.tr Cem Mumcu 'Üçüncü Sayfa Güzelleri'nde ölümü ve deliliği içten, sıcak bir dille ele alıyor FarkedilmeyenyaşamlarNENAÇALtDİS Cem Mumcu'nun edebiyat ala- nında ilk bireysel çalışması olan 'Üçüncü SayfaGüzelleri', her gün se- lamlaştığımız komşumuz, içüıden geçtiğimiz sokağımız veya yolda gördüğümüz o kadının, o adamın aslında aklımızdan çoğu zaman geç- meyen yasamlannı farklı bir dille, farkh bir üslupla anlatıyor. Doğal, sa- mimi ve yaşamın içinden... 'Binbir tnsan Masallan" projesinin ilk aşa- ması olan bu kitap, 42 yaşam hikâ- yesinden oluşuyor. - Hepimizin içinde bir ölü, birer de deH var diyorsunuz kitabınızın giri- şinde». CEM MUMCU - Hayatta bu ger- çekle birlikte yaşıyoruz. Yaşadığımız halde yok olmadığımıza inanmama- mız gerekiyor. Bizde var olan bazı özelliklerin niteliksel ve niceliksel değişimleri, delilik belirtileri olarak görülüyor. Ölümsüzlüğümüze bu kadar inanmayalım. - 'Binbir İnsan Masallan' adh pro- jenizle amaçladığınız neydi? MUMCU- Edebi bir çalışma. Bu- rada komik bir tezat var; bu kadar ölümlülüğe yakın duran birinin bin- bir tane öykü yazacağım demesi gi- bi. Hayat da böyle bir şey, aslında tarif etmeye çalıştığım bu. 'Üçün- cü Sayfa Güzelleri'nde hayatuı ken- disini anlattım. Son dönemde dünya ve Türk ede- biyatının içinde bulunduğu duru- mu 'kabızhk' olarak niteliyorum. Bırtakım 'araşünnacı romancüar" çıktı, araştırmacı gazeteciler gibi... Sanatsal yaratıcılığın, kökenini bu ölçüde bilgiden almadığını düşü- nüyorum. Yaratıcılık bilgiden bes- lendiği kadar bilgi zehirlenmesüı- den kurtulduğu yerde başlar. Bir şi- irin içine bilgi sızmışsa veya bil- giyle okunması gereken bir şiir ha- line gelmişse, onun şiir olduğuna da- lnsanlarda duyarsızlaşmaııın başladığını beürten Cem Mumcu, olaylannarka planlannı araştirmadan üstünkörü bakmayı sistemin öğrettiğini söylüyor. ir ciddi şüpheler vardır. - Edebiyat içinde bulunduğu bu 'kabızhktan' nasıl kurrulacak? MUMCU - Sadece bılgiye dayalı birüretim değildir sanat. Aynı zaman- da kreatif bir tarafı olan spontane özelliklere de sahiptir. Bu bizi çok fazla bilginin olduğu birtakım alan- lara getirdi. Edebiyatın baş edeme- diği başka bir alan var, o alan da medya. Bu yapının içinde bilgi ve- rir gibi yapıhp hiçbir şey verilme- diğini gördüğümde, edebiyatuı du- rup sustuğunu düşünüyorum. Ya- şamdan kopmaya başladı. Edebiyat anlaşılmaz iki türün içine girmeye başladı. Anlaşmazlıklann içinde bo- ğulan sözcüklerle süslemeler yapı- lıyor. Buna 'sûs' dememek gerek, çünkü süs insanda iyi hisler uyan- dınr. Bu, o hisleri de uyandırmıyor insanda. Çoğu, kullandıklan bu kav- ramların açılımlannı bilmiyor. Sa- dece birtakım sözcüklerle kolajlar ya- ratıyorlar. Sanat bir iktidar olayı de- ğildir. Kendi içimizde oluşturduğu- muz birtakım disiplinler-içi bilgile- ri her şeye uyacak anahtar gibi ge- tirip şiirin, romanın içine koyma- mak gerek. Sanatsal denemeleri es- tetik denemeymiş gibi göstermeye çalışmasınlar bize. 'Hayat biraz da hüzündür' - 4001 tnsan Masallan'nın deva- mı nasıl gelecek? MUMCU - Bulmaca tarzında bir proje. Henüz nasıl sonuçlandıraca- ğımı bilmiyorum. 282-300 arası şi- ir, 983'üncüsü roman olabilir. Kita- bın içinde yer alan öyküler zaman, mekân, kişilik olarak bir romanın taşıması gereken hemen her unsuru taşıyor. - Hayatın kayıp yönlerini ele alan karakterlerden oluşan bir kitap. An- latüğmız bu yaşamlarla insanlarm yaşanun hangi yönünü keşfedecek- lerini düşünüyorsunuz? MUMCU - Bunlar gözümüzün önünde duran ve fark etmediğimiz yaşamlar. Ben sende, sen bende, sonra da kendimizde görürüz bun- lan. İnsanlarda duyarsızlaşma baş- ladı. Olayların arka planlannı araş- tirmadan üstünkörü bakmayı öğren- dik, bunu bize sistem öğretti. Durum böyle olunca yargılama da kolayla- şıyor. Bir şey yaparken karşınızda kendinizden başka bir ayna varsa sahici olamazsmız. Kendi aynandan bakıp karar vermek gerekiyor. Ha- yat biraz da hüzündür zaten. Kim- senin bireysel öyküsünün bunlar- dan daha gerçek ve farklı olduğunu düşünmüyorum. - Duyarsızlaşmadan söz ertiniz. tn- san artık duygusuzlaşacak mı? MUMCU - Geleceğin insanı, aşı- rı bilgi zehirlenmesinden ve bilimin ağır baskısından kurtulmalı. Baskı ortadan kalkmadığı sürece duygu- lannı yitirmeye başlayacaklar. Üç- dört nesil sonra insanlar belkı söy- leneni bilmez hale gelecekler. Dil önemli bir unsur. Bu noktada ede- biyatuı, sanatın tekrar ağırlığını koy- ması gerekiyor. Ağırlıkkonulmadı- ğı takdirde bir ayıklanmanın yasa- nacağını düşünüyorum. 'Yarancılığı kaybettik' - Üçüncü sayfa haberlerinin, veri- liş tarzı bakımından insani duy gula- n yok ettiğini düşünüyor musunuz? MUMCU - Üçüncü sayfa garip bir yapı içeriyor. En çok okunan ve insana dair bu sayfanın, duygusuz- ca ifade edildiği ve yargılandığı baş- ka bir yer yok. Dikkat edilirse ora- daki intiharlar, seks cinayetleri ve pek çok konu, toplumun genel yargıla- nnı da içinde banndınyor. Olaylar tamamen duygulardan annmış yar- gılayıcı bir üslupla veriliyor. Bu olay- lan insanlar yazılı ve görsel basın ara- cılığıyla yargılamaya başladı. Deli- liği daha çok yargılamaya başladık, eskiden onlar bizimle birlikte ge- zerlerdi sokaklarda. Bizim eski dost- lanmızdı. Şimdi daha az görüyoruz. Bir çan eğrisi var ve o çan eğrisi git- tikçe şişkin bir edayla yarundakile- ri itmeye ve bozmaya çalışıyor. Asıl olan yarahcıhğı kaybettik. Kan man- zaralan artık kan gibi gelmemeye başlıyor. Herkesin kendine göre bir yapısı var, hiçbirinin nedeni bir baş- kasına benzemiyor. Çok özel, çok bi- ricik, çok eşsiz... Başkalannın eşsiz- liğini tanımaya çahşınca kendi biri- cikliğimiz de ortaya çıkıyor. - Psikolojik romanın geleceğini nasıl görüyorsunuz? MUMCU - İnsanı tanıyan ve onun- la ilişkiye girmiş sanat yapıtının ar- tık şansı var. Dolu dolu yaşadıkla- nnızı yürekli şekilde anlatıyorsanız başanlı oluyorsunuz. Bu anlatım sü- recinin içine yargı girmeye başladı- ğı takdirde başansızlıklar gelir. Operanın ünlü isimleri 4 Aralık'ta İş Sanat'ta buluşacak Verdi 'yi anma gecesiKültürSenisi-Unlübesteci Ver- di, ölümünün 100. yıldönümünde, 4 Aralık Salı günü Iş Sanat'ta dü- zenlenen bir gala gecesiyle anılı- yor. Dünya opera sahnelerinin ünlü yıldızlan Simona Bertini (soprano), Sergk) Panajia (tenor), Barry An- derson (bariton) ve Silvio Celeg- hin'in (piyano) sahne alacakları 'VerdiGalası'nda bestecinin 'Aida', 'Rigoletto', 'Kaderin Gücü', 'Don Carlos', 'Lombardi' ve 'IlTravato- re' operalanndan aryalar seslendi- recek. 'Verdi Galası' saat 19.30'da başlayacak. Verdi Galası'nın solistlerinden soprano Simona Bertini Floransa'da- ki Cherubini Konservatuvan'ndan mezun. Italya ve Avrupa'mn belli başh müzik merkezlerinde opera ta- rihinin önemli prodüksiyonlannda görev alan Bertini, son olarak Flo- ransa'da başanlan dolayısıyla 'Flori- no d'oro' ödülüne değer görüldü. Tenor Sergio Panajia ise vokal eğitimini Roma Santa Cecilia Aka- demisi'nde tamamladı. Sanatçı, 1991 'de 'Rigoletto' ıle başladığı sah- ne serüvenini Avrupa ve Ameri- ka'nın konser salonlan ve festival- lerinde sürdürüyor. Avustralyalı ba- riton Barry Anderson ise müzik öğ- renimini Viyana Müzik Yüksekoku- lu'nda aldı. Lied repertuvannın ara- nan solistlerinden biri olan Ander- son, 1989"danbuyanadünyanınön- de gelen operalannda ve festival- lerde önemli rolleri seslendirivor. 293 89 78 (3 HAT) CANNES 200! Ö D Û I Ü t C U M E M I A l U N E S C O F E I L I N I Ö D Ö l O K&NDAHAR; 7 ARALIKTAN İTİBAREN İSTANBUL ANKARA ANKARA İZMİR İZMİR BEYOĞLU PERA METROPOL KHURMAK SEMA KİPA(MCITY (0-212)2513240 (0-312)4257478 (0-312)4255393 (0-23214839100 (0-2$) 3865888 12.00-15.00-18.00-21.00 12.15-14.30-17.00-19.15-21.30 12.00-14.15-16.30-18.45-21.00 1215-14.30-16.45-19.00-21.15 1100-13.30-t600-18.30-21.00 Bw$HBiaı>m H.HKS F8MJMHIIİ7 İMUJBDU: »CKBCK " ! ^ c«ı -»ninu K Ktı r n ı u u r ı «S 9HGMB 3GU1E araemmını mnaiiıuc «unaEBinuı •omEnra. SBCEUSIE Î13SR CSH41S-1UHUM1 !S rî«i fiiı**ii-iı«ıi' 3H3BT 1»H'İ-^*?1S » î . •,»-UM»Uf , OtBli £&»M»IUHItS arr u'iviHCfı Bu sergi çocuklar için... Kültür Servisi - Geçen hafta Mezopotamya Kül- tür Merkezi'nde (MKM) yer alan 'Çocuk: isminEn Yalnı Hali' adh fotoğraf sergisi bu hafta Nâzım Kültürevi'nde. MKM'nin bir yıldır etkinlik göste- ren fotoğraf biriminden ÇilemDalgıç,REaEs,Ro- di Yalçınkaya, Özge San- so\1u. Savaş Sanaltun,Aş- kınHaskava nın fotoğraf- larından oluşan sergi, is- min en yalın hali olan 'ço- cuk'la, tepeden tırnağa savmlmanın ta kendisi olan 'göç' sözcüklerinin kesıştiği noktada duruyor. Çilem Dalgıç, bu sergi- nin MKM fotoğraf biri- minin ikinci projesi oldu- ğunu söylüyor. Çocuk te- ması üzerine 'Ne yapabt- Briz' diye düşündüklerin- de serginin girişine astık- lan yazı çıkmış ortaya. Bu yazıdanbirbölüm sunuyo- ruz: "Ellerininkiri,şehrin khine benzemiyor asla ve sırtiarındaki ter, emekle- rinin güzel bir armağanı yalnızca... Akşam oluyor, yorgunluklan yorgunluk- lannuza kanşıyor. Ve biz şehre dönüyoruz >ine. Ya- nımızda emeği,göçüveço- cuğu tanımlamaya dairçe- üşkilerinıizle. Bu sergi bü- tün çocuklar için." (MKM: 212 251 85 06) YAZIODASI SELİM İLERİ 'Yılların Ardından' Geçmiş günleri 'güzel' kılan bir şeylerden söz açmak istiyorum. Gözümün önüne okumatutku- nu bir çocuk geliyor: Ipek Prenses, Murat Reis'in Oğlu, Balaban, Garip... Cihangir'de bir ev. Derken Hürriyet gazetesinde tefrika edilen bir ro- man: Yılların Ardından. Çocuk gizli gizli romanı okuyor. Gizli okuyor, çünkü bu roman 'büyüklere mahsus'. Üstelik aşk romanı. O zamanlar büyüklere mahsus romanlar vardı. Çocukların böylesi romanları okumalan hoş kar- şılanmaz; "Zamanı gelince sen de okuyacaksın on- /an..."denirdi. Şimdi denmiyor herhalde. Şimdi roman tadı ve- recek yeni romanlara da ender rastlanıyor. Attilâ llhan'ın dizesini hep büyülü bulurum: "akşamlar bir roman gibi biterdi"... Işte o romanlardan biriydi benim için Yıllann Ar- dından. Ne olmuşsa olmuş, tefrika sırasında, bir iki gün gazete alınmamıştı. Romanın birkaç say- fasını okuyamamış olmak beni kahretmişti. Sorsanız, Yılların Ardından ne anlatıyor? Evet, ne anlatıyordu. Kırkı aşkın yıl geçmiş, unutup git- mişim. Yalnız o okuma zevkini özlemle anarım. Yılların Ardından, Muazzez Tahsin Berkand'ın bir romanıydı. Çocuk aşk romanlanyla o zaman ta- nıştı. Kerime Nadir'le, Muazzez Tahsin'le, Esat Mahmut Karakurt la, Etem Izzet Benice'yle öy- le tanıştı. Gazetedeki tefrikadan sonra bu yazarlann eser- lerini art arda okuyor, aşka âşık oluyordu. Kemalettin Tugcu ya ne çok şey borçluysam, bu romancılara da o kadar borçluyum. Adlannı anmam gereken başka romancılar, eserler de var. Ne yazık ki, geçen zaman, kaygılar anası bir unut- kanlık getirdi bana. Edebiyat tarihlerimizin bu yazarlara yüz verme- yişine çok üzülürdüm. Ya hiç anılmıyoriardı, eser- lerinden söz açılmıyordu; ya da, piyasa romancı- sı denilip geçiliyordu. Behçet Necatigit, Edeb/yatım/zda IsimlerSöz- lüğü'nöe, herzamanki gönül adamlığıyla, 'piyasa romanı', 'piyasa romancısı' sözlerinden uzak dur- muş, 'popüler edebiyat' demeyi yeglemiştir. Birde, Cemal Süreya'nın yazısını hatırlıyorum. Hıçkırık'ı okumadan Şato'yu okuyanlara şaştığını söylüyordu. Okuma sanatının önünde sonunda bir eğitimi gereksindiğini söylüyordu. Özellikle Kerime Nadır beni Reşat Nuri Günte- kin'e hazırlamıştır. Mutlu bir rastiantıyla, Reşat Nuri'lerden sonra Dostoyevski okudum. önceAteşten Gömlek'\ okumuştum, sonra Ateş- ten Dam/a'yi- On bir on iki yaşlanmdaydım. Ateş- ten Gömlek, okuryazar hemen herkesin bildiği bir eser, Kurtuluş Savaşı'nın ilk romanı, Halide Edip cepneden izinli gelerek yazmış. Ateşten Damla, Mükerrem Kâmil Su'nun ro- manı. 1942'de yayımlanmış. Sonra filme de alın- mış. Ama bugün kimse Ateşten Damla'yı bilmiyor. Once Ateşten Gömlek'i okumama karşın, Ateş- ten Damla hazırladı beni Halide Edip'in eserine ve Ateşten Gömlek ikinci okuyuşumda barr^aşka bir romandı... Popüler edebiyatı küçümseye küçümseye, bu edebiyatın var ettiği okur kalabalıklanndan da yok- sun kaldık. Dahası, popüler edebiyatın yazarlan Türkçeye gerçekten gönül vermiş kişilerdi. Eserterini okuduk- ça, anlatma sanatının inceliklerini öğrenirdim. Hepsi yılların ardında kaldı. Takvimde tz Bırakan: "Yaşam olduğu gibi duruyor bedenimde I ama ben ne yapacağımı bilemiyorum onunla I teyel- lehne bakıp küsmekten başka." Özdemir Ince, Evren Ağacı, Adam Yayınları, 2000. Tango Pasion Ankara'da • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Tango Pasion, 22 dansçı ve müzisyenden oluşan kadrosuyla Ankara'ya konuk olacak. Gösteride Arjantinli dansçılara tango orkestrası Sexteto Mayor eşlik edecek. Tango Pasion, 2001-2002 Avrupa Turnesi'nin ilk ayağı olan Ankara'da Yükseliş Spor Salonu'nda izlenebilecek. Gösteri, yann saat 20.30"da, 2 Aralık Pazar günüyse 14.30 ve 20.00'de gerçekleştirilecek. Hector Zaraspe'nin koreografısiyle dansçılar, iki saat süren gösterilerinde, erkek ve kadm arasındaki aşk, tutku ve kıskançlık duygulannı sahneye taşıyacak. Biletler YKM ve Kent Optik Mağazalan'ndan edinilebilecek. (0312 466 08 44) BUGÜN • BABYLON'da saat 23.00'te 'Mor ve Ötesi'nin konseri dinlenebiUr. (0 212 292 73 68) • FRANSIZKÜXTÜRMERKEZİ'nde saat 19.30'da PaulGrimauK'un 'DönenMasa' adlı çizgi filmi gösterilecek. (0 212 244 44 95) K Ü L T Ü R » Ç İ Z İ K K Â M İ L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle