22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 KASIM 2001 SALI HABERLER DÜNYADA BUGUN ALİSİRMEN Deprem ve Devlet Düzce depreminin üçüncü yılında, insanlann ço- ğunun hâlâ prefabrik evlerde yaşadığından ya- kımyordu dün TV'de, DüKce Deprem Derneği Başkanı. Yalnızca Düzce'de mi, taütün deprem bölgele- rindeiflasetmişdurumda devletimiz; üstelikdep- remzedelere gelen yardımın yerine harcanmadı- ğı, devletin cebine gittiği d e çıktı ortaya. Evet, devlet bütün deprem bölgeterinde iflas et- miş durumda. "Yalnızca deprem bölgelerinde mi?' derseniz haklısınız, iflas tüm bölgel«rde ve tüm boyutlar- dadır. Ama acaba kendimizi fc>u iflastan soyutlama hakkına sahip miyiz? TC Devleti'ni oluşturar*ların bizler olduğunu unutmayalım lütfen. 0nun memurlan da amirieri de, yönetenleri de, hatta onu değiştirme gücünü elinde tutanlar da bizler değil miyiz? Dünyanın hiçbir demokrasisinde, vatandaşla- rı tarafından bu kadar eleştirilen devletin böyle- sine değişmeden kalması görülmüş bir olay de- ğildir. Demokrasilerde insanlann çoğu devletı eleşti- riyorlarsa, ilk seçimden sonra o devletin yapısı de- ğişir. Bu isteklere karşın se^ilenler, devleti değiş- tiımemekte direnirlerse, o zaman onlar, bir son- raki seçimde değişir. •••*- Pekâlâ, o zaman Türkiye'de devlet neden de- ğişmiyor dersiniz? Bunun birtek makul açılclaması olabilir ki, o da gerçekte Türkiye'de insanlann devletin değiş- mesini içtenlikle istememeleridir. Biraz düşünelim, Osmanlı dönemindeki ulufe âdetini. Cumhuriyet'in çok partili döneminde avanta dağıtmaya, talana göz yummayla değiş- tiren devletin bu yapısından herkes payına dü- şeni almadı mı? Devleti iç borcunu çeviremez hale, yani iflasa gâvurfar mı sürükledi, yoksa bu Türk hükümet- lerinin uygulamalannın sonucu muydu? Bu Türk hükümetlerini Moskoflar mı atadı, gâ- vurlar mı seçti? Yüksek faiz avantası kimin çark/nı çevirdi? Mos- kof'un mu, Deccal kılıklı keferelerin mi? Yoksa da- mariannda asil kan akan özbeöz Türklerin mi? "Bu iş böyle gitmez" diyenleri, "Amaaan sizin gazete de içimizi karartıyor" diyerek "tukaka" edenler kimlerdi? Dağlan taşlan gecekonduları ile doldurup ka- nalizasyonlarını kentlerin içme sulanna akıtanlar, yabancılar mıdır, yoksa necip milletimizin fertle- ri mi? Yıllar yılı gümrük duvarlanyla koruyarak pesten- kerane mallannı, çağın en gelişmiş ürünleri fiya- tına, hatta onun da üstünde ederie satın aldığı- mız, yatınmlannı teşvikleıie ödüllendirdiğimiz işa- damlanmız, Kore veTayvan'ın vardığı düzeye va- ramamışlarsa, elin gâvuruna mı küfüretmemizge- rekiyor? • • • Dilerseniz deprem olgusuna, biraz daha deği- şik bir açıdan yaklaşalım. Afet halinde, bu afetten zarar görmüş olan ma- sum vatandaşına yardım etmek, çağdaş devle- tin görevidir. Ama depremde yıkılan evlerin kaçı zemin, ya- pı malzemesi ve yapı tekniği olarak gerekli ko- şullara uymaktaydı? Peki kötü zeminde yapılmış, malzemesi çalın- mış, kıtıpiyosluğu ilk bakışta anlaşılan evleri ya- panlar ve satın alanlar, bu evleri yıkıldığında, han- gi mantıkla devletin zararı karşılaması gerektiği- ni ileri sürebilirler? Sistem aslında bunca israfı ve ziyanı önleme- ye yönelik olmamalı mı? Devlet hangi hakla, kendisine ve oturduğu eve özen göstermeyen adamın ihmalinin sonucunu benden kestiği vergiyle gidermeye çalışabilir? Devlet hangi hakla, hiçbir şey üretmeyen, ver- gi vermeyen adamın 10 çocuğuna, kan-koca ça- lışan, vergi ödeyen ve tek çocuğu olan bir aile- nin vergisiyle sağlık, milli eğitim hizmeti verebilir ve iş alanı açabilir? Depremlerdeki zaran ve de depremle yerle bir olmuş olan devletin durumunu düzeltmek için, dev- leti depreme maruz bırakan bizim kafalanmızın değişmesi gerekmez mi? Ölüm orucunda bir kayıp daha ANKARA(Cumhu- riyetBürosu) - Istanbul Küçükarmutlu'daki po- lis operasyonunu pro- testo amacıyla Sincan F Tipi Cezaevi'nde kendisini yakan Mu- taarrem Çetinkaya ya- şamını yitirdi. Geçen yıl ekim ayında başla- yan ölüm orucu eyle- minde ve müdahalele- re karşı protestolarda yaşamını yitirenlerin sayısı 80'e yükseldi. Sincan F Tipi Ceza- evi'nde yatan ve " F ti- pi cezaevleriniprotesto" için ölüm orucu eyle- mini sürdüren Muhar- rem Çetinkaya, Küçü- karmutlu'daki polis operasyonunu protes- to için geçen hafta ken- dini yakmıştı. Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastane- si 'nde tedavi altına alı- nan Çetinkaya. hastane- de yaşanunı yitirdi. Çe- tinkaya'nın cenazesi- nin, memleketi Malat- ya'da toprağa verilece- ği belirtildi. Operasyonda kur- şun izi yok Öte yandan Küçükar- mutlu'daki evde ölüm orucunda bulunanlara düzenlenen ve 4 kişinin ölümüyle sonuçlanan operasyonun ardından hazırlanan Adli Tıp Ku- rumu raporunda, yaşa- nunı yitirenlerin vücut- larında kurşun izine rastlanılmadığı bildi- rildi. Adli Tıp Kurumu Başkanı Prof. Dr. Oğuz Pölat, "Otopsilerdeke- sici, delici alet yarası bulunmadj" dedi. Sağlar: Şahinkaya önergemiz reddedilmeseydi cuntacılar hapislerde olurdu Soruşturmayı Turgut Özal önlediANKARA(Cumhari\«Bürosu)-Emek- li Büyükelçi YaJun Eralp, "ABDTfler isim vermedi, ama tarif Şahinkaya'yA" diye- rek 12 Eylül döneminin Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya ile ilgili savlan yeniden gündeme taşıdı. Fîk- ri Sağlar, F-16 ihalesi sürecindeki savlar- la ilgili olarak yerdikleri araştırma önerge- sinin "Turgut Özal'ın büyük tepkisiylered- dedldBğinPanımsattı. Sağlar, "MecÜsaraş- annası yapüsaydj, 12 Eylül kapah rejimi- nin komutanlaVuun ba konuda şaibelere bulaşüğı, o zamanlar befld ortaya çıkacak- ti.EğerbflgBere,bdgdereulaşılsa\dıveger- çekten yaptüdan ortaya çıksaydı, beUd Yu- nanistan'da olduğu gibi, ba cuntanm so- kaklarda değfl, hapislerde olduğu bir du- rnm ortaya çıkacaktT dedi. Yalım Eralp'in Hürriyetgazetesınde yer alan açıklamalan 19801i yıllarm önemli tar- tışma konulanndan birini yeniden günde- me taşıdı. Eralp, amlannı anlatırken "Ame- rikahlar, sirinkiJer olayı kasten manipüle edip rüşvetkarşiüğındaöbür nçakF-18'i al- maya gayret ediyoriar,demeye getiriyoriar. Bigierde£dancaaskeri kt^erin,f3ancaotel- de butuşmalan, rüşvet aldıklan gibi aynn- tilar da var. Zamanın Hava Kııvvederi Ko- mutanı TahsinŞahinkaya'nınadı yok, ama öyle bir tarif yapiimış ki ister istemez öyte birsonucavanyorsnnuz"; "Evren'in,bizbe- rabergekiik,berabergideriz,dediğisö\1en- di" benzeri açıklamalar yaptı. îhalenin tartışıldığı gûnlerde savlan TBMM gündemine taşımak için girişim- lerde bulunan, ancak sonuç alamayan Fik- ri Sağlar, F-16 ihalesi ve diğer bazı ihale- lerle ilgiii olarak 1985 yılında bir araştır- ma önergesi verdiklerini anımsattı. Sağlar sözlerini şöyle sürdürdü: "Nejat Tümer'leflgflibir önerge de ver- dik. Şahinkaya ile flgüi önergede F-16 ve benzeri ihalelerie ilgili iddialarvardL Fakat araşnnna önerge»TurgutÖzal'ınson dere- ce büyük tepkisiyte reddedihıuşti.0 gunler- deneredeysedövülecektik.Bugünne kadar doğrn davrandığımız ortaya çıkıyor. O za- manlar araştırma yapıbaydı, özeUilde 12 Eyiûl ve kapab rejimin komatanlanmn bu konuda şaibelere bulaşüğı, o zamanlar bei- Id de ortaya çıkacakü. Eğer gerçekten yap- mıştarsa, bflgilere, belgdere ulaşıbnış olsay- dı Vunanistan'da olduğu gibi bu cuntamn sokaklarda değfl, hapislerdeolduğu bir du- rum ortaya çıkacaktı. BeUdde tam demok- rasye geçflmiş otacakö. Bir avuç insan ba işi takip edjyorduk Bugün ne kadar doğrn yaptığnnız ortaya çıkö." Sağlar olaydan Kenan E\Ten'in de bilgi- si olduğunun "aç&" olduğunu vurguladı. Son anayasa değişikliğinde de eski MGK üyelerinin dokunulmazlığı korundu Şahinkaya'ya 15. madde kalkanıIstanbul Haber Servisi-12 Eylül aske- ri cuntasuıın 5 orgeneralinden biri olan MiUi Güvenlik Konseyi üyesi, Hava Kuv- vetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahin- kaya, "1986 yıhnda askeri uçak alımla- ruıdan çıkar sağlamak, Hsnn Kuvvede- ri'nce yaptmlan inşaadarda bazı şirket- leri korumak, kayırmak, elde ettiği hak- SEkazançlaçoksavTdaga>runenJvUİünsa- hibi olmakla" suçlandı. Bu iddialar, TBMM'ye verilen soru önergesine ve basında çıkan haberlere karşın araştınl- madı ve geçmişın karanlık kalmış hikâ- yeleri arasına gömüldü. Iddialann araş- tınlamamasının gerekçesi ise Milli Gü- venlik Konseyi'nin (MGK) anayasaya eklediğı geçici 15. maddedeki "MOCnin, kurduğu hükûmetlerin, Damşma Mecn- si'nin karar ve tasamıflanndan dolavi cezai, mah ve>a hukuki sorumluhık ileri sürükmev eceği, yargı mercikrine baş\ıı- rulamayacağı'' hükümleri idi. Anayasa- da geçen gûnlerde yapılan değişikükle 12 Eylül yasalanna yargı yolu açıldı, ancak MiUi Güvenlik Konseyi üyelerinin doku- nulmazlığı korundu. Emekli Orgeneral Tahsin Şahinka- ya'yla ilgiü iddialar, 25 Temmuz 1986'da, o dönem SHP Genel Başkan Yardnncı- sı ve Adana Milletvekili Cûnevt Can- wr'in birgrup arkadaşıyla birlikte TBMM Başkanlığı'na verdiği soru önergesiyle gündeme geldi. Canver soru önergesin- de, yurtdışındaki yurttaşlarla kurduğu temaslarda eski Milli Güvenlik Konseyi üyesi Tahsin Şahinkaya ile ilgili yolsuz- luk iddıalanyla karşüaştıgını anlatarak bu iddialan şöyle sıraladı: "1- Uçak aiunmda şahsi çıkar sağladı- 2- NuTuzunu kuflanarak dört büyük şirketin hissedarlan arasmda yer akfağıve eşini bü}ük bir şirkete ortak ettiği, 3- Hava Kuvvetleri'ne >'aptmhğı tüm in- şaaüarda belli bir şirketi kolladığı. tcsis- leri beDi bir şirkete döşettiği ve bundan menfaat sağladığı, 4-Buyolardaneldeettiği haksızkazanç- la çok savıda gayrimenkul sahibi oldu- gu." Canver, önergesınin sonunda Milli Gü- venlik Konseyi'nin anayasaya koyduğu geçici 15. maddeye değinerek "Bu baknn- dan 12 Eyhll'de göre\ yapanlann yobuz- luklannı araştmnak yasak. Anayasa de- ğtşmedikçe bu iddialann üzerine kimsegi- demez" diyordu. Şahinkava iddialann "12 Eyhılhareke- tini yıpratmak isteyenler" tarafindan or- taya anldığını söyledi. Şahinkaya'nıneşi- nin hisse senedi sahibi olduğu iddia edi- Anayasanın geçici 15. maddesi M illi Güvenlik Konseyi 'nin, bu konseyin yönetimi döneminde kurulmuş hükûmetlerin, 2485 sayılı Kurucu Meclis Hakkında Kanun 'la görev ifa eden Danışma Meclisi 'nin her türlü karar ve tasarruflarından dolayı haklarında cezai, mali veya hukuki sorumluhık iddiası ilerisürülemez ve bu maksatla herhangi bir yargı merciine başvurulamaz. Bu karar ve tasarruflann idarece veyayetkili hlınmış organ, merci ve görevlilerce uygulanmasından dolayı, karar alanlar, tasarrufta bulunanlar ve uygulayanlar hakkında da yukandaki fıkra hükümleri uygulanır. Bu dönem içinde çıkarılan kanunlar, kanun hükmünde kararnameler ve 2324 sayılı Anayasa Düzeni Hakkında Kanun uyannca alınan karar ve tasarruflann anayasaya aykınlığı iddia edilemez. 12 Eylül darbesinin 5 orgeneralinden biri olan Tahsin Şahinkaya, "1986 yıhnda askeri uçak afamiarmdan çıkar sağlamak, Hava Kuvvetleri'nee yaptinlan inşaadarda bazı şirketleri korumak, kayırmak, elde ettiği haksız kazançla çok sayıda gaynmenkulün sahibi ohnakla" suçlandı, ancak Özal onu kurtardı. Cüneyt Canver: 20 yıl sonra haldı çıktık • Eski SHP Milletvekili Cüneyt Canver: Şahinkaya dosyası, ANAP'h yıllann kapatılan ilk dosyasıydı. İstanbul Haber Servisi - Eski Sosyal Demokrat Halkçı Partı (SHP) Adana Milletvekili Cüneyt Canver, eski Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tah- sin Şahinkaya dosyasının, ANAP'lı yıl- lann kapatılan ilk dosyası olduğunu be- lirtn ve 20 yıl sonra hakh çıkuklannı söy- ledi. Canver, "Emekli Büyükelçi Yalım Eralp, bu çok değeıü bilgiyi nedense o yıOarda bizden ve yüce MecKs'ten esir- gedi, şimdi konuşu\or. Arük yapacak hiçbir şey yok" dedi. Cüneyt Canver, emekli Büyükelçi Ya- lım Eralp'in, 1981'deki F-16 yerine F-18 askeri uçak alımıyla ilgili "rûşvet* iddialannı gazetemize değerlendirdi. Canver, şunlan söyledi: "1986 yıhnda eski Ha\a Ku\-vetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinka- ya'nin 'mal varhğının araştınlması' için bir grup arkadaşunla birfikte TBMM'ye araştırma önergesi verdik. O dönem 12 E>1ül askeri cuntasının aöş menzUi içe- risindeydik. OviDarda hiçbir kimse, hiç- bir kurum ne yazık ki bize yardımcı ol- madL Yalnızca bazı gazeteci arkadaşla- nnuz ve basuıın bir bölümü gerçeğin ortaya çıkanlması için destek verdiler. Oysa o gün cesur da\Tanılabileydi bel- Id ondan sonrakisoygunlann büyük bir bölümünün önüne geçilebUir, daha son- raki soygunlara bu denli cesaret edile- mezdL Tahsin ŞahinkayadosyaaANAPTı yıflann kapatılan ilk dosyasıydL Yahm Eralp bu çok değerii bilgivi ne- dense bizden ve yüce Meclis'ten esirge- di, şimdi konuşuyor. Arük yapacak hiç- bir şey yok. Çünkü künsenin bir şey yap- maya niyeti yok." len Çanakkale Seramik Yönetim Kurulu Başka- nı tbrahim Bodur da Canver'i ve haberi yapan gazetecileri suçladı. ANKA Ajansı'ndan Mustafa Sonmez'in yine aynı tarihlerde yaptığı habere göre, Tahsin Şa- hinkaya'nın eşi, kızı ve oğlunun bazı şirketler- de ortaklığı bulunuyordu. Şahinkaya'nın eşi Se- ma Şahinkaya, IŞKUR'da kurucu ortak olarak gö- rülüyor. Yine BAGFAŞ'ın 1986'da yapılan ge- nel kurul hazıran cet\elinde Sema Şahinkaya or- tak olarak yer alıyor. BAGFAŞ o dönem Türki- ye'nin en büyük 2. özel sektör kuruluşu. Kızı Sev- gj Şahinkaya ile oğlu Serdar Şahinkayanın ise Çanakkale Seramik'e 5000'er hisse ile ortak ol- duklan anlatılıyordu. İddialar o dönem dilden dile dolaşmakla bir- likte ciddi bir araştırma yapılamıyordu. Uğur Mumcu da bu iddialar üzerine 31 Temmuz 1986 tarihli yazısında Şahinkaya'yı mal varhğını açık- lamaya çağınyor ve Bodrum'da bulunan, daha son- ra satılan yatına dikkat çekiyordu. IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@yahoo.com Bu birTürkiyegerçeği, nüfusumu- zun yarısından biraz fazlası kadın. Üstelik kadınlar 60 yıldan fazla süre- diroy kullanabiliyoriar. Bu ağırlık on- lann siyasette ve yönetimde eşft oran- da bulunabilmesinin de koşullanna ka- vuşabilmeleri için yeterince bir güç. Gelin görün ki bu sayısal ağırlığa rağ- men kadınların toplum içinde, yöne- tim kademelerindeki gücü giderek daha azalıyor. Kemal Derviş, "Bakanlar Kuru- lu 'nda kadın yok, içim daralıyor" de- diği için tartışma yeniden alevlendi. "Devlet küçülmez, büyür" diyen Türk büyüğü MHP'liTanm Bakanı Hüsnü Yıısuf Gökalp ise "Benim de içim açı- lıyor" cevabını verdi. Meseleanlaşıl- dı, TBMM'nin erkek Türk milletvekil- leri kadınları istemiyorlardı. Asıl acı olanı, kadın milletvekilleri- nin bir kesimi bile Kemal Derviş'i des- teklemekten çekindiler. Liderleri du- yar da onları bir daha listeye yazmaz korkusundan, "LJderimizgerekligör- seydi ve bu yetenekte birisi olsaydı, hükümete girerdi" cevabını verdiler. 'Erkekler Küçülsün(!)' Erkeklen anlıyorum, çünkü parlamen- toya ve hükümete giren her kadın. bir erkeğin eksilmesi anlamına gelece- ği için kadın istemiyorlar. Kadınlara ne oluyor? 35 milyon kadının içinde şu ülkenin hükümetine girecek kadın yok mu? • • • "Devlet küçülsün" diye bir tartış- ma yapılıyor ya, bürokrasinin üst ka- demetenndeki rakamlara bakılınca, as- lında bunu "Erkeklerküçülsün" diye yorumlamak da mümkün. Ocak 2001 tarihi itibanyla size resmi rakamlan ak- tararak birtablo vermek istiyorum: Bu tarihte çeşitli bakanlıklara bağlı 19 müsteşar içinde hiç kadın yok. 69 müsteşar yardımcısından yalnızca üçü kadın. 80 daire başkanından 14'ü kadın. 200 genel müdürden 12'si ka- dın. Bundan 7 seneönce 1994 yılın- da kadınların bu makamlarda daha fazla olduğu da ortaya çıkıyor. Bu ye- di sene içinde kadınların bürokrasi- nin üst kademelerindeki oranlan san- ki bilinçli olarak azaltılmış gibi. Aynı ölçüleri mülkiyet alanında da görebiliriz. Bu nedenle çıkarılan yeni Medeni Kanun'da ortak mal paylaşı- mı erkek milletvekilleri tarafından, "Bundan sonraki evlilikler için ge- çerlidir" ibaresi konularak çıkarıldı. Bu ne anlama geliyor: Parlamento- ya egemen olan erkeklerin, eşleriyle mallarını paylaşmak istemediklerini. Bu tamamen bir cins egemenliğini gözler önune seriyor. Hayarta her şeylerini paylaştıklarını iddia ettikle- ri kadınlarla evlilikten sonra elde et- tikleri mallan bile paylaşmaya yanaş- mıyorlar. • • • Türkiye'deki sistem tam anlamıy- la erkek egemen bir sistem. Zaten, bir sistemin otorıterleşmesiyle, er- kekleşmesi arasında da yakın bir bağ bulunuyor. Dünyadaki bütün acıma- sız diktatörlüklerin yapısına bakın, onlann ne kadar erkek görünüşlü ol- duğunu hemen anlarsınız. Kadın Statüsü ve Sorunlan Genel Müdürlüğü'nün yayımladığı "Türki- ye'de Kadın 2001" başlıklı kitabın sayfalannda dolaştıkça, son yıllarda kadınlann zaten az olan yönetim mev- kilerindeki sayılannın giderek azaldı- ğını, neredeyse yok olduğunu gördüm. Bunun üzerinde düşünmek gerek. Sistem yozlaştıkça, sistem çöküşe doğru gittikçe kadınlar da ortadan yok oluyorlar. • • • Bu tablodan çıkanlacak sonuç da ortada: Kemal Derviş'in sözleriyletar- tışmaya açılan konuda parlamento- da gösterilen tepkiler de çok anlam- lı. Erkek egemen bu sistemin erkek sözcüleri hiçbir şeyin değişmeyece- ğini söylemek istiyorlar. Ancak bu sistem değişmek zorunda. Kadınla- ra da, erkeklere de zarar veriyor. Tüm ülkeye zarar veriyor. Bu durumun değişmesi için tablo açıkça gösteriyor ki kadınlann yaşa- ma daha fazla müdahale etmesi ge- rekiyor. Bu konuda Avrupa'da ya- şanmış ilgi çekici örnekler var. örne- ğin 1995 yılındakı seçimlerde Isveç- li kadınlar partilerin listesinde yeteri kadar kadın olmadığını görunce bir eylem başlattılar. Eğer kadınlar partilerin listesinde yüzde elli oranında temsil edilmezler- se bir kadın partisı kuracaklarını ilan ettiler. Bu çağnları toplumda ve ka- dınlar arasında büyük yankı buldu. Partiler telaşa kapıldılar. Hemen lis- telerini değiştirme yoluna gittiler. O seçimlerde Isveç Parlamento- su'nun yüzde 42'si kadınlardan oluş- tu. 22 üyeli hükümette 11 kadın ba- kan yer aldı. Bu her şeyin çözüldü- ğü anlamına gelmiyor. Ancak Isveç demokrasisi için kadınlar önemli bir ağırlık oluşturuyorlar. Kadın sorunu, ülkemizin demok- rasi sorununun en temel öğelerinden birisi. Bu konuyu daha çok tartış- malıyız.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle