Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
-I3KASIM20O1 CUMHURİYET SAYFA
HABERLERIN DEVAMI
TURKIYE
l-stanbul
Edi'Pe
Kocaelı
Canakkale
Lzmır
Ps/lanısa
Aycın
Derizlı
PB
V
PB
V
PB
PB
PB
PB
21
20
20
22
24
23
25
22
Sinop PB 20 Adana B 23
Zorguldak PB 20 Antalya
Samsun
Trabzon
Giresun
Ankara
Eskişehır
Konya
Sıvas
Y
PB
PB
B
B
B
B
20
18
19
18
17
16
15
B 23 Kars
Mersin
Diyarbakır
Şanhurfa
Mardin
Siirt
Hakkâri
Van
B
B
B
B
B
B
B
22
17
20
18
20
12
11
B
Yurdun kuzeyba-
tı kesımlerı parçalı
bulutlu, Marma- Oslo
ra'nın batısı sağa- Helsinki B 5
n a
* yağışlı. çJiğer stockholm PB~
yerter az bulutlu ve , . y—r~
açıkgeçecek,Hava AmS t 6
rda
m Y 1
khğ t k Amsterdam Y 11
DIS MERKEZLER
sıcaklığı artacak. _ _ — r
Ruzgâr güney ve Bruksel Y 11
batı yonlerden hafif P
a r
'
s
Y 13
arasıraorta kuvvet- Bonn
teesecek. Munıh
Berlin
Budapeşte
Madrid
Viyana
Belgrad
Sofya
Roma
Atina
Y
Y
PB
Y
Y
PB
Y
B
7
9
18
7
16
16
20
21
9 Zürıh Y 6 Şam
Moskova
Aşkabat
Astana
Taşkent
Bakû
Bışkek
Tiflis
Kahire
B
B
PB
B
B
B
Y
B
b
18
9
17
13
17
15
23
B 24
Parçalı bulutlu Ss ^ Çck bulutlu Yagmurlu Sulu kar > Gök gurûftûtü
• *
O U N C E L CÜIS EYT ARCAYtREK
• Baştarafı 1. Sayfada
den geleceğimiz bile kuşkulu.
Tartışmanın bini bir paraya. Yaşamı etkileyen te-
mel konulardan vazgeçmek olanaksız. Kamuoyu-
nun gözünü başka, hatta eğlenceli kimi konulara
çevirmeye yönelik medya çabaları nafile.
Doğrudan ilgilendiğimiz Afganistan savaşını bi-
rinci plana çekme girişimlerı de sonuç vermiyor.
Toplumu hangi ölçeklerde olumsuz etkileyece-
ğini kısa sürede göreceğimiz son sorunumuz, dev-
leti küçültme namı altında "bütçede 7.1 kathlyon-
luk tasarnıf".
Dün bir araya gelen üç ortak genel başkan; MHP
lideri Devlet Bahçeli'nin Ankara DGM Savcısı Ha-
kan Kızılarslan'ın 10 Kasım söylemine karşılık
söylediği tek bir cümleyi tartışma konusu yaptılar
mı? Elbette bilemiyorum, ama moda sözcükle doğ-
rusu "fevkalade" merak ediyorum.
önce Savcı Kızılarslan'ın söyiediklerini özetleyen
tek cümleyi anımsatalım: Sorunlarımızın çözümün-
de yöneten kadroların "gaflet ve dalalet içine düş-
tüklerini" söyleyen Kızılarslan; özetle "Birtakım ka-
rarlar emperyalist ülkelerce dikte ettihliyor" dedi.
Devlet Bahçeli, Savcı'nın sözlerini, "Türkiye
Cumhuriyeti nasıl dışardan direktif ve emir alabilir?
Böyle şey olur mu" diye yanıtladı.
Oysa "böyle şey/er", üstelik Bahçeli'nin de için-
de bulunduğu 57. Cumhuriyet hükümeti dönemin-
de ahval-i âdiyeden sayılıyor.
Asıl hayretle karşılanması gereken sonuç; dışar-
dan direktifleri Devlet Bahçeli'nin bilmezlikten gel-
mesi!
21 Şubat krizinden sonraki IMF'nin direktif nite-
likli dayatmalarını bütün ayrıntılarıyla bilen Bahçe-
li ile IMF'nin istediklerini üyesi olduğu hükümete
"olmazsa kredi olmaz" diye emir üslubuyla aktaran
Kemal Derviş i "Kimin sözcülûğünüyapıyorsunuz"
diyerek hiddet ve şiddetle eleştiren Bahçeli, sanki
aynı siyasetçi değil.
Yoksa?.. Devlet Bahçeli, TBMM'yi olağanüstü
çalıştırarak (direktif mi dersiniz emir mi, değerlen-
dirme size kalmış) AB dayatmasını içeren anaya-
sa değişikliklerini bir hafta gibi kısa sürede yasa-
laştıran hükümetin ortağı değil miydi?
Devlet Bahçeli gerçeklere ters düşmemeliydi.
Son örnek
ABD yönetimi ve IMF buyruğunda krizlere çözüm
arayan Ecevit hükümeti döneminde dışardan ge-
len direktif (dayatma) örnekleri çoğaltılabilir.
Bilmem kaçıncı kez dün yine baş başa veren üç
ortak, dış kaynaklı son direktifi çözmeye çalıştı.
Amaç; aslında devleti küçültmekten çok, IMF'nin
2002 bütçesi ile ilgili "istekterini" karşılamak!
IMF'nin devletin küçültülmesi direktifini ilk kez,
11 Eylül saldırısından sonra Türk ekonomisinin ge-
reksindiği 10 milyar dolarlık krediyi bulmak için AB-
D'ye giden (orada IMF yetkilileri ile kapalı görüş-
meler yaptıktan sonra IMF'nin resmi açıklamasını
beklemeden) Kemal Derviş duyurdu.
IMF'den gelen sonraki açıklamalar aynı koşutta.
Türk hükümeti küçülme yolundatartışmalarbaş-
latan, hatta Başbakan'layardımcısı Yılmaz'ı birbi-
rine düşüren açıklamalar yapıyor. O gün bugündür
harıl harıl devleti küçültecek önlemler (tasarruf öğe-
leri) üzerinde çalışıyor.
Başbakan Yardımcımız Bahçeli ise bu manzara-
ya karşın "Türkiye Cumhuriyeti nasıl dışardan di-
rektif ve emir alabilir?" diye sert çıkıyor.
IMF'den gelen direktif doğrultusundaki düzen-
lemelerin birçoğu (her zaman olduğu gibi) yine iş-
çi ve memurun gelirini azaltacak, giderini arttıra-
cak içerikte.
Işçi, memur şu bu nedenle kapı dışarı. Neymiş?
Türkiye memur cenneti imiş. Oysa OECD çeşitli ül-
kelerin nüfuslarına göre memur sayısını açıklıyor:
örneğin, Finlandiya gibi bir ülkede her 10 kişiden
1'inin memur unvanı taşımasına karşın Türkiye'de
her 30 kişiden ancak 1 'i memurluk yapıyor.
Bizi yönetenler; çoğu zaman gerçeği yaşarken
gerçeği yadsırlar.
Sendikacıya
ücretsiz izin
ANKARA (AA) -
Sendikalann şube yö-
aetitn kunıllanna seçi-
len öğretmenler, aylıJk-
sız izinli sayılacaklar.
Milli Eğitım Bakanı
Metin Bostancıoğlu,
yayımladığı genelgede,
4688 sayıh Kamu Gö-
revlileri Sendikalan
Kanunu'nun uygulan-
masına ilişkin bazı hu-
suslann Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Ba-
kanhğı'nca yayımlanan
tebliğde açıklandığını
kaydetti. Bostancıoğlu
şunlan kaydetti: "Söz
konusu tebliğde, 4688
saydı kanunun yürür-
lük tarihi olan 13
Ağustos 2001 tarihin-
den önce faaliyette bu-
lunan sendika ve kon-
federasyon yöneticile-
ri seçildikleiri tarihten
itibaren bu görevlerin-
de kaldıkları sürece
kurumlarından aylık-
sız izinli sayılacaklan
ifade edilmiştir. Bun-
lara, 2002 yılında top-
la görüşme yapmaya
yetkili kamu görevliİe-
ri sendikalan ve en
fazla iiyeye sahip kon-
federasvon belirlenin-
ceye kadar aylık ve di-
ğer özlük haklannın
kurumlarınca öden-
mesine devam edilece-
ği belirtilmiştir. An-
cak, 13 Ağustos 2001
tarihinden sonra ku-
rulacak sendika, kon-
federasyon ve bunla-
nn şube yönetim ku-
rullarına seçilenlerin
ise aylıksız izinli sayı-
lacaklan. sendika üye-
lik bildirimlerine göre
üye sayısının geçici 3.
maddede belirtilen
düzeye ulaşmasından
sonra özlük haklan-
nın geriye dönük ola-
rak kendilerine öde-
neceği belirtilmiştir."
Bakan Bostancıoğlu,
bu çerçevede, üye sayı-
sı 500 ile 3 bin arasında
olan sendika şubelerin-
de 1, 3 bin 1 ile 5 bin
olan sendika şubelerin-
de 2, 5 bin 1 ile 7 bin
500 olan sendika şube-
lerinde 3, 7 bin 501 ile
10 bin olan sendika şu-
belerinde 4,10 bin 1 ve
daha fazla sendika şu-
belerinde ise 5 yönetim
kurulu üyesinin aylıksız
izinli sayılacaklannı
bildirdi.
Çağdaş Devlet konulu panelde, Atatürk'ün değerinin bilinmediği vurgulandı
ABD anladı biz anlamadıktZMİR (Cumhuriyet
Ege Bürosu) - Eski Ana-
yasa Mahkemesi Başkanı
Yekta Güngör Özden,
"dünyanın beline yeşil
kuşak dolayan" AB-
D'nin bile günümüzde
Atatürk'ü anladığını be-
lirterek "Biz Atatürk'ün
değerini bilemedik" de-
di. Eski Içişleri Bakanı
Sadettin Tantan, yasala-
nn tek başına yeterli ol-
madığını vurgularken es-
ki Maliye Bakanı Zekeri-
ya Temizel ülkedeki kri-
zin asıl nedeninin yolsuz-
luklar ve soygunlar oldu-
ğuna dikkat çekti.
Ege-Koop tarafından
Atatürk Haftası kapsa-
mında düzenlenen "Çağ-
daş Devlet" konulu pa-
nel, önceki gün Atatürk
Kültür Merkezi'nde ya-
pıldı. Gazeteci-yazar
Ümit Gürtuna'nın yö-
nettiği panele, eski Adalet
Bakanı Hasan Deniz-
Temizel: kri/in nedeni
yolsuzluklar ve soy gunlar.
kurdu, eski Maliye Ba-
kanı Temizel, eski Içişle-
ri Bakanı Tantan, sanatçı
Metin Akpınar, gazeteci
İsmet Solak, gazetemiz
yazan Prof. Dr. Toktanıış
Ateş ve eski Anayasa
Mahkemesi Başkanı Yek-
ta Güngör Özden konuş-
macı olarak katıldı. Öz-
den, "Biz Türkiye'nin
ve Atatürk'ün değerini
bilseydik, bugün devle-
tin üst birimlerine dek
Özden: Tarikatiar, de\le-
ti in her tarafmı sardı.
tırmandığı söylenen ta-
rikatlardan, yoksulluk-
tan. soygunlardan ya-
kınmazdık" diye başla-
dığı konuşmasında. 11
Eylül saldınlannın ardın-
dan "dünyanın beline
yeşil kuşak dolayan"
ABD'nin Atatürk'ü anla-
maya başladığını ifade et-
ti. Özden. sözlerini şöyle
sürdürdü:
"Bizim istediğimiz ne
totaliter, ne otoriter; ağ-
Tantan: Nitelikli insanla-
ra ihtiyaç bulunuyor.
lamayan, ağlatmayan,
soymayan, soydurtma-
yan, yurttaşını adalet
kapısında bekletmeyen,
'Ne mutlu Türküm diye-
ne' demekten kıvanç
duyan insanların yaşa-
dığı bir ülkedir. Böyle
bir devlettir." Panelde
konuşan Sadettin Tantan,
yasalann tek başma ye-
terli olmadığını vurgula-
yarak yolsuzluklarla, hor-
tumlamalarla, vurgunlar-
la mücadele etmek için
nitelikli insanlara gerek-
sinim duyulduğunu söy-
ledi. Tantan, ülkedeki gü-
vensizliği ortadan kaldır-
mak için hep bırlikte ha-
reket edilmesi gerektiğini
savundu. Zekeriya Temi-
zel de ülkedeki krizin asıl
nedeninin yolsuzluklar ve
soygunlar olduğunu sa-
vunarak hiç kimsenin
soygunculan kurtancı
olarak görmemesi gerek-
tiğine dikkat çekti. Yeni
siyası oluşumlara deği-
nen Temizel. "İlk önce
Türkiye'nin sorunları-
na çözümleri ortaya
kovmamız gerekiyor.
Türkiye büyük bir geri-
leme içindeyken bütün
isimleri aynı partide
toplasanız n'olur. Bu
olumsuz tabloda çö-
zümleri ortaya koyma-
dan insanlara ıdestek
verin' demek mümkün
mü" diye konuştu.
GUNDEM MUSTAFA BALBAY
Eımıiyette Fetbullahçı kuşatma
B Baştarafı 1. Sayfada
Ak, Gülen'le ilgili hazıriadıkla-
n raporu 21 Nisan 1999'da DG-
M'ye verdikten sonrasını "Tele-
fon manipülasyonları başladı.
Askerin adamı olduk. Susur-
lukçu olduk. Birtakım çevre-
leri rahatsız ettik. Yaptığımız
çalışmalar sonunda, Bunlar
kötü adamlar, telefon dinlerler.
Bunlann yaptıklarına itibar edil-
mez' diye manipülasyon yaptı-
lar" dedi.
Şubeye yapılan baskında din-
lemeye ilişkin bir kaset uydunıl-
duğunu, kendilerinin "Fethul-
lahçı" dediği kişilerden birisi-
nin bilirkişi olarak karşılanna
çıktığım anlatan Ak, 1991-
1992 'de Istıhbarat Daire Başkan-
lığı'nm yine Gülen ile ilgili ola-
rak hazırladığı bir rapor olduğu-
nu ifade etti. Ak. sözlerini şöyle
sürdürdü: "Bu raporda, Polis
Koleji'nin yüzde 50'sinin bu
grupla temas halinde olduğu
yazıyordu. Bu zamana kadar
bir cezalandırma olmadığına
göre karşıdaki insanlar en az
başkomiser rutbesinde bulu-
nuyor. Biz istihbarat daire baş-
kanına yazdığımız kişiye özel
ve çok gizli yazüarın nasıl sız-
dığını anlayamıyorduk. Ama
daha sonra 92'deki bu listede
yer alan bir isnıin. istihbarat
daire başkanı Sabri Uzun'un
özel kalem amiri olduğunu
gördük. Kişiye özel bilgilerin
nasıl sızdığını anladık."
Ak, devlette devamlılığın esas
olduğunu, ancak görevden aynl-
malannın ardından resmi ma-
kamlara intikal ettirmedikleri
değerlendirme ve çalışma rapor
ile belgelerinin yok edildiğini
öne sürerek Gülen'in, Diya-
net'te, eski Diyanet Işleri başkan
yardnncılanndan Yaşar Tunagöl
veAbdurrahim Gürle isimlı ki-
şiyle nasıl örgütlenmeye gittikle-
rine ilişkin elde ettikleri belgeyi
mahkemeye sundu.
Yaptıklan çalışma sonunda, bu
rakamın çok üstünde bir örgüt-
lenmenin olduğunu gördüklerini
ileri süren Ak, Fethullah Gü-
len'in örgütlenmesi konusunda-
ki çalışmalannın engellendığını
savundu. Ak, "Önümüz kesil-
meseydi, görevden aunmasay-
dık, resmiyete dökmeye başla-
dığımız belgelerde, mütedey-
yin insanlann nasıl etkilendi-
ği konusunda önemli bilgiler
verecektik. Bu yapılanmanın
finans kaynaklannı isimleriy-
le ortaya çıkaracaktık" diye
konuştu. Ak, Gülen yandaşlan-
nın, düzenlediklen "himnıet
toplantıları'yla yardım topla-
dıİdannı bildirdi. Ak. "Haşhaşi-
leri andıran bir yapılanma ol-
duğunu görüyoruz" dedi. Ra-
por hazırladıklan dönemde irti-
cacılann kendilerini gizlemeye
başladıklannı söyleyen Ak,
"Maskeleme mantığı Lsame
bin Ladin'le benzerlikler gös-
teriyor. Maskeyi düşürüp ger-
çek yüzleri ortaya çıksaydı,
kandırünuş insanlar gerçeği
görecekti. Ben, Usame bin La-
din benzeri bir örgütlenme ol-
duğunu değerlendiriyorum"
dedi. '
Siyasileri etkiliyorlar
Ak,Af Yasası'nında 18 Nisan
yerine 23 Nisan 1999'a çekilme-
sinin gerekçesini de Gülen'e da-
yandu-dı. Ak, kendilerinin 21 Ni-
san 1999'da DGM' ye başvurdu-
ğunu anımsatırken "Niye 19
Mayıs ya da 29 Ekim olmadı
da 23 Nisan dediler. Bu da sa-
nığın başında bulunduğu ku-
rumun siyasiler üzerindeki et-
kisinin göstergesidir" şeklinde
konuştu. OsmanAk şunlan söy-
ledi: "Bu soruşturma, sonun-
da, soruşturanın soruşturul-
masma dönüşmüştür. Bizden
sonra soruşturmamn örtbas
edildiği kanaatindeyim. Fet-
hullahçı olduğuna inandığım
meslektaşlarım şu anda önem-
li görevlerde. Benim cezanlan-
dınlmamı isteyenlerden birisi
TEMÜH, diğeri Asayiş Daire
Başkanı. Böyle bir tstihbarat
Daire Başkanı da var. Benim
teşkilatımın maalesef şu anda
zaptedildiği kaanatindeyim."
Ak, mahkemenin anlattıkla-
nyla yetinmeyerek emnıyetin il-
gili birimlerine yazı yazacağını,
ancak mahkemenin, Emniyet
Genel Müdürlüğü istihbarat, Te-
rörle Mücadele Şubesi ve Asayiş
Daire başkanlanndan, Gülen ör-
gütlenmesi konusunda "sağhk-
lı bilgi alamayacağuu" öne sür-
dü. Fethullahçılann devletin tüm
kurumlanna sızdığmı belirten
Ak, Gülen'in adının, siyasi bağ-
lantılan dolayısıyla Susurluk Ra-
poru'ndan çıkanldığuıı iddia et-
ti. Ak, Gülen örgütünün silaha
gerek duymadığmı, çünkü silah-
lı yanmı polis içindeki örgütlen-
menin oluşturduğunu sa\-undu.
Ak, müdahil avııkatının sorusu
üzerine, "Bu örgütün en büyük
silahı iftira. Tıpkı bilgisayara
giren virüs gibi, girdiği her ye-
ri kısa sürede etkilemektedir.
Bu şekilde yapılanmayı ilk kez
gördüm" diye konuştu. Savcı
\uh Mete Yüksel, suçun niteli-
ği ve delil durumuna göre Gülen
hakkında, gıyabi tutuklama ka-
ran verilmesini istedi. Yargıç Ka-
rabıyıkoğlu ise Gülen hakkında-
ki gıyabi tutuklama isteminin
reddine karar verüdiğini belirte-
rek duruşmayı erteledi.
• Baştarafı 1. Sayfada
ABD "Dur" diyor, "henüz kâbil değil. önce du-
rumumuza bakalım, sonra atılacak adımlara karar
veririz".
Görünen o ki planın ikinci aşaması Afganis-
tan'ın bundan sonraki konumu... Sızan haberler
bu aşamada Türk askerinin de devrede olabile-
ceğini gösteriyor. Özbeklerin de yoğun yaşadığı
kuzeyde bölge halkının nefretle bakmayacağı dü-
şünülen başlıca gücün Türk askeri olacağı dü-
şüncesi hâkim...
Planın 3., 4. aşamalarında neler var?
Bize öyle geliyor ki Irak senaryoları da plana gi-
rip çıkıyor. Afganistan operasyonunun ilk günle-
rinde Dışişleri'nden askeriyeye kadar sağduyulu
kesimlerin Irak haberlerine yaklaşımı şuydu:
"Lütfen bunu dillendirmeyin. Durup dururken
akıllarına karpuz kabuğu getirmeyin. Sağlam istih-
barata da dayanmayan bu tür haberler ulusal çı-
karlanmıza zarar veriyor."
Ne var ki karpuz kabuğunun akıldan hiç çıkma-
dığını görüyoruz!
ABD'de şahinlerle güvercinler arasındaki didiş-
me devam ededursun, bu kıtadan "Afganis-
tan'dan sonra ne olur" sorusuna verilen yanıtla-
nn çoğunda Irak var. Haber başlıkları şöyle:
- Operasyon Afganistan'la sınırlı değil...
"Kimyasal silahlar bir devlet desteği olmadan
yapılamaz, Saddam'/n bu konuda planlarının ol-
duğunu biliyoruz."
- Terörü kökünden kurutmak için tüm kaynak-
larına inmek gerekiyor...
Bu başlıklar, Irak haberlerini saklamanın birfay-
da vermeyeceğini gösteriyor!
Fatura ödemeye devam ediyoruz
Irak'a yönelik planların başlıca ayağı Kuzey I-
rak. Burada Körfez Savaşı'ndan sonra başlayan
oluşum, adım adım devlet aşamasına doğru gi-
diyor. Kuzey Irak yönetimi geçen hafta Merkez
Bankası kurduğunu, yakında özel para basımını
gündemegetirebileceğini açıkladı. Bölgenin sınır-
ları var, parlamentosu var, bakanlar kurulu var.
Şimdi para birimi oluşuyor!
Gelişmeleri Türkiye de yakından izliyor ve böl-
gedeki Kürt gruplarını yeri geldikçe uyarıyor:
- ABD'yi tahrik etmeyin. Macera aramayın!
ABD zaten tahrik olacağı kadar olmuş durum-
da. Burada kendisine yardım ve yataklık eden de
çıkınca, Saddam yönetimini devirme planının bir
parçası olarak bölgeye verdiği desteği arttırabilir.
En çok söylenen rakamla en az söylenen raka-
mı toplayıp ikiye bölersek Kuzey Irak'taki Kürt nü-
fusun 3 milyon dolayında olduğunu söyleyebili-
riz. Aynı yöntemi Türkmenlere uyguladığımızda
da ortaya 750 bin çıkıyor. Dolayısıyla burada Türk-
menler göz ardı edilerek adım atılamayacağı gö-
rülüyor. Böyle bir süreç başlarsa bölgeyle ilgili
son uluslararası anlaşmanın ne zaman yapıldığı
sorusu da gündeme gelir.
Irak'ın durumu Türkiye ile Ingilterearasında im-
zalanan 5 Haziran 1926 Ankara Antlaşması'yla
biçimlenmişti! Bu anlaşma değişik biçimlerde yo-
rumlanabilir!
Bunları ortalığı karıştırmak için gündeme getir-
miyoruz. Sadece ola ki bu böigede sınırlarla oy-
namaya kalkılırsa altından çok şeyin çıkabilece-
ğini vurgulamak istiyoruz.
Son olarak bir noktanın daha altını çizelim. Yer-
yüzündeki bilinen petrol kaynaklannın yüzde
10'una sahip Irak'la 2001 yılı içindeki ticaretimiz
600 milyon dolan buldu. Suriyesınırına yakın, Ku-
zey Irak'la bağlantısız, doğrudan Bağdat'a ulaş-
ma olanağı sağlayan 2. kapı açılacaktı. Ardından
3. kapı planlanıyordu. Böylece rakamın yılda 2
milyar doları aşacağı düşünülüyordu. ABD karşı
çıktığı için açamıyoruz...
Yani Türkiye, Körfez Savaşı'nın faturasını öde-
meye devam ediyor!
ankcum@ttnet.net.tr
Zorunhı din dersi tarbşması
FİGEN ATALAY / SELEN BAYCAN
Din kültürü ve ahlak bilgisi dersi, birçok eğitim-
ci ve veliye göre, "insan haklanna aykın olma-
sı", "din eğitiminin devletin görevi olmaması"
gibi gerekçelerle zorunlu olmamah.
Anayasa Profesörü, Galatasaray Üniversitesi
Rektörü Erdoğan Teziç, anayasamn 24. maddesi-
ne göre, ilköğretimde din dersinin zorunlu olması
gerektiğine dikkat çekerek "Ancak uygulamada.
maddenin hedefine aykın hareket edilmekte-
dir" dedi.
Prof. Dr. Teziç. anayasadaki zorunluluğun sade-
ce bir dinin kurallarının öğretibnesi anlamına gel-
mediğini vurgulayarak şunlan söyledi:
"Din dersinin zorunlu rurulmasındaki hedef,
tüm dinlerin tarih ve kültür bilgisinin verilme-
sidir. Kısacası anayasamn öngördüğü duzenle-
'Yanhş bilgiHîzbullah 'agötiirür'
Marmara Üniversitesi Öahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ze-
keriya Beyaz, "Çocuklar doğru eğitilmezse bilgiler bir süre
sonra başkaları tarafından sunulacak, bunun sonu da Hiz-
bullah zihniyetine kadar gidecektir" dedi.
Prof. Dr. Beyaz, dini uygulamalann okullarda zorunlu ohna-
sınm, Islamiyetin yam sıra laikliğe de ters olduğunu vurgulaya-
rak şunlan söyledi: "Bugün 28 Şubat sürecini hazırlayan se-
beplerin yam sıra Afganistan'da yaşanan savaşın arkasında-
ld sebeplere bakıldığında. Türldye'deki demokrasi ve laikli-
ği özümsemiş bir îslam anlayışımn çocuklara yeterli ölçüde
öğretilmesi ve benimsetilmesinin ne kadar gerekli olduğunu
anlamak mümkün. Bugün resmi din bilgisi dışındaki birta-
kım gruplann din anlayışı, bilime ve medeniyete karşı, bağ-
nazlık ve hurafelerle yoğrulmuş bir özellik taşır. Bu tür
olumsuz anlayışlann çocuklann zihnini ve zihniyerini boz-
masına fırsat vermemek için bu ders zorunlu olmalıdır."
meyle uygulama farkhhk gösteriyor. Uygula-
mada yasadan sapma vardır. Din dersi verilir-
ken herkesin birbirine saygı duyması sağlanma-
lı. aynm yapılmamalıdır. Tek bir dinin öğretil-
mesi ayrımcüıktır ve laik bir devlette hiçbir ko-
nuda ayrım olamaz."
Eğitim-Sen Genel Başkam Alaaddin Dinçer de
din dersinin 12 Eylül'ün getirdiği zorunlu uygula-
malardan biri olduğunu hatırlatarak din eğitiminin
devletin görevi olmaması gerektiğini vurguladı.
Dinçer, "Laik bir ülkede din eğitimi devletin
görevi olmamahdır. Kişiler çocuklarına din eği-
timi vermek istiyorlarsa, bunu kendi aile yapı-
ları içinde ya da bunun için kurulmuş çeşitli
kurumlarda yapsınlar" dedi.
Öğrenci Velilen Derneği Genel Başkam Enver
Önder de zorunlu din eğitimine karşı olduklarmı
belirterek şunlan söyledi: "Devlet niçin başkala-
nnın ibadetlerine karışıyor?
Örümcek kafaların ürettiği
leniyor. Okul müfredatı içinde
din dersi zorunlu olamaz. Din
farkı gözetilmeden. çağdaş, ay-
dın, demokrat herkes bu ko-
nuda harekete geçmeli." Eği-
timci Mikail Ozan, din dersinin
laik bir ülkede zorunlu olmasını
"büyük bir çelişki" olarak ni-
telendirdi.
Bunun insan haklanna da ay-
kın olduğunu belirten Mikail
Ozan, "Laik bir ülke, vatan-
daşlarına din dersi vermez.
Kendi karannı veremeyecek
durumda olan bir çocuğa dini-
ni öğretiyoruz. Bu açıdan du-
rum, insan hakları ile çeüşi-
yor" diye konuştu.
LMerierden 'sözde' uzlaşma
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
Hükümet içinde siyasi kavgalara neden
olan, seçim beklentüeri ve yasal düzen-
leme gereklilikleriyle zora giren kısıtla-
malar paketi, Uluslararası Para Fonu'nun
(IMF) kredi koşulu olması nedeniyle dün
yeniden liderler zirvesinde ele alındı.
" Belli görev süresini dolduran KİT ça-
hşanlarının resen emekli edilmesini,
ikramiyelerin 2003 yıhna ertelenmesi-
ni ya da işçilerin dönüşümlü olarak 1
ay ücretsiz izne aynlmasını" isteyen
hükümet, Türk-Iş Başkanı Bayram Me-
ral'den "Kabul etmeyiz
M
yanıtuu aldı.
Toplantılann ardmdan paketin içeriğine
ilişkin açıklama yapılmaması da hükü-
metin kısıtlamalar üzerinde uzlaşma sağ-
layamadığını ve Türk-îş'le anlaşmaya
varamadığını ortaya koydu.
Başbakan Bülent Ecevit başkanhğm-
daki toplantıya, Başbakan yardımcüan
Devlet Bahçeli, Mesut Yümaz ve Hü-
samettin Özkan" uı yanı sıra Devlet Ba-
kanı Kemal Derviş katıldı. Zirvede,
Başbakanlık, Hazine, Maliye ve DPT
müsteşarlanndan oluşan komitenin ha-
zırladığı kısıtlamalara ilişkin rapor ele
alındı. Kamu işçilerini ilgilendiren kısıt-
lamalann ele alındığı zirvenin ardmdan
Türk-lş Genel Başkanı Meral Başbakan-
lık'a geldi. Liderler zirvesinden sonra,
"tam bir görüş birliğine varıldığı"
açıklanan önlemler ortaya konulamadı.
Önlemlerin hafta içi kamuoyuna duyu-
rulacağı belirtilen Başbakanhk açıkla-
masında, "Hedeflenen kamu mali den-
gesini gerçekleştirecek önlemler ko-
nusunda tam bir görüş birliği sağlan-
mıştır. Hem kamuda gereken tasarru-
fu hem de hizmet sunumunda etkinli-
ği amaçlanmaktadır" derulmekle yetı-
mldi.
Akşam saatlerinde tekrar Başbakan-
lık'a gelen Meral, liderlerle 2.5 saate ya-
kın ikinci bir görüşme yaptı. Alınan bil-
giye göre, 5-6 bin KİT çalışanının resen
emekliliğini, işçi ikramiyelerinin 2003
yıhna ertelenmesini, KÎT'lerdeki işçile-
rin dönüşümlü olarak 1 ay ücretsiz izne
aynlmasını gündeme getiren hükümet,
ülkenin içinde yaşadığı ekonomik kriz
nedeniyle Meral'den fedakârhk yapma-
sını istedi. Meral ise çahşan kesimin bu-
güne kadar üstüne düşen fedakâkarhğı
yaptığını, şimdi "devletin nimetlerin-
den yararlanan, devletten yüklü mik-
tarda krediler alanlann" fedakârhk
yapması gerektiğini belirterek hortumla-
nan bankalan örnek gösterdi. Meral, iş-
çilerin 2002 yılında alacağı toplu söz-
leşme farklanm da gündeme getirdi.
Toplantuun ardmdan açıklama yapan
Meral, hükümet üyeleriyle yeni bir top-
lantı daha yapacaklannı söylerken çalı-
şanlann kazanıhnış haklannın heba edil-
mesine izin vermeyeceklerini kaydetti.
Hükümetin ilk aşamada 5-6 bin KİT ça-
hşanını emekh' etmeyi düşündüğünü, an-
cik kendilerine göre bu sayının artaca-
ğını ifade eden Meral, "Yapüğım gö-
rüşmede, tedirgin edici bir hareket
görmedim. Hükümetin, öneriler ko-
nusunda çok da ısrarlı olmadığını gör-
dük. tyi niyet kurallan içinde çözme-
yi istedikleri intibaını aldım, ama ted-
birli olmakta fayda var" dedi.