18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 EKİM 2001 ÇARŞAMBA 8 DtZİ Mollalarla derebeyleri domuztopu olunca: Afganistan: Gözfemler, Izlenimler Afganistan'ı bugüne ta- şıyan u dün"ünde belirleyi- , ci etkenleri sayarak bu ya- zı dizisini noktalamaya ça- lışıyoruz. tlk etken olarak "Afganistan'ın kendisini" * göstermiş coğrafyasının el- . verişsizliğini, geri kalmış- lık çemberinin kahnlığını -ana etkenlerden biri olarak not etmiştik. Ama Afganistan'ın bu- gününü hazırlayan "dünü" üstünde en beiirieyid etken hiç kuşkusuz feodal yapı- dır. Kimileri hiç uluslaşa- mamış. kimileri uluslaşma sûrecinin ilk basamaklannda kalmış bir etnik mozaik tümüyle aşiret düze- nine dayanıyor ve onlan bağlayan ideolojik çimento da dinden ibaret. Bu durumda Afganistan'ın gerçek siyasal erk, aşiret reısleri ve mollala- nn elinde. Aşiret reisleri su kaynak- lan ve çok sınırlı da olsa ekilebilir alanlar başta olmak üzere ülkenin ekonomik gücünü ellerinde tutuyor- -lar, mollalar ise düzenin tamamlayı- "cı halkası olarak ideolojik çimento- -nun, dinin iplerini ellerinde bulundu- .ruyorlar. 1973'te Cumhuriyet'in ilanı ve ar- -dından 1976'da bir darbe ile iktidan eline alan Afganistan Halk Partisi'nin r giriştiği reformlar doğrudan bu fe- -odal yapıyı hedefliyordu. Ancak Afganistan Halk Partisi'nin iktidan, uluslaşamamış, eğitimsiz Afgan halkının desteğinden çok, eği- tim görmüş "subavlaria Afgan aydın- lannın koaİisyomT'ndan ibaretti. Re- "formlar halkın isteği ve coşkun des- •teği ile değil, çoğu kez "halka rağ- men" gerçekJeştirilmekteydi. • Nitekimdostçatartıştığımız, Afga- nistan Su tşleri Bakanlığında (yada 1 müsteşarlığı) bakan yardımcısı yetki- leri taşıyan bir Peştu yönerici, bu yar- -gıyı dolaylı olarak doğruladı. Gulam Hazret'in sevimli Azerice çevirisi ile şöylededi: - Gançiçek (kızamık) hestalıgına gftrşı şifaiı iğneyi baoranda bebeler de ağlar emme sıhhatine de gavuşur» -Kara pflcûn koalisyonu " Eğıtim reformu, ki kız çocuklar •içinde zorunlu eğitim de getirmek- teydi, mollalan domuz topu gibi ke- netlemiş; su reformu ise aşıret reisle- rini duraksamaksızın direnişe, ardın- " dan da silahlı başkaldınya yöneltmiş- ti. Bu ortaçağ kalıntısı ıkı kara gücün koalisyonu Afgan Devrünini daha be- 'bekken, emeklemesine fırsat bile kal- madan boğdu. " Daha sonra uluslararası üne kavu- -şacak ve ABD Başkanı Ronald Re- "agan tarafından "Amerika Birieşik DevJederinin kurucu başkanlanyla eşdeğer bir manevi değer"e layık gö- ; rülecek Mücahit liderler (Hikmetyar, Rabbam, Şeyh Maksut, Molla Hkazi vb.) aynı zamanda büyük ve güçlü aşiretlerin başındaki derebeyleri ya da "ulema" denen sınıfın başını çe- ken mollalardı. Emirle sosyalizm Ancak sorunu tek başuıa aşiret re- isleri ve mollalar koalisyonu ile açık- lamak da yeterli değil. ?. Afganistan Halk Partisi'nin, Tarra- ki'yi devirerek işbaşma gelen yeni li- deri, dar kafalı bir asker, ancak ateş- (li bir sosyalizm yandaşı olan Hafizul- bh Amin' in katkısı da gözardı edile- flıez. -, Amin, yer yer Stalinist yöntemler kullanarak Tarraki yandaşlannı tasfı- <»ye edip ve Tarraki döneminin görece jlımlı reform politikalan terkededip gçsuz bucaksız bir aşiretler ülkesin- -de "proletaryadiktatörluğü'' kurma- ya yöneldi. Bu dar kafalı asker, emir .yererek, emre uymayanlan askeri .güçle sindirerek sosyalizm kurucu- Juğu aşamasına geçilebileceğine .inanmıştı. tnanmakla kalmadı uygu- lamaya da geçri. Tarraki döneminde halkın kısıtsız kullanımına açılan, aşiret reislerinin mülkiyeti ilga edılen akarsu ve su kaynaklannın sahipliğini yeniden de- ğiştirip bir "devlet mülkryetTne dö- nüştürûrken söylediği şu söz ûnlü- dûr: - O demokratik reformlar dönemiy- di Şimdi sosyalizmi kuruyonız. Bunun pratik anlamı su kaynakla- nnın ancak hükümete sadık kesimle- rin kullanımına açılması, devlet kay- naklannın, hükümete sadık Peştu aşi- retlerin elebaşılannca yağmalanma- sı idı. Hafızullah Amin'üı bu akla da, Marksizme de aykın "sosyatizm ku- ruculuğu" aşiretlerin ve mollalann tepkilerini hızlandırdı ve kenetlenip domuz topu gibi bir koalisyon kur- malanna yol açh. Askeri yöntemler, aşiret reisi-mol- la koalisyonunu dağıtmaya elverme- yince Hafızullah Amin yine bir saray darbesi ile devrildi ve Babrak Kar- mal geçtı. Ama Karmal'ın önünde ve elinde Kızılordu'yu yardıma çağır- maktan öte çare kalmamışu. Sovyetter'ln Açmazı O dönemde çok konuşuldu. Kimileri için Kızılordu, dost ve kardeş Afgan halkını karşı-devrimci çetelerin saldınlanndan kurtarmak üzere, Sovyetler'le Afganistan ara- sında 1978'de imzalanan, karşılıklı Askeri Yardımlaşma Antlaşması çer- çevesinde Afgan Hükümetı tarafın- dan yardıma çağnlmıştı. Kimileri ise bu diplomatik açıkla- malan umursamaksızın Sovyetler Birliği'nın Afganistan'ı işgal ettiğini savunmaktaydı. Bu ateşli tartışma salt ABD ve NA- TO ile sosyalist sistem arasında de- ğil, sosyalist hareket içinde de sürü- yordu. Tabii Türkiye sosyalist hare- keti içinde de... Bugünkü gözle baktığımda iki uç- tan daha faridı bir değerlendirmeden yanayun. O dönemde sosyalist hare- ketin jargonu, dünyadaki devrimci güçlen "Sos\^list sistem-uluslarara- sı işçi sınıfi hareketi - ulusal kurruluş bareketieri" olarak üç ayaklı bir ya- pı üstünde tanırrüıyordu. Afganistan ise bu üç ayağın hiç birine uymuyor- du. Bir ulusal kurtuluş savaşından söz edilemez, olsa olsa bir iç düşman ta- nımı yapılabilirdi. Bir işçi suufı ha- reketi ise zaten saçmaydı. Sovyetler Yemen'de ve Etyopya'da- ki deneyimin bir kez de Afganistan'da tekrarlanmasından yana oldular. Ay- nntıh bir teorik tahlile girmeden, bu deneyım, çok kabaca "feodaüte aşa- ma^ıralan, kapitalistleşme aşamasuu attayarak doğrudan sosyalizm kuru- cuiuğuna geçmek" diye özetlenebi- ür. Bu, Afganistan'da, Yemen ve Et- yopya'da ne kadar başan kazandıysa o kadar kazandı. Yani çuvalladı ve yerel despotlar yaratn. Ama Sovyetler Birliği'nin tercihi bu yöndeydi. Bu yüzden Hafızullah Amin'in iktidannı desteklemeseler bile göz yummuşlardı ve bu yüzden Babrak Karmal'i iktidara getir(t)miş- lerdi. Kızılordu ise, çabucak ezilebi- leceğı sanılan "derebeyi-moUa koalis- yonu"nun mücahitlerini temizlemek üzere Afganistan topraklarma gir- mişti. ABD faktörü hesaplanmadan atı- lan bu adımlar salt Afganistan'a de- ğil, Sovyetler Birliği'ne de pahalıya patladı. Bir askeri fiyasko yaşadı ar- dından da onursuz bir "ricat". ABD devreye glrlnce... Afganistan'da Mücahit örgütlen- mesi daha 1978 yazında başlamıştı. Ama dağınık düzen, her aşiretin ken- di başının çaresine baktığı, öteki aşi- retlerle de çekiştiği ve hükümetin ödün vermesi halinde hemen saf de- ğiştirebilecek kaypaklıkta bir direniş- ribu. O günlerin en ağır topu Hikmet- yar'dı. Kendisi de bir Peştu olan Hik- metyar, öteki aşiretlerden atık davra- narak Pakistan sının yakınlannda üs- lendi. Hikmetyar'ın buradaki hesabı açıktı. Afganistan nüfusunun yüzde 59'unu oluşturan Peştu'lann yansı, hatta kimi kaynaklara göre yansuı- dan çoğu da Pakistan sınırlan içinde yaşıyor. Peştunistan diye anılan ve Hayber Geçidinın iki yakasında uza- nan topraklarda, Hikmetyar sırtını kendi ırkdaşlanna dayamıştı. Afgan mücahitleri denen aşıretler ve mollar koalisyonuna destek baş- langıç yıllannda sadece Pakistan'dan geliyordu. ABD, desteğini dolaylı olarak, Pakistan üstünden gönderme- yi yeğlemekteydi. Ancak Kızılordu'nun Afganistan topraklanna girmesiyle birlikte ABD'nin mücahitlere desteği dolay- lı olmaktan çıktı ve çapı olağanüstü büyüdü. Silah donanımı, cephane ve öteki lojistik desteklerde ABD yer yer ken- di adamlanyla, yer yer Pa- kistan güçleriyle Mücahit- lere yardım yağdırdı. Pa- kistan sınınnda kalan böl- gede ise dev boyutlu eği- tim merkezleri kuruldu. Sabotaj teknikleri, tank im- ha silahlarının kullammı, gerilla savaşı taktikleri üs- tünde yoğunlaşan bu eği- tim çabalan 1980'den iti- baren meyvesini artarak vermeye başladı. Güçlü Kızılordu mevzilerine ça- kılı kaldı ve Mücahitler ciddi bir silahlı güce dö- nüştüler. Yine ABD'nin kışkırthğı bir kampanya ile çatışmalar "Müslümanlar ile dinsiz komünisdern in savaşı olarak propaganda edıldı ve Islam ülkelerin- den (özellüde Güney Ye- men, Cezayir, Sudan ve Mısır'dan) Afganistan'a ci- hat uğruna öhneye ve her şeyden önce öldürmeye ye- rninli islam militanlan yı- ğınağı başladı. Kızgın savaş ortamında ülkenin güneyini denetimleri altında tutan mücahit aşiretlennin eli henüz silah tutmayan küçük çocuklan içinse Pa- kistan'da, Pakistan ulemasının da candan katılımı ile dini eğitim kurs- lan başladı,. O yıllarda 5-8 yaşlan aa- smda olan ve çoğunluğu Peştu aşiret- lerden gelen küçük çocuklar, yülar sonra ünlü aşiret reislerinin de dize getirip Afganistan'da iktidan ele ala- caklardı. Onlara Pakistan'da eğitim gördüklen sırada Takban (Talebeler, öğrenciler) adı verümişti. 1995'de ülkenin güneyini, 1996'da da Kabil'i ele geçirerek ülkenin tü- münde ikridarlannı kurduklannda dünya onlan yine bu adla tanıdı: Ta- lebanL ••• Bu yazısı dizisi, Afganistan'ın bu- gününün, 1980'lerdeki dününde giz- li olduğunu ileri sürdü ve 20 yıl ön- cesinden kalma anı parçacıklan, iz- lenim tortulan ile bu yargıyı pekiştir- meye çalıştı. Becerebildı mi bile- mem. Ama 20 yıl sonra da olsa ya- nm kaknış bir yazı dizisinin tamam- lanması yazar açısından sevindirici. Hele bunun "bugünkü gözle'' ve yazann bugünkü yargılanyla yapıl- ması daha da keyiflendirici... Bütün bunlarm, Afgan halkının, yazann haftalarca içlerinde yaşayıp sevdiği, derin bir yakırüık duyduğu Afgan halkının başında ölümün göl- gesinin dolandığı şu günlerde yazıl- ması ise olsa olsa keder ve öfke yarahyor. BİTTİ AVRUPA'DAN GURAY OZ Almanya'da 'Cadı Avı' Uygarlık denen "şey"\e ilgili bilgimizi, gözden geç irmenin zamanıdır. Uygariık, eğer insanın bun- ca yüzyıllık birikimi, acının, öfkenin, bilginin, kede- rin, şarkının, hikâyenin, elin, emegin, öyle ya da böyle yaşamanın adı, görünüşü, gövdesi ve aklı değilse, bundan sonra giderek ilkelleşecek de- mektir. Çünkü eski deyimle aklıselim ortadan çe- kilmişe benziyor. Henüz kim olduklannı tam olarak bilemediğimiz birtakım teröristler dünya devi ABD'nin simge bi- nalanna saldırdılar. Kimin saldırdığına dair elimiz- de hâlâ sağlam bilgiler yok. Ama tarihin gördüğü en yoğun savaş hazırlığı devam ediyor ve belki siz bu yazıyı okuduğunuzda hazırlık, savaşa dönüş- müş olacak. Bu savaş hazırlığı, hâlâ at üstünde ge- zen, dağ kovuklannda yaşayan doğanın çocukla- n için, uygarlığın uğramadığı vadilerin, yaylalann her şeye çok çabuk inanan sakinleri için bir kader olabilir mi? Afgan halkı çabuk inanıyor. Şahı de- virdiler, sosyalizm kurduklannı sandılar, çok geç- medi, fanatizmin koyusuna kapıldılar, ABD yetiş- tirmesi, Pakistan egitimli şeriatçı Taleban'a teslim oldular. Oysa ne güzel insanlardır Mezar-ı Şerif'in, Kâbil'in, Hindukuş dağlannın, cesaretin çalaka- lem yapılmış bir resme benzeyen kahramanlan. • • • Teröryalnızca ABD'yi mi vurdu? Irlanda, Ispan- ya hâlâ sokaklann alev alev yandığı, çocuklann okula yalnız başlanna, oynaya oynaya, neşe için- de gidemedikleri ülkeler değil mi? Dünyanın daha pek çok yerinde eğer kökenine inemezsek anla- makta güçlük çekeceğimiz, nedenlerini keşfetsek bile akan kandan içimizin yanacağı yerleryok mu? Akan kan içimizi yakabilir. Ama iki yüzlülük midemizi bulandınyor. Diyelim ki New York'un gökdelenlerini Usame bin Ladin vurdu; diyelim ki Bin Ladin, Taleban'ın hatııiı ko- nuğudur. Peki, şeriatın gölgesinde kavrulan Afgan halkının suçu ne? Bu öfke bize yabancı gelmiyor. Bu öfke, kendi- ni çok güçlü sandığı bir anda otoritesi sarsılmış egemen darbecinin "balyoz harekâtı'na benziyor. Kuşkusuz, bu kez karşımızdaki balyozcu, küresel dünyanın ner şeye gücü yeten, ama fena halde ca- nı yanmış balyozcusudur. Bizi kuşkulandıran aslında bu öfke de değil. Bizi kuşkulandıran ve galiba parçalan yerli yeri- ne koyunca inanılması güç, ama inanılması gere- ken bir büyük küresel stratejinin içine düştüğü- müzdür. Birsure sonra, sis çöktükten, duman da- ğıldıktan ve iş işten geçtikten sonra daha kolay an- laşılabilecek olan bu stratejinin şaşırtıcı büyüklü- ğü, belki de bizi öfkelendirecektir. • • • Bu stratejide Avrupa'ya düşen rol figüranlıktır. Şu sıralarda Avrupa, bu figüranlıktan hem mem- nun, hem de sonuçları bakımından huzursuzdur. özellikle Almanya, ABD iddialannda büyük yer tu- tan "terörû yıllarca beslemiş ülke" olduğu yönün- deki iddianın diyetini ödemeye çabalıyor. Bu diye- ti sosyal demokrat- yeşil koalisyonunun ödemek "zorunda kalması" tarihin hikâyeierinin başka bir ironisidir. • • * Işte bu nedenle biz, yani Almanya'da yaşayan yabancılar, şimdi bir sürek avının yüzüne fener tu- tulunca olduğu yerde büzülmeye mahkûm keklik- leri gibi hissediyoruz kendimizi. Biz artık bir av sa- yılınz. Biz artık bir av sayılınz, çünkü bilgisayarlar ken- dilerine soaılan belli sorulara kaçınılmaz cevaplar vermek zorunda: "Yabancı mı? evet; genç mi; evet; Müslüman mı, evet." Ondan sonra artık biz terörist olmadığımızı kanıtlamak için uğraşmakla yükümlü olacağız. Buna "Rasterfahndung", çevir- mek zor ama "dinlenen, 'teröristi' aramak" adını verdiler. Daha doğru bir adlandırma "cadı avı" olabilirdi. Besbelli cadı avı sürecek. Zaten ruhlanndaki o eski yabancı düşmanlığı, külleri henüz soğumamış olanlar için "cadı avı", ruhun uygun bir gölgelikte dinlenmesi gibi bir şeydir. Ama sonra tarih ve o- nun hikâyeleri birbirini izler, ortalık sakinleşir ve geriye uygun gölge değil, bir utanç kalır. İnsanın "Her şey çok açıktı, ama nasıl oldu da ben o kü- resel histeriye kapıldım" diyeceği bir utanç kalır. Kalmaz mı? Şu Beııitıı KGB Ajaıılığuıı...(5) Moskova'nın göbeğinde parasız pulsuz kal- mışım ve otelden kapı dışan edflmek üzereyim. Tek şansım, Ivan'ı buhnak. 1975-1977 arasında TASS muhabiri olarak Ankara'da çalışan ve Moskova'ya döndüğünü bildiğim Ivan'ı. Son bir çaba ile oteldeki resepsiyon görevli- sinden bana yardım etmesini ve İASS Ajan- sı'nın telefon numarasmı bulmasını rica ettim. Kadm, benden kurtamıası için tek umudun bu olduğunu sezdi. Hemen telefona sanîdı. Numa- rayı buldu. Çevirdi. Bir iki kelıme konuştu ve te- lefonu bana uzatü. Can havliyle olsa gerek, îngilizcem sular sel- ler gibi akıyor. Anlatüm, TASS Santralı'ndaki adam sözümü kesmeden dinledi. Sonra mükem- mel bir özet yaptı: - Moskova'dasuıc, çok zer dsrunıdasıniz ve TASSta çabşan tvan'ı anyorsniHiz! - Evet Aynen öyle. -GüzeLSizeyardHnetmekbenHnödevinLA- -Amane?_ -Ama TASS nıerkezmdeenaz8000 Idşiçahşır ve etmıde en azmdan 2 bin 500 tvan var. Hangi- sini isterdiniz? Buyrun bakalım. Adam haklı. Ha TASS Ajan- sı'nda Ivan anyorsun, ha Anadoîu Ajansı'nda Mehmet Pes etmedim. Çünkü pes edemem. Edersem yandım. - Ama dedim. Bu Ivan, Od üç yıl önce Anka- ra'daçahşanlvaiL- Adamgüldü: - Şimdi tvaıüar200'eindL_ Pes eden namertlir. Kabalığı göze aldan; - Bu Ivan'm saçian biraz şey^ Yaai perok gi- BL. Adamdan bir sevinç na- rası yükseldi; - BingoL Şunu baştan söylesenize™ Telefonun başmda kaim, iazm Ivan, siziarayacak Aradı da. Biraz geç ara- dıamaaradı. O arada Roket Otel'in resepsiyonundaki "dfiş- mannn"ın yüzünde güller açıyor. Yalakyalak gülüp, "Gördûnüz mü? Rus- ya'da her şeyçözölûr" de- meye başladı. "tvan'm peruk gibi saç- larmı anunsamasaydım nah çözülürdü" dıyeme- dim tabii. Ben de sınttım. Moskova'da kışın ak- şam erken, çok erken iner. fvan karanlık bastıktan sonra geldi. Sanlıp öpecegim adamı ama, buz gi- bi bir Rus'tur. - Sisi bekktmek yaptnn. Ösürlcr düiyonım. Hava soğulc Benün arabam da dizdleişliyor. Ya- ni ahmdan ateşler yalolıyor da ondan sonrasın- daçakşryor» Valizimi arabaya yûkledik, yola çıkök. Mos- kova'nın yeni açılan ünhl Kosmos Oteli'ne gir- dik. Otele "TASS Ajana'nm konuğudur'1 den- di. Odarrun anahtannı aldım. Ivan. telefonda bi- rileriyle konuştuktan sonra cüzdanına davrandı ve bana 100 Ruble toka etti: - TASSAjana'nın bir meslckdaşladaj'anışma- sıdır. Bunu sise borç ola- tince, Ankara TASS kor- respowkntine(nıuhabiri- ne)öden»ek>Taparsmız_ Hey gidi ölümlü dün- ya, sonunda Ruslardan para da aldım ışte. Ajan dechğin bedava çalışmaz ya... 100RubieRusya'da(o zamanlar) çok iyi paray- dı. Hemen hemen ortala- ma işçi ücreti kadar... Eh otel de bedava. Salı gü- nüne kadar beyler gibi yaşadım. Kendine ziya- fetler çektim. Şoştako- viç"in ve Borodin'in çok sevdiğimplaklanndan al- dım. îvan her gün telefon edip bir sorunum olup ol- madığıru sordu. Salı günü havaalanma gittiğimde cebimde hâ- lâ 60 Ruble kahnıştı. Rusya'dan aynlanlar pasa- port kontrolünden önce kalan Rublelerini verip bozdurduklan yabancı para cinsinden döviz alır- lar. Dışan Ruble çıkarmak yasaktır. Ama bu kural daha önce resmen para bozdu- ran ve elinde makbuzu olan yabancılar için ge- çerli. Olsun. Arsızlığı ele ahnışım bir kere. Üstelûc borç yiyen kesesinden yer. Rubleleri ben ödeye- ceğim ve o zamanlar bir Ruble eşit bir Dolar sa- yılıyor. Vezneye yaklaşıp 60 Rubleyi uzattım. Veznedeki kadın hiçbirşey söylemeden, makbuz filan da sormadan Rubleleri alm 60 Dolar uzat- tı. KGB'nin çok iyi çalıştığı, ajanıru kolladığı böylece bir kez daha karutlanmış oldu. Havaalanındakifreeshop'tankonyak ve votka aldım. Kalan 35 dolanmla da 1980 Moskova Olimpiyatlan için maskot seçilen ayı bebekler- den en kocamanını aldım. Henüz iki buçuk ay- lık oğlumdan büyük birayı bebekti ve oğlana ba- basından bir armağandı. Oğlan koca herif oldu, maskot ayı, hâlâ olanca sevimliliğiyle odasında durur. Akşam saatlerinde Istanbul Atatürk Hava li- manına ındim. KGB ajanlığımın öyküsü burada biter. Istanbul 'daki konsolosluğun, Aeroflat biieiiy- le ilgili olarak bilgi vermek üzere Moskova'ya biryazı yazdığını tahmin ediyorum. Benim Tür- kiye'ye dönüşümden günler sonra, 31 Ocak 1980 tarihinde, "^Sovyetikar Birfiği Komûnfet Partisi Merkez Komitesi Dairekri'nin dnrumu incelemekveröportajlar hazniamak uzere Afga- nistan'a giden Poihika gazetesi (Türkiye) Yazöş- leriMûdfirâ A. Engin'in İstanbul-Moskova-Ka- bü ve dönüş masraflannın karşıtanmasL." diye yazan çok giafi belgenm öyküsü bu olsa gerek. Başka bir açıklaması var ise, onu ben bihni- yorum. Bildiğinı, KGB'nin *ajaaı'> nı Afganis- tan'da yapayalnız, Moskova'da beş parasız bırak- tığından ibaret Ajan avcılan yine de o "çok gtzfi" belge ile ajanhğımm kanıtlandığını ileri sürebilirler. Bir de Ivan'dan para aldığınu ve ünlü Kosmos Ote- li'nde bedavadan yiyip içip yan geldiğimi bü- seîerdi, acaba neler derlerdi?.. —
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle