23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
29 EKİM 2001 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA JljJvvJiN vJİYLI. / ekonomi@cumhuriyet.com.tr 13 OSTİM'deki yaşam hem krizin derinliğine ışık tutuyor hem de artık mum ışığıyla aranan dayanışmaya KOBÎleröldüölüyorIŞIKKANSU ANKARA - Kıvıkımlarla mısket oynayan tezgâhlann vızırtısı azalmış mı? Azalmış. Gelecek kaygısı, surat- lan asmış rru? Asmış. Yaban alacak- lılann ümüğümüzü sıkacaklan zorlu 2002 yılı, bir silindir gibi üreten in- sanlann üzerine üzerine geliyor muy- muş? Geliyonnuş. Ortadoğu Sanayi Ticaret Merkezi (OSTtM) deyip geçtne. Haritayı aç, pusulayı koy önüne, bak! OSTÎM Av- rupa'nın doğusunda, Ankara'tun da batısında. îlkokuldan bu yana belletir- ler: Batı, sanayi devrimidir. Batı, kal- kınmadır. Batı, gönence ulaşmanın anahtandır. Ne derseniz deyin, seva- bıyla günahıyla OSTtM, Batı'yı kuy- ruğundan yaİcalamaya çalışıyor: Makine üretimiyse var, yedek par- çaysa yedek parça; elektrik, boya, kimya, plastik, döküm, cam, mermer, betonit diye saya saya git gör 3 bin- den fazla işyerini. Çalışan sayısı, gi- derek düşse de 40 bıne ulaşıyor. Bunalım yapışmışsa yakaya, bol- laşmış boş vakitlerde otur bulmacanın başına: Soldan sağa "küçülme", aşa- ğıdan yukan "özveri". Küçülüp ne yapacaksın? OS- TtM'deki yerleşik raconu bozamaz- sın: "Piyasaya, bankaya bortunu ödeye- ceksin önce. Ödemezsen "Zor durum- da, gıdicidır" diyetefekoyarlar adamı. Piyasa mahkemesinde yargüanmış, mahkûm olmuşsundur arük. Temyizi de yok. Tek birişalamazsınız,parmak kadar bite olsa." "Görünmez eTin kurallan acıma- sızdır: "tşyerinin kapısı hep açık kalacak. Tezgâhlar çalışmasa da çalışıyonnuş gibi olacak. Çok zor durumda olsan dahi, arabanı satmayacaksın. görün* tünü bozmayacaksın. Arabanı sattin nu. görüntünü bozdun mu, yandığı- nuı resmidir. İtibar, işadamtağuun nü- fus kâğıdıdır. Yitti mi, gözünün yaşına bakmaz, kütükten düşürüverirler aB- mallah." Ya öz\'en? Bu sözcük, OSTÎM'de- ki işyerlerinde hem işveren, hem işçi için eşanlamlar taşıyor. "Özveri"nin OSTÎM ışverenınin sözlüğündeki ta- nınu şöyle. "Bizi holdingpatronlan gibi görme- yin sakın. Biz, işyerinde sabahtan ak- şama işcilerle biriikte yaşanz. Meslek okulundan çırak olarak gdirler çoğu. Büyür, ustalaşırtar. Gün gelir, kahn- nıızı çeker. dayanacaktek dost olurlar. Seviıünce gözündeki ışütıyı görür, ak- şam düşlerine giren karabasanlan paytaşınz. Eşini, çoluğunu çocuğunu tanınz. 150 milyon kira verip 50 mü- von lira ile geçinmeye çahşüğun biliriz. Işten çıkanldığında içine düşeceği dar kuyuyu da. Küçülürken özveri en son işçilerden istenir bizde. Onlar etimiz kolumuzdur çünkü." Özverinin ışçicesine gelince: "En kötü iş, kaybedilmiş iştir. Azcık dayanınz, birkaç ay. "Ağabey, kırayı öde, yeter' deriz. Bakbk, işyeri daha da küçülüyor, harçbğa, hatta kann tokluğuna razı oluruz. Hele bir işler açılsuı diye bekleriz. Vakit, Lsteme vak- ti değüdir. Ekmek kapısı var mı ki?" Yalın gerçek, kaynak ateşi gibidir. Çıplak gözle bakarsan şimşekler çak- tınr bilincin derinliğınde: - Patron, iş ilanı vermiş. Bir kişi ala- cakmış, 500 kişi başvunnuş. - Yok yav. abooNvvv! - 200-300 mihonluk ücretie çalışma- ya razı olanlar arasında ODTİJ'yü, Bilkent'i bitiraıler de varnuş... - Ekmek aslanın ağzında arkadaş! Haydi gel de ücret alamıyorum di- ye mızmızlan. Gel de çalıştığın tezgâ- hı "veünimeften sayma! Fırtmada yelken 2002 'de ödeyeceğimiz toplam 28 milyar dolarlık borcun karşıhğmda vermedik ödün, sıkmadık kemer, da- raltmadık yatınm, küçültmedik sek- tör bırakılmadı ya, OSTtM de payı- nı almış bu kurtulamayış savaşından. Dişlilerini, çoğunluk inşaat sektörü- nün çarkına göre tornalamış olan OS- TtM'de 3 bin işyerinin yüzde 50'si etkinse, yüzde 50'si edilgen. îvedik Organize Sanayi Bölgesi'ndeki 7 bin 50 işyerinin yüzde 70'ı boş. Bom- boş! Anadolu tş Makinalan Sanayii'nin sahibi Hüseyin Tuncay, küçük ve or- ta boy işleönelerin (KOBt) iki seçe- nekle karşı karşıya bırakıldığı kanı- sında: "Ya nrünah havada teknemizi ka- raya bağlayacaktık ya da denize açı- lacakük. Karaya bağlasak. tekne çü- rüyüp gidecekti. denize açıidık. An- cak ne can simitkrimiz var, ne \ akıtı- mız. Fırtınada yelken de açılmaz. Ama üretmek özünde bir serüvendir. Okyanusta batmadaa, 'Kara görün- dü' diye aülan çığhğa değin süren bir macera!" Can simitleri neydi ki küçük işlet- melerin? Kamu destekleriydi, Halk Bankası'ydı... Şimdi ne oluyor? Dev- let küçülüyor ya, kamu bankalan sis- tem dışına itiliyor ya, küçük işletme- ler de küçülüyor. küçülüyor, nokta! Hüseyin Tuncay'm ifadesiyle "Kö- tii yönetiliyoruz, çok kötiL." "Rantiyeye para gerek, dış borç ödenecek, iç borç ödenecek" deyip dayatırsan göbek adı vergi, önadı "fi- yat ayarlaması"nı, çıkanrsan 1 kilo- vatlık elektnği 44 bin lıradan 120 bin • OSTlM patronu'nun sözlüğündeki 'özveri': Biz işçinin eşini, çocuğunu tanınz. 150 milyon kira verip 50 milyon lira ile geçinmeye çahştığını biliriz. İşten çıkanldığında içine düşeceği dar kuyuyu da. Küçülürken özveri, en son işçilerden istenir bizde. Onlar elimiz kolumuzdur çünkü. • Özverinin işçicesi ise şöyle: En kötü iş, kaybedilmiş iştir. Azcık dayanınz, birkaç ay. "Ağabey, kirayı öde, yeter" deriz. Baktık, işyeri daha da küçülüyor, harçlığa, hatta kann tokluğuna razı oluruz. Hele bir işler açılsın diye bekleriz. Vakit, isteme. vakti değildir. Ekmek kapısı var mı ki? lıraya, başlar OSTtM'deki elektrik tüketimi Ocak 2001 'den itibaren yüz- de 10, yüzde 10 azalmaya. Nedir elektrik tüketiminin düşmesınin so- yadı peki? Amyla şanıyla üretim da- ralması elbette... Bilen bilir, kaplumbağa sırtüstü de\rildi mi bir kez, bir daha döne- mez, önce içi kurur, sonra dışı. OS- TtM Sanayici ve Işadamlan Derne- ği(OSİAD)Başkam MehmetAkyü- rek, kaplumbağa benzetmesini boşu- na yapmıyor: "Şimdiİikkaplumbagagibiiçimize çekSdik. Esen, estirflen rüzgâr ha ba- banı de babam bizim ayaklannuzı yerden kesiyor. Yan döndük şimdiler- de. Sırümız yere geldi mi de öleceğiz.'' Ağızlarda pek çiğnenir olan dam- la sakızı "reel sektör"ün "reerini, Türkçesi ile "gerçegTnı OSTtM'de öğrenmeye çabaladık. Sonuç: KOBÎ'ler komada. Çok yakındır, hekimlik diliyle "ex" olacaklar. Ba- şuçlannda bekleyen doktor talığma girmiş dervişe de "rahmet'' okumak kalacak. İşten çıkarmalar sürecek ANKARA(ANKA)- Kriz nedeniy- le işleri bozulan reel sektörde yaşanan yoğun işten çıkarmalann gelecek üç aylık dönemde de devam etmesi bek- leniyor. Merkez Bankası'nca eylül ayında özel sektör imalat sanayiinde gerçek- leşririlen anket, son üç ayda işyerleri- nin yüzde 29.1 'inin istihdam sayısını azalttığını ortaya koydu. Geçen üç ay- da yüzde 63.4'lük kesim istihdam dü- zeyinikorurkenyalnızca yüzde 7.5'lik bir kesim istihdamını arttırdı. Gelecek üç aylık dönemde istihda- mım azaltacağını bildiren işyerlerinin oranı da yüzde 25.2 olarak belirlendi. tşyerlerinin yüzde 67.6'sı gelecek üç aylık dönemde istihdam sayısını koru- yacağım, yüzde 7.5'i ise arrüracağını büdirdi. Sanayide genel gidişat konu- sundaki iyimserliğin de eylül ayında azaldığı belirlendi. ranlanma nmudıı yok Genel gidişatın önceki ayla aynı ola- cağını düşünenleryüzde 64.4 'ten yüz- de 56"ya düşerken kötümserlerin ora- nı yüzde 22.7'den yüzde 34.4'e yük- seldi. tç piyasadan sipariş miktannın gelecek üç ayda artmasıru bekleyen- lerin oram yüzde 21.9'dan yüzde 17.3'e, aym düzeyde kalacağım düşü- nenlet de yüzde 51.7'denyüzde 46.8'e geriledi. Gelecek üç ayda siparişlerin düşeceği beklentisinde olanlar ise yüzde 26.4'ten yüzde 35. 9'ayük- seldi. tşyerlerinin yüzde 79.8'i dur- gunluğun etkisinin sürüceğini bildi- rirken yüzde 10.6'sı kredi-fınansman sorunvınun bitroeyecegini kaydetti. ANKARAPAZARI YAKUP KEPENEK Ekonomik 'Cumhuriyef Bellek, deney birikimidir. Eğer usavurma varsa, geç- mış deneylerden yararlanılır. Yanlışlarönlenir. Bu neden- le Cumhuriyet'in 78. Kuruluş yıldönümünde kimi anım- satmalar yapılması gerekiyor. Kuruluş yıllanndan başlayan ve özellikle de 1930'lar- da tepe noktasına ulaşan özelliğiyle Cumhuriyet'in eko- nomi anlayışı biz üretiriz ılkesine dayanır. Bu anlayışta, yalpalama yoktur, "Eh biz de üretebiliriz" ya da "Üretir- sek iyi olabilir" gibi ikirciklilikler bulunmaz. Ozgüvene da- yalı bir kararlılık vardır. Burada soz konusu olan ulusal üretim gücünü arttırmaktır. Kazanılan askeri ve siyasal zaferin kalıcılıgını sağlayacak olan, Mustafa Kemal'in deyimiyle onu "taçlandıracak" ana etken ekonomik iler- lemedir, ekonomik zaferdir. Ekonomik zafer de, şeker- den dokumaya, kâğıttan elektrik ve demir çeliğe ulusun üretim olanaklannı genişletmekten geçer; sanayileşmey- le olur. Bu anlayışta, üç önemli konuda denge sağlanması esas alınır. Buniar. 1. Devletin gelir ve giderinin denkliği, 2. Dış ödemeler dengesi ve 3. Dolaşımdaki para mikta- nnın karşılıksız para basarak arttınlmamasıdır. Camiler- de hutbe okutulduğu için değil, bu ilkelere bağlı kalındı- ğı için o yıllarda birABD Dolan yaklaşık birTürk Lirası'na eşittır. Osmanh'da kalan "Düyun-u Umumiye" denilen dış borçlar son kuruşuna dek ödenir; ülke iç ve dış borç batağına sürüklenmez. Enflasyon görülmez. Kendini tum toplumsal tabakalara eştt uzaklıkta tutmaya uğra- şan, dürüst ve güven veren ve de dış güçlere değil ken- dine güvenen bir devlet yönetimi vardır. llerieme ve gelişme uygulaması, bilimsel ve gerçek- çidir. Gerek sanayi tesıslerinin kurulmasında, gerekse Merkez Bankası, Hıfzıssıhha Enstitüsü ve Maden Tetkik ve Arama gibi kurumlann oluşturulmasında, ABD'den Sovyetler Birfiği'ne, Fransa'dan Almanya'ya, siyasal re- jimine bakılmaksızın hemen tüm ülkelerin uzmanlıklann- dan ve deneyimlerinden yararlanılır. Ülke, tüm komşula- rıyla banş ıçinde yaşar. Eğrtım seferberliğiyle insan gü- cüne yatınmın en güzel ömekleri verilir. Ekonomik kalkın- ma, yalnız bez ya da beton üretimi olarak algılanmaz; in- san odaklıdır. Geçmişin toplumsal, dinsel ve töresel dar kalıplannın aşılmasının yollan açılır; insanın yaratıcılığı- nın önündeki tüm engeller kaldınlmaya çalışılır; kültür ve sanat alanında atılımlar yaptlması için büyük uğraş veri- lir. Cumhuriyet ekonomisini gelişmenin bu birtünlüğü içinde algılamak gerekir. Sonra ne mı oldu? Türkiye'yi yönetenler yanm asırdır bu birikimi yiyor; tü- ketiyor. Ülke içinde, Islam dini yeniden siyasallaştınla- rak Cumhuriyet'in insan aklını özgürieştiren kazanımla- n, örneğin önce Halkevleri ve Halk Odalan; Köy Ensti- tülen, sonra da Dil ve Tarih Kurumlan gibi, birer birer or- tadan kaldınldı. Bu çöküntü ile yetinilmedi; son on beş yıldır 1930' lu yıllarda ve sonrasında halkın vergileriyle ku- rulan üretim ve hızmet bırimi ekonomik işletmeler özel- leştirme yoluyla yok pahasına elden çıkanlıyor. Çok da- ha ileri gidiliyor Cumhuriyet'in çok büyük güçlüklerie ya- bancılann elinden aldığı TEKEL bıle özelleştiriliyor; sa- nayileşmeden vazgeçildi; bununla da kalınmadı, tanma dayalı sanayi çöküyor ve buradan tanmsal üretim de yı- kıma sürukleniyor. Ve çok daha yıkıcı olarak, bu satıriar- dan elde edilen gelirieryeni yatınmlara, yani sermaye bi- rikimine dönüştürülmüyor; üretim olanaklannın genişle- tilmesinde kullanılmıyor. Bu durumda, Türkiye yaşamakta olduğu bu üretim- den uzaklaşma sürecini tersine çevirmelidir. Yeniden üretim ekonomisine yönelmelidir. Hıç kuşkusuz 1930'lu yıllann Türkiyesi'nde yapılanlar • tekrarlanamaz. Ancak o yıllann ilkelerinden yola çıkı- larak ve temel yöntemlerine dayanılarak günümüzün koşullanna uygun polrtikalar üretılebılır. Enflasyona yoi' açmadan ıç talep arttınlarak var olan üretim kapasitele- rinın daha çok kullanımı sağlanabilir. Bu yönde, gelişme- ci üretim ekonomısıne geçış ıçın günümüzün kilit ya da stratejik sektörlerine öncelik veren bir planlama yak- laşımı gündeme getınlmelıdır. Bölgesel kalkınma ama- cıyla özel düzenlemeler yapılmalıdır. Tüm bunlann temelini oluşturmak üzere, ülkenin bü- tüncül biryenilik sürecine girmesi, tanmın, sanayınin, öbür mal ve hızmet üretımı birimlerinin araştırma-ge- liştirmeyi esas alan biryaklaşımı benımsemeleri ve tüm bunlann, bir ulusal yenilik sistemine, yani uzun dönem- li bir stratejik plana bağlanması, günümüzün çağdaş- laşmaya giden yoludur. Cumhuriyet ekonomisi, biz üre- tiriz kararlılığını, teknolojik yenileşmeye öncelik vetBrek bugüne taşımaktır. yakup@metu.edu.tr //İSVİCRE HASTANESİ IV. KÜLTÜR deylerin butuştuğu sızde t .orada olmalısınız... 5Kasım2001 _ Pazartesi | Saat 20:00 Yer.AKM/Taksim Bifct SaüşYeri:Taksim Cumhuriyet KitapKulübü Bflgiİçin;0216 57 Cumhurryel S.©.S rssr tTH-MLLTD fTt ARM uımmıuAuĞİ DUNYA EKONOMISINE BAKIŞ / ERGÎN YHDIZOĞLU LONDRA "11 Eylül saldınsının dünya ekonomisi üzerindeki etkile- ri ne olacak" sorusu, cevabı- nı bulmak için ABD'nin tepkisi- nin biçimlenmesini bekliyordu. Aradan geçen sürede hem bu tepki büyük ölçüde biçimlendi, piyasalar da saldınnın ilk şoku- nu atiattılar. Şu günlerde, piya- saların rahatlamış ve beklenti- lerini bir resesyonun etkilerin- den, yaklaştığına inandıklan bir ekonomik toparlanmaya yö- neltmiş oldukları görülüyor. (Global Economic Forum, 24/10) Şimdi, ortalık "yatıştığı- na" göre biz de orta döneme ilişkin senaryolarla ve risk alan- larıyla ilgilenmeye dönebiliriz. İlk bakışta üç risk alanı dikkat çeliyor. Birincisi, ABD ekono- misi: Bu resesyon daha ne ka- dar uzun ve ne şiddette yaşa- nacak? FED'in faizlerde yaptı- ğı indirimler, Bush hükümetinin Keynesgil harcama, vergi indi- rimi tedbirleri ekonomiyi sıçra- tacak mı? ikincisi, ABD ekono- misinin dünyanın geri kalanını özellikle de gelişmekte olan ülkeler üzerindeki olumsuz et- kilerini göz önüne alarak, As- ya'da yeni bir kriz olasılığından söz edilebilir mi? Üçüncüsü dünya ekonomisindeki daral- ma, Avrupa'nın Almanya gibi merkez ekonomilerindeki re- sesyon, "istikrarpaktını" boza- rak birlik sürecini aksatabilir mi? ABD: Resesyon tartışmalan ABD ekonomisinde, yumu- şak iniş senaryoları, daha 11 Eylül'den önce, çoktan geride kalmıştı. Artık, ekonomistler resesyonun uzunluğu ve şid- deti üzerinde tartışıyorlardı. The Economist'in geçen haf- ta işaret ettiği gibi, bu konuda esas olarak iki yaklaşım var. Bi- rincisi, resesyonun kısa ve ılım- Küresel Resesyon Var. Piyasalar İyimser! lı yaşanacağına inanıyor. Bu yaklaşıma göre. özel sektör, stoklarda, kapasite ve perso- nel fazlasında gerekli düzelt- meyi yaptı bile. Petrol fiyatları da düşük bir düzeyde seyredi- yor. Nihayet FED mali ve para- sal bir genişleme ile ekonomi- yi destekliyor. Bu yüzden ABD ekonomisi kısa sürede topar- lanmaya başlayacak. Işte pi- yasaların saldırı ertesindeki şo- ku çabuk atlatmalarının arka- sında bu iyimser beklenti var. Bu iyimser kesimden olmakla biriikte Morgan Stanley ın ABD ekonomisi uzmanlan, ör- neğin Richard Berner, topar- lanmanın 2002'nin son çeyre- ğinde yüzde 4.5'lik bir büyüme hızıyla başlayabileceğini dü- şünmesine karşın, yine de re- sesyonun beklenenden daha derin olacağına inanıyor. (Glo- bal Economic Forum 25/10) Diğertaraftan, genelde iyim- serliğiyle bilinen The Econo- mist, ilginç bir biçimde, bu kez, bu yaklaşımları fazla iyim- ser buluyor. The Economist'e göre resesyonun nedeni, 199O'lı yıllarda oluşan ekono- mik ve mali dengesizlikler. Di- ğer bir değişle, firmaların reka- bet baskısı ve iyimser kâr bek- lentileriyle gerçekleştirdikleri aşırı yatınm ve borçlanma. Bu temel sorunlar da henüz bir iyi— leşme görmüyor The Econo- mist. Dünya ekonomısinin ola- ğandışı bireşzamanlı resesyo- na girmiş olması da ABD'deki resesyonun şiddetini ve uzun- luğunu arttıracak. 11 Eylül sal- dırısı, sigortacılık, havacılık ve turizm gibi alanlarda çok ciddı yeni mali sorunlar yarattı. Ayrı- ca, ılımlı projeksıyonlar ger- çekleşse bile, diyor The Eco- nomist, bu yine de 1930'lar- dan bu yana en uzun ve şid- detli resesyon olacak. Gelişmekte olan ülkeler ve mali kriz olasılığı ABD ekonomisi, küreselleş- menin hızlanmasına paralel olarak dünya ekonomisinin lo- komotifi haline gelmişti. Örne- ğin, IMF'ye göre dünya ticare- ti 2000 yılında yüzde 12.4 bü- yüdü, bu yıl en fazla yüzde 1.4 büyüyecek. Dünya ticaret hac- mi ise dünya GSMH'sinin yüz- de 25'ine eşit bir büyüklüğe ulaştı. 1995-2000 arasında dünya GSMH'sindeki büyü- menin yaklaşık yüzde 4O'ı ABD'nin etkisinden kaynak- landı. Şimdi, tam aksine bir ge- lişme var. ABD'nin resesyonu üç yoldan dünyanın geri kala- nını etkiliyor. Birincisi ABD'nin ithalatı daralıyor, bu da özelik- le Latin Amerika ve Uzakdoğu ülkelerinin ihracatlannı daraltı- yor. ikincisi, Morgan Stanley, ekonomistlerinden Joe Quin- lan ve Rebecca McCaug- rin'in bir çalışmasına göre, ABD kaynaklı çokuluslu şirket- ler gelişmekte olan piyasalar- daki yatınmlannı hızla azaltma- ya başladılar. Zaten 1980'ler- den bu yana, bu yatırımların yüzde 70'i ana şirketten gelen kaynaklardan ya da yeni yatı- rımlardan daha çok, yerel ka- zançlardan finanse ediliyor- muş. Şimdi yerel kazançlar düşmeye başlayınca, firmalar da gelişmekte olan piyasalar- daki yatırımlarında büyük ke- sintiler yapmaya başlamışlar. ABD'den bulaşan üçüncü etki de bilişim teknolojisi sek- töründen (BTS) geliyor. 1990'ların ikinci yarısında bu sektörde yaratılan "yeni eko- nomi" fantezisi, derin ve yapı- sal üretkenlik artışı varsayımla- n (her ikisi de boş çıktı) ile ABD şirketleri büyük, çoğu kez he- sapsız BT yatınmlarına gittiler. Bu bağlamda özellikle Asyaül- kelerinde BT üretimi ve ihraca- tı büyük bir artış gösterdi, hat- ta Asya krizinden sonra stabi- lize olmalanna yardımcı oldu. Ama bu arada bu ülkeler far- kında olmadan tek bir üründe aşın uzmanlaşan (örneğin top- lam ihracatın yüzde 20'sinden fazla) muz cumhuriyetlerine döndüler. ABD, bilişim tekno- lojisi sektöründeki hızlı gerile- me, şimdi bu ülkelerin ekono- mik büyüme oranlarını hızla aşağıya çekiyor. Asya Kalkın- ma Bankası direktörü Tadao Chino'ya göre "Asya ve Pasi- fik bölgesi beklenenden daha uzun ve derin bir yavaşlama- nın gölgesinde. Yaygınbirbe- lirsizlik kaygı yaratıyor" (Inter- national Herald Tribune 25/10). Goldman Sachs eko- nomisti Sun-Bae Kim'in bir araştırmasına göre de "Asya hem 1997-98'dekinden daha sert bir ekonomik şok yaşıyor hem de mali sistemi daha kö- tü bir durumda" (The Econo- mist 25/10) Özellikle iç borç yükü göz önüne alındığında yeni bir kriz olasılığı yine gün- demde ya da uzun süreli bir depresyon olasılığı... Ve Avrupa 1990'ların başındaki reses- yon ve onu izleyen sterlin kri- zi, Avrupa Birliği sürecini nere- deyse çökertiyordu. Fakat ekonomik toparianma, süreci yine rayına oturttu. O zaman yaptığımız yorumlarda, bir sonraki resesyonun sürece ciddi birtehdit oluşturabilece- ğini yazmıştık. Işte o an geldi. Şimdi, getirdiği mali ve parasal disiplinle ekonomik birlik süre- cinin belkemiğini duşturan "is- tikrar paktı", öngördüğümüz gibi, ciddi birtehditle karşı kar- şıya. Herald Tribune yazarla- nndan John Schimit'in aktar- dığınagöre "istikrarpaktı" git- tikçe manevra alanı daralan Avrupa ekonomilerine dar gel- meye başladı (24/10). Alman- ya'nın en önemli ekonomik enstitülerinden birinin başkanı ve Almanya'nın en saygın eko- nomistlerinden Gustav Hom'a göre "Bu (istikrarpak- tı - E. Y.) zaten iyi havalann kon- septiydi." "Şimdi Avrupa eko- nomileri yavaşlarken giderek önemli bir sorun haline geli- yor. " Horn, "Pakt, şimdiki biçi- miyle zaten öldü. Çünkü baş- langıçtakiyorumuna artık kim- se sadık kalmıyor" dedikten sonra ekliyor. "Eğer Avrupa Merkez Bankası çok önemli adımlar atmazsa Avrupa ülke- lerinin bu paktı gömmekten başka birseçenekleri kalmaz.' (The VVashington Post 25/10). The Economist, boşuna ge- çen hatta "riskler kötüleşiyor" demiyordu. Ama önemli değil. Biz yine de piyasaların iyimser- liğini ölçü alalım. Ne de olsa sinyalleri en iyi onlar okuyor, değil mi (!).
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle