Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
29 EKİM 2001 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
JljJvvJiN vJİYLI. / ekonomi@cumhuriyet.com.tr 13
OSTİM'deki yaşam hem krizin derinliğine ışık tutuyor hem de artık mum ışığıyla aranan dayanışmaya
KOBÎleröldüölüyorIŞIKKANSU
ANKARA - Kıvıkımlarla mısket
oynayan tezgâhlann vızırtısı azalmış
mı? Azalmış. Gelecek kaygısı, surat-
lan asmış rru? Asmış. Yaban alacak-
lılann ümüğümüzü sıkacaklan zorlu
2002 yılı, bir silindir gibi üreten in-
sanlann üzerine üzerine geliyor muy-
muş? Geliyonnuş.
Ortadoğu Sanayi Ticaret Merkezi
(OSTtM) deyip geçtne. Haritayı aç,
pusulayı koy önüne, bak! OSTÎM Av-
rupa'nın doğusunda, Ankara'tun da
batısında. îlkokuldan bu yana belletir-
ler: Batı, sanayi devrimidir. Batı, kal-
kınmadır. Batı, gönence ulaşmanın
anahtandır. Ne derseniz deyin, seva-
bıyla günahıyla OSTtM, Batı'yı kuy-
ruğundan yaİcalamaya çalışıyor:
Makine üretimiyse var, yedek par-
çaysa yedek parça; elektrik, boya,
kimya, plastik, döküm, cam, mermer,
betonit diye saya saya git gör 3 bin-
den fazla işyerini. Çalışan sayısı, gi-
derek düşse de 40 bıne ulaşıyor.
Bunalım yapışmışsa yakaya, bol-
laşmış boş vakitlerde otur bulmacanın
başına: Soldan sağa "küçülme", aşa-
ğıdan yukan "özveri".
Küçülüp ne yapacaksın? OS-
TtM'deki yerleşik raconu bozamaz-
sın:
"Piyasaya, bankaya bortunu ödeye-
ceksin önce. Ödemezsen "Zor durum-
da, gıdicidır" diyetefekoyarlar adamı.
Piyasa mahkemesinde yargüanmış,
mahkûm olmuşsundur arük. Temyizi
de yok. Tek birişalamazsınız,parmak
kadar bite olsa."
"Görünmez eTin kurallan acıma-
sızdır:
"tşyerinin kapısı hep açık kalacak.
Tezgâhlar çalışmasa da çalışıyonnuş
gibi olacak. Çok zor durumda olsan
dahi, arabanı satmayacaksın. görün*
tünü bozmayacaksın. Arabanı sattin
nu. görüntünü bozdun mu, yandığı-
nuı resmidir. İtibar, işadamtağuun nü-
fus kâğıdıdır. Yitti mi, gözünün yaşına
bakmaz, kütükten düşürüverirler aB-
mallah."
Ya öz\'en? Bu sözcük, OSTÎM'de-
ki işyerlerinde hem işveren, hem işçi
için eşanlamlar taşıyor. "Özveri"nin
OSTÎM ışverenınin sözlüğündeki ta-
nınu şöyle.
"Bizi holdingpatronlan gibi görme-
yin sakın. Biz, işyerinde sabahtan ak-
şama işcilerle biriikte yaşanz. Meslek
okulundan çırak olarak gdirler çoğu.
Büyür, ustalaşırtar. Gün gelir, kahn-
nıızı çeker. dayanacaktek dost olurlar.
Seviıünce gözündeki ışütıyı görür, ak-
şam düşlerine giren karabasanlan
paytaşınz. Eşini, çoluğunu çocuğunu
tanınz. 150 milyon kira verip 50 mü-
von lira ile geçinmeye çahşüğun biliriz.
Işten çıkanldığında içine düşeceği dar
kuyuyu da. Küçülürken özveri en son
işçilerden istenir bizde. Onlar etimiz
kolumuzdur çünkü."
Özverinin ışçicesine gelince:
"En kötü iş, kaybedilmiş iştir. Azcık
dayanınz, birkaç ay. "Ağabey, kırayı
öde, yeter' deriz. Bakbk, işyeri daha
da küçülüyor, harçbğa, hatta kann
tokluğuna razı oluruz. Hele bir işler
açılsuı diye bekleriz. Vakit, Lsteme vak-
ti değüdir. Ekmek kapısı var mı ki?"
Yalın gerçek, kaynak ateşi gibidir.
Çıplak gözle bakarsan şimşekler çak-
tınr bilincin derinliğınde:
- Patron, iş ilanı vermiş. Bir kişi ala-
cakmış, 500 kişi başvunnuş.
- Yok yav. abooNvvv!
- 200-300 mihonluk ücretie çalışma-
ya razı olanlar arasında ODTİJ'yü,
Bilkent'i bitiraıler de varnuş...
- Ekmek aslanın ağzında arkadaş!
Haydi gel de ücret alamıyorum di-
ye mızmızlan. Gel de çalıştığın tezgâ-
hı "veünimeften sayma!
Fırtmada yelken
2002 'de ödeyeceğimiz toplam 28
milyar dolarlık borcun karşıhğmda
vermedik ödün, sıkmadık kemer, da-
raltmadık yatınm, küçültmedik sek-
tör bırakılmadı ya, OSTtM de payı-
nı almış bu kurtulamayış savaşından.
Dişlilerini, çoğunluk inşaat sektörü-
nün çarkına göre tornalamış olan OS-
TtM'de 3 bin işyerinin yüzde 50'si
etkinse, yüzde 50'si edilgen. îvedik
Organize Sanayi Bölgesi'ndeki 7 bin
50 işyerinin yüzde 70'ı boş. Bom-
boş!
Anadolu tş Makinalan Sanayii'nin
sahibi Hüseyin Tuncay, küçük ve or-
ta boy işleönelerin (KOBt) iki seçe-
nekle karşı karşıya bırakıldığı kanı-
sında:
"Ya nrünah havada teknemizi ka-
raya bağlayacaktık ya da denize açı-
lacakük. Karaya bağlasak. tekne çü-
rüyüp gidecekti. denize açıidık. An-
cak ne can simitkrimiz var, ne \ akıtı-
mız. Fırtınada yelken de açılmaz.
Ama üretmek özünde bir serüvendir.
Okyanusta batmadaa, 'Kara görün-
dü' diye aülan çığhğa değin süren bir
macera!"
Can simitleri neydi ki küçük işlet-
melerin? Kamu destekleriydi, Halk
Bankası'ydı... Şimdi ne oluyor? Dev-
let küçülüyor ya, kamu bankalan sis-
tem dışına itiliyor ya, küçük işletme-
ler de küçülüyor. küçülüyor, nokta!
Hüseyin Tuncay'm ifadesiyle "Kö-
tii yönetiliyoruz, çok kötiL."
"Rantiyeye para gerek, dış borç
ödenecek, iç borç ödenecek" deyip
dayatırsan göbek adı vergi, önadı "fi-
yat ayarlaması"nı, çıkanrsan 1 kilo-
vatlık elektnği 44 bin lıradan 120 bin
• OSTlM patronu'nun
sözlüğündeki 'özveri':
Biz işçinin eşini, çocuğunu
tanınz. 150 milyon kira verip
50 milyon lira ile geçinmeye
çahştığını biliriz. İşten
çıkanldığında içine düşeceği
dar kuyuyu da. Küçülürken
özveri, en son işçilerden
istenir bizde. Onlar elimiz
kolumuzdur çünkü.
• Özverinin işçicesi ise
şöyle: En kötü iş, kaybedilmiş
iştir. Azcık dayanınz, birkaç
ay. "Ağabey, kirayı öde,
yeter" deriz. Baktık, işyeri
daha da küçülüyor, harçlığa,
hatta kann tokluğuna razı
oluruz. Hele bir işler açılsın
diye bekleriz. Vakit, isteme.
vakti değildir. Ekmek kapısı
var mı ki?
lıraya, başlar OSTtM'deki elektrik
tüketimi Ocak 2001 'den itibaren yüz-
de 10, yüzde 10 azalmaya. Nedir
elektrik tüketiminin düşmesınin so-
yadı peki? Amyla şanıyla üretim da-
ralması elbette...
Bilen bilir, kaplumbağa sırtüstü
de\rildi mi bir kez, bir daha döne-
mez, önce içi kurur, sonra dışı. OS-
TtM Sanayici ve Işadamlan Derne-
ği(OSİAD)Başkam MehmetAkyü-
rek, kaplumbağa benzetmesini boşu-
na yapmıyor:
"Şimdiİikkaplumbagagibiiçimize
çekSdik. Esen, estirflen rüzgâr ha ba-
banı de babam bizim ayaklannuzı
yerden kesiyor. Yan döndük şimdiler-
de. Sırümız yere geldi mi de öleceğiz.''
Ağızlarda pek çiğnenir olan dam-
la sakızı "reel sektör"ün "reerini,
Türkçesi ile "gerçegTnı OSTtM'de
öğrenmeye çabaladık. Sonuç:
KOBÎ'ler komada. Çok yakındır,
hekimlik diliyle "ex" olacaklar. Ba-
şuçlannda bekleyen doktor talığma
girmiş dervişe de "rahmet'' okumak
kalacak.
İşten
çıkarmalar
sürecek
ANKARA(ANKA)- Kriz nedeniy-
le işleri bozulan reel sektörde yaşanan
yoğun işten çıkarmalann gelecek üç
aylık dönemde de devam etmesi bek-
leniyor.
Merkez Bankası'nca eylül ayında
özel sektör imalat sanayiinde gerçek-
leşririlen anket, son üç ayda işyerleri-
nin yüzde 29.1 'inin istihdam sayısını
azalttığını ortaya koydu. Geçen üç ay-
da yüzde 63.4'lük kesim istihdam dü-
zeyinikorurkenyalnızca yüzde 7.5'lik
bir kesim istihdamını arttırdı.
Gelecek üç aylık dönemde istihda-
mım azaltacağını bildiren işyerlerinin
oranı da yüzde 25.2 olarak belirlendi.
tşyerlerinin yüzde 67.6'sı gelecek üç
aylık dönemde istihdam sayısını koru-
yacağım, yüzde 7.5'i ise arrüracağını
büdirdi. Sanayide genel gidişat konu-
sundaki iyimserliğin de eylül ayında
azaldığı belirlendi.
ranlanma nmudıı yok
Genel gidişatın önceki ayla aynı ola-
cağını düşünenleryüzde 64.4 'ten yüz-
de 56"ya düşerken kötümserlerin ora-
nı yüzde 22.7'den yüzde 34.4'e yük-
seldi. tç piyasadan sipariş miktannın
gelecek üç ayda artmasıru bekleyen-
lerin oram yüzde 21.9'dan yüzde
17.3'e, aym düzeyde kalacağım düşü-
nenlet de yüzde 51.7'denyüzde 46.8'e
geriledi. Gelecek üç ayda siparişlerin
düşeceği beklentisinde olanlar ise
yüzde 26.4'ten yüzde 35. 9'ayük-
seldi. tşyerlerinin yüzde 79.8'i dur-
gunluğun etkisinin sürüceğini bildi-
rirken yüzde 10.6'sı kredi-fınansman
sorunvınun bitroeyecegini kaydetti.
ANKARAPAZARI
YAKUP KEPENEK
Ekonomik 'Cumhuriyef
Bellek, deney birikimidir. Eğer usavurma varsa, geç-
mış deneylerden yararlanılır. Yanlışlarönlenir. Bu neden-
le Cumhuriyet'in 78. Kuruluş yıldönümünde kimi anım-
satmalar yapılması gerekiyor.
Kuruluş yıllanndan başlayan ve özellikle de 1930'lar-
da tepe noktasına ulaşan özelliğiyle Cumhuriyet'in eko-
nomi anlayışı biz üretiriz ılkesine dayanır. Bu anlayışta,
yalpalama yoktur, "Eh biz de üretebiliriz" ya da "Üretir-
sek iyi olabilir" gibi ikirciklilikler bulunmaz. Ozgüvene da-
yalı bir kararlılık vardır. Burada soz konusu olan ulusal
üretim gücünü arttırmaktır. Kazanılan askeri ve siyasal
zaferin kalıcılıgını sağlayacak olan, Mustafa Kemal'in
deyimiyle onu "taçlandıracak" ana etken ekonomik iler-
lemedir, ekonomik zaferdir. Ekonomik zafer de, şeker-
den dokumaya, kâğıttan elektrik ve demir çeliğe ulusun
üretim olanaklannı genişletmekten geçer; sanayileşmey-
le olur.
Bu anlayışta, üç önemli konuda denge sağlanması
esas alınır. Buniar. 1. Devletin gelir ve giderinin denkliği,
2. Dış ödemeler dengesi ve 3. Dolaşımdaki para mikta-
nnın karşılıksız para basarak arttınlmamasıdır. Camiler-
de hutbe okutulduğu için değil, bu ilkelere bağlı kalındı-
ğı için o yıllarda birABD Dolan yaklaşık birTürk Lirası'na
eşittır. Osmanh'da kalan "Düyun-u Umumiye" denilen
dış borçlar son kuruşuna dek ödenir; ülke iç ve dış borç
batağına sürüklenmez. Enflasyon görülmez. Kendini
tum toplumsal tabakalara eştt uzaklıkta tutmaya uğra-
şan, dürüst ve güven veren ve de dış güçlere değil ken-
dine güvenen bir devlet yönetimi vardır.
llerieme ve gelişme uygulaması, bilimsel ve gerçek-
çidir. Gerek sanayi tesıslerinin kurulmasında, gerekse
Merkez Bankası, Hıfzıssıhha Enstitüsü ve Maden Tetkik
ve Arama gibi kurumlann oluşturulmasında, ABD'den
Sovyetler Birfiği'ne, Fransa'dan Almanya'ya, siyasal re-
jimine bakılmaksızın hemen tüm ülkelerin uzmanlıklann-
dan ve deneyimlerinden yararlanılır. Ülke, tüm komşula-
rıyla banş ıçinde yaşar. Eğrtım seferberliğiyle insan gü-
cüne yatınmın en güzel ömekleri verilir. Ekonomik kalkın-
ma, yalnız bez ya da beton üretimi olarak algılanmaz; in-
san odaklıdır. Geçmişin toplumsal, dinsel ve töresel dar
kalıplannın aşılmasının yollan açılır; insanın yaratıcılığı-
nın önündeki tüm engeller kaldınlmaya çalışılır; kültür ve
sanat alanında atılımlar yaptlması için büyük uğraş veri-
lir.
Cumhuriyet ekonomisini gelişmenin bu birtünlüğü
içinde algılamak gerekir.
Sonra ne mı oldu?
Türkiye'yi yönetenler yanm asırdır bu birikimi yiyor; tü-
ketiyor. Ülke içinde, Islam dini yeniden siyasallaştınla-
rak Cumhuriyet'in insan aklını özgürieştiren kazanımla-
n, örneğin önce Halkevleri ve Halk Odalan; Köy Ensti-
tülen, sonra da Dil ve Tarih Kurumlan gibi, birer birer or-
tadan kaldınldı. Bu çöküntü ile yetinilmedi; son on beş
yıldır 1930' lu yıllarda ve sonrasında halkın vergileriyle ku-
rulan üretim ve hızmet bırimi ekonomik işletmeler özel-
leştirme yoluyla yok pahasına elden çıkanlıyor. Çok da-
ha ileri gidiliyor Cumhuriyet'in çok büyük güçlüklerie ya-
bancılann elinden aldığı TEKEL bıle özelleştiriliyor; sa-
nayileşmeden vazgeçildi; bununla da kalınmadı, tanma
dayalı sanayi çöküyor ve buradan tanmsal üretim de yı-
kıma sürukleniyor. Ve çok daha yıkıcı olarak, bu satıriar-
dan elde edilen gelirieryeni yatınmlara, yani sermaye bi-
rikimine dönüştürülmüyor; üretim olanaklannın genişle-
tilmesinde kullanılmıyor.
Bu durumda, Türkiye yaşamakta olduğu bu üretim-
den uzaklaşma sürecini tersine çevirmelidir. Yeniden
üretim ekonomisine yönelmelidir.
Hıç kuşkusuz 1930'lu yıllann Türkiyesi'nde yapılanlar •
tekrarlanamaz. Ancak o yıllann ilkelerinden yola çıkı-
larak ve temel yöntemlerine dayanılarak günümüzün
koşullanna uygun polrtikalar üretılebılır. Enflasyona yoi'
açmadan ıç talep arttınlarak var olan üretim kapasitele-
rinın daha çok kullanımı sağlanabilir. Bu yönde, gelişme-
ci üretim ekonomısıne geçış ıçın günümüzün kilit ya da
stratejik sektörlerine öncelik veren bir planlama yak-
laşımı gündeme getınlmelıdır. Bölgesel kalkınma ama-
cıyla özel düzenlemeler yapılmalıdır.
Tüm bunlann temelini oluşturmak üzere, ülkenin bü-
tüncül biryenilik sürecine girmesi, tanmın, sanayınin,
öbür mal ve hızmet üretımı birimlerinin araştırma-ge-
liştirmeyi esas alan biryaklaşımı benımsemeleri ve tüm
bunlann, bir ulusal yenilik sistemine, yani uzun dönem-
li bir stratejik plana bağlanması, günümüzün çağdaş-
laşmaya giden yoludur. Cumhuriyet ekonomisi, biz üre-
tiriz kararlılığını, teknolojik yenileşmeye öncelik vetBrek
bugüne taşımaktır.
yakup@metu.edu.tr
//İSVİCRE HASTANESİ
IV. KÜLTÜR
deylerin
butuştuğu
sızde
t
.orada
olmalısınız...
5Kasım2001 _
Pazartesi |
Saat 20:00
Yer.AKM/Taksim
Bifct SaüşYeri:Taksim Cumhuriyet
KitapKulübü
Bflgiİçin;0216 57
Cumhurryel S.©.S
rssr
tTH-MLLTD fTt
ARM
uımmıuAuĞİ
DUNYA EKONOMISINE BAKIŞ / ERGÎN YHDIZOĞLU LONDRA
"11 Eylül saldınsının dünya
ekonomisi üzerindeki etkile-
ri ne olacak" sorusu, cevabı-
nı bulmak için ABD'nin tepkisi-
nin biçimlenmesini bekliyordu.
Aradan geçen sürede hem bu
tepki büyük ölçüde biçimlendi,
piyasalar da saldınnın ilk şoku-
nu atiattılar. Şu günlerde, piya-
saların rahatlamış ve beklenti-
lerini bir resesyonun etkilerin-
den, yaklaştığına inandıklan bir
ekonomik toparlanmaya yö-
neltmiş oldukları görülüyor.
(Global Economic Forum,
24/10) Şimdi, ortalık "yatıştığı-
na" göre biz de orta döneme
ilişkin senaryolarla ve risk alan-
larıyla ilgilenmeye dönebiliriz.
İlk bakışta üç risk alanı dikkat
çeliyor. Birincisi, ABD ekono-
misi: Bu resesyon daha ne ka-
dar uzun ve ne şiddette yaşa-
nacak? FED'in faizlerde yaptı-
ğı indirimler, Bush hükümetinin
Keynesgil harcama, vergi indi-
rimi tedbirleri ekonomiyi sıçra-
tacak mı? ikincisi, ABD ekono-
misinin dünyanın geri kalanını
özellikle de gelişmekte olan
ülkeler üzerindeki olumsuz et-
kilerini göz önüne alarak, As-
ya'da yeni bir kriz olasılığından
söz edilebilir mi? Üçüncüsü
dünya ekonomisindeki daral-
ma, Avrupa'nın Almanya gibi
merkez ekonomilerindeki re-
sesyon, "istikrarpaktını" boza-
rak birlik sürecini aksatabilir
mi?
ABD: Resesyon
tartışmalan
ABD ekonomisinde, yumu-
şak iniş senaryoları, daha 11
Eylül'den önce, çoktan geride
kalmıştı. Artık, ekonomistler
resesyonun uzunluğu ve şid-
deti üzerinde tartışıyorlardı.
The Economist'in geçen haf-
ta işaret ettiği gibi, bu konuda
esas olarak iki yaklaşım var. Bi-
rincisi, resesyonun kısa ve ılım-
Küresel Resesyon Var. Piyasalar İyimser!
lı yaşanacağına inanıyor. Bu
yaklaşıma göre. özel sektör,
stoklarda, kapasite ve perso-
nel fazlasında gerekli düzelt-
meyi yaptı bile. Petrol fiyatları
da düşük bir düzeyde seyredi-
yor. Nihayet FED mali ve para-
sal bir genişleme ile ekonomi-
yi destekliyor. Bu yüzden ABD
ekonomisi kısa sürede topar-
lanmaya başlayacak. Işte pi-
yasaların saldırı ertesindeki şo-
ku çabuk atlatmalarının arka-
sında bu iyimser beklenti var.
Bu iyimser kesimden olmakla
biriikte Morgan Stanley ın
ABD ekonomisi uzmanlan, ör-
neğin Richard Berner, topar-
lanmanın 2002'nin son çeyre-
ğinde yüzde 4.5'lik bir büyüme
hızıyla başlayabileceğini dü-
şünmesine karşın, yine de re-
sesyonun beklenenden daha
derin olacağına inanıyor. (Glo-
bal Economic Forum 25/10)
Diğertaraftan, genelde iyim-
serliğiyle bilinen The Econo-
mist, ilginç bir biçimde, bu
kez, bu yaklaşımları fazla iyim-
ser buluyor. The Economist'e
göre resesyonun nedeni,
199O'lı yıllarda oluşan ekono-
mik ve mali dengesizlikler. Di-
ğer bir değişle, firmaların reka-
bet baskısı ve iyimser kâr bek-
lentileriyle gerçekleştirdikleri
aşırı yatınm ve borçlanma. Bu
temel sorunlar da henüz bir iyi—
leşme görmüyor The Econo-
mist. Dünya ekonomısinin ola-
ğandışı bireşzamanlı resesyo-
na girmiş olması da ABD'deki
resesyonun şiddetini ve uzun-
luğunu arttıracak. 11 Eylül sal-
dırısı, sigortacılık, havacılık ve
turizm gibi alanlarda çok ciddı
yeni mali sorunlar yarattı. Ayrı-
ca, ılımlı projeksıyonlar ger-
çekleşse bile, diyor The Eco-
nomist, bu yine de 1930'lar-
dan bu yana en uzun ve şid-
detli resesyon olacak.
Gelişmekte olan ülkeler
ve mali kriz olasılığı
ABD ekonomisi, küreselleş-
menin hızlanmasına paralel
olarak dünya ekonomisinin lo-
komotifi haline gelmişti. Örne-
ğin, IMF'ye göre dünya ticare-
ti 2000 yılında yüzde 12.4 bü-
yüdü, bu yıl en fazla yüzde 1.4
büyüyecek. Dünya ticaret hac-
mi ise dünya GSMH'sinin yüz-
de 25'ine eşit bir büyüklüğe
ulaştı. 1995-2000 arasında
dünya GSMH'sindeki büyü-
menin yaklaşık yüzde 4O'ı
ABD'nin etkisinden kaynak-
landı. Şimdi, tam aksine bir ge-
lişme var. ABD'nin resesyonu
üç yoldan dünyanın geri kala-
nını etkiliyor. Birincisi ABD'nin
ithalatı daralıyor, bu da özelik-
le Latin Amerika ve Uzakdoğu
ülkelerinin ihracatlannı daraltı-
yor. ikincisi, Morgan Stanley,
ekonomistlerinden Joe Quin-
lan ve Rebecca McCaug-
rin'in bir çalışmasına göre,
ABD kaynaklı çokuluslu şirket-
ler gelişmekte olan piyasalar-
daki yatınmlannı hızla azaltma-
ya başladılar. Zaten 1980'ler-
den bu yana, bu yatırımların
yüzde 70'i ana şirketten gelen
kaynaklardan ya da yeni yatı-
rımlardan daha çok, yerel ka-
zançlardan finanse ediliyor-
muş. Şimdi yerel kazançlar
düşmeye başlayınca, firmalar
da gelişmekte olan piyasalar-
daki yatırımlarında büyük ke-
sintiler yapmaya başlamışlar.
ABD'den bulaşan üçüncü
etki de bilişim teknolojisi sek-
töründen (BTS) geliyor.
1990'ların ikinci yarısında bu
sektörde yaratılan "yeni eko-
nomi" fantezisi, derin ve yapı-
sal üretkenlik artışı varsayımla-
n (her ikisi de boş çıktı) ile ABD
şirketleri büyük, çoğu kez he-
sapsız BT yatınmlarına gittiler.
Bu bağlamda özellikle Asyaül-
kelerinde BT üretimi ve ihraca-
tı büyük bir artış gösterdi, hat-
ta Asya krizinden sonra stabi-
lize olmalanna yardımcı oldu.
Ama bu arada bu ülkeler far-
kında olmadan tek bir üründe
aşın uzmanlaşan (örneğin top-
lam ihracatın yüzde 20'sinden
fazla) muz cumhuriyetlerine
döndüler. ABD, bilişim tekno-
lojisi sektöründeki hızlı gerile-
me, şimdi bu ülkelerin ekono-
mik büyüme oranlarını hızla
aşağıya çekiyor. Asya Kalkın-
ma Bankası direktörü Tadao
Chino'ya göre "Asya ve Pasi-
fik bölgesi beklenenden daha
uzun ve derin bir yavaşlama-
nın gölgesinde. Yaygınbirbe-
lirsizlik kaygı yaratıyor" (Inter-
national Herald Tribune
25/10). Goldman Sachs eko-
nomisti Sun-Bae Kim'in bir
araştırmasına göre de "Asya
hem 1997-98'dekinden daha
sert bir ekonomik şok yaşıyor
hem de mali sistemi daha kö-
tü bir durumda" (The Econo-
mist 25/10) Özellikle iç borç
yükü göz önüne alındığında
yeni bir kriz olasılığı yine gün-
demde ya da uzun süreli bir
depresyon olasılığı...
Ve Avrupa
1990'ların başındaki reses-
yon ve onu izleyen sterlin kri-
zi, Avrupa Birliği sürecini nere-
deyse çökertiyordu. Fakat
ekonomik toparianma, süreci
yine rayına oturttu. O zaman
yaptığımız yorumlarda, bir
sonraki resesyonun sürece
ciddi birtehdit oluşturabilece-
ğini yazmıştık. Işte o an geldi.
Şimdi, getirdiği mali ve parasal
disiplinle ekonomik birlik süre-
cinin belkemiğini duşturan "is-
tikrar paktı", öngördüğümüz
gibi, ciddi birtehditle karşı kar-
şıya. Herald Tribune yazarla-
nndan John Schimit'in aktar-
dığınagöre "istikrarpaktı" git-
tikçe manevra alanı daralan
Avrupa ekonomilerine dar gel-
meye başladı (24/10). Alman-
ya'nın en önemli ekonomik
enstitülerinden birinin başkanı
ve Almanya'nın en saygın eko-
nomistlerinden Gustav
Hom'a göre "Bu (istikrarpak-
tı - E. Y.) zaten iyi havalann kon-
septiydi." "Şimdi Avrupa eko-
nomileri yavaşlarken giderek
önemli bir sorun haline geli-
yor. " Horn, "Pakt, şimdiki biçi-
miyle zaten öldü. Çünkü baş-
langıçtakiyorumuna artık kim-
se sadık kalmıyor" dedikten
sonra ekliyor. "Eğer Avrupa
Merkez Bankası çok önemli
adımlar atmazsa Avrupa ülke-
lerinin bu paktı gömmekten
başka birseçenekleri kalmaz.'
(The VVashington Post 25/10).
The Economist, boşuna ge-
çen hatta "riskler kötüleşiyor"
demiyordu. Ama önemli değil.
Biz yine de piyasaların iyimser-
liğini ölçü alalım. Ne de olsa
sinyalleri en iyi onlar okuyor,
değil mi (!).