Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 28 EKİM 2001 PAZAR
14 iX U XI. kuttur@cumhuriyetcom.tr
Latife Tekin'in son kitabı sevgi, ölüm, doğa ve düşler üzerine bir dostluk hikâyesi
şkınışığınıyitirince...MELTEMKERR-AR
Türk edebiyahnan farklı sesi Latife Tekm, al-
tı yıl aradan sonra yazdığı 'Ormanda Ölûm
\fokmuş' kıtabıyla yeniden okurlann karşısın-
da.
Her kitapta bir tema üzerine düşündüğünü
söyleyen yazar, SO'li yıllarda kendine özgü
bir yakınlıkla yok-sullann dünyasını anlaftığı
kitaplannın ardındLan bu kez rüya belirsizliğin-
de karanlık ve ışık arasında gezinen iki insa-
nın dostluğunu anJatma peşinde.
Gündüzün aydınlığında gördükierini ancak
rüyalannda düşünebılen Emin, kopmuş bir
ilişkinin ardından sonsuza dek âşık kalma is-
teğiyle sürükJemr ormanın karanhğına... Ama
unutmayı beceremez çünkü unutmak için tam
biryalnjzhkgerektr'- Onunsa yanında sözcük-
lenm sese dönüşrürmeden edemeyen 'arka-
daşı' Yasemin vardır..
- Son kitabınız 'Aşk Işaretleri' nin yayımlan-
masından bu vana alü yıJ geçmiş. Bu arada Is-
tanbul'dan aynbp Gümüşlükte yaşamaya baş-
ladınız. "Ormanda Ölüm Yokmuş'u okurken
böyle bir tdtabın ancak aramızdan srvnlıp gjt-
miş, kentten uzaklaşmış bir insan taraûndan
vaalabifeceğiduvgızsurakapılıyorokııyucu.Git-
miş olmanızla kitap arasında nası] bir iöşki
var?
LATÎFE TEKtPV - Gitmeseydim de 'Or-
manda Ölüm Yokmuş'u yazacakrım, ama bu
bıçımde mı olurdu, böyle bir dille mi, bilmı-
yorum. flk bölümii Istanbul'da yazdım, sonra
dönüp çalışhm üsfünde, ilk halinden farklı bir
havaya büründü. E>aha yalınlaştı belkı... 'Or-
manda Ölüm Yolanuş'un sessiz, yavaşça akan,
kolay okunur bir roman olmasını istiyordum.
Evet, araya altı yal girdi. Altı yıl uzun bir za-
manmış gibı görünüyor, ama hayatımın her gü-
nünü yazı yazarak geçirmıyorum. Böyle ya-
zarlar var, yazmadıklan gün kendilerini suç-
lu hısseden yazarlaur. Bense hep dünyaya yazı
yazmak içın gelmiş olamam diye düşündüm.
'işık ve karanlıfcla başı dertte'
- Gerçekten de sessiz, sükûneti olan, okunur
bir roman bu. Çok yalın bir dille yanlnuş. Ki-
tap bir sözle açıhyor: "Rüyalarda kimse kim-
seyı dınlemez.."' RomanmkahramanlarıEmin
ve Yasemin, ormanın derinliklerinde konuşan
iki eski arkadaş-. Aynı sıralarda âşık olmuşJar
ve bir gün arayla sevgilikrini kaybetmişler.' Or-
manda Ölüm Yokmuş 'un kahramanlan rüya
diliyle mi konuşuyorlar?
TEKtN - Rüyalarda her şey öyle hızlı olup
bitiyor kı... Karşılıklı konuşacak zaman ol-
muyor. Ben rüyalarda diyalog olmadığını dü-
şünüyorum, rüyalarda dinleme yok, duyuyo-
ruz yalnızca.
-Roman kahramanınızEmin'inrüyalaıia
ilgüi inancuu paylaştığınız anlaşıhyor. Sizce de
rüyaianmız ses ülkesinden mi geçiyor?
TEKİN - "Çok fazla ses, yankı vardır rüya-
larda-." Emin'in söylediği bu. "Göriintülertek
boyutiudur, gölge ayunlanndald gibi" dıyor.
Emin, kafasını rüyalara takmış bın. Gündüz-
leri de rüyalannda olduğu gibi yerçekiminın
etkisinden sıynlmış olarak yaşamak ıstiyor.
Bütün ınsanlar gibi onun da ışık ve karanlık-
la başı dertte.
- Romamn ilk sayfalannda Emin'i bize ta-
tutjrken rüyalar ve ışıkla ilişkisini anlatan bir
düşüncesini aktanyorsunuz. "Bütün bunlan
gözlenm kapalıyken görebildiğüne göre, ka-
famın içınde ışüc olmalı, güneş ışığı insanın
beynıne ışliyor demek ki..." Gündüzleri dal-
gm bir adam Emin. arkadaşı Yasemin'in söy-
lediklerini rüyadaymış gibi duyujor. Konuşma-
ya Yasemin kadar istekli değiL Ama öykü bo-
yunca konuşuyor yine de.
ünyada bıriktırdiğımiz düşünceler, inişe
geçip yaşlanmaya başladıgımızda, bize,
hayatımıza mal olmuş değerli bir toplam gibi
görünüyor. İnsan, birçok özelliğinin yanı sıra
kendisine değerli görünen bu toplamı devralmak
üzere kapısında belirecek, düşüncelerini hak
eden bir mirasçıyı bekleyen bir canlı...'
TEKTN - Yasemin'den daha çok konuşuyor
üstelik... Ama ne konuşuyorlar, niye konuşu-
yorlar, öncelıkle buna bir açıklık getirmemiz
gerekiyor. Kıtabın başına dönersek; Emin sev-
gilisinden aynJmış olmanın acısıyla ormana git-
meye başlıyor. Yasemin'i de peşi sıra ormana
sürüklüyor. Bu aynlığın ardından verdiği bir
karan, Yasemin'in de benimsemesini istiyor.
Emin'in karan, kopmuş, kesilmiş bir ilişkinin
arduıdan kalbindeki aşkı korumak. Sevgilisi-
ni yıtırnuş, ama sonsuza dek âşık kalmak is-
tiyor. Ormana çekılme nedeni bu. "fçimdeki
bu duyguyla var olamazsam, aşkm yüzüme
vuran ışığuu yitirirsem yaşamayayım daha
ryL." Yasemin de onu izliyor, onunla birlikt©.
ormana gidip gelmeye başlıyor ve aşk koru-
nur mu, korunmaz mı derken insan olma hali
üstüne bir konuşmadır futturuyorlar ister iste-
mez, iki arkadaş, ormanda, ağaçlann karanlı-
ğında mınldanarak yalnızlaşıyorlar.
- Aşk, uyku, ölüm, orman™ tnsamn bütün
diğer varhklar karşısmdaki durumu, rüyalar...
Anımsama, unutmak-. Hiçbirimizin ilgLsizka-
lamayacağı şeylerhakkmdakonuşuyoriar, ama
sanki bukonuşmalardan umduklanpekbir şey
yokgibi-
TEKtN - Çünkü birbirlerine karşılıklı söy-
ledikleri şeylerin gerçek bir konuşma olması-
m engelleyen bir durum söz konusu. Biri, uy-
kusunda düşünüyor bu Emin, romanın erkek
kahramam, uyandığı anda düşünceleri dağıl-
maya başlıyor, gündüzleri dalgın bir adam,
nedenine gelince; sabah, günün ışımasıyla bir-
likte bakışlan derinleşiyor. Aydınlık, bakmak
ıçindır, Emin buna ınanıyor, gün boyunca ba-
kıyor ve gördükJen hakkında ancak uykusun-
da düşünebilen, gündüz yaphklanna, yaşadık-
lanna uykusunda anlam verebılen biri o.
- Yasemin ise tersine, gündüzleri konuşur-
ken düşünüyor vedüşündüklerini söylemekten
kendini alamayan biri. Yasemin için dünyadan
sesiyle geçiyor diyorsunuz. Sesi gün içinde gör-
düğü şeyierin üstünü örtüyor.
TEKIN - Evet, romanın kadın kahramam
uyuduğunda susabiliyor, ancak sustuğu için de
düşünemiyor... Gündüz bakıp geçiverdiği şey-
leri, sesinin, sözcüklerin gürülrüsü silindiği
zaman, uykusunda görüyor o da... Ormanda,
Emin'le konuştuğu bir sırada, birdenbire far-
kına vanyor bunun.
Blrbtrlerlnl duymaları yeterll'
- Bu iki arkadaşın görme, susma, düşünce-
ye dabna, düşündüğünü dile getirme konula-
nnda zamanlamayı turfuramamak gibi bir so-
runlan var. Bu arkadaşhk nasıl yürüyor peki?
Sürekh' de büükteier-. Hemen hiç aynlmıyor-
lar.
TEKtN - Neden aynlsınlar ki? Bakıp gör-
me, duygulanma, düşünme zamanlan tutma-
dığı ıçın birbirlerine değmeden, yan yana, ça-
tışmadan var olabilıyorlar. Kendi yalnızhkla-
nna gömülmüşler, onlar için birbirlerini duy-
malan yeterli. Arkadaşlıklannı büyük ölçüde
bununJa yetiniyor olmalanna borçlular.
- Emin, Yasemin 'e sürekli olarak hayat hak-
kında düşüncelerini, geceden kalma, uykusu-
nun derinliklerinden yansıyan düşüncelerini,
kendi duyaruhğım aktarmaya çahşıyor gibi
TEKtN - Yasemin, Emin'den daha genç, yü-
zü hayata dönük. Ağaçlann arasında dolaş-
mak bir macera, hoşuna gidiyor, ama "Neden
burdayTz" sorusu, adımlannı ağylaştınyor yi-
ne de. Ormandan gen çekılip ınsanlann ara-
suıa kanşmak istiyor. Emin ise zaman içinde
yalnızlaşmasına neden olan, insanlarla, hayat-
la arasuıı açan düşüncelerini Yasemin'e aktar-
mak zorunda hissediyor kendini. Bütün ın-
sanlarda var olduğuna inandığun güçlü bir
eğilim bu. Dünyada biriktirdiğimiz düşünce-
ler, inişe geçip yaşlanmaya başladığımızda,
bize, hayatımıza mal olmuş değerli bir toplam
gibi görünüyor. insan, birçok özelliğinin ya-
nı sıra kendisine değerli görünen bu toplamı
devralmak üzere kapısında belırecek, düşün-
celerini hak eden bir mirasçıyı bekleyen bir can-
lı, Yasemin bu mirası devralıp almamak ko-
nusunda kararsız...
- Aralarmda ârmanan gerttunin nedeninin
bu olduğu hissedfliyor™
TEKIN - Bir bakıma evet... Sonuçta, birbir-
lerinin içinden geçerek ikisı de değışiyorlar...
Hayatta öyle tek taraflı bir aktanma izin yok,
birine düşüncelerimizi geçirdiğimizde, biz-
den bir şey eksiliyor ve kaçınılmaz bir biçim-
de o insanın düşüncesini, enerjisinı almaya
açık hale gehyoruz. Ben, düşüncelerini gerçek-
ten başkalanna aktarabilen insanJann gözle
görülür ölçüde değişen insanlar olduklan inan-
cma sahibim.
YAPI KREDİ KÜLTÜR MERKEZİ'NDE
30 Ekim 2001, 18.30
Salı Toplantıları
Türkfe Buraya Nereden Geldık?
Mustafa Canpolat
Hilmi Yavuz
Tahsin Yücel
Sermet Çıfter Araştırma Kütüphanesı
Sergı Salonu
bu hafta
3Kasım200l, 16.00
Cumartesi Konuşmaları
Imgesel Yerler Sözlügü
Enis Batur
Alberto Manguel
(Sımüttane çevın yapılacaktır)
Sermet Çıfter Araştırma Kütüphanesi
Sergı Salonu
Sergiler
19 Eylül - 3 Kasım 2001; Kâam Taşkent Sanat Galensı
Üçü Birlikte: Fahrelnisa - Aliye - FüreyaTopiu Sergisi
19 Eylül - 3 Kasım 2001; Sermet Çıfter ArBştırma Kutuphanesı Sergı Salonu
Bir Usta Bir Dünya: Halikarnas Balıkçısı Arşiv Sergisi
3 Ekim - 28 Aralık 2001; Vedat Nedım Tör Müzesı
Alâeddin'in Lambası: Anadolu'da Selçuldu Çağı Sanatı ve
Alâeddin Keykubâd Sergisi
KÜLTÜR SANAT
YAYINCIUK
Istiklal Caddesi, No:28S/287, Beyoğlu, Tel: (212) 252 47 00
www.yapıkredıyayınlar com • ykkuttur@ykytoittur.com.tr • www.estore.com.tr/bu»var/
/yky
TAKLrTLERÎNDEN
SAKTMN-Sharon
Maguire'nin yönettiği
'Bridget Jones'un
Günhığü'nde başroDeri
Ren^e ZefiVeger, Hugh
Grant,veCoünFirth
payiaşıyor. 30
yaşlarmdaki, beyaz,
bekâr ve takmtıh tngfliz
kadmm yaşanu
herkesin ügisnıi kolsyca
çekebfleceknitelikte.
Takıntılı, gıcık, yalnız bir kadın
KültürServisi- Heten Fıdding ın
Türkçede iki cilt olarak Gendaş
taranndan yayımlanan 'Bridget
Jones'un Günlüğu' kitabından si-
nemaya uyarlanan film nihayet
Türkiye'de de gösterime girdi.
Bridget Jones, bazılannın 'ç»t-
lak', 'takmolı', 'gıok' dediği cins-
ten bir 'yahuz' kadın... Sigara içi-
yor, alkole eğilimli, kendi kendi-
ne yardım kitaplarını seviyor, çi-
kolata yiyor ve rejim yapmaktan,
kendisine ne zaman evîeneceği-
nin sorulmasmdan nefret ediyor.
Bu 30 yaşlarmdaki, beyaz, be-
kâr ve takıntılı Ingıliz kadımn ya-
şamı, hemcinslerinin olduğu kadar
erkeklerin de ilgisini kolayca ken-
dine çekecek niteükte.
Her şeyin birtaklit malzemesi ha-
line getirilebildiği bir ortamda
"takütlerinden ve özentilerinden
gfllgnmflhsmı?" ibaresiyle sevile-
bilecek bir şahsiyet Bridget Jones.
Sharon Maguire'nin yönettiği
'Bridget Jones'un Günlüğü'nde
ReneeZeBweger, HughGnuıt, Co-
hnFîrth başrollerde oynuyor. Fil-
min senaryosunu da kıtabın yaza-
n Helen Fiekting yazmış. Ameri-
kah oyuncu Renee Zelhveger, Brid-
get'e benzeyebilmek için Ingüiz ak-
sanı çahşmış ve oldukça fazla ki-
lo almış.
Işte ZeUvveger'in ağzından Brid-
get Jones: "Kitabın uluslararası
alandabaşanta ohnasuun şüphesiz
pekçoksebebi var,ama bence bun-
lardan en önemhsi onun kadmla-
nnyaşadüdannıdoğruşekikieyan-
sıtmaktaki gücü.
Bridget, biz kadmlann sürekli
duyduğumuz iç sesimia dile geti-
riyor. Onunla birlikte gübnek gü-
zel, çünkü onun yaşadıklarmı he-
pimiz yaşıyoruz. Bizimle en gizh"
düşüncelerini payiaşıyor, ki bun-
larm bazjlan sadece kadmlar tara-
nndan anlaşüabikcek şeyler. De-
neyimler farkb oisa da, duygular
birMrine çok benzer-."
OKUMA LAMBASI
ENİS BATUR
Kutsal Kitabın
Yeni Çevirisi
Kur'an-ı Kerim'in kitaplığımda üç ayn çevirisi var.
Diyanet Işleri Başkanlığı'nın 1961'de yayımladığı
Dr. Hüseyin Atay-Dr. Yaşar Kutluay'ın hazırladığı
üç ciltlik iki dilde baskımn yanında, Ali Bulaç'ın
1983 basımı meali ve sözlük çalışması yer alıyor.
Üçüncü versiyon. 1976'da iki cilt olarak basılmış bir
dıl hazinesi: Muhammed bin Hamza'n/n XV. yüz-
yılda gerçekleştirdiği bu "satır-arası" Kur'an çeviri-
si, Türkçesinin göz kamaştıncılığıyla dikkat çekiyor.
Türkiye'de Islam, son on yıl içinde, hiçbir zaman
olmadığı kadar gündeme oturdu. Kur'an-ı Kerim
etrafında ne zaman bir yorumlama tartışması yaşan-
sa, elimizin altındaki çeviriler konusunda soru işa-
retleri doğuyor. Herkesin üzerinde iyi-kötü uzlaşa-
cağı, çok notlu bir eleştirel basım çeviriye gereksin-
memiz yok mu?
Bu tartışmalar süredursun, Kitabı Mukaddes şir-
keti, Kutsal Kitabın yenı bir çevirisini okura sundu.
Söz konusu çevirinin hazıriıklannın on yılı aşkm bir
süredir yürütüldüğünü bilıyordum; çeviri kurulunun
ilk çalışmaları başladığında, 1989 yılında, birkaç ay
boyunca toplantılara katılmış, çeviri ömekleri üze-
rine raporlar yazmıştım. Ekipten tatsız bıçimde ay-
nlmamda, benimsenen çeviri ilkelerinın payı oldu-
ğunu söylemek isterım.
İki nüsha, masamın üzerinde yan yana duruyor
şimdi. Bendeki 1949 baskısı Kitabı Mukaddes çe-
virisi, 2001 baskısı Kutsal Kitap'tan, teknik açıdan
kat be kat üstun ne yazık kı: Cildin, kâğ/dın, basım
işlerinin özenliliği, yarım yüzyıl sonra neden sağla-
namadı acaba? Asıl sorun, kapaklar açılınca başlı-
yor ama: İki çeviriyı koşut biçimde okumaya yönel-
diğimizde.
Kitabı Mukaddes'in dilimize ilk çevirisi XVII. yüz-
yıldayapılmış. Bunu, 1827'deyapılan ıkincı bir ver-
siyon izliyor ve birkaç kez gözden geçırilen çeviri-
ye son hali 1941 'de veriliyor. Altmış yıldır, bildiğimiz
tanıdığımız metin budur. Yeni çevirinin önsözünde,
son otuz yıl içinde, dilde yaşanan yenileşmelerin bu
gırışimi bir bakıma zorunlu kıldığını belırtiyor yetki-
liler. Ortaya çıkan sonucun, genç kuşak okurtan açı-
sından da, gelecek kuşakların okuıian akla getiril-
diğinde de, metnin okunmasını kolaylaştıracağını söy-
lemek belkı güç değil; gelgelelim, terk edilen versi-
yonun anlamsal derinliği korunmuş, üslup lezzeti-
nin bir karşılığı bulunmuştur demek daha güç açık-
çası.
Eski Ahit yenne Eski Antlaşma, bap yerine bölüm,
Tekvin yenne Yaradılış, Allah yenneTann, Alâmet ye-
rine Belirti denmiş olmasını kimileri övgüyle, kimi-
leri anlayışla karşılayacaktır; kimileri de, benim gi-
bi, kaş kaldıracaklardır. Sözcükler, kavramlar düze-
yınde yapılmış yenileştirmelerin yadırgatıcılığını tu-
tuculuğa bağladık diyelim. Anlatım özellikleri ve üs-
lup bağlamında bakıldığında bilmem aynı gerekçe-
ler geçerii olabılir mı?
"VeÂdem kansı Havva'yı bildi" cümlesi "Âdem
kansıHawaileyattı"ya dönüştüğünde, benim okur-
luk perspektifim açısından kabul edılmesi olanak-
sız bir dönüşüm ortaya çıkıyor. "Ve diğer yedi gün
daha bekledi; ve güvercınıgemiden tekrargönder-
di; ve akşam vakti güvercin onun yanına girdi; ve
işte, ağzında yeni kopanlmış zeytin yaprağı vardı;
ve Nuh sulann yeryüzünden eksilmiş olduklannı
bildi" yerine "Yedi gün daha bekledi, sonra güver-
ciniyine dışan saldı. Güvercin gagasmda yeni kop-
muş bir zeytin yaprağıyla akşamleyin geri döndü.
O zaman Nuh sulann yeryüzünden çekılmiş oldu-
ğunu anladı" dendiğinde irkilmemin nedenleri var:
Bu metinleryaklaşık iki bin yıllık birgeçmişten (ki-
mi bölümlerin çok daha yüklü bir geçmişi oldugu-
nu biliyoruz) günümüze süzülen, anlatım özellikle-
rinın sözlü geleneğe pek çok şey borçlu olduğu bir
kültür dünyasının ürünleri. Eski çevirideki 'Ve"li de-
yiş biçimi, noktalama işaretlerınin karşılığını oluştu-
rur; sözcüklerin seçiminde de, efsane ve masal di-
linin stilistik boyutlan egemendir. Yeni çeviri, eski çe-
virideki şiirsellığin neredeyse bütününü ığdiş ediyor,
bu özellikleri hiçe sayarak; dümdüz, kupkuru bir
anlatı dili önerıyor.
Benden önceki kuşaktan pek çok yazarın, söz-
gelimi Yaşar Kemal'in ve Bilge Karasu'nun, Kut-
sal Kitabın üslubundan, anlatım özelliklerinden coş-
kuyla söz ettiklerini, beslendiklerini anımsıyorum. Be-
nim kuşağımı da etkilemiştir o dil. Yeni çevirinin, ye-
ni kuşaklara aynı tadı devredebileceğini sanmıyo-
rum.
Yenileştirme, yalınlaştırma çabalannda tartım çok
önemli işlemler gerektirir. Halid Ziya'nın, Dağlar-
ca'nın kendi yapıtlarına uygulamayı seçtikleri iş-
lemler bile yaralayıcı olmuştur, binlerce yıllık bir ya-
zılı metnin özelliklennı göz ardı etmeden çeviri yap-
mak için çok daha dıkkatli olunması gerekmez mi?
Çek yönetmen Jaromil Jires öMü
• PRAG (AFP) - Eski Çekoslovakya'daki Yeni
Dalga hareketinin en ünlü yönetmenlerinden biri
olan Jaromil Jires 65 yaşında öldü. 1935 yıluıda
şimdiki Slovakya'da doğan Jires, 1968'deld
Sovyet istilasından yirmi yıl sonra komünizmin
çöküşüne kadar ülkesinin yaşadığı sıkıntıh yıllan
sinemaya aktardı. Sinemaya 1963 yılında çektiği
'Kirk' (Cry) ile başlayan Jires, daha sonra
ülkesindeki avant-garde yönetmenlerle bir araya
gelerek 'Perlicky na dne'u (Pearls of the Deep)
çekti. Yönetmen, ardında Jiri Mucha'nın 25
yaşuıda ölen Çek besteci Vitka Kapralova'nm
yaşanunı konu alan kitabından uyarlanan
'Podivne Lasky' (Strange Lovers) adlı henüz
bitirilmemiş Çek-Fransız yapımı bir proje bıraktı.
BUGÜN
• CE>IAL REŞİT RE Y KONSER
SALONU'nda saat 19.30'da Cihangjr Terzi
yönetimindeki İTÜ Devlet Türk MusUdsi
Konservatuvan'nın 'Kurruluş Savaşı ve
Cumhuriyet Dönemi Türküleri' adlı konseri
dınlenebılir. (0 212 231 54 97)
• BOĞAZtÇİ ÜNtVERStTESİ'nde saat
19.30'da Musa Albukrek (keman), Cem Birden
(Flüt), Peter De VV'eerdt'in (org/piyano) eşlik
ettıği Pre Klasik Oda Müziğı'nin Klasik
Öncesi Dönemden Üçlüler' konseri dinlenebilir.
(0 212 358 15 40)
• KLASSİS RESORT HOTEL'de saat
16.00'da Hakan Altmerın yönettiği, Dflek
Türker'in rol aldığı 'Mustafa Kemal'le Bin
Gün: 'Latife' adlı oyun sahnelenecek.
(0 21*727 40 50) 'J