Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SÂYFA
4-
CUMHURİYET 21 EKİM 2001 PAZAR
OLAYLAR VE GORUŞLER olay.gorus@cumhuriyet.com.tr
^ " *d umhuriyet' oku-
M » rnariın zevki kadar
• da hüznü vardır ba-
^ . na!.. Her gün
^ ^ ^ ^ ^ onunla yenilenip
doğrulanmaktan büyük keyif alır, çık-
maza sokuldufunu gördüğüm ülke so-
runlan karşısında da umutsuzluğa dü-
şer. telaşa kapılınm. "Her biri. daha
öncekini aratan sosyal olunısu/luk-
larla ilgili" kaçıncısı \azıp yazıp \ırt-
tığım!.. Bunu yırtmayıp -aslmda hepsi-
ni çok lyi bilen- SLZ dostlanmla pa\ laş-
mak istedim.Dünya gınlaklaşırken
(1943) askerlik, ceza ve vergi dışmda
dev letle pek yüz yüze gelmemiş yoksul
bir köyde doğmuşum. En gerilere bak-
tığımda 'Tanrı uludur!"la başlayan
Türkçe ezanla, köy ginşındekı yanm
bıraktınlmış okul geliraklıma!.. İme-
ce vapısı olan bu okullan hâlâ görü-
rüm, yurdun değişik yörelerinde. 0 ya-
nm hallenne bakmadan çevrelerindeki
çirkinliklerle alay ederken bulurum on-
lan... lçim yanar?.. Yıkıntılannda oy-
nayıp da okuyamadığımız o okulun ye-
rine -ahırdan bozma tek derslikte oku-
duk- ilk üç sınıfi (asıl meslegı maran-
gozluk olan eğitmenin elinde)."Son ikı
yılla ortaokulu da 10 km. uzaklıktaki il-
çemizde -kendim gibi joksul arkadaş-
lanmla- (büyük zorluklar içinde) bitir-
dik. Lisedesınıfin tekparasız\atılısıy-
dım. Yakın çevremde adım anılır ol-
muştu. Bu durum, üstüme yüktü. Uta-
nılacak bir duruma düşmemek için. sık
sık yazdığım öğütlerimle doğruyu arar,
özetle de; çok çalışmanın gereğini vur-
gular. me\cut olumsuzluklann geçici
olduğunu, ulusça hak ettiğımız güzel
Bilge Hocama Sesleniş...
Hİlmİ GURDAL Yüksek Orman Mühendisi
günlere ancak böyle ulaşabileceğimızı
kendime öğütler dururdum. Öğrencisi.
öğretmeni, tüm çalışanlan ve arkala-
nndaki büyük güç (devlet) aynı heye-
canı yaşardı. Öğrencilik evirnizde öğ-
reımenlerimizce ansızın denetlenme-
mizi. lise tarih öğretmenimiz Galip
Vardar"ın, 10 Kasım günü Atatürk'ü
anlatırken (heyecandan) karşımızdaki
ölüşünü bugün kimselere anlatamaz-
sın. Meğerbunlann hepsi II. Dünya Sa-
vaşı sonunda önü kesilen 'aydınlanma
firtınası'nın artçı esintileriymiş... Köy-
lerdeki o okullan yanm bıraktıran, ilk
iş olarak ezanı Arapçalaştıran, Köy
Enstitülerini, halkev lerini, benzeri bir-
çok kazanımı yok ederek "komünizmi
de önfediğini" söyleyen zihniyetin ne-
cip (asıl) milleti (!) için neler düşünüp
neleryapmadığını hep birlikte gördük...
O zihnKet: Görelim o düşünüş biçi-
mini:
- Milletimizin ka\ı dostu Ameri-
ka'nın hatınna (hantada yerini bulmak-
ta zorlandığı Kore için bile!..) kahra-
manca ölebileceğinı herkese gösterme-
di mi?..
- Ülkeyi KüçükAmerikayapacağız..
dedi de sözünün arkasında mı dunma-
dı?..
- "tyi huylusuyla!.." huysuzuyla
(koruma \ e kollama altındaki) birbirin-
den marifetli. devleti yönetmeye de
pek hevesli tarikatlarla dinimizi zen-
gınleştınnedi mı?..
- Imanlı bir toplumun imamlı bir
toplumla olabileceğini görerek her ai-
leye bir imam projesiyle öbür dünyamı-
zı düşünmedi mi?..
- Demırvollanna, "demirperde iliş-
kisi nedenijle!.." yüz vermeyip (Ken-
di yolumuzu da bulduğumuz nüfus
planlamasına da destek!) karayollannı
kazalardaki bınlerce kurban kanıyla bo-
yayarak kıal yollar haline getirmedi
mi?..
- Art arda kapatılmakta olan (her bi-
rinde yüzlerce kişinin çalıştınldığı) ha-
vayollanyla -ondan yararlanan iki kişı-
ye bile- hizmet götürebildiğıni göster-
medi mi9
..
- Efendiliğinin gereği zannedip köv -
lümüzü (çok zor şartlarda. yağmurda
çamurda. çoluk-çocuk çalışmasına
gönlü razı olmayıp) pancar, türün, fın-
dık gibi toprak meşakkatlennden, hay-
van peşinde koşmaktan kurtanp mille-
timizi Avrupa'nın deli danasnla ta-
nıştırmadı mı?.. Sütün 3 katına çıkar-
dığı fiyatıyla (suyumuzun kjymetini or-
taya çıkanp) süte su katılmasının önü-
negeçmedi mi0
..
- En kârlı şirketlere dönüştürdüğü
eğitim, sağlık kapılannda milletınin
ömür tüketmesine gönlü razı olmayıp -
doğumundan ölümüne kadarki süreçte-
(onu ilim. ilaç gibi birtakım zararlı
girdilerden (!) koruyarak -doğal ha-
liyle-) geldiği gibi gitmesine vardımcı
olmadı mı°..
- Başında "Türk" sözcüğü olan ku-
rumlann başlanna taş düşürmedi mi?..
(Türk Dil Kurumu'nun başınagelenler.
pişmiş tavuğun başına geimedi!.. Fakat
milletimiz bu sayede kendi ülkesmin
sokaklannda el gibi dolaşırken tabela-
lardan yabancı dil öârenmeye başladı
bile! .)
- Hele o zihniyetin Türk Lirası'na
ettiğine canlar dayanmaz!.. 30 yıl ön-
ceki apartman parasına bugün simit
\ermez oldu. "Gâ>ur parasıyla beş
kuruş..." deyiminı tersine çevirip -bir
zamanlar- herkese yüzünü gösterme-
yen mağrur "mor binlik"ın yüzünü
gözünü yeşil dolara morarttırarak orta-
lıktan sı\ ışmasına seyirci kalmadı mı?.
- Maliye bakanımız yerine Cottarel-
li'yi ezberlettiği ulusunu. Büyük Baş-
kan Bush'un telefon öğütleriyle şeref-
lendirmiyormu?..
- Düyûn-u Umunıivc'ye şapka çı-
karan miktarı yü/ünden (hakkıyla
alınan) "En iji borçlanan ülke ma-
dalyası"nı tstiklal Madalvamızın üs-
tüneasmadı mı?..
- "\ iğitliğitnizin kamçısr!.." borç
gururu altında sürdürulmekte olan dış
politikamızı "Yurtta barış, dünyada
barış" gibi ulu biranlayışın sahibi U-
lu Önder"imizin aksine. (üstelik Müs-
lüman bir komşumuzun üzerine) 1 ko-
yup 3 alay ım derken ayağı kayıp hiç de
hoş olmayan durumlara düşmedı mi?..
Görüyorsun ya yüce milletim, kaptır-
"Bbette kendi yaşantılanmdan yola
çıkarakyazdım bu öykülen. Ama hıçbı-
ri, birebir bir 'yaşanmış olan' değildır,
belkiyaşanacak olandır, yaşatacakolan-
dır."
ErdalÖz'ün 'Cam Kınklan' kitabının
arka kapağından aldım bu sözleri... öy-
küler, romanlar bir kişinin ağzından ya-
zılır çoğu kez... Sanılan, yazarın kendi
yaşamından bir andır, bir zamandır an-
latılan. öyledir de, değildır de. Hem kim
kendi yaşamını olanca gerçeğiyle anla-
tabilir? Anılar şaşırtıcıdır, değişkendir,
yorumlar, gözlemler öyle... "Adam Oy-
kû" dergisinde Katherine Mansfield'in
"örtüyü Kaldırmak" öyküsünü okurken
oldu bu... Kendime döndüm, kendi öy-
külerime, sevdiğim yazarlann öykuleri-
ne... Erdal öz'ün 'Cam Kınklan' öykü-
sü, öykücülük sanatnın bugün de ya-
nn da, yaşayan, hem yaşayacak bir güç
taşıdığını anımsattı. Çehov'un 'Acı'sı-
nı, sevdiği genç kızlara okurmuş Erdal
zaman zaman. Dinlerier, dınler görü-
nürlermiş, duymadan, anlamadan...
öyleleri çok, ama biz, bızı severekoku-
yan bir kışı, beş kişi kalsa da öykümu-
zü hepyazacağız...
Sabahattin Eyuboğlu, artık yazmak
istemediğını söyleyen Sart Faik'e ne
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Oykunun Buyusu
demışti: "Sınıftn son sıralannda senı
okuyan bir tek kişı varsa bile yazacak-
sın yalnız onun için."
Kathenne Mansfield, bir genç kızın
uyanışını kısa mı kısa bir öyküde yaşat-
mış... Bugünün okuruna değil gelecek-
tekilere!.. Hayaller kurulur, ozlemler çe-
kilir, hele o ilk aşk uyanışlannda... Son-
ra zaman gelır, gerçek karşımıza dikılır.
"Böylesine güzel bir sabahta kendini
mutsuz hısseden biri olabilirmiydi aca-
ba?Hayırolmazbenden başka dıye dü-
şündü Edua..." Mılyonlarca ınsan gelip
geçer bu duygudan. Ama bir Mansfield
çıkar, onu anıp yaşatır sonsuza dek.
Erdal Öz'ün yeni kıtabındaki bırkaç
öykü altmışlı yıllarda yazılmış... Hiç or-
taya çıkarmamış mı onlan, ben anım-
samıyorum. Saklamış mı, yoksa yeni-
den mi yazmış? Daha ilk gençliğinde
usta bir öykücü olarak tanıdım. Yaşa-
mın güçlükleri bir yazann daha güzel
şeyler yazmasını engeller zaman za-
man! Başka ışler, uğraşlar, toplum sa-
vaşımlan... Acılar, sıkıntılar... Ne var kı şu
edebiyatta başımıza ne gelse vazgeç-
meyiz ondan! Şaırsek, öykücuysek
ömür boyu sürerbu! Kendımden, baş-
kalanndan bilirim, öykücü hep öykucü
kalır... "Adam Oykü" ıkı ayda bir çıkar.
Yeriı yabancı seçkın oyküler sunar.
özellikle genç öyku yazarlannı tanıtır.
Eskı yıllarda bir genç yazann öyküleri-
nı yayımlatması, hele kitaplaştırması
neredeyse olanaksızdı. Sait Faik bile
'Semaver', 'Sarnıç' gibi kitaplannı ken-
di, daha doğrusu anasının parasıyla
bastırtmıştı. Ben de ilk ıkı kıtabımı ana-
mın verdiğı birkaç yüz lırayla yayımla-
yabilmiştim. Ama şimdi genç yazarlara
yayınevlerinin kapılan açık. Oncelıkle
Can Yayınlan'nda bırbirınden değerli
öykü kitaplan çıktı, çıkıyor. Ben "Haldun
Taner" seçici kurulunda da her yıl gön-
derilen beş yüze yakın öykü içinde en
az yırmi otuz başanlı parça buluyorum.
Hangısıne oy verecegimı bılemiyorum.
Bir öykü okumak, hele ele aldığı konu-
yu ışlemesini, anlatmasını bilen bir ya-
zann urunu ıse size bir yenı yaşam ge-
tınr. Kendınızı, çevrenızı daha lyi tanıtır.
Iç dünyanızda neler olup bittığinı, top-
lum kesitlerinden haberleri... Erdal
Oz'ün yenı kitabında kırk yıl önce yaz-
dığı, ama hiçbirı eskımemiş 'Karanlık
Sulara Bata Çıka', 'Cam Kınklan' kadar
en yeni öyküleri 'SevgıliAcı' gibi öykü-
ler arasında bir zaman aynmı yok...
Hepsı yenı, taze...
Çekilirsiniz bir köşeye, vapurda, tren-
de, yalnızsanız, kalabalıktaysanız, ya-
şamdan bıkmışsanız, umudunuz mu kı-
nlmış ya da yepyenı nedensız bir sevinç
akımına kendınızi kaptırmışsanız bir öy-
kü okumak gerçek bir dost kazanmak
gıbı gelecektırsize... Şıırler, oyküler, Sa-
ıt Faik'ler, Orhan Kemal'ler. Haldun Ta-
ner'ler daha nıce sevılen okunan ya da
unutulan, unutturulan yazarlar, her za-
man yanımızda, her zaman dostumuz-
dur. Ne diyor Erdal öz: "öyküyüyazma-
ya beni iten 'yaşanmış olan 'dan bam-
başka, yepyenibirgerçeklik çıktı ortaya.
öykünun büyüsüydü bu."
mış gıdiyoruz y ıne!.. O zihniyetin ürün-
Ierini saymakla bitirebılecekmişiz gi-
bi!.. İnsanlığın ortak malı olan \ e elden
ele taşınan uygarlık. bire\lerin arka-
larındaki toplumsal destekle yakala-
nabilir Yazık kı bu desteğe soyunan-
lanmız -destek verine köstek olarak-
gaflet, dalalet \e hatta hıyanet içinde
bulunmuş. (bırbirleriyle aklanıp pak-
lansalar da) milletımizden koskoca bir
sıfır almışlardır. Bıkıp usanmadıklan
oyunlar -ne idüğü belli- med_\atik prog-
ramlarla da -milletimizi cambaza bak-
tınrken- (kendi tabirleriyle) malı götür-
mektedirler. İşin ılginç yanı. bütün bun-
lann bir ömriin içine sığabilmış kısa za-
manın oyunlan oluşu... Yazanyla çize-
riyle. oyunu\la oyuncusuvla -hemen
hepsinın hayatta olduğu- sahne olarak
memleketin, se\ ırci olarak milletin kul-
lanıldığı oyunlar!. Ey milletim. Senne
anlıyorsun acaba "...birtakjm dahili
ve harici bedhahlar..." lafından1
..
Kurtuluş Sa\aşı öncesınden az mı kö-
tü şu halimiz'1
.. Bir Ataturk daha mı
bekliyorsun yoksa?
- Ey sayılan altmış binı bulan üniver-
site hocaları,
- Ey "avdın" denince mangalda kül
bırakma\ anlar.
- Ya siz sosyal demokratlar! . (Yoksa
"nasıl olsa biz düşürmedik memleke-
ti bu hale..." mi di\orsunuz° .)
"Bölünerek çoğalma" fizık değil
biyoloji kanunu. sayın hocam'..
Memleket bu haldeyken ulusunu se-
\en hiçbir kimsenin hıçbir nedenle -bir-
birine danlarak- doğruyu farklı \erler-
de arama gibi bir lüksü olamaz. Ulu
ÖnderAtatürk'le İnönü 'nün 1. derece-
den kültür mirasçısı, kıbar \e bıl-
ge hocam!. Hele sizın a>nlıklar
üzerinelığı destekleme gibi bir
lüksünüzasla!..
- Fızıksel bıryaklaşımla her şe-
yin en doğrusu bir tanedir Ulu
Önder Mustafa Kemal Ata-
türk'le rahmetlı babanızın çe\ re-
leri kızılacak adamlarla çe\rili\-
ken kımi kimselere kızıp gücene-
rek "Ben bu işte \okum, ne ha-
liniz varsa görün" dedikleri gö-
riilmüş müdür?.. Görülseydi, mil-
letin bugünleri görmesi sağlana-
bilir mi\di°.. Bir gol ıçın ölümü-
ne sokaklara dökülerek üstüne
ölü toprağı serpılmediğinı göste-
ren masum milletin, her gün ye-
diğı bunca \aşamsal goller karşı-
sında hep tepkisi/ kalacağı sa-
nılmasın!..O'nun 1 vazifesinde-
ki "ahval ve şerait..." zamanın-
da yanılmayacağına (benım de!)
inancım tamdır. Üstelik bundan
(benım de!) asla şüphem yoktur.
Büyük \e değerli hocam, ülkemi-
zin size çok büyük gereksinimi
var. Bunu yenne getireceğinize
vürekten inanıvoruz!..
PENCERE
Anı Yazmanın
Dayamlmaz Hafifliği
Hasan Âli Ediz Balkan Savaşı sırasında Türkiye'ye göç e-
den bir ailenin çocuğuydu; öğreniminin bir bölümünü Yugos-
lavya'da Sırpça yapıyor, 1924'te Istanbul'dan Moskova'ya gi-
derek beş yıl kalıyor; konuşurken kimı sözcuklerinde Slav dün-
yasının ses vurgulan bellı belırsız sez/lırdı; tam bir gönül ve kül-
tür adamıydı.
Sosyaiiştti.
Hasan Âli Edız'i birlikte çalıştığımız Cumhuriyet'in eski kona-
ğında tanıdım; 1917 Devnmi'nin bütün ünlülerinı yakından iz-
lemişti; teker teker anlatırdı; masal gıbı dinlerdim; Lenin, Sta-
lin için ne dermiş:
"- O bûkmez, kırari.."
Sık sık yınelerdim:
- HasanÂli Bey, anılannızıyazsanıza, sizRusya'dadevrimsü-
recını yaşadınız!..
Dıretırdi:
- Olmaz, çünkü yazılamaz!..
Haklıydı Ediz, yazılan her tümce Savcı'nın süzgecinden ge-
çecekti.
Ismet Paşa'nın dediği gibi havada uçan kuşun komünıst
olup olmadığı kuşkusu içinde yaşanıyordu.
•
Sola açılış 27 Mayıs Devrimi'nden sonra birazcık gerçekleş-
mişti, "Eski Tüfe/c/er'yine suskundular; geçmişlerindeki söz-
lük 'hücre, zıncır, ışkence, zından, polis, savorft'den oluşu-
yordu.
Dilimizin bayrağı, büyük şairimiz Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın
"Anımsamak" adlı şiirine yakışan bir geçmişleri vardı:
Bu kör ışık ne mı
Bardakta kımıldayan?
En eskı günlerden kalma
Gecenın biri
Arkadan 12 Mart, daha sonra da 12 Eylül geldi; hücre müc-
re, falaka malaka, işkence mişkence, zından mından vukuat-ı
adıyeden oldu; 'Eskı Tufekler'm ayncalığı kalktı; ama onurlu ko-
numlan surdu.
1989'da Duvar, 1991 'de Sovyetler yıkılınca, Türkiye'dekı "ko-
münızm paranoyası" da kalktı; geçımişe yönelik bakışlar az bu-
çuk aydınlığa ve sağlığa kavuşmaya başladı; Hasan Âli Ediz'i
anılannı yazmaktan alıkoyan ortam değıştı.
Yalnız solda değil. sağda da artık anılar yazılıyor; ıçlennde
önemli, güzel, değerli, değersız, çırkın, ıçenksız, şaşkın, düz-
gun olanlan var; kımısınde ozeleştın çabası görülüyor, kimisı ya-
şadığı tarihsel sürecin ayırdında bile değil, kimisi dedikoduyla
lâfügüzaf, kimisı insana çok şey öğreten bir ders kıtabı gibi...
•
Adamın birinı köpek ısırmış..
Doğrudoktora..
Hekım gereken testleri yapmış, hastayı evirip çevirip muaye-
ne ettıkten sonra tanıyı koymuş:
-Kuduz!..
Adam hemen masanın üstünden bir kâğıt çekmiş, bir şeyler
yazmaya başlamış..
Doktor:
- Hayrola, ne yazıyorsunuz, vasiyetinızı mi?..
Adam:
- Hayır, ısıracaklanmın lıstesini yapıyorum...
Gıderayak boyle bir ruhla anı yazan kişiler de çoğaJıyor..
Ama olmaz ki..
Böyle de anı yazılmaz ki!..
C u m fa H r i y e t M A H A L L E S t ' n d e
ANAHTAR TESLÎM 6 0 EV!
Y a z l ı k ya d a i k i n c i k o n u t d e ğ i l , b ü t ü n y ı l y a ş a m a k i ç i n !
^^umhuriyet MahallesiArtık Çok Yakın!
"Anadolu kent kültürünü ve bu kültürün
temeli olan komşuluk dayanışmasını
canlandıracağımız", "doğanın içinde, ama
doğayı bozmadan, hatta üretip çoğaltarak"
yaşayacağımız Cumhuriyet Mahallesi hızla
gerçekleşiyor!
"Deprem Güvenli" Evler!
Cumhuriyet Mahallesi 1. Bölüm'de arazi zemin
etütleri yapıldı, altyapı çalışmalan tamamlandı ve
imar planına uygun "deprem güvenli" evlerin
yapımına başlandı.
Bütün proje ve altyapı çalışmalannı, 2. Bölüm
Kınalı Mahallesi'ni de kapsayacak biçimde
yürütüp tamamladık. Amacımız, bu bölümdeki
inşaatların da 1. Bölüm'le birlikte yürümesi ve tüm
Cumhuriyet Mahallesi'nin bir arr'
tamamlanarak yaşama geçmesiydi.
Dışı Bizim, Içi Sizin!
Kınalı Mahallesi'ndeki 60 parseli, aramıza yeni
katılacak dostlarımıza, arsa olarak değil, "anahtar
teslim ev" olarak sunuyoruz. Evleriniz, projesine
uygun olarak, tarafımızdan yapılacak; içinin
yapılması ise sizın zevkinize bırakılacaktır.
DenizeAçtlan Penceremiz!
Cumhuriyet Mahallesi'nin "denize açılan
penceresi" olan Kınalı Mahallesi, 1. Bölüm'ün
yaklaşık 2 kilometre güneydoğusunda, denize
yalnızca 800 metre uzaklıktadır. Yüzölçümü
120.000 m2 olan arazinin yaklaşık % 9O'ı yeşil
alan ve yollara ayrılmıştır. Mahallemizde
ortalama 500 m2 büyüklükte 140 parselin yanı
sıra; alışveriş merkezı, Cumhuriyet
Mahallesi Lokali, kültür ve sanat alanianyla
yüzme havuzu da bulunmaktadır.*
Uygun Ödeme Koşullan...
Evlerin tek tek yaptırılmasından doğacak
maliyerlerin çok altında olan fiyatlarımız
30 gün süre ile geçerlidir. Ayrıca, farklı
ödeme seçenekleri sunulmakta ve vadeli
ödemelerde düşük kredi oranlan
uygulanmaktadır.
Okurlarımızla, dostlarımızla birlikte
yaşayacağımız, birlikte güzellikler üreteceğimiz
Cumhuriyet Mahallesi adım adım gerçekleşiyor.
Bu olanaktan yararlanmak isteyeceğinizden
eminiz. Lütfen arayın, göruşelim.
Cumhuriyet maha lles i
"Doğayla uygarlık buluşuyor"
*Adt geçen sosyal tesisler Cumhuriyet Maballelilerin kurmus olduğu Isletme Kooperatifı üyelertne hizmet verecekttr.
Satış Koşutlan:
Cumhunyet Mahatlesi'nde farklı mimaride 125-165-205-250 m2
büyükluğüncte 4 ayn tıp ev satışa sonulmuştur.
12-24 ay arasında vadetendırme yapıtmaktadr.
10 ayn ödeme seçeneği ıte ödeme taöolan yapılmtştır.
Cumhunyet'ın okura hizmet anlayışı ile başlattığı bu kampanyada ev fiyatlan cazip olduğundan talepter başvuru sırasına
göfe karşılanacaktır.
YAPI-C "Cumhuriyet Vakfı'nın ortak olduğu bir kuruluştur"
Istanbul Merkez: Turkocağı Caddesi Basın Sarayı No:1 Kat: 4 Gazeteciler Cemiyeti ûstü Cağaloğlu / Istanbul
Ter: (0212) 520 21 91-92 / (0212) 522 49 26 Faks: (0212) 520 50 23
Mobil Tal: (0536) 563 61 91 / 563 61 81
Cumhuriyet Gazetesi Tel: (0212) 512 05 05