23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 OCAK 2001 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 Depozito Mimar Elif Türker, Bodrum'da yaşıyor ve posta kutusu kullanıyor... 1994 yılında postaneden posta kutusu kiralarken 440 bin lira depozito ödemiş... O dönem, depozito ücreti yıllık kira bedeline eşdeğer... Depozito paralan bir fonda tutulup değerlendiriliyorsa yıllar içinde katJanarak büyüyor olmalı. Mimar Türker her yıl kirasını düzenli ödeyerek posta kutusunu kullanırken bu yıl kira bedelini ödemeye gittiğinde "genelge" gereği 6 milyon 720 bin lira "depozito farkı" isteniyor... Peşin alınan yıllık kira ücreti 7 milyon 200 bin lira, depozito farkı 6 milyon 720 bin lira! Oysa depozito bir kere ödenir... Yıllık Etektronik posta: denizsom9cutidiuriyetconi.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Küreselleşme insan kaçakçılığını yaratmış... "Bir sonraki aşamada kölelik var!" D ünyada bir tek Van Gölü'nde yaşayan bir balık: Inci Kefalı...Sazangil türünden olma- sına karşılık kefal diye adlandınlmış... Tür- kiye'nin iç sulardaki balık üretiminin üçte bi- ri Inci Kefalı'ndan... Büyük birekonomik potansiyel fakat değerlendirilmeyen birservet... Inci Kefalı, ye- terince değerlendirilmediği gibi yasadışı avlanmay- la soyu tükenmeye de yüz tutmuştu. Van'daki Yüzüncü Yıl Üniversitesi Ziraat Fakülte- si Su Ürünleri Bölümü'nden Doç. Dr. Mustafa Sa- n'nın yoğun çabası ve Av ve Yaban Hayatını Koru- ma Vakfı Başkanı büyükelçi Süha Umar'la vakıf üyesi Asaf Ertan'nın desteği sonunda ancak geçen yıl üreme dönemindeki yasak avlanmaya "dur" de- nildi. Inci Kefalı, nisan başından itibaren yumurtasını bı- rakmak için göle akan derelere giriyor... En büyük üreme alanı da Muradiye Çağlayanı'ndan beslenen Bendimahi Çayı... Ne ki çayda DSl'nin bir regülatö- Van Golu rü var ve çayın suyunu kesip sulama kanallanndan ovaya veriyorlar. Van Valiliği'nin 05.09.2000 tarih ve 5234 sayılı ya- zısında aynen şöyle deniyor: "Muradiye Ovası'nı sulamaya yönelik DSİ regüla- töründen ovaya su verilmesi nedeniyle balık yavru- lan ve yumurta kümelerinin bulunduğu Bendimahi Çayı'nın yatağı susuz kalmaktadır." Ama Ankara'da oturup yazılan ve altında DSİ Ge- nel Müdürü Doğan Arbnbilek imzası bulunan yazı- da bu gerçek inkâr ediliyor: "Inci Kefalı'nın üreme dönemi olan 10 Mayıs-1 Temmuz 2000 tarihleri arasında regülatöre gelen sudan 4 metreküp sulamaya, 2 metreküp çay yata- ğına bırakılarak Inci Kefalı yavru ve yumurtalannın yaşamasının sağlanmasına çalışılmıştır. Çalışılmış ama o tarihlerde çay yatağında çekilen fotoğraflar balıklann ve yumurtalannın nemli topra- ğın üstünde yattığını gösteriyor! Urartular döneminde olduğu gibi Süphan Gö- lü'nün suyu ovanın sulamasına aktanlsa hem Inci Ke- faJj kurtulacak hem de tanm yapan çiftçiler daha çok suya kavuşacak... Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun kalkınması için hazırladıkları yatırım paketlerine fiyonk atmaktan başka bir iş yapmayanlara duyurulur... Süphan'ın su- yunu ovaya akıtın; Bendimahi'nin suyu da Inci Ke- falı'na kalsın... Sonra bir buzhane kurun; bir de In- ci Kefalı'nı konserve olarak, iste kurutarak, tuzda pi- şirerek değeriendirecek bir yatırım yapın... Üretici- nin kilosunu geçen yıl Van'da 6 bin liraya sattığı, sa- tamadığını gübre niyetine toprağa attığı Inci Kefa- lı'nı Avrupa'ya kadar ihraç edin. Eğer, yatınm paketlerinde samimi iseniz! ( J * ödemeyenlerinde j] kutusu iptal edilir, ~ kutuya zarar verilmişse, fonda tutulan depozitodan onanmı yapılır... Ama amaç "işletmecilik yapmak" değil depozito paralannı da suyunu çekinceye kadar tüketmek ve sonra vatandaşın cebine el atmaksa... Işte o zaman birkaç kez depozito ödettirilir! Nasıl olsa hesabı sorulmaz! SESSÎZ SEDASIZ (!) NURÎKURTCEBE Yüksek Yerilim Hattı erdincutku@yahoo.com Tam üye olunca "N'olacak bu AB'nin hali" dıye kafa çekeceğiz! Yunan yargısından Kıbrıs kararı Haftalık gazete Müdafaa-i Hukuk'ta yayımlanan bir özel haber, başta Av- rupa Birliği olmak üzere uluslararası platformlarda Türkiye'nin karşısına "sorun" olarak çıkartılan Kıbrıs'ta ye- ni bir dönemi başlatacak nitelikte... Yunan Yargıtay'ı, 21 Mart 1979 ta- rih ve 2658/79 sayılı kararında "Tem- muz 1974'te Kıbns Anayasası'nı çiğ- neyen asi Yunan subaylan tarafindan Kıbns Cumhurbaşkanı Makarios'un devrilerek yerine Nikos Samson'un getirilmesi" üzerine Türkiye'nin gerçek- leştirdiği askeri müdahaJeyi "hukuki hak" olarak nitelendiriyor. Müdafaa-i Hukuk'un haberine gö- re, Türk Ordusu'nun Kıbns'a müda- halesini yasal olarak niteleyen yüksek mahkeme karan üzerine dönemin baş- bakanı Konstantin Karaman- lis, "Yunanistan'ın aleyhine kul- lanılabilir" gerekçesiyle karann kamu- oyuna duyurulmasını yasaklıyor ve dava dosyası "çok gizli" kaydı ile ka- saya kilitleniyor. Bu arada Karamanlis, Adalet Bakan- lığı'na bir yazı göndererek, "Kıbns'la ilgili davalaraçılmadan önce hüküme- te bilgi verilecek ve onay alınmadan davaya bakılmayacaktır. Milli neden- ler, Türk istilasına yol açan sorumlu- ların, sonsuza kadar yargılanmama- lannı gerektiriyor" diyor. Yargıçların Başbakanlığa gönderdiği 14289/78 sayılı cevabi yazıda ise "Hiçbir kuv- vet, adaleti, gerçek sorumlulan orta- ya çıkarmaması konusunda susma- ya mecbur edemez" deniyor. ÇED KOŞESI OKTAY EKlNCİ 'Bilim çağına' hazır mıyız? Artık "tarüşmasız" 21. yüz- yıldayız... 20. yüzyıl 1999'un sonunda mı. yoksa 2001 'e gi- rerken mi bitti dıye süregelen tartışmada kım haklı olursa ol- sun, "milenyum" gerçekleş- miş bulunuyor... Peki, ,2,1. yüzyıla "hazır" mıyız'?.. Bunun yanıü, 2000'lerin "na- sıl bir çağ" olacağı yönünde- ki öngörülere bağlı. Kimine göre, "küreselleş- me'' daha da "azgmlaşacak"... Kımıne göre de 20. yüzyüı sa- vaşlar ve çatışmalann yanı sı- ra aynı zamanda bağımsızlık- demokrasi ve özgürlük kavga- lan ıçınde geçiren ınsanlık, 21. yüzyılda artık hem banşa hem de-bu evrensel özlemlerine ka- vuşmanın coşkusunu yaşaya- cak... Ne var ki bu tür "farklı" yo- rumlann ve hatta "beklentile- rin" yine 21. yözyıl için üze- rinde bırleştikleri genel bir ta- nım var ki o da 2000'lerin ar- tık her açıdan "bilim ve tekno- loji" çağı olacağı yönünde... Eğer küreselleşme galip ge- lir ve emperyalizmın bu yenı aşaması tüm dünyayı tutsak alır- sa, bu "global" hegemonyası- tısı ıçındeyken gönüllü bır ku- ruluş, yüreğimize su serpti ve "Artık biz de varız" dedi... Henüz bir yıllık geçmışı olan "Bilim ve Teknoloji Politika- lan Araştırma Derneği" (Bl- TED), çok başanlı bir örgüt- lenmeyle geniş bir kesimi An- talya'da toplayarak "Türki- ye'de AR-GE (Araştırma-Ge- liştirme) Stratejileri ve Poli- tikalan" konusunu tartışma- ya açtı. 25-26 Kasım 2000 günlerin- de Belek'tekı Antbel Otel'de bir araya gelen uzmanlar, bılım ın- sanlan, özel ve kamu kuruluş- lan temsılcileriyle meslek oda- lan sözcüleri, "bilimsel ve tek- nolojik araştırma ve gelişrne- leri ulusal ve uluslararası kal- kınma ve ilerleme politikala- nna temel yapmanın" ılke ve yöntemlennı ele aldılar. BÎTED Yönetim Kurulu Baş- kanı Doç. Dr. Şükran Şahin bu önemli buluşmanın çagn me- sajmda özetle diyordu ki: "Bi- lim ve teknoloji alamnda zen- gin ve birikimli kadrolara sa- hibiz. Ancak bu kadrolar ken- dilerinden beklenen verimli- liği ve kalkınmaya katkılan- nı gösteremiyorlar. Çünkü BtTED'in Antalya buluşmasına katılanlar... nı "bilimi ve teknolojiyi kul- lanarak" sağlayacak... Yok eğer tersi olur da yeryü- zündeki tüm halklar, uluslar ve genel olarak ınsanlık bu "glo- bal sömörüye" karşı kendi ekonomik, sosyal. kültürel hak ve çıkarlannı koruma başan- sını gösterirlerse, bu "tarihsel direnişin" zafere ulaşmasında da yine "bilimin ve teknolo- jinin katkısı" belki de "belir- leyici" bir rol oynayacak... Sözün kısası, 21. yüzyılda bihmı kim önemser ve politi- kalanna da temel yaparsa, uy- garhk yanşında öne geçen o olacak. Atariirk'ün daha 20. yüzyıhn ılk çeyreğinde söyle- dıği, "Hayatta en hakiki mür- şit (yol gösterici) Uimdir" il- İcesi, 2000'li yıllarda çok daha önem kazanacak... 'BİTED' bizi uyarıyor Işte böylesıne yaşamsal bir konuda. acaba "biz" ne yapı- yoruz?.. Insanlık Atatürk'ün ışaret ettıği gerçeğe dört elle sanlırken O'nun "izinde" ol- maktan söz etmenin dışında ne gibi adımiar atıyoruz?.. Diğer bırçok alanda olduğu gibi bu konuda da neredeyse "hiç" yanıtmı vermenin sıkın- egemen politika. bilimi yeğle- miyor ve dışlıyor. Türkiye, bir an önce bu açmazdan kur- tulmadığı sürece, çağı yaka- lamakta da hep geri kalacak- tır." 'Ders' kitaplanmız BlTED'm bu haklı uyansı üzerine Antalya'da buluşan du- yarlı kişı ve kûruluşlann, hepi- mize "rehber" olabılecek tar- tışma ve değerlendirmeleri sa- nınm yakında yayımlanacak. Umanz ki başta bu ülkeyi yö- netenler olmak üzere tüm po- lıtıkacılar, bürokratlar, yatınm- cılar ve kamu-sivü kurum tem- silcileri bu kitaplan "ders ça- üşır" gibi okurlar. Şimdıhk şunu vurgulamakJa yetinelım: Türkıye'de AR- GE'ye aynlan kaynaklann top- lam yatınm kaynaklan içeri- sindeki oranı, Avrupa Birliği ülkelerindeki oramn "yüzde 10'u" düzeyindeymiş... Yani onlar araştınyor, inceliyor ve böylece "gelişiyor"; biz ise araştırma-ınceleme bir yana, "öğrenmeden" yola devam ediyoruz... Bu yolun "çıkmaz sokak" olduğunu, bakalım ne zaman görebıleceğiz... HAYVANLAR ISMAÎL GÜLGEÇ igulgec(ayahoo.com KtM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak(â turk.net Ç t Z G l L l K KÂMİL MASARACI HARBl SEMIH POROY semihporoy(a yahoo.com TARİHTE BUGÜN MVMTAZARIKAN 7Ocak ENERJfS/KfNüSl BASIAY/NCA. 1374'rs SUGÜH, çotz ,42 S&4 dg G neİ, SU SO&4 söz Ö2£l- PANO DENİZ KAVUKÇUOGLU Şiddet' Üzerine (1) Mine Kınkkanat, Radikal'deki köşesinde, "M- ye?Niçinyalnız Türkiyeböyle?" diye soruyordu ge- çen gün. "Böylesine bir şiddet silsilesi neden yalnız bizim ûlkemizde, insanlann geniş genelinde sevecen olduğu bir ülkede yaşanıyor?" Sorularının yanıtmı da aynı yazısında vermişti Mine. Şiddeti doğuran yi- ne "şiddet"ti. Dozunu arttırarak bir kısır döngüye dö- nüşmüştü şiddet... Durdurulamıyor, durdurulmak için de akılcı bir çaba gösterilmiyordu... Avrupa'da insanlann "şiddetle böylesine iç içe yaşadığı baş- ka bir ülke yoktu. Bizde ise dizginlerinden boşalmış, sokağa inmiş, aramıza kanşmıştı. Her yerde karşı- mızaçıkabiliyor. kaldığımızotelde, çalıştığımız işye- rinde, bir görev otobüsünde, bir binanın beşinci ka- tında, yani en umulmadık, en akla gelmedik yerler- de yakalayabiliyordu bizi... •*• Mine'nin, "Şiddetin Kırk Yılı" başlıklı yazısını okur- ken eski yılların anıları canlanmıştı belleğimde... 1972 yılının Haziran ayındaydı... Bir akşamüzeri, iş dönüşü, posta kutumda, Nürnberg Polis Müdüriü- ğü'nden gelen bir zarf bulmuştum. Beni bir "görûş- me'ye çağıran kısa bir mektup vardı içinde. Ürkmüş- tüm doğrusu... Yurtdışındaki sol örgütlenmelerin yo- ğunlaştığı, "12 Mart fas/zm/"nin yaptırımlanna kar- şı düzenlenen mitinglerin, yüruyüşlerin birbirini iz- lediği birdönemdi... Polis müdürlüğünün girişinde bulunan danışma bankosunun arkasındaki resmi giysili memur, uzat- tığım mektuba bir göz attıktan sonra bir arkadaşını çağırmıştı. "Lütfen benimle gelin..." demişti yeni ge- len memur, "sizibekliyortar"... Korkmaya başlamış- tım. Herhalde sorguya çekeceklerdi... Sorgu sırasın- da gelebilecek sorulan düşünüyor, uygun yanrtlaran- yordum... Binanın geniş, taş merdivenlerini dolana dolana üst kata çıkmış, uzun bir koridoru geçtikten sonra açık duran büyük bir kapının önüne gelmiş- tik. Bir bekleme salonunu andıran geniş odanın sağ tarafında bir masada oturan orta yaşlı bir kadın bi- zi görünce yerinden kalkmış, yanındaki kapıyı açıp "Buyurun" demişti, "şefimizsizibekliyor..." • * • Polis müdürü odasında yalnızdı... Beni görünce ayağa kalkmış, masasının üzerinden elini uzatmış- tı: "Hoşgeldiniz!" Geniş masanın önündeki deri kol- tuklardan birine oturmuştum. "Sizi uzun zamandır tanıyoruz..." Olabilirdi... Uzun yıllardır o kentte ya- şıyordum çünkü. O unutulmaz "68 Bahan'n da o kentte karşılamıştım... Dernek çalışmaları, örgütler, örgütlenmeler, yürüyüşler, toplantılar... Öğrencilik yıllanmın sere serpeliği geride kalmıştı. Iki yıldır bü- yük bir sanayi kuruluşunda görev yapıyor, bir yan- dan da siyasal çalışmalanmı sürdürüyordum. Zaman zaman öne çıkmış, gizlisi saklısı olmayan bir yaban- cıyı tanıması doğaldı polis müdürünün... Kahveleri- miziiçerken, "Birdileğimolacaksizden..."demişti, "bir yardım dileği..." Şaşırmıştım. Polis müdürü benden ne dileyebilirdi ki? "Ajanlık"'mı, yoksa "muh- birtik" mi önerecekti bana? Kanım beynime sıçra- mıştı sanki... O ise öfkelendiğimi görmezlikten gel- miş, tam ağzımı açacağım sırada ayağa kalkmıştı.f "Yan odaya geçelim, lütfen!" Yan oda bir toplantı odasıydı. Odanın ortasında, altı kişinin karşılıklı oturduğu uzun bir masa vardı. Polis müdürü beni odadakilerte tanıştırdı. Fen Işle- ri'nden bir kent mimarı, Belediye Gençlik Daire- si'nden bir sosyolog, Nümberg Şehir Müzesi'nden birtarihçi, polis müdürtüğünden birpsikolog, birde Belediye Meclisi'nin Sosyal Demokrat Grubu'ndan tanınmış bir yerel politikacı... Polis müdürü, tanış- tııma faslından sonra bana, "Arkadaşlanm sizi bil- gilendirecekler..." deyip, odadan çıktı... Masadaki- ler, yaklaşık bir buçuk saat boyunca fotoğraflaıia, çizimlerle, diyapozitiflerle bana, ortaçağın çok önem- li bir kent-krallığı olan Nürnberg'in mimari dokusu- nu, özellikle de tarihi yapıların neredeyse tümünde kullanılan "kum faş/"nın bu doku içindeki önemini anlatmaya çalıştılar. Toplantıdan sonra polis müdürü beni yeniden oda- sına aldı. "Bay Kavukçuoğlu" diyerek söze başla- dı... "Genç arkadaşlannız, püskürtme boyalaria ken- tin tarihiyapılanna onanlamayacak ölçüde zarar ve- riyorlar... Sizin de biraz önce görüp dinlediğiniz gibi kum taşı sıvı boyayı emiyor... Bir daha da çıkartıla- mıyor... Oysa bu güzelkent hepimizin... Sizin, bizim, burada yaşayan herkesin... Bize yardım eder misi- niz?.. Konuşur musunuz arkadaşlannızla?.." Faks:0212-723 84 97 (e-posta: dkavukcuoglu@tuyap.com) BULMACA SEDAT YAŞAYA1V 5 6 7 8 SOLDANSAĞA: 1/ Yabanörde- ği. 2/Tutsak... Pakistan'ın resmi dih. 3/ Parlak kırmızı renkte bir süs taşı... Bırdinin öğrenilmesi gereken inanç- lannın ve ta- pınmakuralla- nnın tümü. 4/ tlaç... Mezo- potamya'da kurulmuş eski krallık. 5/ Bır şe- 1 yi benzerlerinden ayı- 2 ranözellik...Birrenk. 3 6/ Papua-Yeni Gi- 4 ne'nın para birimi... 5 îki tarla arasındaki sı- g nır. II Banndırma... 7 Ingiltere'de çok sevi- lenbircinsbira.8/"Ya 8 —açmalıdır göğsü- 9 müzde yahut gül" (Yahya Kemal)... Bılım. 9/ Az sayıda çalgı için ve özel toplantılarda çahnmak amacıyla bestelenmiş müzik yapıtı. - YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Iki kuzulu koyun... Uluslararası Çalışma Örgü- tü'nün simgesi. 2/Eski dilde isimler... "Esmeey — esme cânan uykuda" (EN. Çamlıbel) 3/ Argoda karnı aç ya da parasız kimse... Bir pamuk cinsi. 4/ Yunanistan'ın plaka işareti... Tıp dilinde derinin kanJanmasına verilen ad. 5/ " — Pacıno": AJBD'li aktör... Bır soru sözü. 6/ Sokakta bulunan ve sahi- bi bilinmeyen eşya... Belirtı. II Tiyatro niteliği ta- şıyan radyo ya da televizyon yayını... Dört Halife'rıin sonuncusu. 8/ Icraat... Döl verme çağına eren. 9/ Uğur, talih... Kansızhk.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle