Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA
•+
CUMHURİYET 9 AĞUSTOS 2000 ÇARŞAMBA
OLAYLAR V E G O R U S L E R olay.gorus@cumhuriyet.com.tr
S
on gunlerde Turkıve Yazar-
lar Sendıkası'nın gınşımıy-
le hazırlanan ve ımzaya açı-
lan metınde "Bir fllkenin
ınsanlannı koleleştırerek
tüm kavnaklanna el koy-
manın eo kesCrme yolu, kûMr ve sanat
alaıunıelegeçirmektir''denıyor Bume-
tın Cumhunyet gazetesınde bazı köşe
yazarlan tarafindan gundeme getınlmış-
trr Bu yazımda yabancı dılın, ınsancı üış-
kılenn zayıfladığı, çıkarcı davranışlann
egemen kılındığı toplumlarda anadjl ye-
nne bılınçsızce kulîanılmasının bır kul-
turû yozlaşnrmadakı önemını, Batı duşun-
cesınden örneklerle dıle getırmeye çalı-
şacağım.
Tanhın hıçbır donemınde somurgeleş-
tınlemeyen ulkemız, yabancı dıl aracılı-
ğıyla bır sömürge gorünumü mu kazanı-
yor1
Konu, bır kuşatmayı akla getırecek
kadaronemlı Bukuşatma,dıl-kulturbağ-
lammda açıklanabılır
Dıl olgusunun kaçınılmaz olarak ıçer-
dıgı toplumsal, ruhbılımsel budunbılım-
sel, ınsanbılımsel \ b oğelen kültür soz-
cugualtındatopldvabılınz Kulturunkay-
nağı daınsandır LevvStrauss. *nsan"soz-
cuğunü "dfl" sözcuğüne eşdeğer sayarak
ınsanın ıncelenmesının onun dilının ınce-
knmesndenaynbmılaınayacağınılerisür-
mektedir. DıL kühürlenn varsüiığııu ve
çeşirJiliğinı beluier aynı zamanda. Kühü-
rel gerçeklıklenn toplumsal ve dizgesel
boyutunugozönunde tutan Durkheım, di-
lin kurumsal olduğu görüşunü savunur.
Sonuçta dıl değıştınlınce kultur de değış-
tınlmış olur, kırru araştırmacılar davra-
ruşlann bıle değışeceğıru ılen surerler
Henri Gobard, kultûrun farklılık olduğu-
nu savunarak bu dûşunceyı destekler
Kulrurler kendı dıllennın özellıklen ara-
sından süzülerek ışığa kavuşurlar
Dılın bır topkımun yansıması olduğu-
nu yadsıyamayız Boyle olunca, dolaylı
ya da dolaysız olarak, zorla benımsetıl-
dığınde bır kultûrû etkı altına alması da
kaçınılmazdır Sömurgeleştırme eylem-
lerınde bunun örneklenne rastlıyomz
Yabafleı Dil ve Kültür
Prof. Dr. Cengiz ERTEM Hacettepe Unı Eğıtım Fakultesı Fransız Dılı Eğıtımı Anabıhm Dalı
Louis-Jean Carvet yalnızca adlandırma-
nın bıle bır sömurgeleşürnıe eylemı ol-
duğunu duşunur Bır dığer dıl araşörma-
cısı Danki Jacobi ıçın ıse adlandırmak,
yetkı göstergesıdır Todorovadvermeış-
lemının ele geçınneyle aynı değerde ol-
duğunu bıle soyluyor Yıne Gobard, bır
toplumun dılını etkılemekle topraklannı
ışgal etmek arasında bır fark gormuyor
Taber egemenlık altında tutulan bınnın.
egememn dılını her zarnan anladığı, ama
bunun tersıne kolay rastlanmadığı görü-
şundedır Söz buraya gelmışken bır nok-
taya değınmeden edemeyeceğım Cum-
hurbaşkanımızın yabancı dıl bılmedığj
soylenıyor Doğru mudeğılmıbılemem
Doğruysavarsınbılmesın Egemen bırül-
kede kımsenın yabancı dıl bılme zorun-
luluğu yoktur Ulkemızde yapılacak gö-
ruşmelerde çevırmen buhnak çok mu
zor9
Yabancı ülkelerdekı göruşmelerde ıse
ıleüşımı sağlamak o ülkelenn sorunudur
Aslını soylemek gerekırse devlet adam-
lanmızın yabancılarla \ aptıklan göruşme-
lerde kendılennı onlann dılınde konuş-
mak zorunda hıssetmelen ya da kımıle-
nnce bunun ovunûlecek bır olay gıbı gos-
tenlmesı yankşar
Bılım dılının toplumsal-kultürel boyu-
tunaonemvenlmezpek Bılımsel söyle-
mın "erbabmca" anlaşümasınm yeterh ol-
duğu sanılır Bu göruş de yanlıştır ka-
nımca Bılımselmetınlennbılekonunun
uzmanı olmayan kışılerce de olabıldığın-
ce anlaşılır kılınması gerekır Bılımsel
soylemlerde geçen yabancı sözcüklenn
anadılın dağarcığında, sığabıldığı olçude
sındınlmesının kımseye bır zaran ola-
maz Yabancı sozcüklenn dılımızde kul-
lanılması. soylemlerde yeryer yabancı dıl-
de anlatıma başvurulması yaygınlaşmak-
tadır Dahası, Arapça, Farsça sözcüklenn
de gen donûşü başlamıştır "Mektep",
"imtihan", "takbe" gen dönmektedır
Dıl devnmınden saptırmalar ıvme kazan-
maktadır Turklûğu kımseye kaptırma-
yan sıyasılenmızın, soylemlennde Turk-
çe sözcükler kullanmaya özen gösterme-
melen ılgınçtır Turk Dıl Kurumu'nu ka-
patan anlayışın ektığı tohumlar ne yazık
kı yer yer de olsa yeşermeye yuz tutmuş-
tur Düımıze, dolayısıyla kultürümuze,
yabancı dıl saldınsından soz eden kımı
aydınlanmızın Doğu'dan kaynaklanan
saldınlan gormezden gelmelen ıse ken-
dılen acısmdan bırçelısJadır Ozellıkle top-
luluklara. kıtlelere seslenırken Turkçe
sözcükler kullanmaya olabıldığınce özen
göstermelıyız
Baü kökenlı saldınlar, yukanda değın-
dığımız gıbı, gıderek bır ışgal boyutuna
ulaşmakta, sömurgeleştırme eylemının
bır parçası olduğu ızlenımını uyandır-
maktadır Somurgecı egemen toplumlar
benmerkezcı bır yapıya sahıptırler Bu-
nun gostergelennden bın, kendı dıllenn-
den başka dıllen -hele bu düler kendıle-
nne yaİan gormedıklen ve belü bır eko-
nomik gehşme düzeyınınaltmda kalan ul-
kelenn dıllen olursa- onemsememelen,
görmezdengelmelendır BukonudaChris-
tophe Colombe orneğını venyor Todo-
rov Todorov'un, sömurgecılık anlayışı-
nı yermek amacıyla Colombe adını ka-
sıth olarak "sömürgeJerde yaşayan Av-
rupah" anlamına gelen "Cotöo" bıçımm-
de yazdığını da belırtelım Colombe'un
kaleme aldığı bazı metınlenn çevınsını
yapanlar bır konuda şaşkınlığa duşmüş-
İerdır Colombe bu belgelerde lspanyol-
Iann yerlılere konuşmayı oğretmelen ge-
rektığını yazmaktadır Belgelerde "ko-
nuşmayı öğreünek" deyışıyle karşılaşan
çevırmenkr, bunu "diBmizi öğreönek"
bıçunınde çevırmek zorunda kalmışlar-
dır Colombe yerhlenn ayn bır dıle, ayn
bır kültüre sahıp olduklannı düşunme-
mış olmalı Bu örnekte onemlı olan, sö-
mürgecı egemen toplumun, kendısınden
alt düzeyde gördüğu dığer toplumJaraba-
kış açısıdır
Ulusal kültürümüzün konınmasında
dılımızı korumanın payı büyüktür Ya-
bancı sözcuk kullanımının günlük yaşa-
mımıza, orada kök salarak ne denlı gır-
dığıru gözlemlemek ıçın kentlenmızın
caddelennde, sokaklannda sağa sola ba-
karak şöyle bır yürumek yeter, kıtle ıle-
tışım araçlanm ızlemek yeter, ozel rad-
yo adlanm şöyle bır anımsamak yeter
Ankara'da bır beledıyemn, yol onanm
çalışmalannda kullandığı uyan levhala-
nrun uzennde lngüızce yazılar görmek
ulus olma bılıncıne sahıp herkesı şaşırt-
rruştır sanınm Dılımızegınpköksalmış
sozcüklen çıkanp atmak zor Ama yıne
de bır uğraş venlmelı Ozellıkle yenıbu-
luşlarla dıhmızegeçen sozcuklere zama-
nında Türkçe karşılık arama zahmeüne
gırmemışız Dıl Demeğı'nın şımdılerde
bu ışın peşınde obnası sevmdıncıdır One-
nlenlerden kımısı tutar, kırrusı tutmaz
Yabancı sozcüklere Türkçe karşılık ara-
maktan yılmamalıyız, onenlenlen kul-
lanmaktan kaçınmamalryız Kendı dılle-
nnı, kultürlennı koruma konusunda bı-
lınçlı davranan bazı ülkeler yenı bulunan
ürünlere kendı dıllennde karşılık buluve-
nyorlar Örneğın Fransa "1ta" sözcüğü-
nun yenne *^decopıe"yı getınverdı Bız
de "bdgegeçer"] kullansak "o da ney-
nüş" dıyenler çıkıvenyor hemen Önen-
len sözcükler tartşılabılır, ama onlara ya-
şam şansı neden tanınmasın.
Yabancı sözcüklenn yalıtılmış bıçım-
de dılımızde kullanılmasının kultürümu-
zu etkıleme açısından fazla bır sakınca-
sı bulunmadığı ılen surülebılır Bu görü-
şün doğru olduğunu varsaysak bıle ış bu
kadarla kalmıyor kı1
Televızyonlardakı,
genış halk kesımlenne yonelen açık otu-
rumlarda, konferanslarda konuşmacılann
kendılennı zaman zaman yabancı dılde
tümcelerle dıle getırdıklenne tanık olu-
yoruz Ozel radyolarda uzun Ingılızce
anlatımlar yer alıyor Her dıl, bağlı oldu-
ğu kultürün ozellıklennı taşır ve gırdığı
ülkeye kendı külturünu de bırlıkte getı-
nr Gerek sözcüklenn yalıülmış bıçımde
kuUanımında, gerek daha genış anlatım
bıçımlennde gerekse bılımsel soylem-
lerde yabancı dıllenn ve ozellıkle Ingı-
lızcenın kulturumuzu etkılercesıne ulke-
mızde göstermış olduğu yayılma eğdımı-
nı gormezden gelemeyız
Yabancı dıl öğrenmerun yararlı olma-
dığım savunmuyorum elbette Insanımı-
za yabancı dıl eğıtımı venlmesı her açı-
danönemlıdır Yabancı dıldeeğıtımınge-
reklı olup olmadığı ıse tartışılabılır Ya-
bancı kulturlen tanımanuzda, gorüş açı-
mızın genışlemesınde, dunya ıle ıleöşım
kurmaînızda yabancı dılın yarannı kım
yadsıyabılu-' Somurgecı kuşatmaya kar-
şı çıkrnak kendı ıçıne kapanmak değıldır
Yabancı dıhn gunlukyaşamımıza gınp kök
salmasıdırkarşıçıkılmasıgereken Yok-
sa, öykünmecılığın tuzağına düserek ken-
dımıze yabancüaşmamızkaçınılmaz ohır
Bunu önlemenın yollanndan bın, ınsanı-
mıza ulus bılıncını aşılamak, rum zen-
gınlığıyle ulusal kulturumuzun değennı
anlatmaktır Eğıtım anlayışırmz ınsanla-
nmızın dılıne, ulusal kulturune ve evren-
sel değerlere sahıp çıkan, dunyayı tanı-
yarak görgü ve bılgısını arttıran, öğren-
dıklennı AUtürk'un gosterdığı yolda,
çağdaş uygarlık yolunda ılerleyebılmesı
ıçın toplumumuzun hızmetıne sunan, bu-
nun yanında, baskıcı, tekdüzecı uygula-
malar karşısında öznelhğınden odün ver-
meyen "birey"ler olarak yetıştınlmesı
temelıne dayanmahdır
Yabancı dıl öğrenmeye evet Ancak
hıçbır yabancı dılın toplumumuzu kendı
dılınde anlatım yeteneğınden yoksun
bırakmaya hakkı olmadığını da unut-
mamalı
ARADABİR
Dr. CENGÎZ ABBASGİL Hukukçu
Sendikal Yetki Sorunu
Çalışma ve Sosyal Guvenlık Bakanlığı, her yıl ocak
ve temmuz ayında tekrarladığı sendikal ıstatıstk so-
nuçlannı açıkladı Bu açıklama sonucunda çeşıtlı ış-
çı federasyonuna bağlı 10 sendıka yuzde 10 bara-
jının altında kaldı Yanı bunun anlamı o sendıkanın
kurulu bulunduğu ışkolundakı ışçı sayısının yuzde
10'u kadar uyeye sahıp olmamasıdır Sonucu ıse o
sendıkanın toplu ış sozleşmesını yapamamasıdır
Bu bağlamda senfiıkalar haklı olarak bakanlığın ta-
rafsızlığından yakınmaktadırlar Bu yakınmalann ana
dayanağı bakanlıkça yapılan ıstatıstıklenn gerçek dı-
şı olması savlandır Bunun yanında bakanlığın ven-
ler uzennde keyfi oynamalar yaptığı soylemlen de
vardır Çunku sesını fazla çıkaran haklı tepkılennı dı-
le getıren sendıkalar susturulmak ıstenmektedır
Butun bu yakınmalann haklıhktan yoksun olduğu-
nu soylemek olanaksızdır Çunku aynı ışkolunda ku-
rulu başka federasyonlara bağlı karşit sendıkalar
da aynı şeyden yakınmaktadırlar Demek kı bu ışte
bır bıt yenığı vardır Ancak bu olumsuzluklan gıder-
menın onlemlennı bulmak o kadar zor değıldır Hat-
ta çok basıt ve kolaydır Şu anda yetkı ışlemlennı du-
zenleme ışı yasa ıle yurutme erkıne yanı bakanlığa
venlmıştır Bakanlık ıse sıyası bır yerdır Bu neden-
le kendı sıyası goruş ve ıstencıne gore uygulama yap-
ma olanağı yadsınamayacak olçude olasıdır Bunun
aksını saviamak safdıllıktır Bunu önlemenın yolu ıse
boyle bır yetkjyı bakanlıktan alıp tarafsız bır organa
vermektır O organ ıse yargı erkıdır Yargı erkı boyle
bır gorevlendırmede ışlevını bağımsız mahkemeler
elı ıle tarafsız bır şekılde gerçekleştırebılır Bundan
kımsenın yakınacağı duşunulemeyeceğı gıbı başta
ışçı sendıkalan olmak uzere ılgılı tum taraflann da
sevınç duyacağını sanmaktayız Bunu gerçekleştır-
mek ıse sanıldığı kadar zor değıldır Anayasa değı-
şıklığıne de gerek yoktur Çunku anayasamız, top-
lu ış sozleşmesı duzenlemesını yasaya bırakmıştır
O yasa ıse 2822 sayılı Toplu Iş Sozleşmesı, Grev ve
Lokavt Vasas/'dır Bu yasada yapılacak değışıklıkle
yetkı ışlemlen yargıya venldığınde ışler kendılığınden
buyuk olçude çozume kavuşacaktır Ancak bu de-
ğışıklığı yaparken yuzde 10 baraj'ını da kaldırmak-
ta yarar vardır Bununla orgutlenme ve ozgurce soz-
leşme yapmanın onundekı yapay bır engel de orta-
dan kaldınlacaktır Şu anda sendıkalann orgut se-
çımlen yargı denetımınde yapılmaktadır Boyle olun-
ca sendikal ıstatıstık bılgılenn toplanması ve buna
ılışkın yetkı ışJemtennın de YuksekSeçım Kurulu'nun
gorevlen arasına katılması en doğru yol olur goru-
şundeyız
Gelelım madalyonun obur yuzune Bu konularda
asıl gorev gene sendıkalann kendılenne duşmekte-
dır Her yıl ocak ve temmuzda yayımlanan ıstatıs-
tıklenn ardından feryat etmenın hıçbır yaran yoktur
Asıl yapılacak ış, yapay aynmlarla ayn ayn konfe-
derasyonlar artında orgutlenerek emekçılenn parça-
lanmasını onlemektır Butun emekçılenn tek orgut
çatısı altında bırieşmelen halınde ne bakanlığın olum-
suz etkeı ne de ıstatıstklenn onemı kalır Yeter kı emek-
çıler bu ışın bılıncıne varsın
RODOS
Doç. Dr. M. İhsan Tunay
Bir bilim adamı eşliğınde bır hafta boyunca
Rodos'a arkeolojiHi külrür'ü, tarih'i yaşamaya
gidiyoruz. Öğleden önceleri Rodos'u gezijor,
öğleden sonralan ıse denıze gınnek için
zamanımız oluvor.
Rodos'un sadece oteüer ve kumsallardan ibaret
olmadığını farketmek ve dığerlerınden farklı bir
Rodos turuna katılmak arzusundaysanız bu tur
sızın ıçın bazırlandı.
Tarih:24-31 Agustos
Son katılma tanhı- 18 Agustos Cuma
Antonina 9"urizm
Rezervasvon (0 212) 292 28 74 - 75
Sorun, Rektörlük ya da YOK Sorunu mu
Yoksa Daha Derinlerde mi? ••7 i
Prof. Dr. Süleyman KAYNAK
S
on bırkaç haftayı Türkıye, unrversıte-
ler başta olmak üzere tüm kamuoyu,
rektörlük seçımlen ıle başlayan ve
YOK kararlan ıle devam eden ve yı-
ne YOK tarafindan, Cumhurbaşkân-
lığı makammın da ıçıne çekılmeye
calışıldığı bır tartişma sürecını yasayarak geçırdı
Kamuoyunun belkı de her bınmı, bır şekılde ko-
nuyla ılgılı fıkır sahıbt olup görüş beürtmeye ça-
Iı^tı
Ortada durmakta olan "sonuT ıle ılgılı en ıl-
gınç açıklama, YOK kurucusu ve ılk başkaru Doğ-
ramaa'dan geldı Doğramacı, "Ben Cumhurbaş-
kanı'mnyerindeokam, tekoy abuu rektörhiğe ata-
rnn'' şeklınde çok anlamlı bu" vecıze üretıp nede-
nını de açıkladı
"Çünküenazangajeolınuşkişi, bu tekoy alan-
dn-!"
YOK'un kuruluşu ve yasal düzenlemelen esas
olarak ıkı kışı arastndakı üışkıyı düzenleyen bır
"özel mukavete''dır Bu mukavele "ben şöyle ya-
parsam. sen de şoyleyap" esasına ve angajman şart-
lamasına dayalıdır Bu kışılerden bınncısı done-
mın "referandumlu cumhurbaşkanı'' Ahmet Ke-
nan Evren,dığen de "tek oylaYOK başkanı" olan
İhsan Doğramacrdır Doğramacı kendınce haklı-
dır, zırakendısı de sadece Evren'ın oyu ıle ve hıç-
bv öğrenm uyesının oyunu almadan, unıversıte-
ye değıl, sadece Evren'e angaje olarak YÖK Baş-
kanı olmuştur Bu söz aynı zamanda, Evren - Doğ-
ramacı geleneğını de tanımlamaktadır
"AslasecırnJegelınmemeiiseçimkgeiınirse,si-
n seçenlere angaje olur, onlann istediklerini yap-
mak zorunda kahrsmB."
Bu düşuncenın neyı tarumladığını herkes zaten
bıldığı ıçın buraya yazmaya gerek gormedık. An-
cak bu düşünceye, bu yazıya mahsus olmak üze-
re "Evren - Doğramacı darbecı geleneği'' demek-
le yenneceğız Işte o donemdekıpek çok yasanın
yapıldığı tarza uygun olarak, YOK Yasası da, bu
ıkı "özel kişi" arasuıdakı kışısel angajman ılışkı-
sıne göre düzenlendığı ıçm, makamlardakı ınsan-
lar değışrıkçe YOK Yasası'run ucubelığı de arta-
rak devam etmışör
YOK Başkanı Gürûz'ün kadım dostu, Cdal
Şengör'ün CNN Türk'te Şahm Alpay ıle yaptığı
soyleşıde, Alpay'ın YOK konusundakı fıkrinı sor-
ması uzenne verdığı cevap, bır ulke unıversıtesı-
nın ne şekılde kavrandığı ve yönetıldıgı konusun-
da açık bır fıkır vermektedır Şengor cevabında
"Hangı YÖK? Doğramacı YÖK'ü mu, Mehmet
SağlamYÖK'ümü,K£malGürüzYÖK'ümü?''
dıye başlayarak, adeta "çifUik" olarak gördüğü
anlaşılan bu kunımun, tanımlanmasının ancak,
başına getınlen "kâhya'larla mumkun olabıldığı-
m açığa vurmuştur
Evren - Doğramacı ıküısınden sonrakı ıkıhle-
nn bır bacağını Ozal -Demird oluştururken, ıkın-
cı bacağını Mehmet Sağlam - Kemal Güruz gö-
türmüşlerdır Bızzat kendısı bır darbe ürünü olan
Ozal ıle, Zırcırbozan'ı kendı kanyennde bır yuk-
/ Prof. Dr. Mııtlu PARKAN
selme sayan Demırel'ın oluşturduğu bınncı bacak
ıle Ewen - Doğramacı darbecı geleneğımn, "par-
lak talebeleri" Mehmet Sağlam ve Kemal Gu-
ruz'un oluşturduğu ıkılıler, ışlen, Evren - Doğra-
macı darbecı mantığuıa uygun devam etormeye
çalışarak "sorunsuz" göturmeyı uygun bulmuşlar,
esas olarak da "Bir de başnnıza YOK ve ünivers-
te sorunu çıkannavalım, vazneû grtnğı kadar gö-
tflreüm" duşuncesı ıle her şeyı zamana bırakmış-
lar, kamuoyunun dıkkatıru bu konudan uzak tut-
maya çalışmışlardır Zıra Evren - Doğramacı man-
tığı demokrasırun kulturel mırasından nasıbını
alamamış ınsanlar ıçın mukemmel bu" yonetım
şablonudur Bu sureç ıçınde kımı zaman açıktan,
kımı zaman da gızlı kapılar arkasında devletuı
yuksek menfaatlan "konmarak", hukuk ve demok-
rası "yasal şartlarda" dıkkate alınmaksızın, ûm-
versıtelerdekı her konu ve sorun sulandınlarak, kro-
nıkleşunlerek, uzen ortülerek ya da aba altından
sopa gostenlerek "yoksaMİmaya" çalışıhnışnr
Bu sureç ıçınde de "Her kente ve kasabaya bir
üniwersite" gıbı, ınsan kaynaJdannın tam anlamı
ıle göz ardı edılmesı suretı ıle yaranlmış ve kasa-
ba polınkacüanna alet olunarak üretılmış bır se-
naryo ıle umversıteenflasyonundan "varar" ve "do-
layta randar" elde edılmek uzere de "çabşmalar"
yapılmıştır Nevarkı, ınsan kaynaklan göz onun-
de tutulmadan bu gınşımler planlandığı ıçın Sam-
sun'dan Malatya'ya, Urfa'dan Van'a, bdım yapan
unıversıteler yenne şenatçı orgutlenme yuvalan-
nın oluşumuyla karşı karşıya kaknmıştır Sonra da
kalkıp, bız bunlarla mucadele edıyoruz dıye, gös-
termelık seçımler ıle darbecı geleneğın devamına
gerekçe oluşturulmava çalışılmıştır Çozüm yol-
lan asİa"Ömer Paşa'yı Malatya'ya gönderdik mi
her şeyi halledenz" mantığı ıle uretılememış, bu
çabalar "Havaumın en zor dörtyıhnı geqrdım" ıtı-
rafi ıle gen donmuştur YÖK'ün, bu çozüm üret-
mekten uzak darbecı mantığı, Çanakkale'den Mer-
sm'e, lstanbul'dan Samsun'a, Erzurum'dan Iz-
nur'e, tüm ülke uruversıtelenmn uzennde, uste-
Iık amacmdan sapmış, kontrolden çıkmış, karan-
lık ve başıboş bır hayalet gıbı dolaşmaya devam
etmektedır
Bu Evren - Doğramacı darbecı şablonu, tüm
Anadolu'dahem kendı varhk gerekçesını üreterek
hem de sonradan bu gerekçelen öne sürup "dar-
bed" reflekslerle hayatıyennı devam emrerek bu
güne gelmışhr Ta kı, Cumhurbaşkanhğı makamı-
na, tam anlamı ıle hukukun ustunlüğü ve demok-
ratık katıhmın esas olduğu düşüncesını taşıyan
bır yenı cumhurbaşkanı gelınceye kadar
Cumhurbaşkam Sezer ın demokratık hukuk
devletının de\ let başkanı olmayı ve bu doğrultu-
da davranıp davxanmayacağı henüz tam olarak ka-
muoyu tarafindan anlaşılamadığı "muğtok" bır
evrede, YOK'un umversıte rektoradaylannı Cutn-
hurbaşkanlığı makamına sunma ışlemı gehp da-
yanmıştır Burada taraflardan bınncısı yanı YÖK,
Evren - Doğramacı darbecı geleneğınden hareket-
le, rektörler hstesınde son derece abartılı ve key-
fi bır yaklaşımla, ashnda kamuoyunun bırturlu an-
layamadığı sıralamalar yapmış, bu ışı Dokuz Ey-
lul Umversıtesı'nın hstesınde adeta trajı-komık
bırçılgınJığavardımııştır Bu çılgınüğm nedenle-
n ve gerekçelen gayet malumdur ve başka bır ya-
zmın konusudur Ancak, taraflardan ıkmcısı yanı
Cumhurbaşkanı Sezer, Evren - Doğramacı gele-
neği dedığımız kışılenn, kışılık özellıklenne gö-
re duzenlenmış "mukavete-j-asalann"
1
aslında ev-
rensel hukuk ve demokratık teamüller çerçeve-
sınde asla "demokrası kumını" ıle bağdaşmadı-
gı kanısında olan duşuncesıru yansıtan kararlan ıle,
bu darbecı kalıba gırmeyeceğını gostermış ve us-
tehk, YOK'un, Evren - Doğramacı geleneğının şab-
lonundan çıkabılmesı ıçın de bır fırsat yaratmaya
çalışmış ve YÖK Başkanı ve kurullanna bır şans
tantmışnr
Ne yazık kı başta YÖK Başkanı olmak uzere,
YÖK Kurulu'nu oluşturan ınsanlar, Evren - Doğ-
ramacı darbecı şablonunun altında o denlı şekıl-
lenmışlerdır kı, kendılenne ve bella de YÖK ve
unıversıteler adına, sunubnuş şansı kullanma es-
neklığıvebecensuııgosterememışlerdır Bunok-
tadakı bır başka tahhsızük de YÖK'ün bu komık-
uklenne,
B
Ben bir oyla rektörlük vapanm" dıye-
nınden "Üniversrte atanmışlarta kalkınır" savra-
dakı bazı "öğreom uyetenne" ve bazı buyuk ga-
zetelenn koşe yazarlanna kadar, bellı bır "küçük"
kesımın, kılıfüretme gayretkeşlığı ıçınde "darbe-
cT geleneğe dahıl kımlıklen ıle ona katkıda bu-
lunmaya çalışmış olmalandır Bu da başka bır ya-
zmınkonusudur Ama kurucusunun ve "tekoylu"
ılk başkanının "bilim hırsızuğı - mtihaki'' ısnatla-
nnı yıllardır cevapsız bırakmak bır yana, unıver-
sıtedekı bılımsel çalışmalan, makalelen sadece
ve sadece sayısı ve benzen nıcel knterlerle olçme-
ye kalkışan, oğretım uyesınm gırdığı ders saaünı
parmak hesabıyla hesaplayan, ortaokul ve lıse öğ-
retmenlenm çeşıtlı kasaba ve kentlerde kurduğu
"üniversitelere'' oğreüm üyesı olarak atayan bu-
YOK Başkanı ve Kurulu'ndan bundan başkası da
beklenemezdı
Belkı de bu süreç, daha hayırlı bır gıdışe yol aça-
caknr Zıra Evren - Doğramacı geleneği ya da 12
Eylul'ün ünrversıte geleneğının bu denh yoğun tar-
üşılması ve kamuoyunun dıkkatım çekmesı bu şe-
kılde mümkün olmuştur
YÖK Başkanı ve kurullannı oluşturan kışılenn,
arok Evren - Doğramacı darbecı geleneğının, ya-
nı 12 Eyhıl laşısel ıdare mukavelesının, bu toplum-
dakı her kesım ıçın dayanılmaz bır komıklık kay-
nağı hahne geldığını anlamalan, boylece ulkeye,
topluma, ümversıtelere daha fazla zaman kaybet-
tumeden görevlennı buakmalan gerekmektedır
Bu, öyle ınanıyoruz kı 12 EyluTde doğan ço-
cuklann 18 yaşını tamamladıklan ve umversıte-
ye başlayacaklan sırada, onlara yapacaklan en bü-
yuk armağan olacaktır ve bu davranışlan belkı de
hem "kendîerininbu konuya kanşanhnamasın
ar-
zusu ıçındekı hukümete de "Hadı arnk bır şeyler
yapmakzorundasınız'' mesaj ını verecektır hem de
"darbed" kımhkten uzak, "demokrası kültürü''
olan yenı bır YÖK oluşumunu hızlandıracakhr
PENCERE
Insanoğlunun en önemlı haklann-
dan bınnın "kendinı savunma hak-
kı oktuğu" çağımızda açıkça kabul
edılmıştır Toplumda suçlanan her
kışının savunma hakkını artık yad-
sımak olanaksızdır Sanıkbu hakkı-
nı bızzat kullanabıleceğı gıbı savun-
ma mesleğını seçmış olan avukatlar-
la da kullanabılır
Kendını bızzat savunmuş olan sa-
nık, kışısel savunma hakkını başka
bınne devretmedığı ıçın kuşkusuz
daha mutluduı£
Cıkıkü "iyi gunlerde'' başkasına
kendinı borçlu hıssetmeyeceğı gıbı,
kötü gunlenn^nımsatacak başka
bır kışıyle de karşılaşmayacaktır
Her kara gün dostu ıster ıstemez
o gunlere gotürür her sanığı
Ceza davasında savunma yapan
Nâzım ve Savunma...
Av. Müşür Kaya CANPOLAT
avukatlar zamanla bu gerçekle kar- Belkı bundan da dahaonemlısı, sa-
şı karşıya kalu-lar Cezaevınde ve
mahkemelerdeyegâne kara gün dos-
tu olduklan sanıklann sonradan ken-
dılennınasıl unuttuklannı, nasü gor-
mezlıkten geldıklennı fark edınce
şaşınp kalırlar Vefasızlığın bu ka-
danna katlanamazlar Soylenır du-
rurlar Oysa bu tavnn kaynağı yal-
nızca vefasızlık değıldır Öncehkle
kendinı hakkıyla savunamadığı ıçın
bu kadar onemlı bır hakkı her ne se-
beple olursa olsun başkasuıa dev-
retmenın burukluğu asla unutuhna-
yacaktır
nığın o kara günlennı anımsatan her
amdan kaçmasımn zorunluluğudur
Sıradan bır tanık değıl, sanığuı yar-
gı sırasındakı kımlığını yakından ta-
nımış olan savunma avukatınm, o
gunlen anımsatması kaçuulmaz ve
moral bozucu bır anı olacaktır Şım-
dı yaşanılan ıyı günlennde tadını ka-
çıracaktır Aynca, savunma avuka-
tının ucretı ödenmış olsa bıle ona
karşı borçluluk ve mınnet duygusu
surup gıdecektır Çünkü kara gunle-
nnın tek dostu odur
Bırçok kez sanık olarak yargılan-
mış olan unlu şaır Nâzım Hikmet ılk
avukab Irfan Emın Kosemihal e yaz-
dığı akrotış şıırle bu gerçeğı bakın
nasıl dıle getırmış
İyi gunkrimde, çok insan eü uza-
nıreDerime
Resmimı baş koşeye asarlar.
Fakat, demir kapuann her kapa-
ntşmda üzerime
Ardında taşdu\arlann,her kakb-
ğun zaman
Ne arayan beni ne soran.
E._ daha iyi be, bunun böyfc okhı-
ğu
Minnetiın ve borçhıluğum yahuz
sanakalsın
İyigûnlerimde benim unuttuğum
büyük insan eH
Nasüsın?
(Nâzım Hikmet)
Islamda Reform?..
"IslamdaReform"nasıl gerçekteştınlecek? "Ku-
ran-ı Kenm"e gore koca, kansını pataklayabılır .
Bınsı çıkıp demelı kı.
- Koca, kansını dövemez!.
O bınsı çıkmış
Kım o?.
Atatûrkl..
1923 Cumhunyeti'nın yasalan dıpten doruğa şe-
nat ahkâmını dışlayıp laık hukuku benımsemış, ın-
san haklannı ıçleytp demokrasıye açılımın temellen-
nı atmış!..
Herkesın ezbere bıldığı şenat hukumten var Hır-
sızın elı kesılır, katılın kellesı vurulur; erkek, kadını tek
tumceyle boşar, kız çocuğu mırasta erkek çocuğa
göre yan hak sahıbıdır; zına yapan kadın taşlanarak
oldurulur, vb
Htçbın uygulanm/yor
Islamda reform mu bu?
Yoksa Islamı mumının ınanç dunyasında kendı ha-
hne bırakarak laık devtette dunya ışiennın çağdaş hu-
kuka göre duzenlenmesı mfi
•
Dınsei ırtıca, gencı sağla ışbıriığı yaparak Ankara'ya
arkasını dayadığı "yeşıl kuşak" yıllannda çok guçlen-
mıştı, entellen de peşıne takan murtecı soruyordu
"- Kemalıstler kaç kışı7
"
Azgınlığın haddı hesabı yoktur Dıncı duzen kaçı-
nılmazdı, şenatçı ergeç devletı ele geçırecekt, bu ış
"ya kanlı olacaktı, ya kansız", ama, ılle de olacaktı
Olmadı
Olamadı.
Apo nasıl davasını sılahla başaramayınca, zorakı
banş yanlısı havasına burundüyse, murtecıler de
kanlı ya da kansız bu ışı beceremeyınce Avrupa'ya
sığındılar, "Islamda refonm" uzenne çeşıtleme ya-
pıyoriar, entellen bu ıse katıyoriar .
Ne reformu?..
"Hınstıyanlıkta Refonv" Avrupa'da krallann, prens-
lenn, köylulenn ensesınde boza pışıren papalığa baş-
kaldırmadır, çeşıtlı mezheplenn ve kılıselenn oluşma-
sına yol açmıştır Anadolu Islamında reformu kım kı-
me karşı yapacak? Hangı tankat ötekını şavullaya-
cak? Avrupa'da Reform, 'Aydınlanma Çağı'na ve
laık devfete açılımı sağladı Turkrye'de atı alan çok-
tan Uskudar'ı geçtı, laık Cumhunyet 1923'te kurul-
du, bu durumda Islamda reform yapmak ısteyen ha-
cı, hoca, ılahıyatçı, entel mentel, ya Afganıstan'agıt-
melı, ya Suudı Arabıstan'a, ya Sudan'a, ya Iran'a..
Bızımkıler akıllannı çoktan peynır ekmekle yemış-
ter de ıçlenne sındıremıyoriar .
•
Irtfca zor durumda.
Islamcı çtkmazda
Dıncı açmazda
Murtecıtenn ıktıdarlaştığı tum Musluman dunyasın-
da dışa bağımlı kapıtalızmın duzenıne seçenek oluş-
turulamadı, gunde beş değıl on beş rekât namaz kıl-
san, evde kanyı her gun yedı kez dovsen, ekonomık
durumu ırgalamıyor
1
Insan hak ve özguriuklen ka-
ra çarşafın çuvalına tıkıldığı zaman bır karanlık rejım-
dır ortalığı saran
1
Dıncının yaptığı şey, halklara ote-
kı dunyanın cennetını vaat etmek, ama, şenatçı bu
dunyayı cehennemleştınyor
İslam dünyası"nda "reform" sozcuğu yerlı yen-
ne oturmuyor; şenatın "ıbadet" kapsamının dtşın-
dakı ahkâmı çoktan dışlanmış bır devlette, ıçtenlıkli
Muslumanın yapacağı en ıyı şey, laık cumhunyet
sonuna dek savunmaktır
Bızım Hacı Fışfışlar, eğıp bükmeden, dönup do-
laştrmadan bu gerçeğı dıle getırebılıyortar mı?..
ORHAN BİLİR
Onurlu yaşadı Onuriu öldü
Anısı yaşayacak
1960-
özgürlük ve Dayanışma Partisi
?onn9 ag
Bugün depremin
— — — •• ••
gunu
Profesyonel
gönüllülerımız hâlâ
depremzedelerin
yanında!
Bızı kalkılarıyla destekteyen ve projetonmıze
maddi destek sağlayan aşağıda adlan yazılı
dostlara yurekten leşekkür edıyoruz
FUNDA GILLI EMİNE OĞUZ.
NURTENGULER GÖKHAN TÜRE
E KOÇAK, AHMET KEMAL KALKAN,
CANER ISLAK MEHMET ISMAIL ALGIŞ
YAVUZ SELIM ILKÖĞRETJM OKULU
5 SINIFI (Selım Ozgür ve Öğrencılert)
EGE-IRMAK KORALTAY CELAL-OMER
BAĞDATOGLU ERCAN OSMAN GULNUR
BULUT ENGIN AKCANBAŞ
FÜSUN KUDUNOĞLU JALE ÇAM
Yardmbnne İçin
(0212) 292 87 27 - 292 08 01
(iş gunlerı saat 10 00/17 00 arası)