18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 AĞÜSTOS 2000 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Rant hırsı Turizm sezonu nedeniyle Bodrum Türkbükü'nde 15 Mayıstan 15' Eylül'e dek inşaat yasağı var.~ Gürûltüyü önlemek için konan yasak altı yıldır yürüriükte... Fakat bu yıl, kepçe, traktör, kamyonlaıia sabah 8.30'da başlayıp 12 saat boyunca süren inşaat çalışmalanna nadense kimse kanşmıyor... Göl- Türkbükü Belediyesi Başkanlığı'na, Yalıkavak Jandarma Komutanlığı'na, Bodrum Kaymakamlığı'na, Muğla Valiliği'ne yapilan yazılı başvurular bile dikkate alınmıyor...Vatandaşlar, şikâyetçi olduklanyla kalıyor... Türkbükü'nden bir vatandaş yazıyon "Ben, evimin yöresındeki inşaatlardan şikâyetçi olurken bir gün gördüm ki Gö\- Türkbükü Belediye Başkanı Halil Ibrahim Kaynar'ın deniz kıyısında kendi inşaatı devam etmekte. Işte bu noktada ne kadar aptal yerine konduğum ortaya çıktı. İnşaat yasağını koyduran bizier değiliz, resmi kurumlanmız ve rant hırsı içinde olanlar da bu kurumlann başında olanlarl" Elektronikp Tel: 0.212.51205 05 Faks: 0.212.51244 97 - Türkiye Diyanet Vakfı, holdinge dönmüş... "Bugün. para icin ne vaptınl" u kez hep birlikte tanık olduk... Herşey kamu- oyunun gözü önünde gelişti... Samsun'daki Ondokuz Mayıs Universitesi rektörlük seçi- minde, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Se- zer'in kararını kabul etmedikleri için polisle çatıştılar, kendilerini yakmaya kalktılar, Ankara'ya yürüdüler, çember sakallannı kesip top sakal yaparak kılık değiş- tırdiler ve sonunda yazılı bir deklarasyonla yenı rektö- re göz dağı verdiler... Bu köşe, yaklaşık dört yıl boyunca aynı çevrelerin tehdidi altındaydı... Kapalı kapılar ardında çevirdikle- ri işler, bilim dışı uygulamalar, ırkçı ve şeriatçı kadro- laşmalar gün ışığına çıktıkça Samsun'daki mahkeme- lerden tekzip gönderdiler, milyariarca lirahk tazminat davası açtılar, ceza davalan ile mahkûm etmek istedi- ler... Rektöründen fakülte sekreterine kadar bizi yıldır- maya çalıştılar... Fakat artık mızrak çuvala sığmıyor.... Ondokuz Mayıs Üniversrtesi'nin yeni rektörü Prof. Dr. Ondokuz MayısFerrt Bernay, görevi eski rektör Osman Çakır'dan devralmak için geldiği üniversite senatosunda "açık mek- tup"la karşılanıyor: "Karşınızda büyük bir öğretim üyesi kitlesi var. Böy- le birdurumda rektörlük yapmanız gerçekten çok zor. Bir meslektaşınız olarak size yol yakınken istifa etme- nizi içtenlikle tavsiye ediyoruz. İstifa etmeniz demok- rasi adına yapacağınız en onurlu davranış olacaktır." Hürriyet'ten Oktay Ekşi'nin yorumuyla yeni rektö- re "Oraya geldin ama seni rahat bırakmayacağımızı bil" diyorlar, yine Ekşi'nin saptamasına göre "Çakır'ın, üni- versitede Türk-fslam sentezcilerinden oluşan militan bir kadro meydana getirdiğini, rektörtük seçimini ga- ranti altına almak için üniversite kadrolannı bu tür ele- manlarla doldurduğunu somut olaylarla ortaya koyu- yorlar.* Sezer'in attığı imzanın mürekkebi kurumadan bun- ların Ferit Bernay'a çamur atmak için sahte belgeler- le Hürriyet'ten Fatih Attaylı'yı kullandığı, Milliyetten Ta- ha Akyol'un da Altaylı'nın sonradan özür dilediği sah- te belgenin üzerine balıklama atladığı biliniyor. Bundan sonra da boş durmayacaklar... "Açık mektupia açıkça ilan ettikleri gibi bilim yeri- ne siyaset yapmaya devam edecekler... iyi de edecekler... Maskeleri iyice inecek! Ondokuz Mayıs Üniversitesi'nin yeni rektörü Prof. Dr. Ferit Ber- nay'ın işi gerçekten zor... Hele Bemay, görevi devral- dıktan sonra yaptığı açıklamada dedigi gibi "bütün gerginliklenn ve bazı heyecanlann geçmişte kaldığına" inanıyorsa şimdiden belirtelim kı, bunlar asla geri adım atmayacaktır... Çünkü atamazlar... Çünkü görevleri "bilim" değil "siyaset" yapmak... Çünkü taşıdıklan aka- demik srfatlan siyasi kimlikleri ile elde ettiler... •' '/• f; Bekleyelim, görelim... SESSİZ SEDASIZ (!) NURİKURTCEBE, IstanbulTeknikÜniversitesi'nden attm Türkiye'de bazen güzel şeyler de oluyor... Istanbul Teknik Üniversi- tesi (İTÜ) Rektörü Prof. Dr. Güisün Sağlamer, uygulamaya konan ye- ni projelerden söz ediyor: "Dünya üniversitesi vizyonuyla ça- lışan İTÜ'yü Y-ÖSS'de ilk 100'e gire- rek kazanan ögrencilere, eğitimlerini üstün başarı ile sürdürdükleri takdir- de, dört yıllık öğretim sürelerinin bir yılını, yurtdışında önde gelen üniver- sitelerde okuma olanağı sunulmakta- dır." "İTÜ'yü kazanan adaylar matema- tik, fizik, kimya ve bilgisayar dersle- rinde 'ilerleme sınavian'na katılabi- lecek, yeterli olduklan takdirde, bu dersleri okumadan üst yarı yıllardan ders alabilecektir. Böylece, İTÜ'den erken veya yüksek kredi ile mezun olma şansına sahip olacaklardır." "İTÜ'de 6. yanyılın sonuna en kısa sü- ulaşan ve tüm derslerini ba- şarmış öğrenciler arasından ken- di bölümünde ağırlıklı genel not ortalaması en yüksek birer öğren- ci, bir ay süreyle yurtdışına staja gonderilecektir." Ayrıntılar için: http://www.itu.edu.tr/ turkce/oss 2000/defalut.htm Prof. Dr. Gülsün Sağlamer, "Bütün bürokratik engellere ve ekonomik so- runlara karşın üniversitelerimiz önem- li gelişmelere imza atmaktadır" di- yor... Sağlamer'i kutlarken tümcesini "ba- zı ünrversiteterimiz" diye düzettmek ge- rekiyor... Çünkü Anadolu'da bilimle ve eği- timle ilişiği kalmayan üniversitelerin varlığını da biliyoruz... Ne diyelim... İTÜ mezunlan, men- supları ve dostlan, onların da başına! GENİŞ AÇI HlKMET BİLA Hukuk Bahane Cumhurbaşkanı Sezer kaç gündür zordaydı... Memur kararnamesini imzalasa bir türtü, imzaJamasa bir türlü. "Hukukçu Cumhurbaşkanı" olarak anayasaya aykırı gör- düQQ bir kararnameye onay vermek belli ki içine sinmi- yordu. Ama, rejim muhalifi memurlann temizlenmesini, Başbakan Ecevit'in sözlerin- den anlıyoruz ki, o da istiyor- du. Ne diyordu? "Yasasını çıkar da gel." Hükümet yasayı çıkarabi- liyor mu? Hayır. Zaten daha önce denenmiş, Meclis'ten geçirilememişti. Hükümet bu işten vazgeçe- bilir mi? Vazgeçemez. Ne- den? Çünkü "28 Şubat öyle diyo..." Adamın birinin yolu bir kö- ye düşmüş. Köy güzel. Halk iyi. Yerleşmeye karar vermiş. Gül gibi yaşayıp giderken bir gün fark etmiş ki, köyde me- zarlık yok. Sormuş: "Bu köyde neden mezarlık yok?" Köylüler yanıtlamış: "Bu köyde mezarlığa ge- rek yok. Su tepeyi görüyor musun? ışte vakti gelen, o tepeye çıkar, bir daha da dön- mez. Bizde ölüm böyle olur." Adam burun kıvırmış: "Ben de o tepeye çıkmam öyteyse." "Sen bilirsin" demiş köy- lüler. Yıllar geçmiş, adam yaş- lanmış, hasta, yorgun düş- müş. Bir gün bakmışlar, o te- peye doğru gidiyor. "/-/an/" demişler, "gitmeye- cektin oraya?" "Gitmesine gitmeyeceğim ama..." demiş adam, "önüm- den çekenle arkamdan dür- ten olmasa..." ••• 28 Şubat olmasa şu hükü- metlerin işi ne kolay olacak- tı... Ne kanun, ne kararna- me... . Ya şimdi? 28 Şubat'ın istediği yasa- lan Meclis'ten daha önce ge- çiremeyenler, bunu şimdi na- sıl başaracaklar? Başaramaz- larsa?.. Şimdi açın bakın birtakım gazeteteri, manşetlerde Cum- hurbaşkanı Sezer'i alkışlayan rfadeler göreceksiniz. Sezer'in "hukukadamı" oluşunu vur- gulayan, 28 Şubat'a lanetler yağdıran, "oh olsun" diye destanlar döktüren yazarlar göreceksiniz. Cumhurbaşkanı Sezer, "Anayasa Mahkemesi-. Baş- kanı sıfatıyla " Askeri Şûra ka- rarlarının yargı denetimi dı- şında olmasına karşı çıkıyor- du. Cumhurbaşkanı sıfatıyla son şûra kararlannı imzalayın- ca Sezer'i "hukuka karşı gel- mekte"suçlayanlar, şimdi me- mur kararnamesini geri gön- derdiği için "işte hukuk ada- mı" diye alkış tutacaklar. Ve zafer naraları atacaklar. Neden zafer naralan? Ne- ye guveniyorlar? Yoksa Meclis'e mi? Mec- lis'teki çoğunluğa mı? Mec- lis'ten böyle bir yasanın geç- meyeceğıne olan inançları- na mı? Türban, Meclis'e bir bayrak gibi dikildiğinde nere- deyse sıralann altına saklana- cak kadar pısanlara mı? Cumhurbaşkanı, Askeri Şû- ra karariannı onaylayıp memur kararnamesini reddetmesi- nin açıklamasını herhalde ya- pacak durumdadır. Ama şim- di asıl merak edilen, koalis- yon hükümetinin ne yapaca- ğıdır? "Ben elımden geleni yap- tım ama olmadı, işte gördü- nüz Sezer onaylamadı" diye- bilir. "Nereden bileyim karama- menin anayasaya aykın oldu- ğunu?" da diyebilir. Hükümetin işi zor... Cumhurbaşkanı ile MHIi Gü- venlik Kurulu'nu karşı karşı- ya getirip aradan sıvışmakla iş bitmiyor. Yeni bir yasa ta- sansı hazırlayacaksın, ortak- ları ikna edeceksin, komis- yonlardan geçireceksin, ge- nel kurula indireceksin, oyla- tacaksın, kabul ettireceksin... Olacak iş mi? "Ben de yapmam, olur bi- ter" demek de zor. Hani, şu mezariığı olmayan köydeki adam gibi... Aslında sorun ne kanunda, ne kararnamede... Sorun de- rinde. 1923'ün rövanşını almak isteyenler gelmiş cihane.. hukuk bahane. [email protected] KİM KİME DLM DUMA BEHÎÇAK behicak(3 turtc.net Ç l Z G l L İ K KÂMİL MASARACI H A R B t SEMtH POROY [email protected] _ ^ _ ^ ^ o--- r 1 J V " •' . . - - , ' . . KEDİ LEVO APTÜLIKA • TÜRK KALP VAKFI "Çocuk Kardiyolojisi" Türk Kalp Vakfı kalitesi ve titizliğiyle hizmetinizde , 19MayısCd.No:8Şişli/ISTANBUL Tel: (0 212) 212 07 07 (pbx) Faks:(0212)21268 35 TARlHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 9 Ağustos TfC/NC/ATVM FELAKE7L' S'TS BUGÜN, JAPONVA'NIN NA6ASAUKOl TİNE ATOM BOM&ASI ATIL04! AM&tiKA SİK- L£ŞlK OeVLETt£Kİ, JT. OÜNYA SAVAŞl'NtN SOULAfilMDA, HÂL O/BEMEH JAPoNVA'Yt TBSÜM OLMAYA -ZORLAMAK İÇİN IKI ATOM 8OMBASI PATLA7TI. ABD SAŞICANI HARJİY S TRUMAH'tN KARARIYU\ HİROÇIMA'YA AT7LAAJ İLK ATOM BOtABASlNIM OLAĞAAJ DIŞI YIKIMiNDAM ÜÇ- GUN SON8A, PLU. TONYUM'OAM YAPILMtŞ İKİNCJ BOMSA PA NAGASAtU'YE AT7LIYO&DU. "Ç/flHAAI ADAIA"(FAT MAN) ADI VERlLEN,* MET- KB &OYUHPA, SSİN KİLO AĞtltLlğ/MOAKİ BOMSA, HAGASAKİ 'Y/ 77IMAMEA/ YtKlYOZ, İLK ANÖA 4C 8İN KtŞlYt OUMJZÜYOKDut PANO DENtZ KAVUKÇUOGLU Mustata Sarıgül'ün Kravaü Güler Kazmacı'nın Posta'daki köşesinde, adı- nın hayvan cinayetlerine kanştığını okuduğumda aklıma nedense son gördüğümde boynunda dik- katimi çeken o san kravatı gelmişti Mustafa Sa- ngül'ün. Siyah takım elbisesine çok yakışan, özenle bağlanmış güzel bir kravattı... Zaten her zaman şık giyinen bir belediye başkanıydı Sayın Sarıgül. Çalışkan bir insandı aynı zamanda. Ko- nuşmaiarına o gün kulak misafiri olmuştum. Şiş- li'ye nasıl, yirmi dört saat gibi inanılamayacak bir sürede bir park kazandırdığını anlatıyordu. Çev- resindekilerövgülü sözlerle bu başansını paylaş- tıkça, bundan mutlu oluyor, mutluluğu sesine yansıyordu... Anlaşılabilir, hak edilmiş bir mutlu- luktu... Dinamik, şık, çalışkan, başanlı ve mutlu bir yerel yönetici resmi olarak belleğime yerleş- mişti Mustafa Sangül, boynundaki san ipek kra- vatıyla... • • • Son aylarda Istanbul'un çeşitli ilçelerinde ye- rel yönetimlerin toplu hayvan kıyımlanna hız ver- diğini duyuyor, kimi yerierde de bu cinayetlere ken- dimiz tanık oluyorduk. Belediye ekipleri, sokak- ların insansız saatlerinde -çoğu kez sabaha kar- şı- geliyoriar, aç sokak hayvanlanna, köpeklere, kedilere zehirii et yediriyorlardı. Kasılarak, titre- yerek, köpürerek, kan kusarak can veren hayvan- lar sonra çöplüklerde yakılıyordu. Kimi ilçelerin "it- laf ekipteri" ise özel tüfekler kullanıyoriar, uzak- tan attıklan iğnelerle hayvanları uyuşturuyoriar- dı. Insan canı-hayvan canı aynmının yapılmadı- ğı, canın "can" olarak kutsandığı, insan haklan kadar hayvan haklarının da toplumda saygı gör- düğü uygar ülkelerde bu yöntemle sokaktan top- lanan hayvanlar özel barınaklara gotürulüp daha sağlıklı yaşam koşullanna kavuşturulurken, biz- de, uyuşturulmuş kediler, köpekier çöp kamyon- lanna atılıyor, kamyonun içinde, çöp presinde sı- kıştınlarak öldürülüyordu... • • • Insan bunu nasıl yapabilir, sorusunun artık pek kolay sorulamayacağı bir yere gelip tıkandığımız bir ülkede yaşıyorduk ne yazık ki... Cezaevlerin- deki hükümlülerın kollarının inşaat makineleriyle kopanlıp sokak köpeklerıne atıldığı, tutukluların dizlerine çivi çakıldığı; analann üç-beş tapu uğ- runa evlatlarını öldürtmek ıçın tetikçi tuttuklan ül- kemizde bu soru anlamsız geliyordu kulaklara... Ama tüm bunlara rağmen bir farklılığı, bir aynca- lığı vardı, olmaiıydı Sayın Sarıgül'ün. Cahil bir bul- dozer sürücüsü, emir kulu bir cezaevi görevlisi, gözünü para hırsı bürümüş bir katil değildi ki o... Hem "insani" hem de "siyasi" olarak farklı bir yerde duruyordu. Kendilerini hâlâ ağa babalan- nın köyünde sanan, astığı astık kestiği kestik, "hayvanlık kompleksleri"nin acısını hayvanlardan çıkarmaya çalışan "maganda "lardan gözle görü- lür bir farklıhğı, övünebileceği işleri ve boynunda son derece şık bir kravatı vardı onun... "Galata- saraylıiık" gibi seçkin bir kimliğe de sahipti üste- lik... Peki, nasıl oluyordu da "adamlan" gece ya- nlan, onun ilçesinin sokaklannda masum hay- vanları canlı canlı kamyonlara atıp preste sıkıştı- rarak öldürebılıyorlardı? Kol koparan buldozer sürücüleri, dizlere çivi çıkan görevliler, gözü dön- müş evlat katilleri dışında kim, hangi "insan" bu cinayetlere sessiz kalabilirdi? O nasıl kalabiliyor- du? Güler Kazmacı, "Size bu vahşetisoran hayvan- severbirine 'haberim yok' demişsiniz" diyor, Şiş- li Belediye Başkanı'na. Gerçekten haberi olma- yabilir miydi Başkan'ın kendı adına işlenen bu ci- nayetlerden? Olmayabilirmı sahiden? Gerçekten haberi yoksa, -kı dileriz öyledir- o zaman bugün- den tezi yok, hemen şimdi bir şeyler yapabilir, dur- durabilir mi bu cinayetleri? Durdurmak ister mi? • • • Ama eğer haberi var da bir şeyler yapmıyorsa ya da zaten o istediği için işleniyorsa bu cinayet- ler, o zaman ne söyleyebiliriz kı Sayın Başkan'a? Bir çöp kamyonunun presinde etleri patlayarak, kemikleri ezilerek yok edilen canlılaryüreğini acıt- mıyor, sızlatmıyorsa, ne diyebiliriz ki ona biz? Ne gelir elimizden? "Kravatın kan görsün!" diye bed- dua edecek halimiz yok ya... Hem "kan" kırmızı- sını kaldırmaz ki o güzel san kravat... Faks:0212-723 84 97 (e-posta: [email protected]) 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 F 2 3 4 5 6 7 8 I I I I I I ! I 111n 9 E B U L M A C A SEDATYAŞAYAN SOLDAN SAĞA: U Sözcüklenn hem bıçımsei hem anlamsal tanhıni ele alan dilbılgisi dalı 2/ Bir taşınma- zın üstündeki mülkiyet hak- kını gösteren belge... Ayak dıreme. 3/ Iran'ın plaka işareti... Ham ipekten yapıl- mış astarlık kumaş... Neodim elementinın simgesi. 4/ Eti lezzetb 2 birbalık..."—çıkınca 3 ortaya mazi sılinmeh" 4 (Tevfik Fikret). 5/ Ba- 5 ğırsaklar... Sipersizşap- Q ka 6/Brezilya'yaözgü y birdansvemüzik...Kâ- fi lın su buğusu. 7/ Sü- merlerde sağlık tann- 9 çası... Alevi-Bektaşi ozanlannın tarikatlanyla ılgili şiirlerine venlen ad. 8/ Afrıka'da bir ülke... File şek- linde örgü. 9/ Bir sanayi dah ile ilgilı yapım yöntem- lerini, kullanılan araç, gereç ve aygıtlan kapsayan bd- YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Ankara'nın bir ilçesı. II Balık yumurtasıyla yapı- lan bir meze... Germanyum elementinin simgesi. 3/ Ka- lın bükülmüş sicım... Güzel ve iri çıçeklı bir süs bit- kisı. 4/ "— EroğlıT: Halkmüzıgı sanatçımız... Alman- ya'nın, 1 Ocak 1991 tanhine kadarkı başkentı. 5/ Es- kibirağırlıkbirimı... Bırnota. 6/Dokutelı... "Bırma- sal meyvesi gibi paylaştık / Mehtabı kınlmış — uçla- nndan" (A.H. Tanpmar). 7/ Bir sayı... Irin bırikimi. 8/ Tekerleğin lastik takılan bölümü... Bir kimsenin başkalannda bıraktığı izlenim. 9/ Gözkapağının ke- narında çıkan küçük çıban.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle