17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 AĞUSTOS 2000 CUMARTESİ OLAYLAR VE G O R U Ş L E R [email protected] Sorun Sadece Rektör Seçiminde mi? Prof. Dr. Ahinet ÇELİKKOL Ege Üni. Psikiyatri Ögretim Üyesı O rtayaçıkışındanbu rece, tartışmalar devam edecektir. yana tartışılan YÖK Yasası, son olaıak Dokuz Ey- lül Üniversitesi rektör seçimiyle gündeme geldi. Umalım ki bu ge- lişimin, ülkemizin ve tabii YÖK'ün demokratikleşmesine katkısı olsun. Tartışmalar daha çok rektör seçi- mine odaklandıgı için, önemli bir- çok konunun gözden kaçtığı görû- lüyor. Öyle bir hava oluştu ki, YÖK, bi- raz demokratik davransa ve en çok oy alan üç adayı cumhurbaşkanı- nın onayına sunsa sonın kalmaya- cak. Bu konuya birçok yönden iti- raz edilmelidir: 1) En çok oy alan aday, seçmenin iradesini temsil etmeyebilir. Öyle ör- nekler vardır ki en yüksek oyu alan aday, en çok oy alan 2 adayın katı- lımıyla yapılacak ikinci tur seçim- de, ikinci sıraya düşebilir. Aynen belediye seçimlerinde olduğu gibi. Neden, seçmenin gerçek iradesini yansıtacak iki dereceli seçim yapıl- maz? 2) Bu da yapıldı diyelim. Rektö- rün olağanüstü yetkileri olduğu sü- Çünkû demokrasi, sadece en çok oy almış kişinin rektör atanmasıy- la bitmiyor. 3) Üniversite sadece rektörden oluşmuyor. Bunun yanında dekan, bölûm ve anabilim dalı başkanı se- çimleri var. Şimdiki durumda, de- kan, rektörün önerdiği üç aday ara- sından YÖK taranndan seçiliyor; di- ğer deyişleantidemokratikpiramit, ve keskin hiyerarşi gene devam edi- yor. Gerçi bazı değerli rektörler, bu atama haklannı kullanmayıp seçi- me başvuruyor, fakat bu konunun da kurala bağlı yani yasa gereği ya- pılması gerekir. Ve tabii, en çok oy alan adayın değil, gerekirse ikinci tur seçime başvurularak çoğunluk oyu alan adayın dekan atanması ge- rekir. Son tartışmalarda, YÖK yan- lılannın ana savunma dayanağı, yö- neticinin, yönetilenler tarafından seçilmesinin sakıncalanydı. Aslın- da bu savunma, bir mantık oyunu ya da saptırma gibi görünüyor. Yu- kanda değinildiği gibi, YÖK'ün tek kusuru rektör seçimi değildir; üni- versiteler, YÖK'le birlikte yanhş bir yönetim yapılanması içine gir- miştir. 12 Eylül 1980 öncesine gi- dersek, o zamanki adı "kürsû" olan "anabilim dab" başkanı seçimi, fa- kültenin tüm ögretim üyelerinin oy kullandığı fakülte kurulunda yapı- lırdı. YÖK sonrası, bir süre, anabi- lim dalı başkanı atama ile getirildı. Bu arada trajikomik olaylar da ya- şanmadı değil. Bazı rektör ya da rektör yardımcılan, kendi kendile- rini dekan ve/veya anabilim Başka- nı olarak da atadılar. Anabilim dalı başkanının fakül- te kurulunca seçilmesi, seçilen-se- çen arasındagelişebilecek sakınca- lan önlüyordu. Ancak YÖK Yasa- sı, bu kuralı bozdu. Anabilim dalı başkanı, sadece o anabilim dalının ögretim üyelerince seçilmeye baş- landı. 1) Diyelim, anabilim dalındaki dört ögretim üyesi, başkanını seçi- yor. Diyelim, iki aday var ve sonuç- ta biri seçiliyor. Bu durumda her tek oy seçimi belirleyebilmektedir. Bir kişinin oyunu değiştirmesi, baş- kanın durumunu zorlaştıracaktır. Bunun sonu, anabilim dalının bö- lünmesidir ve bu tür olaylar sıkça yaşanmaktadır. Aslına bakıhrsa, yöneticinin, yö- netilecek kişiler tarafından seçimi- nin sakıncalan işte burada, dar çer- çeveli anabilim dalı başkanlıklann- da ortaya çıkmaktadır; rektör seçi- minde degil. Bu bakımdan, rektör- lük seçimini bu yönden sakıncalı bu- lanlar, önce anabilim dalı başkanı seçimine eğilmelidir. 2) Seçim öncesi, kürsü içinde ola- ğanüstü tavizler verilmekte ve bu- nun sonucu, olağan durumlardaya- pılmaması gereken uygulamalar ya- pılmaktadır. 3) Nasılsa anabilim dalı başkanı seçilen kışi, koltuğunu koruyabil- mek, daha doğrusu "kürsüsÜDÜ* istediği biçimde yönetebilmek için kendine ek destekler sağlamak zo- runluluğunu hissedecektir. Bunun en kolay yolu, yeni "oy"lar bulmak- tır. Bu da genellikle, yardımcı do- çent ataması ile yapılır. Yarduncı doçent olmak için doktota (npta uz- manlık) almış olmak yeterlidir; za- man sınırlaması da yoktur. Bunla- n söylerken, yardımcı doçentlerin büyük çoğunlugunun, bileklerinin hakkıyla bu unvanı elde ettikJeri belirtilmelidir. Fakatbazı ömekler- de, yardımcı doçent atamalannın sadece oy kaygısıyla yapıldığı da gerçektir; bu durum, bir tür tt dev- şjrme oy" icadıdır. 4) "Dev^inneoy" icadı, dekan ya da rektör tarafından da uygulama- ya konulabihr. Örneklemek gerekir- se: bir anabilim dalında 7 ögretim üyesi vardı. Dekan bu kadrodan memnun değildi. O kürsüye 7 yar- dımcı doçent atadı. Bunun için kür- sünün görüşünü almadı. Yeni yar- dımcı doçentler, kürsü yönetinüni değıştirmek için seçilmiş kişilerdi. Atamalar tamamlandı, yeni bir baş- kan adayı çıktı ve seçimi kazandı. Sonra kürsü bölündü. Kürsünün eski uzmanlan, kendilerinin yar- dımcı doçent yolunun kapandığını düşünmeye başladılar; çünkü bu kadrolar da doldurulmuştu. Eski kürsü yönetimi, antidemokratik bir darbeyle devrilmişti. Bütünde demokrasi olmadıkça, dorukta (zirvede) demokrasi olma- sı sorunlan çözemez. Bu bakım- dan, sadece rektör seçimlerini de- mokratikleştirmenin yeterli olma- yacağı, hatta aldatmaca olacağı ka- bul edilmelidir. Ama gene de, Do- koz EylûlÜniversitesi rektörlük se- çimiyle konunun ulke gündemine gelmesi, yararlı olmuştur. Üniversitelerin demokratikleşme- sinde, kürsü kurulu, fakülte kurulu ve öbür kurullann göstermelik de- ğil, gerçek anlamda görev yapma- sı aynca ele alınmahdır. "Kanun Hükmünde Kararname!.." Amacı: Şeriatçı, bölücü memurlann dev- letten maaş almasını önlemek... Erbakan iktidannda devletin pek çok yerinde Refah yanlısı insanlann atandığı- nı biliyoruz. Daha sonraki yıllarda işbaşı- na gelen hükümetler bu alana dokunma- dılar. Ama şimdi ülkeye egemen olmak is- teyen cumhuriyet düşmanlan, 'demokra- si, özgürtük, insan haklan' adına kıyame- ti kopanyoriar! Hükümetin bu türyetkililer- le donatılmasının yanlışlığı üzerinde duru- luyor. CHP lideri öymen bile "Bu hükü- metin bu kararname ile neleryapabilece- ği bilinmez" düşüncesinde... Doğal olarak Faziletçiler, en başta Ku- tan ve şeriat yandaşı kişiler, gazeteler vb. örgütler, KHK'ye karşı dirençli birsavaşım vermekteler. Iş, Cumhurbaşkanı'nın ona- yına kalmış görünüyor. öyle bir konu ki ne yandan baksan tartışma götürür! Niyet iyi, ama uygulama nasıl olacak? Kurunun ya- nında yaş da yanarsa, şeriatçılan, bölücü- leri devlet kadrolann- dan uzaklaştıracağız diye, hükümettekile- re partizanca davran- ma yetkisi vermek iyi mi, kötü mü? Biliyoruz ki Türkiye Cumhuriyeti'ni Ata- türk devrimlerinin çiz- gısinden koparmak için yıilardır büyük ça- ba harcayanlar var. Toprak attından çıkanlan ceset yığınla- n, ülkenin her yerindeki irtica kalkışmala- n, açık açık Atatürk'e ve anayasal düzene en çirkin sözlerle saldınlar, günümüzün gerçekleridir. Anayasadaki, Ceza Yasası'ndaki koru- yucu maddeleri ortadan kaldırmayayöne- lik çabalar, gözümüzün önünde yaşanı- yor... Dillerde, yazılarda hep "insan hakla- n, demokrasi". Ama istedikleri gerçekte insan haklan ve demokrasi değiüTlk fırsat- ta bütün bunlan yok edip şeriat düzenini EVET/HAYIR OKTAY AKBAL KHK Üstüne. . . kurmak!.. Bir zamanlar, Avrupa'ya, Batı uygarlığınasöven- ler, şimdi onlarası- ğınmak istiyor. Ba- tılıpapazlar Erba- kan 'ı hapisten kur- tarmaya çalışıyor, evine kadar adam gönderip destek veri- yor... Hepimizin belleginde yaşıyor Erba- kan takımının Batı uygarlığına karşı yaz- dıklan, söylediklen!.. Şimdi el açmış, o nef- ret ettikleri Batılılardan memamet ve yar- dım dileniyorlar! Hiç sıkılma, utanma, geç- mişte dediklerini anımsama diye bir şey yok!.. Bazı aydın bilinenlerimiz de KHK'ye kar- şı çıkmaktalar. Onların dillerinde de "insan haklan, demokrasi" sözleri var. Boyleleri şeriatçı kişi ve örgütlerin yıilardır hangi amaçla davrandıklannı görmezlikten ge- liyoriar, şeriatçılara bilerek destek oluyor- lar. KHK uygulaması elbet dürüst, yansız ve Cumhuriyetin temel felsefesine uygun biçimde olmalıdır. Benim korkum devtet da- irelerinden uzaklaştınlan gericilerin, bölü- cülerin yerini ülkücü takımın alması!.. Da- ha şimdiden MHP'nin elindeki bakanlıklar- da partizanca atamalar, işten uzaklaştır- malaryaşanıyor. DSP-MHP-ANAP iktida- n şeriatçılan uzakJaştırayım derken herye- re kendi yandaşlannı atama hırsına kapıl- masın! Bakıyorum, KHK'ye en çok karşı çıkan- lar, bu yasanın kendilerine uygulanaca- ğından çekinenterdir. Oysa Atatürk Cum- huriyeti'nin temel ilkelerine düşman değil- sen, laik ve demokratik düzeni yıkmak he- vesinden uzaksan, neden bu korku? Ay- nı ayıklama işini yıilardır askerler yapıyor. Sivil kesimdeki zararlı otlan temizlemek, ül- ke yaran doğrultusunda uygulanırsa bun- dan ülkemiz kazançlı çıkar. Ama dedığim gibi yansız ve dürüst bir biçimde uygula- nırsa!.. r t 5 ıxrr -1 l : ~: «"> v! t , 7 4 .,*• •»' • PENCERE Rektörlük SavaşlarıL 2O'nci yüzyılın ilk çeyreğinde Türkiye'de evren- sel anlamıyla bir 'üniversite' yoktu. Osmanlı döne- minde kurulan 'Darülfünun'u Prof. Ernst E. Hirsch şöyletanımlıyor "... ilahiyat, edebiyatve doğa bi- limlerini içeren üç medreseden ibaret biryükse- kokul niteliğindeydi." Peki, üniversiteyi kim kurdu?.. Dinciler, enteller, numaracılar yine kızacaklar; ama ne yapalım ki sorunun yanıtı açık seçik: Mustafa Kemal kurdu!.. • 1933te HitterAJmanyası'ndan aynlarak Türkiye'ye genç Cumhuriyet'in çağnlısı olarak gelen Prof. Ernst E. Hirsch'in bu alanda kapsamlı bir ıncele- mesi var. Zamanın Milfi Eğitım Bakanı Hasan ÂJi Yûcel, Hirsch'ten "Dünya Ünıversiteleri ve Türki- ye'de Üniversitenin Gelişmesi" konusunda ince- leme yapmasını istemiş; Alman bilim adamı diyor ki: "Ancak bu çalışmamın sonucunda ilk Türk üni- versitesi olan Istanbul Üniversitesi açılışının tari- hi anlamını öğrenebildim." Üniversitenin kuruluşu 'Aydınlanma Devrimi'nin gereğiydi. 1932 yılında Isviçre'den Prof. Albert Malche çağnldı. Malche'ın saptaması: "Üniversf- te denınce akla bılimsel düşünce metodunu öğ- reten bir kurum gelmelidir." Peki, 'Darülfünun' neydi?.. Prof. Hirsch "Anılanm" adlı kitabında (TÜBİTAK Yayınlan) önemle altını çiziyor "... 1933 yılında egemen olan ilke, meslekyük- sekokulu değil, Türkiye'de Batı Avrupa Üniversi- teleri'nin ayannda, gerçeği araştıran ve derinleş- tiren, bilgiyi toplayan, düzenleyen, çoğaltan ve yayan bir bilim yuvası niteliğinde bilim kurumu kurmaktı." • Amaca ulaşıfabildi mi?.. HayırL Çok partili rejimde dincilik "karşıdevrim" niteli- ğiyle ağır bastı; Türkiye evrensel ölçütlere göre bi- limde yaya kaldı; üniversiteyi 'Darülfünun'açevir- mek isteyenler çoğu yerde amaçlanna ulaştılar. 2000'lerin Türkiyesi'nde 50'yi aşkın -sözüm ona- üniversite var. Nasıl oldu bu?.. Çok partili rejimde Başbakan Menderes'ı Ana- dolu halkı nasıl karşılıyordu: "-Fabrika isteriz!.." • • Kimi yerde fabnka açıldı; ama, sanayileşme dev- rimi gerçekleşemedı. Son on yılda başbakanlan Anadolu'da halk na- sıl karsıladı: "- Üniversite isteriz!.." Üniversiteter açıldı; ama, temel amaçtan yoksun- luk, bu kurumlan bilim odaklan olmak yerine çıkar yuvalanna dönüştürdü; dincı ya da ülkücü üsleri iş- levini üstlendiler sözde üniversiteler... Rektörlük savaşlan bu nedenle kızıştıkça kızışa- cak... • Rektörlük savaşlannın ne hukuk mantığı var, ne de bilim mantığı... Gerçek bir bilim adamı için rektörlük koltuğu ne yazar ki?.. Ama rektörlük koltuğu "para-politika-saltanat- fa!/cfref"tahtınadönüşmüşse, dinciler, ülkücüler, bil- mem necıler ortalığı elbette birbirine katacaklardır. Pazar ola!.. { . * ' € T.C. KADIKÖY3. ASLİYE HUKÜK HÂKİMLİĞt'NDEN Dosya No: 999/745 Serpil Bûlte tarafından Numan Yalçın Bülte aleyhine açılan boşanma davası sonunda, Istasyon Caddesı Hûseyinpaşa Çıkmazı Özlem Apt. No: 27/10 Kızıltoprak-/ Kadıköy adresınde mukıın dava- lının adresi bılinmedığınden kendisine ilanen tebiıgat ya- pılmış olup, S.6.2000 tanhli oturumda, Istanbul Fatih Muslahattın Mahallesı, Cılt No: 0026, Kütûk Sıra No: 0847'de nüfusa kayıtlı Fahrettin ile Neziha'dan olma 26.9.1953 dogumlu Numan Yalçın Bülte ile Sûleyman üe Fatma'dan olma 3 12.1948 doğumlu Serpil Bûlte'mn bo- şanmaianna, 710 000.-TL ılam harcı, 5.470.000.-TL yar- gılama gıden ve 45 000.000 -TL ücretı vekâletm davah- dan tahsıüne ve rnüşterek çocuk Kubilay Bülte'nin vela- yetmın anneye tevdiine, her hafta cumartesi günlen saat 10.00'dan 18 00'e kadar aynca dını ve milli bayramlann 1 gûnlen saat 10.00'dan 1 $.00'e kadar yine okullann ta- tıl olduğu temmuz ayının 1. gününden 30. gûnü akşamma kadar baba yanında bırakılmak surctıyle şahsı mûnasebe- tın tesısıne karar verilmistır. İlan tanhinden ıtıbaren kanu- nı süre ıçınde temyız edılmedığı takdırde hükmün kesın- leşeceği tebüğ yenne kaim olmak üzere ılan olunur. 20.6.2000 Basın. 43086 TC SİNCAN ASLtYE HUKUK HÂKtMLtĞt'NDEN Esas No: 2000/380 Sincan Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 11.7.2000 ta- rih ve 2000/380 esas, 2000/591 karar sayılı ılamı ile Çankın ili, Şabanözü ilçesi, Karaören köyü, cılt 14, kü- tük 5'te nüfusa kayıtlı Abıdın oğlu Fadik'ten olma 24.7.1973 doğumlu Oktay Nalbat'uı nüfusta Nalbat olan soyismı Nalbant olaıak düzeltümışnr. İlan olunur. 28.7.2000 Basın: 43627 TC SİNCAN ASLtYE HUKUK HÂKİMIİĞİ'NDEN Esas No: 2000/375 Sincan Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 4.7.2000 tarih ve 2000/375 esas, 2000/548 karar sayılı ilamı ile Çan- kın ili Şabanözü ilçesi, Karaören köyü, cilt 0014, say- fa kütük 0005'te nüfusa kayıtlı Abidin ve Fadik'ten ol- ma9 5.1972doğumluOnurNalbat'ınsoyismiNalbant olarak düzeltihniştir. İlan olunur. 31.7.2000 Basın: 43629 TC SİNCAN ASLtYE HUKUK HÂKİMLtĞl'NDEN Esas No: 2000/377 Sincan Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 4 7.2000 tarih ve 2000/377 esas, 2000/549 karar sayılı ilamı ile Çan- kın ili, Şabanözü ılçesı, Karaören köyü, cilt 0014, kü- tük 005'te nüfusa kayıtlı Yaşar ve Hatıce'den olma 20.1.1944 doğumlu Abidin Nalbat'ın nüfusta Nalbat olan soyismı Nalbant olarak düzeltihniştir İlan olunur. 31.7.2000 Basın: 43625
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle