Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
-4 AĞUSTOS 2000 CUMA CUMHURİYET SAYFA
DIZI
Snav sonuçlan
açıklandı
• ANKARA (AA) -
2000 Kurumlara Bağlı
Meslek Liseleri
Sınavı'nın sonuçlan
açıklandı. Sınav
sonucunda ilk üç sırayı
Konya'dan katılan
öğrenciler elde etti. 14
bin315 öğrencinin
katıldığı sınavda, Adalet
Bakanlığı'na bağlı 3
meslek lisesine 206,
Tanm ve Köy tşleri
BakanlığYna bağlı 20
meslek lisesine 800,
Başbakanlık Meteoroloji
Işleri Genel
Müdürlüğü'ne bağlı
meslek lisesine 46
öğrenci yerleştirildi.
Sınav sonuçlan,
www.meb.gov.tr ve
www.egitek.gov.tr
Intemet adresleri ile,
(0312)497 41 99,212 80
52 (4 hat) numaralı
telefonlardan
öğrenilebilecek.
Donanma'ya
belgesel
• GÖLCÜK(AA)-
Türk Donanmasrnın
kunıluşundan günümüze
kadar geçirdiği süreci
anlatan bir belgesel
hazırlanıyor. Edinilen
bilgiye göre, bir
bölümünün yurtdışında
çekileceği belgesel,
Donanma'nın faaliyetleri,
katıldığı savaş ve
tatbikatlann yaşayan
tanıklanyla anlatılacak.
Yaklaşık 1 yılda
tamamlanması planlanan
belgeselin, televizyon
kanallannda gösterime
gireceği öğrenildi.
CanYüceliçin
şenlik hazıplığı
• DATÇA(AA)-Datça
Belediyesi, geçen yıl ölen
şair Can Yücel'in anısına
şenlik düzenleyecek.
Datça Belediye Başkanı
Erol Karakullukçu, 18-21
Ağustos tarihleri arasında
düzenlenecek etkinliğe
"Can şenliği" adını
vereceklerini belirterek,
etkinligin odak noktasını
şiirin oluşturacağını ve
her yıl yineleneceğini
söyledi.
Turgutreis
Göteük'te
• GÖLCÜK(AA)-
Japonya'nın Kushimoto
kentinde düzenlenen
Ertuğrul Fırkateyni
faciasının 110. yıldönümü
anma törenlerine katılan
TCG Turgutreis
Fırkateyni, 102 günlûk
seferini tamamlayarak
dün Gölcük'teki üssüne
döndü. 21 bin 598 deniz
mıli yol kateden
Turgutreis, 9 ülke ve 14
liman ziyaret etti.
Fırkateyni Japon
Imparatorluk ailesinden
prens Mikasa da ziyaret
etti. Çin'ı ziyaret eden ilk
Türk savaş gemisi olan
Turgutreis, ABD'nin
Pasifık Filosu'na bağlı
USSKitthawkUçak
Gemisi Grubu, Japon Öz
Savunma Deniz
Kuvvetleri ve Fransız
Hint Okyanusu Deniz
Kuvvetleri ile eğitimlere
de katıldı.
Kyme'de kan
• ALİAĞA(AA)-
Izmir'in Aliağa ilçesi
sınırlan içinde bulunan
Kyme antik kentinde,
ltalyanın Catania
Ünrversitesi'ne bağlı
uzmanlar tarafmdan 1984
yılmdan beri sürdürülen
kazı çalışmalannın bu
yılki bölümü başladı. Kazı
heyetine başkanlık eden
Ord. Prof. Dr. Sebastitana
Lagona, "Türkiye bir açık
ha\a müzesi niteliğindedir,
kıymetinın bilinmesi
gerekıyor" dedi.
'Kaçında ezilmeyinbari'ÇAĞDAŞ VE GELENEKSEL
'Koyun Sahiblne. ,
Ben de Yoluma'
7
oksul bir Alevi, komşusunun ko-
yununu çalıp bir güzel afiyetlen-
miş. Sağlığında koyunu çaldığını
sürekli inkâr eden Alevi, komşusuyla bir-
likte öldükten sonra. Allah'ın huzurunda
buluşmuşlar. Allah, çalınan koyunun he-
sabını sorunca Alevi yine ınkâra kalkış-
mış. Allah, inkârcı Aleviyi azarlamış:
- Boşuna inkâr edersin. Bılmez misin ki
ben her şeyi görürüm.
Alevi itiraz etmış:
- Yüce Rabbim, siz hem hâkim hem
savcı olamazsınız. Hem suç isnat edip
hem de karar verirseniz bu yargılama adil
olmaz.
İtiraz üzerine Allah, koyunun getiril-
mesini emretmiş. Koyunun da orada oldu-
ğunu hesaba katmayan Alevi sormuş:
- Koyun da mı burada?
Allah gülerek yanıt vermiş:
- Elbette burada. Bütün canlılar gibi
ölünce o da buraya geldı.
Koyunun da orada olmasını kendisı içın
bir kurtuluş umudu olarak gören Alevi,
sevinçle ellenni çırpmış:
- Yüce Allahım, madem ki koyun da
burada. Koyunu ver sahibine, benim de
yakamıbırak.
Blzden Celen Olmaz'
irkaç Alevi, kente inmiş. Dolaşır-
larken öğlen ezanı okunmaya baş-
lamış. Bir camide bitmeden diğe-
rinde başhyor, ezan uzadıkça uzuyormuş.
Aynı sözleri duymaktan bıkan bır Ale-
vi, başını minareye doğru kaldırarak ba-
ğırmış:
- Boşuna uzatma, bizden sana gelen ol-
maz!
Kör Değil Ya!'
B
azı Alevi köylerinde eskiden Sün-
nilere karşı savunma anlayışından
olsa gerek aralanndan birini Lur-
banlık koyun gibi seçerek Kuran kursla-
nna yazdınrlardı. Bu nedenle tek tük de
olsa her köyden bir, bilemedin iki kişı Ku-
ran'ı hatmetmiş, hafiz ya da imam olacak
kadar işi ileri götürmûştür. lşte Malatya
Akçadağ'da da Alevinin biri dini eğitim-
den geçmiş ve imamhk yapacak düzeye
ulaşmıştır. lşsiz kaldığı için bir Sünni kö-
yüne imam arandığını duyarak başvurur.
Gerçek adını ve köyünü gizler. Ali olan
adını Osman olarak değiştirir ve işi kapar.
Bir gûn köyden birinin çocuğu böğürtlen
yediği için babası çıkışır:
- Onu yeme, haramdır.
Bunu duyan komşusu itiraz eder:
- Yesin canım ne olacak, meyvedir.
İki komşu "haramdır, helaldir" tartış-
masını bir sonuca bağlayamaz ve sonuç-
ta köyün imamına sormaya karar verirler.
Imama gidip sorulur. İmam da bunun gü-
nah olamayacağını söyler. Çocuğun baba-
sı ise "HaranMhr" dıyerek inadını sürdü-
rür. İmam neden haram olduğunu sorun-
ca inatçı köylü açıklar:
- Haramdır, çünkü Hazreti Ebubekir
Efendimiz, böğürtlenin yanından geçer-
ken hırkası takılır ve yırtılır. O nedenle ha-
ramdır! ••
lmamın Kızılbaşlılığı tutar.
- Yahu gardaşım, böğürtlenin günahı
ne? Ebubekir kör değil ya, biraz öteden gi-
deydi.
'Mala Davara
zararı Var mı?'
j r ^ " öyünden hiç çıkmadığı için cami
§C nedir bılmeyen Dersimli bir Ale-
J. V- vı. koyunlannı satmak üzere Ela-
zığ'a ıner. Öğlen vakti koyunlanyla hay-
van pazannda beklerken birden minare-
den yükselen ezan sesi karşısındapaniğe
kapılır. Bir yandan ürken koyunlannı top-
lamaya çalışırken yoldan geçmekte olan
bırıne seslenır:
- Bra hele söyle, bu adam niye böyle ba-
ğınr?
- Ne bağırması gardaş, adam ezan oku-
yor.
ÇAĞDAŞ ALEVİ FIKRALAR!
- Yav! Bu ezan dediğin şeyin mala da-
vara zaran var mıdır?
- Git işine be hemşerim, ne zaran ola-
cak!.
- Eyi o zaman bağırsın bağırdığı ka-
dar...
'Kaçın da Ezilmeyin Bari'
1 T seğiıun ayağı kayıp tam uçurum-
r i dan yuvarlanacakken kuyruğun-.
*
J
dan yakalayan Alevinin biri baş-
lamış ululan çağırmaya.
-YetişYaAli!
- Yetiş Ya imam Hüseyin!
Eşeği kurtaramayuıca son bir umutla
Hızır'a çağırmış.
- Yetiş Ya Hazır!
Yalvarmalan sonucu değiştirmemiş.
Eşeğin ağırlığına daha fazla dayanamayan
Alevi, kuyruğu bırakırken bu kez çağır-
dıklannın hepsine seslenmiş:
- Eşeğimi kurtaramadınız, bari kaçın
da altında kahp ezilmeyin.
*
Hacıbektaşlımn Derdi Yok1
Tk Tevşehir'in Hacıbektaş ilçesi Kapadokya bölgesi-
I\l nin yambaşmda, verimli arazileriyle bölgenin
JL V adeta zahire ambandır. Kayalık ve bozkırdan olu-
şan diğer üçelerin arazisi ekip biçmeye elverişli değildir.
Bir gûn Avanos'ta kahvede oturan iki arkadaştan birisi
izin isteyerek kalkmak ister.
Arkadaşı itiraz edince gidiş nedenini açıklar:
- Işim var, Hacıbektaş'a gidip un almam gerekiyor.
Bunun üzerine diğeri gülerek söylenir:
- Ulan bayıhyorum şu Hacıbektaşlılara, adamlann ne
un derdi var ne de din...
'Cami Sizin Olsun. Ben Gidlrem'
Tk T"ejat Birdoğan emekli olduktan sonra TRT Istan-
f\l bul Radyosu'danCanEtiü'ninbirprogranunda
JL Y danışmanlık görevi yapar. Program çekimleri
için Şarkışla'ya da uğranır. Şariaşla'da Uk durak ÂşıkVey-
sei'in köyü Sivrialan'dır. Sivrialan'da çekimler yapdırken
Birdoğan da VeyseFin müze olan evinin balkonunda bü-
yük ozanm oğlu Ahmet'le sohbet etmektedir. Bir süre
sonra yanlanna köyün öğretmeni ve okul müdürü çıka-
gelir. Karşılıklı hal hatır sorulduktan sonra hep birlikte
Veyserin mezanna doğru giderler. Yolda karşılanna el-
lerini arkasında kavuşturmuş kasketli biri çıkar. Müdür
ve öğretmen tamştınrlar:
- Hocam bu bey, caminin imamı.
Birdoğan şaşınr:
- Caminin imamı mı, burada cami mi var?
- Maalesef var.
Cami imamı Erzurumlu muzıp bir tiptir. Gençler Bir-
doğan
1
ı, camiyi denetlemekle görevli Diyanet müfettışi
olarak imama tamtmışlardır. Birdoğan'a kendilerini ya-
lancı çıkarmamasmı sıkı sıkıya tembih ederler. İmam,
Birdoğan'ın elini öpmek için eğilir:
- Hoşgelmişsiniz sayuı müfettişim.
"Hoş bulduk" diyen Birdoğan, hemen teftişe başlar:
- İmam efendi ben sabahtan beri buradayım, vakit ne-
redeyse ikindiye vardı; daha ezan sesi duymadım. Ne-
den?
İmam savunmaya çekilır:
- Valla okudum müfettişim.
Birdoğan. "Okumadm" diyerek ısrarını sürdürür. Ezan
okundu, okunmadı tartışması uzayıp giderken İmam, ya-
lanının ortaya çıktığmı anlayıp teslim olur:
- Müfettiş Bey, okumadım.
- Niye okumadın?
- Evde hasta vardi. Aha şimdi gidip ikindiyi okuram.
Müfettişlik görevine ba\ ağı ısınan Nejat Birdoğan. ah-
ret suallerini sürdürür:
- Peki ikindi namazı kaç rekat?
tmam rekat sayısını söyler. Zaten Birdoğan, ikindinin
kaç rekat olduğunu bilmediğınden üstelemez. Bu kez
başka bir soruyla sıkıştınr imamı.
- Alındı rekatı var mı?
- Alındi rekati mi, o da nesı?
tmam böyle bir rekat olduğunu daha önce duymamış-
tır. Hoş, Birdoğan da duymamıştır ama sorar. Bu soru
karşısında ezilip büzülen imam anlatır:
- Beyim boş ver, bunlar zaten bılmez. Ben buraya bü-
yük bir havasınan geldim, kendimi muhtara tanıttım. Bu-
raya bir cami yapmışlar lakın hıç gırmemişler. Alman-
ya'da ölüleri olduğu vakit getirip buraya koyıler, başka
da hiç kapısını bile açmiler. Bu köyde cami sadece ölü
kaldırmaya yarir. Ben ilk günler beş vakit ezan okudum.
Bir sabah da kuşluk vakti sabah ezanını okudum, ındım
ki köyün gençleri caminin kapısında toplanmış. Bana
"Sen ne yapmak istirsen, kör karanhkta bizi niye ayağa
dikirsen" diye çıkıştılar. Ben günde beş vakit ezan oku-
mak zorunda olduğumu söyledim ama bunlar itiraz etti-
ler. "Günde beş vakit ezan mı okunurmuş, günde bi ke-
re oku yeter" dediler. Baktım kı benı dövecekler, eyi de-
dim bundan sonra ben de bir vakit okuram. Ertesi sabah
bütün ezanlan birleştırerek okudum. Köylü yine kapıya
birikti. "l'la biz sana sabah kör karanhkta bizi ay ağa kai-
dınna demedik mi, günde bir vakit okuyacaksın, o da ya
öğleyaikindivaktiolacak" dediler. Yalan yoh, ben de gün-
de bir vakit onu da ikindi zamanı okuram.
Birdoğan kaşlannı çatarak imama çıkışır:
- İmam efendi bu olmadı. Sen Allah'm dediğine değil
de bu Kızılbaşlann dediğine mi bakıyorsun? Alındı re-
katını da kıldırmıyorsun. Bu ne biçim görev anlayışı?
tmam. bir camiye, bir müfettiş edasıyla kendisini sı-
kıştıran Birdoğan'a bakar. Elini cebine sokarak caminin
anahtannı çıkanp Bırdoğan'ın avucuna sıkışünr.
- Çok mu heveslisen, aha cami aha sen. Git beş vakit
oku, alındı rekatını da kıldır. Bunlan da götür ha! Sen
oku bunlar kılsın, bunlar okusun sen kıl. Vallah ben ıs-
tifa edirem.
Şoğuklunun Yeminl
I 1 rzurum Aşkale'nin Şoğuk köyünden çevre köy-
Ay ler illalah etmiş. Ha bire komşu köylerin otunu,
*
J
ekinini, meyvesini çalan Şoğuklular şikâyet ne-
deniyle sık sık cemde dede tarafından Dar-ı Mansur'a
kaldinlırmış. Bir gün iki Şoğuklu komşu köyden bir Ale-
vinin elma bahçesine dalmış. Şoğuklunun biri arkadaşı-
nın omuzuna çıkarak elmalan sepete doldurmuş. Olayı
gören biri, bahçe sahibine haber vermiş. Şikâyet edilen
iki Şoğuklu'yu dede cemde dara kaldırmış. Dede şikâ-
yet nedenini açıklamış ve sormuş:
-Hakkınızda şikâyet var. Komşu köyün elma bahçesi-
ne dalarak meyveleri toplamışsınız. Şimdi dar-ı mansur-
da doğruyu söyleyin. Elmalan siz mi yoldunuz?
Arkadaşmı omuzuna alan, ancak elmalara elini uzat-
mayan Şoğuklu yemin etmiş:
-Eğer ben daldan bir tek elma kopardıysam ellerim kı-
nlsm dedem.
Sıra, arkadaşırun omzuna binerek elmalan dalından
koparana getmiş. O da başlamış yemin etmeye:
-Eğer ben o bahçeye adımımı attıysam ayaklanm kı-
nlsuı.
Dar-ı Mansur: 1-Hallac-ı Mansur'un asıldığı direk
anlamındaki darağacı.
2-Cem ayininin yapıldığı meydan ya da meydanın
orta yeri. 3-Cemaatin ve dedenin önünde suç işleyen,
hatalı görulen talibin sorgulanmasına. yargılanması-
na dara çekmek ya da dar-ı mansura kaldırmak de-
nir.
Köroğlu Lokanta mı İşletiyor?
A levi bağlama ustası Yavnz Top, bir Ankara seya-
/ l hatinden Istanbul'a dönerken Bolu Dağı'ndaki
*/A. Köroğlu tesislerinde yemek molası verir. Yemek
sonrası gelen hesaba gözattığındadudağı uçuklar. Fiyat-
lann fahışliği karşısında öfkelenen sanatçı, şef garsonu
çağırarak sorar:
-Gardaş burayı Köroğlu mu işletiyor?
Şef garson soruya bir anlam veremez.
-Hayrola Beyefendi?
-Gelen hesaba baksana, koca Köroğlu eşkıyalığı bıra-
kıp lokantacılığa başlamış anlaşılan.
Böyle Olacağı Belliydi1
rercanlı Âşık Davut Sulari, 196O'lı yıllann sonun-
da Ahnanya'ya konser vermeye gider. Konser gü-
nü gelip çattığında Sulari, sahne arkasından bir
bakar ki salon bomboş. Kendisini dinlemeye gelenlerin
sayısı beş on kişiyi geçmez. Bu duruma bozulan âşık, baş-
lar organizasyonu yapanlara bağınp çağırmaya:
-Ben size adresi eyice yazın demedim mi? Bakın işte
gördünüz mü millet konserin yapılacağı salonu bulama-
dı...
iitti '
GÖRÜg
Prof. Dr. COŞKUN ÖZDEMİR
Kanseri Kimler Yenebiliyor
Gazetelerdeki sağlık vetıp haberleri çok defa yan-
lışlarta, eksiklerle, abartmalarla doludur. Bu haberier-
le, gerçek olmayan umutlann yaratılması çok sık gö-
rülür. Sağlık haberlerini verenler nedense kolay kolay
bir bilene danışmazlar.
Belki de haberin sansasyon niteliği kaybolur kay->
gısı ile. Medyamız her konuda olduğu gibi sağlıkta dâ
bazı deyimler yaratıyor ve bazı yakıştırmalar yapıyon
Bunlardan biri de kanseri yenmek yakıştırmasıdır. Bu-
nun sık sık yinelendiğine tanık oluyonız. Nasd oluyor-s
sa bazı insanlar, genellikle tanınmış, ünlü insanlar,
kanseri, bu kötü hastalığı yeniyortar. Burada sanınm
kastedilen, o ünlü kişinin gücü, cesareti, yaşama ira-
desi ile kanser gibi öldürücü bir hastalığı alt etmesi-
dir.
Böylece, özellikle bilime, tıp bilimineyakınlığı olma-
yanlarda sanki bazı insanlarda kanseri yok eden bir
güç bulunduğu izlenimi yaratılıyor. Herhangi bir has-
talığa yakalanmış olan bir insanın morali, direnci ya-
şama bağlılığı da hiç kuşkusuz o hastalığın seyrinde
önemli rol oynar. Ama kanser savaşımında buna bel
bağlamak ve kanseri moralle, cesaretle yok etmek
söz konusu olamaz. Gazete başlıklarında bu tür ha-
berler vermenin, asıl alınması gereken öntemlerin gö-
zardı edilmesine yol açmasından endişe ederim ben
bir hekim olarak. Bunun yanırtıcı bir mesaj olduğu ka-
nısındayım. Geçen günlerde Concordda ölen bir çift
için kanseri yendiler, gezmeğe gidiyorlardı diyeyazıl-
dı. Bunun daha birçok ömeği var.
Ekranlanmızın, güzel olduğu kadar zarif ve yetenek-
li sunucusu Defne'nın hastalığı son günlerde sık sık
gündeme geldi. Basın onu yakından izledi. 28 Tem-
muz günü Hürriyet okuyanlar ameliyattan sonra he-
men yürüyerek otele gittiğini, Milliyet okuyanlar ise yor
ğun bakıma alındığını öğrendiler. Defne Samyeli, ün-1
lü yazar Ercüment Ekrem'in torunu.. çok yönlü bir
kişiliğe sahip, yıllar önce futbol spikeriiği ve yorum-
culuğu yapan Muvakkar Ekrem'in oğlu ve sanat
dünyamızın unutulmaz isimlerinden Çiğdem Ta-
lu'nun abisi benim de çocukluk arkadaşım Erdem
Talu ailesinin gelinidir. Defne Samyeli Talu'nun da
kanseri yenmesinden söz ettiler yanılmıyorsam.. ona
da kanseri yeneceğim sözünü ettirdiler. lyi ki bu gü-
zel kızımız smear testini gecikmeden yaptırmıştı ve
ona erken tanı konabilmişti. Burada hıçbirşekilde kü-
çümseyemeyeceğimiz insan iradesinden, cesaretin-
den, moralinden önemli olan, önceliği olan işte bu er-
ken teşhistir. Erken tanı ve erken müdahale. Kanser
için verilecek mesaj budur. Kanser hızla yayıldığı ve
metastazlar yaptığı için tehlikeli bir hastalıktır.
Bu yayılmadan önce onu yakalayabilirsek işte o
zaman kanseri altederiz. Bugün metastazlardan son-
ra da kullanılabilen etkili ilaçlar var. Ama asıl amaç,
olabıldiğince erken tanı ve erken operasyondur. Bu-
gün kadınlarda da meme kanseri sıklığının arttığı ve
sekizde bire ulaştığı bildiriliyor. Sekiz kadından birin-
de kanser olasılığı var. Kadınlarda rahim kanseri de
sık görülüyor. Erkeklerde prostat.. her iki cinste kc-
lon kanseri ender değil. Ülkemizde pek çok tüketilen
sigaranın kanser riskini belirgin bir şekilde arttırdığı-
nı eklemeyi unutmayalım. Sorun bu insafsız hastalı-
ğın gerekli incelemelerie, zamanındayapılan kontrolr
• lerte tanısını gecikmeden yapabılmek ve gerekli mü-;
dahaleyi gerçekleştırmektir. ''
Kanseri yenmek budur ve bu bizim gibi sağlık sis-
temi iyiden iyiye aksayan bir ülkede büyük kayıplara
yol açan çözülememiş bir sorundur. Bu yüzden da-
ha uzun yıllar yazık ki ancak variıklı ve geniş olanak-
lara sahip bir azınlığın kanseri yenebilmiş olduğuna
dair haberleri okuyabileceğiz. Bir kanser tanısının ve
operasyonunun ardından 17 yılı tamamlamış, o azın-
lıktan bir hekim olarak bu sağlık sorununa değinmek
ve bir miktar aydınlatıcı olmak istedim.
Eminönü sakinleri, restorasyon adı ahında
Binbirdirek Sanucı"na 30 dûkkânh çarşı yapddığına
dikkat çektikr. (Fotoğraf: CANER ÖZTURK)
Sarnıcın tahrip
edilmesineprotestö
tstanbui Haber Servisi
- Eminönü Binbirdirek
sakinleri, Binbirdirek
Sarnıcı ile üzerinde bu-
lunan parkın tahrip edil-
mesini protesto etti. Ma-
halle sakinleri, restoras-
yon adı altında sarnıca 30
dükkânlı çarşı yapıldığı-
nı, bunun, yapının esteti-
ğiyle uyuşmadığına dik-
kat çektiler.
'Kentsel ve arkeolojik
StT alanı' içinde bulunan
Binbirdirek Sarnıcı ve
üzerinde bulunan parkın
tahrip edilmesi semt sa-
kinlerince tepkiyle karşı-
landı. Yerebatan Saraı-
cı'ndan sonra günümüze
ulaşan en büyük su yapı-
sı olan Binbirdirek Sarnı-
cı'nın anıtsal bir eser ol-
duğuna dikkat çeken ma-
halleliler, yetkilileri gö-
reve çağırdılar. Binbirdi-
rek Parkı'nda toplanan
semt sakinleri adına
açıklama yapan Tuğrul
Paşaoğju, Vakıflar Genel
Müdürlüğü'nün 1995'te
ihale açarak sarnıcı 'ona-
nm ve bakım' amacıyla
Bulvar tnşaat AŞ'ye 10
yıl süre ile devrettiğini ve
firmanın restorasyon
projesi hazırlatarak sar-
nıca 30 dükkân, açık sa-
tış alanı, tuvalet ve asma
kat yaptığını bildirdi. Uz-
manlann 1998'de 'sanu-
cm zemininin boydan bo-
ya 10 santimetre kahnlt-
ğmda betonla döşenmiş
olduğunu,sanuan beden
duvariannınyanıbasmda
aydmlatma, tsıtma ve ha-
valandırma tesisaü için
80 ve 50 santimetrederin-
iiğinde içi betonlaşnuş ka-
nallann kazünus olduğu-
nu' tespit ettiğini belirten
Paşaoğlu, rapor üzerine
tl Kültür Müdürlüğü'nün
Bulvar Inşaat'a dava aç-
tığını, ancak firmanın
sarnıca, Adliye ve Divan-
yolu yönünde iki kapı aç-
tığuıı vurguladı.
Yapımcı firmanın, sar-
nıcın havalandınlmasını
sağlamak için parka 7
metre teknik hizmet bi-
nası yapmak amacıyla
öncekı gün yeniden inşa-
ata başladığını bildiren
Paşaoğlu, semt sakinleri-
nin belediyeye uyguladı:
ğı baskılar sonucunda
inşaatın mühürlendiğini
vurguladı. Paşaoğlu, gö-
revini ıhmal edenler hak-
kında suç duyurusunda
bulunacaklannı bildirdi.