25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
-4 AĞUSTOS 2000 CUMA CUMHURİYET SAYFA DIZI Snav sonuçlan açıklandı • ANKARA (AA) - 2000 Kurumlara Bağlı Meslek Liseleri Sınavı'nın sonuçlan açıklandı. Sınav sonucunda ilk üç sırayı Konya'dan katılan öğrenciler elde etti. 14 bin315 öğrencinin katıldığı sınavda, Adalet Bakanlığı'na bağlı 3 meslek lisesine 206, Tanm ve Köy tşleri BakanlığYna bağlı 20 meslek lisesine 800, Başbakanlık Meteoroloji Işleri Genel Müdürlüğü'ne bağlı meslek lisesine 46 öğrenci yerleştirildi. Sınav sonuçlan, www.meb.gov.tr ve www.egitek.gov.tr Intemet adresleri ile, (0312)497 41 99,212 80 52 (4 hat) numaralı telefonlardan öğrenilebilecek. Donanma'ya belgesel • GÖLCÜK(AA)- Türk Donanmasrnın kunıluşundan günümüze kadar geçirdiği süreci anlatan bir belgesel hazırlanıyor. Edinilen bilgiye göre, bir bölümünün yurtdışında çekileceği belgesel, Donanma'nın faaliyetleri, katıldığı savaş ve tatbikatlann yaşayan tanıklanyla anlatılacak. Yaklaşık 1 yılda tamamlanması planlanan belgeselin, televizyon kanallannda gösterime gireceği öğrenildi. CanYüceliçin şenlik hazıplığı • DATÇA(AA)-Datça Belediyesi, geçen yıl ölen şair Can Yücel'in anısına şenlik düzenleyecek. Datça Belediye Başkanı Erol Karakullukçu, 18-21 Ağustos tarihleri arasında düzenlenecek etkinliğe "Can şenliği" adını vereceklerini belirterek, etkinligin odak noktasını şiirin oluşturacağını ve her yıl yineleneceğini söyledi. Turgutreis Göteük'te • GÖLCÜK(AA)- Japonya'nın Kushimoto kentinde düzenlenen Ertuğrul Fırkateyni faciasının 110. yıldönümü anma törenlerine katılan TCG Turgutreis Fırkateyni, 102 günlûk seferini tamamlayarak dün Gölcük'teki üssüne döndü. 21 bin 598 deniz mıli yol kateden Turgutreis, 9 ülke ve 14 liman ziyaret etti. Fırkateyni Japon Imparatorluk ailesinden prens Mikasa da ziyaret etti. Çin'ı ziyaret eden ilk Türk savaş gemisi olan Turgutreis, ABD'nin Pasifık Filosu'na bağlı USSKitthawkUçak Gemisi Grubu, Japon Öz Savunma Deniz Kuvvetleri ve Fransız Hint Okyanusu Deniz Kuvvetleri ile eğitimlere de katıldı. Kyme'de kan • ALİAĞA(AA)- Izmir'in Aliağa ilçesi sınırlan içinde bulunan Kyme antik kentinde, ltalyanın Catania Ünrversitesi'ne bağlı uzmanlar tarafmdan 1984 yılmdan beri sürdürülen kazı çalışmalannın bu yılki bölümü başladı. Kazı heyetine başkanlık eden Ord. Prof. Dr. Sebastitana Lagona, "Türkiye bir açık ha\a müzesi niteliğindedir, kıymetinın bilinmesi gerekıyor" dedi. 'Kaçında ezilmeyinbari'ÇAĞDAŞ VE GELENEKSEL 'Koyun Sahiblne. , Ben de Yoluma' 7 oksul bir Alevi, komşusunun ko- yununu çalıp bir güzel afiyetlen- miş. Sağlığında koyunu çaldığını sürekli inkâr eden Alevi, komşusuyla bir- likte öldükten sonra. Allah'ın huzurunda buluşmuşlar. Allah, çalınan koyunun he- sabını sorunca Alevi yine ınkâra kalkış- mış. Allah, inkârcı Aleviyi azarlamış: - Boşuna inkâr edersin. Bılmez misin ki ben her şeyi görürüm. Alevi itiraz etmış: - Yüce Rabbim, siz hem hâkim hem savcı olamazsınız. Hem suç isnat edip hem de karar verirseniz bu yargılama adil olmaz. İtiraz üzerine Allah, koyunun getiril- mesini emretmiş. Koyunun da orada oldu- ğunu hesaba katmayan Alevi sormuş: - Koyun da mı burada? Allah gülerek yanıt vermiş: - Elbette burada. Bütün canlılar gibi ölünce o da buraya geldı. Koyunun da orada olmasını kendisı içın bir kurtuluş umudu olarak gören Alevi, sevinçle ellenni çırpmış: - Yüce Allahım, madem ki koyun da burada. Koyunu ver sahibine, benim de yakamıbırak. Blzden Celen Olmaz' irkaç Alevi, kente inmiş. Dolaşır- larken öğlen ezanı okunmaya baş- lamış. Bir camide bitmeden diğe- rinde başhyor, ezan uzadıkça uzuyormuş. Aynı sözleri duymaktan bıkan bır Ale- vi, başını minareye doğru kaldırarak ba- ğırmış: - Boşuna uzatma, bizden sana gelen ol- maz! Kör Değil Ya!' B azı Alevi köylerinde eskiden Sün- nilere karşı savunma anlayışından olsa gerek aralanndan birini Lur- banlık koyun gibi seçerek Kuran kursla- nna yazdınrlardı. Bu nedenle tek tük de olsa her köyden bir, bilemedin iki kişı Ku- ran'ı hatmetmiş, hafiz ya da imam olacak kadar işi ileri götürmûştür. lşte Malatya Akçadağ'da da Alevinin biri dini eğitim- den geçmiş ve imamhk yapacak düzeye ulaşmıştır. lşsiz kaldığı için bir Sünni kö- yüne imam arandığını duyarak başvurur. Gerçek adını ve köyünü gizler. Ali olan adını Osman olarak değiştirir ve işi kapar. Bir gûn köyden birinin çocuğu böğürtlen yediği için babası çıkışır: - Onu yeme, haramdır. Bunu duyan komşusu itiraz eder: - Yesin canım ne olacak, meyvedir. İki komşu "haramdır, helaldir" tartış- masını bir sonuca bağlayamaz ve sonuç- ta köyün imamına sormaya karar verirler. Imama gidip sorulur. İmam da bunun gü- nah olamayacağını söyler. Çocuğun baba- sı ise "HaranMhr" dıyerek inadını sürdü- rür. İmam neden haram olduğunu sorun- ca inatçı köylü açıklar: - Haramdır, çünkü Hazreti Ebubekir Efendimiz, böğürtlenin yanından geçer- ken hırkası takılır ve yırtılır. O nedenle ha- ramdır! •• lmamın Kızılbaşlılığı tutar. - Yahu gardaşım, böğürtlenin günahı ne? Ebubekir kör değil ya, biraz öteden gi- deydi. 'Mala Davara zararı Var mı?' j r ^ " öyünden hiç çıkmadığı için cami §C nedir bılmeyen Dersimli bir Ale- J. V- vı. koyunlannı satmak üzere Ela- zığ'a ıner. Öğlen vakti koyunlanyla hay- van pazannda beklerken birden minare- den yükselen ezan sesi karşısındapaniğe kapılır. Bir yandan ürken koyunlannı top- lamaya çalışırken yoldan geçmekte olan bırıne seslenır: - Bra hele söyle, bu adam niye böyle ba- ğınr? - Ne bağırması gardaş, adam ezan oku- yor. ÇAĞDAŞ ALEVİ FIKRALAR! - Yav! Bu ezan dediğin şeyin mala da- vara zaran var mıdır? - Git işine be hemşerim, ne zaran ola- cak!. - Eyi o zaman bağırsın bağırdığı ka- dar... 'Kaçın da Ezilmeyin Bari' 1 T seğiıun ayağı kayıp tam uçurum- r i dan yuvarlanacakken kuyruğun-. * J dan yakalayan Alevinin biri baş- lamış ululan çağırmaya. -YetişYaAli! - Yetiş Ya imam Hüseyin! Eşeği kurtaramayuıca son bir umutla Hızır'a çağırmış. - Yetiş Ya Hazır! Yalvarmalan sonucu değiştirmemiş. Eşeğin ağırlığına daha fazla dayanamayan Alevi, kuyruğu bırakırken bu kez çağır- dıklannın hepsine seslenmiş: - Eşeğimi kurtaramadınız, bari kaçın da altında kahp ezilmeyin. * Hacıbektaşlımn Derdi Yok1 Tk Tevşehir'in Hacıbektaş ilçesi Kapadokya bölgesi- I\l nin yambaşmda, verimli arazileriyle bölgenin JL V adeta zahire ambandır. Kayalık ve bozkırdan olu- şan diğer üçelerin arazisi ekip biçmeye elverişli değildir. Bir gûn Avanos'ta kahvede oturan iki arkadaştan birisi izin isteyerek kalkmak ister. Arkadaşı itiraz edince gidiş nedenini açıklar: - Işim var, Hacıbektaş'a gidip un almam gerekiyor. Bunun üzerine diğeri gülerek söylenir: - Ulan bayıhyorum şu Hacıbektaşlılara, adamlann ne un derdi var ne de din... 'Cami Sizin Olsun. Ben Gidlrem' Tk T"ejat Birdoğan emekli olduktan sonra TRT Istan- f\l bul Radyosu'danCanEtiü'ninbirprogranunda JL Y danışmanlık görevi yapar. Program çekimleri için Şarkışla'ya da uğranır. Şariaşla'da Uk durak ÂşıkVey- sei'in köyü Sivrialan'dır. Sivrialan'da çekimler yapdırken Birdoğan da VeyseFin müze olan evinin balkonunda bü- yük ozanm oğlu Ahmet'le sohbet etmektedir. Bir süre sonra yanlanna köyün öğretmeni ve okul müdürü çıka- gelir. Karşılıklı hal hatır sorulduktan sonra hep birlikte Veyserin mezanna doğru giderler. Yolda karşılanna el- lerini arkasında kavuşturmuş kasketli biri çıkar. Müdür ve öğretmen tamştınrlar: - Hocam bu bey, caminin imamı. Birdoğan şaşınr: - Caminin imamı mı, burada cami mi var? - Maalesef var. Cami imamı Erzurumlu muzıp bir tiptir. Gençler Bir- doğan 1 ı, camiyi denetlemekle görevli Diyanet müfettışi olarak imama tamtmışlardır. Birdoğan'a kendilerini ya- lancı çıkarmamasmı sıkı sıkıya tembih ederler. İmam, Birdoğan'ın elini öpmek için eğilir: - Hoşgelmişsiniz sayuı müfettişim. "Hoş bulduk" diyen Birdoğan, hemen teftişe başlar: - İmam efendi ben sabahtan beri buradayım, vakit ne- redeyse ikindiye vardı; daha ezan sesi duymadım. Ne- den? İmam savunmaya çekilır: - Valla okudum müfettişim. Birdoğan. "Okumadm" diyerek ısrarını sürdürür. Ezan okundu, okunmadı tartışması uzayıp giderken İmam, ya- lanının ortaya çıktığmı anlayıp teslim olur: - Müfettiş Bey, okumadım. - Niye okumadın? - Evde hasta vardi. Aha şimdi gidip ikindiyi okuram. Müfettişlik görevine ba\ ağı ısınan Nejat Birdoğan. ah- ret suallerini sürdürür: - Peki ikindi namazı kaç rekat? tmam rekat sayısını söyler. Zaten Birdoğan, ikindinin kaç rekat olduğunu bilmediğınden üstelemez. Bu kez başka bir soruyla sıkıştınr imamı. - Alındı rekatı var mı? - Alındi rekati mi, o da nesı? tmam böyle bir rekat olduğunu daha önce duymamış- tır. Hoş, Birdoğan da duymamıştır ama sorar. Bu soru karşısında ezilip büzülen imam anlatır: - Beyim boş ver, bunlar zaten bılmez. Ben buraya bü- yük bir havasınan geldim, kendimi muhtara tanıttım. Bu- raya bir cami yapmışlar lakın hıç gırmemişler. Alman- ya'da ölüleri olduğu vakit getirip buraya koyıler, başka da hiç kapısını bile açmiler. Bu köyde cami sadece ölü kaldırmaya yarir. Ben ilk günler beş vakit ezan okudum. Bir sabah da kuşluk vakti sabah ezanını okudum, ındım ki köyün gençleri caminin kapısında toplanmış. Bana "Sen ne yapmak istirsen, kör karanhkta bizi niye ayağa dikirsen" diye çıkıştılar. Ben günde beş vakit ezan oku- mak zorunda olduğumu söyledim ama bunlar itiraz etti- ler. "Günde beş vakit ezan mı okunurmuş, günde bi ke- re oku yeter" dediler. Baktım kı benı dövecekler, eyi de- dim bundan sonra ben de bir vakit okuram. Ertesi sabah bütün ezanlan birleştırerek okudum. Köylü yine kapıya birikti. "l'la biz sana sabah kör karanhkta bizi ay ağa kai- dınna demedik mi, günde bir vakit okuyacaksın, o da ya öğleyaikindivaktiolacak" dediler. Yalan yoh, ben de gün- de bir vakit onu da ikindi zamanı okuram. Birdoğan kaşlannı çatarak imama çıkışır: - İmam efendi bu olmadı. Sen Allah'm dediğine değil de bu Kızılbaşlann dediğine mi bakıyorsun? Alındı re- katını da kıldırmıyorsun. Bu ne biçim görev anlayışı? tmam. bir camiye, bir müfettiş edasıyla kendisini sı- kıştıran Birdoğan'a bakar. Elini cebine sokarak caminin anahtannı çıkanp Bırdoğan'ın avucuna sıkışünr. - Çok mu heveslisen, aha cami aha sen. Git beş vakit oku, alındı rekatını da kıldır. Bunlan da götür ha! Sen oku bunlar kılsın, bunlar okusun sen kıl. Vallah ben ıs- tifa edirem. Şoğuklunun Yeminl I 1 rzurum Aşkale'nin Şoğuk köyünden çevre köy- Ay ler illalah etmiş. Ha bire komşu köylerin otunu, * J ekinini, meyvesini çalan Şoğuklular şikâyet ne- deniyle sık sık cemde dede tarafından Dar-ı Mansur'a kaldinlırmış. Bir gün iki Şoğuklu komşu köyden bir Ale- vinin elma bahçesine dalmış. Şoğuklunun biri arkadaşı- nın omuzuna çıkarak elmalan sepete doldurmuş. Olayı gören biri, bahçe sahibine haber vermiş. Şikâyet edilen iki Şoğuklu'yu dede cemde dara kaldırmış. Dede şikâ- yet nedenini açıklamış ve sormuş: -Hakkınızda şikâyet var. Komşu köyün elma bahçesi- ne dalarak meyveleri toplamışsınız. Şimdi dar-ı mansur- da doğruyu söyleyin. Elmalan siz mi yoldunuz? Arkadaşmı omuzuna alan, ancak elmalara elini uzat- mayan Şoğuklu yemin etmiş: -Eğer ben daldan bir tek elma kopardıysam ellerim kı- nlsm dedem. Sıra, arkadaşırun omzuna binerek elmalan dalından koparana getmiş. O da başlamış yemin etmeye: -Eğer ben o bahçeye adımımı attıysam ayaklanm kı- nlsuı. Dar-ı Mansur: 1-Hallac-ı Mansur'un asıldığı direk anlamındaki darağacı. 2-Cem ayininin yapıldığı meydan ya da meydanın orta yeri. 3-Cemaatin ve dedenin önünde suç işleyen, hatalı görulen talibin sorgulanmasına. yargılanması- na dara çekmek ya da dar-ı mansura kaldırmak de- nir. Köroğlu Lokanta mı İşletiyor? A levi bağlama ustası Yavnz Top, bir Ankara seya- / l hatinden Istanbul'a dönerken Bolu Dağı'ndaki */A. Köroğlu tesislerinde yemek molası verir. Yemek sonrası gelen hesaba gözattığındadudağı uçuklar. Fiyat- lann fahışliği karşısında öfkelenen sanatçı, şef garsonu çağırarak sorar: -Gardaş burayı Köroğlu mu işletiyor? Şef garson soruya bir anlam veremez. -Hayrola Beyefendi? -Gelen hesaba baksana, koca Köroğlu eşkıyalığı bıra- kıp lokantacılığa başlamış anlaşılan. Böyle Olacağı Belliydi1 rercanlı Âşık Davut Sulari, 196O'lı yıllann sonun- da Ahnanya'ya konser vermeye gider. Konser gü- nü gelip çattığında Sulari, sahne arkasından bir bakar ki salon bomboş. Kendisini dinlemeye gelenlerin sayısı beş on kişiyi geçmez. Bu duruma bozulan âşık, baş- lar organizasyonu yapanlara bağınp çağırmaya: -Ben size adresi eyice yazın demedim mi? Bakın işte gördünüz mü millet konserin yapılacağı salonu bulama- dı... iitti ' GÖRÜg Prof. Dr. COŞKUN ÖZDEMİR Kanseri Kimler Yenebiliyor Gazetelerdeki sağlık vetıp haberleri çok defa yan- lışlarta, eksiklerle, abartmalarla doludur. Bu haberier- le, gerçek olmayan umutlann yaratılması çok sık gö- rülür. Sağlık haberlerini verenler nedense kolay kolay bir bilene danışmazlar. Belki de haberin sansasyon niteliği kaybolur kay-> gısı ile. Medyamız her konuda olduğu gibi sağlıkta dâ bazı deyimler yaratıyor ve bazı yakıştırmalar yapıyon Bunlardan biri de kanseri yenmek yakıştırmasıdır. Bu- nun sık sık yinelendiğine tanık oluyonız. Nasd oluyor-s sa bazı insanlar, genellikle tanınmış, ünlü insanlar, kanseri, bu kötü hastalığı yeniyortar. Burada sanınm kastedilen, o ünlü kişinin gücü, cesareti, yaşama ira- desi ile kanser gibi öldürücü bir hastalığı alt etmesi- dir. Böylece, özellikle bilime, tıp bilimineyakınlığı olma- yanlarda sanki bazı insanlarda kanseri yok eden bir güç bulunduğu izlenimi yaratılıyor. Herhangi bir has- talığa yakalanmış olan bir insanın morali, direnci ya- şama bağlılığı da hiç kuşkusuz o hastalığın seyrinde önemli rol oynar. Ama kanser savaşımında buna bel bağlamak ve kanseri moralle, cesaretle yok etmek söz konusu olamaz. Gazete başlıklarında bu tür ha- berler vermenin, asıl alınması gereken öntemlerin gö- zardı edilmesine yol açmasından endişe ederim ben bir hekim olarak. Bunun yanırtıcı bir mesaj olduğu ka- nısındayım. Geçen günlerde Concordda ölen bir çift için kanseri yendiler, gezmeğe gidiyorlardı diyeyazıl- dı. Bunun daha birçok ömeği var. Ekranlanmızın, güzel olduğu kadar zarif ve yetenek- li sunucusu Defne'nın hastalığı son günlerde sık sık gündeme geldi. Basın onu yakından izledi. 28 Tem- muz günü Hürriyet okuyanlar ameliyattan sonra he- men yürüyerek otele gittiğini, Milliyet okuyanlar ise yor ğun bakıma alındığını öğrendiler. Defne Samyeli, ün-1 lü yazar Ercüment Ekrem'in torunu.. çok yönlü bir kişiliğe sahip, yıllar önce futbol spikeriiği ve yorum- culuğu yapan Muvakkar Ekrem'in oğlu ve sanat dünyamızın unutulmaz isimlerinden Çiğdem Ta- lu'nun abisi benim de çocukluk arkadaşım Erdem Talu ailesinin gelinidir. Defne Samyeli Talu'nun da kanseri yenmesinden söz ettiler yanılmıyorsam.. ona da kanseri yeneceğim sözünü ettirdiler. lyi ki bu gü- zel kızımız smear testini gecikmeden yaptırmıştı ve ona erken tanı konabilmişti. Burada hıçbirşekilde kü- çümseyemeyeceğimiz insan iradesinden, cesaretin- den, moralinden önemli olan, önceliği olan işte bu er- ken teşhistir. Erken tanı ve erken müdahale. Kanser için verilecek mesaj budur. Kanser hızla yayıldığı ve metastazlar yaptığı için tehlikeli bir hastalıktır. Bu yayılmadan önce onu yakalayabilirsek işte o zaman kanseri altederiz. Bugün metastazlardan son- ra da kullanılabilen etkili ilaçlar var. Ama asıl amaç, olabıldiğince erken tanı ve erken operasyondur. Bu- gün kadınlarda da meme kanseri sıklığının arttığı ve sekizde bire ulaştığı bildiriliyor. Sekiz kadından birin- de kanser olasılığı var. Kadınlarda rahim kanseri de sık görülüyor. Erkeklerde prostat.. her iki cinste kc- lon kanseri ender değil. Ülkemizde pek çok tüketilen sigaranın kanser riskini belirgin bir şekilde arttırdığı- nı eklemeyi unutmayalım. Sorun bu insafsız hastalı- ğın gerekli incelemelerie, zamanındayapılan kontrolr • lerte tanısını gecikmeden yapabılmek ve gerekli mü-; dahaleyi gerçekleştırmektir. '' Kanseri yenmek budur ve bu bizim gibi sağlık sis- temi iyiden iyiye aksayan bir ülkede büyük kayıplara yol açan çözülememiş bir sorundur. Bu yüzden da- ha uzun yıllar yazık ki ancak variıklı ve geniş olanak- lara sahip bir azınlığın kanseri yenebilmiş olduğuna dair haberleri okuyabileceğiz. Bir kanser tanısının ve operasyonunun ardından 17 yılı tamamlamış, o azın- lıktan bir hekim olarak bu sağlık sorununa değinmek ve bir miktar aydınlatıcı olmak istedim. Eminönü sakinleri, restorasyon adı ahında Binbirdirek Sanucı"na 30 dûkkânh çarşı yapddığına dikkat çektikr. (Fotoğraf: CANER ÖZTURK) Sarnıcın tahrip edilmesineprotestö tstanbui Haber Servisi - Eminönü Binbirdirek sakinleri, Binbirdirek Sarnıcı ile üzerinde bu- lunan parkın tahrip edil- mesini protesto etti. Ma- halle sakinleri, restoras- yon adı altında sarnıca 30 dükkânlı çarşı yapıldığı- nı, bunun, yapının esteti- ğiyle uyuşmadığına dik- kat çektiler. 'Kentsel ve arkeolojik StT alanı' içinde bulunan Binbirdirek Sarnıcı ve üzerinde bulunan parkın tahrip edilmesi semt sa- kinlerince tepkiyle karşı- landı. Yerebatan Saraı- cı'ndan sonra günümüze ulaşan en büyük su yapı- sı olan Binbirdirek Sarnı- cı'nın anıtsal bir eser ol- duğuna dikkat çeken ma- halleliler, yetkilileri gö- reve çağırdılar. Binbirdi- rek Parkı'nda toplanan semt sakinleri adına açıklama yapan Tuğrul Paşaoğju, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün 1995'te ihale açarak sarnıcı 'ona- nm ve bakım' amacıyla Bulvar tnşaat AŞ'ye 10 yıl süre ile devrettiğini ve firmanın restorasyon projesi hazırlatarak sar- nıca 30 dükkân, açık sa- tış alanı, tuvalet ve asma kat yaptığını bildirdi. Uz- manlann 1998'de 'sanu- cm zemininin boydan bo- ya 10 santimetre kahnlt- ğmda betonla döşenmiş olduğunu,sanuan beden duvariannınyanıbasmda aydmlatma, tsıtma ve ha- valandırma tesisaü için 80 ve 50 santimetrederin- iiğinde içi betonlaşnuş ka- nallann kazünus olduğu- nu' tespit ettiğini belirten Paşaoğlu, rapor üzerine tl Kültür Müdürlüğü'nün Bulvar Inşaat'a dava aç- tığını, ancak firmanın sarnıca, Adliye ve Divan- yolu yönünde iki kapı aç- tığuıı vurguladı. Yapımcı firmanın, sar- nıcın havalandınlmasını sağlamak için parka 7 metre teknik hizmet bi- nası yapmak amacıyla öncekı gün yeniden inşa- ata başladığını bildiren Paşaoğlu, semt sakinleri- nin belediyeye uyguladı: ğı baskılar sonucunda inşaatın mühürlendiğini vurguladı. Paşaoğlu, gö- revini ıhmal edenler hak- kında suç duyurusunda bulunacaklannı bildirdi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle