23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
AĞUSTOS 2000 ÇARŞAMBA CUMHURtYET SAYFA HABERLER Dr. Ata Soyer, dört duvar arasmdayaşayanlann seçeneklerinin çok sınırlı olduğuna dikkat çekti 'Cezaevi hasta ediyor' A Y D I N E N G I N M I H R I B A N C I C I OZANYAYMAN 7 rd Doç. Dr. Ata Soyer, Dokuz Eylül Universitesi (DEÜ) Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabi- lim Dalı Öğretün Uyesi. Soyer, aynı zamanda ûlketnizin cezaevlerinde- ki sağlık sonmlan konusunda önde ge- len, belki de en önde gelen uzmanı. Bu konuda yayımlanmış kıtaplan ve çok sa- yıda özgün araşürması var. Cezaevlenn- deki sağlık koşullan üzerine 14 yılhk bir deney ve tanıklık birikimını yansıtan bu araştırmalan, onu konusunda bir otorite konumuna getirdi. Cezaevlenndeki sağlık hizmetleri us- tûne görüşüne başvurduğnmuz Dr. Ata Soyer, kamuoyunda, "dışandaki hizmet ne ki cezaevinde ne obun" gibi bir yak- laşımın olabıleceğine, ancak dört duvar arasında yaşayanlann seçeneklerinin çok sınırlı olduğuna dikkat çekiyor. Dört du- var arasına kapaolan ve sadece kendile- rine verilenlerle yetinmek zorunda ola- rak yaşayanlann, en başta sağlık alanın- da olmak üzere temel haklan olduğunu Dr. Ata Soyer, cezaevleıinde hekim bağımsızlığının ortadan kalktığını belirterek "Hastaneye sevk işlemi hekiınin inisiyatifinde olmasına karşın cezaevi idaresinin onayına bağlandı. Hekimin karan, cezaevi idaresi tarafindan gözden geçiriliyor" diyor. Soyer, gûvenlik görevlilerinin özellikle siyasi mahkûmlara davranışlan karşısında bu insanlann hastaneye gitmek istemediklerini söylüyor. anımsatıyor. Bu alandakı sorunlann bü- yük boyutlarda olduğuna dikkat çekiyor. Çoğu cezaevinde, hekim ve sağlık per- soneluım bulunmadığını, olanlarda da bu kişilenn bölgedekı sağlık ocaklann- dan ya da hastanelerden ancak bellı sa- atler için geldiklerini vurguluyor. Soyer, bu kadrolann da cezaevi yöne- tüninebağlı çalıştıklannı, dolayısıyla he- kim bağımsızlığının ortadan kalktığını anımsatarak şunlaradikkat çekiyor "Has- taneye sevk işlemi hekünin husiyaafinde ohnasına karşm, cezaevi idaresinin ona- ynabagiandLHdaaın karan,cezaeviida- resitarafindan gözden geçiriliyor. Bu du- nım Adalet Bakanhğı, Sağhk Bakanağı velçişleriBakaııhğı'ııın.vapügıprotokj^ le 2000 yıh ocak ayında Resmi Gazete'de yayımlanarak yasaDaşü. Hastaneyegidiş ve geaşfer, gûvenlik konusunun çözümü- ne bağh. Güvenüği sağjayacak asker yok demişse, mahkûm saghk hizmetmdenya- rarlanamıyor. Gûvenlik sağlandığında ise b«riıangi bir başka sorun ortaya çıkı- vor.Ayncagûwıüikgöreviaer!ninözdHk- lesiyasi mahkûmlara da\ramşJan karşı- smda mahlriim, hastaneye gitmek iste- miyocÇûııldihergklişgel^indeçeşitMbas- kıtaria karsfeşıyor. Hastahr,insaniçm uy- gunolmayanaraçlarlavekelepçelenerek hastaneye taşuuyor" 'Sagfak hiçe sayıhyor' Mahkûm ve tutuklular için sağlık ala- nındaki fızıksel koşullann elverişsizliği- ne dıkkaü çeken Soyer'in verdiğı bilgi- lere göre 170 devlet hastanesmde mah- kûm koğuşu var. Bunlann da yansında 1 ya da 2 yatak ancak var. Büyük hasta- neler içinde, îzmir'deki Atatürk Eğitim ve Araşurma Hastanesi, Ankara'dakı Nu- mune Hastanesi'nde mahkûm koğuşu bulunuyor. Ümversite hastanelerinde mahkûm koğuşu yok. Kalp hastası bir mahkûm, hastaneye sevk edıise dahı mah- kûm koğuşu olmadığı ıçın tedavi edıle- miyor. Soyer, yasalarda tedavileri cezaevi ko- şullannda yapılamayacak olan tutuklu- lann tahüye edilmesi gerektiğının yer al- dığını, ancak bunun uygulanmadığını söylüyor. "Şu andaçoksayıdatedavisi ce- zaevikoşuBarmda mümkünohnayan has- ta var. Bu pıahkflmiar yasa gereği tahM- yeedimefiyadatamteşekkülüsağkkku- nımunda tedavi edilmetidir. Özeuüde 19% yıhndaki açhk grevine kaDfaudarm BergamaHapishanesfndekihastainsanlar Özgür Kıbç: Hasta olduğu bildirildi. Ancak hastalığıyla ilgili aynntılı bilgi almak mümkün olmadı. Tuncay Yıkbnm: Yüzde ve göz çev- resinde ekimoz, kafa yank (hayati teh- like). Lütfü Kıhç:Hastalığıyla ilgili aynntılı bilgi alınamadı. Yıfanaz Babatümgöz: Kafada kunttrav- ma, vücutta ekimoz. Kemal Demli: Sırt, sağ omuz ve kolda yoğun ekimoz, boyun ve belde ekimoz, deüci alet yarası, sağ bacakta ödem. AK Mitii: Hastalığıyla ilgili aynntılı bil- gi alınamadı. AB Aycan: Genel vücut travması, kafa- da travma, zehirlenme (hayati tehlike). KemalSerinkaya: Mide rahatsızhğı Hüseyin Kayacı: Mide rahatsızhğı, bel agnsı, migren. Ercan Erasian: Mide rahatsızlığj. Ismet Akbulak: Kısmi felç. Kâzmı Özen Romatizma mide ülseri. tmdat Binici: Mide rahatsızhğı Goksar Özdenün Bel ağnsı, mide ra- hatsızhğı. Gökhan Kaiay: Kulak çınlaması, mide rahatsızhğı. Hüseyin Taşlan: Bel fıtığı. Cebrail Gündoğdu: Mide rahatsızhğı, bel ağnsı. tbrahim Yayan: Kr.bronşit, görme bo- zukluğu. Özgür Kaya: Mide rahatsızhğı. Özgür Banş Kıbç: Mide rahatsızhğı, bel ağnsı. Turan Ustabaş: Açhk grevinden kaynak- h rahatsızlıklar. CeblAlpay: Sinüzit, görme bozukluğu, böbrekte ağn, romatizma. Deniz Kısmeffi: Cilt hastalıklan. Kenan Korkankarkmaz: Belde ezilme, gözde et AB Çamyan Mide rahatsızhğı, halsiz- lik, göz bozuk, kan şekeri düşük. Taşkm Türkmen: Varis, saç dökülme- si. Vfefi Veüdedeoğhı: Dış rahatsızlıgı Süleyman Cnal: Diş ve diş eti hastalı- &• AB Güzel: Hepatit-B. Emrah Dertfi:Bel ağnsı, hemoroid Hafil Köfted: Ülser başlangıcı. Osman Aslan: Diş rahatsızlıklan, tes- tislerdejtğn. Ismail Ozertikoğhı: Görmede bozuk- luk. Mesut Ava: Romatizma, böbrek rahat- sızhğı, görme bozukluğu, beyin travma- sı. Metin Köse: Mide rahatsızhğı. ÜnntKank: Bel rahatsızhğı, faranjit, gör- me bozukluğu, gastrit. Serdar Karadumanh: Fıtık, mide ra- hatsızlıklan, görme bozukluklan. AbduDah Bozdag: Nefes darlığı. YaJçın Hafçı: Görme zayıflığı. Banş Yıldınm: Gözlerde nistagmus, sol kulakta işitme kaybı, faranjit. Gökhan ÖzocaJc Zatürre, ülser, görme bozukluğu. Ercan Yıknz: Çlser. AhmetZendrd: Görme zayıflığı, roma- tizma, bel rahatsızhğı. AB Doğru: Bel rahatsızhğı. Turgut Ka\a: Bel rahatsızhğı. Arsian Karsb: Romatizma, kronik ül- ser, dengebozukluğu, deride pigment. Mehmet Önen Ülser, gastrit, migren, böbrek, hemoroid, romatizma, cilt kan- seri. Cansur Kırt: Diş, sinüzit. Osman Atabay: Diş, sinüzit, migren. MahfuzGükryüz: Diş, romatizma, vü- cutta uyuşma. Doğan Hatun: Ülser, nefes darlığı, ro- matizma. FtedriDuman: Duodenum ülser, sırttaya- nık. Eren Tekin: Sırt ağnsı, diş, vücut man- tan. TamerTannkuhı: Sindirim sistemi, he- moroid, göz, diş. Kasntı Ava: Hemoroid, bağırsak ilti- haplanması, faranjit, kr. ağız yaralan, vücutta uyuşma. Nibat Yağız: Böbrek, göz, diş, mide, nefes darhğı. Ahmet Ayata: Göz, diş, böbrek, mide. VfefeKartal: Nefes darlığı, sırt kireçlen- mesi, hemoroid, bronşit, faranjit, sinü- zit, göz, diş, gastrit. trfan Kalan: Göz, diş, sinüzit, kalp, ne- fes darhğı. NimetTaştan: Faranjit, sinüzit, kr. ağız yaralan. Kııta Bd: Sinüzit, nefes darlığı, kalp yet- mezliği, romatızma,diş. ŞefketFobfc Faranjit, sinüzit, kr. ağız ya- ralan, mide, gastrit. Emin Karatay: Kalp yetmezliği. Zeld Kaya: Bel fıtığı, göz, diş. Ahmet Yeşümen: Dış. Cemal Tarhan: Diş, mide ülseri, nefes darhğı. Hüseyin Ekâk: Göz, diş. Medeni Ak: Migren, sindirim, nefes darhğı, mide ülseri. Azzz Kobnç: Mide, sinüzit. Ramazan Kızıklağ: Göz, mide. Nedim Ondeş: Ülser romatizma. Ysrm:BARTINveNAZtLLt CEZAEVLERİ cezaevi koşuDannda tedavisi mümkün değü. Bunlar teröristtir, suçludur deıule- rek sağhkbn hiçe sayıhyor. Devletin gö- revi dört duvar arasma kapatbğı insan- bra ikind bir ceza vermek degfl, o kişfle- rin sonınlannı çözmektir" diyor. 'Siyas^e başka, adüye başka' Doktor Soyer, hekımle hastanın baş başa kalması ilkesinde de çifte standart yaşanmasının diğer bir başka sorun ol- duğunun altuu çiziyor ve siyasi mah- kûmlara verilmeyen bu hakkın, adli mah- kûmlara kuilandınldığını hatırlatıyor. Geçerli protokolün, siyasi mahkûmlara bu hakkı tanımadığuıı söylüyor. Açlık grevine gıden mahkûmun, kendi ıradesi dışında beslenmesı sırastnda, hekimin bu sürece kaotanamasuım uluslararası sözleşmelerde yer almasına karşın pro- tokolûn, zorunlu beslenmeye heknnin deka&bnasmı öngördüğününe dikkat çe- kiyor.Soyer'e göre mahpuslan öncelik- le cezaevi koşullan hasta ediyor. Hasta- lığa etken olan unsurlardan binsi saglık- h beslenememe. Ardından gerginlik ve baskuun getırdığı olumsuz- luklar geliyor Bu hastalıkla- n tedavi edecek bır sıstem yok. Soyer, hekünlerüı be- lirledığı 4 kriteri sıralıyor bu arada. Birincisi.' Tutuklu yada hükûmlûnûn, ıhtıyacı oldu- ğu zaman doktora ve sağlık hızmetine ulaşması. tkinciaL Cezaevınde yaşayanlara ve- rilen sağlık hızmetının top- lumun tüm bireylerinin aldı- ğıyla denk olması. Cçüncû- sü: Yapüan tüm sağlık işlem- lerinde mahkûmun onayı, bıl- gilendirihTiesi ve bu sürecin mahremıyetinin gerekliliği. Dordüncüsü: Cezaevinde gö- rev yapan sağlık hekimınin ya da sağlık personelinin meslekı bağımsızlığı. Hastahk tehlikesi Adalet Bakanlığı'mn sağ- lık meslek örgütleri ve üni- versitelerin ilgüi birimleri- nin cezaevlerinde kapsamh olarak yapmak ıstedığı araş- brmalara izm vermediğıni, bununda sağlık sorunlanmn net bir şekilde tanımlanma- masına yol açtığını vurgula- yan Soyer, "Cezaevierinde ciddiyaygmhastahktehKkc- leri var. Acil oiarak önJem ahnmasıgerekiyor.SağDkta- nunalan yapüması kaçınıl- m»z.Eklekibflgileregörece- zaevlerinde en yaygm görö- kn hastahkbr, kas ve isketet sistemi bozukhıklan, Hepa- tit-B, rüberkûloz, bağırsak hastahkian ve psikoiojik so- runtar,görmeveişitmeveyö- neük rahatSEdddardır'' di- yor. Adı geçen hastauklann, zamanında müdahale edil- mediğinden önüne geçile- mez duruma geldiğini söyhı- yor.Güvenlik konusunu ön plana çıkararak en temel hak- lardan olan sağlıklı ortamda yaşama hakkıru engelleyen yaklaşunlann değışmesı ge- rektiğinı belirten Soyer'in di- ğer önenleri de şöyle: "Sağhk mesiek örgfitleri veuniversiteiermigiibirinı- lerinindekatkılanybsonın- fau-çöznlebihr. Birieşmiş M3- leder'm 1955 yıhnda aldığı ve 1985 yıhnda yenikdiği ce- zaeviasgarikuraJtan var.Av- rapa Komisyonu'nun 1998 yıfanda akfağı tavsiye karan vac Tüm bunlar, dahasağtık- b bir yasam standardını ön- görfiyoıf B e k i r B a t u r c u , t e d a v i n i n i s k e n c e y e d ö n ü ş t ü ğ ü n ü s ö y l ü y o r Sessizce iıtıhaya terk edileıı tutukhı ve hüküıııliüer ekD-BatBrcu,Bar- tın Hapıshane- â'ndeyaüyor.Te- davi için tstan- bul'a getirildi ve Sağmalcı- larCezae^i'nekonuldu. Gel- di ve tedavi onuniçinbir iş- kenceye dönüştü. O anlatı- yor. Size bu mektubu Sağmal- cdar Hapishanesi'nden ya- zryorum. Ancak ben asd ob- takBartın Hapishanesi'nde kalıyorum. Yaklaşık olarak 3 ayönce Istanbul'a geidim. Hapishaneler deyince akla gelen, sağlık ve sağlıklı ya- şam koşullannın olup olrna- dığıdır. Basına ve televiz- yon kanallanna pek yansı- maz, ama ûlkenuzdeher yü onlarca siyasi ve adli tutuk- lu "sessizce imha" edilir. Evet, tt sessiz imha", "As- mayahmdabesle>«immi?'' zihniyetinin devamıdur. Hastaolantutuklu, ilkön- ce hapıshane revirme çıka- nlır. Karşısına çıkan ilk sorun dilekçe prosedürleridir. Re- \ire çıkmayı başanp ıyi bir muayene olabüirse hastane- ye sevk edilir. Beş yüz ya da bin kişilik hapıshaneler- de genellikle bir iki doktor ve sağlık görevlisi bulunur. Bunun içinde muayene, ûs- tünkörû ve olanaksızlıklar içindeyapıhr. Hastaneye sev- kın gerçeldeşmesi ise ayia- nbulur. Hastaneyegidişdönüsler debir iskenceye dönüştürü- lür. Kelepcenin sıkılması, onursuzca arama dayaülma- sı, muayene sırasmda aske- rin, doktor ve hasta arasm- dakı kutsal ilişkiyi ıhlal eden bilinçli ve keyfı da\Tanışla- n gibi bircok nedenden do- layı tedavinızde bir aşama kaydedemezsaüz. Silahlı askerierin de bu- hmduğumuayenedetam an- lamıyla kontrotünüz yapıla- maz. Bir de bayan tutuklu ve hükûmlûlerin aynı koşullar- damuayene olacağıru düşü- nürsek, olayın vahameti da- ha da artmaktadır.. Insanlık onuruna tama- men aykm bu duruma el- bette ki karşı koyan kadın tutuklular tedavi yapılma- dan, muayeneedilmedentek- rar hapishaneye götürülmek- tedir. Aynca en son çıkartı- lan "Üçlü Protokol'' gereği, "rauayene sn-asmda sorun çacarta" dıyerek, aynı has- tanın tekrardan tedavi hak- kı gaspedibnektedir. EğerAnadohı'daki birha- pisfaanedeyseniz, tedavi içm IstanhuL, Ankara gibi "dona- mmfa" hastanelenn bulun- duğu büyük şehiriere sevki- niz çıküysa, birkaç ay bek- lemeniz gerekmektedir. Benimrahatsızlığım, He- patit-B hastaîığıdır. Bildi- ğiniz gibi bulaşıcı bir has- tahk olan Hepatit-B, sûrek- li kontrol altında tutulması gereken bir hastalıktır. Benim tedaviye yönelik kontrollenm Cerrahpaşa Hastanesi'nde yapümâkta- dır. Cerrahpaşa'ınn dona- mmlı bırhastane olması tek başına bir anlam ifade et- memektedir. Yani hastalığı- nızın tahlilıni ya da hangi aşamada olduğunu en az 3- 4 ay icerisiade öğrenebilir- siniz. Eğer hastaüğınız ilerle- miş bir haldeyse, tahlil so- nuçlannı aldığuuzda yapa- cak pek fazla da bir şey kal- maz. Pek fazla "gürükü-pa- örö" çıkanlmadan sessizce imhaya terk edilirsüıiz. Bu şekilde onlarca siyasi ve ad- li tutuklu-hükümlü, onlarca insan ölûme terk edilmiştir. Ümit Doğan, Kaknder Ka- yapBar,UğiırHDİagâ,Eıı- gB Hnytn_ bunlardan sa- dece birkaçıdır. Yaklaşık 3 ay önce, Bay- rampaşa Özel Tıp Hapisha- nesi'ndeKöksal ıpHaf Jhpfcr adın- da adli birtutuklumide kan- serinden öldü. Rahatsızla- nıp revire çıkan Köksal Is- pir, defelarca hapishane ida- resine başvurmasına rağ- men, "Rol yapıvor, Wr şeyi yok.Kaçmakiçkıhastafleye giönekistiyor''deıülerek te- davi görmesı engeUenmişur. Tutuklu kısa bır süre sonra, 5 Nisan 2000 günü mide kanserinden ölmüştür. DUZYAZI ORHAN BtRGİT Bakû-dakj Akort Bozukluğu Kıbns Rum kesimi lideri Klerides, Denktaş'la 12 Eylül'de Birieşmiş Mılletler'ın New York'taki mer- kezinde yapılacak görüşmeler öncesinde, Türki- ye'yi çevirme ve Türklük dünyasını parçalamaya yönelik bir girişim başlatıyor. Klerides, Türki- ye'den sonra bölgenin ikinci büyük Türk devleti olarak tanımlanabilecek Azerbaycan Devlet Baş- kanı Haydar Aliyev'e bir mektup göndererek iki ülke arasında diplomatik ilişkınin kurulması za- manının geldiğini söyleyerek Aliyev'le 6-8 Ey- lül'de New York'ta görüşme isteğinde bulunuyor. Birçok devlet başkanının Birieşmiş Milletler'de Milenyum Yılı özel Toplantısı nedeniyle New York'agideceğini hesap eden Klerides'in başvu- rusunun ardından Bakû'dan gelen ılımlı yanrt hem ilginç, hem dikkat çekici bir söylem taşıyor. Azer- baycan Dışişleri Bakan Yardımcısı Sahlamov, iki devlet başkanının buluşmasına değinmeden, ül- kesinin Kıbns Rum kesimini tanıma önerisi için, "Niçin olmasın. Azerbaycan bağımsız bir ülke-^ dirve kendidışpolitikasını kendisisaptar. Bu ne-J denle de elbette Kıbns Cumhuriyeti ile karşılıkiı; dostça ilişkilerkurabiliriz" anlamında bir yanrt ile ] kapryı aralamış oluyor. - Klerides'in bile belki de beklemediği kadar sı--1 cak bu kapı aralanışının Ankara'yı da, Lefkoşa'nın1 ' kuzey kesimini de rahatsız ettiğini tahmin etme-1 * mek olası değil. '_' Hem Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, hem Tür-^ kiye, adada bir konfederasyona dayanan birolu- y şumu adım adım inşaya çalışırken ve bu alanda- olumlu ama bir o kadar da sabırlı küçük adımlar ' atılırken Birieşmiş Milletler Genel Sekreteri'nirv1 ve dahası ABD ile Ingiltere'nin önüne stratejik' önemi giderek artan bir Türk devletinden, Azer-" baycan'dan Kıbns Rumlanna uzanmış bir dost efi-^ nin fotoğrafı konulacak! Böyle bir fotoğrafın çe-" kilme oJayı da, Elçibey'in ölümü üzerinden bir haf- ] ta bile geçmeden yapılacak! Gazetelerimiz ve televizyonlanmızın, Ibrahirn Tatlıses'in saldınlarına odaklandıklan için, haber | değeri görmedikleri Lefköşa-Bakû ilişkilerinin, j Ankara'yı ne ölçüde tedirgin ettiğini tahmin et- { memek olası değil. Tedirginliğin, bir düş kınklığı-^ nı ve kızgınlığı da beraberinde getırdiği, Bakû bü- j yükelçimizin Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı'ndan bilgi istemesiyle de anlaşılıyor. ,' Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı, bakan yardım-.; cısı Sahlamov'un Klerides'e kapı aralayan söz-^, lerini unutmuş görünmeyi yeğleyerek öyle bir ko- " nunun gündemde olmadığını bildiriyor, Anka- ra'daki Azerbaycan Büyükelçisi Mehmet Aliyev. de, kendisini arayan gazetecilere Kıbrıslı Rum-j lardan gelen isteğin sumen altında olduğunu ima \ eden yanıtlar veriyor! Şayet böyle ise, yani Azerbaycan Devlet Baş- kanı Haydar Aliyev ve kurmaylan, Kterides'ten ge- len çağnyı diplomatik bir manevra ile reddetme- yip sumen altında uyumaya bırakmışlarsa soru- nu büyütmeye gerçekten gerek yoktur. Yok, olay Sahlamov'un açıkladığı biçimde ve sessiz bir diplomasinin kurallan içinde geliştiriliyorsa böy- le bir ilişki karşısında, Denktaş'ın dün söylediği gibi "Kıbns Türklerine büyük acı verir, şehitlerin kemiklehni sızlatır" tepkisiyle yetinilemez. Türkiye, Doğu sınır komşusu Enmenistan'ı sa- dece bu ülkenin anayasasında adeta-çivilenmiş bir biçimde muhafaza edilen jenosid iddialan ne- deniyle değil; o savlardan daha güncel olarak* Karabağ sorunundan doğan. Ermeni-Azerbay- can gerginliği yüzünden de karşısına alıyor. Çoğu Azeri kökenli yurttaşlanmızjn yoğun bir biçimde ve yeni pazarlar sağlamak amacıyla bek- ledikleri sınır kapılannın açılması, sorununu sü- rekli olarak erteliyor. Bakû, konfederasyon sorununun çözülmesini bektemeden KJerides'e kapı aralayacak olursaTür- kiye, 1998 Haziranı'nda Koçaryan'dan gelen 'Sorunlanmtzjgörüşüp tartışalım" önerisini oisun, hatırlayıp tazelemez mi dersiniz? Faks:0212-677 07 62 E-mail: obirgite-kolay net UDGB kuruluyor Atatürkçü gençler örgütleniyor BARIŞDOSTER Üniversitelerin Ata- türkçü Düşünce Toplu- luklan ve Atatürkçü Dü- şünce Demeği üyesi gençler, Türkiye çapın- da Ulusal Devrimci Gençlik Birliği'nı (UDGB) kuruyorlar. Samsun'dan Anka- ra'ya "tam bağımsız Türkiye'' için yürüyen ve son olarak Mersin Akkuyu'da nükleer santral karşıtı kamp dü- zenleyen gençler, ulusal çaptaki çatı örgütleri olan UDGB 'nin kurucu kongresi ve şölenini 29 Ekim'de Ankara'da ger- çekleştirecekler. "Tam bağımsız Tür- kiye" yürüyiişüne ve nükleer karşıtı kampa katılan gençler, yol bo- yunca halkla, kamp sü- resince de özellikle köy- lülerle çok iyi bir ileti- şim kurduklannı belir- terek "Atatürk Oke ve devrimlerinden yana, cumhumetçi, toplum- cu, bağımsızhkçı genç- lerin yurt çapında ör- gütjenmesi şart Koşul- lar bumı da\aö\or. Bu da gençler için önceük- k yerine getirilmesi ge- reken bir görev. Ata- türk'ün Bursa Nutku, bize bu sorumluluğu yüküryor" diye konuş-^ tular. Üniversitelerin öğ-' renci konseylerinde et- < kili olmak için çabala-; yacaklannı, geniş öğ-_ renci kitlesıne seslene-" ceklerini, Atatürkçü Dü- şünce Kulübü olmayan" yerlerde kulüp acma ça-' İışmalannı hızlandıra-' caklarını ifade eden gençler, "UDGB,ilkete- • rini, tûzüğünû ve prog-, ranıını benimseyen, tüm khie örgürJerinin genç- ük komisyonlannın ka- alabikceğibirüstörgût otacak" dediler. Gençler, LTDGB'nin' il düzeyinde örgütlene- ceğini, 15 kişilik bir; merkez yürütme kuru-, luna sahip olacağmı, ka- rarlann salt çoğunluk- la alınacağını ve tüzük taslağını bu kapsamda hazırladıklarını vur- guladılar. (
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle