27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 30 AĞUSTOS 2000 ÇARŞAMBA 14 U - i \ kuKur@cumhuriyet.com.tr AlıııaııyaMa 6 imla' savaşları • Almanca konuşulan • .. dünyada yazım birliği sağlamak amacıyla gerçekleştirilen reform, geri tepmeye başladı. Almanya'nın en etkili gazetesi Frankfurter Allgemeine Zeitung, eski yazım kurallanna döndüğünü ilan edince ortahk iyice kanştı. FİKRETDOGAN MANNHEEVf - Kimi zaman insan ulaşmak ıstedıği hedefe ilerlerken örüm- cek ağını andıran dolambaçlı sokaklar- da yönünü yitırir. Yollan çatallanan kar- maşık labirentlerde insarun başı döner. Ayaklannın götürdüğü bir yol aynmın- da, yeniden aramaya başlarnak içın bil- dığı başlangıç yerine dönmekle gözünü karartıp ıleriye doğru gitmek arasında kararsız kalır. Işte Almanca yazım kıla- vuzunda gelınen nokta bu. 1 Ağustos'ta eski yazım küavuzunadö- nen, Almanya'nın en saygın gazetelenn- den Frankfurter Allgemeine Zeitung (FAZ) geriye çark edenlerin başını çe- kiyor Gazetenin bu karan almasından sonra toprağa gömülü savaş baltalannm yeniden çıkanlması, sönmeye yûz tut- muş tartışmanın yeniden alevlenmesi kaçınılmaz oldu. FAZ'ın bu tutumu, ye- nı yazım kılavuzuyla yazın dünyasında ortaya çıkan karmaşaya, huzursuzluğa, behrsızlığe resmiyet kazandırdı. Şimdi, büyük bir olasüıkla kartlar yeniden ka- nştınlacak. FAZ. attığı bu adımı, yazım kılavuzun- da yapılan değışıklıklerın gereksızlığı- ne, saçmalığına dayandırdı. Gazete, Al- man yazı dıünın bırlık ve bütünlüğünü tehlıkeye atmamak ıçinyeru uygulama- ya ayak uydurduklannı, ne var ki bir yıllık deneyın bu düşüncenin aldaöcı olduğunu ortaya çıkardığını behrttı. FAZ'a göre, yem yazım kılavuzu birlik ve bütünlüğün temeline dınamıt yerleş- tiriyor, yazı yazan ınsanlar önlerım gör- mekte zorlanıyor. Bu belirsızlik anında en doğru yolun, bılınen eski limana de- mir atmak olduğu görüşünde gazete yö- netimi ısrarlı görûnüyor. Alman dilbıümcisı KonradDuden'in önderlığınde 1901'de temellen atılan ortak yazım kılavuzu yaklaşık yûz yıl- dan beri hüküm sürüyordu. Akan za- manla yeni deneyımler kazanan toplum değiştıkçe dıl de değişiyor, dönüşüyor- du. Yenı ıfade biçımlen, yenı sözcükler toplumun dımağına yerleşmiştı. Yeni deneyimler, yenı ifade biçimlerinı gerek- tınyordu. Birçok açıdan yetersiz kalanyazım kı- lavuzu, karmaşık bir görüntü sergiJer olmuştu. Üstelik birçok yerde çelişkiler gözlenıyordu. Ornegin "Auto fanren" ay- n yazılırken "Radfahren" ruye bıtışik yazıhyordu? Neden " b " harfı "mit Be- zug aufta büyük, "in bezug aufta kü- çük yazıhyordu? Bunun ölçütü neydi? Sonuçta, bu riirden çelişkılerin kabul edılemeyeceği su götürmez bir gerçek- ti. Aynca kimi çetrefil yazım kurallan okuma yazma öğrenmeyi güçleştıriyor- du. Tüm bunlar alt alta toplanınca ya- zım kılavuzunda bir reform yapma zo- runluluğu çıplak gözle bile görülebili- yordu. Radikal reformcular, okuma yaz- ma öğrenenlere kolaylık olsun dıye isim- lerin küçük harfle başjamasını istediler. Kimi, hangı sözcüklenn bıtişik veya ay- n yazılması konusunda öneri getiriyor- du; kimi de hecelerin aynmı konusun- da. Bunun üzerine tüm bu önerileri in- celeyip düzene kavuşturacak bir uzman- lar komisyonunun kunılmasına gerek- sinim duyuldu. Zamanla görüldü ki, kurallann basit- leştırilmesi özlenen sadeleştirmeyi ge- tirmıyor. Böylece çalışmalann saçma- lıklann, çelişkılenn ayıklanmaya yöne- lik olmasına karar verildi. Bu çalışma- lan yûrüten Eğıtim Bakanlan Kurulu bir reforma gidılmesı yönünde eyalet başbakanlannı ikna etmeyı başardı. Hü- kümet başkanlan ıki koşul öne sürdü- ler: Birincisi, Almanca yazım kılavuzu okuma yazma öğrenmeyı kolaylaştır- malıydı; ıkincisı, kurallann basıtleştiri- ierek okulda, günlük hayatta dilin ıyı kullanılması güvence altına almmalıy- dı. 1995 Ekimi'nde eyalet başbakanlan değışıkJıklenn genış kitlelerce kabul görmesı için yeni yazım kılavuzunun tartışmaya açılması yönünde görüş bil- dirdüer. Ilk sert eleştiri 1996 yılında Frankfiırt Kıtap Fuan'nda yazarlardan geldi. Eğitim Bakanlan Kurulu bu eleş- tirinin çok gec kaldığım, yazarlann çok geç uyandıklannı behrterek tarnşmaya son noktayı koymaya çalıştı. Yazarlar ve gazetecıler, ilk listede makul öneri- lerin yer aldığını, ama kesin listede bun- lara 'bir sürü ipe sapa geimez' saçmalı- ğırieklendığınıılensürdüler Uzmanlar Komisyonu'nun yazarlan, gazetecileri, kamuoyunu ve hatta Eğıtim Bakanlan Kurulu'nu bile aldartığı görüşü dillerden düşmüyordu artık. Eğmm Bakanlan Ku- rulu, reformun sadece okullan kapsadı- ğını, herkesin özel yaşanüsında istedi- ği gibı yazabileceğün açıklayarak bas- OyuncukmnizbmıkankararkmKültürServisi- Hollywo- od'un ünlüyıldızlanrun fılm tekliflerine verdikleri yanıt- lar bazen gerçekten acı so- nuçlar doğurmuş. Aktörle- rin birçoğu hayır demenin bedelını kariyerlerine bir sû- re ara vermek zorunda ka- larak ödemiş. Mesela Ro- bert Redford, yönetmen Mi- keNichobın 'TheGraduate' filmi için kendisine yaptığı teklifi çok yaşlı oldugunu ve o rol için uygun olmadı- ğını söyleyerek reddetmiş. Bunun üzerine rolü kendisiy- le aynı yaştaki Oustin Hoff- man almış ve üstüne üstlük bu rolle, bir de Oscar aday- lığı kazanmış. Film aynca, yönetmen Nichols'a 'en iyi yönetmen Oscar'ım kazan- dırırken klasikler arasında yer almış. Sandra BuDock ise hayır yerine evet diyerek kariye- rini mahvedenlerden. 'Spe- ed' fılminin devamına evet diyerek büyük bir fıyasko- nun altına imzasını atn ve 35 yıl boyunca kaybettiği ûnü- nü tekrar kazanmak için sa- vaşmak zorunda kaldı. Bir zamanla- nn çok sevilen TV dizisi 'Magnum'un başrol oyuncusu Tom SeOeck ise ma- ceraperest arkeolog 'Lndiana Jones' rolüne hayır diyerek çok büyük bir fir- satı kaçırmış ve Harrison Ford'un önünü açmış oldu. 'Cumartesi Gcce- si Ateşi* ve 'Grease' filmlerinin ak- törüJohn Travoha ise RichardGere'i ünlü eden 'Subay ve Centihnen'e ve Stallone'yi kahramanlaştıran 'Ram- bo'ya hayır diyerek kaçırdığı büyük nrsatlan ancak yıllar sonra Quentin Tarantino'nun 'PulpFıction'unda rol alarak kazanabıldı. LeonardodiCap- rio ise 'American Psyco'daki rolü ka- riyerini zedeleyeceğini düşünerek reddetti fakat sonrasında rol aldığı 'The Beach'in kendisine pek de bir şeyler kazandırdığı söylenemez. GeneHackman'ın reddettiği filtn- ler ise bir hatalar zinciri oluşturma- ya yeter: 'Jaws', 'Üçûncü Tûrden Yaklaşnuüar' ve 'Gugukkuşu'. Mk- heBe Pfeiffer ise reddettigı projeler- le Oscar'a aday, 'Kuzulann Sessizfi- ği' ve 'TemeJtçgûdü' fılmlerini 'Bat- man'in ikinci bölümünde 'Kedi Ka- dm'ı oynayabilmek için reddetmiş. Syrvester Staüone, 'Beverly Hifls Cop' fılminde kendisine teklif edilen rolü geri çevirmekle kalmadı, fîlmin milyonlarca dolarhk gişe hasılatını da rolü kabul eden Eddie Murphy'ye kaptırmış oldu. CharfieSheen ise pa- rası için değil ama insani duygular- la 'Ahlaksaz TekKT fılminde Demi Moore'un kocasını canlandınnayı reddetti. Çünkü Moore fılmin çekim- lerinden hemen önce, Sheen'in en yakın arkadaşlanndan Emflio Estevez ile olan ılişkisine son vermiş ve She- en de fîlmdeki yatak sahnelerini çok utandıncı bulduğu için rolü Wtoody Harrebon'a kaptırmış. Robin W right ftnn ise kocası Sean Penn ile çalışa- bilmek için 'Şirket' ve'Jurrask Plark' fılmlerini reddetmiş. Güntunüz Avnıpasr ııclaıı farkh kesitler GÜRHANUÇKAN STOCKHOLM - Bir "tiyatro projesi'' 9 ayn sahnede birden perdelerinı açtı! Koorduıatörlü- ğünü ChrisTorch'un, koreografi- sını Goran Stefanovski'nin ve yö- netmenliğını Sören Brunes'ın yap- tığı "HotelEnropa" adlı oyunda; Bulgaristan, Yugoslavya, Leton- ya, Litvanya, Makedonya, Polon- ya, Rusya ve Slovenya'dan gelen sanatçılar kendi dillennde oynuyorlar. Medborgarhuset'uı bir kısmı bu oyun için ilginç bir otele dönüştürüldü. Izleyicıler, 6'şar kişilik gruplar halınde bu "oteJ"in 9 ayn odasına götürülü- yorlar. Her odada, günümüz Av- rupa'suıdan çeşitli ve farklı kesit- ler canlandınlıyor. Aşılması gûç "Scbengen duvan", kaçak göç- menler, iltıcacı kacakçılan, illegal yabancüar bir Babil Kulesi orta- mında izleniyorlar. Ortak bir dil olmaması, odadan odaya dilin de- ğişmesı, izleyicilere gerçek bir "yah^nnhk ortanu" yaşatıyor. Goran Stefanovskı şöyle diyor: Izleyidler, bûtün akşam bojiııı- ca kendilerini rahatsızve tedirgin edilmiş hissediyorlar. tzlenmesi gûzd oİabilir ama, kişinin nereye götürüldfiğüııü ve ne göreceğmi bameroesihuzursuzhıkvaramor. Suda sûzüJen kuğunun su alönda- ki ayak hareketkri dışandan gö- rülmez.Buda aynışey.Birçeşitas- keri operasyon gibL Her şey orta- da, ama birçok şey görülmüyor. Ingiltere'de yaşayan Makedon yönetmen Stefanovski'nin yarat- tığı bir sahnede, kaldığı odada in- tihar düsûncesiyle dolaşan bir ka- dın, bir çekmecede ansızın bir "metek" buluyor. Melek yalnız- ca üç sözcûk söylemekte: Anne, baba vegözler... Stefanovskı, "HotdEmvpa^nın bir boşluğu canlandırdığuîı söy- lüyor. Bu boşluk,bir eşyanmpencere- den dışan nriatümasnıdan sonra ortaya çıkan boşluğa benziyor. Kimkk, ahlak,toplumiçmdekiyer gibi "şeyler" bu anlanlar. Avru- pa'daki yeni gefişmeieri ben hem komik hem de trajik buluyorum. Ben tophımcu gerçekçi değer yar- gdanndan yola çıkmryonım, da- ha çok sonsuza dek mfilteci olan Chapiın gibi hayaOn en gûç gfln- krini geride bıraköğuıa, önünde- kigûnlerindahaiyi oiacağma ina- nan o küçük insanın dünyasmdan bakryorunı geHsmdere. kıyı kırma yoluna gitti. Ama eleştiri yagmurudınecekgibıdegildı. 1996'nın Temmuzu'nda yeni yazım kılavuzu ko- nusunda Almanca konuşan Avusturya, Isviçre, Lıechtensteın'la masaya oturup anlaşmaya vanldı. Bunu, yeni kuralla- nn 10 eyalette ılkokullarda uygulama- ya sokulması ızledi. Böylece karşıt gö- rüşü taşıyanlar ıçinyargı yolu açümış ol- du. Ama idari mahkemelerin aldığı çe- lişkili kararlar işi iyice arapsaçına dön- dürdû. 199S'deAnayasaMahkemesi'nin reformdan yana karar alması bile taraf- lara banş getirmedı. Gazetelenn okuyucu mektubu yağ- muruna tutulması, podyum tartışmala- n, televızyonda açdcoturumlar tüm hı- zıyla devam etti. Asağı Saksonya Egi- tim Bakanı Wernstedt'm önerisi uya- nnca Uzmanlar Komisyonu bir araya gelıp yeni kurallardaki aynkotlannı te- mizlemeye ginşri. Ancak bu düzeltme işi o kadar ilen gitti kı, reformun hep- ten tepetaklak olacağı korkusu duyulma- ya başladı. Kesın olan bir şey varsa, o da ipın ucunun kaçtığıydı. Yazım reformuyiadilin iyi ve rahatkul- lanılması öngörülmüştü, ama gelışme- ler beklenenin tam tersiydi. Insanlar hangi sözcügü nasıl yazacaklan konu- sunda kararsızlığa itilmiş, 'güvensiztik' birçok kaleme musallat olmuştu. Şim- di reform karşıtlan eskiye dönülmesı gerektiğini, yanm işin praükte hıçbu- şansının olmadığını savunuyor, reform- dan bu yana bırbırinin eşi ıkı sözlük kal- madığından, her sözlükte sözcüklenn farklı yazılmış olmasının kafalan ka- nştırdığından yakmıyorlar. Eğitım Ba- kanlan Kurulu da bu fiyaskoda pay sa- hibi olduğundan herkesin gönlünce ya- zabüeceği izleniminın yaratılmasından sonra yazı dılının bıriiİc ve bütünlüğü- nün zora sokulduğundan dem vuruyor. Şu anda eskiyle yeni arasında kalmmiş gibi bir görüntü var ortada. Her ıkisının artılan ve eksileri sık sık gündeme ge- tirUiyor. Bıelefeld Üniversitesi'nin yap- tırdığı bir araştırma, yeni yazım kılavu- zu sayesınde çocuklann daha çabuk oku- ma yazma öğrendiğıni ortaya çıkardı, ama aynı zamanda yazım yanlışlıklan- run arttığını da... Alman Oili ve Edebi- yat Akademisi'nin yaptığı açıklamada, "Birçok yazıh metinde rasüanüan yeni kural sacmahklan duyarfa okurlar için katlamhr şey değfl" ifadesi kullamlıyor, ama arkasından reformun genrdığı avan- tajlann korunması gerektiğı savunulu- yor. Yani ne şiş yansın ne kebap! Ancak her iki taraf da bir dilin yaşa- dıkça deri değiştırdiğını çok iyi biliyor, buna paralel olarak yazım kılavuzunun günün ıhtıyaçlanna göre değişmesi ge- rektiğini de... Ama hangı değişıklikle- ıin yapılması, hangı kurallann konulma- sı konusunda taraflann birbinnin öne- nlenne sıcak bakmaması kıyametın kop- masına neden oluyor. Şimdı eskiye dönüş yönünde ilk adım FAZ tarafından atıldı. Gûntfaer Grass, Martin VValser,Siegfriend Leaz'in başı- nı çektiği 30 yazar, yeni kurallan boy- kot edeceklerini daha önce açıklamışlar- dı. Yayınevleri hangi kılavuza göre ya- zacaklan konusunda yazarlannı özgür bırakmıştı. FAZ'uı 1 Ağustos'ta eski yazım kıla- vuzuna geri döneceğını açıldaması ba- sında çeşitli yankılar buldu. Spiegel'in basın sözcüsü Heinz Lohfddt, "Biz ge- üşmeteri beküyoruz" derken Focus'da da beldeyelim görelım havasının hâkim olduğu görüldü. VVöche, Stern, Zeit re- daksiyonlanndan, eski yazım lalavuzu- na dönülmeyeceğinin ışaretleri geldi. Süddeutsche Zeitung, harekete geçmek için ortada bir sebep olmadığı görûşü- ne yer verdı sayfalannda. Alman Bastn Ajansı gelişmeleri izleyeceklerini be- ürtmekle yetindi. Günther Grass, "FAZ, hakknnda yazdığısaçntalddan sürdüre- bilir, yeter ki eski yazım kılavuzu uyann- ca yapstn bunu" dıye konuşarak bu son gelişmeden yana tavır aldı. Martin Wal- ser, -Kabuledflnüşbiryanhştandönmek için cesarete ihtiyaç vannr. Bakanm ce- saret bulaşıcı nu, yoksa organize opor- tiînizm ınigal«>hpyalar^lf'> '' djye koOUŞ- tu. Görünen o ki, bu tartışma sürüp gi- decek. Ve en son sözü yine taraflar değil, zaman söyleyecek. DEFNE GÖLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ AbNfinDinoieYüzyrinız Abkfin Dino'nun yazılannı okudukça kişiliğine, dünyaya bakışındaki genişltğe, bilgeliğine hay- ranlık duymamak elde değil. Edebiyatımızda, sanatımızda azdır böyiesi, ge- niş yürekli kişilikier. Nâzım Hikmet'te de bu özellikler öne çıkar. Dino'nun Sait Faik üstüne yazdığı 1939 tarihli yazisını okuyunca bu konuda Nâzım'dan da iteri- de oldugunu anladım. Nâzım 9.5.1936 günlü "Akşam' gazetesinde yazdığı "Bir Tavs/ye"adlı yazısındaSait Faik'inSe- maver adlı kitabını eleştirir. "Muhamr bize Türki- ye'de yaşayan bir Türk işçisini ve anasını anlat- mak istiyor. Ama ne çare ki, istemek her zaman becerebilmek demek değildir." Nâzım, başlangıçta bütün o geniş görüşlülüğü- ne, küttürüne karşın, alışık olduğu Gortd-Saba- hattin Ali biçemindeki öykü kalıplannın dıştnaÇl* kıp Sait Faik'in yeni, özgün bir öykücü oldugunu anlayamamıştır. Sonra, 1955'te Budapeşte Radyosu'nda yap- tığı "Edebiyat Konuşmalan "nöa ise, "Ben Sait Faik'i çok severim. Bizim bûyük hikâyeciterimiz- den biridir. Büyük hikâyeci, büyük şair" diyecek- tir. Abidin Dino ise, daha 1939'da, "Gorki'nin Rus Edebiyatına yaptığı hizmeti, Adalı Türk edebiya- tina yapacak." öngörüsünde bulunuyor. Aynı ya- zıda, "Sait Faik milli edebiyatın ta kendisini yapı- yor" dedikten sonra da, "Sait Faik Adalı'ya aba- yıyaktık vesselam" diyerek yazJSinı brtiriyor. ••• Bu ömeği neden verdim? Abidin Dino gibi büyük bir kültüradamı geldi geç- ti aramızdan. Devletimiz onunla yalnızca solcu olduğu için il- gilendi. Yaptğı seramikleri evirip çevirip üzerlerin- de orak- çekiç aradı. Aydınlar için ise o, saygı duyulan bir büyük sa- natçıydı, ama ne kadanmız onun düşünce dün- yasını anlamaya çalıştı, onun düşüncelerinden kendine yeni yollar bulabilmeyi denedi? Abidin Dino çoğumuz için yabancıydı. Çünkü o Ayzenştayn'ın filmlerinde görev alıyor. Picasso ile aynı atölyede çalışıyor, THstan Tza- ra'ya mektup yazıp Nâzım'ın hapisten kurtanlma- sı için bir kampanya yapıp yapamayacağını soru- yon gece vakti yolda karşılaşDğı Aragon'u kolu- na girip evine getirebiliyordu. Türkün Türkten başka dostu olamayacağını dü- şünenler için fazla evrensel bir tutumdu Abidin Dino'nunki. Bu yüzden kimi onu, Paris'teki "parti komisen" olarak görüyordu, kimi yanına yaklaşılmaz bir Fransız aydını. O ise hertavnyla "çağınvzın biraydını'rv ömek- liyordu. ••• Yırminci yüzyıl, kültür hayatımız için önemli bir yüzyıl oldu. Toplumumuz gerçek aydın kişiliklerle belki de ilk kez bu yüzyılda tanıştı. Sayılan onlar- ca olan bu kişiliklerle kültür ve düşünce hayatımız, geri bir toplumunkinden çağdaşlığa yol aldı. Fel- sefeden arkeolojiye, dilden sanatiara evrensel de- ğerde kültür adamlanmız oldu. Abidin Dino bu önemli kişiliklerden blri. Yazıla- nnı okuduğumuzda, onunla birlikte bir yirminci yüzyıl görünümü çiziliyor. Kimi zaman çok tanınmışlar, kimi zaman kim- senin duyup bilmedigi kişilikier, siyasal olaylar, kültür sorunlan Abidin Dino'nun kaleminin ucun- da bizleri geride bıraktığımız, insanlığın en ilginç yuzyıllanndan birinde dolaştınyor. Gelecekte o duyariıklar, sorunlar belki anımsa-h nacak, belki sözü bile edilmeyecek. Ama attığı- '• mız adımlarda Abidin'ler hep aramızdan baka- cak. Zeugma'ya ztyaretçi kmtbunası • GAZİANTEP (AA) - Belkıs Zeugma antik kentinde kurtarma kazılan devam ederken ziyaretçilerin kazılan izlemelerine artık izin verilmiyor. Kurtarma kazılan sırasında villalarda bulunan zengin mozaikler ve bronz Mars heykelinin, dünya kamuoyunun dikkatini Zeugma'ya çektiği, buna bağh olarak yöreye çok sayıda yerii ve yabancı turist geldiği belirtiliyor. Güvenlik nedeniyle kazı alaru antik kenti ikiye ayıran yol üzerinden izlenebiliyor.Son dönemde yapılan çalışmalar sonunda Zeugma'da Bl bölümdeki çalışmalar tamamlandı.Bu bölgede çıkanlan buluntular dijital kamerayla belgeleniyor. Neşet Ertaş Ankara'öa • Kültür Servisi - Bozlak ustası Neşet Ertaş, 3 Eylül Pazar günü Ankara Yükseliş Koleji'nde bir konser verecek. Uzun yıllar yurtdışında yaşayan Ertaş, çalışmalannı halen Almanya'da sürdûrüyor. Sanatçmm radyo kayıtlanndan hazırlanan albümü ise Kalan Müzik tarafindan çıkanldı. Konser biletleri Keçiören Hüner Müzik, Ulus Sönmez Müzik, Kızılay Ada Müzik ve Dost Müzik'ten elde edilebilir. KÜLTÜR • Ç 1 Z î K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle