Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 30 AĞUSTOS 2000 ÇARŞAMB
••**•.. O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R olay.gorus@cumhuriyet.cofn.tr
30 Ağustos'uîıGetirdikleri
M. SeHm OKÇAY Hukukçu, Em.
H
er yılın 30 Ağustos
günü, "Ben
Türk'üm" diyen her
insan için yaşamsal
öoem taşıyan birtarih-
tir. Türk'ün anayur-
dunu işgal ederek onu tarihten silme,
azınlık olarak bırakma arzusu içerisin-
de olan işgaJci kuvvetlerden, Istanbul
ve Trakya'daki Ingilizler dışında, so-
nuncusu olan Yunan kuvvetlerinin,
askeri deyişle, imha edildiği bir gün-
dür.
Oç ayn kolordu ile üç ayn yerde
toplanan Yunan kuvvetlerine İcarşı,
Afyon'daki birkolordusunun gerisine
tüm kuvvetlerini, büyük bir gizlüikle
yığarak ona ancak ûstünlük sağlaya-
bilen, son derece tehlikeli, ancak en
iyi sonucu verebilecek bir planla, 26
Ağustos sabahı başlayan Büyük Taar-
Kur.4fb. S, /
ruz'un devamı olarak Dumlupınar'da
kuşatıian Yiman kuvvetlerinin, Başko-
mutaoMKemaJ'in bizzatyönetimin-
de, darmadağın edildiği bir tarihtir.
Bir kolordunun dağmlması, öbür
iki kolordunun kendiliginden param-
parça olmasını sağlamış ve Batj'nın
tüm planlan suya düşmüştür.
Böylece Anadohı ve Doğu Trakya
ile Tûrk Yurdu milli sınırlan ile tari-
he kazınmıştır.
Ben konunun, hep ele alınan aske-
ri yönünden değil, başka bir nokta-
dan bir değerlendirmesini yapmak is-
tiyorum.
Bugün dünyadaki insanlann kafa-
lannda milletlerinyaşadıklan yerler az
çok belirgin olarak bilinir. Bir Mı-
sır'ın nerede olduğunu ve Mısırlüann
nerede yaşadığını hemen hemen her-
kes bilir. Ingilizlerin Büyük Britanya
adalannda olduğu, Almanya'nın Or-
ta Avrupa'da, Fransa'nın Batı Avru-
pa'da, Polonya'nın AJmanya iJe Rus-
ya arasında, Japonya'nın Asya'nın do-
ğusundaki adalarda olduğunu, kısa-
cası Yunanistan'ın, îtalya'nın, îspan-
ya'nın nerede olduğunu, az çok her-
kes, hemen hemen kabaca bilir. Bu
yerleşik düşünceye neden olan, bu ül-
kelerin hep aynı yerde yaşamış olma-
lanndandır.
Polonya tarihte hep işgal altındakal-
mıştır. NapoJvon'laFransızlar, Alman-
lar, Ruslar dâlgalar halinde bu ülkeyi
işgalleri altında bulundurmuşlardır.
Ancak kimsenin kafasından bu ülke-
nin yerini silememişlerdir. Fransa, Bal-
kanlar, Almanlann istilasına uğramış,
ancakyine Fransa'nın, Yugoslavya'nın
yerleri belhdir, oradadırlar.
Eğer 30 Ağustos'ta kaybetse idik,
Türkler için neler düşünülecekti?..
Herkes kendi kendine bu sonıyu yö-
neltmelidir. Belki Anadolu zihinlerden
silinecek, Türkler mi, onlar Orta As-
ya'dadır, denilecekti. Belki de Selçuk-
lular, Osmanlılarla OrtaAsya'dan dal-
ga dalga Batı'ya kayışımız, bu ters sel
ile yıkılıp gidecekti..
Işte, 30AgustosZaferi neTürkJerin
anayurdununAnadolu veDoğuTrak-
ya olduğu tescil edilmiştir. Türkiye
Cumhuriyeti 'nin kuruluşu, devrimler
yanında, Atatürk'ün Türk kavranıını
Anadolu'ya kaznnasını, tüm dünyada-
ki insanlann beyinlerine işlemesini
sağladığı için 30 Ağustos önemlidir.
Bu yurt Atatürk'e "minnettannr".
30 Ağustos Utkusu (zaferi), genç
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni, çağ-
daşlığı, çağcılhğı, uygarhğı, uygar
dünyanın üyeliğini getirmiştir.
Bugün Türkiye Cumhuriyeti Dev-
leti'ni siyaha boyama çabalannın al-
tında yatan, bu kavramı yıkma düşün-
cesidir. Türkiye Cumhuriyeti yerine bir
cumhuriyetkurulması, "Türidye" te-
riminin silinmesi, düşüncesi yatmak-
tadır. Onun için 28 Şubat bir devrim-
dir, birdönüm noktasıdır. 30Ağustos'u
dipdiri tutma amacım taşıdığı için
önemlidir.
Unutulmaması gereken bir husus
da, Atatürk "çağdaş,modern bir Tür-
kiye'' derken, Batı'dan sadece uygar-
lık kavramının tam olarak ahnmasıru
istemiş obnasıdır. Biz Batı ile uygar-
hk dünyasında aynı, hatta üst düzey-
de bir arada oluruz. Kimse bunu unut-
mamalıdır. Herkes 30Ağustos'u bu ko-
numuyla algılamalıdu-. Her yıl bu dü-
şünce ile kutlamalıdır.
Son olarak belirtmek istediğim bir
husus da Yunan dostlanmızla bugün-
lerde esen sıcak hava nedeniyle 30
Ağustos sevinci örselenmemelidir. Bu
bizim hakJı bir sevincimizdir. Bu ara-
da dostluğumuzun da çok üst düzey-
lere yükselmesini gerçekten istiyoruz.
ARADA BİR
VEDAT GÜNYOL
30 Afiustos
Bir zaferdi bu. Emperyalist güçlerin kışkırttığı,
ENOSİS ülküsüyie beslediği, kinci ve yoz Yunan
politikacılann cephelere saJdığı gencecik askerie-
ri, yurdu için çarpışan gencecik Türk askerierini dü-
şünüyorum. Diyorum ki kendi kendime, bu insan-
far cephe dışında birbirlerini görseler, bir içkı ma-
sasında bardak tokuştursalar, kaşla göz arasında
dost olabilecekleri bir ortamdan uzaklaştınp bir-
birine düşman yapmak, akıl almaz bir alçaklıktır.
Adalan, modalanyla Türk insanına sevgi, saygı,
dostluk duygulanyla, yıllar yılı bir arada yaşama se-
vinci aşılamış Rum dostlan nasıl unutabiliriz? Son
günlerin, deprem olgusuyia ortaya çıkan yardım-
laşma çabalannda su yüzüne çıkan dostluk, bu-
gün iyiden iytye, bir kucaklaşma, sevme, sevişme
düzeyine varmış bulunuyor. Politikacılann, daha çok
Yunan politikacılann yaratmak istedikleri düşman-
lık olgusu, bugün azgınlığını yitirmiş bulunuyor.
30 Ağustos'ta, Türk güçleri Izmir'i kurtardıklann-
da, Yunan bayrağını çiğnetmek isteyenlere, yüce
Atatürk'ün karşı çıkması, insanlık onuruna yara-
şır birtutumun göstergesi değil mi?
Gelin, 30 Ağustoslan geride bırakalım ve karşı-
fıklı özverilerle birbirine kenetfenmek isteyen Türk
ve Yunan dostluğunun meyvesini toplayaJım. Şim-
di, Yunan-Türk düşmanlığının tarihe kanşmak üze-
re olduğu bugünlerde (dilerim öyledir) gelin de
Ağustos Zaferi'ni, ay, gün, saat demeden iç ve dış
düşmanlann etkisinden kurtanp, kendi iç bünye-
mize yöne/ik düşmanlıklara yöneltelim.
Bugün, düşman, dışandan değil içten gelen ve
gittikçe güçlenen düşmanlıktır. Gelir dağılımının
haksızlığından yola çıkarak Türk insanının trajedi-
sini dile getinnek, bir savaş sorununu koyuyor or-
taya.
Ağustos zaferi, artık düşmanın kalmadığı bir or-
tamda, yurtiçinde kazanılacak zafere ulaşmaktır
amaç. Bugün kazanılacak zafer, yurtta yer etmiş,
irtica başta ofmak üzere, laiklik düşmanlığı, geri-
ciliğe, din sömürüsüne, namussuzJuklara, dolan-
dıncılıklara, naylon faturaJara, özetle her çeşit ya-
sadışı işlemlere karşı yapılan savaştır. Bilmem an-
latabildim mi?
Bugün zafer, içeride, iç dünyamızda olagelen
namussuzluklara, düzenbaziıklara, gericiliklere sa-
vaşmanın zaferine ulaşmaktır amacımız, yaşam
varlığımız.
Ağustos zaferi, içimizde odaklanmış namussuz-
luklara karşı kazanılacak zaferin adı olsun istiyo-
ruz. Yanlış mı düşünüyorum?
KEMER/AN1ALYA ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ
EsasNo: 1997/62
KararNo: 2000/68
Mahkememiz, 1997/62 esas numarası ile davacı
Uwe AhJers vekili Av. Rana Ortan tarafından davalılar
Güney Turizm AŞ ve Tolon Pamir'e karşı açılan mad-
di-manevi taTminat davası, 02.03.2000 tanhınde,
2000/68 karar numarası ile karara baglannuşor.
Davahlardan Tolon Pamir'in adresinin tespit edile-
memesı nedeniyle, ilamın ve davacı tarafin temyiz tale-
binin taranna ilanen tebliğıne karar veriimışdr.
Hükümet gereğince, 2.009.16 DM. maddi tazmına-
tın ödeme gûnündeki TC. Merkez Bankası efektıf alış
değeri üzerinden Türk Lirası'na çevrilmek suretiyle ve
aynca taraflann ekonomik ve sosyal durumu gözetile-
rek 74.114.000 TL. manevi tazminatın davalılardan
müteselsilen alınıp davacıya verilmesine karar veril-
miştir.
Karar, 18.08.2000 tarihinde davacı vekilince manevi
tazmınat miktan yönünden temyiz edilmiştir.
Davalılann ilgüi karara karşı temyiz yoluna başvur-
malan için 15 günlük, davacı tarafin temyiz taleplenne
karşı cevaplanm sunmak için 10 günlük hak düşürücü
yasal süreien olduğu tebligat yerine kaim olmak üzere
ilan olunur. 22.8.2000.
Basın: 48040
ANKARA11. ASIİYE HUKLK
HÂKİMLİĞl'NDEN
DosyaNo: 2000/82
Davah: Ahmet Battal, Emek 4. Cad. 11/A Ankara.
Yakup Buharalıoğlu, Eski Sanayı Bölgesi 4. Cad. No:
33 Kayseri.
Davaa: Idris Ergün.
VddH: Av. Senem Dinç.
Davş: 3.500.000.000.- TL maddi, 200.000.000.- TL.
manevi tazminata, tazminatın olay tarihi olan
08.08.1998 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte
davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili mah-
kememizde açılan taraflan ve konusu yukanda yazılı
olan davanın yapılan yargılaması sırasmda:
Yukanda adı ve soyadı, bilinen en son adresi yazılı
davalının zabıtaca yapılan araştırmalara rağmen adre-
si meçhu] bulunduğundan davahya dava dılekçesi ile
duruşma gününün ilanen tebliğıne karar verilmiş olup
duruşma 05.10.2000 günü saat 10.05'e bırakılmıştır.
Belli edilen gün ve saatte mahkemede hazır bulun-
madığınız ve kendinizi bir vekille de temsil ettirmedi-
ğiniz takdirde yaıgılamaya yokluğunuzda devam edi-
leceği ve gerektiğinde hüküm verileceği ilanen tebliğ
olunur. 28.07.2000
Basın: 47838
Zeugma ve Yitirdiğimiz Değerler
Prof. Dr. Nihat G. KINIKOĞLU nua Tekmk
Z
eugma harabelerinde (yıkılann-
da) kaybettiğimiz çiniler gazete
ve televizyonlarda haftalarca yer
aldı. Evet, Zeugma ve çinileri bü-
yük bir kayıp. Bir zamanlar o böl-
gede yaşamış olan insanlann yüzlerce yılda
yarattıklan ve Türkiye dışındaki topraklarda
kolayca rastlanamayan tarih gömüsü (hazi-
nesi) yok oluyor. Ve ülkemiz topraklaruun
çoğu, toprak altmda çıkartılmayı bekleyen
onlarca, belki yüzlerce Zeugma ile dolu.
Fakat, ya yiten ve toprak altından çıkartıla-
mayacak değerlerimiz... Türkiye sadece tarih
hazineleri ile mi dolu? Kıtalann birleştiği yer
olan Anadolu, bitki ve hayvan türleri ile aynı
zamanda bir doğa hazinesidir. Doğanın mü-
yonlarca yılda yaratöğı, ülkemizdeyaşayan bu
canlılardan her yıl onlarcası, belki yüzlerce-
si sonsuza kadar yok olmaktadır. Ve biz, top-
raklanmızdan kaybolan, her biri binlerce Ze-
ugma değerindeki bu canlılann ne olduğunu
bile bilemeyecek kadarilgisiz ve saygısızız do-
ğaya karşı. Uludağ kurbağası, Kafkas enge-
reği nerde? Ya yaşam ortamlannı yok ettiği-
mizden ya da üç kuruş kazanma uğruna bi-
linçsizce avlayıp topladığımızdan kökünü ku-
ruttuk.
Ormanlanmız yağmalandı, birçok yerde
yok oldu vepolitikaalanmız oy uğruna bu yağ-
maya göz yumdu, hatta arka çıktı. Bilisizce
(cahilce) ya da daha doğrusu, çoğunhıkla yi-
ne py uğruna göçebe kuşlann uğrak ve yerel
canh türlerinin bircoğunun yaşam yeri olan ba-
taklıklan kuruttuk, denizlerimizi kırlettik, ba-
lıklanmızı tükettik ve sonunda balık avlamak
için komşu ülkelerin deniz sulanna girmeye
başladık. O kadar bilisiz, bilınçsız ya da çı-
karcıyız ki onlann aldıklan önlemleri bile ak-
lımız almıyor.
Bir Istanbul vardı, bin Zeugma'ya değerdi,
dünyanm bu en güzel şehrini berbat ettik, bu
yağinada da politikacılar başrolü oynadılar, oy
almak için Istanbul'u rüşvet verdiler.
Fakat bütün bunlardan çok daha önemli bir
kaybımız var: Ahlak. Zeugmalan da Kafkas
engereğini de, ormanlan da, Istanbul'u da ko-
ruyacak olan, bilgili ve daha önemlisi, ahlak
sahibi insandır. Susadığımız bilgiye ulaşma-
ya çalışırken ahlak elimizden kaymaya baş-
ladı. Ülkenin en üst yöneucilerinden başlayan
ahlak kaybı, çürüme, en aşağıya kadar inme-
ye başladı. Her gün bir yetkili ya da yetkisi-
zin bir dinsiz ya da dındann vurgununu, ah-
laksızlığını okuyoruz. Zeugma çinilerini çı-
kanp müzeye koyarak koruyabiliriz, fakat ah-
lakımızı nasıl koruyacağız? Cumhurbaşkan-
lannın, "Memuruınİ5İııibflir''yada "Verdinı-
« ben verdün" dediği yerde vurgun nasıl ön-
lenebihr? Her gün bir ahlaksızın, çevresinde-
kileri dolandırarak uçaklarda dolastığı ya da
buna göz yumanlan uçaklarda dolastirdığı ül-
kelerde ahlak normlannı nasıl belirleyecek-
siniz?
ABD Başkanı Niıon, Watergate olayı ne-
deniyle başkanlıktan uzaklaştığında buna en
fazla sevinenler ABD'deki çocuk dernekleri
olmuştu. Devletin en üst makamında bulu-
nan bir kişinin yaptığı bu hatanın, en üst ma-
kamı ideal ve bu makamdakı kışileri ömek alan
çocukJann etık anlayışlan üzerinde yapacağı
etkı, bu dernekleri, ana ve babalan endiselen-
diriyordu.
Ve şimdi bir de Türkiye'ye bakın. Cocuk-
lanmız, zengın olmanın yolunun dolandıncı-
lık ve polıtıkacılarla işbirliğı olduğunu bile-
. rek yetişiyorlar. Devletin üst kademelerinde
bulunan, merasimlerde alkışlanan kimselerin
ahlaksızlıklannın ömeklerini işitiyor, görü-
yorlar.
Bugün alt kademelere kadar inen ahlaksız-
lık, yann bütün insanlanmızı saracak, çocuk-
lanmızı da çürütecek. O zaman ne olacak? Bu
yazdıklanm, ahlaksızlığı gittikçe kanıksamış
olduğumuzdan belki de abartı gibi gelecek-
tir. Ama gazetelere bir göz atin, çürümenin na-
sıl alt kademelere kadar yansıdığını görün.
Hiçbireğitimci, hiçbirbilim adamı, yannın Tür-
kiye'sini yönetecek çocuklann, bu gördükle-
rinden, pis kokudan etkflenmediklerini iddia
edemez.
önlem alınmadığı takdirde ahlaksızlık ya-
nn mutlaka bugünkünden fazla olacaktır. Kur-
tanlacak en önemli değerimiz, çürümenin de-
vam etmeyeceğini belirleyecek olan, açıkça-
sı, gelecekte var olup ohnayacağımızı belir-
leyecek olan ahlakımızdır. Bu nedenle şu an-
da en önemli görevimiz, ülkenin geleceğini
emanet ettiğimiz çocuklanmızm ahlaki değer-
lere sahip ohnanm bir meziyet, mümkünse
en büyük meziyet olduğunu büerek yetişme-
sıdir.
Peki bu nasıl başanlacaktır? Din ile değil.
Her gün örneklerini gördüğümüz gibi Islami-
yet bir ahlak normu haline gelememiştir. Ya-
salara bel bağlayamayız, önce yasalan çıka-
ranlann ve uygulayanlann ahlaklı ohnası ge-
rekir ki bunu nasıl başaracağız? Zenginlik de
bir çözüm değil. Dünya savaşında yenik düş-
müş, ekmek bile bulamayan, savaş içindeki bir
halkın içinden çıkan 1. Büyük Mıllet Mecli-
si'nin milletvekillerini ve onlarla kıyaslana-
mayacak kadar zengın olan bugünkü millet-
vekillerini göz önüne alm, bu sözüme hak ve-
receksiniz. Öıtilaller de bir çözüm değil. Kaç
tanesini geçirdik, her seferinde Ali gitti Veb
geldi ve işler daha kötüleştı.
Ahlak çöküntüsü içindeki ülkemın gelece-
ği için büyük endişe içindeyim ve bu sorunun
yanıtmı maalesef bulamıyorum. Sorumlu ki-
şi veya kişiler anyorum. Ben, ahlak çöküntü-
sünün baş sorumlulannın, öncelikle, fakirlik,
bilgısizlik gibi konularda da olduğu gibi, ül-
keyi yönetmek, yasalan yapmak ve uygula-
makla görevh' olan politikacılar olduğu kanı-
smdayım.
Bizler, yannın politikacüan ve yöneticile-
ri olacak çocuklanmız kadar kötü örnekler
görerek yetişmediğimiz halde bu durumdayız.
Bizi ömek alarak yetişen çocuklanmızın po-
litikaya atılacağı, yönetime geçeceği günleri
bir düşünün. Bu ahlak çöküşü döngüsü nasıl
kınlır? Bilmiyorum. Çocuklanmız ve vatanım
için üzülmekten başka elimden bir şey gel-
miyor.
PENCERE
Istanbullu 'Metro'suna Sahip Çıkmalı
Prof. Dr. Güngör EVREN
• stanbul'un ulaşımı, her gün miiyonJar-
I
ca ınsanın zamanını ve enerjisini boşu
boşuna tüketiyor. Çileye dönüşen ulaşım
serüveni yüzünden işyerlerinde verirnli
çalışacak gücü bulamayanlar evlerine
yorgunluktan bitik, sinirleri yıpranmış olarak
dönüyorlar. Yollarda tüketilen milyonlarca
üretim saati kaybı, bunca enerji sıkmtısı için-
de önemli düzeyde döviz harcanması pahası-
na har vurup harman savrulan petrol, kirlenen
hava, trafık kazalannda ölen, yaralanan bin-
lerce yurttaşımız, hasara uğrayan, hurdaya çı-
kan araçlar, kaldınmlarda yürüme hakkından
bile yoksun kalan yayalar, Istanbul ulaşımı-
nın acı ürünlerinin başlıcalandır.
tstanbul'a ve ülkeye çok pahataya nul olan
veen önemlisitstanbuDumın muthıhığıunıgöl-
geleyen son derece olumsuz taMonun nedeni
deniz>olu ve demiryolu toplu taşınıa olanak-
lannı gereğince değeriendirmeyen plansız bir
gelişmedir.
Geüşmişülkelerin kentleri yüzlerce kilomet-
re 'metro'ya sahiptir. Iki milyon nüfuslu Ati-
na, geçen günlerde üçüncü 'metro nattı'nı iş-
letmeye açmıştır. On iki milyonluk Istanbul
ise henüz metro ile tanışmamıştır. Hafıf met-
ro ve tramvay hatlarmın toplam uzunluğu an-
cak 29 km'dir. Dünyamn ilk metrosu olan
Londra metrosundan on bir yıl sonra 1874 yı-
hnda 'Tûnd' diye tanıdığunız mini metro-
muz işletmeye açıbnış, ilk metro etüdü 1908
yıhnda gerçekleştirilmiştir. Daha sonra özel-
likle 1950 yılını izleyen dönemde, çok sayı-
da etüt yapılmasına karşın, Istanbul metrosu-
nun yapımına 1992 yılmda başlanabikniştir.
Sayın Nurettin Sözen'in yerel yönetim öz-
kaynaklan ile baslatmış olduğu metro tüneh
çalışmalan elbetteki Istanbul için bir umut ve
mutluluk nedeni obnuştur. Yönetim değişik-
lığinde Sayın Tayyip Erdoğan tünel açma işi-
ni aksatmadan sürdürmüştür. Ancak önceki yö-
netim tarafından her türlü hazırlıklan tamam-
lanarak sonuçlandmknası yeni yönetime bı-
rakılan ray döşeme, hat donanımlannın (elekt-
rifikasyon ve sinyalizasyon) gerçekleştiril-
mesi ve araç satın alınması işi ihalesinin ye-
nilenmesi üe başlayan süreçte, metro yapmıı
yıllar boyu sürüncemede bırakıunıştır. Kısa-
cası Istanbul en azından iki yıldır işleyen 8
km'lik birmetroya sahip olabilirdi. Ne var ki,
büyükşehir belediyesinin ilgili kurumlannın
belgelerinde Nisan 2000 olarak belirtilen iş-
letmeye açılma tarihi, daha sonra haziran ayı-
na ve geçen günlerde ise yaz sonuna (*), san-
ki bir başka bahara ertelenmıştir.
Geçenlerde bir öğretim üyesi dostumla Aya-
zağa'dan saat 18.00'de hareket eden üniversi-
temizin servis otobüsü ile Taksim'de 19.30'da-
ki toplantıya yetisemeyince, en çok yanm sa-
atte güvenli biçimde, ulaşımımızı sağlayabi-
lecek 4. Levent-Taksim metrosunun işletme-
ye acılmamış olmasına tepki gösterdik ve böy-
le bir duruma Istanbullulann neredeyse ilgi-
siz kalmasına da şaşkınlığımızı dile getirdik.
Geçenlerde Atina metrosuna bindiğimde da-
ha karmaşık tepki duygulan yaşadım.
Birkaç ay önceden radyodan birbirini izle-
yen üç ilginç ve anlamlı haber dinlemiş ve "1
Nisan şakas" olmasından kuşkulanmış, fakat
günlerden 2 Nisan olduğunu anımsayarak ra-
hatlamıştım. Bu haberlere göre, Istanbul Mo-
da 'da insanlar "iskelekrinin iskeleolarak kul-
lanılmasını" istiyorlardı. Feneryolu'nda bir
yaya tüneli açıüşı nedeniyle trafikte 'yaya
halda' vurgulanıyordu. Ankara'da ise "Met-
romuza sahip çıkahm" göstenlen yapılmıştı.
tstanbullular için de gerekli duyarlılığı gös-
terme zamam gelmiş geçmiştir diye düşünü-
yorum. Çünkü bir metronun değil yıllar bo-
yu, bir gün bile geciktirilmesi kolay bağışla-
nabilir bir durum değildir. Aynca Istanbul 'un
en az 200 km'lik bir metro ağına gereksinimi
bulunmaktadır. Bu koşullar altında Istanbul-
lu yurttaşlık ve kentlilik bilinciyle davranma-
h ve artık 'metro'suna sahip çıkmahdır.
(*) Cumhuriyet, "Taksim-4. LeventMetrosu
denenecek, yaz sonuna yetiştirilecek." 15
Haziran 2000.
Bağımsızlık Ülküsünün Bayramı
Haydar YILMAZ Çankaya BelediyeBaşkam
Uluslann kendilerine özgü bayram günle-
ri, acıyı ve hüznü, sevince ve mutluluğa
cevirdikleri özel günler vardır. Bu gün-
leri bazen sözcüklerin kısıtlı ve yetersiz dünya-
sıyla tarumak ve tanımlamak o denli zor ki...
Istanbul işgal edilmiş, tzmir, Adana, Antep ve
nice adsız yurt toprağı tarumar edilmiş, sessiz
ve dilsiz bırakümıştı.
Varlığını, eşsiz vatanını dört bir yandan ku-
şatmışlara karşı, aç kalarak, silahsızkalarak ama
örnagını mermi, ellerini silah yaparak ve açlı-
ğını göz bebeklerine kitleyerek korumaya yaz-
gılı o muazzam kurtuluş neferlerinın bize bırak-
tıklannı bu özel günde, 30 Ağustos Zafer Bay-
ramı'nda birtarih galensı içindeymişçesine ye-
niden düşünmeliyiz.
Bu paha biçilmez zafer, sadece yurdun düş-
mandan temizlenmesi için indirüen esaslı birdar-
be ve Yunanlı Başkomutan Irikopis'in esiralın-
masma indirgenemeyecek bir büyüklüğe ve an-
lama sahiptir. Kurtuluş Savaşı'mn son günleri,
ama Cumhuriyet'in kuruluşuna giden ilk gün-
leri içinde ayncalıklı bir payeye sahiptir, 30
Ağustos 1922 tarihi.
Atatürk ve arkadaşlan, Osmanlı'ıun son ya-
nm yüzyılına damgasım vuran teslimiyetci ve
işbirlikçi tutumun karşısına her alanda bir ba-
ğımsızlık ülküsünü koydular! Siyasette, ekono-
mide, kültürde öz benliğinden yoğrulup gelen-
lerden olusan bu bağımsızlıkçı ruh, Cumhuri-
yet'in ilk kuşağının en belirgin karakteriydi.
Başkomutan Meydan Muharebesi'nin bize
armağan ettiği Zafer Bayramı'nın ardmdan biz,
enğin bir yurt sevgısıyle. kaderini başkasma
bağlamama ve özgüvenle hareket edenlerin yap-
tıklannı "Bugfinön dfiıtyasuıda yeniden nasıl
ohısrurabfliriz" diye tekrar tekrar düşünmeli-
yiz. Cumhuriyeti geçmiş bir rüya, değerlerini
"korkutucn" bir dogma olarak aigılayanlann,
Cumhuriyet'in halka güvenme ve halkı eğitim-
le, büimle, sanatla, yurttaş ouna bilinciyle ken-
di kaderine hükmetme konusunda yüreklendi-
ren atılımlannı görmezden gelenlere diyonız
ki: "Sen Cumlnıriyete karşı çıkma bedbahtnğı-
na uğrayan, oniitma ki, Cumhuriyet oimasaydı,
şimdi sen de oimazdın, olamazdm."
Cumhuriyetimizi, 2000'li yıllann açılan, ge-
nişleyen dünyasında, kendi dinamiklerini yeni-
den yoğurup aydınlık ve güleryüzlü bir Cum-
huriyet yapmak için, onu bize armağan edenle-
rin yaptıklannın ışığında yeniden anlamlandır-
malıyız. Bu bizim tarih bilincimizi güçlendire-
ceğı gibi, günümüzü tarihin ışığında daha iyi al-
gılama ve yorumlama gücünü de bizlere bahşe-
der. Hep birlikte yürekten kutlayahm bu Zafer
Bayramı 'nı.
Uofding PatronıT mu
Oluyorum?..
Son günlerde medyanın ileri gelen gazeteferind<
adıma, sanıma ve resimlerime, her nedense, gereğin-
den çok yer veriliyor.
Bilmem neden?..
Ctostlara çok teşekkür; ama, ben televizyona çık-
mam; iktidar sahipieriyle al takke ver külah ilişkilerden
hoşlanmam; ortalıkta çok görünmem; bir köşe yaza-
nnın raconu çekik yaşamak olmalı, diye düşünürüm.
Yine de kimi zaman medyanın malzemesi olmak-
tan kaçınamıyorum.
Kimisi başlığı patlatryor:
"llhan Selçuk holding patronu oldu."
Kimisi medyada kendine iş ediniyor:
"llhan Selçuk da kim?.. Hep aynı şeyleri yaztyor,
on para etmez."
Bu kez medyada resmimi "Cumhuriyet'in holding-
leşme" olgusunun içinde gördüm.
Ikide birfotoğrafımı basan meslektaşlaraselam; ama,
ben bu gazetenin patronu değilim, Cumhuriyet'in sa-
hibi, çalışanlann vakfı!..
•
Medyamız yaman!..
Ibrahim Tatlıses'i kansı Derva'dan ayırdı; Hüh/a
Avşar'ı az kalsın kocasından edecekti; bir konuya gtr-
di mi maşallah tuttuğunu kopanyor. ÎW
Doğrusu korkuyorum,.
Çünkü medya bir işe daldı mı, neyin doğru neyin
eğri olduğu birbirine kanşıyor, tozdan dumandan fer-
man okunmuyor; yine de medyaya söytenecek bir şey
yok; çünkü hiç de şakaya gelmeyen bir kocaman
çarkın gün geçtikçe büyüyen gücü, hepimizi anafc-
runa katmış göturüyor.
Cumhuriyet de bu dünyanın içinde...
Ancak değişik bir kurum...
özelbîrmarka!.. *
Çalışanlar ile okurlar Cumhuriyette bir bütün oluş-
turuyoriar; sanki özdeş/eşmişler..
Yoksa bu gazete 199O'lı yıllann tekelleşme - kar-
telleşme fırtınalan içinde ayakta kalabilir miydi?.. Adı-
nı yüceltip güveniliriiğini pekiştirebilir miydi?.. Kö-
künden değişen medya yapılanması içinde, özel ko-
numunu koruyabilir miydi?..
Gazeteciliğin çeşitii cilvelerini 1990'larda yaşaya-
rak 2000'lere ulaşınca arkadaşlaria toplanıp dedik
ki:
- Her şey güzel de bizler itetişim devrimini yaşa-
yan dünyada yalnız bir gazeteyle mi yetineceğiz?..
Gün geçtikçe yapılanıp büyüyen medya devleriyte
rekabeti nasıl sürdüreceğiz?..
- Ne yapalım?..
- Sermaye gerekl.. Halka açılalım, senvaye çev-
relerinde destek arayalım, okurfanmızla birlikte yeni
bir yapılanmanın yollannı döşeyelim...
'Yeni Gün Holding" böyle doğdu.
Niçin "holding" diye sorarsanız, "yasanın gereği"
diyeyanrtverebiliriz. Arkadaşlar "Yeni Gün Holding "in
Yönetim Kurulu Başkanı olarak beni seçtiler.
'Holding Patronu' sanısı buradan geiiyor.
Cumhuriyet, 'Cumhuriyet ı
Çalışanlanndır.. _, ,,v
Okurtanndır.. 'X"""
Kamu malı gibidir.
Beş değişik şirket ve iki ortaktıkla yapılanmış olan
Cumhuriyet Vakfı, imtiyazı elinde tutan kurumdur. Iş-
te bu yapının çatısı altında çeşitii kişi ve kuruluşlarla
görüşmeler yaparak geleceğe yönelik bir medya gru-
bunun çoklu temellerini atmaya çalışıyoruz; bu kc-
nudaki temaslar daha sonuçlanmadı.
Sonuçlandığı zaman okurianmıza duyuracağız.
. Araştırmacı
gazeteci adaylarına
çağrı
Dünyayı ve Türkiye'yi bilen...
Geüşmeleri doğru yargılayan, sorgulayan
ve denetleyen...
Meslek Ukelerine ve topluma saygıh...
Toplumsal sorumluluk taşıyan...
Uğur Mumcu'nun araştırmacı gazetecilik
çizgisini devam ettirecek...
...gazeteciler yetiştirmek amacıyla Araştırmacı
Gazetecilik Kursu düzenlenmiştir.
Şu anda berhangi bir yerde çalışmayan, 25 yaşıru
aşmamış üniversite mezunlanna, karşılıksız burs
verilecektir. Adaylar, yüz yüze yapüacak görüşme
sonucunda belirienecektir. Burs almaya hak
kazananlar, 3,5 ayhk yoğun kuramsal eğitim
çalışmasından sonra 3 ay süreyle gazetelerde
mesleki deneyimlerini geliştireceklerdir.
Vaknmızdan alınacak başvuru dosyalannın
6 Ekim 2000 Cuma günü saat 18:00'e kadar vakfa
teslim edilmesi geıekmektedir.
UQUI«RA$TIRMACI
ParisCaddesi No:14
KavaMıdefe, 06540 ANKARA
Tel: (0312) 417 77 20 pbx
Faks:(0312)417 57 46
e-posta: umagSumag.org.tr
KALBtNtZ SMN tÇİN
ÇALIŞIYOR, YA SlZ?...
TÜRKKALPVAKH
79 Mayıs Cd. No: 8 Şişli/İSTANBUL
Tet (0212) 212 07 07 (pbx) 10 Hat Faks: (0 212) 2126835
Evde tngilizce ve Arapça ders verilir.
0 216359 02 08