Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 22 AĞUSTOS 2000 SALI
14 i-l LJi\ kultur@cumhuriyet.com.tr
Evin İlyasoğlu'nun yeni kitabı 'Ölümsüz Deniz Taşlanydı' İlhan Usmanbaş'ı anlatıyor
'Gelenekselliğe başkaldırdı
9
YEŞtMAKYtZ
Evin Üyasoğhı'nun, 20. yüzyılın
önde gelen bestecilennden biri olan
İlhan Usmanbaş'ın müziğini ve ya-
şamını aktardığı yeni kitabı 'Öhlm-
sfiz Deniz Taşlanydı' Yapı Kredi Ya-
yınlan'ndan çıktı. Ayra zamanda Us-
manbaş ın düşünce adamı özelliğinın
ve felsefesinin de anlatıldığı kitap, il-
yasoğlu'nun besteci ile yaptığı bir
söyleşi ve yapıtianndan örneklerin yer
aldığı 2 CD ile birlikte sunuluyor.
Adını Usmanbaş'ın 1965 'te yazdı-
ğı aynı adlı bestesinden alan kitap, îl-
yasoğlu'nun dördüncü çalışması.
'Zaman Içinde Müzik' (1994), 'Ce-
mal Reşit Rey Mûzikten İbaret Bir
Dünyada Gezintikr' (1997) ve 'Ne-
cil Kâzun Akses 'Minyatûrden Des-
tana Bir Yolculuk' (1998) adlı önce-
ki çalışmalannda tüm bilgileri ken-
disi toparlayan Ilyasoğlu, bu kez ken-
di deyişiylc 'çok bügüi ve kûltûrlü'
bir editör Ekrem Işm ile birlikte ça-
lıştı.
- Usmanbaş'ın 20. yûzyılTürk mü-
ziğine katkılan nderdir? Bugûnkü
mûzik ortanuna neler getirdi?
EVİNİLYASOĞLU-ÇağdaşTürk
müzığının ılk kuşagı geleneksel ka-
hplarla. halk ezgileri ve makamsal ya-
pıyla işe başladılar. Ikinci kuşak ola-
rak Bûlent AreL tlhan Usmanbaş ve
İlhan Mimaroğlu bu gelenekselliğe
başkaldıran, tepki gösteren kişiler ol-
dular. Her birisi dünyada ayru anda
olup biteni izlemeye çalışan besteci-
lerdi. Hem de ellerindeki küçücük
bir radyo ile işe başladılar. Büyük
zorluklar içinde plaklar getirttiler.
Evrensel dili, yerel renklere yeğ tut-
tular. Usmanbaş da içinde yaşadığı
yıllann akımlannı, yöntemlerini ken-
di müziğine uyarladı. Böylece 12-
ton'dan diziselliğe, raslamsallıktan
minimalizme pek çok akımı ilk uy-
gulayan bestecilerimizden oldu. Son-
raki kuşaklara *yeni sesi' sundu. Bir
de onca yıllık öğretmenliğinden ötü-
rü yalnız besteciliğinden değil, kül-
türünden ve kişiliğinden de öğreni-
lecek çok şey var.
- Usmanbaş'm dünya mûzik kûKü-
rü içinde de tamınnpgm neye bağb-
yorsunuz?
İLYASOĞLU - Usmanbaş, Kous-
sewitzky ödülü, FROMM, Wieni-
awsky ödülü, Cenevre Bale Yanş-
ması gibi birçok uluslararası ödül ka-
zandı. Aynca katıldığı kongrelerde
• "Usmanbaş da içinde yaşadığı yıllann akımlannı,
yöntemlerini İcendi müziğine uyarladı. Böylece 12-
ton'dan diziselliğe, raslamsallıktan minimalizme pek çok
akımı ilk uygulayan bestecilerimizden oldu. Sonraki
kuşaklara 'yeni sesi' sundu."
birçok önemli müzık adamını tanımış,
onlarla haberleşmeyi sürdürmüş. ör-
neğin, Xenalds, Daflapkcoia, Berio gi-
bi. Ülke sınırlan içinde olduğundan
çok sınırlann dışındaki müzikbilim
çevrelerinde daha çok tanınıyor.
- Kftabnuzda Usmanbaş'ı aynı za-
manda bir düşünce adamı özelUği ile
anhuyorsunuz. Bu özdüğinin 20. yüz-
yü mfiziğindeld başanlanna etldsi ol-
dumu?
tLYASOĞLU-20. yüzyıl müzigi bir
düşünce müziğidir. Arhk eski çağlar-
daki gibi esin perisini beklemiyor
besteciler. Başlıca kaynaklan, kül-
tür birikimi ve araştırma. Sesin ye-
ni, güzel duyumunda artık mutJaka
uçucu melodiler olması gerekmiyor.
Başka özellikler gözetiliyor. Bu ne-
denle Usmanbaş da müziğin yeni di-
line yön veren diğer çağdaşı beste-
ciler gibi ayru zamanda bir müzik
düşünürü. Onun bu yönünü yansıta-
bilmek için mektuplardan, gazete
dergi yazılanndan, konferanslann-
dan yararlanmaya çalıştım. Her biri-
ni okudukça Usmanbaş'ın derin ki-
şiliğıni tanıdım.
-Ece Ayhan, tlhan Berk, Behçet Ne-
catigil gflbi şaiıierin vaprtlannı müzik-
lemiş. Bu Usmanbaş'ın çokyönlü ki-
şiliğinden mi kaynaklamyor?
İLYASOĞLU - Evet. Şiir kadar re-
sim sanatının yapısı da onun ilgi ala-
nına girmiş. örneğin Necatigil'in
'Kareler'inde yukardan aşağı ya da
çapraz olarak okunan dizelerin özgür-
lüğü; Ece Ayhan'ın 'BakışsızBir Ke-
di Kara'sındaki imge çağnşımlannın
özgürlüğü, besteciye de özgürlük
alanlan açmış. Aynı şekilde DaB'nin
kimı resmindeki gerçeküstü yaklaşım,
müziğine boyut katmış.
- Biyografisini vararağınıy bestect-
leri secerken nelerigözönûndebulun-
duruyorsunuz?
İLYASOĞLU - Aynı kalıp içinde
çıkan üç biyografi kitabımda kültü-
rümüzün üç ayn döneminden kişile-
n seçtim. Cemal Reşit Rey, Osman-
lı'dan Cumhunyet'e geçişin simge-
siydi. Necil Kâzım Akses, cumhun-
yetı kucaklamış, onun kurumlanna
yön vermiş bır bestecimizdi. İlhan
Usmanbaş ise evrensel değerleri be-
nimseyen, 20. yüzyılın ikinci yansın-
da ürün vermiş hiçbir çağdaş beste-
ciden farkı olmayan bir sanatçı.
- Kjfahmmn frayırhk aymmânrian
sonnoktasınadeknasılbtryolizliyor-
sunuz?
İLYASOĞLU - Bu kitaplanm yal-
nız birer bestecınin yaşamöyküsü de-
ğil. içinde yaşadığı zamanı ve o dö-
nemin toplumsal değerlerini de ince-
liyorum. Örneğin Rey Kardeşler'in
operetleri Istanbul yaşamına bir renk
getirmiş. Toplumsal bir olay olmuş.
Hanımlar pırlanta yüzüklerini takıp
kürk etollerine sannıp özen göstere-
rek operet temsillerine giderlermiş.
Hem de tam tkinci Dünya Savaşı are-
fesinde. O karanlık, kuşku dolu gün-
lere neşe getirmiş bu operetler. Ma-
halledeki bakkaldan öğrencilerine,
yakın akrabalanndan uzak dinkyici-
lerine kadarbestecileri tanıyan hemen
herkesle konuşuyorum. Konuşmala-
nn tümünü döküyonım. Sonra ortak
konulan birleştirip gerekli bölümle-
re yerleştiriyorum. Ilk ikisüıde bes-
tecinin özyaşamına ilişkin birzaman-
dizinellik gözettün.
Usmanbaş'ta ise önce genel bir yir-
minci yüzyıl müzik tarihiyle giriş
yaptım. Çünkü ülkemizde bu konu-
da el altında kaynak yoktur. Çagın bel-
li başlı akımlanna ve bestecilerine
ve özellikle Usmanbaş'ın tanışOğı, ça-
lıştığı ya da etkisinde kaldığı beste-
cilere özel bir yer ayırdım. Sonra bu
bütünün içinde özel yaşamı ile Us-
manbaş'ı ışledım. Onun zamanının
bestecilerini bulabilmek için inter-
netten de yararJandım. Bazılanyla
elektronik posta yoluyla ilişki kurduk,
haberleştik. Bana fotoğraf ve o zama-
na ait bilgıler verdiler. Biz arşiv edin-
meye meraklı insanlar değiliz. Bu
nedenle toplayabildiğim kadar fo-
toğraf, mektup, gazete kupürü, TV ve
radyo kayıtlan topluyorum. Kitap-
lanma ne kadar fotoğraf basabüir-
sem anlattıklanmın da o kadar renk-
leneceğine inanıyorum. Böylece ar-
şiv değerindeki fotoğraflann yitip
gitmesi önleniyor.
- Kitaba ekli CD'leri nasıl hazırh-
yorsunuz?
İLYASOĞLU-Bu CD'lere büyük
önem veriyorum. Her sefennde birin-
ci CD'de besteci ile yaptığım söyle-
şileri kaydettim. Onun sesini kalıcı
kılmak istedim. ikinci CD'de ise ya-
pıtianndan örnekler sundum. Kimi ya-
pıt o kitaba özgü olarak ilk seslendi-
rilişi ile CD'ye basıldı. örneğin Us-
manbaş kitabımda Cihat Aşkın-Me-
tin Ulkü ikilısınin seslendirdiği Ke-
man ve Piyano için Müzik-94 başlık-
lı çalışma yer alıyor. Aynca Judith
Uluğ'un çaldığı piyano parçaları,
Şimşekyönetimindeki Bavyera Rad-
yosu'nun seslendirdiği 'VKa, Mva la
Muska Vlva',Betin Güneşyönetimin-
deki Köln senfoninin çaldığı 'Uğur
Mumcu Anısına' başlıklı senfonik
yapıt ve Günay Yetiz'in çaldığı 'FL-
75', ilk kez bu kıtapla CD'ye alınmış
oldu.
Bir 'dışavurumcu' olduğuna inanan Ertuğrul Ateş, yeni resimleriyle Danimarka yolcusu
*MistikyansuiHilariaLKfimlr Servisi - Yaklaşık iki
yıl önceki New York sergisiy-
le adından söz ettiren ressam
ErtuğrulAteş, yeni dönem re-
simleri ile bu kez Danimarka
yolcusu. Kopenhag'daki sergi
eylül ayının başına dek süre-
cek. Sanatçıyla yeni sergisi ve
sanatı üzerine konuştuk.
- Danimarka'daki yeni ser-
ginizden birazsözedermianiz?
ERTUĞRUL ATEŞ - Yak-
laşık iki yıl önceki New York
sergim sırasında tanıştığım sa-
nat tarihçi Loise Koxbüll ba-
na teklifte bulundu. Danimar-
kalı ünlü galerici TomasToft'a
ulaştı ve çalışmalanmı tanıt-
\x. Bana gelen istekler doğrul-
rusunda bir buçuk yıl süren
bir çahşmayla resimlerimi ta-
mamladım.
- Resünlerden bazüan ol-
dukça bûyük boyutlu. Büyük
tuvalle çahşmanın her sanatçı-
yagetirdiği özgürlük duygusu-
nu ve zorluklaruu siz de yaşa-
dmızmı?
ATEŞ - Tuval büyüdükçe
oranlar, renk ve tüm aynntılar
değişir, tuvale hâkım olmak
zorlaşu". Giderek kontrolünü-
zün dışında ohnaya başlar her
şey. Bu, insanı hem heyecan-
landıran hem de zora sokan
bir durum. Işin sonunda 'anu-
nın akıyla çıkabilmek' duru-
muyla İcarşı karşıyadır insan.
- Yapıtlaruuzda değışıklık
içermeyen' bir bütünlük söz
konusu. Resminizin bu niteli-
ği yeni serginizde de sürüyor
mu?
ATEŞ - Bu çok doğru bir
tespit. Çünkü resmimin böy-
le bir yanı var. Bu sergide de
28 resim aynı dönem ve aynı
paletten çıktıklan için bir bü-
tünlük taşıyor.
- On dörtyıkhr New Yorkta
yaşıyorsunuz. Oradaki sanat
ortanunda bulunmak size ne
kazandırdı?
ATEŞ-Her şeyden önce 'dd-
diyet' kazanıyorsunuz. Ben
ressam olmayı New York'ta
bir kez daha öğrendim. Çün-
kü, Türkiye'nin ressam pro-
fili ile New York'unki aynı de-
ğildi. Orada 'ressam' denildi-
ğinde yahıızca resmin içinde
olan kişi anlaşılıyor.
New York'a her yıl 80 binin
üzerinde ressam, gelecek ara-
mak için geliyor. Bu anlamda
kıyasıya bir mücadelenin için-
desınız. Yüzlerce galeri, onlar-
ca müze, birçok özel koleksi-
yonvar.
Her şeyden önemlisi çok
ciddi bir 'sanatyazmı' var. Tüm
bu olanaklann içinde bu 80
bin kişiden ancak 800 kadan
sanat tarihinde kendine bir yer
buluyor. Burada eleştiri kuru-
munun objektifliği ve ciddiye-
ti çok büyük önem taşıyor.
Müzeler, galeriler ve basm
'aktiT bir sanat ortamı oluştu-
ruyorlar.
'Ozgûn olmak önemü'
- New York'un çok kflltür-
lü yapısı ve bu savaşun içinde
nasıl gûçjûkkr yaşaduuz?
ATEŞ - Amerika son dere-
ce değişik etnik yapıya sahip
bir ülke ve ama sonunda Hı-
ristiyan bir toplumu banndın-
yor. Fakat kün olduğunuz ve
nereden geldiğiniz ilk anda
hiç önemli değil, siz yaptığı-
nızla varsınız.
-Bu anlamdayabana ofana-
nın getirdiği farkhhk bir avan-
tajbelkide-.
ATEŞ - Maalesef Osman-
h'dan gelmek, Türkiyeli ol-
maktan daha ciddiye almıyor.
Çünkü Osmanlı daha çok bi-
liniyor ve tanmıyor. Burada
devlete düşen çok büyük gö-
revler var. 31 yaşında Ameri-
ka'ya gittiğimde elbette çok
zor şartlar altında yaşadım ve
çalıştım; ama inanç, inat ve
eylemi bir araya getirdiğiniz-
de bir yerlere gelebilıyorsu-
nuz ancak. Bir zaman sonra
yaptığmız iş farklı sesler söy-
lüyorsa neden obnasm! Orta-
muı böyle bir yanı var zaten;
kültürün, bilginin olduğu bir
sistem kendine yararlı olabi-
lecek ne varsa kabul ediyor.
- Türk resmini nasıl değer-
lendiriyorsunuz?
ATEŞ-îzlediğim kadanyla
Türkiye'de iki taraf var. Birin-
esimde zaman
ve mekânı ortadan
kaldırdığınızda geriye
ruhsal dunım kalıyor.
Bu anlamda dünyanın
mistik yansımalanyla
ilgileniyorum.'
cisi ciddiyeti bannduıyor. Bu
ciddiyet ve iddiayı özellikle
genç kuşaklarda görüyorum.
Onlarda soylu bir çaba var.
Ikincisi ise marjinal ve moda
olma çabasmda olan bir grup
ki, zaman zaman bu iki grup
çatışıyor.
Özgün olmak, yaşadığın top-
rağın ruhunu yansıtabilmek
çok önemli bir unsur. Anado-
lu ezgileri ve ruhu, özgün bir
kaynak olarak yeterince de-
ğerlendirilemiyor.
• Bueksiklikbence,yurtdışın-
da neden kendimizi göstereme-
diğimizin de en önemli sebe-
bi. Türkiye'de aynca yeni ola-
na bir karşı tutum söz konu-
su. Özellikle son iki yıldır ye-
niden gündeme gelen türküle-
ri yorumlayan genç insanlara
yapılan eleştiriler bunun çok
açık örnekleri. Bozmadan sa-
nat olmaz. Yıkacaksın, yeni-
den yapacaksın ama özü kala-
cak elbet; bu, özü bozmak de-
ğildir.
- Resmmizi siz nasıl tanun-
larsunz?
ATEŞ-Bır'dtşavnrumcu'ol-
duğumu düşünüyorum. Re-
simde zamanı ve mekânı or-
tadan kaldırdığınızda geriye
ruhsal durum kalıyor. Bu an-
lamda algılama yöntemim mis-
tik, dünyanın mistik yansıma-
lan ile ilgileniyorum. Bu, se-
çimim dışında, kendiliğinden
oluşan bir şey oldu; resim be-
ni buraya getirdi.
- Burada eleştirmenin rolü
nedir? Adnan Çoker'in deyi-
mivie Türkrve'de bir tûrlfi ya-
zdamayan sanattarOnhakkm-
da ne düşünüyorsunuz?
ATEŞ-Resmim üzerine ya-
zılanlara diyeceğim bir şey
yok.. Resimler 'benim', kitap
'onun'. Gombrich'in bir sözü
var 'Hiçbir ekştirmenin anı-
ü dikümerniştir.' Çok doğru.
Bu anlamda eleştirmenuı öz-
gür olduğunu düşünüyorum;
ama sözünü ettigim ciddiyet ve
objektiflik Türkıye 'de yok de-
necek kadar az.
Adnan Çoker'e katüıyorum,
halen yazılamamış bir sanat
tarihi var. Bir ansiklopedi alı-
yorsunuz elinize.. kimi isim-
ler var, kimileri atlanmış. Bu,
'ansüdopedi' olmanın getirdi-
ği niteliğe aykın bir durum za-
ten!
- Türkiye'de ne zaman ser-
gi açacaksınız? ÇıkacakkHap-
tan söz eder misiniz?
ATEŞ - 20 Ekim'de Ada-
na'da bir sergim olacak. Ardın-
dan 25 Ekim'de 'Kaş Sanat
Gakrisi'nde bir sergim daha
açılacak. Kitap, 2001 yılında
çıkacak ve psikolog DemeAn-
oba ve galerici Lesüe Nolen'in
ortak bir çalışması olacak.
YAZIODASI
SELİMİLERİ
Yaz Bitiyop
Ağustosun kaçı bugün? Yaz da gelip geçiyor.
Ağustosun sonuna geldik mi, yaz bende sulu-
boya bir resim olup çıkıyor. Okul yıllanmda bu ay
beni hep üzerdi: Tatillerin bitmesine ne kaldı?
Yazlann sereserpe roman okumaları bitmiştir.
Ders kitaplannın okuma zevkini körelten daracık
dünyası bekler bizi. Boğazım düğümlenirdi. Gele-
cek yazı düşlemekten başka çare kalmamıştır...
Oysa okul yıllanm geçeli, handiyse otuz yıl. Yıl-
gıdan bir türtü kurtulamadım.
Ağustos biterken hep Anton Çehov. Sığınılacak
tek yurda geri dönüyorum:
"Bir gün gelecek.. herkes, bûtün bunlann, bu
acılann nedenlerini öğrenmiş olacak. Gizli kapak-
lı hiçbir şey kalmayacak."
Ya da: "Hayatımıza yeniden başlamak için yal-
nız kalıyoruz. Yaşamakgerek. Yaşamak."
Sonra büsbütün hüztin: "Yakında kış gelecek...
Her taraf karia örtülecek. Bense çalışacağım, hep
çalışacağım."
Bu ağustos sonu Çehov okumayacağım. Gün-
lergeçecek, Üç Ktzkardeşien, Vanya Dayı'öan, Mar-
ft'dan, Vışne Bahçesi'nden, hele Ivanov'dan uzak
duracağım.
Yeterince karamsarım. Sonra iyice yaşlanmış
hissediyorum kendimi. Birtakım umutlar uydur-
malıyım.
Nice yıllar, kısa gezintilerime uzun yolculuk ha-
vası vermeye çalıştım. Böylece, macerasız günle-
rim cengellerin çağnşımlanyla donandı. Bıkıp usan-
madan robensonculuk oynadım.
Şimdiyse geri dönüyorum, yalanlanmdan geri dö-
nüyorum. Yazı masamda bir başımayım. Yazma-
ya çalışıyorum. Her zaman bir başımaydım. Yaz-
mak başka türiü olmaz, diye avundum her zaman.
Evet ama, yaz bende görmediğim, göremeye-
ceğim bir natürmortun izi.. uzak izi olarak kalmış.
Natürmort durmadan değişir. Yaz bazan ışık de-
metidir, bazan alacalı, gölgeli. Bazan puslu. Bazan
izlenimcilerin resimlerini andınr. Fakat bende hep
bir yaz kalmıştır.
Bu yaz nasıl geçti? Yıllar var ki, yazlann nasıl geç-
tiğini ayırt edemiyorum. Sanki aynı yaz. Dedim ya,
çoğu günler, masa başında.
Akşamüzerieri balkonda kitap okuyarak. Boğu-
cu günleri saymazsam, ınce bir esinti çıkıyor, ço-
cukluğumun yazlarından çıkagelen bir esinti.
Akşamlar daha geç geliyor. Akşamlann gelişiy-
le birlikte hep o patlıcan kızartması kokusu. Bu ko-
kuyu çok severim, yaz akşamlannın simgesidir.
Gelgelelim yaz biterken, ya da bitmeye koyul-
muşken günlerin çiğ ışığı birden gönlü yorar. Duy-
gulann, birer ikişer, örümcekağlan gibi, yaz sonu
rüzgârtannda çözülüp toplaştığını, daha demin be-
yaz dantelken, küçücük bir kir noktası olup çıktı-
ğını görürüm.
Şurda birkaçtümce: Mevsimlerin geçişini anlat-
mak istemiştim. Insanlann kalplerinde belki bir iz
bırakırözlemiyle. Tümceleri karalamışım. Yeniden
yazmışım.
Şurda birkaç sayta: Bir öyküye bâşİâfnKşiıtY. Ya-
nm kalmış. Yırtıp atmalıyım.
Yalnız Kadınlar Arasındaty okudum bu yaz. Oku-
duğum başka kitaplar. Hepsini sevdim. Ama Pa-
vese'nin üslubuna bir kez daha vuruldum. Pave-
se'yi hiç düşünmek istemedim.
Yitirdiğimiz insanlar, dostlar geçti aklımdan. Sel-
çuk Baran için hâlâ tek satır yazamadığımı düşün-
düm.
Bütün yazlar gibiydi. Çalısanlann dünyasında
olmak istedim. Bütün yaz bir yazı yazmak istedim:
Orhan Kemal'in "Önce Ekmek" hikâyesi. Edebi-
yatımızın en güzel hikâyelerinden bin.
Gün iyice battıktan sonra balkonu bırakıyorum.
Karanlık yatak odasından geçerek koridorun ışı-
ğını yakanm. Gönlümde hep, Orhan Kemal'in hi-
kâyesindeki Ayten, yann sabah okulunu bırakıp 'ça-
lışmaya' başlayacak...
Takvimde İz Bırakan:
"O zaman da ışıklan söndürmüş. Kimseyi, hiç-
bir şeyi görmek istemiyormuş. Başında yoğun,
dayanılmaz birağn varmış. Birara geçmiş, iyileş-
miş, mutiu, bitfdn birbiçimde uzanmış yatağa." Ce-
sare Pavese, Yalnız Kadınlar Arasında, Rekin Tek-
soy'un çevirisi, Can Yayınlan, 1998.
Bnanet Çeyiz'e ilgi
• DENİZLİ (AA) - Denizli'nin Honaz ilçesinde
1920'li yıllara kadar yaşayan Türk ve Rum
ailelerin kardeşliğini anlatan 'Emanet Çeyiz'
isimli kitap, Yunanistan'da ilgi görüyor. Emanet
çeyizleri yerine ulaştıran, sonra da yaşanmış
öyküyü kitap halıne getiren Kemal Yalçın,
Yunancaya çevrilen eserinin Yunan
okuyuculardan büyük ilgi gördüğünü söyledi.
Dedesinden devraldığı emanet çeyizleri yerine
ulaştırmak için 1994 yılında Yunanistan'da
araştırma yapmaya başladığını, 2 yıllık çalışma
sonucu çeyizlerin sahiplerinin torunlannı bularak
emaneti teslim ettiğini belirten Yalçın, kendi
ailesinin 76 yıl sakladığı emaneti, artık hayatta
olmayan Eleni ve Sofia hanımlara değil ama
onlann torunlanna teslim ettiğini ifade etti.
Kitap, 1999 yılında Abdi Ipekçi Ödülü'nü ve
Türkiye-Yunanistan tletişim Ödülü'nü aldı.
Yunanca basılan kitap. Yunanistan'da en çok
satan kitaplar listesine girdi.
Yeni dünya harikaları seçilecek
• Kültür Servisi - Dünyanın 7 harikası tnternette
yeniden belirlenecek. UNESCO ve 'Dünyanın 7
Harikası Projesi' adlı kuruluş tarafından
düzenlenen yanşma, son iki bin yıl içinde yapılan
eserlerden hangilerinin yeni dünya harikalan
olacağını ortaya çıkaracak. Oy vermek
isteyenlerin http://www.new7wonders.com
adresinden oylannı kullanabilecekleri sitede
UNESCO'ya bağlı 'Dünya Kültür Mirası
Merkezi' tarafindan belirlenen 17 aday var.
Adaylar arasında Ayasofya Müzesi de bulunuyor.
Yapıtlann seçiminde insan ve mimari zekâ göz
önüne alındı. Adaylar ise, Çin Seddi, Tac Mahal,
Tibet Potala Sarayı, Eski Sana Kenti, Mali
Timbuktu Kenti, tstanbul Ayasofya, Roma
Colosseum, Pisa Kulesi, Venedik Doge Sarayı,
Aechen Katedrali, Eyfel Kulesi, New York
özgürlük Anıtı, Granada Elhamra Kenti,
Versailles Sarayı, Şili Easter Adası heykelleri,
Kremlin Sarayı ve Kızıl Meydan, Maya
Piramitleri olarak belirlendi. Sitede 30 Eylül
tarihine kadar oy kullanılabılccek.