Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 AĞUSTOS 2000 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR kultur(Scumhuriyet.com.tr 15
ALLEGRO EVİN tLYASOĞLU
besteci: Ferid Âlnarîlk devlet sanatçılığı unvanlan, Tûrk sanat
dunyası için eşine rastlanraamış bir çiçek kadar
değerli olmuştur. Çünkü o güne dek sanatçıyı
ödüîlendıren, onun başansını değerlendiren hiç-
bir kurum yoktur. Devletin elıyle ödüllendiri-
len bu ilk sanatçılar, mûzikçilerdir. Eski Sovyet-
ler Birliği'ndeki devletin güdümlü sanatçısı kav-
ramı biryana, devletin seçtiğı, arka çıktığı. ona
gelecek sağladığı sanatçı anlamında verilmiş
ödüllerdir. Sanatçıya aylık bağlanmıştır. Böy-
lece yaratıcılığı ekmek kavgasıyla engellenme-
yecektir. fstediği zaman yurtdışına gidip kon-
serler verebilmesi için pasaport ve yize sonınu
çözûlmûş, ayncalık kazanmıştır. Önce devlet
eliyle yurtdışına eğitime gönderilmiş müzikçi-
lere verilen bu unvan, ardından yurtdışında ba-
şan göstermiş diğer müzikçilere de verildi. Ar-
dından diğer sanat dallan, derken yurtiçinde
kabul görmüş. sanatçı, derken Demirel'in son 89
kişilik seçimi ve özünden, aslından saptınlmış
şekliyle devletin yeni sanatçılan oluştu. Bugün-
lerde devlet sanatçılığı konusunun yeniden gün-
deme gelmesi, ressam Mehmet Güleryüz'ün
tek başına açtığı davanın sonuçlanmasıydı. Gü-
leryüz, kararnamede teknik bir hata yakalamış-
tı, böylelikle.son 89 kişinin unvanlan geri alın-
malıydı. Şimdi bu 89 sanatçı da doğal olarak ve-
rilen unvanın gen alınmasına tepki göstermek-
te. Zaten eskisi gibi kendilerine maaş bağlan-
mayan, yeşil pasaport venlnieyen sanatçılar, bu
kuru.unvanı bir tek özgeçmişlerine eklemişler-
di.
Devletin sanatçısına sahip çıkması, onu bir nı-
şanla, belgeyle dahi olsa onurlandırması güzel.
lyi de hangi sanatçıyı? Nasıl bir kıstas? Yurtdı-
şındaki alkışlar mı, geniş kitlenin nabzını tut-
muş yerel sanatçdar mı? Nasıl bir ölçüt? Nasıl
bir seçici kurul?
Son yıllarda bu unvanı reddedenler arasmda
çok önemlı isimler bulunmaktadır. Bu da düşün-
dûrûcüdûr.
Bu yazunızın kahramanı hiçbir zaman devlet
sanatçısı olamanuş bir müzik öncümüz Ferid Al-
nar. Devlet sanatçılığı unvanının ilk verildıği
1971 yılında dahi akil almaz bir kayırma yaşan-
mış, Türk Beşleri'nden üçûne verilirken neden-
se Cemal Reşit Rey ve Hasan Ferid Alnar'dan
esirgenmiştir. 1981 'deki dağıümda Cemal Bey'e
sıra gelmiş ve yaşamının son dört yılını devle-
tin sanatçısı olarak tamamlayabilmiştir. Alnar
ise 1978'de öldüğûnden hiçbir zaman devletin
ödülünü alamamış ve bu ayn-gaynyı bir türlü
içine sindirememiştir. Son derece alçakgönül-
lü olan Alnar'ı son döneminde bunalıma götü-
ren nedenlerden bınsinin de bu oiay olduğu söy-
lenir. Ferid Alnar, 27 Teırnn«z 1978'de aramız-
dan aynldı. BugûnJerde onu anmamıza neden
olacak birbaşkaolayda, 7 Ağustos 1958'de,Brük-
sel Fuan'nda yönettiği Paris Colonne Orkest-
rası'nın tarihi İconseridir. Alnar, besteci, orkest-
• Devlet sanatçılığı unvanının ilk verildiği 1971 yılında dahi akıl almaz bir
kayırma yaşanmış, Türk Beşleri'nden üçüne verilirken nedense Cemal Reşit
Rey ve Hasan Ferid Alnar'dan esirgenmiştir. 1981 'deki dağılımda Cemal
Bey'e sıra gelmiş ve yaşamının son dört yılını devletin sanatçısı olarak
tamamlayabilmiştir. Alnar ise 1978'de öldüğûnden hiçbir zaman devletin
ödülünü alamamış ve bu ayn-gaynyı bir türlü içine sindirememiştir.
DİSKOCRAFİ
Ferid Alnar'ın yapıtlannı
dinlemek isteyenlere bir
diskografi önerelim:
Kanun Koncertosu
Ruhi Ayangil (kanun) / Cem
Mansur / Ordea Filarmoni
Yaylı Sazlar Orkestrası /
Hungaroton
Preiüd ve İki Dans
Moskova Radyo-TV Senfoni
Orkestrası / H. Şimşek / Raks
Müzik
Keman Pivano Sûiti'nden
Scherzo
Cihat Aşkın / Mehru Ensari /
E. llyasoğlu'nun Zaman Içinde
Müzik kitabına ek 10. CD /
Yapı Kredi Yayınlan, 1994
Haik Tiirkiileri
Yönetenler: Muhiddin Sadak,
Cenan Akın / tstanbul Şehir
Opera ve Korosu / Yapı Kredi
Bankası Arşiv Serisi (Melodi).
Sekiz Piyano Parçası CTmk
Sûjtjnden
ra şefi, kanun sanatçısı ve öğretmen olarak yıl-
larca Türk müziğıne hizmet vermiş bir sanatçı-
dır. 197 l'de devlet sanatçısı olması için gereken
tüm özelliklere (tıpkı Cemal Reşit gibi) sahip-
ti.
Alnar, Istanbul'da doğmuş, geleneksel mü-
zik çevrelerinde kanun çalarak yetişmiş, Edgar
Manas ıle armoni çalışmış, Viyana'daki Müzik
Akademisi 'nde bestecilik ve orkestra şefliği da-
lında eğitim görmüş, Paris'te fılm müzikleri üs-
tüne inceleme yapmıştı. 1936'da Ankara'ya ta-
şınan besteci buradaki tüm müzik kurumlann-
da hizmet vermiş, özellikle Ankara operasının
kunıluşuna tröyök erneği'geçmiştir. Ayhan Ay—
dan ile mutsuz evüliği, oğlu Aydın'ın Lond-
ra'daki ölümü, son yıllannda dünyaya açılan
pencerelerini bir bir kapatmasına yol açan ne-
denJerdendir. . • • .
Vedat Kosal, Phil. Lip Verlag
Gelenekle yeninln blreşlmi
Alnar deyince hemen aklımıza Kanun Kon-
çertosu gelir. Özgün şekliyle bir kentet olan ya-
pıt, sonradan yaylı çalgılar orkestrasına uyar-
lanmıştır. tlk kez kanun gibi geleneksel bir çal-
gı, Batı çalgılannın topluluğunda kullanılmış-
tır. Alnar, Türk müziğinin kıvTaklığı ve klasik
Batı müziğinin biçim anlayışını birleşmiştir.
Belki de Türk müziğinin Batı müziği ile birle-
şimi konusunda ilk kez herkesin fıkir birliğine
vardığı, tartışmalann kesildiği bir yapıttır Ka-
nun Koncertosu. Sanki iki kutup arasında bir sa-
nat elçisi olmuş, en tutuculan bile çağdaş mü-
ziğin geleneksel renklerle birleşebileceğine
inandırmıştır. Hem de gelenekten ödün verme-
den!
AJnar, Türk Beşleri'nin diğer dört üyesi ka-
dar parlamamış, alçakgönüllü bir yaşam sürdür-
müştür. Çoksesli bestelerine bakacak olursak di-
ğer dördü gibi zengin bir yapıt listesi de çıkmaz
karşunıza. Kanun Konçertosu'ndan sonra en
çok bilinen yapıtı Prelüd ve Dans yıne aksak ri-
timlerin ve geleneksel makamlann renklerini ta-
şır. Viyolonsel Koncertosu ise bestecinin baş-
yapıtlanndan birisidir. MesutCemil bu konçer-
tonun ilk seslendinsi için 1943 tarihli bir Ulus
gazetesine şunları yazmıştır.
"Kanunu kucağuıa aldığı zaman kısa panto-
tonlu ayaklan iskemlenin üzerinden yere kadar
uzanmadığı için ayaklannın attına minder ko-
nur ve küçük çocuğun elindeki saz, oyuncağı
zannedilirdi. Ancak atelade bir çocuğunkinden
çok daha geniş alnını ve daima derin \ e uzak bir
şeyler düşönen gözlerini kanunun üzerine indi-
rip o vakte kadar görülmemiş bir eda ile çalma-
ya başladığı zaman kaşlar hayretle kalkar ve
gözkr yaşannu. Çalması bittiği zaman bu ço-
cuğu kucaklayıp öpmek mi, yoksa yaşh başh bir
sanatkârayapıküğıgibi eğilerek elini sıkmak mı
lazıni geküği bilinmezdL Son yazdığl Viyolonsei
Konçertosunu da kendisi idare ederek çaldınn-
ğı zaman gene gözlerimiz yaşardı ve sahneye aü-
tap onu kucaklamak, içimizden taşan bir istek
oWu. (_.) Bütün temleri, melodik kuruluşu ve te-
neffiis ettirdiği hava ile Türk seciyesini sadece ta-
şıyan değO, hatta telkin eden bu beste, aynı za-
manda bir konçerto şeklinin her bakımdan en
iyi bir örneği olduğu için piyano ve kemana gö-
re birazfikaracaolan vrvolonsel edebiyanna ila-
ve edilen ehemmiyetli bir eserdir."
Sevda ve Cenap And Müzik Vakfı tarafından
1998'de Alnar'a verilen Altın Onur Madarya-
sı'ndan sonra Erdoğan Okyay'ın yazdığı bi-
yografi kitabında şu satırla karşılaşıyoruz: "Di-
ğer Türk Beşleri temsilcilerinden hiçbirisi gele-
neksel müzDderimizden, Tûrk halkmüziğinden
ya da klasik Türk sanat müziğinden gebniyor-
du. (...) O, içine doğduğu ailede duyarak ve biz-
zat yaparak, en iyi öğretmenleıie yetişerek, pro-
fesyonelgruplanlaçalarakvenihayetyaratarak,
üreterek Türk sanat müziği çevrelerinde tanın-
nuş tek üyesidir Türk Beşleri'nin."
Bu ilginç bir saptamadır, çünkü her zaman üre-
tilen yapıtlan çağdaş müzikçilerin kıstasında
ve Batı müziği kalıplan içinde tartmışızdır. Bu
yapıtlann geleneksel değerleri savunanlar tara-
fından nasıl karşılandığı pek gündemimize gel-
mez. Alnar, geleneksel kesimin şiddetle karşı
çıktığı "poBfonik müzik'' yazmayı yine gelenek-
selden aldığı köklü eğitim ile onlara da kabul
ettirebilmiştir. Bu nedenledir ki, bugün iki de-
ğer dünyası arasında belkı de en yumuşak köp-
ı%ü örmüs besteckiır. Son yıllarda Türk mü-
ziğinde Ahıar'ın izinde yürümeyı, aynı bireşi- .
mi getirmeyi özleyen bir akım doğmuştur.
evini@boun.edu.tr . -
[ Salzburg ve verona festivalleri
'Salzburg Festfvah'nin kurucusu ünlü şef, simge olarak kabul ediliyor.
HerbertVon
Karajan anûtyor
KüMr Servisi - Gotik, Röne-
sans ve Barok mimarisinin öz-
gün örnekleriyle bezenmiş bir
kent olan Salzburg'da 24 Tem-
muz-31 Ağustos tarihleri arasın-
da 'Salzburg Yaz FestivaB' ger-
çekleşiyor. Salzburg Saray Kon-
zertmeisterliğini yapmış büyük
deha VVolfgang Ânıadeus Mo-
zart'ın (1756) doğduğu kent, her
yıl ağustos ayında, müzik ve tiyat-
ro şölenine sahne oluyor.
ilk kez 1920'de Hugo Von Hof-
mannsthal'ın 'Jedermann'ımn
gösterimiyle başlayan festival. bir
iki yıl kesintiye uğradığı Nazı dö-
nemi dışında sürekli yapılıyor.
Festival kapsamında bu yıl Sa-
wafiisch. Vengerov, Muti. Boulez,
Gergiev, Abbado, Metha, Nor-
rington ve Polliııi gibi şefleri iz-
lemek mümkün. Aynca, VVagner
operalannın temsil edildiği 'Salz-
burg Paskalya Festivali'ni kuran,
verdiği konserlerle festivali des-
tekJeyen Salzburg doğumlu Her-
bertVbn Karajan, şenliklenn sım-
gesı olarak bu yıl da anılıyor.
Adige Nehri'nin iki yakasında
kurulmuş Roma ortaçağ ve Rö-
nesans mimarisiyle bezeli, iki bin
yıllık geçmişe sahip, 'Romeo ve
Jülyet'in şehri Verona'da da 25
Haziran-3 Eylül tarihleri arasın-
da 'Arena Di Verona' Festivali
gerçekleş iyor. Birinci yüzyıl baş-
lannda yapılan, Roma dönemin-
de gladyatör dövüşleri gibi sos-
yal ve kültürel etkinliklerin yer al-
dığı, dünyanın üçüncü en büyük
açıkhava tiyatrosu Arena, seksen
yılı aşkın bir zamandır, opera, re-
sital ve bale eserlerine sahne olu-
yor. Yaz aylarında her akşam yak-
laşık yirmi bin kişiyi konuk eden
bu dev yapı, büyüleyici atmosfe-
riyle özelükle opera seyircileri
için kutsal bir mekân oluşruru-
yor. Shakespeare'e ilham kayna-
ğı olanmabedi Verona'da düzen-
lenen festival kapsamında bu yıl,
'Aida', 'Nabucco', 'La Forza Del
Destino' ve 'Traviata' gibi eser-
lere yer veriliyor.
Her iki festivale de yurtdışın-
da birçok seyahat acentesi tarafın-
dan turlar düzenleniyor. Türki-
ye'de ise 'Detur Turizm Acente-
si' istenirse festival biletlerinin
rezervasyonunu da içerebilen ge-
zi programlan organıze ediyor.
(www.detur.com.tr)
Bestecinin yapıtlan Cenevre'de 24 saat televizyondan yayımlandı
Bach'ın büyük utkusu
• Hem topluluğun hem de
koronun tınısı kusursuzdu.
Bir yandan sanatçılann
söylediği aryalarla keman,
flüt, Sevi Obuası (Oboe
d'Amore), Flügel Horn
gibi çalgılann soloları, bir
yandan da şefin ortaya
koyduğu Bach anlayışı,
dinleyeni zaman zaman
esrime noktasına vardıran
güzellikler taşıyordu.
ÖNDERKCTAHYAU
IZMtR- Yoğun sıcak yurdumuzu ka-
vuruyor; Ege cehennem gibi. "Gece Ya-
na Güneşi'', ışıksız olmak koşuluyla
Izmir'in sürekli konuğudur. 28 Tem-
muz akşamının ateşleri içinde yanar-
ken televizyonla zaman öldürüyoruz.
Keten helvalanna hızla athyoruz; bir-
den ekranda Yunan televizyonu ET1 be-
liriyor ve J. S. Bach'ın ölümsüz müzi-
ği odaya doluyor.
26 Temmuz tarihli gazetemizin bu
sayfasında, 28 Temmuz sabahından baş-
layarak 24 saat boyunca televizyonda
Bach müziği yayımlanacağını okumuş-
tum. Cenevre'de hazırlanan izlenceyi
Eurovision Network 40 ülkeye ulaştıra-
caktı; çünkü 28 Temmuz, büyük Bach'ın
175O'de Leipzig'de öldüğü gündü. Bu
dünya olayının saygıyla anılışını izle-
yen yaklaşık 600 milyon arasında yer
almış oknanın heyecanını duydum.
Güçlükle serinletebildiğimiz odaya,
sıcağa karşın mutluluk saçan müzik,
bestecinin Si Minör Missa'sıydı. Yapıt,
Bach'ın 27 yıl boyunca Kantor olarak
hizmet verdiği Leipzig'in ünlü St. Tho-
mas Kilisesi'nde seslendiriliyordu. Sa-
dece Erkekler Korosu'nu ve Gewand-
haus Orkestrası'nı not edebildim, baş-
ka aynntı veremıyorum; ancak mezzo
soprano partisini, sesini son derece ba-
şanh bir teknikle Kontra Tenor olarak
kullanan bir delikanlıdan dinlediğimi-
zi önemle vurgulamak isterim. Bach bu
ilginç yapıtmda, yaylı çalgılara epey
kalabalık bir üfleme çalgı kadrosunu
eklemektedir. Izlediğimiz yorumda,
hem bu topluluğun hem de koronun tı-
Ölümünün 250. yılında Bach çeşhii
eddnHderieanılr>or,yapıaansesie«irii}ot:
nısı kusursuzdu. Bir yandan sanatçıla-
nn söylediği aryalarla keman, flüt, Se-
vi Obuası (Oboe d'Amore), Flügel Horn
gibi çalgılann sololan, bir yandan da şe-
fin ortaya koyduğu Bach anlayışı, din-
leyeni zaman zaman esrime noktasına
vardıran güzellikler taşıyordu.
Bach'ın, 1733 tarihini taşıyan Si Mi-
nör Missa'sı anlamlı bir yapıttır. Bılin-
diği gibi besteci Protestandı^ ama hem
Si Minör Missa ile hem de aynı türün
daha küçük boyutlu örnekleriyle Kato-
lik Kilisesi'nı de sanatınm kapsamı içi-
ne almış, bu önemli dua törenini kulla-
narak müziğindeki güzellikleri o mez-
hebe bağlı olanlara da sunmak istemiş-
ti.
Bestecinin Si Minör Missa'sında, Pas-
kalya Oratoryosu'nda, Hazret-i İsa'nın
çarmıhta çektiği acılan dile getiren Pas-
sionlannda ve çok sayıdaki kilise kan-
tatındametinler, ya încil'in sözleridir ya
da din adamlannca kaleme alınmıştır.
Her iki seçenekte de yüksek düzeyde bir
yazın beğenisi söz konusu değildir. Bach
bu kuru metinleri araç olarak kullanır
ve sanatsal etki yönünden onlan gölge-
de bırakan eşsiz bir müzik yaratır. Öy-
le ki onun yapıtlannda müziğin diliyle
anlatılan Tann, hangi dinden olursa ol-
sun bütün insanlanndu-. Müzik evren-
sel bir seslenişle gönüllere umutve ışık
saçar.
Şimdi dünyaca selamlanryor
Bach, insancıl temele dayanan böy-
le bir dinsel yaklaşım ve müziğindeki
yüksek düzey gibi nedenlerle 19'uncu
yüzyılın ortalanna dek anlaşılamadı ve
çok az çalındı. Öyle ki Ingiliz piyanist
ve müzikbilimci Tovey, Beethoven'ın
bile Bach hakkında çok az şey bildiği-
ni, 20'nci yüzyıl gençlerinin ondaki
Bach bilgisini birkilise papazından ko-
layca alabileceğini söyler. 1850'de Al-
manya'da kurulan "Bacfa Demeği" (Bach
Geselschaft), yapıtlannm tümünü bas-
tırdı ve besteci sık sık seslendirilmeye
başlandı; ama yine de onun gerçek kirn-
liği ile ancak 20'nci yüzyılda değerlen-
dirilebildiğine inanıyorum.
Günümüzde Bach, her yerde seslen-
dirihnektedir. Müzik okullannda, kon-
servatuvarlarda hocalar öğrencilerine
onu belletiyor. Barok müziği incelenir-
ken herkesten önce onun yapıtlan ör-
nek alınıyor. O artık gönüllere girmiş-
tir; ama 28 Temmuz günü televizyon iz-
leyen milyonlann saygısı ve sevgisi eş-
siz bir utkudur. Öldüğünde eşi Anna
Magdalena Bach, yoksulluk yüzünden
onun bıraktığı notalan hurda kâğıt ola-
rak satmıştı. Böylesine ilgiden uzak bir
müzikçi konumundan 250 yıl içinde
sıynlıp dünyaca selamlanan bir müzik
adamı olarak tarih yazmak büyük bir
erinçtir.
Ölümünün 250. yılında dünya, Bach'ı
çeşitli yönleriyle anlamaya çalışıyor ve
bestecinin yapıtlannı sürekli seslendi-
riyor. Geride bıraktığımız tstanbul ve Iz-
mir festivallerinde de Bach çalındı. Ne
var ki bunu yapanlaryabancılardı. Asıl
istenen, bizim sanatçılanmızla yazarla-
nmızın da dünya yüzündeki anmalara
katılmasıdır. Bu açıdan içinde bulundu-
ğumuz durum, tıpkı Izmir'in sıcağı gi-
bidir; şimdilik yaprak kıpırdamıyor.
Mark Knopfier'dan yeni albüm
• Kültür Servisi - Dire Straits grubunun efsanevi
gitansti Mark Knopfler. yeni bir albüm çücanyor.
Dire Straits grubunun dağdmasından sonra solo
çalışmalara ağırlık veren pop müziğinin önemli
gitaristlerinden Knopfler'uı yeni single'ı' What It
Is' önümüzdeki günlerde radyolarda çalınacak.
'Sailing to Philadelphia' admı taşıyan albüm ise
25 Eylül'de müzik marketlerde satışa çıkacak.
Knopfler, bu albümünde Van Morrison ve James
Taylor gibi önemli isimlerle çalıştı.
Behoman, Mastpoianni'nâı
kızı olduğunu iddia ediyor
H Kültür Servisi - Onlü Italyan oyuncu Marcello
Mastroianni'nin gayri meşru bir kızı olduğu
iddialan ortaya atıldı. 44 yaşmdaki tsrailli
Yehudit Behoman, annesi lulia ile
Mastroianni'nin Sicilya'da geçirdiği bir günün
ürünü olduğundan emin. Behoman'ın annesi lulia
da oyuncu ile 1951 yılında Catania'da
tanıştıklarını ve bir ilişki yaşadıklannı
doğruluyor. Oyuncunun avukatı Giovanna Cau
ise bu iddialan reddederek Mastroianni'nin,
hayatındaki hiçbir gerçeği saklamadığuıı ve
yaptığı bütün hatalan kabul ettiğini söylüyor.
Cau, boşanmış ev kadını Behoman'ın bu kadar
süre bu sırn gizleyıp şu anda ortaya çıkarmasına
da dıkkat çekiyor. Tuttuğu iki avukatla birlikte,
iddiasını kanıtlamak için doküman toplamakla
uğraşan Behoman ise para ile ilgilenmediğini,
sadece babasımn soyadnıı almaktan gurur
duyacağını ifade ediyor.
Rene Blocktan Joseph Beuys
incetemesi
• Kültür Servisi -
Uluslararası
bienallerin küratörü
Rene Block, bu
yılki Sydney
Bienali'nde Beuys
incelemesiyle yer
alıyor. Block,
sanatçının 1964-
1979 yıllan
arasında
gerçekleştirdiği
tüm işlerini
kâpsayan-'"'
1
<>^'>^
çahşmasında '
konserler,
performanslar ve
çeşitli konferanslar
aracıhğı ile yaşadığı zamanın marjinal sanatçısı
Joseph Beuys'ü anlatmaya çalışıyor. Block, 1985
Hamburg Bienali, 1990 Sydney Bienali'nin yanı
sıra 1995 Istanbul Bienali küratörlüklerini de
yapmıştı.
Latit Demirci'den Müenyum 2000
• Kültür Servisi - Gırgır geleneğinden gelen
Latif Demirci'nin yarattığı karakter Press Bey,
son albümü 'Milenyum 2000'de Türkiye
manzaralan çiziyor. Seçtiği karakterlerle birlikte
Demirci'nin çizgisi, Türk medyasuıın bir
özeleştirisi aynı zamanda. Basını, özellikle de
magazin basınmı, depremın günlük yaşamdaki
yankılanm, tatil anlayışımızdaki çarpıklıklan, ev
içi yaşamı, iç ve dış politik gelişmeleri ironik
açıdan gözler önüne seren albüm, gülümsetirken
düşündürme misyonunu da gerçekleştiriyor.
Jimi Hendrfr'in toplama aftümü
B Kültür Servisi - Efsanevi rock gitaristi Jimi
Hendrbc'in toplama albümü 21 Ağustos'ta
piyasaya çıkıyor. Mercury-Universal Plakçılık
tarafından hazırlanan çalışma, dört diskten
oluşuyor. 'The Jimi Hendrix Experience' adıyla
çıkan albüm, sanatçının daha önce hiç bilinmeyen
ve ortaya çıkanhnamış parçalanyla arnk bir
klasik haline gelmiş 'Hey Joe'nun 18 Ekim
1966'da Olympia Müzikholü'nde kaydedilmiş bir
versiyonuna da yer veriyor.
Andy VVanhol Müzesi'nde
Jean Cocteau sergîsi
• Kültür Servisi
- Amerika'nın
Pensilvanya
eyaletinde
bulunan Andy
Warhol
Müzesi'nde Jean
Cocteau Sergisi
açıldı. 20. yüzyıl
sanatının
fenomenlerinden
biri olan ve 'pop
art'ın babası
sayılan Andy
Warhol
Müzesi'nde,
video, resim,
poster,
performans gibi çok çeşitli işler bir araya
getirilmiş. Müze, bu sergiyle yüzyılm ortalannda
Fransız modernizminin erken döneminin en
belirgin örneklerinden olan Cocteau ile
Warhol'u yan yana getinyor. Warhol'u etkileyen
en önemli kişilerden biri olan Cocteau'nun tüm
sanatsal işleri sergide yıl sonuna kadar
izlenebilecek.
BUGUN
• CEMİL TOPUZLU AÇIKHAVA
TtYATROSü'nda geleneksel Açıkhava
Konserleri kapsamında bu akşam saat 21 .OO'de
Candan Erçetin bir konser verecek. (481 63 00)