25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 AĞUSTOS 2000 ÇARŞAMBA 14 KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr Milos Forman için Venedik Film FestivalVndekigörevi ustalara saygı niteliğinde Tilmlerdeki hikâyeyi arayacağım'KüKür Servisi-'GugukKuşu', 'Amadeus'. 'Larry Flint' ve son olarak da başrolünü Jim Carrey'nin oy- nadığı 'Man OnTheMoon'(Aydaki Adam) filmleri- nin yönetmeni Milos Forman şimdi de 57. Venedik Film Festivali'nde jüri başkanlığını yapıyor. Çekos- lovak asıllı Amerikalı yönetmen, öğretmen bir baba ve gestapolar tarafindan toplama kampında öldürü- len bir annenin çocuğu. Önce avukat olmak istemiş ama daha sonra Prag'daki sinema okuluna giderek yönetmenliğe atılnuş. 1963 yılında çevirdiği ilk fîlminden bu yana, her yapımında politikadan ve ideolojiden uzak, sadece in- sanlann hikâyelerini anlatmaya çahşan Forman, bir- çok Oscar ödülü aldığını, Columbia Üniversitesi'nden Prag'a kadar birçok üniversitede öğretmenlik yaptı- ğını ama Venedik Festivali'ndejüri başkanlığının ken- disi için çok daha farklı bir önem taşıdığını belirtiyor. Yö- netmenin Corriere della Se- ra'da yayımlanmış röportajı- nı sunuyoruz: - Neden sizin için bu görev bu kadar önemli? MtLOS FORMAN - Çün- kü îtalyan sineması ile büyû- düm. Benim için bu görevi kabul etmek De Sica, De San- tis, Lattuada, Otani gibı bana sinemayı anlatan ustalara kar- şı bir saygı niteliği taşıyor. Bu saydığım yönetmenler ay- nca anlatım özgürlüğünü ya- kalamış ve Amerikan sine- masının baskısından uzak ya- pımlar üretmiş kişiler. Bu gö- revi, sinemaya ilk başladığım günlerdeki meraklı ve heye- canlı genç yönetmen Forman gibi yerine getireceğim. - Hangi rûr sinema daha çok ilginizi çekiyor? FORMAN - Uzaktaki ta- nımadığım dûnyalann sine- malannı izlemekten heyecan duyuyorum. Sinemanın bü- yük değişimler geçirdiği şu dönemde, birçok farklı ûlke- nin ve kültûrün fılmlerini iz- leyebilmek büyük bir şans. Benim bu filmler arasında bir seçim yapmam gerekiyor ve bunu Altuı Aslan gelene- ğine uyacak biçimde yapaca- ğım. Ben kitaplann, fılmlerin, tiyatronun toplum üzerinde derin etkisi olduğuna ina- nıyorum ve bu etki toplumun içinden küçük hikâye- ler olarak dışan çıkıyor. Bu yüzden ister avangard ıs- ter klasik olsun ben bu hikâyeleri yansıtan sinemala- n seviyorum. 'Sinemanın kahp içine sokulması olanaksız' - Daha önce de jüri başkanhğı yapünız. GeneUikk ciddi konulara değinen ve mesajlar verenfilmkrödûl kazamyor gata'ba— FORMAN -1985 Cannes Film Festivali'nde baş- kanlık yaptım ve Emir Kusturica'nın 'Babam Iş Ge- zisinde' filmi kazandı. Bu yüzden bence genelleme yap- mak ve bazı şeyleri önceden tahmin etmek çok gûç. Günümüzde bırçok oyuncu her filmınde oyun tarzla- nnı değiştirebiliyor. Ekonomik ve kültürel değİşim için- deki bir dûnyada, sinemanın bırtakım kahplar içine sokulması da imkânsız. Bu festivale katılan fılmlerin yönetmenlerden bazılannı çok iyi tanıyorum. Ama ba- zılan hakkında hiçbir fıkrim yok. Ama hepsinin ye- ni fîlmleri olduğu için hepsi benim için yeni ve bu fıhn- lerin içindeki hikâyeleri arayacağım. - FestivakJe sadece ild Amerikanfilmivar. Biri Ro- bert Altman'm diğeri ise genç yönetmen ve ressam Ju- lian Schnabel'in. Bu Ghnlerm ikisi de Amerika'da gi- şe hasılatlan iyi gftmemiş ve hayal kuıkhğı yaratmış filmler- FORMAN- Gişe hasılan hiçbir şeyi açıklamıyor as- lında. Diyebilirim ki iki yönetmenin adı bile beni he- yecanlandırmaya yetiyor. - Jûride İranlı genç yönetmen Samira Makhmal- baf m da olduğunu biîiyor musunuz? FORMAN - Bu çok gûzel bir şey. Gençler, teknik- leri ve yeni bakış açüanyla sinemayı daha iyi anla- mamıza yardım ediyor. Biz, daha yaşh olanlar, tnter- net'in yönettiği bir dünyada gittikçe büyûyen dijital sine- mayı onlann aracılığıyla an- lamaya çalışıyoruz. -Yönetmen Alberto Barbe- raDVD'ninAmerika'dakiku- raflandegiştirdiğmisöylüyor_ FORMAN - Bu doğru. DVD bütûn sinemayı değiş- tiriyor. Televizyonun ve vi- deolann etkisiyle artık daha kısa ve çabuk sonuçlanan fılmler çekiliyor. Gerçek si- nema severler başka ülkele- rin sinemalanna ve gerçeği gözler önûne seren belgesel fihnleri izleyecekler artık. -Asya sineması hakkında ne düşünüyorsunuz? FORMAN - Her ne kadar Hollyvvood küreselleşmeye çalışsa da Asyalı yönetmen- ler bunu kırmayı başanyor. Bıze farklı gelen, daha önce üzerinde düşûnmediğimiz ko- nularda, en az bir Amerikan filmi kadar başanlı ve eksik- siz yapımlar üretiyorlar, ama bu arada Hollyvvood kalıpla- nrun dışına çıkıyorlar. Sine- manın ihtiyacı olan da bu za- ten. - Siz de HoDyvvood'a ters düşen 'Hair', 'Amadeus', 'Larry Flmt' gibifümlereim- zaattnuz» FORMAN - Ben eski Prag'a yakın bir kasabada, büyük Rus romancılannı okuyarak John Ford'un fılm- lennı ızleyerek Buster Keaton. Charüe ChapKn ve Stanley- OBver'a gülerek büyüdüm. Bu yüzden, her ne kadar Amerika'da çalışsam da özüm Avrupalı. Ay- nca, sanatla ılgıli bir alanda çahşan insanın politika- ya ya da ekonomiye değil, sadece kendi rüyalanna inan- ması gerektiğine ınanıyorum. Bu da kendi sınemama yansıyor. Ben hikâyeleri romanlar yerine, barlar ve so- kaklarda arayan yönetmenlerdenım. - Festivalde Rus veya Doğu ülkekrinin fihnlerine yer verilmemiş. Bunu orada yaşanan poh'tikkrize bağ- layabiür miyiz? FORMAN - Doğu'daki yönetmenler, birtakım ide- olojilerin arkasında gizlenen gerçekleri anlatan film- ler çekmeye alışmışlar. Bir anda kazandıklan özgür- lük kafalanru kanştırdı. Ideolojıler ortadan kalktı. Herkesin istediğini açıkça söyleyebilmesi, herkesin içi- ne şüphe yerleştirdi. Bu dönemi aşmak ve bulanıklık- tan kurtulmak biraz zaman alacak. üri başkanhğı görevini, sinemaya ilk başladığım günlerdeki meraklı ve heyecanlı genç yönetmen Forman gibi yerine getireceğim.' Zingaro Tryatrosu'nun Bartabas'm yorumuyla Avignon'da sundugu 'Triptyk'. Ölen atıZingaro için veda cyunuKfiltfir Servisi - 43 yaşındaki Barta- bas, 54. Avıgnon Tiyatro Festivali'nde büyük ilgi gören oyunu 'Triptyk' ile 30 bini aşkın seyirciye ulaştı. Festivalın en ilginç ve renkli oyunlanndan olan 'Iriptyk', atlarve insanlarüzerine olan konusuyla doğu egzotizmini başanyla yansıtıyor. Zingaro tiyatrosunun kurucusu, yö- netmen ve koreograf Bartabas, Stravins- Id'nin Le Sacre Du Printemps ve La Sympbonie des Psaumes adlı yapıtla- nnın uyarlamasım yaparken PierreBo- utez'nin müzığiyle, ölen an Zingaro'ya minnetini sunuyor. Bartabas, tiyatro> r a getirdiği birbirinden zengin ve ilginç yo- rumlarla her zaman risk almayı ve se- yircileri şaşırtmayı seven, onlan hiç bilmedikleri bir dünyaya götürmeyi amaçlayan ve kendini yinelemekten şiddetle kaçınan bir tarz yakalamış. Bartabas'm New York'ta turnedey- ken ölen atı (aslında sadece atı demek yanlış olur, çünkü Zingaro çok iyi ve profesyonel bir oyuncu) Zingaro, Bar- tabas'ın bütün oyunlannda başanyla rol almışn. Genç yönetmenin gelece- ğe umutla bakmasmı sağlayan tek et- ken olan atın ölümünden sonra, aslın- da hiç de duygusal bir insan obnayan Bartabas. Zingaro'nun anısına Trçtyk' adlı oyunu yazarak belki de yoldaşına bir veda gösterisi yapıyor. Diğer oyunlarurın aksine bu oyunda sahneye çok az çıkan Bartabas, bunun nedenini hiçbir şeyi tesadüfe bırakma- mak için, sadece koreografı üzerinde Üginç ve renkti oyun büyükilgi gördü. yoğunlaşmasına bağlıyor. Stravins- ki'nin Le Sacre Du Printemps, Bo- ulez'nin Dialogue de L'ombre Double ve yine Stravinski'nin La Symphonie des Psaumes bölümlennden oluşan ko- reografıde Bartabas, diğer bütün oyun- lan gibi bunun da kendi ruhunun de- rinliklerini yansıtüğını, Triptyk'in onu çok iyi ifade ettiğini söylüyor. Oyunda yitirdiği ve henüz sahip ol- madığı atlan anlattığrnı beürtiyor." Yap- üklanm ve yapacakbnm arasında bir kavşaktayım " diyen yönetmen, düşsel l bir karakterle atlar arasında şiirsel di- I yaloglar kuruyor. I Roll'un hazırladığı ve yayımladığı 'Sosyalizm ve İnsan Ruhu', Wilde'ı da okuru da hak ediyor 6 Sanat, bireysellîğîn en yoğun biçimidir' SIRMAKÖKSAL Her ne kadar MuratBdge,OscarVVDde'ın Sos- yalizm ve tnsan Ruhu adlı kitabına yazdığı ön- sözde, OscarWilde ile sosyaüzmin yan yana gel- mesinin Türk okuru için alışılmadık bir şey ol- duğunu belirtmek isterken "Oscar Wilde deni- BnceDorian Gray aldageJecekîir" dıyorsa da ben bunu biraz daha ileri götürüp, okurun aklına bu yazann adının, önceükle güzel sözler kitapla- nna geçmiş tumturaklı laflannı getireceğine inanıyorum. Mutlaka herkese geçmişteki do- ğumgünlerinden birinde ya da sınıfça birbirine kura usulü hediye alınan yılbaşı teraneleri sıra- sında -tercihen edebiyat öğretmeni tarafindan- böyle bir kitap hediye edilmiştir. îçinde birbi- rinden alımh ve çalımlı sözlerin bulunduğu bu tür kitaplann yıldızı her zaman \VflBam Shakes- peareıle Oscar Wilde'dır. Haa.. birde, sıkıcıakü- vermeleriyle LaRochefoucault Shakespeare'in- kileri ara sıra anlar gibi olur gülümsersiniz ama, Wilde böyle durumlarda gerçekten muhteşem- dir. Yetişme yolunda olduğunuz yıllann sıkılmış- lığına ilaç gibi gelen, "küstahça denilivermiş" izlenimi uyandıran sözlerini ezberler, hatta bi- raz daha romantikseniz mutlaka günlüğünüze not edersiniz. Sözgeümi, "Kırk yaşmda yüzü- nüzdensorumlusunuz", "Erkekleryoruldukla- n, kadmlar merakettikkriiçin evtenirkr. Sonun- da hepsi de hayal kınkhğma uğrarlar tabfi" gi- bi bir dolu lafı hafızalannızda Wilde'a ilişkin ilk anılannız arasmda kalır. Bir de kuşkusuz, eş- cinsel ilişkisi nedeniyle açılan davada, sevgilı- sine yazdığı mektubu kendisine gösterip bunu yazıp yazmadığıru soran yargıca, kuşkusuz ki bu kadar güzel yazılmış bir mektubu, Yargıç Bey'in yazmış olamayacağı, ancak kendisinin yazabileceğini söylemesi unutulur çıkışlardan değildir. Oyununu alkışlayıp kendisini sahneye davet eden tngiliz aristokrasisine, sigara içerken rahatsız edilmesinin hiç de kibar olmadığını söylemesi ise o günün Ingiliz toplumunda baş- lı başına bir skandaldır ve bizim meşhur "çjş" scar Wilde'ın özgürlükçü dünya görüşü, daha derin nefesler alabileceğimiz, daha engin ufiıklara gözümüzü dikebileceğimiz bir düzeni savunuyor. insanın güzel olana layık oluşuyla biçimleniyor ve sosyalizmi de bunun için bir gerekirlik olarak savunuyor. skandalımızdan, açık konuşmak gerekirse çok daha şıktır. Anekdotlanyla da Wilde, bir başka tumturaklı sözünü, "Ben dehamıyaşamıma,ye- teneğjmi sananma koydum" sözünü doğrular niteliktedir. Ikiyüzlü orta sınıf ahlakını ince bir mizahla yerden yere vurduğu oyunlanyla her zaman ay- kınlığını korumuş, sanat üzerine yazılanyla ise zamanının en önemli estetleri arasında yer al- mış olan Wilde, yine de sıradan okurun gözün- de her zaman hoş bir şaka olarak algılanmayı sürdürür. Bu haksızlığın altında yatan neden belki Türkçeye çevrilmiş eserlerirun azlığıyla il- gilidir ama, dünyada da zaman zaman böylesi bir hafıfsemeyle karşılaştığı düşünülürse, bel- ki de çağının olduğu gibi, çağmıızın da biraz da- ha ılerisinde olmak gibi bir şanssızhk yaşadığı- nı düşünmek mümkün. Wilde, her şeyden önce, orta sınıfiılığın iki- yüzlü değerlerine karşı çıkarken okurun yazar- da bulup da pek sevindiği "gözlem gücüyte" ye- tinmiyordu. Biraz dikkatli olan bir okur, o göz- lemlerin ardmda başka bır ahlakın yer aldığını, Wilde'm karşı çıkışlannın ve eleştırilerinin as- lmda başka bir ahlakın ilkelenyle gerçekleşti- rildiğini görecektir. Aynca "Sanatsanatiçindir" diye basite indirgenmiş sanat görüşünün ardm- da da, yine sanatla kurulan çok daha çağdaş ve aynı zamanda da "işlevsel'' bir kaygı vardır. Çün- kü Wilde, insamn mutluluğunu esas amaç ola- rak görürken ve bu amacın gerçekleşmesini de özgür bireysel seçimlerin özgür ortamlarda, öz- gürce yaşanmasında bulurken, sanatı da özgür bireyin özgür bir uğraşı olarak görüp yonımla- maktaydı. Onun temelde karşı çıktığı, ödünler vererek yaratılmış, popülerlik uğruna sakatlan- mış yapıtlardı. Uzun yıllar onun "Sanat sanat içindir" görü- şüne karşı çıkanlar, bugün ortalığı saran birbi- nnden pespaye best-seller'lar, diğer kitsch- öte- si objeler ve onlann ister istemez yaşamlanmı- za soktuğu ucuzcu davranışlann karşısında duy- duklan rahatsızlığı bir kez daha düşünmeliler. Ya da "ne yapmalT türü kitaplann veya eğiti- ci-ögretici, bilinç ve slogan yüklü romanlarla şi- irlerin insanlan nasıl da yıllarca estetik bir se- falete sürüklediğini, bu estetik sefaletin günlük yaşamlarda ne türden bir düşünce kısırlığına yol açtığını hatırlamalan faydalı olabilir. Adı ne olarak konulursa konulsun tüm tek tip insan ya- ratma eğilimindeki sistemlerin karşısmda olan Wilde'ın özgürlükçü dünya görüşü, ashnda baş- ka bir sistemi, daha derin nefesler alabileceği- miz, daha engin ufuklara gözümüzü dikebile- ceğimiz bir düzeni savunuyor ve birtakım "ş> rin gecekondu" sevmecilerinin tersine, insanm güzel olana layık oluşuyla biçimleniyor ve sos- yalizmi de bunun için bir gerekirlik olarak sa- vunuyor. Bana yıllar önce devrimci kavgasının anılanyla oyalanmakta olan bir tanıdığımın "Ne şirinler degJl mi?" diyerek gösterdiği gecekon- dulan hatırlıyorum. Peki bu kadar şirinlerse, neden insanlan oradan kurtarmaya çahşıyoruz? Wilde gibi düşünenlerdenim; çirkinler, hem de o kadar çirkinler ki, insanlar orada yaşamayı as- la hak etmiyorlar. Ama Roll'un hazırladığı ve yayımladığı bu ki- tap, VVilde'ı da, iyi bir okuru da hak ediyor. Da- ha doğru bir deyişle iyi okurun ve iyi yazann hak ettiği emekle hazırlanmış bir kitap bu. Ki- taplann çoğunlukla "hizmet veriyoruz, bu ka- dar oluyor, n'apahm" türünden terbiyesiz bir özensizlikle yayımlandıklan bir ülkede, kitap ya- yımlamanın da okumanın da kamu yaranna kat- lanılan bir yük değil, bile isteye girilen ve en iyi- siyle başanhnası gereken bir iş olduğunun bi- lincinde bir yayıncıhk anlayışından dolayı Roll'u da kutlamak gerekiyor diye düşünüyorum. Roll aynı özenlı anlayışla, Lewis Carroll'un Köpan Avı adlı kitabını da Bartş Pirhasan'ın çevirisiy- le yayımladı ve şimdi de Sade'm bir kitabını ya- yına hazırlıyor. Bu kitabı da yine Sosyalizmve İnsan Ruhu adlı kitabı çevirmiş olan Fatih Öz- güven çeviriyor. DEFNE GÖLGESİ TURGAY FİŞEKÇt Yoksulluk |> "Biraynlık, bir yoksulluk, birölûm" demişozan, kişioğlunun başındaki dertleri sıralarken. Ölüm için gecinden olmasını dilemekten başka yapılacak bir şey yok. öyle ya da böyle.. dogan Ölüyor, ne denli kabullenilmez olsa da. Aynlık, acılar içinde belki de en tatltsı. Aynlırsın, belki yine kavuşursun, belki kavuşamazsın. Ayn- lığın verimli bir duygu olduğuna, insanı yoksun- laştırmayıp zenginleştirdiğine inanınm. Varlığına katlanamadığım olgu ise yoksulluk. Bir insanın başına gelebilecek en olumsuz du- rumlardan biridir yoksulluk. İnsanı yoksul bıraktınız mı, ona başka sınırtama- lar, denetimler getirmenize gerek yok. Yoksul insan, yoksulluğundan başka bir şey na- sıl düşünsün? Nasıl kazanacağım, nasıl yetiştireceğim? Budur kafasındaki sürekli düşünce. ••• İnsan haklan kavramı, bireylerin saR insan ol- makla sahip olduklan haklan anlatmak için kulla- nılır. Temelde insanlara, insan olduklan için değer verme, bu yüzden de onları sömürü, baskı, kıyım ve doğa güçleri karşısında koruma isteğine da- yanır. Sanayileşme ile birlikte yeryüzünde sağlanan üre- tim, bütün insanlann güven içinde yaşama, kişi- liklerini ve kültürlerini özgürce geliştirebilme ola- naklarını da beraberinde getirdi. İyi bir yaşama sahip olmak, insanlar için bir ay- ncalık değil, temel hak durumuna geldi. Bu temel hakkın sağlanması, çağdaş anayasalarda devle- tin görevleri arasında sayıldı. Sayıldı da ne oldu? Yoksulluk, sömürü, baskı ortadan mı kalktı? • • • Uygulamada arpa boyundan öte yol gidileme- diği ortada. İnsanlığın bugün geldiği noktada dev üretim gücüyle yığınsai yoksulluk bir arada, karşılıklı bir- birierine bakıyortar. Üretimi ve serveti ellerinde tutanlar, paylaşma- ya gönül indirmiyor. Kimi yerde açlık çekenler, kimi yerde ilaçsız, doktorsuz kalanlar, kimi yerde de eğitimsizler bü- tün insanlığın gözleri önünde. İnsanı yoksul bıraktınız mı, başka bir kötülük yap- maya gerek kalmıyor. Yoksul insan düşünsel yetilerini geliştiremiyor.. yani yeterince düşünemiyor. Yoksul insan beden ve iç dünyasının sağlığını koruyamıyor. Yoksul insan çalışamıyor, üretemiyor, insanlığın bütünüyle bireysel ve kültürel bir ilişki içine gire- miyor. Yoksul insan, insanlıktan uzak bir hayat sürü- yor. . , , . - » Insanlık, yani binlerce yıldır bilimleri, kültürieri, sanatlan yaratan insanı hep yeryüzünün en ileri var- lığı olarak görmüş, onun yücelmesi için çalışmış insanlık, böylesi bir olguya seyirci kalabilir mi? Insanlık, yeryüzü yuvarlağı üzerinde yaşayan- lann beşte biri insan olmanın nimetlerinden yarar- lansın, gerisi insanlığını unutsun diyebilir mi? Bunca zenginlikle bunca yoksulluğun bir arada olması sizlere garip gelmiyor mu? Neyapmalı? • x ' ' Paylaşmanın yolunu nasıl bulmalı? Ankara Sinema Derneğl'nde ödüllü filmlep • Kültür Servisi - Ankara Sinema Derneği'nde ağustos ayı boyunca dünya çapında ödüllü fümler gösterilecek. 1 Ağustos - 29 Ağustos tarihleri arasmda gösterime sunulacak olan filmler, 'Sinema Tek Gösterim' programı içinde yer alıyor. 1 Ağustos'ta gösterilecek olan, yönetmenliğini Wong Kar-Wai'in üstİendiği 'Mutlu Beraberlik' fıkni, Cannes'da 'en iyi yönetmen'; GoldenHorse ise 'en iyi görüntü . . yönetmeni' ödülü sahibi. 8 Ağustos'ta canlandırma sinemasının en önemli yaratıcüanndan biri olan Paul Grimault'un hem çocuklar hem büyükler için tasarladığı bir filmi olan 'Kral ve Kuş' izlenebilir. 15 Ağustos'ta Leos Carax'ın yönettiği, gangster fihnlerinin modern • bir çeşitlemesi olarak nitelenebüecek 'Kötü Kan' gösterilecek. 22 Ağustos'ta gösterimi gerçekleşecek, hem burjuva hem de proleter yaşam tarzıyla alay eden 'Yaşam Uzun, Sakin Bir Irmaktır' fıkninin yönetmeni ise Etienne Chatiliez. Gösterimler, 29 Ağustos'ta Berlin Altm Ayı ödüllü 'Yem' fümi ile son buluyor. Karmaşık yapılı bir polisiye olan fıbnin yönetmeni, Bertrand Tavernier. K Ü L T Ü R İ Ç t Z İ K K A M t L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle