Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 19 AĞUSTOS 2000 CUMARTESİ
HABERLER
DUNYADA BUGUN
ALİSİRMEN
AmaçNe?
Basının rolü ne olmalı tartışması, bütün demok-
rasilerde yapılır. Çünkü basın bir güçtür ve doğaı
kullanılması gerekir.
Demokrasilerde, yasama, yürütme ve yargıdan
sonra dördüncü güç olarak tanımlanır basın.
Aslında basının gücü kendinden değil, ama de-
mokrasilerde halkın haber alma özgürlüğünden
doğar, kısacası, basın ve gazeteci bir aracıdır.
Ama yalnız ülkemizde degil, birçok yerde sap-
malarla karşılaşıyoruz, basın kendi işlevinin dışına
çıkıyor, kurallan çarpıtıyor ve kendi başına bir güç
oluşturuyor.
Halka gerçekleri iletmek, hiçbir kişisel çıkara
bağlı olmadan gerçek olduğuna inandığını anlat-
mak durumunda olan kalemler silaha dönüşüyor,
kişisel veya basın kuruluşları sahibi kurumlann çı-
karlan için kullanılıyor.
Birden basın, kendi işlevi dışına taşıyor, siyase-
te kendi başına yön veren bir odak olmaya doğru
yöneliyor, iş dünyası ile politika arasındaki ilişkile-
ri düzenlemeye, iktidarları belirlemeye başlıyor.
• • •
Bol promosyonlu, çok renkli, tirajı ile ciddiyeti
ters orantılı bir gazetemiz, dün Cumhurbaşkanı
Sezer'in deprem bölgesindeki gezisini yansıtır-
ken, aslında bizim mesleğin kurallanna aykın ola-
rak (ama onu çoğu kuruluş ne yazık ki her gün ya-
pıyor) haber görüntüsü attında daha manşetinden
başlayarak, yorum yolunu tutmuş.
"Can sıkıcı fark" başlığı altında Sezer'in körfez-
deki deprem bölgesi gezisi sırasında soğuk ve
mesafeli davrandığını yazmış ve haberin içine de
iki resim koymuş; birinde Sezer, annesinin kuca-
ğından kendisine bakan çocuğun yanında, res-
min altında ise "Kucağına alır diye bekledi" yazı-
yor, öbür resimde ise Bill Clinton, kucağında da
küçük Erfcan, attındaki yazıda "Bu resim tarihe
geçti" diyor.
En aşağıda ise Sezer'in sandalyesini ağacın ar-
kasına saklanmış olan Ecevit sarsıyor, Sezer "Ey-
vah, deprem" diye bağınyor, biri de yanrt veriyor
"Sallanan sırfsizin sandalyeniz."
Acaba yapılmak istenen ne?
Sezer'in, yapısı ve geçmişi gereği mesafeli bir
kişi olması doğal. Yargıçlar, politikacılann tersine
fazla duygusal gösterilerde bulunmazlar, bulun-
mamalıdıriar.
Türkiye'deki sistem gereği yalnızca bir kez se-
çilme durumunda olan cumhurbaskanlan, cumhu-
riyetin temel ilkelerini korumak ve ciddiyetini yan-
sitmakla mükelleftirter; polrtikanın artık birbölümü
haline gelmiş olan şovlar yapmak değil.
• • •
Sezer ile Clinton arasında, kurumsal konumlan
gereği farklar olması doğaldır.
Evet belki Sezer politik tecrübesizlik nedeniyle
biraz fazla donuk davranmış olabilir.
Ama onun tavrını, herşeyi önceden planlanmış,
şov gösterileri düzeninin bir parçası olan Clinton
ile karşılaştırmak haksızlık olmuyor mu?
Büyük olasılıkla, Clinton daha oraya gelirken,
bir çocuğu kucaklamanın provasını yapmıştı ve o-
lay yerinde de fotoğraf için mizansen hazırianmış-
tı.
Daha önceki cumhurbaşkanı döneminde de bu
tür gösteriler oluyordu, politikacılanmız da sık sık
halkı kucaklama gösterileri yaptılar.
Ama söyler misiniz, devlet gerçekten deprem-
zedeleri kucakladı mı?
Acaba depremin birinci yılında bu iş için topla-
nan yardımlann, vergilerin çoğunun nereye gittiği-
nin belli olmadığı bir ortamda Sezer'in abartilı şov-
lara tevessül etmesi, devletin saygınlığı açısından
iyi mi olurdu, yoksa kötü mü, söyler misiniz?
Bütün bu gerçekler ortadayken, birden Sezer"e
karşı bir kampanya başlatmakta amaç ne acaba?
Inanıri, daha fazlasını söylemek istemiyorum, a-
ma sanıyorum siz zaten birçok şeyi tahmin ediyor-
sunuz.
IKDP tazminat istedi
'Hava operosyortunda
38sivilöldWiddiası
ANKARA (Cumhuri-
yet Bürosu) - Türk savaş
uçaklannın PKK hedef-
lerine karşı Kuzey Irak'ta
düzenlediği hava operas-
yonunda en az 38 sivılin
öldüğü öne sürüldü. Dı-
şişleri Bakanlığı yetkili-
leri, basında yer alan id-
dialann araştınldıgıru
belirtirken, askeri yetki-
liler "Tûridye'nin sivine-
ri bombaJamasmın söz
konusu olmadığuıT vur-
guladılar. Irak Kürdistan
Demokratik Partisi
(IKDP), ölenlerin yakın-
lan için Türkiye'den taz-
minat istedi.
DCDP'den önceki gece
yapüan açıklamada,
Türk savaş uçaklannın
suııra yakın bölgede dü-
zenlediği hava operasyo-
nunda 38 sivilin öldürül-
düğü, 11 'inin yaralandı-
ğı ve 4 kişinin de kayıp
olduğu öne sürüldü.
Açıklamada, Türk- Iran
sınınna çok yakın bir
bölgede gerçekleşen
bombalama sırasında
ölenlerin göçebeler oldu-
ğu iddia edildi. KDP te-
levizyonunda da bomba-
lama olayı sonrasında çe-
kildiği belirtilen göriin-
tülere yer verilirken, ya-
ralılann Erbil kentindeki
hastanede tedavi altına
alındığı bildirildi.
KDP'den yapılan açık-
lamada, masum sivillerin
ölümüne neden olan
bombalama olayının ha-
yal kınklığı ile karşılan-
dığı belirtilirken konu-
nun araşnnlması ve ölen-
lerin yakınlanna tazmi-
nat ödenmesi istendi.
Türkiye-lran-Irak sınır
üçgeninde önceki yıllar-
da düzenlenen hava ope-
rasyonlan sonucunda da
butür iddialar ortaya atıl-
mıştı. PKK militanlan-
nın üslerinin bulunduğu
ve önemli geçiş yeri olan
bölgeye önceki yıl dü-
zenlenen bir operasyon
Türkiye ile Iran arasmda
krize neden olmuştu.
Dışişleri Bakanlığı
Sözcü Yarduncısı Hüse-
yin Diriöz, Kuzey Irak'ta
PKK'ye yönelik olarak
15 Ağustos'ta gerçekleş-
tirilen operasyonda sivil-
lerin zarar gördügü iddi-
alannın araştınldığını
bildirdi. Kuzey Irak'ta
zaman zaman operas-
yonlar düzenlendiğinüı
bilinen bir konu olduğu-
nu belirten Diriöz, "Bu
tür operasyonlarda sivil
halkın zarar görmemesi
Rdngerekliöniemlerahn-
maktadır" dedi. Diriöz,
15 Ağustos'taki operas-
yonda da gerekli önlem-
lerin alındıguu kaydetti.
DSP İstanbul Milletvekili îsmail Aydınlı'nın soru önergesine verilen yanıt şaşırtıcı
Işkeııce saınğı polis operasyonda
• îçişleri Bakam Sadettin Tantan, Manisa Davası
sanığı komiserin mahkemeye gitmemesinin
gerekçesini açıkladı: Operasyondan vakit bulamıyor.
ANKARA(ANKA)- Îçişleri Bakanı kin ilginç bir gelişmeye ışık tuttu. Ay-
Sadetân Tantan, Van Emniyet Müdür-
lüğü kadrosunda görev yapan Manisa
davası sanıklanndan komıser Atilla
Görböz'ün, operasyonlara katılması,
yıllık ve mazeret izinleri kullanması ne-
deniyle duruşmalara katılamadığını,
ifadesinin de alınamadıgını bildirdi.
Tantan'ın açıklamasma göre Atilla Gür-
büz Manisa Davası'nın her duruşma-
sından önce ya izne çıkıyor ya operas-
yona katılıyor.
îçişleri Bakanı Tantan'ın, DSP tstan-
bul Milletvekili tsmafl Aydmh'nın soru
önergesine yanıtı Manisa davasına iliş-
dmlı önergesinde Manisa Ağır Ceza
Mahkemesi'nde görülmekte olan ve ka-
muoyunda "Manisa'da gençlere tşken-
ce" davası olarak bilinen ceza davasın-
da, sanık durumunda olan komıser Atil-
la Gürbüz'ün ifadesinin alınması yö-
nündeki Manisa Ağır Ceza Mahkeme-
si'nce, Van Ağır Ceza Mahkemesi'ne
gönderilen talimatiann gereğinin 7 ay-
dır yapılmadığına dikkat çekerek Ba-
kan Tantan'a Van tl Emniyet Müdürlü-
ğü'nün, meslektaşlan olan sanığı korur
mahiyetteki tutumunun neden olduğu
iddialannın doğru olup olmadığını sor-
du. Tantan, Aydınlı'nın "Komiser Atil-
la Gürbüz, 31 Ocak 2000 tarihinden 9
Mayıs 2000 tarihine kadar beş ayian mi
kullanmışör" şeklindekı yazılı soru
önergesine verdiği yanıtta, şu ana kadar
sanığın korundugu veya mahkemenin
emrinin savsaklandığma dair Van Ağır
Ceza Mahkemesi'nce emniyet müdür-
lüğüne gönderilen herhangi bir belge
ve bu konuda işlem yapüan personel
bulunmadığını bildirdi.
Tantan, 657 sayılı Devlet Memurlan
Yasası'na göre, devlet memurlanmn,
hızmeti bir yıldan on yıla kadar olanla-
nn 20 gün, hizmeti on yıldan fazla olan-
lann ise 30 gün izin kullandıklannı ha-
tuiatarak yıllık izinlerin amirin uygun
bulacağı zamanlarda toptan veya ihtiya-
ca göre kısım kısım kullanılabilecegini
bildirdi. Bakan Tantan, memuı un izni-
nı yıl içınde kaç defa kullanabileceği
konusunun ise amirin takdirine bırakıl-
dığmı kaydetti. Tantan, komiser Gür-
büz'ün bugüne kadar ifadesinin alına-
mamasının nedenlerini şöyle açıkladı:
• 23 Arahk 1999tarihindekiduruşma
ileflgiliolarak komiserAtilla Gürbüz'ün
yasadışı Hizbullahterörörgütüneyöne-
Bk olarak 22 Arahk 1999 tarihindebaş-
laûlan operasyonda görevB olması nede-
niyle duruşmalara kaülmadığL
• 21 Ocak 2000 tarihindeki duruşma
ile ilgili olarak adı geçen komiserin 19
Ocak 2000 tarihi itibariyle senelik izni-
ne mahsuben mazeret iznine aynldığı,
bu nedenle duruşmaya katılamadığı.
• 7Mart2000tarihindeki duruşmay-
bıilgfli olarak komiserin 3 Mart2000 ta-
rihiitibariyle senelikiznemahsuben ma-
zeret iznine amldığı. bu nedenle duruş-
maya katılamadığı.
• 30 Mart 2000 tarihindeki duruş-
mayla ilgili olarak komiser Atilla Gür-
büz'ün yasa dışı bir terör örgütüne yö-
nelik olarak Van il merkezi ve ilçelerin-
de 24 Mart 2000 tarihinde başlatılan
operasyonlarda görev almasından do-
layı duruşmaya katılamadığı.
• 1 Msryıs 2000'de dumşmayla ilgili
adı geçen komiserin 28 Nisan 2000 tari-
hi itibariyle senelik izne aynkuğı. bu ne-
denle dunışmava katılamadığı.
• 1 Hazıran 2000 tanhındekı duruş-
mayla ilgili olarak komiserin 31 Mart
2000 tarihi itibariyle senelik izne aynl-
dığı, bu nedenle duruşmaya katılamadı-
ğı anlaşılmıştır. x •..--.
Ferhan Ozmen ve Necdet Yüksel'in isteklerine ilişkin yazışmalar dosyada yer alıyor
UMUT'ta itirafçılık belirsizliğiA>ÖOULV(GınmııriyetBürosu)-UMUT operas-
yonu davası 8 Eylül'e ertelenirken süresi 29 Ağus-
tos'ta sona erecek olan itirafçılık yasasından hangı
sanıklann yararlanacağı sorusu belirsizliğini koru-
yor. Kudüs Ordusu örgütünün bombacılan Ferhan
Ozmen ile Necdet YükseTin itirafçılık yasasından
yararlanacağma ilişkin yazışmalar dosyada yer alı-
yor, ancak her iki sanık da 14 Ağustos'taki ilk otu-
rumda emniyet, savcılık ve yedek yargıçlık ifadele-
rini reddedecekleri mesajını verdiler.
UMUT operasyonu dosyasında yer alan savcı
HamzaKeJeş imzalı bir belge, özmen ve Yüksel'in
itirafçı olduklanm belirtiyor. Keleş, Ankara Mer-
kez Kapalı Cezaevi Müdürlüğü'ne 21 Mayıs'ta
gönderdiği yazıda "yasadışı Selam-Kudüs Ordusu
örgütü üyesi ohnak, örgüt amacı doğrumısunda fa-
aBvetlerde buhınmak, örgüte yardım ve yatakhk
yapmak ve Ugur Mumcu, Prof. Ahmet Taner Kış-
lalı, Bahriye Uçok ve Prof. Muammer Aksoy su-
ikastlanna katılmak suçlamasryla sanıklar Ferhan
Özmen, Necdet Yüksel, Hakkı Selçuk Şanh, Meh-
met Kassap ile Mehmet Gürova'nın ruruklandıkla-
rmı" belirterek sanıklann cezaevine kapatılmala-
nnı istedi. Keleş, yazıya düştüğü notta, "samklar-
dan Ferhan Ozmen De Necdet Yüksel'in itirafçı ko-
numunda ohnalan nedeniyle ayn bir koğuşa konul-
malan rica olunur" diyerek her iki sanığın da iti-
rafçı olduklannı bildirdi.
Ancak, Özmen Ankara 2 No'lu DGM'de görü-
len davanın 14 Ağustos'taki ilk oturumunda, 8 gün
sorgulandığını söylediği emniyette işkence gördü-
ğünü öne sürerek "Işkenceden sonra sonucu psiko-
lojikrahatsızhğa uğradım. 3-5 kişi kakbğunız koğu-
şa 1 iddiananıe geldi. Bu >üzden de bazı arkadaşlar
incekdi, ben incekyemedim. Avukatımı tutalı da 4-
5 günoldu. Gelecekcdseye kadar savumnamı hazır-
lamam için süre verilsm" dedi.
Mahkeme Başkam'nm, "Emniyette 2 defa tfade
vermişsin. Savcıhkta veyedek hâkimükte ifadelerin
var" anımsatması üzerine Özmen, "Savunmamı
gelecek celse yapmak istiyorum" dedi. Samklardan
Yüksel de savunma için ek süre verilmesini istedi.
SanıkJann bu açıklamalan, zaman kazanma ginşi-
mi olarak değerlendiriliyordu. Ancak yasadan ya-
rarlanma süresi 29 Ağustos'ta sona eriyor.
'HK-C 'NtN EMRİNİ DİNLEDİ
Erdal yeniden
açlık grevinde
BRÜKSEL(AA)- Belçika
Içişlen Bakanlığı Basm Söz-
cüsü LJeven Van Mefe, Sabao-
cı suikastı sanıklanndan FA-
riye Erdal ın DHK-C'nin em-
ri üzerine yeniden açlık grevi-
ne başladığını açıkladı. Van
Mele, örgütün Belçika hükü-
metini, Erdal'm gizli adresini
yeniden açığa çıkarmakla suç-
ladığım da söyledi.
Erdal'm avukatlanndan Jan Fermon, Belçika
îçişleri Bakanı Antoine Dusquene'e sert tepki gös-
terdi. DHK-C 'nin Brüksel dek: Avrupa merkezi bü-
rosunda düzenlenen basın toplantısında konuşan
Fermon, Bakan'ın verdiği sözü tutmadığını söyle-
di. Fermon, esastehlikenin Belçika îçişleri Bakan-
lığı'ndan geldiğini söyledi.
• Fermon, "24 saat içinde Erdal'm sözde gizh* kala-
cağı adresleri basuun duyması, Belçika hükümeti-
nin bu olaya hikim nhnariığımn göstergeskür" di-
ye konuştu.
Fermon, Belçika'nın Erdal'ı "kurtlann önüne
atüğmı" da sözlerine ekledi.
Avukat Fermon.
usmumm
T u t u k J u
** Hükûmlû Aileleri Yardım-
l a ş m a rjernegi'ııeiTAYAD) üye aileler, F
tipi cezaevlerini ve Terörle Mücadele Yasası'm protesto etmek amacryla ODP Şişli Ilçe Binası'n-
da 2 gûnlük açhk grevi başlatö. Sryasi tutukhılann üzerindeki baskılann kaldınlmasını isteyen
aileler, "Burdur CezaevTnde yapılan saldınmn gerçek nedenlerinin açıklanmasuu, tutuklu ahleleri
üzerindeki baskılann son buİmasuu istiyoruz" dediler. TAYAD'dan yapüan yazüı açıklamada da,
Burdur Cezaevi'nde gördükleri işkencenin fofoğraflarmı basma dağrtan 8 tutuklu ve hükümJüye
15'er gün hücre cezaa verildiği ileri sürülerek yetküiler protesto edSdL
Nurettin sezfke, örgütün öldürme emlrlerlne uymadıöı İçin ölüm kararı verlldl
Hizbullah itirafçılarına ölüııı tehdidiDlYARBAKIR(Cumhuriyet Büro-
su)- Hizbullah itirafçısı Nurettin Se-
zik'in, 1992 yılında gözaltına alındı-
ğı sırada "Hizbullahçı olarak devlete
yanhma ohnalan gerektiğini" söyle-
diği ortaya çıktı. Sezik, örgütün bir-
çok öldürme emrine uymadığı için
hakkında ölüm karan bulunduğunu
iddia etti.
Batman'ın Beşiri ilçesi Cumhuriyet
Başsavcılığı'na teslim olan Hizbullah
itirafçısı Cetil Sütçü, biri tetikçi ol-
mak üzere 2 Hizbullahçının yakalan-
masını sağladı. Yakalanan iki sanığın
öğretmen olması dikkat çekti. Bunlar-
dan Şanlıurfa'nın Ceylanpınar ilçesi
Işıklar Köyü Ilköğretim Okulu'nda
öğretmenük yaptığı belirlenen Nuret-
tin Sezik'in de itirafçı ohnak için di-
lekçe verdiği bildirildi. Önümüzdeki
günlerde ölüm cezası istemiyle yargı-
lanacak olan Sezik hakkında, Diyar-
bakır DGM Cumhuriyet Savcısı Yü-
mazAktaştaramıdannazırlanan iddi-
anamede, Sezik'in 1988 yılmda Bat-
man'ın Kozluk ilçesinde Hizbullah'a
kanldığı, 1991'de Dicle Üniversitesi
Fen Edebiyat Fakültesi Fizik Bölü-
mü'nde okurken Hizbullah adına çok
sayıda olaya kanşüğı belirtildi.
Nurettin Sezik'in Diyarbakır Nebii
camisinde bir süre örgütsel faaliyet
yürüttüğü, kendisine 'HDsman" kod
adı verildikten sonra örgütün askeri
kanatında görevlendirildiği belirtilen
iddianamede şöyle denildı: Tetikçi
öğretmen Nurettin Sezik, tutuklandı-
ğı sırada DGM savcısma verdiği ifa-
desinde, kendisinin itirafçı olduğunu
ve Pişmanlık Yasası'ndan yararlan-
mak istediğini belirtti.
Orgütten korktuğu için daha önce-
den teslim olmadığını anlatan Sezik,
şunlan söyledi: "Orgütünsniarmıde-
şifre edenm cezası kesmUkle ölümdür.
1993 yıhna kadar Hizbullah diye bir
örgüt yoktu. Ben PKK'ye karşı oldu-
ğu için lümcüere katüdun" dedi.
SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR
Balina operasyonu
Njyazoğlu'dan
anjiyo direnişi
fcBVÜR (Cumhuriyet Ege Bürosu) - Iz-
mir'de 'Balma Operasyonu' ile ortaya çı-
kanlan trilyonlarca liralık hayali ihracat
ve naylon fatura olayımn kilit ismi, işada-
mı Mehmet Niyazoghı'nun, Buca Ceza-
evi'ne gitmemek için hastanede anjiyo ol-
mamakta direndiği öğrenildi. Bu arada,
operasyon kapsamında dün Basmane Ver-
gi Dairesi Müdürü ve yarduncısı gözaltı-
na alınırken İstanbul'da yakalanan 7 güm-
rük memuru da Izmir'e getirildi.
Mali şube ekiplerince Izmir'de başlatı-
lan Balina Operasyonu'nun kılıt ısmi,
tZOTAŞ Yönetim Kurulu Başkanı ve Ha-
kiki Koç Turizm sahibi işadamı Mehmet
Niyazoğlu, bir süre kaçak dolaştıktan son-
ra 8 Ağustos'ta Izmir DGM Savcılığı'na
teslim olmuştu. Izmir Emniyet Müdürlü-
ğu Mali Şube'de sorguya alınan Niyazoğ-
lu, aynı gün kalp hastası olduğunu belir-
terek hastaneye kaldınlmasını talep etmiş
ve Atatürk Devlet Hastanesi'ne kaldml-
mıştı. Buradayapılan muayenelerde Niya-
zoğlu'nun iki kalp damannın tıkalı oldu-
ğu, anjiyo olması gerektığı belırtilmişti.
On gündür hastanede bulunan Nıya-j
zoğlu'nun, tüm ısrarlara karşın anjiyo ya-^
pıhnasını kabul etmediğı, bu nedenk oo-
zaevinekonulamadığı bildirildi. Niyazoğ-
lu'nun gözaltına alınması ve tutuklanma-
sının ardından Atatürk Devlet Hastanesi
Kalp Damar Cerrahisi Kliniği'nde yat-
ması, tıbbi müdahaleyi kabul etmemesi-
nin dikkat çekici olduğu vurgulandı.
IzmirDGM Savcılığı yetkilileri, Niya-
zoğlu'nun cezaevine konulması yetkisi-
nin Izmir Cumhuriyet Savcılığı'nda ol-
duğunu belirftiler. Izmir Cumhuriyet Sav-
cılığı yetkilileri de, Niyazoğlu'nun, kal-
dığı koguşun sıkı güvenlik altında oldu-
ğunu, görüş günleri birinci derece yakın-
lan dışmda kimse ile görüştürülmediğini
soylediler. Savcılık yetkilileri. Niyazoğ-
lu'nun en kısa sürede anjiyosunun yapı-
larak cezaevine gönderilmesi için girişim-
lerin sürdüğunü belirttiler.
Vergi dairesi müdürüne gözalü
Balina Operasyonu'nda yakalanarak
tutuklanan zanlılann ifadeleri doğrultu-
sunda yapılan soruşturma sonunda ince-
lemeye alman şirketlerden Yaşar Tekstil
Ticaret A.Ş.'ye, ihracat yapmadığı halde
ihracat yapmış gibi KDV ödediği belirle-
nen Izmir Basmane Vergi Dairesi Müdü-
rü Ahmet Aöş ile yardımcısı Mehmet De-
nrir, dün, soruşturmayı yürüten tzmir
DGM Savcısı'nın talimatı ile gözaltma
alındılar.
Mali Şube Müdürlüğü'ne getirilen Atış
ve Demir'in sağlık kontrolleri yapıldıktan
sonra sorgulamalanna başlandığı öğrenil-
di. Operasyonun tstanbul ayağında gözal-
tına alınan 7 gümrük memuru tzmir'e ge-
tirilirken bu görevlilerden ikisinin Nihat
Sinanoğhı ve İsmail Çobanoğlu olduklan
öğrenildi.
oralcalislar@yahoo.com
Eskiden Avrupa Biriiği'ne Islamcı-
lar karşı çıkarlardı, bir de sosyalist-
ler. Erbakan'ın fıldırfıldır bakan göz-
leriyle, "Sizi gidi Batı taklitçileri..."
deyişini unutmak mümkün mü. Sos-
yalistler ise, emperyalist Batı'ya her
dönemde karşı çıktılar. Bazen
ABD'ye karşı Avrupa'yi daha sempa-
tik görseler de, genel tavırian böyley-
di. Bir de Sovyetler'i bir dönemler
baş düşman gören Maocular, ABD'yi
ve Batı'yı müttefik kabul ediyorlardı.
Türkiye'nin yönünü Batı'ya dön-
mesini söyleyen ise Mustafa Ke-
mal'di. Bu nedenle Batı ile ilişkiler
konusunda en net tavn ise genellik-
le sosyal-demokratlar, aydınlanma-
cılar, çağdaşlıktan yana olduğunu
belirten burjuva demokratlar alıriar-
dı. Onlar, Türkiye'yi Batı standartla-
nna ulaştırmayı, Batı'daki uygarlık
düzeyini yakalamayı önlerine hedef
olarak koyarlardı.
Son dönemde hatlar kanştı. Islam-
cılar, 28 Şubat sürecinden yedikJeri
darbelerle parlamenter sistemin fa-
ziletlerini keşfettiler. Demokrasi dı-
şmda, kenditerini koruyacak bir şem-
Hem Batı Yanlısı Hem Batı Karşıtı
siye olmadığı saptaması onlan yeni
arayışlara zorladı. Şimdi onlar, Avru-
pa Biriiği'ne girmeyi, Türkiye'nin de-
mokrasi standartlannın yükselmesi-
ni isteyen yeni bir üslup arayışı için-
deler.
Her ne kadar, her kritik konuda Is-
lamcılar hâlâ geleneksel tutucu çiz-
gilerini sürdürüyorolsalarda, kafala-
nnın kanştğını da kabul etmek gere-
kir. Kendilerini fazla baskı altında his-
settikleri anlarda, "Bunlarkomünist"
demekten vazgeçemiyorlar. Islamcı-
lar'ın kritik anlarda devletçiliği, kadın
sorunu ve idam cezası gibi konular-
da geleneksel baskıcı düşünceleri
savunduklan da bir gerçek.
•••
Asıl ilginç olanı ise, bir kesim bur-
juva demokratın tutumu. Onların en
azından bir kesimi tam bir şaşkınlık
içinde. 'Şeriatla mücadele 'ye en çok
vurgu yaptıklan bir dönemde, Avru-
pa Birliği karşıtı bir çizgiyi de bera-
berinde savunuyorfar.
Bu kesimin ne kadar burjuva de-
mokratı olduğu tartışılabilir. Ancak en
azından aydınlanmacı olduklannı
söyleyebiliriz. Şimdi de hem içeriden
gelen özgürlük taleplerinden hem de
Batı'dan gelen özgürlük taleplerin-
den endişeye kapılıyorlar ve "Avrv-
pa Biriiği'ne hayır", İçişlerimize ka-
nşamazsınız" diyorlar. Daha da öte-
si, Türkiye'nin modernleşmesi için
atılacak demokrasi adımlannı birteh-
like olarak görüyoriar.
Burada bir paradoks olduğu ger-
çek. Onlar, bu durumu, "Demokrasi-
yi ortadan kaldırmak için, sınırsız bir
demokrasiden yana olamayız. Bu
tatlı su demokratlığıdır" şeklinde ifa-
de ediyorlar. Böyle başlayan, kendi-
ni ikna etme süreci, giderek her tür-
lü gericiliği ve baskıcılığı hoş görme-
ye dönüşüyor.
Onların durduğu yerden bakıldığı
zaman en makul olanı Türkiye'nin
Avrupa Birliği içinde yer alması. Av-
rupa Biriiği'nin bir parçası haline ge-
len Türkiye'de şeriatın, gericiliğin hâ-
kim olması, iktidan ele geçirmesi
mümkün mü? Türkiye'nin Avrupa
Biriiği'ne yolculuğu süreci aslında
Türkiye'nin modernleşmesi süreci
değil mi? Çağdaşlıktan yana olanla-
nn içe kapanık milliyetçi önyargılar
yerine, evrensel değerleri benimse-
yip bunun için mücadele etmeleri ge-
rekmez mi?
Son dönemde Türkiye'yi çağdaş
yapmak iddiasındaki bir kısım iktidar
odakları, işkenceyi, her türlü baskı-
yı, en temel insan haklannı, dil özgür-
lüğünü vb. vb. bu konuda atılacak
her adımı engellemeye çalışıyoriar.
örneğin Milli Güvenlik Kurulu'nun
Meclis'in üstünde olması, her türlü
temel kararı burada alması hangi
çağdaşlık anlayışına sığabilir? Ama
onlar bunu savunuyorlar. Demokra-
si düşmanlığı, sol düşmanlığı ilikleri-
ne kadar işlemiş güçler, çağdaşlığın
temsilcileri olduklannı iddia etmek-
ten de vazgeçmiyorfar.
KHK'yi savunurken de, yine çağ-
daş değerleri korumak ve şeriatla
mücadele gerekçesine sığınıyorlar.
Meclis'i yok sayan, her türlü keyfıli-
ğin kapısını açan bir sistemin neresi
çağdaş olabilir ki? Demokrat ve ile-
rici memurlan temizleyip ülkücüleri,
dincileri buralara dolduranlar, şimdi
bizi şeriattan kurtarmak ve gericiliği
önlemek gerekçesiyle hukuksuzlu-
ğa boyun eğmeye çalışıyorlar. \
Hem çağdaşlıktan yana olduğunu
söyleyip hem de her türlü ileri siste-
me ve uygulamaya karşı çıkmak an-
cak Türk Batıcılan'na özgü bir şey
olabilir. Bakın çevrenize gericiliğe
çok karşı olduğunu söylüyor, ama
savunduklan gericilerin onlarca yıldır
savunduğundan hiç farklı değil. Ga-
rip ama gerçek.
Not: Ada çamlan konusundaki ya-
zım üzerine Orman Bölge Müdürlüğü
yetkilileri aradılar. Kızıl çamlan yaşat-
mak ve korumak amacıyla çalışmala-
ra başladıklannı ilettiler. Konuya du-
yarlık gösteren Orman Bakanı Nami
Çağan'a ve Bakaniık görevlılerine
Adalılar adına teşekkür ediyorum.