20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19 AĞUSTOS 2000 CUMARTESİ HABERLER DUNYADA BUGUN ALİSİRMEN AmaçNe? Basının rolü ne olmalı tartışması, bütün demok- rasilerde yapılır. Çünkü basın bir güçtür ve doğaı kullanılması gerekir. Demokrasilerde, yasama, yürütme ve yargıdan sonra dördüncü güç olarak tanımlanır basın. Aslında basının gücü kendinden değil, ama de- mokrasilerde halkın haber alma özgürlüğünden doğar, kısacası, basın ve gazeteci bir aracıdır. Ama yalnız ülkemizde degil, birçok yerde sap- malarla karşılaşıyoruz, basın kendi işlevinin dışına çıkıyor, kurallan çarpıtıyor ve kendi başına bir güç oluşturuyor. Halka gerçekleri iletmek, hiçbir kişisel çıkara bağlı olmadan gerçek olduğuna inandığını anlat- mak durumunda olan kalemler silaha dönüşüyor, kişisel veya basın kuruluşları sahibi kurumlann çı- karlan için kullanılıyor. Birden basın, kendi işlevi dışına taşıyor, siyase- te kendi başına yön veren bir odak olmaya doğru yöneliyor, iş dünyası ile politika arasındaki ilişkile- ri düzenlemeye, iktidarları belirlemeye başlıyor. • • • Bol promosyonlu, çok renkli, tirajı ile ciddiyeti ters orantılı bir gazetemiz, dün Cumhurbaşkanı Sezer'in deprem bölgesindeki gezisini yansıtır- ken, aslında bizim mesleğin kurallanna aykın ola- rak (ama onu çoğu kuruluş ne yazık ki her gün ya- pıyor) haber görüntüsü attında daha manşetinden başlayarak, yorum yolunu tutmuş. "Can sıkıcı fark" başlığı altında Sezer'in körfez- deki deprem bölgesi gezisi sırasında soğuk ve mesafeli davrandığını yazmış ve haberin içine de iki resim koymuş; birinde Sezer, annesinin kuca- ğından kendisine bakan çocuğun yanında, res- min altında ise "Kucağına alır diye bekledi" yazı- yor, öbür resimde ise Bill Clinton, kucağında da küçük Erfcan, attındaki yazıda "Bu resim tarihe geçti" diyor. En aşağıda ise Sezer'in sandalyesini ağacın ar- kasına saklanmış olan Ecevit sarsıyor, Sezer "Ey- vah, deprem" diye bağınyor, biri de yanrt veriyor "Sallanan sırfsizin sandalyeniz." Acaba yapılmak istenen ne? Sezer'in, yapısı ve geçmişi gereği mesafeli bir kişi olması doğal. Yargıçlar, politikacılann tersine fazla duygusal gösterilerde bulunmazlar, bulun- mamalıdıriar. Türkiye'deki sistem gereği yalnızca bir kez se- çilme durumunda olan cumhurbaskanlan, cumhu- riyetin temel ilkelerini korumak ve ciddiyetini yan- sitmakla mükelleftirter; polrtikanın artık birbölümü haline gelmiş olan şovlar yapmak değil. • • • Sezer ile Clinton arasında, kurumsal konumlan gereği farklar olması doğaldır. Evet belki Sezer politik tecrübesizlik nedeniyle biraz fazla donuk davranmış olabilir. Ama onun tavrını, herşeyi önceden planlanmış, şov gösterileri düzeninin bir parçası olan Clinton ile karşılaştırmak haksızlık olmuyor mu? Büyük olasılıkla, Clinton daha oraya gelirken, bir çocuğu kucaklamanın provasını yapmıştı ve o- lay yerinde de fotoğraf için mizansen hazırianmış- tı. Daha önceki cumhurbaşkanı döneminde de bu tür gösteriler oluyordu, politikacılanmız da sık sık halkı kucaklama gösterileri yaptılar. Ama söyler misiniz, devlet gerçekten deprem- zedeleri kucakladı mı? Acaba depremin birinci yılında bu iş için topla- nan yardımlann, vergilerin çoğunun nereye gittiği- nin belli olmadığı bir ortamda Sezer'in abartilı şov- lara tevessül etmesi, devletin saygınlığı açısından iyi mi olurdu, yoksa kötü mü, söyler misiniz? Bütün bu gerçekler ortadayken, birden Sezer"e karşı bir kampanya başlatmakta amaç ne acaba? Inanıri, daha fazlasını söylemek istemiyorum, a- ma sanıyorum siz zaten birçok şeyi tahmin ediyor- sunuz. IKDP tazminat istedi 'Hava operosyortunda 38sivilöldWiddiası ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu) - Türk savaş uçaklannın PKK hedef- lerine karşı Kuzey Irak'ta düzenlediği hava operas- yonunda en az 38 sivılin öldüğü öne sürüldü. Dı- şişleri Bakanlığı yetkili- leri, basında yer alan id- dialann araştınldıgıru belirtirken, askeri yetki- liler "Tûridye'nin sivine- ri bombaJamasmın söz konusu olmadığuıT vur- guladılar. Irak Kürdistan Demokratik Partisi (IKDP), ölenlerin yakın- lan için Türkiye'den taz- minat istedi. DCDP'den önceki gece yapüan açıklamada, Türk savaş uçaklannın suııra yakın bölgede dü- zenlediği hava operasyo- nunda 38 sivilin öldürül- düğü, 11 'inin yaralandı- ğı ve 4 kişinin de kayıp olduğu öne sürüldü. Açıklamada, Türk- Iran sınınna çok yakın bir bölgede gerçekleşen bombalama sırasında ölenlerin göçebeler oldu- ğu iddia edildi. KDP te- levizyonunda da bomba- lama olayı sonrasında çe- kildiği belirtilen göriin- tülere yer verilirken, ya- ralılann Erbil kentindeki hastanede tedavi altına alındığı bildirildi. KDP'den yapılan açık- lamada, masum sivillerin ölümüne neden olan bombalama olayının ha- yal kınklığı ile karşılan- dığı belirtilirken konu- nun araşnnlması ve ölen- lerin yakınlanna tazmi- nat ödenmesi istendi. Türkiye-lran-Irak sınır üçgeninde önceki yıllar- da düzenlenen hava ope- rasyonlan sonucunda da butür iddialar ortaya atıl- mıştı. PKK militanlan- nın üslerinin bulunduğu ve önemli geçiş yeri olan bölgeye önceki yıl dü- zenlenen bir operasyon Türkiye ile Iran arasmda krize neden olmuştu. Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yarduncısı Hüse- yin Diriöz, Kuzey Irak'ta PKK'ye yönelik olarak 15 Ağustos'ta gerçekleş- tirilen operasyonda sivil- lerin zarar gördügü iddi- alannın araştınldığını bildirdi. Kuzey Irak'ta zaman zaman operas- yonlar düzenlendiğinüı bilinen bir konu olduğu- nu belirten Diriöz, "Bu tür operasyonlarda sivil halkın zarar görmemesi Rdngerekliöniemlerahn- maktadır" dedi. Diriöz, 15 Ağustos'taki operas- yonda da gerekli önlem- lerin alındıguu kaydetti. DSP İstanbul Milletvekili îsmail Aydınlı'nın soru önergesine verilen yanıt şaşırtıcı Işkeııce saınğı polis operasyonda • îçişleri Bakam Sadettin Tantan, Manisa Davası sanığı komiserin mahkemeye gitmemesinin gerekçesini açıkladı: Operasyondan vakit bulamıyor. ANKARA(ANKA)- Îçişleri Bakanı kin ilginç bir gelişmeye ışık tuttu. Ay- Sadetân Tantan, Van Emniyet Müdür- lüğü kadrosunda görev yapan Manisa davası sanıklanndan komıser Atilla Görböz'ün, operasyonlara katılması, yıllık ve mazeret izinleri kullanması ne- deniyle duruşmalara katılamadığını, ifadesinin de alınamadıgını bildirdi. Tantan'ın açıklamasma göre Atilla Gür- büz Manisa Davası'nın her duruşma- sından önce ya izne çıkıyor ya operas- yona katılıyor. îçişleri Bakanı Tantan'ın, DSP tstan- bul Milletvekili tsmafl Aydmh'nın soru önergesine yanıtı Manisa davasına iliş- dmlı önergesinde Manisa Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmekte olan ve ka- muoyunda "Manisa'da gençlere tşken- ce" davası olarak bilinen ceza davasın- da, sanık durumunda olan komıser Atil- la Gürbüz'ün ifadesinin alınması yö- nündeki Manisa Ağır Ceza Mahkeme- si'nce, Van Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilen talimatiann gereğinin 7 ay- dır yapılmadığına dikkat çekerek Ba- kan Tantan'a Van tl Emniyet Müdürlü- ğü'nün, meslektaşlan olan sanığı korur mahiyetteki tutumunun neden olduğu iddialannın doğru olup olmadığını sor- du. Tantan, Aydınlı'nın "Komiser Atil- la Gürbüz, 31 Ocak 2000 tarihinden 9 Mayıs 2000 tarihine kadar beş ayian mi kullanmışör" şeklindekı yazılı soru önergesine verdiği yanıtta, şu ana kadar sanığın korundugu veya mahkemenin emrinin savsaklandığma dair Van Ağır Ceza Mahkemesi'nce emniyet müdür- lüğüne gönderilen herhangi bir belge ve bu konuda işlem yapüan personel bulunmadığını bildirdi. Tantan, 657 sayılı Devlet Memurlan Yasası'na göre, devlet memurlanmn, hızmeti bir yıldan on yıla kadar olanla- nn 20 gün, hizmeti on yıldan fazla olan- lann ise 30 gün izin kullandıklannı ha- tuiatarak yıllık izinlerin amirin uygun bulacağı zamanlarda toptan veya ihtiya- ca göre kısım kısım kullanılabilecegini bildirdi. Bakan Tantan, memuı un izni- nı yıl içınde kaç defa kullanabileceği konusunun ise amirin takdirine bırakıl- dığmı kaydetti. Tantan, komiser Gür- büz'ün bugüne kadar ifadesinin alına- mamasının nedenlerini şöyle açıkladı: • 23 Arahk 1999tarihindekiduruşma ileflgiliolarak komiserAtilla Gürbüz'ün yasadışı Hizbullahterörörgütüneyöne- Bk olarak 22 Arahk 1999 tarihindebaş- laûlan operasyonda görevB olması nede- niyle duruşmalara kaülmadığL • 21 Ocak 2000 tarihindeki duruşma ile ilgili olarak adı geçen komiserin 19 Ocak 2000 tarihi itibariyle senelik izni- ne mahsuben mazeret iznine aynldığı, bu nedenle duruşmaya katılamadığı. • 7Mart2000tarihindeki duruşmay- bıilgfli olarak komiserin 3 Mart2000 ta- rihiitibariyle senelikiznemahsuben ma- zeret iznine amldığı. bu nedenle duruş- maya katılamadığı. • 30 Mart 2000 tarihindeki duruş- mayla ilgili olarak komiser Atilla Gür- büz'ün yasa dışı bir terör örgütüne yö- nelik olarak Van il merkezi ve ilçelerin- de 24 Mart 2000 tarihinde başlatılan operasyonlarda görev almasından do- layı duruşmaya katılamadığı. • 1 Msryıs 2000'de dumşmayla ilgili adı geçen komiserin 28 Nisan 2000 tari- hi itibariyle senelik izne aynkuğı. bu ne- denle dunışmava katılamadığı. • 1 Hazıran 2000 tanhındekı duruş- mayla ilgili olarak komiserin 31 Mart 2000 tarihi itibariyle senelik izne aynl- dığı, bu nedenle duruşmaya katılamadı- ğı anlaşılmıştır. x •..--. Ferhan Ozmen ve Necdet Yüksel'in isteklerine ilişkin yazışmalar dosyada yer alıyor UMUT'ta itirafçılık belirsizliğiA>ÖOULV(GınmııriyetBürosu)-UMUT operas- yonu davası 8 Eylül'e ertelenirken süresi 29 Ağus- tos'ta sona erecek olan itirafçılık yasasından hangı sanıklann yararlanacağı sorusu belirsizliğini koru- yor. Kudüs Ordusu örgütünün bombacılan Ferhan Ozmen ile Necdet YükseTin itirafçılık yasasından yararlanacağma ilişkin yazışmalar dosyada yer alı- yor, ancak her iki sanık da 14 Ağustos'taki ilk otu- rumda emniyet, savcılık ve yedek yargıçlık ifadele- rini reddedecekleri mesajını verdiler. UMUT operasyonu dosyasında yer alan savcı HamzaKeJeş imzalı bir belge, özmen ve Yüksel'in itirafçı olduklanm belirtiyor. Keleş, Ankara Mer- kez Kapalı Cezaevi Müdürlüğü'ne 21 Mayıs'ta gönderdiği yazıda "yasadışı Selam-Kudüs Ordusu örgütü üyesi ohnak, örgüt amacı doğrumısunda fa- aBvetlerde buhınmak, örgüte yardım ve yatakhk yapmak ve Ugur Mumcu, Prof. Ahmet Taner Kış- lalı, Bahriye Uçok ve Prof. Muammer Aksoy su- ikastlanna katılmak suçlamasryla sanıklar Ferhan Özmen, Necdet Yüksel, Hakkı Selçuk Şanh, Meh- met Kassap ile Mehmet Gürova'nın ruruklandıkla- rmı" belirterek sanıklann cezaevine kapatılmala- nnı istedi. Keleş, yazıya düştüğü notta, "samklar- dan Ferhan Ozmen De Necdet Yüksel'in itirafçı ko- numunda ohnalan nedeniyle ayn bir koğuşa konul- malan rica olunur" diyerek her iki sanığın da iti- rafçı olduklannı bildirdi. Ancak, Özmen Ankara 2 No'lu DGM'de görü- len davanın 14 Ağustos'taki ilk oturumunda, 8 gün sorgulandığını söylediği emniyette işkence gördü- ğünü öne sürerek "Işkenceden sonra sonucu psiko- lojikrahatsızhğa uğradım. 3-5 kişi kakbğunız koğu- şa 1 iddiananıe geldi. Bu >üzden de bazı arkadaşlar incekdi, ben incekyemedim. Avukatımı tutalı da 4- 5 günoldu. Gelecekcdseye kadar savumnamı hazır- lamam için süre verilsm" dedi. Mahkeme Başkam'nm, "Emniyette 2 defa tfade vermişsin. Savcıhkta veyedek hâkimükte ifadelerin var" anımsatması üzerine Özmen, "Savunmamı gelecek celse yapmak istiyorum" dedi. Samklardan Yüksel de savunma için ek süre verilmesini istedi. SanıkJann bu açıklamalan, zaman kazanma ginşi- mi olarak değerlendiriliyordu. Ancak yasadan ya- rarlanma süresi 29 Ağustos'ta sona eriyor. 'HK-C 'NtN EMRİNİ DİNLEDİ Erdal yeniden açlık grevinde BRÜKSEL(AA)- Belçika Içişlen Bakanlığı Basm Söz- cüsü LJeven Van Mefe, Sabao- cı suikastı sanıklanndan FA- riye Erdal ın DHK-C'nin em- ri üzerine yeniden açlık grevi- ne başladığını açıkladı. Van Mele, örgütün Belçika hükü- metini, Erdal'm gizli adresini yeniden açığa çıkarmakla suç- ladığım da söyledi. Erdal'm avukatlanndan Jan Fermon, Belçika îçişleri Bakanı Antoine Dusquene'e sert tepki gös- terdi. DHK-C 'nin Brüksel dek: Avrupa merkezi bü- rosunda düzenlenen basın toplantısında konuşan Fermon, Bakan'ın verdiği sözü tutmadığını söyle- di. Fermon, esastehlikenin Belçika îçişleri Bakan- lığı'ndan geldiğini söyledi. • Fermon, "24 saat içinde Erdal'm sözde gizh* kala- cağı adresleri basuun duyması, Belçika hükümeti- nin bu olaya hikim nhnariığımn göstergeskür" di- ye konuştu. Fermon, Belçika'nın Erdal'ı "kurtlann önüne atüğmı" da sözlerine ekledi. Avukat Fermon. usmumm T u t u k J u ** Hükûmlû Aileleri Yardım- l a ş m a rjernegi'ııeiTAYAD) üye aileler, F tipi cezaevlerini ve Terörle Mücadele Yasası'm protesto etmek amacryla ODP Şişli Ilçe Binası'n- da 2 gûnlük açhk grevi başlatö. Sryasi tutukhılann üzerindeki baskılann kaldınlmasını isteyen aileler, "Burdur CezaevTnde yapılan saldınmn gerçek nedenlerinin açıklanmasuu, tutuklu ahleleri üzerindeki baskılann son buİmasuu istiyoruz" dediler. TAYAD'dan yapüan yazüı açıklamada da, Burdur Cezaevi'nde gördükleri işkencenin fofoğraflarmı basma dağrtan 8 tutuklu ve hükümJüye 15'er gün hücre cezaa verildiği ileri sürülerek yetküiler protesto edSdL Nurettin sezfke, örgütün öldürme emlrlerlne uymadıöı İçin ölüm kararı verlldl Hizbullah itirafçılarına ölüııı tehdidiDlYARBAKIR(Cumhuriyet Büro- su)- Hizbullah itirafçısı Nurettin Se- zik'in, 1992 yılında gözaltına alındı- ğı sırada "Hizbullahçı olarak devlete yanhma ohnalan gerektiğini" söyle- diği ortaya çıktı. Sezik, örgütün bir- çok öldürme emrine uymadığı için hakkında ölüm karan bulunduğunu iddia etti. Batman'ın Beşiri ilçesi Cumhuriyet Başsavcılığı'na teslim olan Hizbullah itirafçısı Cetil Sütçü, biri tetikçi ol- mak üzere 2 Hizbullahçının yakalan- masını sağladı. Yakalanan iki sanığın öğretmen olması dikkat çekti. Bunlar- dan Şanlıurfa'nın Ceylanpınar ilçesi Işıklar Köyü Ilköğretim Okulu'nda öğretmenük yaptığı belirlenen Nuret- tin Sezik'in de itirafçı ohnak için di- lekçe verdiği bildirildi. Önümüzdeki günlerde ölüm cezası istemiyle yargı- lanacak olan Sezik hakkında, Diyar- bakır DGM Cumhuriyet Savcısı Yü- mazAktaştaramıdannazırlanan iddi- anamede, Sezik'in 1988 yılmda Bat- man'ın Kozluk ilçesinde Hizbullah'a kanldığı, 1991'de Dicle Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Fizik Bölü- mü'nde okurken Hizbullah adına çok sayıda olaya kanşüğı belirtildi. Nurettin Sezik'in Diyarbakır Nebii camisinde bir süre örgütsel faaliyet yürüttüğü, kendisine 'HDsman" kod adı verildikten sonra örgütün askeri kanatında görevlendirildiği belirtilen iddianamede şöyle denildı: Tetikçi öğretmen Nurettin Sezik, tutuklandı- ğı sırada DGM savcısma verdiği ifa- desinde, kendisinin itirafçı olduğunu ve Pişmanlık Yasası'ndan yararlan- mak istediğini belirtti. Orgütten korktuğu için daha önce- den teslim olmadığını anlatan Sezik, şunlan söyledi: "Orgütünsniarmıde- şifre edenm cezası kesmUkle ölümdür. 1993 yıhna kadar Hizbullah diye bir örgüt yoktu. Ben PKK'ye karşı oldu- ğu için lümcüere katüdun" dedi. SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR Balina operasyonu Njyazoğlu'dan anjiyo direnişi fcBVÜR (Cumhuriyet Ege Bürosu) - Iz- mir'de 'Balma Operasyonu' ile ortaya çı- kanlan trilyonlarca liralık hayali ihracat ve naylon fatura olayımn kilit ismi, işada- mı Mehmet Niyazoghı'nun, Buca Ceza- evi'ne gitmemek için hastanede anjiyo ol- mamakta direndiği öğrenildi. Bu arada, operasyon kapsamında dün Basmane Ver- gi Dairesi Müdürü ve yarduncısı gözaltı- na alınırken İstanbul'da yakalanan 7 güm- rük memuru da Izmir'e getirildi. Mali şube ekiplerince Izmir'de başlatı- lan Balina Operasyonu'nun kılıt ısmi, tZOTAŞ Yönetim Kurulu Başkanı ve Ha- kiki Koç Turizm sahibi işadamı Mehmet Niyazoğlu, bir süre kaçak dolaştıktan son- ra 8 Ağustos'ta Izmir DGM Savcılığı'na teslim olmuştu. Izmir Emniyet Müdürlü- ğu Mali Şube'de sorguya alınan Niyazoğ- lu, aynı gün kalp hastası olduğunu belir- terek hastaneye kaldınlmasını talep etmiş ve Atatürk Devlet Hastanesi'ne kaldml- mıştı. Buradayapılan muayenelerde Niya- zoğlu'nun iki kalp damannın tıkalı oldu- ğu, anjiyo olması gerektığı belırtilmişti. On gündür hastanede bulunan Nıya-j zoğlu'nun, tüm ısrarlara karşın anjiyo ya-^ pıhnasını kabul etmediğı, bu nedenk oo- zaevinekonulamadığı bildirildi. Niyazoğ- lu'nun gözaltına alınması ve tutuklanma- sının ardından Atatürk Devlet Hastanesi Kalp Damar Cerrahisi Kliniği'nde yat- ması, tıbbi müdahaleyi kabul etmemesi- nin dikkat çekici olduğu vurgulandı. IzmirDGM Savcılığı yetkilileri, Niya- zoğlu'nun cezaevine konulması yetkisi- nin Izmir Cumhuriyet Savcılığı'nda ol- duğunu belirftiler. Izmir Cumhuriyet Sav- cılığı yetkilileri de, Niyazoğlu'nun, kal- dığı koguşun sıkı güvenlik altında oldu- ğunu, görüş günleri birinci derece yakın- lan dışmda kimse ile görüştürülmediğini soylediler. Savcılık yetkilileri. Niyazoğ- lu'nun en kısa sürede anjiyosunun yapı- larak cezaevine gönderilmesi için girişim- lerin sürdüğunü belirttiler. Vergi dairesi müdürüne gözalü Balina Operasyonu'nda yakalanarak tutuklanan zanlılann ifadeleri doğrultu- sunda yapılan soruşturma sonunda ince- lemeye alman şirketlerden Yaşar Tekstil Ticaret A.Ş.'ye, ihracat yapmadığı halde ihracat yapmış gibi KDV ödediği belirle- nen Izmir Basmane Vergi Dairesi Müdü- rü Ahmet Aöş ile yardımcısı Mehmet De- nrir, dün, soruşturmayı yürüten tzmir DGM Savcısı'nın talimatı ile gözaltma alındılar. Mali Şube Müdürlüğü'ne getirilen Atış ve Demir'in sağlık kontrolleri yapıldıktan sonra sorgulamalanna başlandığı öğrenil- di. Operasyonun tstanbul ayağında gözal- tına alınan 7 gümrük memuru tzmir'e ge- tirilirken bu görevlilerden ikisinin Nihat Sinanoğhı ve İsmail Çobanoğlu olduklan öğrenildi. [email protected] Eskiden Avrupa Biriiği'ne Islamcı- lar karşı çıkarlardı, bir de sosyalist- ler. Erbakan'ın fıldırfıldır bakan göz- leriyle, "Sizi gidi Batı taklitçileri..." deyişini unutmak mümkün mü. Sos- yalistler ise, emperyalist Batı'ya her dönemde karşı çıktılar. Bazen ABD'ye karşı Avrupa'yi daha sempa- tik görseler de, genel tavırian böyley- di. Bir de Sovyetler'i bir dönemler baş düşman gören Maocular, ABD'yi ve Batı'yı müttefik kabul ediyorlardı. Türkiye'nin yönünü Batı'ya dön- mesini söyleyen ise Mustafa Ke- mal'di. Bu nedenle Batı ile ilişkiler konusunda en net tavn ise genellik- le sosyal-demokratlar, aydınlanma- cılar, çağdaşlıktan yana olduğunu belirten burjuva demokratlar alıriar- dı. Onlar, Türkiye'yi Batı standartla- nna ulaştırmayı, Batı'daki uygarlık düzeyini yakalamayı önlerine hedef olarak koyarlardı. Son dönemde hatlar kanştı. Islam- cılar, 28 Şubat sürecinden yedikJeri darbelerle parlamenter sistemin fa- ziletlerini keşfettiler. Demokrasi dı- şmda, kenditerini koruyacak bir şem- Hem Batı Yanlısı Hem Batı Karşıtı siye olmadığı saptaması onlan yeni arayışlara zorladı. Şimdi onlar, Avru- pa Biriiği'ne girmeyi, Türkiye'nin de- mokrasi standartlannın yükselmesi- ni isteyen yeni bir üslup arayışı için- deler. Her ne kadar, her kritik konuda Is- lamcılar hâlâ geleneksel tutucu çiz- gilerini sürdürüyorolsalarda, kafala- nnın kanştğını da kabul etmek gere- kir. Kendilerini fazla baskı altında his- settikleri anlarda, "Bunlarkomünist" demekten vazgeçemiyorlar. Islamcı- lar'ın kritik anlarda devletçiliği, kadın sorunu ve idam cezası gibi konular- da geleneksel baskıcı düşünceleri savunduklan da bir gerçek. ••• Asıl ilginç olanı ise, bir kesim bur- juva demokratın tutumu. Onların en azından bir kesimi tam bir şaşkınlık içinde. 'Şeriatla mücadele 'ye en çok vurgu yaptıklan bir dönemde, Avru- pa Birliği karşıtı bir çizgiyi de bera- berinde savunuyorfar. Bu kesimin ne kadar burjuva de- mokratı olduğu tartışılabilir. Ancak en azından aydınlanmacı olduklannı söyleyebiliriz. Şimdi de hem içeriden gelen özgürlük taleplerinden hem de Batı'dan gelen özgürlük taleplerin- den endişeye kapılıyorlar ve "Avrv- pa Biriiği'ne hayır", İçişlerimize ka- nşamazsınız" diyorlar. Daha da öte- si, Türkiye'nin modernleşmesi için atılacak demokrasi adımlannı birteh- like olarak görüyoriar. Burada bir paradoks olduğu ger- çek. Onlar, bu durumu, "Demokrasi- yi ortadan kaldırmak için, sınırsız bir demokrasiden yana olamayız. Bu tatlı su demokratlığıdır" şeklinde ifa- de ediyorlar. Böyle başlayan, kendi- ni ikna etme süreci, giderek her tür- lü gericiliği ve baskıcılığı hoş görme- ye dönüşüyor. Onların durduğu yerden bakıldığı zaman en makul olanı Türkiye'nin Avrupa Birliği içinde yer alması. Av- rupa Biriiği'nin bir parçası haline ge- len Türkiye'de şeriatın, gericiliğin hâ- kim olması, iktidan ele geçirmesi mümkün mü? Türkiye'nin Avrupa Biriiği'ne yolculuğu süreci aslında Türkiye'nin modernleşmesi süreci değil mi? Çağdaşlıktan yana olanla- nn içe kapanık milliyetçi önyargılar yerine, evrensel değerleri benimse- yip bunun için mücadele etmeleri ge- rekmez mi? Son dönemde Türkiye'yi çağdaş yapmak iddiasındaki bir kısım iktidar odakları, işkenceyi, her türlü baskı- yı, en temel insan haklannı, dil özgür- lüğünü vb. vb. bu konuda atılacak her adımı engellemeye çalışıyoriar. örneğin Milli Güvenlik Kurulu'nun Meclis'in üstünde olması, her türlü temel kararı burada alması hangi çağdaşlık anlayışına sığabilir? Ama onlar bunu savunuyorlar. Demokra- si düşmanlığı, sol düşmanlığı ilikleri- ne kadar işlemiş güçler, çağdaşlığın temsilcileri olduklannı iddia etmek- ten de vazgeçmiyorfar. KHK'yi savunurken de, yine çağ- daş değerleri korumak ve şeriatla mücadele gerekçesine sığınıyorlar. Meclis'i yok sayan, her türlü keyfıli- ğin kapısını açan bir sistemin neresi çağdaş olabilir ki? Demokrat ve ile- rici memurlan temizleyip ülkücüleri, dincileri buralara dolduranlar, şimdi bizi şeriattan kurtarmak ve gericiliği önlemek gerekçesiyle hukuksuzlu- ğa boyun eğmeye çalışıyorlar. \ Hem çağdaşlıktan yana olduğunu söyleyip hem de her türlü ileri siste- me ve uygulamaya karşı çıkmak an- cak Türk Batıcılan'na özgü bir şey olabilir. Bakın çevrenize gericiliğe çok karşı olduğunu söylüyor, ama savunduklan gericilerin onlarca yıldır savunduğundan hiç farklı değil. Ga- rip ama gerçek. Not: Ada çamlan konusundaki ya- zım üzerine Orman Bölge Müdürlüğü yetkilileri aradılar. Kızıl çamlan yaşat- mak ve korumak amacıyla çalışmala- ra başladıklannı ilettiler. Konuya du- yarlık gösteren Orman Bakanı Nami Çağan'a ve Bakaniık görevlılerine Adalılar adına teşekkür ediyorum.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle