Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10AĞUSTOS2000 PERŞEMBE
OLAYLAR VE G O R U Ş L E R olay.gorus@cumhuriyet.com.tr
Mustafa KemaTin Emîr Subayı: Franz Babinger
Nurer UGURLU
B
irinci Dünya Savaşı'nda
(Çanakkale'de)Mıısta-
fa Kemal'in emir suba-
yı olarak görev yapan,
Osmanlı tarihi konusun-
daki çalışmalanyla ta-
nınmış Alman tarihçi ve dilci (Türko-
log) Franz Babinger için Türk ve dün-
ya ansikiopedileri şu bilgileri vermek-
tedirler:
Babinger, Franz (d.1891, Weiden-
Ö.1967, Münih), Osmanlı tarihi konu-
sunda çalışmalanyla ûnlü Alman ta-
rihçi ve dilci.
Würzburg ve Münih'te tarih. özellik-
le Islâm sanatı tarihi öğrenimi gördü,
Hindoloji ve Sami dilleri doktorası yap-
tı (1914). Aynı yıl Türkiye'ye geldi,
Mustafa Kemal'in yanında emir suba-
yı olarak çalıştı. Çanakkale, Kafkasya,
Irak ve Galiçya cephelerinde bulundu.
Filistin'de Cevat Paşa'nm kurmay he-
yetinde görev aldı (1918). Almanya'ya
döndükten sonra Berlin Üniversite-
si'nde Islâmî bilimler doçenti (1918),
sonra da profesör oldu (1924). Naziler
döneminde görevine son verilince
(1933), birkaç yıl konuk profesör ola-
rak Bükreş Üniversitesi'nde çalıştı.
. 1947 yılnıa kadar Yaş (taşi)'ta Türko-
-loji Enstitüsü Müdürlüğü görevinde
t -r. jr
bulundu. tkıncı Dünya Savaşı'ndan son-
ra Münih Üniversitesi'ne çağnldı; Ya-
kındoğu tarihi, kültürü ve Türkoloji
profesörlüğüne getirildi.
Stambuler Buchvvesen im 18. Jahr-
hundert(1919; 18. Yüzyıldalstanbul'da
Kitapçıhk), Schejcn Bedreddin (1921;
Şeyh Bedreddin), Die Frühosmanisc-
hen Jahrbücher des Urudsch (1925;
Oruç'un Erken Osmanh Dönemi Vaka-
yinameleri), Die Geschihhtscreiber der
Osmanen und ihre Werke (1927; Os-
manlı Tarih Yazarlan ve Eserleri), Ew-
lija Tshelebi's Reisevvege in Kleinasi-
en (1930; Evliya Çelebi'nin Küçük As-
ya'daki Gezi Yollan), Rumelische Ste-
ifen (1937; Rumeli Akınlan), Mehmet
der Eroberer und seine Zeit. Weltens-
türmer einer Zeitenwende (1935; Fatih
Mehmed Zamanı. Bir Çağ Dönümü
Akmcısı) başhca yapıtlan arasındadır.
Franz Babinger'in en önemli bilim-
sel çalışmalanndan biri, 'Osmanlı Ta-
rih Yazarlan ve Eserleri1
adlı (1927)
bibliyografîk kitabıdır (Yapıt, Prof. Dr.
CoşloınUçoktarafindandılımizekazan-
dmlmış, kullanışı için çok yararlı olan
üç ayn indeksi Prof. Dr. AhmetMum-
cu ile Doç. Dr. ÜberOrtayhhaarlamış-
lardır, Kültür ve Turizm Bakanhğı Ya-
ymlan, Ankara 1982).
Franz Babinger, bu kapsamlı, Türk
tarihi ve araştrmacılan için çok değer-
li ve gerekli bilimsel çalışmasına nasıl
başladığını, ne gibi zorluklarla karşüaş-
tığmı, kitabına yazdığı 'önsöz'de ay-
nntılı olarak şöyle anlatmıştır: "Os-
manlı Devieti'nin ilkzamanlanndan yı-
lahşma kadar Osmanülann yazmış ol-
duklan tarih kitaplannın sayısı, herke-
ân kabul etmekzorundaolduğugibi,çok
büyüktür. Bu alanda bilgisi oianlar bi-
letarih yazanOsmanidarmnekadarçok
olduğuna şaşabilirier: Hemen hemen
beşyûzydhkzamaniçindebeşyuz,Bun-
lann çoğunun eserleri bugüne kadar
kahnış ve bu eserde hiç otmazsa bunla-
nn bir nüshasmın bugûn nerede bulun-
duğu yazılmışür. Kaybolan veya bifin-
meyen tarih eserlerini tekrar bulup bul-
mamakta ne kadarbaşan sağlanacağı-
nı gelecek gösterecektir. Baü Avrupa
koleksiyonlarında bulunan yazmalann
basümışfihristierindenbaşka yalnız ts-
tanbul Kahireve Hindistan'm bazı kü-
tüphanelerinin basılmış kataloglann-
dan faydalanılmıştır. İstanbul'da bulu-
nan yazmalan gösteren fıhristlerin ne
durumda olduğu çoktan beri herkesçe
bummektedir.''
Osmanh tarih yazıcılığının başlangı-
cmı da Franz Babinger, şu ilgi çekici
sözlerle değerlendirmiştir: "Okhıkça
geç zamankra kadarOsmanhlann kro-
nik niteKğinde olan tarih yazüan bü-
tûn göçebe uhıslarm tarih yazma dene-
mderine has olan o gelişmemiş, çocuk-
ça -basit tasvir- şeklini göstermektedir.
Atalanndan tarih yaaahğının temelle-
rini ve yarduncı vasıtalaruu öğrenmiş
olan, tarihi eserlerinin daima tam, dü-
şünühnüş ve iyiceinceienmiş sanat ese-
ri intibamı uyandmbğı veher tarafta çok
eskiçahşmalannmtesirlerigörüfcn kom-
şulan Bizanshlann tam aksine olarak
Osmanhlann en eski tarih getenekle-
rinde böyle bir sanaon izi bile görüle-
memektedir_ Bizans tarih yazıcıhğı en
yüksek getişme çağına eriştiği bir za-
manHa fkmanhlannki Haha haşlangıy-
taydb. Nihayet yeriejmeye karar \erea
bu tam çoban miDetin basit hayaü ne-
sflden nesik sıka sdaya bağh olarak akıp
gftmekteydi."
Bütün bu sert ve gerçekçi eleştirile-
rine karşın Franz Babinger'in bu önem-
li bilimsel çalışması, geçmişine ilgi du-
yan, tarihine saygılı her Türk aydmnun
kıtaphğında bulunması gerekli kıtaplar-
dan biridir.
Franz Babinger'in, aynca, büyük kül-
tür çalışmalanmızdan biri olan Islâm
Ansiklopedisi'nde de (Islâm Ansiklo-
pedisi; Islâm Âlemi, Tarih, Coğrafya,
Etnografya ve Biyografya Lugati, Mil-
lî Eğitim Basımevi, tstanbul 1988),
Türklerle ilgili, oldukça bol kaynakh bi-
limsel makaleleri vardır. Bu çok ilgi
çekici makalelerinde de Babinger'in
ufuk açıcı değerlendirmeleri, eleştiri-
leri ve yargılan bulunmaktadır.
Diyorumki, acaba, MustafaKemal'in
tariheflgBİ vesevgisi, bu emir subayı genç
Alman tarihçi ile karargâh çadınnda
yapüklan konuşmalann, tartışmaların
biruzanüsı mıdır? Niçin olmasın? Çün-
kü, o tarihlerde Mustafa Kemal otuz üç,
Franz Babinger yirmi üç yaşındadır.
Çanakkale karargâh çadınndaki bu
konuşmalar ve söyleşilermidir ki Franz
Babinger' i "Bundan böyle arük ûs-
tünlerinküçük görmesi ile tsiâmisdk'in
bu kolona bakmaya ve Türklerin kül-
tûrsûz okhddan yolundaki eski masa-
h devam ettirmeye imkân yoktur. Yal-
nızOsmanh tetiflerinin genişüğinden ve
öneminden tamamıyla habersiz oian-
larTflrkoioji'nin ancakestraordinem,
zaman, istek ve imkân olunca Orien-
tahstik çerçevesi içinde yer bulabilece-
ğmisöyteyebürleE" yargısuıa vardırmış-
tr.
Bu yazı Anafartalar, Anburnu ve
Conkbayın'nda 19. Tümen Komutanı
Kaymakam Mustafa Kemal'le birlik-
te benzeri görülmemiş bir saVunma ör-
neği vererek ve büyük kahramanhklar
göstererek Itilâf kuvvetlerini durduran
askerlenn anısma saygı olarak kaleme
alınmıştır.
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Amaç 'Boşluk'ları
Tıkamaktır!
Önce Çevik Bir'ın, bu kez de Ero( Özkasnak'ın
emeMiye aynlması bazı çevreteri çok sevindindi. Han-
gi çevreleri? Cumhuriyete, laikliğe, Atatürk dev-
rimlerine karşı çıkanlan... Bunlaryeni değil, ta cum-
huriyetin kuruluşundan beri varlar. Kimi zaman
açıkça, kimi zaman sinsice ülkeyi karanlığa götür-
mek çabalannı sürdürürier. Son yıllarda gerici akım-
lan destekleyen ilericileri de tanıdık! Bir zamanla-
nn hızlı solculannı!..
Tümgeneral Erol özkasnak, Genelkurmay Ge-
nel Sekreteri'ydi. Kamuoyu önünde askerlerin söz-
cüsüydü. 28 Şubat olayında adı sık sık geçerdi. Ba-
tı Çalışma Grubu'nun kamuoyunu aydınlatmak
amacıyiadüzenlediği toplantılarda konuşurdu. Be-
nimle de bir-iki kez telefonda görüştü. Bazı yazı-
lanmdan ötürü düşüncelerini söylemişti.
Daha ileri rütbelere geçmesi beklenen bir suba-
yın genç sayılacak yaşta emekü editmesişaşırtıa
oldu. Ama askerlerin kendilerine özgü bir düzeni
vardır. Sırası gelen aynlır. Yerine başkası gelir.
Önemli olan, görevi sürdürmektir.
Ne var ki gerici çevreter, cumhuriyet karşrtlan, bu
olayı dillerine doladılar. Onlara göre bu, 28 Şu-
bat'ın sona ermesi, daha doğrusu yadsınmasıydı.
Kısacası, Özkasnak'ın görevden uzaklaştınlması,
yobaz kafalara göre, kazandıklan bir başanydı.
Oysa bu konuda Çevik Bir ne diyor
"0 gün görevlerde biz vardık. Başka arkadaş-
lanmız da olsa ayn görevi yerine getirirlerdi. Eğer
bundan sonra yine demokratik, laik, cumhuriye-
te, onun temel niteliklerine karşı birirade oluştur-
ma gayreti olursa, Milli Güvenlik Kurulu ve Türk
Silahlı Kuvvetleri milletiyle biriikte bunu yine ön-
leyecektir. Bundan kimsenin kuşkusu olmaması ge-
rekir."
Her fırsatta çirkin yüzlerini gösterenler şimdi ye-
ni bir kışkırtma nedeni daha buldular. O da Cum-
hurbaşkanı Sezer'in kanun hükmündeki kararna-
me taslağındaki tutumudur. Başbakanlıkça Çan-
kaya'ya gönderilen KHK, devlet dairelerindeki şe-
riatçı takımını temizlemek amacını taşıyordu. Na-
sıl askerier içlerindeki şeriatçı düşüncede olanla-
n uzaklaştınyorsa, sivil kesimde de aynı işlemi yap-
mak gerekli görülüyordu.
Unutmayalım, Fethullah Gülen'in yandaşlanna
devletin önemli yerierini ele geçirmede sabıriı ve
kurnazca davranmalannı öğütlediğini: "Değişik
kuvvetleri hesap ederek dengeli, dikkatli, tedbir-
li, temkinli yürûmekte yarar var. Bakanz ki tıkan-
malar olmuş, bir defada zıplanz, yerimizde zıpla-
nz, hayır durmak yok bizde. Hazınz, gerilimdeyiz.
Bir boşluk bulunca yeniden maratona geçeriz."
Işte KHK, açılan her boşluktan yararlanmak, Fet-
hullah Efendi'nin sözteriyte "maratonageçmek" yol-
lannı tıkamak için hazırianmış birtaslaktı. Sayın Se-
zer'in bunu reddetmesi, olsa olsa "boşluk"lan bek-
teyen "maratoncu"lan sevindirir. Şu günlerde ge-
rici basını iyi izlemeli, Sezer'e yaptıklan övgülerin
hangi anlama geldiğini düşünmeli...
İO Aöustos^ZODCL
Bugün d e p r e m i n
— - — •• ••
gunu
Profesyonel
gönüllülerimiz hâlâ
depremzedelerin
yanınd^1
UYUMA TÛRKİYE
BEN UYUMUYORUM!
17 Ağustos: Uyku ve Uyanış Etkinlikleri
10-20 Ağustos 2000
SivM toplum, uyanış sürecini tartışmaK için
Darphane'de buluşuyor.
Darphane-i Amire
Topkapı Sarayı Avlusu
Suttanahmet/İstanbul
Tel: (0212) 513 5O 82-513 20 35
Yanfcmbfma tçm-
(0212) 292 87 27 - 292 08 01
(Iş gunlerı saat 10 OO/17 OO arası)
80. Yılında Sevr'in Anımsattıklan...
Prof. Dr. Metin KALE Osmangozi
iyasi,ad]i,iktisadİMemaEba^nı-
sızhğunızı, sonuç olarak daya-
şamhakkunızıyadsıyanveyok
saymayıanıaçlayanSevrAndaş-
ması bizce yoktur.'Atatürk.
1920 yılı yaz başlannda müttefıkler, 1. Dün-
ya Savaşı'nda yenilen devletlerle hesaplaşarak
onlara sadece adı 'banş' olan anlaşmalan ka-
bul ettirmeye çalışıyorlardı. Ancak henüz he-
saplaşıhnamış tek yenik devlet ve ülke olarak
Osmanlı Devleti ve Türkler kalmıştı. özellik-
le içerdiği hükümler yönünden büyük sorun-
lar yaratan Sevr Antlaşması 10 Ağustos 1920
Salı günü saat 16.00'da Paris'in bir banliyösü
olan Sevr'deki bir porselen fabrikasında imza-
lanmışnr.
Başlıca hükümleri şöyle özetlenebüir: tmpa-
ratorluk parçalanıp, Osmanlı Devleti Istanbul
ve civan ile Anadolu'nun bir kısmına sıkıştı-
; jıhnışür^îzmir ye yöresi ile Rodos ve 12 ada
Trfaıanistan'ar6teki Akdeniz-Ege adalan ttal-
İya'ya, Bûgazkfuluslararası bir komisyona bı-
ralohyordu. Erzurum, Van, Bitlis ve Trabzon'un
bulunduğu alanda hayali bir Ermenistan, onla-
nn hemen güneyinde yine hayali bir Künüstan
yaranlmak isteniyordu. Sevrkoşullannı Türk-
lere zorla kabul ettirmek için 1920 yıh Mayıs-
Haziran aylannda müttefiklerin teşviki ile Yu-
nan ileri saldırısı başlatıldı. tstanbul hüküme-
ti Sevr'in kabulü için, Istanbul'un elden çıka-
cağmı ve daha ağırkoşullann geleceğini gerek-
çe olarak gösterirken, Almanlara Versay'da 800
sayfalık biranlaşma imzalatbnlmışken, Sevr'de
Üniversitesi Tıp Fakültesi
bize 433 sayfalık bir anlaşma yaptınlmasını
bir başan ve teselli gibi sunabiliyordu.
Ankara'da TBMM hükümeti, 15 Mayıs
1920'de Sevr koşullanna karşı 'Misak-ı MflB'yi
kabul ve ilan etti. Aynca Istanbul'un işgal edil-
diği 16 Mart 1920'den sonra, kendi onayı ol-
madan Istanbul Hükümeti'nce yapdmış ve ya-
pılacak her türlü anlaşmayı geçersiz saydığını
belirtti. (17 Haziran 1920).
Adı banş anlaşması olan Sevr, Türkleri Av-
rupa'dan çıkarmanm ve yüz yılhk bir Avrupa
siyasetinin son aşaması olarak dikte edılmeye
çalışılmıştır. Sevr, 19. yüzyıldaki uluslararası
Uişkilerde yaşanan 'Doğu Sonunı'(!) diye anı-
lan soruna Avrupa'mn getirdiği çözümü de
temsil eder. Buna göre Osmanlı tmparatorlu-
ğu, 19. yüzyıl emperyalizmi çerçevesinde pay-
laşılmast gereken bir devlet ve ülkedir. Sevr'de
büyük devletler, kamp ateşinin etrafında aç
gözlerlefirsatkollayan kurtlar gibidir. Sevr, bir
imparatorhıgun ranıan içinde giderek nasü bir
gizli sömürge haline geldiğinin, iç ve dış düş-
manlann ellerinde nasıl parçalanıp yutulmak is-
tendiğinin, bir ulusun yeryüzünden nasıl kal-
dmbnaya ve yok edilmeye çalışıldığının da bir
belgesidir.
Galata bankerleri ile başlayan, Osmanlı Ban-
kası ve-Muharrem Kararnamesi ile Düyun-u
Umumiye Idaresı'ne kadar ulaşan akılsızca bir
borçlanma sürecinin ülkeyi ne durumlara dü-
şürdüğunün de belgesidir.
Sevr, bir yenilgi belgesi olmaktan başka, Av-
rupa emperyalizminin sadece kendisinin av-
lanma sahası saydığı Avrupa kıtasmdan atma-
ya kararh olduğu Türkiye'ye karşı girişilmiş yağ-
manın da son aşamasıdır. Dünya Savaşı'na son
veren anlaşmalann hiç birinde bu kadar insaf-
sız, katı ve acımasız hükümlere rastlanmaz.
Sevr'e göre Türkiye neredeyse savaşın tek so-
rumlusudur ve 'Tûrklerin arük diğeruhıslarüze-
rindeki egemenlikkrine son vermenm ve onla-
n uygarlasOrmanın zamanı gelmiştir.'
Sevr, Mustafa Kemal' ın önderlığindeki Kur-
tuhışSavaşı'yla geçersiz kılınmış ve uygulama
alanı bulamamıştu". Sevr, Türk ulusunda bir ye-
is ve teslimiyet yaratmamış, aksine, ulusun vic-
danında Müli Mücadele nıhunubesleyen bir iti-
ci güç olarak direnme nıhunu kamçılamıştn-.
'Türkleri halen Byron ve Missolonghi gözüyle
görmektedirenen' Ingıltere. Mustafa Kemal'in
yepyeni, tam bağımsızükçı ve Müdafaa-i Hu-
kukçu ideolojı karşısında yenılgıyı kabul etmek
zorunda kalmışür.
Chude Farrere'in de söylediği gibi, Sevr'den
sonra Türkiye'nin öldüğü sanılmış, Mustafa
Kemal'in liddiigindeki Milli Mücaücle Lhml
George'un bütün çabalanna ve kullandığı her
türlü olanağa karşın Türklerdeki yaşama iste-
ği karşısında erimiştir. Ne acıdır ki bugün Lo-
zan'ı yok sayıp yerine Sevr'i getirmek ve onu
Türkiye'nin kurtuluşu olarak sunmak isteyen
iç ve dış odaklar vardır. Anadolu'yupaylaşma-
yı, Türkleri Avrupa'dan çıkanp geldikleri As-
ya'ya bile sürmeyi düşünecek kadar tarih ve yurt
bilıncinden yoksun devlet ve zümrelerin bir
propaganda aracı olan Sevr, tarihin çöp
tenekesine ve karanlığma, bir daha çıkanl-
mamak üzere atılmıştır.
İnsanlığın Sağı Solu...
ERIANÜNVER
B
ılindıği gibi, insan-
lık başlıca dörtüre-
tim biçimi yaşaya-
rak bugünlerine var-
dı..BunlarIlkelKo-
münal, Köleci, Fe-
odal ve Sanayi üretim biçimleri-
dir. Ük üç üretim biçiminde her-
hangi bir bilimsel birikıme ulaşa-
mamış olan insanoğlu, yazılı bir
öngörüler kümesı doğrultusunda
değil de, doğal üretim ilişkilerinin
buyruklanna göre üretim biçimi
içindeki yerini aldı.. (Feodalizmin
son dönemlerinde kimi düşünce
yapılan ise bugünkü anlamda o iş-
İevselliğe sahip değildı.. 15. yüz-
yüdan başlayarak 17. yüzyılm so-
nuna dek gelen dönem bu değer-
dedir.)
Üretim biçimini sosyal-ekono-
mık ve siyasal bağlamlarda dizge-
leştiren (sistemleştiren) öngörüsel
düşünce kümelerinin kuram (teori)
oluşturmalan ancak 18. yüzyılın
başlannda, sanayi üretim biçimi ile
söz konusu olabilmiştir. (Yönetime
egemen olan din, gelenek, örf gibi
tarbşümaz, tabusal, dogma yapılı
öğreti 'doktrin' olgusunun kınl-
ması da aynı döneme denk gelir.)
llk olarak 18. yüzyıl bu oluşuma
tanıklık ederken, evrensel oluşu-
mun ürünü olan bir asal kuram ka-
pitalizm: yüz yılı aşkm süre sonra
bir başka asal kuram sosyatizm, bi-
limsel anlamda Sanayi Üretim Bi-
çimi'ni (SÜB), kendi öngörüsel
yaklaşmılanna uygun olarak sis-
temleştirmeye girişmişlerdir... Bu
durum, üretim olgusunun bilimsel
gelışım cızgısı buyruğunun izlen-
mesi sonucu gerçekleşmiştir.
Fransa Devrimi 'yle biriikte baş-
layan sûreçtekı sağ-sol kavramlan,
19. yüzyılın ikinci yansmda bu iki
asal kuramı aynı söylem içine cek-
miştir. Kapitalizm, doğasuıa ve ya-
pısına uygun olarak sağ; sosyaüzm
ise sol olarak dünya söylemine gir-
mişlerdir. Kuşkusuz her iki kuram
da, yalnızca ekonomik öngörüleri-
nin değil, sosyal ve siyasal bakış acı-
lannın doğrudan etkilerini de bu ta-
nmılayıcı söylemde üstlenmişler-
dir.
Sonuna geldiğimiz 20. yüzyılın
son çeyreğinde yaşanmakta olan
teknolojik devrimle, Sanayi Üretim
Biçimi (SÜB) belli bir dönüşümü
kacınümazbicünde yaşamak zorun-
da kalmaktadır. Bu oluşum, ister is-
temez SÜB üzerine yapüandınlan
kuramlan, -kapitalizm ve sosya-
lizmi- sallamakta / bocalatmakta /
geçersizleştirmektedir.
Sapkınlaştınlmış düşüngü (ide-
oloji) 'yeniKberaHzmin' sırtına bi-
nerek, özgürlük sömürüsü yapa-
rak, kendini 'meşrulasjarma' ön-
celiğine sanlan Yeni Dünya Düze-
ni (YDD) projesi, yaşanan bu üre-
tim biçimi dönüşümünü kapita-
lizmden yana yönlendirmek için
çabalamaktadır. Ona karşın dağı-
nıklığın temelindeki bu asal ne-
denden ötürü kapitalizm tökezle-
mekte, ikide birbunalunlara (kriz-
lere) yuvarlanmaktadır.. Ozenli ba-
kmca, kapitalizmin kanı olan ser-
maye, o sallanma / bocalama / ge-
çersizleşme sürecinden en az zarar-
la kurtulmak için, -yaşamsal bir
savaşıma sürüklenerek, birbirini
yok etmek isteyen- parasal (mali)
sermaye ve sanayi(yatınm) sernva-
yesi olarak ikiye bölünmüştÜT.. Bu
bölünmenınpekyaman ve yıkıcı he-
saplaşması da yakın zamanda ka-
çınılmaz olacaknr. Sağda durum
bu..
"SosyaBzmm Yeni Dünya Döze-
ni oyunu yoktur".. Öyle olunca,
sosyaüzm (sol) üretim biçimi dö-
nüşümüne karşı savunmasız kal-
maktadır Ancak ona karşın hiçbir
zaman insanlık karşıtı bir "kaşka-
rikoDun" içine girmeye gerek gör-
mez..
Çünkü, öylesi insanlık karşıu bir
yaklaşım sosyalizmin (solun) do-
gasına aykındır. Son teknolojik
devrimle gelen üretim biçimi dö-
nüşümünün sola da bir bocalama,
dağılma, yetersizleşme getirdiği
açıktır. O yeni olgu, üretimın yeni
yapısı içinde emeği, çahşanı birçok
yaşamsal zorluklar içine sokmuş-
tur. Sovyet modeünin de o aradada-
ğılmasıyla beliren ve kof savlann
ötesine geçemeyen emek karşıtı
aşın yaymaca (propaganda) iledes-
teklenen yeni düzlem, emek ve ça-
lışan kesüninin üretim süreci için-
deki etkinliğini önemli ölçüde kuş-
kulu duruma getirmiştir. Sosyalist
kuram ve düşünce samrsmız ki dün-
ya gündeminden süınmektedir. Ba-
n Avrupa sosyal demokrasisi ha
keza..
Çin HaUc Cumhuriyeti'nde yaşa-
nanlar üzerinde, gerçek anlamıyla
değerlendirme yapma olanağı or-
tadan kalkmıştır. Küba ve Kuzey
Kore, gizil konumlannı aşamama-
nın sıkmtılannı yaşamaktadırlar.
Yoksulluğun, açhğın gerçek ölçü-
leri giz perdesini oluştunnaktadu-.
Ne ki, üretim yapısı tümüyle dönüş-
mediği için, üretim araçlannın en
önemlısı olan emek yok edileme-
diği, üretim biçiminden gelen sö-
mürü ortadan kalduılamadığı için,
çelişki rtim yıkıcılığıyla sürmekte
ve 21. yüzyıl, insanoğlunun üstü-
ne bir karabasan gibi çökmeye so-
yunmaktadn". Öyleyse insanoğlu
çok umarsız, çıkışsız mıdır? Kesin-
ükle değildir.. Çünkü sorunu yara-
tan asal etmenler, çözümünü de, -
yeni sorunlan üretmek üzere- için-
de banndırmaktadır.. Çözüm, son
teknolojik devrimle altüst olan ve
dönüşen üretim biçiminin bugün-
den uyarlanabilecek, insanlüc çı-
karlan doğrultusunda bir yeni ku-
ramsal yapıyı oluşturmaktadır. Bu-
nu kapitalizmin (sağın) kotarabil-
mesine olanak yoktur. Çünkü, ka-
nı sermaye olan kapitalizm, insa-
noğlundan hep "bir şeyler" iste-
mekte ve hemen "hiçbir şey" ver-
memektedir. Eşitlik, özgürlük, kar-
deşlik denince sağ pobnkalarm he-
men tümünün "tüyleri diken diken
ohnaktadır"!
msanlığın
u
sağt-sohı", karmaşa-
ya boğulmuş görünmektedir, ya-
şanan şu son üretim biçimi dönü-
şümünün etkisiyle.. Ancak öyle an-
laşümaktadır ki, tükenip bıtüği sav-
lanan sosyaüzm (sol) günümüz tek-
nolojik devrimiyle yaşanan bu üre-
tim biçimi dönüşümünü algılayıp
özümseyerek insanüğı umara, çı-
kışa yönlendirebilir. Bunun çağ-
daş, bilimsel yolu da, somut, nes-
nel ve akılcı bir açılımla, günümü-
zün sosyoekonomipolitik gerçeği-
ni okumaktan geçer. O yöntemle
oluşturulacak, evrensel nitelikli,
uygulanabılir, geçerü ve güncel bir
insanlık yandaşı kuramlaşma, in-
sanoğlunun 21. yüzyıldaki tek umu-
dudur.
Biz ona, üretim biçimi dönüşü-
müne uyarlanmış çağdaş sosya-
üzm (sol) ya da gerçekçi 21. yüz-
yıl sosyal demokrasisi diyebiliriz.
Ancak bunun bir yaşamsal önko-
şulu vardır: tnsanoğlunun, tek var-
uk gücü olan akılcıüğmı son ker-
teye dek kendinden yana "devreye
sokmasL"
$ FETHİYE İKİNCt ASLİYE HUKUK MAHKEMESt'NDEN
1998/71-1999/606
Davacı Emine Eren tarafından davalı Murat Eren aleyhine açılan boşanma davasunn rtıahkememizde yapılan 14.12.1999 tarih ve 1998/71 -1999/606
sayıü karan ile Kırşehir ili, Merkez ilçe Yukanhomurlu köyû 35 kütükte nüfiısa kayıtlı Ismail bzı 1977 doğumlu Emine Eren ile Hasan oğlu, 1972 do-
ğumlu Mıırat Eren'in boşanmalarına karar verilmiş, davalı Murat Eren'in adresine tebligat yapılamamış, zabıta araştırmasuıda da adresi tespit edileme-
diginden adı geçenin bu ilanın tebliğı tarihinden itibaren 15 gün içinde karan temyiz edebileceği temyiz etmediği takdirde karann kesinleşeceği ilanen
tebliğ ohınur. Basm: 40500
PENCERE
0, Bize Bakıyor...
Kimi zaman insan hiçbir neden yokken bir şey
yapar, elini sallar, sinek kovarcasına; otururken
ayağa kalkar, bir yere gidermişçesine; durup du-
rurken aricasına bakar, niçin?..
Kimi zaman insan sağda, solda, arkasında biri-
nin kendisine baktığını duyumsar; başını çevirdi-
ğinde o kişiyle göz göze gelir.
'Sez/'dir bu..
önsezi değil..
Sezi!..
•
Kimi zaman insan, kitap yığını arasından gelişi-
güzel birini çeker.
Çektim.
Zeynep Oral'ın "Esintiler"\, "9O'lı YıllaT geldi
elime; rasgele bir sayfa açtım.
Eskiden Anadolu'da Hafız-ı Şirazi'nin "Divan"\
ekten ele, evden eve dolaşırmış, kasabanın sokak-
lannda bile dolaşmaya çekinen hanım hanımcık
kadınlar, önce içlerinden bir niyet tutar, sonra ge-
lişigüzel bir sayfa açar, kısmetlerine çıkan şiiri kah-
ve falı gibi okurtarmış...
Ne çıktı Oral'ın kitabında kısmetime?..
Okuyorum:
*Meiih CevdetAnday, benim için eşittirşiir, eşit-
tir düşünce, eşittirçağdaş, aydınlık düşünce, eşit-
tirküftür, kültür birikimi..." diye yazıyorgüzelim bi-
çemiyle Zeynep Oral ve soruyor
"Eh Melih Bey yaş oldu şu kadar... Yaşlılıkla
aranız nasıl?.."
Ne diyor Melih:
"Hiçbir şey geçmedi... Şiir yaşlanmayan tek
şeydir. Bütün ölmüş büyük ozanlan düşünüyorum
da bugün yazıyoriarmış gibi geliyor bana. Bu, şi-
irin ölümsüzlüğünü değil, şiiremeğinin ölümsüz-
lüğünü gösterir. Emek, insanoğlunun kimliğidir. Hiç-
bir zaman yaşlanmaz. Beni bir emekçi sayın rica
ederim. Ama diyeceksiniz ki, yaşlar ileriiyor, yıllar
geçiyor... Güneş'in veAy'ın eskidiğianlamına gel-
mezbu. Yaşlanmak bir aldanmadır, başka bir şey
değil. Düşünen ve seven insan yaşlanmaz..."
•
Ve ekliyor Anday:
"ölümü merak ediyorum. Hiç korkmuyorum
ondan. Zaten yaşamayı başka biryaşamayfa kar-
şılaştıramadığımız için de değeriendiremiyorum.'
Melih:
"ölümü" diyor, "merak ediyorum".
Yaşamda merak edilecek sayısız şey var, bun-
lardan biri de ölümdür; ama yaz gecesinde başı-
nızı göğe kaldırdığınız an karşınızda 'saman uğ-
rusu'nu görünce bir merak sarmaz mı benligini-
zi?.. Kannca yuvasına ne zaman baksam merak
ederim. Evrenin gizlerinde yuvalanan merak odak-
lan sayısızdır. Bir böceğin, bir yılanın, bir kurba-
ğanın, bir kaplumbağanın yaşamı, insan için me-
rak konusu... ;
Ya bir insanın yaşamı?..
Hem de nasıl bir merak konusu!.. Ancak iki tür
merak var Birisi insanın kan yapısını, beyin me-
kanizmasını, 'gen şifresi'ni merak etmek!.. öteki
merak da dedikodu türündendir Kimle yatmış,
kimle kalkmış, kimle ilişkisi var, kimle sevişmiş, kim-
le dövüşmüş, kimi öpmüş?.. .
Zeynep Oral'ın kitabını okurken mutlu oldum; ya-
zılan guzelliğe dönüktü, aydınlığa, iyiliğe ve tek söz-
cükle:
InsanaL
İnsan nasıl bir yaratık?.. Sanki bir sevgi ve sez-
gi radan!.. Kimi zaman arkanızdan birinin bakbğı-
nı duyumsuyorsunuz, başınızı çeviriyorsunuz:
O, orada durmuş, size bakıyor.
attilâ ilhan
Sultan Galiyef
Avrasya'da Dolaşan Hayelet
Atlilâİlıaıı;
Mu&faKntf'in
Anadotailıad
teztenyie, Suttaa
Gtfyef'in
"M&tanlV
attilâ ilhan
Sultan Galiyef
rariaU
mrtıa
taDeriğeılkkat
Avrasya'da DoU«.in
Cumhurivet Sövlesileri
1. Bir Sap Kırmızı Karanfil
2. Ufkun Arkasını Görebilmek
3. Sultan Galiyef
2750000TL
2750O00TL
4500000TL
YAYINEVİM4» AfflUIUIM (Hlî) 431 •! » -434 «
NAZİLLİ1. ASLİYE HUKUK
MAHKEMESt'NDEN
1999/92
Davacı Halil Kaya vekili tarafından açılan gaiplik
karan verilmesi davası dolayısıyla; Aydın ili, Karacasu
ilçesi, Geyre köyû, 0018 cilt, 0100 kütük sıra numarada
nüfiısa kaytih, Halil ve Kimile'den olma, 18.06.1955
doğumlu Bekir Kaya'nın 10.06.1993 yılından beri ken-
dısınden haber alınamadığının bildirildiğinden, Kaybo-
lan Bekir Kaya hakkında bilgisi olanlann ilan tarihin-
den itibaren bir ay içinde mahkememize müracaat etme-
leri, Yine kaybolan Bekir Kaya'nın işbu ilan tarihinden
itibaren en geç bir ay içinde ıkametgâhına dönüp mah-
kememize bilgi veraıesi TMK'ain 32. maddesi gere-
ğince ilan olunur. 26.5.2000. Basın: 38052
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin yayınladığı günlük
Bizim Gazete
Ülke sorunlanna ilişkin raporlanyta, araştırmalanyla, köşe
yazılanyla, tarafsız haberieriyle sivil toplumlann gazetesi.
Dûzenli okumak için abone olun. Tel: 0.212. 511 08 75