Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 7 TEMMUZ 2000 CUMA
8 DIZI
SSCB Dışişleri Bakanhğı gizli belgelerinde Stalin, Roosevelt ve Churchill'inyazışmaları
Türkiyeüzerine pazarlıklarNURERUĞURLU
3
Türkiye, savaş dışı kalabilmek için oynadığı
büyük oyunun nice tehlikeler gizlediğini, nasıl
zor anlar atlatıldığını az çok biliyordu. Ama bu
arada, Moskova-Londra-Washington ilişkile-
rine ve Türkiye ile ilgili gizli belgelerinden bir-
kaçına (özellikle SSCB Dışişleri Bakanlığı'nın
Stafin, Churchill ve Roosevelt arasındaki gizli
yazışmalanna) göz atmak yerinde olacaktır.
BASBAKAN BAY VVJNSTON
CHURCHILLDEN BAY STALİN'E
ÇOK CİZLİ VE KİŞİSEL MESAJ
Türkiye hak-
kındaki telgra-
finıziçinteşek-
kür ederim. 30
Ocak'ta Ada-
na'da bütün
önemli Türk-
lerle buluştum
ve uzun, çok
dostça konuşmalanmız oldu (*). Her ikimize
de yakınlaşmakta epey mesafe kat etmiş ol-
duklanna kuşku yok ve Almanya'dan gelen ha-
berler de onlan oradaki koşullann kötü oldu-
ğuna inandırmış bulunmaktadır. Ilk iş, şimdi-
ye kadar çok az verebildiğimiz modern silah-
larla onlan donatmaktır. Tek yol durumundaki
Toros demiryolundan yararlanabümeleri için
gerekli her şeyi vermek ve aynı zamanda Mı-
sır'dan da ikmal taşımak için birkaç gemiyi
ödünç vermek uzere anlaştım. Aynca, çölde
ele geçirilen Alman teçhizatının bir kısmını da
onlara vermekteyim. Mühimmatın transit ola-
rak ulaştınlmasını sağlamak ûzere Ankara'da
bir müşterek Îngiliz-Türk askeri komisyonu
kurmaktayız. Almanya veya Bulgaristan'dan
gelebılecek bir hücum karşısında onlara yardım
etmek için müşterek planlar yapmaktayız.
2. Bizim yanımızda savaşa girmeleri hakkın-
da hiçbir kesin siyasal taahhüt veya vaatte bu-
lunmalannj rica etmiş değilim. Ancak benim
görüşüme göre, yıl bitmeden ve hatta muhte-
melen daha da erken, Birleşik Devletler'in sa-
vaşa girmesinden önce gösterdiği gibi zoraki bir
tarafsızhk yorumuyla bizim yanımızda savaşa
girebilirler. Böylelikle; özellikle ordulannızın
Maykop'u ele geçirdiği şu sıralarda Almanya
için hayati bir önem kazanan Ploeşti petrol ku-
yulanru bombardıman eden Ingiliz ve Ameri-
kan uçaklannın yakıt ıkmali için havaalanlan-
nı kullanmamıza izin verebilirler. Tekrarhyo-
rum, kesin bir siyasal taahhüt istemiş ya da al-
mış değilim ve bu konuda diledikleri biçimde
davranmakta serbest olduklannı söyledim. Bu-
nunla birlikte beni karşılamalan ve size telgraf-
la göndermekte olduğum ortak bildiri, onlan an-
ti-Hitler sistem içinde öncekinden çok daha
açık bir konuma koymaktadır ve bu, bütün dün-
yada da böyle anlaşılacaktır.
3. Sovyetler Birliği'nin büyük gücü açısın-
dan savaş sonrası konumlanndan doğal olarak
endişe duymaktalar. Kendi deneylerime daya-
narak Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birli-
ği'nin şimdiye kadar hiçbir antlaşma ya da ta-
ahhüdünü bozmamış olduğunu kendilerine söy-
ledim; iyi bir antlaşma yapmanın zamanının
şimdi olduğunu ve Türkiye için en emin yerin
banş masasında bir muharip gibi muzafferler-
le birlikte oturması olduğunu belirttim. Bütün
bunlan bağlaşıklığımıza uygun bir biçimde or-
tak çıkanmız için söyledim ve umanm siz de
onaylarsınız. Sovyet SosyalistCumhuriyetlerBir-
liği'nden gelecek herhangi bir dostça davranı-
şa, eminim ki, cevap vermeye hazır olacaklar-
dır. Bütün bunlar hakkındaki içten görüşlerini-
zi almak beni sevindirecektir. Onlarla, özellik-
le de Başkan tnönü'yle çok yakın kişisel iliş-
kiler kurrnuş bulunmaktayım.
(*) Ingiltere Başbakam Churchill, 30 Ocak
1943 te Türkiye'nin 1943 Ağustosu'na kadar
savaşa katılması için yollar hazırlamak amacıy-
la Adana'ya geldi ve görüşmelerde bulundu.
BASBAKAN BAY CHURCHILLDEN
BAY STALİN'E KİŞİSEL
VE ÇOK CİZLİ MESAJ .. ,. .,
Amerika Birleşik Devtetieri, tngihere ve Sovyetler Birliği'nin liderleri Türidye'yi lkinci Dünya SavasTna çekmek için büyük çaba gösterdiler.
Türk-lngiliz toplantısı konusunda sizin önce-
den haberdaredilmiş olup olmadığınızı açıklamam
istendi. Sanınm şöylece cevaplamak doğru olur:
"Evet Başkan Staim'in tamamen bflgisiotauştur."
Buna karşılık siz de Moskova 'da bir açıklama ya-
pabilirsiniz. Bu son durumda bana danışmaya ih-
tiyacınız yok, çünkü söyleyeceklerinizin yardım-
cı olacağından eminim. 2 Şubat ] 943
BAŞKAN STALİN'DEN BAŞBAKAN
BAY WINST0N CHURCHILL'E
KİŞİSEL MESAJ
6 Şubat 1943'-
te gönderilmiştir.
Türkiye konu-
sundaki 2 ve 3
Şubat tarihji me-
sajlannızı aldım.
Adana'daTürkli-
derleriyle yaptı-
ğınız konuşma-
lar hakkında verdiğiniz bilgilere teşekkür ede-
rim.
Türklerin, Sovyetler Birliği'nden gelecek
herhangi birdostça davranışa cevap vermeye ha-
zır olabilecekleri yolundaki açıklamanıza atfen
bizim Türkiye ile ilişkili olarak gerek Sovyet-
Alman savaşının patlak vermesinden birkaç ay
önce, gerekse savaş başladıktan sonra dostça ni-
teliği lngiliz hükümetince de bilinen birçok
açıklama yaptığımızı belirtmenin uygun olaca-
ğını düşünüyorum. Türkler, Almanlan kızdır-
maktan korkarak buna bir karşılık veremediler.
önerdiğiniz bu davranışa da aynı biçimde kar-
şılık verecekleri varsayılabilir.
Türkiye'nin uluslararası konumu oldukca na-
zik kalmaktadır. Bir yandan, Sovyetler Birliği 'ne
dostluk ve tarafsızlık antlaşması ve tngiltere'ye
karşıhklı yardım ve saldınya karşı koyma ant-
laşması ile bağhdır, öte yandan, Almanya'nın
Sovyetlere saldınsından üç gün önce tamam-
lanan dostluk antlaşması ile Almanya'ya bağ-
hdır. Şimdiki koşullarda, Türkiye'nin Sovyet-
ler Birfiği ve Ingiltere'ye olan yükümlülükle-
rini yerine getinnesiyle Almanya'ya olan yü-
kümlülüklerini yerine getirmeyi nasıl bağdaş-
tırmayı düşündüğünü bilemiyorum. Buna rağ-
men Türkler, Sovyetler Birliği ile daha yakın
ve dostça ilişkiler istiyorlarsa, bırakın öyle söy-
lesinler. Böylesi bir durumda Sovyetler Birliği
onlan yan yolda karşılayacaktır.
2. Ingiliz-Türk toplantısı hakkuıda bana bil-
gi verdiğinizi söylemenize kesinlikle itirazım
yok, ancak aldığım bilginin tam olduğunu söy-
leyemem.
F. ROOSEVELTTEN J.V. STALİN'E
18 Mart 1944'te alınmışbr. J:
Türk kromunun Almanya için öneminden
çok etkilenmem nedeniyle kroın konusundaki-
_ şisel bir mektubu, bugün Başkan Inönü'ye uçak-
la yolladım. Mektubu, teslim etmesi için An-
kara'da Elçi Steinhardt'a gönderdim. Benimle
aynı fikirde olacağınızdan eminim, ancakbu ha-
reketin almakta olduğunuz veya düşündüğü-
nüz tedbirlere ters düşmesi halinde bunlan bil-
meme izin verin ki, bu mektubun teslimini dur-
durabileyim. Başkan Inönü'ye yazdığun mek-
tubun metni şerhen şöyledir:
"Hemen haftamn her günü sizinle konusma-
yı istediğim birçok mesele vardır. keşke birbiri-
mizden binlerce mil uzakta olmasaydık.
"Bu anda, size krom konusu hakkında yaz-
mak istiyorum.
"Farkmdaokmğunuz gibiRuslarNikopoTün
(Niğbolu-ç.) ele geçirilmesiyleAlmanlan Önem-
fi manganez kaynaklanndan yoksun bırakma-
yı basanü. Birçok amaçla Türk krom cevheri,
manganezin yerini alabilir ve Almanlann Niko-
pol'den gelen manganezden yoksun kalmalan
sonucunda Alman savaş ürerimi için Türki-
ye'den sağlanacak kromun öncmi artar.
"Türkrye'den Almanya'ya nakli devam eden
büyük krom cevheri ikrnalkrinin şimdi Birleş-
miş Milletler için derin endişe yaratan bir me-
sele hahne gehniş olduğu açıkür. Almanlann
Türk krom cevberinden daha fazla yararlan-
masındannasıl ahkonulabUeceğine en iyi siz ka-
rar verebinrsiniz. Yaratıcı dehamzı bildiğim için,
bunun üstesinden gelecek biryöntem bulacağı-
nızj ümh ederim. Türkiye tarafindan yapdacak,
ashnda dünyanın refahı için emsalsiz bir katkı
nitetiğindeki bu firsan tanıyacağınıza kuvvetJe
inanryorum.
"Söylemenin gereksizliğini bildiğim balde,
Kahire'deki konuşmalanmızda ne kadar mut-
lu oiduğumu ve şimdi birbirimizle ild eski dost
gibi konuşabileceğimizi bissediyorum.
"Bütün iyi dileklerimi gönderiyor ve yakın
gekcekte yeniden buluşacağmuza inanıyorum."
Bay Churchill'e de benzer bir telgraf gönde-
riyorum.
ROOSEVELT
BAŞKAN J.V. STALİN'DEN
BASBAKAN BAY W. CHURCHİLL'E
CİZLİ VE KİŞİSEL
12 Temmuz
tarihli mesajınız
alındı.
Romanya ve
Yunanistan so-
rununa ilişkin
olarak Lond-
ra'daki büyükel-
çimiz ile Bay
Eden arasında-
ki yazışmalardan edindiğiniz bilgileri tekrarla-
maya hiç gerek yok. Bir nokta anlaşüıyor; ABD
hükümeti bu mesele hakkında bazı kuşkulara
sahip. Bu meseleye ABD'den cevap alınca ye-
niden dönmemiz iyi olur. ABD hükümetinin bu
konudaki yorumlannı alu- ahnaz size bu konu-
da yeniden yazacağım.
2. Türkiye sorunu, Büyük Britanya, Sovyet-
ler Birliği ve ABD hükümetlerinin, geçen yıl
sonunda Türk hükümetiyle yapılan göruşme-
lerden pekiyi bildikleri gerçekler ışığında ince-
lenmelıdır. Kuşkusuz, Türkiye'nin daha Kasım
veya Aralık 1943'te Hitler Almanyası'na kar-
şı Müttefıkler'in yanında savaşa girmesi için ül-
kelerimiz hükümetlerinin ne kadar ısrar ettiği-
ni hatırlayacaksımz. Bunlardan bir sonuç alı-
namadı. Bildiğiniz gibi Türk hükümetinin gi-
rişimiyle görüşmeleri geçen mayıs ve haziran
aylannda tamamladık; üç Müttefik hüküme-
tince geçen yıl sonunda yapılan öneriyi iki kez
yineledik. Bunlardan da hiçbir sonuç alınama-
dı. Türkiye'nin atacağı gönülsüz bir adıma iliş-
kin olarak, bunun Müttefîkler'e nasıl bir yara-
n dokunacağını şu anda göremiyorum. Türk hü-
kümetinin Almanya ile ilişkilerinde aldığı ka-
çamak ve belirsiz tavra bakıldığında, Türki-
ye'yı kendi başına bırakıp üzerinde daha çok
baskı yapmaktan vazgeçmek daha iyi olacak-
tır. Tabii ki, bu, Almanya ile savaşmaktan ka-
çınan Türkiye'nin, savaş sonrası meselelerde-
ki özel hak taleplerinin dikkate ahnmayacağı
anlamına gelir.
15 Temmuz 1944 Çeviren: Levent Konyar
Savaşın sonlanna doğru Türkiye, Ingilte-
re'nin isteği üzerine Almanlarla olan ilişkisini
kesti. (1944). Almanya'nın bütün cephelerde ge-
rilemesi üzerine Türkiye, Müttefik devletlerin
baskısıyla Almanya ile Japonya'ya savaş açtı
(1945). Türkiye'nin bu devletlere savaş açma-
sından üç ay sonra da, Almanya ve Japonya
teslim oldu. Böylece Türkiye, izlediği banşçı
dış politika ile XX. yüzyıluı en büyük savaşla-
nndan biri olan tkinci Dünya Savaşı'nın dışın-
da kaldı. Savaş sonunda sömürgecilik hareket-
leri önemini yitirdi, bağımsızlık savaşlan baş-
ladı. Önce Hindistan, Pakistan ve Mısır gibi ül-
keler bağımsızlıklannı kazandılar. Sonra ABD
ve Ingiltere'nin yardımıyla Filistin'te Yahudile-
re yer.verildi ve Israil devleti kuruldu. Fas, Tu-
nus, Cezayir ve Libya gibi Kuzey Afrika dev-
letleri bağımsızhk savaşlanna girdiler. Uzak-
doğu Asya ve Orta Afrika'da, lngiliz, Fransız ve
Belçika sömurgelennde ulusal kurtuluş hareket-
leribaşladı. Savaş sonrasında dünyada banşı ve
güvenliği korumak, uluslar arasındaki ekonomik,
sosyal, külrürel dayanışma ve işbirliğini sağla-
mak amacıyla Birleşmiş Milletler Teşkflaü ku-
ruldu (1945). Bu teşkilata Türkiye de üye oldu.
Savaş sonrasında dünya devletlerinin önemli bir
bölümü siyasal düşünceleri, ekonomik yapılan ve
askeri kuvvetleri bakımından Batt-Doğu olmak üze-
re ikiye aynldılar. ABD, tngiltere, Fransa, Belçi-
ka, Danimarka, Izlanda, Lüksernburg, Norveç, Hol-
landa, Portekiz, Kanada, Itarya, Ban Abnanya, Yu-
nanistan ve Türkiye gibi demokratik devletler
aralannda anlaşarak NATO'yu (Kuzey Atlantik
Antlaşması Örgütü); Sovyetler Birliği, Polonya,
Doğu Almanya, Arnavutluk, Macaristan, Çekos-
lovakya, Romanya ve Bulgaristan gibi komünist
devletler VarşovaPakü'nı kurdular. Dünya ban-
şuıı korumaya çalıştılar.
BİTTİ
Romancı, yazar İslâm Yaşar, dizi i le i l g i l i s o r u l a r ı y a n ı t l a d ı
'Erbakan, oy uğruna dindıuiarı itham etti'-I N U R S İ * D E N B l G C N E
Bilinmeyen
İSLAM
- Erbakan ve mfeyonaım nasd defer-
kndirivDrsuııtız?
- Erbakan'ın şahsi hayatındaki mezi-
yetleri ve mesleğindeki başanlan hak-
kında muşahhas bilgilere sahip değilim,
teteİkiMfefeLşy
kin. peşinden giden iyi niyetli, samimi
insanlan rencide etmemek için ihtiyat-
h birifade tarzı kullanmaya çalışarak di-
yebilirinı ki; Erbakan"ın siyasi sahada
"kadayıfiıı ata, siri gidi siar
gibi istih-
zaya müsait olan tabirlerinin dışında bir
misyonunun olduğu kanaatınde deği-
üm. Siyasi hayatında hep söyledikleri-
nin tersuıı yapan, düşman üan ettıği in-
sanlarlaortakükkuran, oj' uğrunadin kar-
deşlerini çeşidi sıfatlarîa ıtham eönek-
ten çekinmeyen, siyasi hatalan ve gabi
gaflan ile masum Müslümanlann ba-
şına türhl gaileler açuktan sonra, ke-
nara çekihp seyreden bir siyasi lide-
rin, -olsa bile- misyonunu ciddiye al-
mak mümkün degildir.
- Fetbaliah Gûlen son dönenrierde
'Türkiye'nin rnanevı önderi' koBanııı-
naştişkenHaîHTm 1999'daşokkaset-
ferietopiaınDiıgözâDdeflbiraiidadüşâ-
rüldû. BuobyiDasri yonmduvonanız?
- Buhadiseyi bir "gehne-dBsme" ola-
rak değü. "getHme^üşâriame'' şeklm-
de değerlendiriyorum. Bu ifadeyi biraz
açmakgerekirse şunlar söylenebiür Fet-
hullah Hocavaazlanyla cemaatinin gön-
lünde tabtkurmuş hisli veheyecanlı bir
hatipti. Daha sonra etrafına topladığı
gençlerinhayat akışını değıştirmekte de
oldukça müessirdi. Yani teşekkül ettir-
dıği cemaatin manevi rehberi sıfatını
haızdı. 80"li yıllarda yaşadığı aranma
ve takip hadiselerinin ardından. bilhas-
sa merhum Turgut Özal'm da gajTetle-
ri ile bazı çevreler ona Türkiye'mım»-
neviönderi"kaftanını giydirmeye çahş-
olar. Onun göniünde busıfatm ne kadar
yeri ve izi vardı bilmiyorum. Ama ma-
lum çevrekrin vebirtasımmedyanm ma-
haretleriyle o bu mutandan kaftanı gıy-
miş göründü ve zaman bir süre bu ah-
val üzere aktı. O çevreler bu şekülenme-
den bekiedikleri neticeyi aldıktan son-
ra, veya alamayacaklannı anlamalan
üzerine sözünü ettiginiz kaset yaygara-
sıyla düşûrüldü. Her hadıse gibi o da
aslına rücu etti.
-MehmetKırkmaHocaileGûlen'aı
12 Eviul darbe»nidesteyaMkrWııse-
bebi oe oiai)iHr sizce? Kiıkraa hocum
darbedinc ysex*ğı naehtnp çok tartıştf-
B b ö l
den obnuştu. O mektap hakkında Ğay-
- Bu hadiseyi o zamanın şartlarmda
değeriendinnenin daha dognı olacagı
kanaatindeyim, şöyle ki: Ihrilâl önce-
sinde Kırkıncı Hoca da, Fethullah Ho-
ca da mahallerini aşan hızh bir hizmet
hareketlenişinin içine girmişler, büyûk
yurtlar açıp çok sayıda genci banndır-
maya başlamışlardı. Darbe şartlannda.
pekçok insan gibimezkurhocalarda bu
tazyiklerden nasiplerini alıp tahriklerin
tesiri altmda kalarak ihnlah bir kurtuluş
çaresi gibi gönnüşolabılirler. Hizmet po-
tansiyellerini koruma ga>Tetleri, onlan
-kerhende olsa- ihtilâlcılere destek ver-
mek zorunda bırakmış gibi görünüyor.
Kırkıncı hocanın darbecilere yazdığı
mektup. böyle hassas bir zamatun izle-
rini taşımasınm, yanı sıra, hoca olması
sebebiyle onlara nasihatte bulunup ba-
zı dini temayüUer kazandınna çabasmı
da içine alır. thtilâlcilerin, din dersleri-
ni okullarda mecburi hale getirmesinde,
o desteklerin ve mezkur mektubun ol-
duğunun, bizzat onlar tarafından ihsas
edilmesinin de bu gibi kanaatlere kuv-
vet verdiği kanaantindeyim.
-12Eylödönerande FethullahGOen,
askerteri öven, kahraman diye nftete\en
yaalar \Hzmis. \uazlar vermişti. 28 Şu-
bat snrecine de adeta destek verhondu.
Fakat askerlere gösterikn bu ilgi ve hoş-
görüye rağmen,askerlerin onlarahiç de
s*cak bakmadığı beE. Bu olaylan nasj
değerleudiriyttrsunıız?
- O günün şartlannda yaşanan hadi-
seleri hanrlayıp yazılan yazılan gözden
geçirdiğimiz zaman. bu tavnn da yine
yahuz bu iki mömtaz şahsiyete mal edi-
lemeyecek kadar yaygın olduğunu gö-
rürüz. 12 Eylülönoesinde askerlere met-
hiyeler düzen pek çok şöhretli kalemin
yazısı vebüyük gazetenın manşetlen, hâ-
lâ hatıralan incittneye devam ediyor.
Hangi mülahaza ikolmsa olsun, veri-_
ien hiçbir destek, ıhtılâle hakhlık ka-
zandnînaz. Haklı olarakyapılmayan ve
hakkı esas almayan hiçbir ıhtilâl de ka-
Iıcı olmaz.
Velev ki bu Mlâl, mütegahbelerin
desteğini alan, Erbakan'ın ünzasım ta-
şıyan, Fethullah hocanın hoşgörülü mü-
samahasına mazhar olan ve silahsız ya-
pıldıği halde, sılahlı müdahalelerden da-
ha büyük tahribat yapan 28 Şubat gibi
bir dayatma ıhtıiâli de olsa.
Yarın: Faik Bulut
BIRBAKIMA
SERVER TANİLLİ
Çok Yaşamaktan Once,
hisanca Yaşamak...
Insanın genetik harrtasının açıklanışı büyük yan-
kılara yol açtı; öyte oldu, çünkü umut serpti yürek-
lere. Her şeyden önce, hastalıklann tanınıp sağal-
tımlarının kolaylaşması; şeker, kalp, kanser gibi
heryıl mityonlarca insanın ölümüne neden olan has-
talıklara daha baştan ad koyup önlenebilmesi, se-
vindirmez olur mu?
Gazeteler, dergiler, gen haritasının sağlık dtşın-
da, biyoarkeoloji, antropoloji, evrim süreci ve ta-
rihsel göçlerin anlaşılması gibi önemli konularda
sağlayacağı yararlan da sayıp döküyoriar ki, on-
lara da sevinmemek elde değil.
Bilim ve teknik, ufkumuzu geniştetip zenginleş-
tiriyor.
Ve dev adımlar atarak yapıyor bunu. •
"Devrim" deyince dudaklan uçuklayanlar, o ke-
limeyi hiç olmazsa bu konuda kullanmalılar. İnsan
zekâsının bu çaptaki fetihleri, öyle sıradan alkış-
lamalarla geçiştinlmemeli.
Insanın genetik haritasının ortaya konuşu, kimi
ahlak ve yasal tartışmalan da alevlendirmiş gözü-
küyor. Daha şimdiden, bir "Gen Haklan Bildirge-
si" var ortada. Bilimi izlemek felsefenin şanından
değil mi, o da olan bitene bir yorum getirrnek üze-
re iş başındadır; buluşun, "genetik aynmcılık" gi-
bi ters yollara da sapmaması için tehlike işarette-
ri koyacaktır. Bir lngiliz uzmanı Dr. Sulston, işin
içine öyle metafizik falan katmadan, açıkça "Ar-
tık elimizde insanın nasıl imal edildiğini göster&n
el kitabı var" demiş.
Dileğimiz, insanın yaranna okunmasıdır onun.
•
Ancak buluşun asıl çarpıcı yanı, insan ömrünün
uzayacağını müjdelemiş olmasıdır. Insanlar, öte-
den beri çok yaşamayı isterler; bir kereciğine gel-
dikleri bu dünyada olabildiğince fazla kalma arzu-
sundadırlar. Çünkü, yolun sonunda ötüm var. Din-
lerin "öteki dünya" masalı, bir yere kadar doyuru-
cu olabiliyor; şair, "ölüm asude bahar ülkesidir bir
rinde" demişse de, her insanda bu iç dünya zen-
ginltği olmayacağına göre o dizenin de etkisi sı-
nıriıdır.
Ashnda, sağlık alanında ve uzun yaşama bakı-
mından çağımızda bir devrim olmuştur. Batılı in-
sanın tarihinde 20. yüzyıl, özellikle de onun ikinci
yansı, "ölüme karşı eşsiz bir zafer" dönemidir.
Değişikliğin çapı öylesjnedir ki, olan bitentn ö»çü-
sünü vermek zordur. öyle de olsa, Fransa'dan bir
ömek getirebiliriz. Orada, daha doğuşta yaşam umu-
du, o yüzyılın başlanndan beri pek yükselmiştir 1900
ile 1996 arasında, erkekler için bu rakam 43.4'ten
74 yaşına çıkarken, kadınlarda 47'den 82'ye çık-
mıştır. Farklılık, birinciler için 30.6, ikinciler için 35
yıldır; oysa, 18. yüzyılın sonlannda bu rakamlar bü-
tün bir yaşam umudu için söz konusu idiler.
Şimdi bu oranlar daha da artacak.
Ancak unutulmamalı: Iktisadîfarklılıklarfizyoio-
jik eşitsizliklere de yol açıp duruyor. Nitekim, yûz
yaşını aşan insanlan en çok çıkaran toplumlar, ik-
tisadî bakımdan gelişmiş ülkeler. Oralarda bile, bir
sınıftan ötekine, tabloda değişiklikler var.
Öte yandan, "ölüm üstüne zafer", ölümü butü-
nüyte hesap dışı bırakma demek değil; imkânsız
da bu. Çünkü ölüm, tıpkı yaşam gibi doganın ma-
yasında, birbirlerini izliyorlar; diyalektik bir ilişki var
aralannda. Söz konusu olan, sadece gecikrjnnek
ölümü. Onun bile sorunlan olacaktır: Aslmov'un
bir yazısında okumuştum, Amerika'da binlerce yıl
yaşayan ağaçlar sonunda "soysuziaşma" beJirti-
leri gösteriyorlar.
Çevrenize de göz atabilirsiniz: Onca yıl yaşadık-
lan halde, hâlâ aklın ve emeğin düşmanliğını sür-
dürenlerin, gericilik yolunda direnip duranlann,
beterin beteri olacaklannı da hesapta tutarak bir
elli ya da yüz yıl daha ekleyin ömürterine.
Ne kadar çekilmez olurdu dünyamız, değil mi?
Bilim ve teknik, istesek de istemesek de, insan
ömrünü uzatacak. Ama asıl önemli olan, rakam-
lann sayısı değil; çok yaşamaktan önce, insanla-
nn insanca yaşayabilmeleri.
Bu ise, bir düzen sorunudur.
O düzen de, kendiliğinden kurulmayacak; kav-
gasını yapmak gerekir. O kavgayı polirikada, fel-
sefede, edebiyatta ve sanatta sürdürenler oldu; bu-
gün de var, hep olacak. Minnettar kalmalıyız on-
lara. Kemal Sunal da, kısacık ömründe insanla-
rı güldürerek yaşama bağlayıp dünyamızı güzel-
leştiriyordu.
Nur içinde yatsın!..
Denecek o ki, ne kadar yaşadığımız değil, ne adf-
na yaşadığımız da önemli; insanca yaşamanın
anlamına o da dahil...
TÜMTİS ve Limter-İs yöneticileri
Sendikacılara
gözaltı sürüyor
Istanbul Haber Servi-
a-Türkıye Deri-lş Mer-
kez Yönetim Kurulu yö-
neticilerinin ardından,
Türk- lş'e bağh TÜM-
TlS ve DlSK'e bağh
Limter-lş yöneticileri de
gözaltına alındı.
Tuzla Tersanecilik iş-
yerinden çıkanldıktan
sonra direnişte bulunan
arkadaşlannın işe alın-
ması, sendikal haklan-
nın tanınması amacıyla
"506^eyakurtaşeroıı işçi-
si, üretimi durdurdu, al-
kış ve sloganlarla işvere-
ni protesto etti.
Eylemin ardından
Limter-tş Genel Başka-
nı Kazım Bakış, Genel
Sekreter Haa YapKi ve
Yönetim Kurulu üyesi
Hakkı Demiral gerekçe
gösterihneksizin gözal-
tuıa alındı.
TÜMTİS Izmir Şube
Başkanı Hasan Yayık ve
Şube Mali Sekreteri Ca-
fer Körmükçü de sendi-
kal çalışma nedeniyle
öncekı gün gözaltına
alındı. Sendikadan ya-
pılan açıklamada Yayık
ve Körmükçü'nün, işçi-
lerin 12 saatten fazlazor-
la çalıştınhnalannın suç
olduğunu, Denizli Taşı-
macıhk işverenine söy-
ledigi için gözaltına ahn-
dığı belirtildi. Açıkla-
mada, gözaltı gerekçe-
sinin polis tarafindan "iş-
çflerHşdurdunruyateş-
vikeöneteri'' olarak gös-
terilmesi, polisin işve-
ren yanlısı rutumuyla
açıklandı.
TÜMTÎS Genel Baş-
kanı SabriTopçn,her tür-
lü baskıya karşın örgüt-
lenme çalışmalannı sür-
düreceklerini ifade etti.
Her iki sendika da, key-
fı olan bu tutumu protes-
to ederek gözaltındaki
sendikacılann derhal ser-
best bırakılmasını istedi.