19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 TEMMUZ 2000 CUMA 8 DIZI SSCB Dışişleri Bakanhğı gizli belgelerinde Stalin, Roosevelt ve Churchill'inyazışmaları Türkiyeüzerine pazarlıklarNURERUĞURLU 3 Türkiye, savaş dışı kalabilmek için oynadığı büyük oyunun nice tehlikeler gizlediğini, nasıl zor anlar atlatıldığını az çok biliyordu. Ama bu arada, Moskova-Londra-Washington ilişkile- rine ve Türkiye ile ilgili gizli belgelerinden bir- kaçına (özellikle SSCB Dışişleri Bakanlığı'nın Stafin, Churchill ve Roosevelt arasındaki gizli yazışmalanna) göz atmak yerinde olacaktır. BASBAKAN BAY VVJNSTON CHURCHILLDEN BAY STALİN'E ÇOK CİZLİ VE KİŞİSEL MESAJ Türkiye hak- kındaki telgra- finıziçinteşek- kür ederim. 30 Ocak'ta Ada- na'da bütün önemli Türk- lerle buluştum ve uzun, çok dostça konuşmalanmız oldu (*). Her ikimize de yakınlaşmakta epey mesafe kat etmiş ol- duklanna kuşku yok ve Almanya'dan gelen ha- berler de onlan oradaki koşullann kötü oldu- ğuna inandırmış bulunmaktadır. Ilk iş, şimdi- ye kadar çok az verebildiğimiz modern silah- larla onlan donatmaktır. Tek yol durumundaki Toros demiryolundan yararlanabümeleri için gerekli her şeyi vermek ve aynı zamanda Mı- sır'dan da ikmal taşımak için birkaç gemiyi ödünç vermek uzere anlaştım. Aynca, çölde ele geçirilen Alman teçhizatının bir kısmını da onlara vermekteyim. Mühimmatın transit ola- rak ulaştınlmasını sağlamak ûzere Ankara'da bir müşterek Îngiliz-Türk askeri komisyonu kurmaktayız. Almanya veya Bulgaristan'dan gelebılecek bir hücum karşısında onlara yardım etmek için müşterek planlar yapmaktayız. 2. Bizim yanımızda savaşa girmeleri hakkın- da hiçbir kesin siyasal taahhüt veya vaatte bu- lunmalannj rica etmiş değilim. Ancak benim görüşüme göre, yıl bitmeden ve hatta muhte- melen daha da erken, Birleşik Devletler'in sa- vaşa girmesinden önce gösterdiği gibi zoraki bir tarafsızhk yorumuyla bizim yanımızda savaşa girebilirler. Böylelikle; özellikle ordulannızın Maykop'u ele geçirdiği şu sıralarda Almanya için hayati bir önem kazanan Ploeşti petrol ku- yulanru bombardıman eden Ingiliz ve Ameri- kan uçaklannın yakıt ıkmali için havaalanlan- nı kullanmamıza izin verebilirler. Tekrarhyo- rum, kesin bir siyasal taahhüt istemiş ya da al- mış değilim ve bu konuda diledikleri biçimde davranmakta serbest olduklannı söyledim. Bu- nunla birlikte beni karşılamalan ve size telgraf- la göndermekte olduğum ortak bildiri, onlan an- ti-Hitler sistem içinde öncekinden çok daha açık bir konuma koymaktadır ve bu, bütün dün- yada da böyle anlaşılacaktır. 3. Sovyetler Birliği'nin büyük gücü açısın- dan savaş sonrası konumlanndan doğal olarak endişe duymaktalar. Kendi deneylerime daya- narak Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birli- ği'nin şimdiye kadar hiçbir antlaşma ya da ta- ahhüdünü bozmamış olduğunu kendilerine söy- ledim; iyi bir antlaşma yapmanın zamanının şimdi olduğunu ve Türkiye için en emin yerin banş masasında bir muharip gibi muzafferler- le birlikte oturması olduğunu belirttim. Bütün bunlan bağlaşıklığımıza uygun bir biçimde or- tak çıkanmız için söyledim ve umanm siz de onaylarsınız. Sovyet SosyalistCumhuriyetlerBir- liği'nden gelecek herhangi bir dostça davranı- şa, eminim ki, cevap vermeye hazır olacaklar- dır. Bütün bunlar hakkındaki içten görüşlerini- zi almak beni sevindirecektir. Onlarla, özellik- le de Başkan tnönü'yle çok yakın kişisel iliş- kiler kurrnuş bulunmaktayım. (*) Ingiltere Başbakam Churchill, 30 Ocak 1943 te Türkiye'nin 1943 Ağustosu'na kadar savaşa katılması için yollar hazırlamak amacıy- la Adana'ya geldi ve görüşmelerde bulundu. BASBAKAN BAY CHURCHILLDEN BAY STALİN'E KİŞİSEL VE ÇOK CİZLİ MESAJ .. ,. ., Amerika Birleşik Devtetieri, tngihere ve Sovyetler Birliği'nin liderleri Türidye'yi lkinci Dünya SavasTna çekmek için büyük çaba gösterdiler. Türk-lngiliz toplantısı konusunda sizin önce- den haberdaredilmiş olup olmadığınızı açıklamam istendi. Sanınm şöylece cevaplamak doğru olur: "Evet Başkan Staim'in tamamen bflgisiotauştur." Buna karşılık siz de Moskova 'da bir açıklama ya- pabilirsiniz. Bu son durumda bana danışmaya ih- tiyacınız yok, çünkü söyleyeceklerinizin yardım- cı olacağından eminim. 2 Şubat ] 943 BAŞKAN STALİN'DEN BAŞBAKAN BAY WINST0N CHURCHILL'E KİŞİSEL MESAJ 6 Şubat 1943'- te gönderilmiştir. Türkiye konu- sundaki 2 ve 3 Şubat tarihji me- sajlannızı aldım. Adana'daTürkli- derleriyle yaptı- ğınız konuşma- lar hakkında verdiğiniz bilgilere teşekkür ede- rim. Türklerin, Sovyetler Birliği'nden gelecek herhangi birdostça davranışa cevap vermeye ha- zır olabilecekleri yolundaki açıklamanıza atfen bizim Türkiye ile ilişkili olarak gerek Sovyet- Alman savaşının patlak vermesinden birkaç ay önce, gerekse savaş başladıktan sonra dostça ni- teliği lngiliz hükümetince de bilinen birçok açıklama yaptığımızı belirtmenin uygun olaca- ğını düşünüyorum. Türkler, Almanlan kızdır- maktan korkarak buna bir karşılık veremediler. önerdiğiniz bu davranışa da aynı biçimde kar- şılık verecekleri varsayılabilir. Türkiye'nin uluslararası konumu oldukca na- zik kalmaktadır. Bir yandan, Sovyetler Birliği 'ne dostluk ve tarafsızlık antlaşması ve tngiltere'ye karşıhklı yardım ve saldınya karşı koyma ant- laşması ile bağhdır, öte yandan, Almanya'nın Sovyetlere saldınsından üç gün önce tamam- lanan dostluk antlaşması ile Almanya'ya bağ- hdır. Şimdiki koşullarda, Türkiye'nin Sovyet- ler Birfiği ve Ingiltere'ye olan yükümlülükle- rini yerine getinnesiyle Almanya'ya olan yü- kümlülüklerini yerine getirmeyi nasıl bağdaş- tırmayı düşündüğünü bilemiyorum. Buna rağ- men Türkler, Sovyetler Birliği ile daha yakın ve dostça ilişkiler istiyorlarsa, bırakın öyle söy- lesinler. Böylesi bir durumda Sovyetler Birliği onlan yan yolda karşılayacaktır. 2. Ingiliz-Türk toplantısı hakkuıda bana bil- gi verdiğinizi söylemenize kesinlikle itirazım yok, ancak aldığım bilginin tam olduğunu söy- leyemem. F. ROOSEVELTTEN J.V. STALİN'E 18 Mart 1944'te alınmışbr. J: Türk kromunun Almanya için öneminden çok etkilenmem nedeniyle kroın konusundaki- _ şisel bir mektubu, bugün Başkan Inönü'ye uçak- la yolladım. Mektubu, teslim etmesi için An- kara'da Elçi Steinhardt'a gönderdim. Benimle aynı fikirde olacağınızdan eminim, ancakbu ha- reketin almakta olduğunuz veya düşündüğü- nüz tedbirlere ters düşmesi halinde bunlan bil- meme izin verin ki, bu mektubun teslimini dur- durabileyim. Başkan Inönü'ye yazdığun mek- tubun metni şerhen şöyledir: "Hemen haftamn her günü sizinle konusma- yı istediğim birçok mesele vardır. keşke birbiri- mizden binlerce mil uzakta olmasaydık. "Bu anda, size krom konusu hakkında yaz- mak istiyorum. "Farkmdaokmğunuz gibiRuslarNikopoTün (Niğbolu-ç.) ele geçirilmesiyleAlmanlan Önem- fi manganez kaynaklanndan yoksun bırakma- yı basanü. Birçok amaçla Türk krom cevheri, manganezin yerini alabilir ve Almanlann Niko- pol'den gelen manganezden yoksun kalmalan sonucunda Alman savaş ürerimi için Türki- ye'den sağlanacak kromun öncmi artar. "Türkrye'den Almanya'ya nakli devam eden büyük krom cevheri ikrnalkrinin şimdi Birleş- miş Milletler için derin endişe yaratan bir me- sele hahne gehniş olduğu açıkür. Almanlann Türk krom cevberinden daha fazla yararlan- masındannasıl ahkonulabUeceğine en iyi siz ka- rar verebinrsiniz. Yaratıcı dehamzı bildiğim için, bunun üstesinden gelecek biryöntem bulacağı- nızj ümh ederim. Türkiye tarafindan yapdacak, ashnda dünyanın refahı için emsalsiz bir katkı nitetiğindeki bu firsan tanıyacağınıza kuvvetJe inanryorum. "Söylemenin gereksizliğini bildiğim balde, Kahire'deki konuşmalanmızda ne kadar mut- lu oiduğumu ve şimdi birbirimizle ild eski dost gibi konuşabileceğimizi bissediyorum. "Bütün iyi dileklerimi gönderiyor ve yakın gekcekte yeniden buluşacağmuza inanıyorum." Bay Churchill'e de benzer bir telgraf gönde- riyorum. ROOSEVELT BAŞKAN J.V. STALİN'DEN BASBAKAN BAY W. CHURCHİLL'E CİZLİ VE KİŞİSEL 12 Temmuz tarihli mesajınız alındı. Romanya ve Yunanistan so- rununa ilişkin olarak Lond- ra'daki büyükel- çimiz ile Bay Eden arasında- ki yazışmalardan edindiğiniz bilgileri tekrarla- maya hiç gerek yok. Bir nokta anlaşüıyor; ABD hükümeti bu mesele hakkında bazı kuşkulara sahip. Bu meseleye ABD'den cevap alınca ye- niden dönmemiz iyi olur. ABD hükümetinin bu konudaki yorumlannı alu- ahnaz size bu konu- da yeniden yazacağım. 2. Türkiye sorunu, Büyük Britanya, Sovyet- ler Birliği ve ABD hükümetlerinin, geçen yıl sonunda Türk hükümetiyle yapılan göruşme- lerden pekiyi bildikleri gerçekler ışığında ince- lenmelıdır. Kuşkusuz, Türkiye'nin daha Kasım veya Aralık 1943'te Hitler Almanyası'na kar- şı Müttefıkler'in yanında savaşa girmesi için ül- kelerimiz hükümetlerinin ne kadar ısrar ettiği- ni hatırlayacaksımz. Bunlardan bir sonuç alı- namadı. Bildiğiniz gibi Türk hükümetinin gi- rişimiyle görüşmeleri geçen mayıs ve haziran aylannda tamamladık; üç Müttefik hüküme- tince geçen yıl sonunda yapılan öneriyi iki kez yineledik. Bunlardan da hiçbir sonuç alınama- dı. Türkiye'nin atacağı gönülsüz bir adıma iliş- kin olarak, bunun Müttefîkler'e nasıl bir yara- n dokunacağını şu anda göremiyorum. Türk hü- kümetinin Almanya ile ilişkilerinde aldığı ka- çamak ve belirsiz tavra bakıldığında, Türki- ye'yı kendi başına bırakıp üzerinde daha çok baskı yapmaktan vazgeçmek daha iyi olacak- tır. Tabii ki, bu, Almanya ile savaşmaktan ka- çınan Türkiye'nin, savaş sonrası meselelerde- ki özel hak taleplerinin dikkate ahnmayacağı anlamına gelir. 15 Temmuz 1944 Çeviren: Levent Konyar Savaşın sonlanna doğru Türkiye, Ingilte- re'nin isteği üzerine Almanlarla olan ilişkisini kesti. (1944). Almanya'nın bütün cephelerde ge- rilemesi üzerine Türkiye, Müttefik devletlerin baskısıyla Almanya ile Japonya'ya savaş açtı (1945). Türkiye'nin bu devletlere savaş açma- sından üç ay sonra da, Almanya ve Japonya teslim oldu. Böylece Türkiye, izlediği banşçı dış politika ile XX. yüzyıluı en büyük savaşla- nndan biri olan tkinci Dünya Savaşı'nın dışın- da kaldı. Savaş sonunda sömürgecilik hareket- leri önemini yitirdi, bağımsızlık savaşlan baş- ladı. Önce Hindistan, Pakistan ve Mısır gibi ül- keler bağımsızlıklannı kazandılar. Sonra ABD ve Ingiltere'nin yardımıyla Filistin'te Yahudile- re yer.verildi ve Israil devleti kuruldu. Fas, Tu- nus, Cezayir ve Libya gibi Kuzey Afrika dev- letleri bağımsızhk savaşlanna girdiler. Uzak- doğu Asya ve Orta Afrika'da, lngiliz, Fransız ve Belçika sömurgelennde ulusal kurtuluş hareket- leribaşladı. Savaş sonrasında dünyada banşı ve güvenliği korumak, uluslar arasındaki ekonomik, sosyal, külrürel dayanışma ve işbirliğini sağla- mak amacıyla Birleşmiş Milletler Teşkflaü ku- ruldu (1945). Bu teşkilata Türkiye de üye oldu. Savaş sonrasında dünya devletlerinin önemli bir bölümü siyasal düşünceleri, ekonomik yapılan ve askeri kuvvetleri bakımından Batt-Doğu olmak üze- re ikiye aynldılar. ABD, tngiltere, Fransa, Belçi- ka, Danimarka, Izlanda, Lüksernburg, Norveç, Hol- landa, Portekiz, Kanada, Itarya, Ban Abnanya, Yu- nanistan ve Türkiye gibi demokratik devletler aralannda anlaşarak NATO'yu (Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü); Sovyetler Birliği, Polonya, Doğu Almanya, Arnavutluk, Macaristan, Çekos- lovakya, Romanya ve Bulgaristan gibi komünist devletler VarşovaPakü'nı kurdular. Dünya ban- şuıı korumaya çalıştılar. BİTTİ Romancı, yazar İslâm Yaşar, dizi i le i l g i l i s o r u l a r ı y a n ı t l a d ı 'Erbakan, oy uğruna dindıuiarı itham etti'-I N U R S İ * D E N B l G C N E Bilinmeyen İSLAM - Erbakan ve mfeyonaım nasd defer- kndirivDrsuııtız? - Erbakan'ın şahsi hayatındaki mezi- yetleri ve mesleğindeki başanlan hak- kında muşahhas bilgilere sahip değilim, teteİkiMfefeLşy kin. peşinden giden iyi niyetli, samimi insanlan rencide etmemek için ihtiyat- h birifade tarzı kullanmaya çalışarak di- yebilirinı ki; Erbakan"ın siyasi sahada "kadayıfiıı ata, siri gidi siar gibi istih- zaya müsait olan tabirlerinin dışında bir misyonunun olduğu kanaatınde deği- üm. Siyasi hayatında hep söyledikleri- nin tersuıı yapan, düşman üan ettıği in- sanlarlaortakükkuran, oj' uğrunadin kar- deşlerini çeşidi sıfatlarîa ıtham eönek- ten çekinmeyen, siyasi hatalan ve gabi gaflan ile masum Müslümanlann ba- şına türhl gaileler açuktan sonra, ke- nara çekihp seyreden bir siyasi lide- rin, -olsa bile- misyonunu ciddiye al- mak mümkün degildir. - Fetbaliah Gûlen son dönenrierde 'Türkiye'nin rnanevı önderi' koBanııı- naştişkenHaîHTm 1999'daşokkaset- ferietopiaınDiıgözâDdeflbiraiidadüşâ- rüldû. BuobyiDasri yonmduvonanız? - Buhadiseyi bir "gehne-dBsme" ola- rak değü. "getHme^üşâriame'' şeklm- de değerlendiriyorum. Bu ifadeyi biraz açmakgerekirse şunlar söylenebiür Fet- hullah Hocavaazlanyla cemaatinin gön- lünde tabtkurmuş hisli veheyecanlı bir hatipti. Daha sonra etrafına topladığı gençlerinhayat akışını değıştirmekte de oldukça müessirdi. Yani teşekkül ettir- dıği cemaatin manevi rehberi sıfatını haızdı. 80"li yıllarda yaşadığı aranma ve takip hadiselerinin ardından. bilhas- sa merhum Turgut Özal'm da gajTetle- ri ile bazı çevreler ona Türkiye'mım»- neviönderi"kaftanını giydirmeye çahş- olar. Onun göniünde busıfatm ne kadar yeri ve izi vardı bilmiyorum. Ama ma- lum çevrekrin vebirtasımmedyanm ma- haretleriyle o bu mutandan kaftanı gıy- miş göründü ve zaman bir süre bu ah- val üzere aktı. O çevreler bu şekülenme- den bekiedikleri neticeyi aldıktan son- ra, veya alamayacaklannı anlamalan üzerine sözünü ettiginiz kaset yaygara- sıyla düşûrüldü. Her hadıse gibi o da aslına rücu etti. -MehmetKırkmaHocaileGûlen'aı 12 Eviul darbe»nidesteyaMkrWııse- bebi oe oiai)iHr sizce? Kiıkraa hocum darbedinc ysex*ğı naehtnp çok tartıştf- B b ö l den obnuştu. O mektap hakkında Ğay- - Bu hadiseyi o zamanın şartlarmda değeriendinnenin daha dognı olacagı kanaatindeyim, şöyle ki: Ihrilâl önce- sinde Kırkıncı Hoca da, Fethullah Ho- ca da mahallerini aşan hızh bir hizmet hareketlenişinin içine girmişler, büyûk yurtlar açıp çok sayıda genci banndır- maya başlamışlardı. Darbe şartlannda. pekçok insan gibimezkurhocalarda bu tazyiklerden nasiplerini alıp tahriklerin tesiri altmda kalarak ihnlah bir kurtuluş çaresi gibi gönnüşolabılirler. Hizmet po- tansiyellerini koruma ga>Tetleri, onlan -kerhende olsa- ihtilâlcılere destek ver- mek zorunda bırakmış gibi görünüyor. Kırkıncı hocanın darbecilere yazdığı mektup. böyle hassas bir zamatun izle- rini taşımasınm, yanı sıra, hoca olması sebebiyle onlara nasihatte bulunup ba- zı dini temayüUer kazandınna çabasmı da içine alır. thtilâlcilerin, din dersleri- ni okullarda mecburi hale getirmesinde, o desteklerin ve mezkur mektubun ol- duğunun, bizzat onlar tarafından ihsas edilmesinin de bu gibi kanaatlere kuv- vet verdiği kanaantindeyim. -12Eylödönerande FethullahGOen, askerteri öven, kahraman diye nftete\en yaalar \Hzmis. \uazlar vermişti. 28 Şu- bat snrecine de adeta destek verhondu. Fakat askerlere gösterikn bu ilgi ve hoş- görüye rağmen,askerlerin onlarahiç de s*cak bakmadığı beE. Bu olaylan nasj değerleudiriyttrsunıız? - O günün şartlannda yaşanan hadi- seleri hanrlayıp yazılan yazılan gözden geçirdiğimiz zaman. bu tavnn da yine yahuz bu iki mömtaz şahsiyete mal edi- lemeyecek kadar yaygın olduğunu gö- rürüz. 12 Eylülönoesinde askerlere met- hiyeler düzen pek çok şöhretli kalemin yazısı vebüyük gazetenın manşetlen, hâ- lâ hatıralan incittneye devam ediyor. Hangi mülahaza ikolmsa olsun, veri-_ ien hiçbir destek, ıhtılâle hakhlık ka- zandnînaz. Haklı olarakyapılmayan ve hakkı esas almayan hiçbir ıhtilâl de ka- Iıcı olmaz. Velev ki bu Mlâl, mütegahbelerin desteğini alan, Erbakan'ın ünzasım ta- şıyan, Fethullah hocanın hoşgörülü mü- samahasına mazhar olan ve silahsız ya- pıldıği halde, sılahlı müdahalelerden da- ha büyük tahribat yapan 28 Şubat gibi bir dayatma ıhtıiâli de olsa. Yarın: Faik Bulut BIRBAKIMA SERVER TANİLLİ Çok Yaşamaktan Once, hisanca Yaşamak... Insanın genetik harrtasının açıklanışı büyük yan- kılara yol açtı; öyte oldu, çünkü umut serpti yürek- lere. Her şeyden önce, hastalıklann tanınıp sağal- tımlarının kolaylaşması; şeker, kalp, kanser gibi heryıl mityonlarca insanın ölümüne neden olan has- talıklara daha baştan ad koyup önlenebilmesi, se- vindirmez olur mu? Gazeteler, dergiler, gen haritasının sağlık dtşın- da, biyoarkeoloji, antropoloji, evrim süreci ve ta- rihsel göçlerin anlaşılması gibi önemli konularda sağlayacağı yararlan da sayıp döküyoriar ki, on- lara da sevinmemek elde değil. Bilim ve teknik, ufkumuzu geniştetip zenginleş- tiriyor. Ve dev adımlar atarak yapıyor bunu. • "Devrim" deyince dudaklan uçuklayanlar, o ke- limeyi hiç olmazsa bu konuda kullanmalılar. İnsan zekâsının bu çaptaki fetihleri, öyle sıradan alkış- lamalarla geçiştinlmemeli. Insanın genetik haritasının ortaya konuşu, kimi ahlak ve yasal tartışmalan da alevlendirmiş gözü- küyor. Daha şimdiden, bir "Gen Haklan Bildirge- si" var ortada. Bilimi izlemek felsefenin şanından değil mi, o da olan bitene bir yorum getirrnek üze- re iş başındadır; buluşun, "genetik aynmcılık" gi- bi ters yollara da sapmaması için tehlike işarette- ri koyacaktır. Bir lngiliz uzmanı Dr. Sulston, işin içine öyle metafizik falan katmadan, açıkça "Ar- tık elimizde insanın nasıl imal edildiğini göster&n el kitabı var" demiş. Dileğimiz, insanın yaranna okunmasıdır onun. • Ancak buluşun asıl çarpıcı yanı, insan ömrünün uzayacağını müjdelemiş olmasıdır. Insanlar, öte- den beri çok yaşamayı isterler; bir kereciğine gel- dikleri bu dünyada olabildiğince fazla kalma arzu- sundadırlar. Çünkü, yolun sonunda ötüm var. Din- lerin "öteki dünya" masalı, bir yere kadar doyuru- cu olabiliyor; şair, "ölüm asude bahar ülkesidir bir rinde" demişse de, her insanda bu iç dünya zen- ginltği olmayacağına göre o dizenin de etkisi sı- nıriıdır. Ashnda, sağlık alanında ve uzun yaşama bakı- mından çağımızda bir devrim olmuştur. Batılı in- sanın tarihinde 20. yüzyıl, özellikle de onun ikinci yansı, "ölüme karşı eşsiz bir zafer" dönemidir. Değişikliğin çapı öylesjnedir ki, olan bitentn ö»çü- sünü vermek zordur. öyle de olsa, Fransa'dan bir ömek getirebiliriz. Orada, daha doğuşta yaşam umu- du, o yüzyılın başlanndan beri pek yükselmiştir 1900 ile 1996 arasında, erkekler için bu rakam 43.4'ten 74 yaşına çıkarken, kadınlarda 47'den 82'ye çık- mıştır. Farklılık, birinciler için 30.6, ikinciler için 35 yıldır; oysa, 18. yüzyılın sonlannda bu rakamlar bü- tün bir yaşam umudu için söz konusu idiler. Şimdi bu oranlar daha da artacak. Ancak unutulmamalı: Iktisadîfarklılıklarfizyoio- jik eşitsizliklere de yol açıp duruyor. Nitekim, yûz yaşını aşan insanlan en çok çıkaran toplumlar, ik- tisadî bakımdan gelişmiş ülkeler. Oralarda bile, bir sınıftan ötekine, tabloda değişiklikler var. Öte yandan, "ölüm üstüne zafer", ölümü butü- nüyte hesap dışı bırakma demek değil; imkânsız da bu. Çünkü ölüm, tıpkı yaşam gibi doganın ma- yasında, birbirlerini izliyorlar; diyalektik bir ilişki var aralannda. Söz konusu olan, sadece gecikrjnnek ölümü. Onun bile sorunlan olacaktır: Aslmov'un bir yazısında okumuştum, Amerika'da binlerce yıl yaşayan ağaçlar sonunda "soysuziaşma" beJirti- leri gösteriyorlar. Çevrenize de göz atabilirsiniz: Onca yıl yaşadık- lan halde, hâlâ aklın ve emeğin düşmanliğını sür- dürenlerin, gericilik yolunda direnip duranlann, beterin beteri olacaklannı da hesapta tutarak bir elli ya da yüz yıl daha ekleyin ömürterine. Ne kadar çekilmez olurdu dünyamız, değil mi? Bilim ve teknik, istesek de istemesek de, insan ömrünü uzatacak. Ama asıl önemli olan, rakam- lann sayısı değil; çok yaşamaktan önce, insanla- nn insanca yaşayabilmeleri. Bu ise, bir düzen sorunudur. O düzen de, kendiliğinden kurulmayacak; kav- gasını yapmak gerekir. O kavgayı polirikada, fel- sefede, edebiyatta ve sanatta sürdürenler oldu; bu- gün de var, hep olacak. Minnettar kalmalıyız on- lara. Kemal Sunal da, kısacık ömründe insanla- rı güldürerek yaşama bağlayıp dünyamızı güzel- leştiriyordu. Nur içinde yatsın!.. Denecek o ki, ne kadar yaşadığımız değil, ne adf- na yaşadığımız da önemli; insanca yaşamanın anlamına o da dahil... TÜMTİS ve Limter-İs yöneticileri Sendikacılara gözaltı sürüyor Istanbul Haber Servi- a-Türkıye Deri-lş Mer- kez Yönetim Kurulu yö- neticilerinin ardından, Türk- lş'e bağh TÜM- TlS ve DlSK'e bağh Limter-lş yöneticileri de gözaltına alındı. Tuzla Tersanecilik iş- yerinden çıkanldıktan sonra direnişte bulunan arkadaşlannın işe alın- ması, sendikal haklan- nın tanınması amacıyla "506^eyakurtaşeroıı işçi- si, üretimi durdurdu, al- kış ve sloganlarla işvere- ni protesto etti. Eylemin ardından Limter-tş Genel Başka- nı Kazım Bakış, Genel Sekreter Haa YapKi ve Yönetim Kurulu üyesi Hakkı Demiral gerekçe gösterihneksizin gözal- tuıa alındı. TÜMTİS Izmir Şube Başkanı Hasan Yayık ve Şube Mali Sekreteri Ca- fer Körmükçü de sendi- kal çalışma nedeniyle öncekı gün gözaltına alındı. Sendikadan ya- pılan açıklamada Yayık ve Körmükçü'nün, işçi- lerin 12 saatten fazlazor- la çalıştınhnalannın suç olduğunu, Denizli Taşı- macıhk işverenine söy- ledigi için gözaltına ahn- dığı belirtildi. Açıkla- mada, gözaltı gerekçe- sinin polis tarafindan "iş- çflerHşdurdunruyateş- vikeöneteri'' olarak gös- terilmesi, polisin işve- ren yanlısı rutumuyla açıklandı. TÜMTÎS Genel Baş- kanı SabriTopçn,her tür- lü baskıya karşın örgüt- lenme çalışmalannı sür- düreceklerini ifade etti. Her iki sendika da, key- fı olan bu tutumu protes- to ederek gözaltındaki sendikacılann derhal ser- best bırakılmasını istedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle