Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
7 f-EMMUZ 2000 CUMA CUMHURİYET SAYFA
17
Taşucu
parası
Silifke Taşucu'ndan
Weribotla Gime'ye
gidenler gümrük
işlemlerini
yapmadan
önce başka bir
işlemle karşı
lcarşıya kalıyor...
Türkiye'den Kuzey
Kıbns Türk
Cumhuriyeti'ne
gidecek sivil, öğrenci,
asker, memur
h>erkesten,
Taşucu'nda belediye
nam ve hesabına 6
miryon 250 bin lira,
polis nam ve
hesabına 500 bin lira
para alınryor... Bu
para niye alınıyor?
Nryesi, Taşucu'nda
belediye ve polis
teşkilatını
güçlendirmek! Ancak
toplanan paranın
yasal dayanağı yok...
Bunu herkes biliyor...
Bağış adı altında
vatandaştan zoıia
para alınıyor... Zorta
çünkü, parayı
ödemeyen vatandaş
gümrüğe ulaşamıyor;
gümrüğe giden yolun
bir ucunu belediye
tutmuş öteki ucunu
polis... Bir hukuk
devletinde "Deli
Dumrul"un köprüsö
gibi... Türkiye böyle
yapınca yavruvatan
boş durur mu!
Girne'den çıkışta da
aynı yöntemle daha
düşük miktarda para
tahsil edilryor.
Bektronik posta: som6posta.ctmhuriyetcam.tr Tefc 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- Çalışma Bakanlığı'nın
SSICye borcu varmış...
"Çalıştınp Borç Takma
Bakanhöı!"
azilet Partisi Genel Başkanı Recai Kutan,
kapatılan Refah Partisi'nin siyasi yasaklı ge-
nel başkanı Necmettin Erbakan'ın bir yıllık
hapis cezası Yargıtay'da onanır onanmaz
Başbakan ve DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit'le
Başbakan Yardımcısı MHP Genet Başkanı Devlet Bah-
çeii'yi alelacele zıyaret etti...
Memleketın ve milletin sorunlarını çözmekle meşgul
hükümetin koalisyon ortaklan Ecevit ile Bahçeli'den ön-
ceden randevusu alınmamış ancak "acil durum" ne-
deniyle kabul gören Kutan'ın ziyaretinin gerekçesi, Er-
bakan'ın mahkûm olduğu yasa maddesinin kaldırıl-
ması ya da Erbakan'ı kurtaracak şekilde yumuşatılma-
sı için destek arayışıydı... Kutan bir de basın toplantı-
sıdüzenleyip, yasadeğişikliği için Meclis'in yatatiti ke-
sip olağanüstü toplanmasını ya da açıldığında ilk gün-
dem maddesinin Erbakan'ı kurtarmak olmasını istedi...
Türk Ceza Yasası'nın 312. maddesinden biryıl ha-
pis cezası alan Erbakan'ın artık yargıda son bir şansı
Telaş
vardı ve bu şansını da yitirirse, ömür boyu siyaset ya-
pamayacaktı... Fakat demokrasinin kuvvetler aynmı
ilkesi gereği "yargı"nın ötesinde devreye "yürütme" gi-
rer ve "yasama" onay verirse Erbakan'ın sorunu yargı
karanna rağmen çözülebilecekti.
lyi hoş da... Bu konu, yani Erbakan'ın siyasi gelece-
ği Kutan'ı neden bu denli ilgilendiriyor?
Erbakan için niye eski iktidar ortağı Tansu Çiller ve-
ya benzer egilimi birteştiren Mesut Yılmaz temaslar-
da bulunmuyor, nabız yoklamıyor, kulis yapmıyor da
kapatılan Refah Partisi'nin devamı otmadığını ısrana açık-
layan Fazilet'in "lider"ı şu kavurucu sıcaklarda böyle-
sine koşuşturuyor; Erbakan'ın evine kadar gidiyor?
Merdiven attında düzenlediği ayaküstü basın toplan-
tısında Necmettin Erbakan'ın cezaevine girmesinden
mutluluk duymayacağını belirten Ecevit gibi Kutan da
nezaketen bir açıklama yapmış olsa neyse ama bu te-
laş niye?
Yoksa kapatılması istenen Fazilet Partisi ile kapatı-
lan Refah Partisi arasında bir "bağ" mı var?
Ecevit, Fazilet Partisi ile Erbakan arasında neler ol-
duğunu ya da otmadığını Kutan'ın ziyareti sırasında an-
lamış olmalı. Fakat Ecevit bu konuda bir görüş bildir-
meyip "sır" vermediği gibi merdiven altmdaki toplan-
tısında Erbakan konusunu değiştirip lafı CHP ile HA-
DEP arasında "işbirliği"ne getiriverdi.
Çünkü "rapor"lar öyle diyormuş...
CHP Genel Başkanı Altan Öymen ise Ecevit'in id-
diasını hiç telaşlanmadan yanıtladı ve ortada bir "iş-
birtiği" değil her siyasi partiyle olduğu kadar "ilişki" ol-
duğunu bildirdi... Acaba Ecevit, biraz daha aynntılara
girebilir, özellikle birilerinin "tetaş'ını "ilişki"lendirecek
bilgiteri kamuoyu ile paylaşabilir mi!
SESStZ SEDASIZ (!)
Yüksek Yerilim Hattı
ErdinçUTKU
N'olacak bu memJeketın kredi notu!
'Turizmde 1897 yılını yakatamak zor'
Antalya Uluslararası Havaala-
nı'na geçen yıl haziran ayında 183
bin turist gelirken bu yılın haziranın-v
da sayının 371 bine çıktığını ancak
Kemer'den Alanya'ya kadar Akdeniz
kıyılannda pek turist görünmediğinden
söz etmiştik...
Alanya Ticaret ve Sanayi Odası, bu
durumu kendi bölgesi için şöyle yo-
rumluyor: "Antalya genelinde yılın ilk
altı ayında gelen turist sayısı 1999 yı-
lına göre çok iyi, 1998 yılına göre iyi
olmakla biriikte 1997 yılı verilerinden
daha düşüktür.
Ancak mevcut yatak kapasitesinde-
ki yüzde 23'lük artış hesaba katıldığı
zaman gelen turist sayısı bakımından
1997 yılının yakalanması halinde bile
aynı seviyede bir turizm sezonu ge-
çirilemeyeceği görülmektedir.
Doluluk oranlanyla ilgili olarak te-
sislerle birebir görüşme yoluyla el-
de edilen verilere baktığımız zaman do-
luluğun beş ve dört yıldızh otellerde
yüzde 75-80'lerde olduğu, ancak da-
ha az yıldızh ve belediye belgeli tesis-
lerde ise doluluğun daha düşük ol-
duğu anlaşılmaktadır.
Ağırlıklı apart otel ve belediye bel-
geli tesislenn çoğunlukta olduğu Alan-
ya şehir merkezinde doluluk oranı yüz-
de 44 civanndadır.
Haziran ayı sonu itibarıyla ilçe ge-
nelindeki doluluk oranı yüzde 53.8'dir
ve halen mevcut turistik tesislenn yak-
laşık yüzde 9'u kapalıdır."
Turizmi patlatanlann ilgisine ve bil-
gisine sunuluri
BIÇAK SIRTI
EROL MANtSALI
Kazanan Kim?
Fransa mı, Afrika mı?
Üzerinde Fransız forması
ile kara tenli, esmer ve siyah
yüzler milli marşı söylüyor-
lar. 2-3 tanesi gırtlaklarını
patiatircasına bağınyor. Mar-
seyyes'i, Fransız ulusal mar-
şını, bu teni kara Afrika'da
veya çevresindeki adalar-
da doğmuş gençler söylü-
yorlar.
Avrupa Şampiyonası'nda,
en üste çıkmış "Fransız"
Ulusal Futbol Takjmı'nın for-
ması içindeki bu kara tenli
insanlar, milli takımın ço-
ğunluğunu oluşturuyor. Bu
Fransa'nın "eski sömürge-
lerinden" gelmiş genç in-
sanlar. Beyaz Fransızlar
azınlıkta, kara tenli "Fransız
vatandaşlan" çoğunlukta,
bunlar Fransa'yı tepeye çı-
karmış, şampiyon yapmış-
lar. Ve de Fransız ulusal mar-
şını söylüyoriar bu esk» Fran-
sız sömürgelerinden gelmiş
insanlar, gırtlaklarını çatla-
tırcasına.
Şimdi Fransız vatandaş-
lan, ya analan ve babalan ya
da kendileri Fransız sömür-
gelerinden gelmiş şanslılar.
İyi futbol oynadıklan için ge-
tirilmiş, transfer olmuşlar.
Onlann, analannın veya ba-
balannın köyündeki Afrika-
lılar Avrupa'ya gelemiyor,
eski sömürgelerde yaşamak
zorundalar. öne çıkanlarge-
lebiliyor, futbolu iyi oyna-
yanlara kapı açık, milli takı-
ma da giriyorlar.
Hatta Fransa'yı şampiyon
yapan da onlar. Eski (ve ye-
ni) Fransız sömürgelerinin
insanlan bunlar, Fransız ulu-
sal takjmına çıkmak ve Fran-
sız ulusal marşını söylemek
"onuruna" kavuşanlar.
Benim
gocunduğum...
Rusya'da, Türkiye'de,
Portekiz'de, Irlanda'da doğ-
muş ve Fransa'ya göçmüş,
vatandaş olmuş, ulusal ta-
kıma gelmiş insanlar olsa-
lardı gocunmazdım. Ama
bunlar eski Fransız sömür-
gelerinin insanlan, adı üze-
nncte, Fransa"ntn somürdu-
ğü Afrika'nın insanlan. Be-
cerili olanlar devşirilmiş,
Fransız olmuş, ulusal takı-
ma çıkmış ve de şampiyon
yapmış Fransa'yı •
Şmdi de gırtlağını parça-
layarak Fransız ulusal mar-
şınısöylüyoriar, o Fransa'nın
sörnürdüğü topraklarda
doğmuş insanlar. Benim go-
curduğum bu, rahatsızlık
duyduğum bu.
Afrika'da, Senegal'de,
Madagaskar'da, Kongo'da
şampiyon olup kendi ulu-
sal marşlarını söylemeleri-
ni yeğlerdim, gocunmaz-
dım, mutlu olurdum, o za-
man.
Ama bunlar kendi toprak-
larını sömüreni şampiyon
yapmışlar, onun ulusal mar-
şını gırtlaklarını yırtarcasına
söylüyorlar. Benim gocun-
duğum bu, beni rahatsız
eden bu.
Ve insan şu gerçeği görü-
yor. Dün sömürülen toprak-
lann bu kara tenli insanlan
bugün de sömürülüyoriar.
Böyle olmasaydı, sırtlannda
taşıdıklan forma kendi for-
maları olurdu, söyledikleri
ulusal marş kendilerinki olur-
du, Marseyyes değil.
Bunu yapamadıklanna gö-
re "eski düzen" hükmünü
sürdürüyordemektir. Aynen
benim Batı'ya kaçmak zo-
runda kalan "beyinlerim" gi-
bi. Biz ve bizim gibiler bu be-
yin göçünü yaşamadık mı?
Halen de yaşamıyor mu-
yuz? Onların, şampiyonluk
marşım söyleyen Fransız
kara tenlilerden ne farkları
var?
Bu bozuk düzenin kur-
banları bunlar, güçlünün
egemen olduğu düzenin
kurbanlan, eski açıksömü-
rünün gizli sömürüye dö-
nüştüğü yeni düzenin kur-
banlan.
Afrika'nın zaferi mi,
teslim bayrağı mı?
Fransız ulusal takımını ta-
şıyan Afrikalılar bir zafer ka-
zanmışlar ama bu kendi za-
ferleri değil, yine Fransa'nın
zaferi, aynen eski günlerde
olduğu gibi.
Bugün değişen ne? Ken-
dini gösteren seçkin ve se-
çilmiş Afrikalı, milyonlarca
dolar transfer parası ediyor.
Kendisi artık ya Fransız ya
da Hollandalı. Topraklardan
kopmuş, Fransa ya da Hol-
landa ulusal takımının başa-
nsı için koşan ve "onurian-
dınlan" biri. Kendini kurtar-
mış, kaçmış ama arkasında
eski (ve yeni) sömürgeleri,
kardeşlerini, yeğenlerini, her-
kesi geride bırakmış.
Artık zaferler Fransız için,
Hollanda için ya da Ingilte-
re için. Artık beyaz adamdan
farkı yok, eşit. O kadar eşit
ki onun başarısı için koşu-
yor, çaba harcıyor ve kaza-
nıyor.
Arkada kalanlar mı? On-
lar eski sömürgeler, milyon-
lar hâlâ oradalar, onlar eşit
olmayanlar.
Ve kader.
HAYVANLAR ÎSMAİL GÜLGEÇ [email protected]
KİM KtME DUM DUMA BEHIÇAK [email protected]
BULÜT BEBEK NURAYÇİFTÇÎ
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 7 Temmuz
İ SOL0M0N ADALAR/..
1$f8'DE BUGÜN, SOCOMON AOAIAHI
&AĞHASI2 D£VL£T OU>U. 8(JYU< OK-
yAtJUS^TA,AVUSTKALyA'N/N KIJZEY.
DOĞUSUMDAKt BU ADALAg GRJJBU,
CHHA ÖA/CS İN61L7£££'YE SAĞUrC*.
ÇO6UNLU6ONU AAALENSZYALILA/&N
OLUÇrUÜDUSU SOO 8lN KlŞlNİN YA-
ŞAOISI SOLöMON AOALAIZJ, DÛNYA
TARlUIND€ ?ALNt2CA SifS. KB2
ÖNEMLİ &DL or/VAMiŞTt: E. DÜNYA
SAVAŞMPA JAPONLAR TKRAFIN-
pAfJ fÇGAL E&tlMif, AKP/MPAN
&A MÜTTE&/CJ.EKCG XXMLt SAVAÇ-
LAfS. SONUM0A GERl ALWA4/fTt.
C&UADALCANAL ÇAgÇMAUİft
^. BOYABAT KADASTRO
MAHKEMESİ'NDEN
E: 1998/6-K: 1999/121
Davacı Orman Işletme Müdürlüğü tarafindan davalılar Nazife Tufan ve ar-
kadaşlan aleyhine açılan tespıte itıraz davasının mahkememızde yapılan açık
dunışması sonucunda: Dava konusu Sinop ili Boyabat ilçesı Esentepe K. Elek-
cülü mevkii 108 ada, 43 parsel sayılı ve 1000 m2 yüzölçümlü taşınmazın or-
man olarak Hazine adına tapuya tesciline karar verılmiş olup davalılardan Ha-
san Tufan mirasçılan Saniye Tufan, Güler Tufan, Hüseyin Tufan ve Mitat Tu-
fan'a adresleri bulunamaduğndan karar tebliğ edilememiştir. tşbu Uanın neş-
rini mûteakip adı geçen davalılar ve mirasçılan tarafindan temyiz yoluna gidıl-
medıği takdırde 15 gün içerisinde kesinleşeceği karar tebliğine kaim olmak
üzere ilanen tebliğ olunur. 19.06.2000 Basın: 37328
İLAN
T . C . " ; ;
••-"
KARTAL 1. ASLtYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
Sayı: 2000/167
Kartal 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin
2000/167 esas, 2000/585 karar ve 14.6.2000 ta-
rihli karan ile Paşo ve Melek'ten olma 1.2.1964
doğumlu Paşa Yılmaz tn isminin Ali olarak tas-
hih edildiği ilan olunur.
Basın: 37774
ANKARA...ANKA...
MUŞERREF HEKİMOGLU
Sarı Dansçılar, Bir
Sonat ve Teşekkür
Yaşamını dansa adayan bir dostun, Kaya ilhan'ın
birsözü var. Dansı yaşamak hepimizin hakkı, aşk gi-
bi, rüzgâr gibi, deniz gibi, diyor. Mutluyum aşkı gü-
zel yaşadım, denizi de, rüzgân da. Ancak soluğum
daralıyor, mavi kirleniyor, yeşil soluyor, rüzgâr zehir
saçıyor. ÇanakkaJe'den bir okurum telefon ediyor.
Çan'da kurulan santraldan yakınıyor. Bu konudaki ya-
zılanmı anımsatıyor bana. Çan'da temeli atılan sant-
ral bir yana, Bulgaristan'dan esen rüzgârların ağaç-
lan soldurduğunu belirten yazılanm da var. BaşkaJa-
n da yazıyor. Tepkiler sürüyor, ama belli adreslere
ulaşamıyor uzun süredir.
•••
Çin balesini izledim, dansı yaşamak hakkını kullan-
dım geçen akşam. Kültürel ilişkiler doğruftusunda
gerçekleşen bir olay bu. Devlet Balesı Hong Kong'a
gitti, Çin Halk Cumhuriyeti'nin Merkez BaleToplulu-
ğu Ankara'ya geldi. 1959 yılında kuruluyor, 1961 yı-
lından bu yana yaklaşık 150 kentte, 2000 yılında da
başkentimizde yer alıyor.
Dansı yaşamak mutlu bir olay gerçekten. Ben de
çok mutluyum doğrusu. Başta Bolşoy, bale dalının !
ünlü topluluklannı izledim, Türk balesınin güzel tırma-
nışına da tanık oldum yıllar boyunca. Bir aralık du-
raklama, gerileme de var ama güzel düzeyine yeni-
den ulaştı. Kuğu Gölü'nden 2. sahneyi izlerken baş-
ka kuğular uçtu belleğimde. Meriç Sümen'ler, Gül-
can Tunççekiç'ler, Sart Sökmen'ler, Oytun Tufan-
da'lar. Bir de Duygu Aykal, o da güzel bir kartal ku-
ğular arasında! Dame Ninette de Valois'e selam ol-
sun, Türk balesine emek ve soluk veren dans usta-
sı! Anası da denebilir. Onun eilerinde doğdu ve bü-
yüdü, onun kurduğu altyapıda oluştu dansın gizemi.
Perde arasında Çin Büyükelçisi Yao Kuangyi ve eşiy-
le konuştuk. Onu Pekin'de tanıdım yıllarca önce.
Devlet Başkanı Evren'ın Uzakdoğu yolculuğuna eş-
lik ettiğim zaman. San Irmak ve Kızıl Kadtn Ordusu
baleleriyle ilgili bilgiler verdi. San Irmak çağdaş bir ya-
prt. Kızıl Kadınlargeleneksel, askerler, bayraklarla bi-
raz da sıyasal. Sarı Irmak'ın çarpıcı danslan var, mü-
ziği de çok güzel. San ülkenin özelliklerini yansıtıyor.
Çin halkının Japon savaşına direnışını, yığrtliğini sim-
geliyor. Dalga dalga akıyor, taşıyor, açık denizlere
ulaşıyor san dansçılar.
O yolculukta Pekin'den sonra Şanghay'a gittik. Bir
çocuk sarayı göreceğiz. Kimi kişiler merak ediyor, ne-
dir bu çocuk sarayı, ne göstermek istiyorlar bize? Ço-
cuk sarayında çocuklar var. Bebek yaşta geliyor, ye-
tenekleri saptanıyor, belli bir eğitimle o yetenek ge-
lişiyor sonra. Uzmanlığa dönüşüyor. Her dalda iyi
eğitimciler, öğretmenler var. San ülkenin masateni-
sinde kırdığı rekorlar, tiyatroda, müzikte, dansta, şi-
irde, şarkıda, resimde, seramikte ya da sporda böy
veren filizlerle güzel ürünler oluşuyor o dallarda. Yal-
nız Şanghay'da değil, başka kentlerde de var çocuk
saraylan. Güzel bir altyapıyla yeni birgüç, birikim ka-
tılıyor üstyapıya. Ankara'ya gelen Merkez Balesi dans-
çılan da yeteneklerini o saraylarda geliştirdi belki.
Yeteneği eğitim yeşertiyor. Yoksa varlığı yok oluyor!
• • •
Sonatin OP-15, aksakritimlerüzerine etütler ve So-
nat OP-76'dan oluşan btr CD'yi çalıyorum, Adnan Say-
gun'a sevgi ve saygıyla dolarak dinliyorum kaç gün-
dür. Hande Dalkılıç çalıyor veyorumluyor. Dinlesey-
di mutlu olurdu Saygun. Notalar ei yazısı, ilk kez ses-
lendiriyor genç çalgıcı. Saygun ile başlıyor, Saygun
ile sürüyor çalışmalan. Şimdi doktora öğrencisi, ho-
cası Ersin Onay, ama olayın başka özelliği var. özel
piyano dersi alıyor Hande Dalkılıç. Ortaokulu bitirin-
ce Bilkent Müzik Hazıriık Okulu yetenek sınavların-
da başarı göstererek yolunu buluyor. Başarılı bir öğ-
renci oluyor, Adnan Saygun'un yapıtlarına ağırlık ve-
rerek master yapıyor. OP-76 Sonat'ını ilk kez seslen-
diren CD'de genç çalgıcıdan Saygun'a en güzel se-
lam bence. Kuşkusuz hepimize. Piyano dalında tır-
manmasaydı bû selamdan yoksun kalacaktık!
Müzik devriminin uzun soluklu bir öncüsü Saygun.
Dünyaya açılan ilk bestecilerimizden biri. 1928 yılın-
da gidiyor Paris'e. Bir yıl sonra Divertimerrto'yu bes-
teliyor. 1931 yılında Paris'te sesleniyor bu yapıt,
1932'de de Varşova'da. İlk Türk operasını da o ya-
zıyor 1934'te. Sonra başka yapıtlar, Yunus Emre pra-
toryosu, iki kez Paris'te, bir kez de New York'ta. Üs-
telik Leopold Strovvsky'nin yönetiminde. Tarihlerin
altını çizmek gerekir, 2000'lerdeki boşluk daha iyi an-
laşılır!
Son buluşmamız Ankara'da, Bilkent Müzik veAraş-
tırma Merkezi'nin kuruluş günü. Müzik dalının ünlü
kişilerinin katıldığı bir toplantı. Değerti bestecimiz,
Prof. Ihsan Doğramacı'ya sunuyor son yapıtlannı.
Ondan beklenmeyen bir cömertlik ama gerekçesi
müzik devrimı. Karşıdevrimcilere birtepki gibi. Etno-
müzikolojinin kurulmasından mutluluk duyuyor. Da-
hası Ankara'da yaşamaya, çalışmaya karar veriyor Say-
gun. Yaşamaya vakit kalmadı, evi temelde kaldı ama
müzesi orada şimdi.
Her notamın hesabını veımek isterim, diye bir sö-
zü var. Genç kuşak bestecilere güzel bir ışık bence.
Hande Dalkılıç'a teşekkür ediyorum. Saygun'un
sonat ve düşüncesiyle anndırdı beni.
B U L M A C A SEDATYAŞAYAN
2 3 4 5
SOLDANSAĞA:
1/ Alanya'daki
ünlü mağara. 2/
Herhangibirtop-
luluğu oluşturan
bireylerden her
biri... Japonya'nm .
parabinmı.3/Çı-
kar. 4/ Vaşak de-
nilen hayvanın
küçük bir türû...
Bir nota. 5/ Dat- 7
çaYanmadası'na
venlen bır başka
ad. 6/ Kalsiyu-
mun simgesi...
XVIII. yüzyılda Fransa da
moda olmuş gösterişli bir 1
bezeme biçemı. 7/ Afri- 2
ka'nın güney ucundakj g
bumunadL.. Biriyle eğlen-
me ve onu küçümseme.
8/ "Kâmıldır o insan kı
yaşar hatıralarla/ Bir baş-
ka — beklemez artık ge-
lecekten" (YahyaKemal).
9/Borusesi... "Ulvı Ce-
mal —": Bestecimiz.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ tnce bulgur. 2/ "Beyaz bir — doğuyor fıstıklann ar-
kasından/ Kalbinin vuruşundan anlıyorum/ tstanbul'u
dinliyorum" (Orhan Veli)... Uğursuzluk. 3/ Sığınn ağ-
zından akan salya... Oylurnlu. 4/ Bir kenara atılmış, uzak-
laştınlmış. 5/ Eski dilde göz... Bır nota... Kuzu sesi. 6/
Gazete ya da dergılerde çıkan ve birbirini tamamlayan
yazı dizisi. II Maksim Gorki'nin bir romanı... Patika 8/
Tohumu sakız gibi çiğnenen bir palmiye cinsi. 9/ Tan-
ntanımaz... Hoşça vakit geçirmeye yarayan eğlence.