19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7TEMMUZ2000CUMA 14 KULTUR [email protected] Guillermo Mordillo, yaşamlanna hayranlık duyduğu hayvanlar gibi çalışmak istediğini vurguluyor 'Mizah., korkıuııııı şefkatli yüzii' AYŞEKÖKSAL Aydın Doğan Vakfi tarafından dü- zenlenen 17. Lhıslararası Aydın Do- ğan Karikatûr YanşmasTnın jüri baş- kanı olan Guflkrmo Mordfllo ile vak- fın düzenlediği veda gecesinde sıcak bir röportaj gerçekleştirdik: -Seçüenüçkarikatürdesizietkfleyen unsurlar oeJerdi? MORDtLLO - Ben birinci ödülü .gerçekten çok sevdim. Sürrealist, gi- zemli, müşfîk ve bunlan tamamlayan unsur olarak grafıği çok başanlı. Ko- mik bir kankatür değil. tkinci ve üçün- cü, çok orijinal olmasa bile sanatsal çalışması doğru ve eğlenceli karikatür- -ler. Zaten ikinci ve üçüncü, birinciye göre daha çok mizah içeriyor, ama bi- rincisi bırçok açıdan dengeyı oturtmuş birçalışma. însanlar, karikatüriin diğer sanatlara göre daha aşağı seviye ve da- ha basit bir sanat olduğunu düşünü- yor. Birincisi gibi çahşmalar, karika- türcülüğün sadece bir espn bulup onu çizmekten farklı olduğunu, karikatürün de bir sanat olabileceğıni kanıthyor. - Sizce bir karikatürü sanatsal küan, mizah ağırfakhohnası mı,yoksadüşûn- dürmesi mi? MORDtLLO- Grafik, felsefe ve mi- zah, hepsı bir araya geldiğinde, yani fı- kir ıle sanat birleşince iyi karikatûr or- taya çıkvyor. GeneUikle birinden biri da- ha iyi oluyor. Bunun ikisini de birden birbiri içine geçirmek gerçekten güç bir iş. Fikrin iyi birgrafik ile dengelenme- si ve insanlara akıllıca bir şeyler suna- bilmesi önemlidir. -Türkkarikatürûndepoikikanınçok büyfik önemi var. Siznüdlerde ise poü- tika biraz gzlice ortaya çüayor» MORDDLLO- Ben komik, sanatsal karikatürler yapmaya çalıştım. Detay- lan ince ince hesaplanrruş ve pek çok aynntı içeren karikatürler çizmeyi se- viyorum. Aklıma gelen onjinal fikir- lerin insanlan güldürmesine çalışıyo- rum. Genellıkle hiç alt yazı veya söz kullanmıyorum. Böylece bûtün dünya- daki insanlara ulaşabiliyorum. Yaban- cı bir ülkede iseniz eğer karikatûr gör- dügünûzde onda yazı yoksa bunu an- larsınız. Tıpkı müzik ve spor gibi. Bir tenıs maçı ızlıyorsanız, Japonya'da bi- te olsanız onu anlarsınız. * - Ama konu olarak daha çok insan ıpkı bir hayvan gibi çalışmaya ve yaşamaya çalışıyorum. Çünkü hayvanlar içgüdülerini takip ederler ve yanlış yapmazlar. Dünya, kadın ve erkeğin birbiri ile ilişkisi üzerine kuruludur. Aşk da bu kavramın içine girer. Bence şefkat kelimesi, aşktan çok geniş ve anlamlıdır. Çünkü aşk biter, geriye şeflcat kalır. cV^alışmalarım, benim düşünce biçimimin dışavurumudur. Hayatımda gördüğüm her şey beni çizgiye götürüyor. Aslında karikatürlerim basit bir insanın rüyalan ve hayalleri. Oişkfleri ve hayvanlan ön plana afayor- sunuz? MORDtLLO-Ben her türlü hayva- nın yaşantısına hayranlık duyuyorum. Kendim de tıpkı bir hayvan gibi çalış- maya ve yaşamaya çalışıyorum. Çün- kü hayvanlar kendi içgüdülerini takip ederler ve yanlış yapmazlar. Bir insan ancak aklıyla ve beyniyle hareket eder- se o zaman yaşamında hatalar yapar. Kadın-erkek ilişkisini ele alırsak, dün- ya kadın ve erkeğin birbiri ile ilişkisi üzerine kuruludur. Aşk da bu kavramın içine girer. Bence şefkat kelimesi, aşk- tan çok geniş ve anlamlıdır. Çünkü aşk biter, geriye şefkat kalır. Bana her za- man, 'mizahıntarifiniyaparmsnuz'di- ye sorarlar ve ben de bunun üzerine dü- şündüm. Şimdi buldum. Bence mizah, korkunun şefkatli yüzüdür. - Peki ya spor? MORDtLLO - Bir konsere, sine- maya veya tiyatroya gittiğiniz zaman sizin aradığınız şey aslında heyecan- dır. Sporda ben aradığım bu heyeca- nı yakalayabüiyonım. Bir şey izlerken kalbimin normalden çok daha hızlı. çarptığını, kanımm hızlandığını his- MonnHo, "Eğer kurallara uyarsak, teknoloji sadece karikatürün değil, bütün sanatiann gefeceği obcaktar" diyor. sediyorum. -Hangi sportürü sizi daha çok heye- canlandınyor? MORDfLLO-Futbol. Çünkü ben ço- cukken arkadaşlanmla sokaklarda fut- bol maçlan yapardım. Futbol, benim çocukluğumdan kalan en güzel anıla- nmdan biridir. Çocukken oyun oyna- mak için spor yaparsınız. Yaşlandığı- ruzda ise çocukluğunuzu oynarnak için yaparsınız. Sizin çocukluğunuza açı- lan bir kapıdır. - Herkes arük agnostik okrağunuza karar vermenizi konuşuyor— MORDtLLO - Ben 'agnostik' kav- ramının ne olduğunu ilk öğrendiğim- de 55 yaşındaydım. Katolik bir ailede doğdugum için, kiliseye gittiğimde okuJduğum kelimelerin anlamlannı be- ğenmedim ve o dine inanmadığımı fark ettım. Ama kendimi tanntanımaz' olarak da tarifedemiyordum. Tann yok diyemıyordum. Bir gün bu kavramı kesfettim. Dindar da değilsıniz, ateist degılsinız; ikisı arası bir şey. Çünkü aslında akhmız Tann'yı ne reddedecek ne de ona inanacak kadar gelişmiş de- ğil. Şu anda ben beklıyorum. Ölmeyi bekliyorum, ancak o zaman Tann'nın var olup olmadığını anlayacağım. Agnostisiznı ve ideal dünya - 55yaşmda agnostikoktuğunuza ka- rar verdjğinize göre, bu karikatûrferi- nize yansıdı mı? MORDtLLO-Karikatürlerimde be- nimle ilgili her şey bulunabilir. Politi- ka, din.. bütün sorulann cevabı bulu- nabilir. Çünkü çalışmalanm, benim düşünce biçimimin dışavurumudur. Hayatımda gördüğüm her şey; duydu- gum, hıssettığım, anladığım ve anlama- dığım her şey beni çizgiye götürüyor. Aslında karikatürlerim basit bir insa- nın rüyalan ve hayalleri. Agnostisizm, aslında bütün dünya- nın üzerine temellendirilmesi gereken bir kavram. Dünyadaki insan ilişkile- rinde ortaya çıkan en büyük problem, insanlann Müslüman, Yahudi ya da Hıristiyan olmalan ve birbüierinin ara- sına sınırlar yaratmalan. Agnostisizm ideal dünyaya açılış gösterir. - Hayvanlar gibi mesela_ MORDtLLO - Gerçekten doğru. Hayvanlar kesinlikle agnostiktir. Bu yüzden de hiç savaşmazlar. - Teknolojik gelişmeler karikatûrû nasd etküeyecek sizce? MORDUXO - Teknoloji gelecek- tir. Yeni tekniklerin gelişmesi yeni im- kânlann doğmasına yol açacaktır. Önemli olan nasıl kullandığınız. Me- sela televizyon da yeni teknoloji; onu yararlı biçimde kullanan da var, kullan- mayan da. Demokrasi iyi bir sıstemdir, ama onu nasıl kullanacağmıza bağlı- dır. özgûrlük de öyle. Bence yaşam- daki en önemli şey ağırbaşlılık ve hay- siyettir. Bu da hayvanlardan öğrenmemız ge- reken başka bir değer. Ozellikle kedi- lerden. Çünkü kediler bağımsız ve onur- ludur. Eğer bir evde yaşıyorlarsa, o evin bir üyesi olmak isterler ve sen ona uymak zorunda kalırsın. Onur ve ada- letin olmadığı ne iş, ne özgürlük ve ne demokrasi hiçbirşey ifade etmez. Tek- nolojiyi onurumuzu ve adalet duygu- muzu unutmadan kullanmalıyız. önem- li olan, onun bizi değil bızim onu kul- lanmamız. Eğer bu kurallara uyarsak, teknoloji sadece karikatürün değiTBü- tün sanatlann geleceği olacaktır. Shlomo Mintz ile Maxim Vengerov, Bach 'ın keman konçertolannı seslendirdi ± üm engellere rağmen geleneksel Ingeborg Bachmann Ödülü, sonunda sahibini buldu. Edebiyatta Haider virüsü FİKRET DOĞAN FRANKFURT-Buyıl- ki Ingeborg Bachmann Ödülü'ne, aşın sağcı po- litikacı Jörg Haider' in gölgesi düştü. Her yıl Avusrurya'nın Klagen- furt şehrinde düzenlenen bu anlamlı edebiyat yanş- ması bu yıl yapılamama tehükesiyle karşılaşu. Bu nedenle, genç yazarlann daha önce hıçbir yerde basılmamış eserleriylejü- rinin karşısına çıktığı ya- nşmada edebiyat ikinci planda kaldı. Gelişmeler, Ingeborg Bachmann'ın mirasçüa- nnın, aşın sağcı parti FPÖ'nün hükümete gir- mesıni protesto etmek için yazann ismini ödülden çekmesıyle başladı. Irk- çı partiye uluorta tavır al- manın faturası, çok geç- meden edebiyatyanşma- sına kesüdı. Bachmann'ın -mırasçılanndan geJenbu beklenmedik tepkiye öf- kelenen Jörg Haider'in, başında bulunduğu Ka- ertner eyaletinin bu ede- biyat ödülüyle birlikte anılmasmı istemediğini belirterek ödenek muslu- ğunu kapatması gergin- liği doruğa çıkardı. Her iki taraftan da baskı gören organizatörler bir an için çaresiz kaldılar. Ancak her şeyin umut- suz göründüğü bu nokta- da,Ingeborg Bach- mann'ın doğum yeri olan Klagenfurt şehnnin yo- ğun çabalan devreye gir- di. Önceükle, ödülleriçin sponsorlar kanalıyla ge- rekli para sağlandı. Or- ganizasyonu, Kaertner eyaletinin değil de Kla- genfurt şehrinin üstlen- miş olması, Bachmann'ın mirasçüann>birnebze ol- sun yatıştırdı, bunun so- nucundayazann ismi ye- niden ödülün başına ko- nuldu. Ne var ki tüm ge- lişmeler, Ingeborg Bach- mann Edebiyat Yanşma- sı'nı, bu yıl 'Ahnan Dfli EdebryatiGünkri' adı al- tında yapılmaktan kurta- ramadı. Edebiyat yanşmasm- da, Almanca konuşan ül- kelerden 16 genç yazar, henüz biryerde basılma- mış metinlerini jürinin beğenisine sundular. 250 bin Avusturya Şilını tuta- ıındakı mgeborg Bach- mann Ödülü'nü Georg Kkin kazandı. Sussane Riedd, 120 bin şilin tuta- nndaki jüri ödülüne la- yıkgörüldü. AndreasMa- ier, 100 bin şilin tutann- daki Ernst \VDlner ödü- lüne ismini yazdırdı. 3sat televizyon kanahnın koy- duğu 10 bin markhk ödül Juüa Franck'a gıderken Davkl Wagner ve MaHn Schvwrdtfegerbirer burs- la ödûllenduildiler. 6 Bestecinin ldmligine bürünüyoruz 9 YEŞtMAKYÜZ 28. Uluslararası tstanbul Mü- zik Festivali'nin son konuğu, Aya Irini Müzesi'nde konser veren Ge- wandhausLeipzigBachOrkestra- a'ydı. Orkesrrada solist olarak, günümüzün en önemli kemancı- lanndan biri olarak nitelendirilen Shlomo Mintz ile Manm Vfenge- rov yer aldı. Bach'ın keman kon- çertolannı seslendiren sanatçıla- ra eşlik eden Bach Orkestrası'nm repertuvan ozellikle barok, erken dönem klasik ve klasik yapıtlar- dan oluşuyor. Düzenli olarak orkestra, resital ve oda müziği konserleri veren, vi- yola çalan ve dünyanın birçok ül- kesinde orkestralar yöneten Mintz, Premio Accademia Musicale Chi- giana, Diapason d'Or, Edison ve Grand Prix du Disque ödüllerine layık görüldü. Şostakoviçve Prokofiev 1 No'lu konçertolan kaydıyla Yılın Kla- sik Albümü ve Orkestrayla En İyi Enstrümantal Solist dallannda Grammy Ödûlleri'ne aday göste- rilen Maxim Vengerov ise bu al- bümüyle Gramophone dergısinin Yılın En İyi Albümü Ödülü'nü kazandı. Aynca, 1997'de 23 yaşın- dayken çocuklara moral vermek, onlara aynlan fonlan desteklemek amacıyla Birleşmiş Milletler Ör- gütü'nce UNICEF'in Müzik El- çisi olarak atanan ilk müzisyen oldu. - Büükte çalmak sizi nasıl eöd- Kyor? SHLOMO MİNTZ -Bach çok önemli bir müzisyen. Genelükle Bach, bazen de Mozart çahyoruz. Birlikte çaünak çok güzel. Dcimiz de kendimizi farldı bir şekilde or- taya koyuyoruz. Bach harika bir besteci, dolayısıyla onu geleceğe taşunakta zorluk çekmiyoruz. Bach'ın dönemlerinde müzik, ki- lise tarafından çok sınırlandınlı- yordu, beürii ölçülerde kilise ege- mendi. Fakat Bach çok dâhi bir müzisyendi ve bu sınırlandırma- lar içerisinde bizlere ulaşabilme- yi bildi. Notalan bugüne ve gele- ceğe taşınabildi. Ben ve Maxim Vengerov, bu mesajı doğru bir şe- kilde dinleyicilere iletebilmek gi- bi bir sorumluluk taşıyoruz. Za- ten bu sorumluluk olmasaydı biz burada bulunmazdık. İyi formla- n ve güzel olanı seçtik. tki farklı Mintz ve Vengerov, birlikte çalarken kendilermi farklı biçimde ortaya koydHİdarmı befirtiyorlar. insanız, farklı ünlere sahibiz, fa- kat ortak noktalanmız da var. Bi- ze verilen müziği, sahnede zaman zaman yavaşlayarak, hızlanarak, insanlan etkileyerek, sanki bir re- sim yaparmış gibi yaratıyoruz. MAXIM VENGEROV - Bach'ın konçertolannı çalarken MAXIM VENGEROV - Ben her iki enstrümanı, eskiyi ve ye- ni olanı da calmaya çalışıyorum. Sadece klasiğı veya modern enst- rümanlan çalanm demenin bir an- lamı yok, çünkü Bach harika bir besteci. Onun besteleri her şekil- de gerçekleştirilecek yoruma açık. • 'Müzik rahatlatıcıdır, eğlendirici ve zaman zaman düşündürücüdür. Bach'uı müziğinde dramatik unsurlar da buluyonım. Bunlan bulmak, çalarken hissetmek ve hissettirmek kolay değil. Bu duygular bestecinin memnuniyetinden değil, içinde yaşadığı işkenceden kaynaklanmaktadır. Biz bestecinin kimliğine bürünüyoruz, tıpkı tiyatro <^unlanndaki akterier ^biyiz.' doğru bir birliktelik kurmaya ça- hşıyoruz. Bach bize, müziğini ses- lendirirken çok geniş olanaklar sağlıyor, çok sonsuz bir içeriği var. Kafalanmızın içinde bütü- nüyle duyabileceğimız bir müzi- ği var. Bu, pekahşılagelmiş birbir- liktelik değil. Sanatçılar bir araya geldiklerinde oluşturacaklan uyu- ma dikkat etmeliler bence. - Enstrüman seçiminde terdh- ierinizvarmı? Hangi zamanda ve hangi enstrü- manla çalmırsa çalınsm Bach'm müziği her zaman çağdaştrr. Bu da enstrümanın değil, mü- ziğin önemli olduğunu gösterir. - Bach'm cazuyarlamalan hak- kmda ne düsünüyorsunuz? MENTZ- Bu, kendine has bir ifa- de biçimidir. Saygısızhk etmek istemem. Klasik bir parçayı tek- rar yeni bir forma sokmanın ne kadar zor olduğunu biliyorum, ama biz Bach'ı caz formuna çe- virmeye çahşmadık. Fakat Bach'ın açık bir müziği var, onunla iste- nilen kombinasyon yapılabilir. Açıkçası, ben çoktutucuyum, ama her insanın bü konuda seçim yap- mahakkı var. - Bach çabnanın âzerinizdeld etkisi nasl? MİNTZ - Müzik rahatlatıcıdır, eğlendirici ve zaman zaman dü- şündürücüdür. Ben hayatı da bu şekilde algı- lamayı severim. Bach'ın müziğin- de dramatik unsurlar da buluyo- rum. Bunlan bulmak, çalarken hissetmek ve hissettirmek kolay değil. Bu duygular bestecinin memnuniyetinden değil, içinde yaşadığı işkenceden kaynaklan- maktadır. Bu anlarru müziğin için— den çıkarmak için çok zaman ayır- man gerekir. Biz bestecinin kim- liğine bürünüyoruz; tıpkı tiyatro oyunlanndaki aktörler gibiyiz. Bu da bazen dinleyiciler üzerinde et- ki yaratıyor. Dinleyici hem beste- cinin müziğini dinlemek hem de yeniden yaratılmış bir şeyler bul- mak istiyor. Bazen besteciyi geri plana bile atabiliyorlar. Seyircilerin önünde çalmak ki- mi zaman zevkli, bazen de değil. Bunun ortasını bulmak ise çok zor. YAZIODASI SEIİM ÎLERİ Türkan Şoray Türkan Şoray'a hayranlığım Acı Hayat filmiyle başlıyor. Filmler kadar, o filmleri gördüğüm sinema- lan da hatııiarım. Metin Erksan'ın yönettiği Acı Ha- yatta öyle olmadı. Filmden sonra sadece Beyoğlu'nu hatırlryorum, içim kınlmış, bumumun dtreği sızlryor, utanmasam ağiayacağım. O filmde bir sahne vardır Kendisine sunulan ha- yat garantisini, dizi dizi banknottan geri çeviren ma- nikürcü kız, Türkan Şoray, iş adamının yazıhanesin- den fırtayıp bir asansörde tek başına iner. Metin Erksan elbette bir dünya görüşü öneriyordu; ama o çok genç oyuncu da inanılmaz bir içtenlikle bu dün- ya görüşüne hayat veriyordu... Türkan Şoray daha başlangıçta, ilk adımlarda bü- yük bir oyuncuydu. Deneyimsiz, neredeyse çocuk yaşta, ne var ki alabildiğine sezgili, alabildiğine yan- srtma, içe işleme yetisine sahip bir film yıldızı. Fılm yıldızı diyonjm, çünkü Türkan Şoray yolun en başın- da bir yıldız olarak belirmiştir. Star sinemasına karşı olmayı entetektüelliğin özel- Itği sayanlar, sinema sanatına basbayağı bir ömür ver- miş Türkan Şoray'a uzun süre sadece 'güzel kadın' diye baktılar. Güzelliğin sırlan üzerinde çok az du- ruldu. Beyazperdeden kottuktaki her seyircinin gözleri- ne gözlerini dikmiş bu yıldız, kendi oyunculuk, sa- natçılık başanlannı adeta bir başına hazırtıyordu. Türk şinemasının klasiklerinden diyebileceğimiz, Lütfi Ö. Akad imzalı Vesikalı Yarim'i bugün yine sey- redin, aradan onca yıl geçmesine karşın her şey acı tazeliğini korur. Beyoğlu'na kanşan, aşkı bile yaşa- masına imkân kalmamış konsomatrisi Türkan Şoray bir melodram kişisi olmaktan çıkanyor, aşkın altnıp satıldığı düzenlere karşı bir simge haline gerjriyor- du... Türkan Şoray'ın yeniyetmeJiği, genç kızlığı, çok uzun yıllan hep sinemada geçti. Bir seyircisi bu çok uzun yıllan şöyle özetliyor: "Bizi hep mutiu kıldınız..." Fakat ne kadar acı bir mutluluk. Ana'dan Mine'ye, siyah-beyaz filmden renkli filme, Türkiye'nin duygu tarihini Türkan Şoray'ın oyunundan yakalayabilirsi- niz. Acı Hayat'ın manikürcü kızı, Türkrye'de akıtılan ya da içe atılan gözyaşının sözcüsü oldu. Hem de hiç- bir iddia taşımadan. Türkan Şoray'la tanışıklığımız 1970'lere rastiıyor. Görüntüdeki insanın tıpatp benzeriyle karşılaştığı- mı, oyunuyla gerçeklikteki insanın ruh ikizi oldukla- nnı birdenbire, üstelik epey çarpılıp kalarak ayırt et- miştim. Burası küçük sayılabilecek, alaca ışıklı bir oturma odasıydı. Birkaç dakika sonra Türkan Hanım geldi. Milyonlarca seyircisi olan bir yıldızın böylesine çe- kingen, içine kapanık, böylesine alçakgönüllü oluşu elbette şaşırtıcıydı. Ama bunlardan başka bir şey de söz konusuydu: Söylemek, belki de haykırmak iste- dikleri karşısında susan, hep susan bir insan. Ürpererek ayırt ediyordum: Ziya Osman Saba'nın şiirindeki büyük çoğunluk için yaratılmtştı bu genç kadın: "Gün görmemiş insanlar, I Konuşanlar, bir hû- zünle sesinde, I Susanlar, susanlar..." Onları, susanlan temsıl edıyordu. Yalnızlığı, kim- sesizliği temsil ediyordu. Milyonlarca seyircisinin ta kendisıydi. Milyonlarca seyirci, Türkan Şoray'da ni- ce zamanlar kendi kalp ağnsını seyretti. Bir şeye daha değinmek isterim: Sonra nasıl bir saygı... Seyircisinin gönül sızılannı yüklenmiş bu oyuncu, göğüsledigi sorumluluğun hep bilincinde ol- du. Defalarca başkalan için yaşadı, defalarca baş- kalan için öldü. Her şeyin, duygudan inceliğe, sevinçten hüzne, çok ucuza satın alınabildiğı günümüzde, Türkan Şoray ağırbaşlılığın çok pahalı fryatını ödemeye devam edi- yor. O, bu yüzden Türkan Şoray... Benim de çok de- ğerli bir yakınım... II.AçddıavailyatPosu konserteri başbyor • Kühür Servisi - Most Production tarafından düzenlenen '11. Açıkhava Tiyatrosu Konserleri', bu yıl 21 Temmuz'da Sezen Aksu'nun vereceği konserle başlayacak. Etkinlik kapsamında Türkiye'ye gelecek olan Yunan sanatçı Haris Alexiou, sanatçıya eşük edecek. Sezen Aksu ile başlayacak konserler dizisi, Neşet Ertaş, Candan Erçetüı, Goran Bregoviç, Bülent Ortaçgil gibi sanatçılarla devam edecek. Etkinlik, 18 ve 19 Ağustos tarihlerinde Nilüfer konserleriyle sona erecek. BAFTH Oscar ÖdültePinJn , gölgesinden kırtıduyop • LONDRA (AFP) - Ingiltere'nin en önemli film ödülü olan BAFTA, tarihini Oscar törenlerinden bir ay öncesine alarak etkisini güçlendinneyi amaçhyor. Gelecek yıl 25 Şubat'ta düzenlenecek törenin sunucusu Simon Relph, bu tarih değişikliğini stratejik bir karar olarak nitelendirdi. Bu yeni uygulamayla törenin statüsünü artnrmayı amaçlayan yetkililer, BAFTA'nın Oscarjüri üyelenni bile etkileyebileceğini söylediler. BUGÜN • DARPHANE YAZ ETKtNIİKLERt çerçevesinde Cahit Arf ın (Simurg) biyografisi saat 11.00 ve 13.00'te izlenebilir. Saat 17.00'de ise Derya Özkan'ın 'Klasik Saz Eserleri' başlıkh konseri dinlenebilir. (513 50 82) • BÜYÜKADA KÜLTÜR EVt YAZ — * — ETKİNLtKLERt kapsamında gerçekleşecek olan 'Carmen Operasmdan Aryalar' konseri saat 20.30'da dinlenebüir. (382 86 20) NÂZJM KÜLTÜREVt'nde 'Carios Saanr^r Filmleri Haftası' çerçevesinde saat 19.00'da — yönetmenin 'Cannen' adlı fıhni izlenebiür. (245 04 81) x CAZrKTftftlriKBüGÛH • CEMtL TOPUZLU AÇIK HAVA TtYATROSU'nda saat 21,30'da Lou Reed konseri izlenebiür. (293 31 33) • BABYLON'da saat 23.00'te 'Ühan Erşahin ve Wıx Poetic 2000' konseri gerçekleşecek. (292 73 68) • ROXY'de saat 23.30'da Bağdat Avenne ve Radk) Days'in vereceği konser izlenebilir. (293 31 33)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle