25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 TEMMUZ 2000 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 sağhk Kartal Devlet Hastanesi bûyük bir yangın geçirmişti... Yangından sonra, Sağhk Bakanlığı gereken ilgiyi göstermediği için hastane personeli, kurumun özelleştirilmesi tehlikesine karşı bir bağış kampanyası başlatmıştı... Sonra, hastane yeniden hizmete girdi... Sağhk Bakanlığı bağış kampanyasını sevmiş olmalı ki, -Sağhk ve Sosyal Yardım Vakfı Genel Müdürlûğü" adına bastinlmış makbuzlarla Kartal'da bağış toplamayı sürdürüyor... Bağış dediğiniz gönüllü olur, ama bu vakıf zorta para topluyor... Hem de sağhk hizmetierini tartfeye bağlayarak ve de ücretsiz tedavi görmesi gereken devlet memuriannın da cebine e\ atarak... Örneğin endoskopi tartfesi 25 milyon lira... Devlet memuru olsanız da, para yoksa sağhk hizmeti yok... Kartal Devlet Hastanesi'nde artık "yeşil kart" da geçmiyon fakir fukaradan bile ne tuttururlarsa ahyorlar. Etektronikposü llJBll II • • II nhunyetı Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Demirel'e iki anahtar verilmiş... "Bize vaat edilen anahtarlar olmasın!" alatya'nın Ankara çıkışında Kombassan, Ela- zığ çıkışında Yimpaş... Islamcı sermaye, ken- tin iki ucunda gücünü gösteriyor... Ortada üni- versite; Inönü Üniversitesi'ndeki rektörlük seçiminde de tarikatlar gövde gösterisi yapıyor. Fen Edebiyat Fakültesi'nden Prof. Dr. Eşref Yük- sel'in birinci olduğu rektörlük seçiminden birkaç gün sonra, bazı öğretim üyelerinin türbanlı eşleri, vaıiıkla- nnı dosta düşmana göstermek istercesine kampusta gruplar halinde dolaşıyor; ardından kara çarşafa bü- rünmüş kadınlar ortaya çıktyor. Türbanlı öğrencilerin Anadolu'daki direniş ve hatta Hizbullahçılann eylem merkezlerinden biri olan Inönü Üniversitesi'nde sessizce sevinç naralan atılıyor. Yaş sınınndan yeniden aday olamayan Rektör Prof. Dr. Ömer Şarlak'ın şeriatçılardan ölüm tehditleri al- dığı Inönü Üniversitesi'nde, türban yasağını "devlet zul- mü" olarak niteleyen Eşref Yüksel, rektörlük seçimin- de ipi en önde gögüslüyor. Yüksel, şimdilerde YÖK ta- Meydan rafından adının Çankaya Köşkü'ne sunulmasını, Cum- hurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından da rek- törlüğe atanmasını bekliyor. Altında YÛK Başkanı Kemal Gürüz'ün imzası bu- lunan "gizli" dosyada adının "irticacı öğretim üyeleri" arasında yer almasına karşın Eşref Yüksel, "madem öyle, işte böyle" diyerek rektörlüğe aday oluyor. Tür- kiye Cumhuriyeti'nin temel ilkelerine bağlı öğretim üyelerinin desteklediği Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu, 104 oyla seçimden ikinci sırada çı- karken Eşref Yüksel, irtica dosyasında adı geçen 100'e yakın tarikatçı öğretim üyesinin desteğini alarak 161 oyla büyük bir zafer kazanıyor. Van'daki 100. Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Dursun Odabaşı'nın irticai faaliyetler nede- niyle görevden alınmasını "haksızlık" olarak niteleyen ve bu doğrultudaki beyanlan nedeniyle dönemin rek- tör yardımcısı tarafından hakkında soruşturma açılma- sı istenen Yüksel, rektörlüğe atanınca "mazlumlar"a sahip çıkacağı ve "devlet zulmü"ne karşı göğsünü si- per edeceği günleri dört gözle bekliyor... Kısacası Malatya'da laik cumhuriyetten yana olan- lara gününün gösterileceği günler iple çekiliyor! Fırat Üniversitesi'nden "denenmek üzere" gönde- rildiği Inönü Üniversitesi'nde zirveye oturmaya hazır- lanan Eşref Yüksel'i biz de kutluyoruz... Çünkü, Eşref Yüksel gibi hakkında "irtica dosyası" olan biri rektör- lüğe atanacaksa mutlaka devletin başındakilerin bir bil- diği var demektir. İşte bu nedenle, Malatya'da çağdaş- lık savaşımı veren öğretim üyeleri, Eşref Yüksel'in atanması halinde üniversiteyi terk etmeye hazırtanıyor... Kaldı ki meydan, demokrasiyi araç olarak görenlere devlet eliyle bırakılıyorsa, meydanı boş bırakmaktan başka yapacak bir şey olmasa gerek! SESSÎZSEDASIZ(l) Yüksek Yerfflm Hattı Erdinç UTKU Ya bu deveyi havuduyla götûreceksın, ya bu diyardan gideceksin! Turistler Akdeniz'de buharlaşıyor mu!ı Yetkili ve etkili kişilerin söylediğine bakılırsa bu yıl turizmde yüzler gülüyor... Fakat, Akdeniz'deki turistik tesislere bakılırsa durum biraz ağlamaklı... Sektördeki herkes şikâyetçi... Akdeniz'de batıdan doğuya doğru Kemer, Beldibi, Antalya, Belek, Side, Alanya'da birçok tesis henüz açılmamış... Açık olanlar da ancak yarı yanya dolu. Dolulukoranı yüzde 70'i bulanlar parmakla gösteriliyor. Bir de indirilen fiyatlar var ki, yürekler acısı... Gücü olan turistik tesis sahibi direnmeye çalışıyor, ama gücü olmayan pansiyoncu iki kişilik odayı 6 milyon liraya doldurmaya çalışıyor... Görünen "köy" böyle... Fakat, istatistiklerde görünen tabloiseçokfarklı... Bu yılın haziran ayında Antalya Havalimanı'na yurtdışından gelen turist sayısı 371 bin... Geçen yılın haziran rakamı: 183 bin_ Turizmin altın yılını yaşadığı 1998'in haziranında Antalya'ya havayolu ile gelen turist sayısı 348 bin... 1997 Haziranı'nda 333 bin... 1996 Haziranı'nda 298 bin... Akdeniz'de son dört yılın haziran istatistiklerinde en yüksek rakama bu yıl ulaşılmış... Tesislerin haline ve istatistiklere bakınca ortaya başka bir olasılık çıkıyor: Bu yıl turistler buharlaşıyori Tuvalet Prof. Dr. FATMA ESİN Krizlerle dolu ülke günde- mine son günlerde bir yenisi daha eklendi: Tuvalet krizi. Şe- riat özlemi ile yanıp tutuşan- lann, şeriat ve bölücülük pro- pagandası yapmak için yarat- tıklan yapay bir kriz. Duruşma için mahkemeye getirilmiş birtutuklunun tuva- lete girerken kelepçesinin çı- ' karılmamış olması yaratmış bu krizi. Tutuklunun avukatı bu uygulamayı insancıl bir ge- rekçeyle engelleyebilecekken, bunu şeriat propagandasına dönüştürmeyi yeğliyor. "Mü- vekkilim laik değildir; tuvalet- te su kullanır" diye başlıyor iti- razına. Sonra etrafına basın elemanlannı toplayıp, söylev verir gibi şöyle diyor: "Laikler Müslüman olamaz- lar, çünkü onlar tuvalette kâ- ğıt kullanıriar. Mademki Islam dininde tuvalette su kullanılma- sı caizdir, kâğ/tkûllananlarMüs- lüman olamazlar. Laikler kâğıt kullandıklannı açık açık itiraf ettiklehne göre Müslüman ol- madıklannı da açıkça itirafedi- yortar" Kimileri, "Böyle deli saçma- sı sözleri konu etmeye değer mi? Çocuk bile bunun ne den- li saçma olduğunu anlar" di- yeceklerdir. Evet, sözler ger- çekten deli saçması ve tabii ki, bunlan söyleyen de böyle ol- duğunun bilincinde; ama bu sözlerin etkisi altında kalanlar olacağını, bazı kişilerin kafa- lannın kanşacağını bilmese bu sözleri söyler mi?.. Amaç, ka- faları kanştırmak ve son yıl- larda dozu iyice artmış laiklik karşıtı sözlerie sersemlemiş insanlara şeriat düzenini be- nimsetmek. Aslında o avukat bey de bi- lir ki, tuvalet temizliği de, ge- nel temizlik de, anlayış ve kül- tür işidir; tabii bir de parasal olanağa bağlıdır. Ne dinle iliş- kisi vardır ne de laiklikle. Ye- terli suyu olmayan yoksul köy- terimizde yaşayanlar ne den- li dindar ve ne denli temizliği seven kişiler olsalar da, ne ya- pabilirier ki? Zorlukla elde et- tiği suyu tuvalette kullanıp, el- lerini yıkayacak su bulama- dıktan sonra... Diğertaraftan, birkaç yıl ön- ce ülkemize Arap ülkelerin- den zengin turistler gelir, piya- sa değerinin çok üstünde pa- . ralaıia kiraladıklan evlerde ka- lırlardı. Yalova-lstanbul ara- sında, ellerinde lahmacun pa- ketleri ile vapura binen böyle bir Arap turist grubunu iztemiş- tim. Lahmacunlannı, çevreye soğan kokulan yayarak, çe- nelerinden aşağı yağlar akı- tarak yedikten sonra, yağlı pa- ket kâğıtlannı yerlere atıver- mişler, sonra da içlerinden ba- zı erkekler çıplak ayaklarını altlarına çekerek oturmuşlar ve yağlı elleri iie ayak parmak- larının aralarını kanştırmaya başlamışlardı. Bunlan yapanlar hem zen- gin, hem de şeriat düzeninin uygulandığı ülkenin insanla- nydı. Artık bu insanlann tuva^ lette su mu, yoksa kâğıt mı kullandığını konu etmeye de- ğer mi? Şeriat yanlılan 17 Ağustos depreminin ardından da böy- le akıl, gerçek ve insanlık dışı yorumlar yapmışlar, acılı in- sanlann acılannı katlamışlar- dı. Depremde Gölcük'teki as- keri tesislerin yıkılmış olması ve içlerinde yüksek rütbeli su- baylar da bulunan çok sayıda askerin ölmesi, zafer çığlıkla- n atacak kadar coşturmuştu bu kesimi. 28 Şubat irtica ile mücadele kararlan bu tesister- de planlandığı için Tann'nın burayı böyle vurduğunu söy- leyebilmişlerdi. Tabii 1995 Di- nar, 1992 Erzincan ve daha önceki onlarca depremin 28 Şubat kararianndan önce mey- dana geldiğini unutarak!.. Ay- nı şekilde, başlannı örten ka- dınlanmızla uğraşıldığı için, bu doğal afetin Tann'nın bir ce- zalandırması olduğunu söy- lemişlerdi. Yine Dinar'da, Er- zurum'da, Erzincan'da, Var- to'da ve deprem felaketini ya- şamış pek çok yöremizde ka- dınlanmızın büyük çoğunlu- ğunun, o yörelerin geleneği olarak başlannın örtülü oldu- ğunu hiçe sayarak!.. Aylarca sürdürdükleri bunlara benzer akıl ve insanlık dışı yorumlan sadece söylemek ve gazete- lerde yayımlamakla da yetin- meyip, özel olarak bastınp da- ğıtmışlardı. "Kurt puslu havayı kollar" diye bir atasözümüz vardır. İş- te bu kesim için hava yeterii derecede puslu ne yazık ki! Laik düzeni korumaya ant iç- miş, devletin yönetimini elle- rine almış siyasilerimiz öylesi- ne kısır tartışmalar, iç hesap- laşmalar, aklamalar, karala- malar, iktidar hesaplan ile öy- lesine meşguller ki, meydan boş kalmış; herkes atını dile- diğince koşturuyor. • Kimler mi?.. Soımaya gerek var mı? Kaldınn başınızı, bakın et- rafınıza... HAYVANLAR ISMAİL GÜLGEÇ igulgeciayahoo.com KİM JÜME PUM DUMA BEHÎÇAK behlcak@turk.net HARBt SEMtH POROY semihporoy@yahoo.com KEDl LEVO APTVLtKA TARtHTE BUGÜN MVMTAZARIKAN ~~ 6 Temtmtf VEFAT VE BAŞSAĞLIĞI Çok değerli aile dostumuz Içişleri Bakanı Sayın Sadettin Tantan'm babası değerli büyüğûmûz HACI ŞÜKRÜ TANTAN'ın Vefatuu öğrenmenin derin üzüntüsü içerisindeyiz. Ailesine ve yakınlanna başsağlığı, merhuma Allah'tan rahmet dileıiz. GUFRAN-PÜRLEN KURTBÖKE f9?1 'OE, BÛYÛK CA2 MÜZİSyENI &AHtGL. LOU'S ABMSTÇOA& ÖUHJ- 13t?'D£ "KID Oey" TOPCULUĞUN OA ÇAU$MAYA B*ŞU)M/f, 1322 CA2 &&U8UNA KArtLAıltfTV. 8İK Yl YORK 'A GtOESeK, BuyÜK. CAZ "PLETCMER U£A/O£X£Ofl/"<4 G SONKALAKl Ç.Ef'TLJ OAıeEST&tlAKDA SOLO TKAMPer ÇALAN /WMS7XO*/6 133S'TE tuc K£Z KENDİ TOPUILUSUMJ KUfİCHj: "MOr FlVf"... DoSAçmH(fA4P&Or/££)MÜZ/K YAP- M/W/A/ USmSl OL4N £A*JArC#JtH BO6UK ££- Si DE Ç.O* ÜHLÜrPU. SOM ZAMANLARIN&A BİLE 7KOMPETİNİ lANINMN AYIflMAYAhj'SATCHMO'CÇANTA AĞI2): "$U80eiJWJN BeNİÖLUteEC££*!İSÖyiUY LAR. HAYıK, S£A/ OMU ÖLOÜ/S£C£&ÎM* OÎYO/lOi/.. DÜZ ÇİZGİ UMİT ZtLELİ Thantasie!./ Stuttgart'tayım... Yani, DaimlerChryslerimparatorluğunun başken- tinde... Yani Mercedes'in kalbinde!.. Biz Türkler Mercedes'i pek severiz... öyle ki; si- yasetçilerimrzden mafya babalarına, bürokratlarr- mızdan ağalara, şeyhlere, şıhlara kadar pek çok ün^ lü Türk büyüğünün ilk tercihidir Mercedes!.. El memleketinde en ağır işlere koşulan gurbetçi- nin "sınıfatlama" özleminin simgesidir. Biriktirilen ilk "Doyçe Marklar" genellikle Mercedes'in cebine gi- der!.. Her yıl Almanya'da, Türkiye'de ya da Türklet- rin yaşadığı her yerde on binlerce Mercedes satılır. Kesin rakamlar yok elimde ama rahatlıkla iddia ede-- bilirim; Türkler Mercedes'in en yağlı müşterileri ara- sında ilk sıralarda yer alır... i - Sırf bu nedenle, onlar da bizi pek sever!.. • l • • • ' Daimler Chrysler yani Mercedes bu yıl "Ipek Yo- lu-2000" başlığıyla ve de 22 dilde çok şık bir tafc- vimyaptırdı... Gerçi, Venedik'ten başlayıp Çin'e uzanan yol, bıV zim bildiğimiz gerçek Ipek Yolu değildi ama resim- ler muhteşemdi... Gerçekten, ince ve profesyonel bir çalışmanın ürünü olan bu takvimler dünyanın dört bir tarafına, Mercedes müşterilerine gönderif- di. Takvimde Türkiye'den iki resim vardı, Istanbul'un çarpıcı bir görüntüsü ile Doğu Anadolu'dan Ishak PaşaSarayı... Resim olağanüstü güzellikteçekilmiş- ti. Bir sanatçının vizöründen görüntülendiği açıkça anlaşılıyordu... Altında da aynen şöyle yazıyordu: - Ishak Paşa Sarayı - KürdistanllranfTürkiye/Erme- nıstan sınırında Kervansaray!.. Mercedes, güzelim resmin altına bir çırpıda Kür- distan ismınde bir devtet eklemiş, sarayı da sınırı- na oturtuvermişti!.. Bu "dev/ef'ın üzerine oturduğu topraklar da doğal olarak Doğu Anadolu toprakla- n oluyorduü! Resmin üzerinde de kocaman bir baş- lık vardı: - Phantasie!.. Yani fantezi!.. Olmasını düşlediğiniz erek!.. Tabii, bu fantezi Mercedes'in başını hayli ağrıttı... önce Stuttgart ve Çevresi Atatürkçü Düşünce Derneği ayağa kalktı. Başkan Engin Çoruh, firmaya bir mek- tup yazıp olayı ağır bir dille kınadı. Yetinmedi; bir ba- sın toplantısı düzenleyip konuyu tüm açıklığıyla an- lattı ve Mercedes'in parasal olarak desteklediği Türk Kültür Haftası'ndan çekıldiklerini açıkladı. Ardından Başkonsolos Duray Polat devreye gir- di ve firmadan bilgi istedi. Tepkiler ardı ardına yük- selmeye başlayınca üst düzey şirket yetkilileri açık- lama yapıp özür dilediler ve "hatanın düzeltıleceği" sözünü verdiler. Ve yalnızca Türkiye'ye gönderilen takv/mlerdeki "Kürdistan" sözcüğünü sildiler!.. Di- ğer, 22 dildeki takvimde aynen muhafaza ettiler!.. Avrupa baskılarında kıyametleri koparan gazete- lerimiz ise Türkiye baskılarında bu skandal ile ilgili tek kelime etmediler!.. Ben olayı öğrendiğimde hiç şaşırmadım!.. Daha 1997 yılında Avrupa'nın en büyük otomobil kulübü ADAC'ın dağıttığı dünya atlasında Güneydoğu Ana- dolu "Kürdıstan", Doğu Anadolu "Ermenistan", Ka- radeniz Bölgesi ıse "Pontus" olarak gösterilmemiş miydi?!!! Batı'nın Türkiye ile ilgili "pAıanfasreTeri hiç de ye- ni değil... Yıllardır Türkiye üzerine emellerini ger- çekleştırebılmek için gecelerini günduzlerine kata- rak çalışıyorlar!.. Büyük, çok büyük masraflara gi- riyorlar!.. Eee, kolay değil tabii; Kürtçüsü, dincisi, işbirlik- çisi, ağır masraf!.. Asıl üzerinde durulması, hiç unu- tulmaması gereken ise şu: - Hiç vazgeçmeyecekler!.. - Hiç vazgeçmeyeceğiz!.. SIVASIASLA UNUTMAYACAĞIZ!.. Sıvas katliamının 7. yılını gerıde bıraktık. O utanç gününde yaşamını yitiren şair Metin Altok'un kızı Zeynep bir mektup göndermiş. Haklı olarak, "Her zamankinden fazla yüreğim daralıyor, canım acıyor. Sıvas'ı gündemden silmek istiyorlar" diyor. Sevgili Zeynep, karanlığın uşaklan doğal olarak deneyecek- ler. Saldıracaklar. Ama bu ülkenin aydınlık insanla- n, yurtseverleri Sıvas'ı asla unutmayacak, unuttur- mayacaklar. O yiğit, o güzel insanlan, babanın o güzelim dizeleriyle analım: - Amansız biryurt yangınından I Bu düştü bizim de payımıza I İki hasret yumağıyız şimdi I Sen ora- dasın ben buradal.. KEMAL SUNAL'A: Çocukluğumun, ilkgençliğimin, yetişkin yaşlarımın "delikanlı Donkişot'u" senin gö- rüntün karşısındaağlayacağımı hiç düşunmemiştim... Seni çok ama çok özleyeceğım. Sevgilerimle... Işık içindeyat... Eposta: uzileli(« ixir.com Faks ve mesaj: (0212) 287 42 41 B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1/Etılezzetlıbır bahk.2/OnaTo- roslar'ın en yük- 2 sek kütlesı... Tantal elementı- 3 nin simgesı. 3/ 4 Güney Amen- ka'dayaşayanbır yûkhayvanı..."- g - Bugay": Bi- zimkiler dizısı- ' nin senaryo ya- g zan. 4/ Kadastro haritalanndapar- ° sellertopluluğu.. Teker- leklı kara taşıtı. 5/ Ana- dolu halklannın en eski ' ana tannçası... Yüz met- 2 re kare tutannda yüzey 3 ölçüsü birinu.. Meyve 4 kurusu. 6/ lyılık, şans... Boru sesi. II Akdeniz yö- resine özgü bitkı toplulu- ğu... Bir organımız. 8/ Cennette bulunduğuna 8 üianılanveköküyukan- 9 da, dallan aşağıda olan ağaç... Yunan abecesınde bir harf. 9/ Osmanlı Devletı'nde haberci olarak kullanılan görevlilere verilen ad. YUKARTOAN AŞAĞIYA: 1/ Meşe ağacının meyvesi. 2/ Adana'nınbir ilçesi... Uzak- lık anlatmakta kullanılan söz. 3/ Yassı ve dar biçimli me- tal parça... Aldınş etme, önem verme. 4/ Her yani suyla çevnh kara parçası.. "— Sevdası": Recaizade Mahmut Ekrem'ınromanı. 5/Eskı dılde su... Utanç duyma. Yağ- mur suyunun bınktığı çukur yer. 6/ "— Mumcu": Gaze- teci ve yazanmız... Titan elementinın simgesı. II Mada- gaskar'dayaşayanbırmaymuncınsı... Yabancı.8/Üzenn- de pıstonlar bulunan nefeslı bir çalgı... lspanya'da Bask bölgesinin bağımsızlığı için savaşım veren gızli örgüt. 9/ Çakala benzer bir yaban hayvanı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle