Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
S TEMMUZ 2000 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
l L J 1 \ kultur@cumhuriyet.com.tr 15
UYCARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCl
Kentin
içinden
geçen Kars
Çayı'nın
sulan
Arpaçay'ave
Aras'a
kavuşarak
Hazar'a
ulaşmadan
önce
Kura'yia
birleşir.
(Fotoğraf:
ERZADE
ERTEM)
Bakû, Tiflis ve Kars... Birbirlerini görebilselerdi, kardeş gibi kucaklaşırlardı...
Kars'ın 'Kafkasya vizyonu'...
T
anh boyunca Kars'a ve
komşu yerleşmelenne ya-
şam ve bereket sunan Ku-
ra ıle Aras, aynı zamanda
Güney Kafkasya'nın da
yine tanh boyunca "uygarhk damarla-
nm" oluşturmuşlardır Kars ılının bütû-
nöyle (Ardahan ve Iğdır'la bırlikte) "Ha-
zar Denia HavzasT denılen akarsularböl-
gesınde kalmasının da nedenı olan bu ıkı
"kültûr kaynağT ırmaktan Kura, ünlü
AflahuekberDağlan nın kuzey yamaç-
lanndan ve Göle-Merdinik Düzü çevre-
sındekı dağlardan doğar, Ardahan Ova-
s'na bereket saçar, Yalmzçam Dağla-
n'ndan gelen derelen de aldıktan son-
ra coşarak Gûrcistan'a gırer ve Tiflis
kentıne güzellık, kımlık vererek oradan
Azerbaycan'a ulaşır, Hazar'a dogru ıse
Sabirabad'da kendısıne yaklasan Aras'la
bırleşerek ortak bır delta yapıp Bakû'nün
güneyınden el ele Hazar Denızı'ne ka-
vuşuriar
Antık çağlardakı adı "Kyros" olan,
Gûrcıstan ve Azerbaycan kültüründe
"Kurfr
ya da "Kür" olarak da anılan
Kura, bütün bu yolculuğunda 1150 km
boyunca geçtığı her yere Güney Kaf-
kasya'nın "ortakduygu veezgflerini" de
taşır. Örneğın, Azen "Mugam" muzı-
ğınde "BayaH Kur" tasnıfı, Kars-Tıf-
lıs ve Bakû üçgenındekı yureklerde sı-
nır tanımadan dolaşır durur..
Tıpkı "Aras" üzenne yakılan ve söy-
lenen
K
mahnı"larda olduğu gıbı...
Aras Nefari ıse yıne Anadolu ve Ha-
zararasındakı 1059 km'lık yolculuğun-
da Bingöl DağbuVnın karla kaplı kuzey-
batı yamaçlanndakj bol sulu kaynakla-
nn bırleşmesıyle başlar Palandöken
Dağlan'nı denn bır boğazla yanp aş-
tıktan sonra Pasinler Ovası'nı sular ve
Tuzhıca'nın kuzeymde, Kars'ın dığer
bır tanhsel kültür odağı olan Ani ken-
tmden güneye doğru akan Arpaçay'la bır-
leşerek Iğdır Ovası'na ulaşır
Ülkemız sınırlan dışına çıkuktan son-
ra tran ıle Ermenıstan ve Azerbaycan sı-
runnı da behrleyerek akan ve Hazar'a ka-
vuşabılmek ıçın Kura ıle kucaklaşınca-
ya kadar da yıne her uğradığı yere kül-
tür ve bereket kazandıran Aras'ın antık
çağdakı adı ıse "Arakses"tır Eskı Arap
kaynaklannda da "el Rass" olarak anı-
lır ve Güney Kafkasya tanhının her ça-
ğında Anadolu ıle Hazar arasındakı "ny-
gar&ketküeşiınierme" de beşıklık eder
îste, Kura ıle Aras'ın yarattığı bu "knl-
tfir havzasT ıcınde Kars kentının de
hern varoluş nedenını hem de doğal kım-
lik değennı oluşturan Kars Çayı'nın,
önce Arpacay'akavuşupardından Aras'la
kucaklaşarak Hazar Denızı'ne kadar se-
sını gonderdığını duşünursenız, benzer
şekılde Kura'nın da yıne Kars'ın ve Gö-
le'nın duygulannı siılanna katarak ön-
ce Tîflıs'e, oradan da yıne Azerbaycan'a
ve Bakû'nün ezgılenne taşıdığını du-
yumsarsanız, bu "aynı anadan" doğma
ıkı kardeş ırmağın ortak coğrafyasında
üç önemlı köşebaşına yerleşmış Bakû-
Tîflisve Kars arasındakı "bentkûltürn"
ve "mimari kûnük" yakınhğırun "gize-
mini" de çözmüş olursunuz
Çünkü, Bakû'nün çoğu yennde ken-
dınızı Kars'ta ya da Tıflıs'te sanabılır,
Kars'ın bırçok yapısına bakarken Tıflıs'ı
ve Bakû'yü anımsayabılır ya da Tıf-
lıs'tekı çoğu semtlerde dolaşırken de
sankı Bakû veya Kars "küçe"lerınde
(sokak) ımışsınız gıbı bır hısse kapıla-
bilırsıruz.
Azerbaycan' ın başkentı Bakû,ışte bu
büyük ve tanhsel kultur dostluğunu Ha-
zar Denızı'yle kucaklaştınyor
Gürcıstan'ın başkentı Tiflis de aynı
dostluğun Kafkas Dağbuı'na doğru ve
vciıalta Batuın'u da btj sevdflya ortek
ederek Karadeniz'e ulaşmasını sağh-
yor
Türiayemızın sırurkentı Kars ıse Ana-
dolu kültürlenyle Kafkas kültürlennın
ortak güzellıklennı ve zengınlıklennı
Kura ve Aras'ın sulanna bırakıp Gûr-
cistan'a, Ermenistan'a ve Azerbaycan'a
armağan ediyor..
Bunedenle, "Kars Kent Kurultayrnın
hedefı olarak belırlenen "Kafkas İstik-
rar Pakü"nın tarıhten gelen en guçlü
"gövencesini" de bu kültür coğrafyasın-
dakı "ortak ırygarhk birikimlerini" ta-
KarsKentKurultayınınkararları 'SonuçBlldirgesl'olarakilanedlldi
'Doğu'daki Avrupa'nın toplumsal sözleşmesi
"Kafkas Istikrar Pakûna Doğru" sloganıyla toplanan Kars
Kent Kurultayı'nın düzenlendığı günlerde, Azerbaycan ıle
Ermenistan'ın bundan boyle Avrupa Konscyi'ne (AK) de
"birtikte" üye olrnalan karan dünyaya duyuruldu.
Böylece, öncekı yıl AK'ye üye olan Gnrcistan'la bırlıkte
Kars'ın "Kafkasya Kültür HavzasTndakı tüm komşulan, ar-
tık "Avrupa Konseyi Hukuku" ıçınde banşa ve dostluğa yel-
ken açabılecek
Nıtekım bu hukukun onemlı bır belgesı de Türkiye'nın de
katkısı ve "onayı" bulunduğu, "Yerel Topluluklar ve Yöne-
timler Arasında Sınır Otesi lşbiriiği Avnıpa Çerçeve Södeş-
mesT.
Taühaz bir tutum
Kars Beledıyesının. Ermenistan'a bağlı "Gümrü" kentıy-
le "kardeş şehir" olmasının ıse yukandakı Avrupa Sözteşme-
si'nde belırtılen ılkeleTden çok daha "derin" bır anlarru var
Çünkü, özellıkle 1920'lerden sonra Kars'ın "çağdaşveuy-
gar kent küKürünü" guçlendıren Kafkasyalı göçmenler ara-
sında "Gümrûlü Azerilerin" yen bır başka.
Ikı ülke ve "ild kent" arasındakı sırun oluşturan Arpaçay'a
sadece 5 km, Kars'a ıse 40 km mesafedekı Gümrü'den gelen
Azen aıleler, yıne Kars'ın "Camhuriyet'e kanat geren" ay-
dın kımlığının de yıllarca önde gelen yaratıcılan olmuşlardı.
Işte bu nedenle şımdıkı Gümrü halkını temsıl eden dört Er-
meru yerel yönetıcının Kars Kent Kurultayf nı ızlemelenne
"engel olunması" ve dahası, "resmi davedi olmadıklan" ge-
rekçesıyle Kars'tan uzaklaştınhp "sınır dışı" edılmelen de bu
tavn gösteren "yetkili" kışılenn sadece AK üyelen arasında-
kı "komşu yerel yönetimlerin işbirliği" anlaşmasından değıl,
Kars'ın "Cumhuriyetdevrimlerine" olanbağhlığmdakı "Güm-
rü kflltüründen" de habersız olduklannı göstenyordu.
Kars Kent Kurultayı'nın "sonuç büdirgesinden" bazı bö-
lûmler ıse özetle şöyle-
• Kars'ın kalkınma ve gelışme stratejısı, öncelıkle Arda-
han-Iğdn* ıllerını de kapsayan ve "kanhmcı bir bötgesel pian-
lama" surecı>le beltrlenmelı. "tarinsei, kültürel ve doğal mi-
ras ik yerel kimliklerin korunması" ıse kalkınmanuı "önce-
likü koşuhı" sayılmalıdır.
• Kars'ın Anadolu ıle Kafkas ülkelen arasındakı "köprü"
konumu da "Bakû-TifBs demıryoluyla gûçlendınlmelı, ayn-
ca Hopa-Artvin-Kars karayolu standardı yükseltılerek "Ka-
radeniz bağlantısı" kolaylaştınlmahdır.
• Kafkas İıuversiteside aynı zamanda bır " KafkasyaÜni-
versitesi'' mısyonunu ustlenmelı, Kars'ın "Dereiçi" mevkıınde-
kı tanhı bınalarda "Kafkas Kfittürteri Enstitüsü" kurulmalıdır
• Sankanuş'ta 1914 kışında yıtınlen "AUahüekber Dağı Şe-
hıöeri" ıçın yapılmış anıtın. aynı bölgelenn "tarihi SİT" ılan
edılerek bır "Tarih ve Banş Parla" düzerüemesıne dönüştu-
rülmesı, bu tanhsel sürece aıt bır "Banş Müzesi"nın de San-
kanuş'ta kurulması, aynca Sankamış ormanlannın da "MD-
M Park" ılan edılerek korunması sağlanmalıdır
• Bu tür "kültürel işbirliğT projelenne ıse ılk örnek ola-
rak tanhı Ani kentının koruma, bakım ve tanıtımını öneren
kurultay katılımcılan, Türkiye'nın ev sahıplığuıde ve UNES-
CO gözetımınde bır ortak çalışmaya Ermenıstan'la bırlıkte
Azerbaycan ve Gürcıstan'ın da katılmalanmn tanhsel bır bu-
luşma olacağını belırtırler...
şıyan aynı kentlenn "kardeş kiınlik de-
ğerleri" oluşturuyor.
Yukandakı tema ıle başlayan ve ılk gun
oturumuna 9 Cumhurbaşkanı Süley-
man Demirel, İçışlen Bakanı Sadettin
Tantan ıle Devlet Bakanı Rüştü Kazun
Yücelen'ın de katıldıklan Kars Kent
Kurultayı, ulusal basmımızda ne yazık
kı sadece Demırerm açış konuşmasın-
dakı "Türkiye-Ennenistan" ılışkıleny-
le ılgılı sözlen ve aym kurultaya katıl-
mak ıçın gelen "Ermeni beyetini"nın ta-
lıhsız bır şekılde "sınır dışı edümeteri"
olayıylayeraldı...
Oysa basınımız, en azbu "konuşma"
ve bu "olay" kadar 28-30/Hazıran/20O0
günlenndekı "ulusal veevTensddeğer ta-
şıyan" çok önemlı tarüşma ve değerlen-
dırmelere de yer verseydı, kamuoyu hem
ülkemıze hem de Kafkasya'ya "örnek"
ve "öncü" olan yüksek bır duygarlılığın,
bır kentin ve bır bölgenın geleceğıne
dönük ne denlı "tanhsel kanuiar" ala-
bıldığım de öğrenmış olacaktı..
Kars Bekdiyesinın çağnsı ve ev sa-
hıplığıyle bır araya gelen çok sayıda bı-
üm ve kültür ınsanı, mımarlar, plancı-
lar, hukukçular, tanhçıler, ışadamlan,
aydınlar, bürokratlar ve "uzman" sıya-
setçıler, Kafkas Üniversitesi OdHoryu-
mu'ndakı tüm koltuklan dolduran yüz-
lerce ızleyıcı ve kanlımcıyla bırlıkte üç
gun boyunca tüm bılgı ve bınkımlennı,
"Kan'mkülrürkimfiğinikonıyacakkal-
kuıması" ve "Kafkasya'daki kardeş kül-
türlerin kaucı banşa da öncülük etme-
lerT hedefıne armağan ettıler
"Kars halkı" da sadece odıtoryumda
değıl, yıne uç gun boyunca tüm oturum-
lan "kesintisiz nakkn yaynda" kentin
evlenne, ofıslenne, dükkânlanna, kah-
velenne aktaran yerel televızyon kana-
lı sayesmde bu tanhsel buluşmanm coş-
kulu tartışmalannı ızlemış oldular.
Son gun yapılan genel değerlendır-
me toplantısının ardından ıse "qybirn-
ğiyle" kabul edılen "kurultay biknrge-
si"ndekı şu vurgulama, açılış konuşma-
sında, "ÇağdaşKars'muzmgeteceğiKaf
Dağı'nm ardında değildir; kuruttay ile
şehrimiz, avdınlık geleceğine sahip çık-
ma iradesini gostermektedir" dıyen Be-
ledıye Başkanı NaifAHbeyoğlu'nun öz-
lemıne yanıt veren bır "toplumsal söz-
leşme>i"deılanedıyordu "Bubfldirge-
de imzası olan tüm katıhmcılar, kurul-
tay karariannın yaşama geçmesinin ya-
nı sıra, aynı karaıiar için belirlenen ilke
ve hedeflere aykuı potitika ve tutumla-
ra karşı da ortak tavır içinde olacaklar-
ıhr_"
'Bizansh Karga Çocuk'
enginlere kanataçtı
ESRANtLGÜNMtRZE
Oykülennı Almanca yayımlamayı öneren ya-
yımcısı, "Siz Tûrki>'e'nin Joseph Conrad'ısı-
nız" dedığınde, her zamankı alçakgönüllüğü
ıçınde çok şaşırmıştı Oysa denızı, demzcıle-
nn yalnızlığını, doğayla bıtmek tükenmek bıl-
meyen savaşlannı en ıyı anlatan usta öykü ya-
zarlanmızdan bınsıydı Zeyyat Seomoğlu.
Armatör bır aıleden gelıyordu. Dunyanın
dört bir yanına dümen kıran gemilerde seya-
hat etmış, kendı deyışıyle 'gemi adamiarmı'
yakından tanıma olanağını bulmuşru. O ın-
sanlann ıçten, sade yaşamlan etkılemıştı onu
Bır de denızın ve gokyuzunun ınsana suursız
" ^^gürlük duygusu veren mavîliği, sessizliği
Önce Alman Lısesı'nı, sonra hukuk fakül-
tesını bıtırmıştı, ama çevıriler yapmayı, yaz-
mayı yeğledı. Oykülenyle yem ufuklar keş-
fetmeyı, yalın dılıyle ınsan ruhunun derinlık-
lenni yansıtmay; başarmıştı. Yaşam bıçımi de
öykülermdekı dılı gıbı yalındı Belkı de bu
nedenle en çok Heybehada'yı severdı Eskıdak-
tilosunun tıkırtılan kesıldığınde bır yüzü de-
nıze, öbür yüzü ormana bakan evınm onünde
sol köşedekı bahçe koltuğunda oturur, kapı-
nm önünden akıp gıden yaşamı gözlemlerdı
"Bffijor musuutu.h*i sıkrfmıjonun. Böyfe, hiç
lapırdamadan, şu bir tek ağaca bakarak saat-
lerce orurabilirim. Siz yalnız ağacı görüyorsu-
nuz, banse aynnOlan- Govdesini, kabuğunu,
kabuğununhaı^rim^dallannmknTurılarnu,
yapraklannın günese nzanışmL-"
Yalnız yaşardı, hıç sıkılmaksızın saatlerce
aynntılan gözlemlerdı, ama hıç de karamsar
değıldı Zeyyat Selunoğlu. Çoğunuzun göz-
den kaçırdığı aynntılan yakalar, oylesuıe sür-
realıst ımgeler dızısı yaranrdı kı, çoğu zaman
gözlenmizden yaşlar gelene değın kahkaha-
lara boğulurduk...
Leylekler göç ettikten çok sonra, ancak 'ar-
ük fişümeye başladığmda' omuzuna çantasını
asar, eskı daktılosunu kucaklar, yazlıkçılann
çoktan terk ettigi ada iskelesınden Istanbul'a
kalkan tenha vapura, adadan aynlmanın hüz-
nüyle binerdı... Çok sevdiğı Heybelıada'ya en
son o veda ederdı... Bır sonrakı yaza kadar.
Geçen pazarZeyyat Sehmoğhı'nu, o çok sev-
diğı Heybehada'da bıraktık.. Sonsuza kadar.
Bu sonbaharda artık üşümeyecek Yazı bıtınp,
telaş.lı adımlarla bızler ada vapuruna koşarken
o 'Bizansa Karga Çocuk'un kanatlanndan ba-
kacak ardımızdan ve kımbılır hangi sıcak de-
nızlere kanat açacak.
Gelecek yaza kadar...
Neşeyle...
Defter^in bu sayı
teıııası
4
haysiyet'
KültürServisi -Üç ayda bıryayımlananedebiyatve felsefe
dergısı 'Defter'ın bu sayıdakı teması, Türkçeye bugünkü
anlamıyla geç bir tarihte (19. yy sonlan, 20. yy başlan)
girmiş bir kavram olan 'haysiyet'.Ceınal BaH Akal haysiyet
kavramım, bır haklar ve özgürlükler kuramı çerçevesinde,
ılk cumhunyetçı düşünürlerden bın olan Spinoza'dan
etkılenerek ıncelerken, NurdanGûrbflek 'Acılann Çocuğu'
adh yazısında Türkiye'nin popüler kültüründekı eski bır
figürün (Kemalettin Tuğca'nun 'talüısız çocuğu') haysiyet
ve düşkünlük gibi görünüşte karşıt iki nitelıği nasıl olup da
kendinde bırleştırdiğini sorguluyor. Ernst Bloch ıse,
Marksızmın doğal hukuk kuramlanna uzak durmasuıın
(Bloch'a göre kısmenhakh) nedenlenni tartıştığı yazısında,
toplumsal ütopyalar ıle
doğal hukuk arasındakı
farklan tanımlıyor.
Orfaan Koçak'ın yazısı,
haysiyet ka\Tamının ıçerik-
leruıın bır betımlemesını
yapmayı denıyor ve böyle
bırkavramın ıçını doldurma
çabasımn bırnoktada, tam
da haysiyet kavramının
zorunlu soyutluğuyla
çehşeceğıni ve haysıyetın
ıhlaiı anlamına geleceğını
söylüyor. Haysıyeti bir
kabuk, bir zırh olarak
kabullenmiş bazı tanhsel
ve edebı figürlen
çözümleyen BiüeotSomay.
savaşçının şeref kodlannı
incelıyor. Kerbela olayını Islami kültûrün tek 'trajedısi' ..
olarak ele alan Osman Aykaç. haysıyetın ancak kendi
karşıtlanru ıçererek özgün anlamını koruyabıleceğimbehrtıyor.
Zeynep Sayın. ılk bölümü geçen sayıda yayımlanan
makalesının bu kısmında,'Yusuf ıle Züleyha' öyküsünden
hareketle, haysıyet-zület karşıthğının, Islami kültürde ıffet-
zillet karşıtlığı biçiminde ortaya çıkabildiğini saptarken,
YddmmTürkerbu sayıda ışlenen yada işlenmeyen motiflerin
hemen hepsıni bıran içın seslendirip sonra sahneden çeküen
birnesırşürie dergıye katıhyor Dığer şurier ıse HâseymPteker,
tzzet Yasar, Gübeh" inaL Cahit Koytak, Tahir Abao, SaHiı
Ecer. Şfikrü Erbaş. Hilmi Haşal, Yücel Kayıran, Binali
Duman, Mehmet Can Dogan ve Hüseyin Kıran a ait.
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
YÖK Tartışmasında
Unutulanlar (I)
Her kurumu oiduğu gibi, YÖK'ü tartışırken
de bir sorunun yanıtını en başta vermekten
kaçınmamalıyız. YÖK'ü geleceğe yönelık ola-
rak mı, başka deyişle, Türkiye'de ünıversıte
kurumunun gelecekte 'üniversite' kavramına
daha biryakışırölması için mi tartışıyoruz, yok-
sa yirmı yıldan bu yana bu konuyu tartışmak,
artık bır alışkanlığa dönüştüğü için mi?
Eğer YÖK'ü üniversite kavramı adına tartı-
şıyorsak, o zaman böyle bir tartışmanın nes-
nel-bilimsel otabilmesi, konuyu yalnızca YÖK'ten
sonrası ile sınıriı tutmamamız, fakat önce'yi
de önyargısız bır gözlemın süzgecınden geçır-
memiz koşuluna bağlıdır.
Daha önce çeşitli yazılarımda bu konuda
yapmış olduğum saptamalann bir özetini bu-
rada vemneyi gerekli buluyorum.
Birinci saptama: Türkiye'de özgürlükler açı-
sından üniversitelerin 'alt/n dönemi' diye ad-
landınlan 1960-1980 arasındaki dönem, üni-
versitelerin çoğunluğu tarafından 'olması ge-
rektığı' gıbı değil, fakat gormemış bır mirasye-
dı savurganlığıyla değerlendınlmıştir.
Ikinci saptama: Yine anılan YÖK-öncesi dö-
nemde üniversiteler, 'üniversite' kavramının
gereklerini tam olarak karşılayan bir 'üniversi-
te kimliği' geliştirmekte yetersız kalmışlardır.
Üçüncü saptama: Bu yetersizlikten ötürüdür
ki gerek 12 Eylül darbecılen, gerekse onlann
ne yazık ki üniversite kökenli kimi maşaları,
Türkiye'de üniversite kurumunave kavramına
en acımasız darbeleri çekinmeden ındirebil-
mişlerdir.
Yanlış anlaşılmasın dıye ekleyelım: Bütün bu
saptamalardan, YÖK'ü butunüyle onayladığı-
mız, o kurumda yenlmeye değer hıçbır yan
bulamadığımız gibi bir sonuç çıkanlmamalıdır.
Benim tsrarla belirtmeye calıştıgım -ve daha ön-
ceki bazı yazılarımda da açıkça dile getirmiş
olduğum- nokta, YÖK'ü eleştirmek ıle, üniver-
siteyi yakın geçmışte kendine karşı ışlemış ol-
duğu suçlardan aklamaya çalışmanın farklı
şeyler olduğudur. Bu suçlar için de sorumlu-
luğu YÖK'ün sırtına yüklemeye kalkışmak, YÖK
aracılığı ile bu bağlamda düzmece bir aklama-
nın peşine duşmek, geleceğe yönelık hıçbır
olumlu adımın çıkış noktası olamaz. Ama ne
yazık ki YÖK'ü eleştirme bağlamında genellik-
le yapılan budur, ve bu nedenden ötürü de
YÖK'ün bugün için belki de en sakıncalı yanı,
kendısinden çok önceden beri Türkiye'de üni-
versite anlayışının kendine karşı işlediği suç-
lann da sırtına yüklendıği bır tür günah keçısi-
ne dönuşturulmuş olmasıdır.
Bu başanlı (!) dönüştürme eylemi aracılığıy-
la yansıtlan nesimde üniversite, YÖK-öncesı dö-
nemde attın çağını yaşamış, bilimsel üretimde
doruklara vaımış, bilimsel yayınlarda patlama-
lar gerçekleştırmış, oğrencılenne hep duşün-
sel tarbşmazemınleri hazırlamış, ama bütun bun-
lann ardından 12 Eylül ve YÖK nedeniyle her
şeyini yitirmiş bir kurum niteliğiyle belirgınleş-
mektedir.
Bu, çarpıtılmış ve gerçekieri yansıtmayan bir
resımdir.
Bu resmin doğru olduğu savında direnildiği,
başka deyişle Türkiye'de üniversite kurumu,
kendi özeteştirisini gerçekleştırebılecek olçu-
de kurumlaşamadığı surece, YOK'te yapılacak
düzeltmeler ya da YÖK'ün busbütun ortadan
kaldınlması, YÖK-öncesi hastalıklann YÖK-
sonrası'na da bulaştınlmasından başkaca bir
sonuç veremez.
1961 Anayasası ile bırlikte Türkiye'de üniver-
site kurumu, başkaca kurumlarla bırlikte, ken-
di amaçlannı gerçekleştirme bağlamında bir al-
tın çağı yaşayabilmek için neredeyse bütün
koşullann bulunduğu bir iklime girmişti. Gel-
gelelim anılan dönemde, başka bazı kurumlar-
la bırlikte, üniversite kurumu da elde edilen
özgüriüklerin sart vaıiığını, bu özgüriüklerin kul-
lanımı için yeterlı saydı; buna karşılık söz ko-
nusu özgürlükler için once kendini eğitmenin
ve o özgurlüklenn doğru kullanılabılmesı açı-
sından neler yapılması gerektiği üzennde tıtız-
likle düşünmenın öneminı algılayabilmekten
uzak kaldı. Böylece, eğıtımsız kullanılan ozgur-
lüklerin yalnızca günün bırinde kendi kendile-
nni yok etme amaana hizmet edebilecekteri ger-
çeği de bir kez daha onaylanmış oldu.
1960-1980 döneminde ulkemızde üniversi-
telerin özgurluklennı ne yolda kullandıklannı
gelecek yazımda ele alacağım.
e-posta: ahmetcemaKasuperonline.com
Acem20@hotmail.com
BUGUN
• DARPHANE YAZ ETKİNLİKLERİ
çerçe\esmde bugün saat 11 00 ve 13.00'te
Kerime Senyücel'ın 'Halfetı ve Suya Dönüşen
Topraklar 2' adh belgeseli ızlenebilir. Saat
17.00'de ıse Gökalp Baykal Band'ın blues _ _
konseri dınlenebilır. (233 21 61)
• İFSAK'ta saat 19.30'da tsmail
Gûzebnansur'un 'Antakya Belgeseli' başlıkh
saydam gösterisi ızlenebilir. (292 42 01)
CAZ FESTİVALİNDE BUCÜN
• CEMtL TOPUZLU AÇIKHAVA
TÎYArROSU'nda saat 21 .OO'de Miııgus
Amungus ve MingusBig Band'ın konsen
ızJenebılir. (293 31 33)
• RO\Y de saat 23J<Fda Christian McBride
Band konsen gerçekleşecek. (293 31 33)
• BABYLON'da saat 23.00'te AşkmArsunan
Ethno-Karma Project konsen dınlenebilır.
(292 73 68)