Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 29 TEMMUZ 2000 CUMARTESJ
8 HABERLERIN DEVAMI
GUNCELcÜIVEYT AKCAYÜREK
• Baştarafı 1. Sayfada
yor, haber oluşturuyor.
Neden Güniz Sokak? Güniz Sokak artık tarihe
kanşıyor. 1 Ağustos'tan itibaren Demirel, Kuleli So-
kak'ta kayınçosunun aldığı üç katlı bir binada ça-
lışacak. Masraflarını -kim bilir kaç milyar- kayınço-
nun karşıladığı "Kuleli Köşk"ünde -bizzat bilgi ve-
ren Demirel'in söylediğine göre- kabul ve bekle-
me salonlan, tabii eski Cumhurbaşkanı'na yaraşır
lükste çalışma odalan bulunuyor.
Bir tarihte Nazmiye Hanım'ın haftalık bir dergi-
de çıkan röportajında söylediği gibi; Demirel aile-
sin/n bireyteri arasında ayn gayn yok.
Aile içinde yaşayan töre "benim malım senin
malın" olmalı ki; Dernirel gibi başkasındaki olanak-
lara yaşamında asla yer vermediği savında olan bir
insan; "görkemli çalışma ofisinin tüm masraflan-
nı kayınço Ali Şener'/n karşılamasına" ses çıkar-
mıyor.
Gelecege dair Demirelistlerin yazdıklanyla eski
cumhurbaşkanının söyledikleri arasında en azın-
dan ton farkı var.
Demirel'in dünkü söylemlerinde vatana-millete
hizmet; "birtakım meselelerde düşüncelerini meş-
ru zeminlerde meşrv yollardan ortaya koyma" ça-
bası diye -üstelik altı çizilerek- özetleniyor.
5+5'i günlerce savunarak, hatta kalemlerini,
TVterdeki özel programlannı kullanarak Demirel'in
Çankaya'da bir beş yıl daha kalmasını sağlamaya
çalışan Demirelistler ise bir başka âlem.
Görkemli Kuleli Köşk'ünü basına anlatırken söy-
ledikleriyle Demirelist bir yazann -aynı gün- ya-
yımladığı sözleri arasında belirgin birfark göze çar-
pıyor. Demirel, muhalefet yıllarındakı söylemlerinin
hemen hemen aynısı kimi irdelemeler yapıyor.
"Bugün çiftçi kesimi, köylü, iyi durvmda değil.
Esnaf bazı günler siftahsız dükkân kapatıyor" di-
yor.
Bu betimleme, muhalefetteki Demirel'in mevcut
iktidan yerden yere vuran demeçlerinin "tıpkısının
aynısı".
Bir yerde deneyimleriyle üİKeye yararlı olmayı
yeğleyen, bir başka yerde bunalımlardan çıkma
olanağını kendinde bulan iki ayn söyleme neden
başvuruyor?
Değişen bir şey yok. Geçmişte aynı yollardan ge-
çen bir siyaset anlayışını bugün yineliyor.
Her olasılığı söylemek. Zamanı geldiğinde işine
geleni kullanmak!
Bugünü harcama
Yöntem hiç değişmiyor. O kadar ki, "çare" ara-
yanlara yanıtı 35 yıllık siyasal geçmişinin değişmez
öğelerini içeriyor.
Diyorki: "Evet... Çare... Kim çare bulacak? Ça-
resi var mı, yok mu? Akşamdan sabaha çare or-
taya konulabilir mi?"
Bu söylemleri anlaşılır hale getirebiliriz. Demirel,
"Kim çaresini bulacak" derken, kendisi dışında bir
"kurtancı" ya da çare üretecek insan görmediğini
açıklıyor. Bu, bir.
Iki: Çaresi var mı, yok mu? Elbette Demirel ka-
fasındaki "çareyi akşamdan sabaha ortaya koya-
mamanın" sıkıntısını çekiyor.
Bir bakıyorsunuz Demirel bir bilge adam. "Çe-
şitii sorunlar hakkında düşüncelerini söyleyerek
kamuoyvnu aydınlatmaya ve doğruyu bulmaya"
yardımcı olacağını öne sürüyor. Aynı gün, bir baş-
ka köşede sorunlara kendisinden başka çare ol-
madığını dokunduruyor; fiili siyasette yeniden ön
plana çıkma hevesinde bir eski cumhurbaşkanı iz-
İenimi veriyor.
Bugünkü siyasal kadrolan harcıyor. örneğin di-
yor ki: "Bütün şikâyetler istikrar programtna bağ-
lanırsa 'yöneticiler' rahatlar. Ama 'şikâyetçi kesim-
ler' ezilir."
Bu ifadeler ancak Demirel gibi bilmem kaç kez
aynı yöntemleri muhalefette kullanan, iktidarolun-
ca unutan bir siyasetçiye yaraşır!
Tabii dolaylı yoldan "hizmete talip" izlenimi ve-
ren bu türden çelişik açıklamalar Demirel'in "aktif
politikaya yeniden dönme arzusuna" bağlanıyor.
Ama Demirel, kurnaz ve sabıriı.
Bir öyle bir böyle konuşarak şimdilik meraklan
kamçılıyor.
Devlet Bakanı Cemici
'Baz istasyonlan
sökülmeli'
ANKARA (Cumhu-
riyet Bürosu) - Devlet
Bakanı Hasan Gemici.
valiliklere gönderdiği
genelgeyle, sosyal hiz-
met kuruluşlan çevresi-
ne baz istasyonlan ku-
rulmasma izin verilme-
yeceğini belirtirken
"Daha önce bu yerlere
kunıhnus olan cep tele-
fonu baz istasyonlan sö-
kukcektir" dedi.
Gemici, cep telefonu
kullanımının kişisel ter-
cih olmasına karşın
apartman, okul ve has-
tane çatılanna, bahçele-
rine ya da yakinJanna
baz istasyonu anteni ku-
rulmasının kişisel seçi-
min dışında kaldığına
işaret etti. Çevre ve sağ-
lık bakanhklannın baz
istasyonlannın çevre ve
insan sağlığı üzerinde-
ki olumsuz etkilerine
karşı gerekli önlemleri
almakta olduğunu belir-
ten Gemici şunlan kay-
detti: "Cep telefonu baz
istasyonlannı sosyalhiz-
met kuruluşlan (çocuk
yuvalan, yetistirme
yurtjan, huzurevi, reha-
bilitasyon merkezleri,
çocuk ve gençük mer-
kezleri kreş ve gündüz
bakımevleri, toplum
merkezleri ve diğer ku-
ruluşlar) binalannın ça-
osına, bahçesine ve ya-
kın çevresine kurulma-
sına izin verihneyecek-
tir. Daha önce bu yerle-
re kurulmuş olan cepte-
lefonu baz istasyonlan
söktürülecektir." Hasan
Gemici, sosyal hizmet
kuruluşlarında bulunan
idari ve mesleki perso-
nel ile koruma ve bakım
altında bulunan çocuk,
genç, yetişkin ve kadın-
lann elektro-manyetik
kirlilik konusunda bi-
linçlendirilmesi ve çev-
renin korunması için
her türlü önlemin alın-
masını da istedi.
Ispanya'ya zehir notası
• Baştarafı 1. Sayfada
mentosunda kömür tozu olarak beyan edilen, ancak
tehlikeli atık çıkan yükün, "Basel Sözleşmesi gere-
ği yasadışı trafik olarak kabul edildiğT kaydedildi.
Çevre Bakanlığı, Ispanya'nın atıklannı geri alma-
sı için Basel Sözleşmesi gereği tanınan 30 günlük
sûrenin, 15 Haziran 2000 tarihinde dolduğu, ancak
aynı sözleşmede devletlerin mutabık kalacağı bir sü-
re uzatımına gidilebileceğini belirtti.
KKTCVe para yok• Baştarafı I. Sayfada
temmuz ayında 55. hükümet 250
milyon dolan ödemeye başladı.
Bu para karayollan, üniversite,
limanlar gibi altyapı yatınmlan
için kullanıldı.
Altyapı işleri yapılırken bu
yardımıo dışmda bir yandan da
memur maaşlan ve sosyal gü-
venlik kuruluşlannın açıklan
için her yıl 100 milyon dolar da-
ha gönderildi. 250 milyon do-
larlık yatınmla KKTC yüzde 5
büyüme gücü sağladı. KKTC
yurttaşlannın satın alma gücü 7
bin dolara ulaştı.
Seçim ekonomisi: Ancak Ku-
zey Kıbns 1998 yılından beri se-
çim ortammdan kurtulamıyor.
1999 yıhnda Derviş Eroğlu a-
day olduğunu ilan ettiğinde KK-
TC bütçesi 80 milyon dolar açık
verdi. Çünkü seçim ortamında
Kuzey Kıbns'taki 57 bin memu-
nın maaşına yüzde 40 zam ya-
pıldı. KKTC hükümetinin bu
süreçte izlediği yöntem adeta bir
emme basma tulumba gibi. Pet-
rolü Türkiye'den daha ucuza sa-
tıyordu.
Petrolün satış fıyatını Türki-
ye'deki düzeye getirmek için çok
uğraşıldı. Elektriği üretmek için
füel-oil kullanıyor, 8-9 cent'e
elektriği mal ediyor, 3-4 cent'e
satıyor.
Bütçe açığı: Hükümetin bu tu-
tumundan dolayı 2000 yılının ilk
altı ayında bütçe 26 trilyon lira
açık verdi. 2000 yılının tama-
mında 50 trilyon liranın üzerin-
de açık bekleniyor, bunu kapat-
mak için 100 milyon dolar gere-
kiyor. Şimdi bu miktar da Tür-
kiye'den isteniyor.
Bankalar bakkal gibi yönetil-
di: Son birkaç yılda 20 seçim ya-
pıldı ve hep seçim ekonomisi
uygulandı. Sıkıştıkça hükümet
KKTC Merkez Bankası'nın
kaynaklannı kullandı. Bankalar
adeta bir bakkal gibi idare edil-
di.
Bankalann iki türlü defter tut-
tuğu belirlendi. Birinci defter
gerçek mevduatlan, bankalann
gerçek durumunu yansıtıyor;
Kıbns Merkez Bankası'na gös-
terilen ikinci defterdeki rakam-
lar ise tamamen değişik.
Denetim yok: Batan bankala-
nn, mevduat munzam karşılığı
(Mevduat sahibini korumak için
bankalann topladıklan paraıun
bir bölümünü Merkez Banka-
sı'nda bloke etmeleri) gibi ban-
kacılık sisteminin temelinde yer
alan yükümlülüğü bile yerine
getirmedikleri ortaya çıktı. Bu
yükümlülükten, topladıklan
mevduatlan düşük göstererek
kaçtıklan belirlendi. Kıbns'taki
bankalann denetlenmesine yö-
neük yeterli personel de bulun-
muyor. Kıbns'taki bankalan de-
netleyen KKTC Merkez Banka-
sı'nın yalnızca 8 tane denetçisi
var.
Türkiye'den ikiplan: Bankalar
krizi patladığında baktık ki kay-
nak yok. Türkiye bu krizi dur-
durmak, nakit sıkıntısını gider-
mek için iki şey yaptı. Birincisi,
25 milyon dolarlık kaynak aynl-
dı. Ancak bu da amacı doğrultu-
sunda kullanılmaması üzerine
durduruldu. tkincisi, ekonomik
paket hazırlandı.
Bu hükümet gider: Derviş
Eroğlu hükümeti bu ekonomik
paketi uygulamak istemiyor. Bu
durumda Türkiye para yardımı-
m kesti.
Bu şartlarda, yani denetleme
yapmayan, kaynaklann yerine
sarf edihnesini sağlayacak, eko-
nomiye çekidüzen verecek bir
paketi bile yürütmeyen hüküme-
te para veremeyiz. Bu hükümet
gidip bu türlü denetimleri yapa-
bilecek bir hükümet gelirse kay-
naklar açılır.
Başbakan Ecevit dün yaptığı
açıklamadaTürkiye'nin KKTC
için elinden geleni yaptığını,
yapmaya da devam edeceğini
belirterek şunlan söyledi:
"Son yıDardaKıbnsekonomi-
si iyi, sorumlu yönetilmemiştir.
Siksıkseçimleryapıldığıiçinbel-
ki sürekli seçim ekonomisi yapü-
mışur.Bu da tabii ekonomiyicid-
di bir darboğaza sürüklemiştir.
Bu durum, doğal olarak sosyal
sorunlann da ağuiasmasına ne-
den olmaktadır. Ekonomik ve
sosyal sorunlar ağniaşınca tabii,
siyasal gerginlik sürtüşme boyu-
tu da eklenmektedir.''
Türkiye için başkanlık siste-
mıne karşı olmasına karşın bu
sistemin KKTC'de uygulanabi-
leceğini savunan Ecevit, "Çûn-
küyaklaşıkl90binkişJlikbirkü-
çûk devlet Boyutlan bakmun-
dan küçük bir devlette cumhur-
başkam-başbakan aynhğı bu-
hınması gereksizdir. Sonınlara
yol açmaktadır. Ben yülardan
beri bunu öneriyorum. KKTC
gündemine bu konu gelmis ol-
makla birtikte somüt adun aül-
nuumşar" diye konuştu.
Ecevit, Türkiye'nin KKTC
Başbakanı Derviş Eroğlu'nu
gözden çıkardığı şekJindeki yo-
rumlann anımsatılması üzerine,
"Tamamen spekülasyondur, de-
dikodudanibarettir. KKTC'nin
kendi ekonomisini daha etküi bir
disipün altına alma çabalanna
bizim de bazı katkdarunız zo-
runlu olarak olacakür" değer-
lendirmesini yaptı.
Ecevit, KKTC'ye yeni kaynak
aktanmının olup olmayacagının
sorulması üzerine "Para aktan-
mını sürekli yapbk ve yapfyoruz
da, o aktardığunız paralann da
yerfiyerindekullanıklığuugözet-
mek ihtiyacı duyuyoruz" diye
konuştu.
D I S K ' I N 1 1 . O L A C A N C E N E L K U R U L U B A S L A D I
'Ekonomiyi eleştirenlertehdit ediliyor'
tstanbulHaberServia -
DlSK Genel Başkanı
Vahdettin Karabay, hükü-
metin ekonomik politika-
lanna karşı çıkmakta ıs-
rar edenlerc açık kapalı
tehditler ve baskılar yapıl-
dığını belirterek Başba-
kan'ın da bunu ima ettiği-
ni öne sürdü. DlSK'in
dünyaya soldan bakmaya
devam edeceğini anlatan
Karabay, sorunlann çözü-
münün "birlesik emek
mûcadeksinden
v
geçtigi-
nı kaydettı. CHP Genel
Başkanı Altan Öymen de
sendıkasızlaştırmayı ıste-
menin, Türkiye'yi 19.
yüzyıhn ilk yansına gö-
türmek anlamına geldiği-
ni belirterek uluslararası
düzeyde olduğu gibi ulu-
sal bazda da emek karşıtı
saldınlara karşı ortak mü-
cadele edilmesi gerektiği-
ni söyledi.
Türkiye Devrimci Işçi
Sendıkalan Konfederas-
yonu'nun(DÎSK) 11. Ge-
nel Kurulu, Dedeman
Oteli'nde dün başladı.
Genel kurulda konuşan
Vahdettin Karabay, hükü-
metin ekonomik politika-
lanna muhalif kalmakta
ısrar edenlere tehditler,
baskılar yapıldığını sa-
vundu. Karabay, "Bunun
en son örneği, hükümetin
potitikalannı eleştirdiği-
miz için açıkça cezalandı-
nhnamız ve 6 sendikamı-
zm işkolu barajının arana
düşürübnesidir. Sayuı
Başbakan bunu ima et-
miştir. Sayın Başbakan'ın
bu konuyu Ekonomik ve
SosyalKonsey ile Oişkilen-
dirnıesiniyadırgadık" de-
di.
Karabay, eleştirilerini
şöyle sürdürdü:
"Program her şeyi ma-
K açıdan ele ahnaktadır.
Toplumun büyük kesimi-
ni ohışturan ücretüJerin
geKrininazaldığuahmgü-
cünûn düştüğü bir ülkede
ekonomi düzelmez, sana-
yi geüşmez. Olsa olsa bir
avuç rantiyenin, speküla-
törün riski azahr."
Karabay, bu mücadele-
yi örgütlemek bakımm-
dan Emek Platformu'nun
ciddi bir olanak olduğunu
kaydetti. Son dönemde
sağ ve milliyetçi politika-
lann giderek daha fazla
güç kazandığına dikkat
çeken Karabay şöyle de-
vam etti:
"Tarih bu politikalann
emek aleyhlne sonuçlar
verdiğini ve sadeceserma-
yeye hizmet ettiğini gös-
teraûştir. DİSK hayata
soldan bakmaya devam
edecektir, etmehdir."
Genel kunılda alkışlar
eşliğinde konuşan CHP li-
deri Altan Öymen Türki-
ye'nin işçi haklan açısuı-
dan güç bir dönem yaşa-
dığını, 12 Eylül 1980 ön-
DİSK'in 11. Genel Kurulu'nun acüısında Genel Başkan Vahdettin Karabay konuştu.
CHPtideriÖymen, emek karşın saldırüara karşı ortak mücadeJe gerektiğini söyledi
cesi 2 milyon 300 bin olan
sendikalı işçi sayısının
bugün 700 bine düşürül-
düğüne dikkat çekti. Öy-
men, küreseİleşmenin
olumsuz etkilerine karşı
emeğin küreselleşmesini
sağlamaya yönelik çaba-
lar olduğunu anımsatarak
ulusal bazda da benzerbir
oluşuma gidihnesi gerek-
tiğini söyledi. Oymen,
"İnsan haklan pazarhk
konusu olmaz. Demokra-
tüdeşmeyi AB için değil,
insaıııniın Avrupa'da var
olan çağdaş demokrasi
standartlanna layık gör-
düğümüz için istemeliyiz.
Portekiz'deyaşayan insan
ne kadar insan haklanna
sahipse, Türk insanı da o
kadanna layıknr diye dü-
şünmeByiz" dedi.
Genel kurul divan baş-
kanlığına oybirliğiyle es-
ki DlSK genel başkanla-
nndan Kemal Nebioğlu
seçildi. Hakkındaki yol-
suzluk iddialan nedeniy-
le geçici olarak DlSK'ten
ihraç edilen, ancak ceza
süresi dolan OLEYİS Ge-
nel Başkanı Enver Ök-
tem'in hukuksal durumu
ile ilgili başlayan tartış-
manın kavgaya dönüsme-
si güçlükle önlendi.
Genel başkan ve yöne-
tım organlannın seçimi
ise yann gerçekleştirile-
cek. Genel başkanlık için
Vahdettin Karabay, Teks-
til tşçileri Sendikası Ge-
nel Başkanı Süleyman
Çekbi, OLEYİS Genel
Başkanı Özcan Keskeç ve
Naİdiyat-Iş Sendikası Ge-
nel Başkanı Ali Rıza Kü-
çükosmanoğhı adaylıkla-
nnı açıkladı.
Tûrk-tş kaûlmadı
Türk-Iş Yönetim Kuru-
lu adına genel kurula gön-
derilen mesajda, Kara-
bay'ın işkolu barajlan ko-
nusundaTürk-lş'e yönelt-
tiği eleştiriler gerekçe
gösterilerek Türk-lş yö-
netimının genel kurula
katılmama karan aldığı
belirtildi.
ÖDP Genel Başkanı U-
ftıkürasın "Bunlar Ata-
türk'ün izinde olduklanm
söylüyorlar, ama ashnda
Cottarelh'nin izindeler''
sözü büyük alkış topladı.
Genel kurula, DSPMil-
letvekili ve eski DlSK
Genel Başkanı Rıdvan
Budak, CHP yöneticileri,
ETUC ile Yunanistan,
Kuzey Kıbns Türk Cum-
huriyeti'nden işçi ve me-
mur sendikalan temsılci-
leri, parlamento dışı tüm
sol partilerin genel baş-
kanlan ve temsilcileri,
Hak-lş Genel Başkanı Sa-
HmUshıveKESK Genel
Başkanı SiyamiErdem'ın
de aralannda bulunduğu
çok sayıda davetli katıldı.
İşkolu barajında rakam yamltmacası
Toplusözleşmeyapabilen işçisayısı 1 milyonu bulmazken Çalışma
Bakanlığı 'nın rakamları bu sayıyı 2 milyonun üzerinde gösteriyor
AÜER
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı'nca 6'sı DÎSK üyesi
toplam 10 sendikanın toplusöz-
leşme yetkisinin düşürülmesnıe
gerekçe olarak gösterilen yüzde
10'luk işkolu barajının 'yalan-
yanhş rakamtar ve adaletsiztik'
üzerine kurulu olduğu, bakanlı-
ğın Resmi Gazete'de yayımlanan
rakamlanyla doğrulandı. Türki-
ye'de toplusözleşme yapabilen iş-
çi sayısı gerçekte 1 milyonu bul-
mazken Çalışma Bakanlığı ista-
tistiklerinde bu rakam yaklaşık
2.5 milyon işçi olarak veriliyor.
Yine bakanlüc rakamlanna göre
Türkiye yüzde 50'yi aşan sendi-
kalaşma oranı ile Almanya, Fran-
sa, Italya gibi Avrupa ülkelerinin
ilerisinde bulunuyor (!) İşkolu ba-
rajı nedeniyle Çalışma Bakanlı-
ğı'na üye bildiren 95 sendikadan
yansından fazlası toplusözleşme
yetkisi alamıyor, yaklaşık 250bin
işçi, sendikalı olmasına rağmen
toplu pazarhk hakkını icullanamı-
yor. Barajın gerçek sendikalı sa-
yısıııa göre işletilmesi durumun-
da ise toplusözleşme yetkisi ala-
bilecek sendikalannsayısı birelin
parmağını geçmeyecek.
Resmi Gazete'nin 17 Temmuz
2000 tarihli sayısında yayımlanan
rakamlara göre, Türkiye genelin-
de işkolu barajını aşarak toplu-
sözleşme hakkından yararlanan
işçilerin sayısı 2 milyon 203 bin
775 kişi olarak belirleniyor. Oy-
sa 1998 yıhnda sadece 219 bin
434,1999'da ise 828 bin 458 işçi
adına toplusözleşmeler imzalan-
dı. İki yıhntoplamrakamlan,top-
lusözleşme hakkından yararlanan
gerçek işçi sayısının 1 milyon ci-
vannda kaldığını ortaya koyar-
ken, bakanlık kayıtlannda 1 mil-
yon 200 bin civannda 'hayali iş-
d'nin gözüktüğünü de gösteriyor.
Ölen ve emekliye aynlan sendi-
kalı işçi sayısımn istaristiklerden
çıkanldığı beürtildiği için, 1 mil-
yonu aşkın 'hayali isçi'nin (bun-
lardan birbölümünün işyeri bara-
jını aşmayan üyeler olduğu düşü-
nülse büe) nereden geldiğmin ya-
nıö verilemiyor.
Bakanlık rakamlanna göre
Türkiye yüzde 50'yi aşan sendi-
kalaşma oranı ile Iskandinav ül-
kelen dısındaki tüm Avrupa ülke-
lerini geride bırakıyor (!) Bakan-
hkraklamlanndaki birbaşka car-
pıklık da son 6 ayda 617 bin işçi-
nin sendika üyeliğini yidrdiğinin
öne sürülmesinde kendisini gös-
teriyor. Bakanlığm geçen ocak
ayında yayımlanan tebliğinde
emekli olan ve ölen sendika üye-
lerinin istatistıklerden düşüldüğü
ifade edildiğine ve sendikalann-
dan istifa eden işçilerin sayısı bir-
kaç bini geçmediğine göre, 600
bin sendikalı işçinin nasıl olup da
eksıldıgı bÜinmiyor.
Bakanhğm son tebliği ile emek
sömürüsünün en yoğun olduğu
kara taşımacılığı işkolunda bara-
jı aşan sendika kalmadı.
Çalışma Bakanlığı'nca yetki-
leri düşürülen sendikalann etkin
muhalefet yapan sendikalar ol-
ması dikkat çekiyor.
'En büyükZeugma,
başka büyükyok!9
• Baştarafı 1. Sayfada
başkanı Ahmet Necdet
Seza-'i ziyaret ederek 100
günlük erteleme istemin-
de bulundular. Bu isteğin
karşılanması olanak dışı-
dır. Baraj suyunun üç aşa-
mada birikeceği yıllarca
önce açıklandı. Deniz se-
viyesinden 372 m. yük-
sekhkteki 'A' kodu hazi-
ran başında, 385 metrede-
ki'B'koduda4Ekim'de
yükselecekti. Bu düzey-
den yukanda kalan 'C'
bölgesini hiçbırzaman su
basmayacaktı. 'A' kodu
20 Haziran'da su altında
kaldı. 100 günlük ertele-
menin 100 milyon dolar-
lık bir fatura anlamına
geldiğini bir buçuk ay
sonra unuttuklan anlaşı-
hyor. Bu faturayı ne giri-
şimciler, ne devlet ve ne
de barajın yapımcı sahibi
Birecik AŞ karşılayabilir.
2. Girişimciler, konunun
gerçek sahibi Kültür Ba-
kanlığı ile görüşmeden, so-
runlan saptamadan, bir
planlama öngörmeden,
olaya Turizm Bakanlığı'nı
kanştırmaları ile ild baka-
nı karşı karşıya getiren bir
sorun da yaratmışlardır.
3. 'B' bölgesindeki tüm
kurtarma kazılan ile ilgili
harcamalar 5 milyon dola-
ra mal olacaktır. Bu parayı
GAP yönetimi ile ımzala-
dığı anlaşma ile merkezi
Kaliforniya'daki Packard
Humanities Institute Vakfi
zaten karşılamaktadır. Do-
layısıyla girişimcilerin bu
bölgede yapacaklan fazla-
ca bir maddı katkı gereksi-
nimi bulunmuyor. Şu anda
40'ın üstünde arkeolog,
150 kadar işçi ile çalışma
yoğun bir biçimde sürüyor.
4. Bugün Türkiye'de ya-
pımı öngörüJen ya da inşa
edilmekte olan 110 kadar
baraj, en azından biıkaç bin
höyük, tümülüs, anıt gibi
tanhsel ve kültürel mirası
su altında bırakacaktır.
Zeugma'nın kurtanlma-
sı elbette önemlidir. Yanlış
olan "En büyük Zeugma,
başka büyük yok" biçımın-
deki yaklaşımdır. Reklamı
bol ve mcdyatık tanıtımı
güçlü olduğu için Zeug-
ma'ya yönelinmesi, öteki
yörelere ilgi gösterilmeyip
ihmal edilmesi yanlıştır.
Örneğin Karkamış Baraj
Gölü alhnda kalacak yöre-
lerden bazılan da mağara
çağı insanlan ile ilgilidir.
tnsanın toplayıcı ve avcı ol-
duğu, mağarada yaşadığı
"paleotitikdönem" denılen
bu "yontma tas çağuıa"
ilişkin önemli merkezler de
su altında kalacaktır. tşin
en ilginç yanı, dünyanın
hiçbir yerinde bulunmayan
ve mağarada yaşamayan
mağara adamının Fırat kı-
yısuıdaki yerleşme yerleri
de göz göre göre su altında
kalacaktır. Her nedense bu
konuda bir girişim düşü-
nülmüyor.
5. Barajlar sadece doğu-
da değil batıda da yapıl-
maktadır. Bunlardan biri
de Yortanlı Barajı'dır. Ber-
gama Müze Müdürlüğü,
Ivrindi Karayolu üzerinde-
ki Paşa Kaplıcalan'nın bu-
lunduğu yerde Allıanoi an-
tik kenti olduğu söylenen
görkemli bir kenti de bara-
jın sulanndan kurtarmaya
calışıyor. YJIardır kıhnı kı-
pırdatmayan Egelilere kar-
şılık, ilk kez Phihp Morris
şirketi 150 milyar liralık
maddı katkıda bulunacak-
tır. Şirket ile bakanlık ara-
sında bugün bu amaçla bir
anlaşma imzalanacaktır.
6. Zeugma'da bugüne
değin 1000 metrekareye
yakın mozaik ve yansı ka-
dar da fresk kurtanlmışnr.
Ne var ki tümü Gazian-
tep'in küçük müzesinin
bahçesınde kaderlerine
terk edılmiştır. Bu eserler,
bugün su altında kabnak-
tan daha büyük bir tehdit
alnndadır. Bunlann bir an
önce temizlenip, onanlıp
korunarak sergilenmesi ge-
rekmektedir. Türk- Fransız
ttalyan mozaik vefreskuz-
manlan, bunlara ılkyardım
uygulamasını yapacaklan
bir depo ve laboratuvardan
yoksundurlar. Girişimciler
bu gerçeği göriip yardıma
koşmalıdırlar. Kaçınldığı
Texas Menil Koleksiyo-
nu'ndan geri gelen iki rao-
zaığın muzedeki ana par-
çasıyla birleştirilmesi ama-
cıyla istanbuJ Restorasyon
Merkezi Müdürü ÜHtfl tz-
mirfigi] başkanlığındakı üç
uzmanın da bugünlerde
Gaziantep'e gideceği bil-
diriliyor. Bu uzmanlar, bir-
leştırme ışini sınniı boyut-
takı müze bahçesınde sür-
düreceklerdir. Sorun, Ze-
ugma'da artık kazı ile kur-
tarma değil, kurtanlmış
olanlann korunmasıdır.
7. Gazıantep Kültür Si-
tesi'ni Kültür Bakanlığı,
yerinde bir kararla dünya-
nın 3. büyük mozaik müze-
sine dönüştürme karan al-
mıştır. Bu değişiklik için
120 milyar lira gerekmek-
tedir. Bu merkezin müzeye
dönüştürülmesi, depo ve
laboratuvar sorunlannı da
çözecektir. Girişimcilerba-
kanlığuı bu dönüşüm için
açacagı ihaleye maddi des-
tek sağlayabilirler.
8. Yeni müze binası bit-
tıkten sonra bir eksik daha
kalacaktır Müzenin açık
alan sergilemesı için bah-
çesi bulunmuyor. Yapının
yanındaki birkaç parsellik
boş özel alanlar bir an ön-
ce kamulaştınhp müzeye
kazandınlabilir. v , - .
MozaiklerABD 'de
• Baştarafı 1. Sayfada
ğunu 1976'da dünyaya
duyuran ve bundan ötürü
"Zeugma'nın babasın
olarak tanımlanan Wag-
ner, bir bölümü Avrupa 'da
olan mozaiklerin önemli
kısmının ise ABD'de bu-
lunduğunu belirtti.
VVagner, Belkıs'ta 1970-
1972 yülan arasında çalış-
tığı sırada, Belkıs'ın antik
Zeugma kenti olduğunu
saptadığını ve 1974'te dok-
tora tezini "Seleukera
Euphrat-Zeugma" başlığı
ile bastırdığını kaydetti.
Wagner, şu bilgileri ver-
di: "Zeugma. antik çağda
da çok önemli bir şehirdi.
Zeugma bir ishn değfl, sı-
fatür ve 'köprü' anlamuu
taşıyor. Romahlar için çok
önemü bir yer. Böyle bir
kentin isminin son dönem-
lerde yeniden ortaya çık-
masından gurur duyuyo-
nua Ancak, beynhnizi ve
akhnnzıda unutmamakge-
rekir. Şimdi, GPS ve uydu
görüntöleri fle yer beürle-
niyor. Düğmeye basıp nere-
de olduğu biliniyor. Zeug-
ma için 1976 bile geç kal-
nu; bir zamandL Ancak, o
zamanlar burası o kadar
uzak bir verdi ki Trnva ve
Efeste çauşmak daha ko-
laydL 1970 yıhnda Zeug-
ma'da çahşmaya basladı-
ğunda asfalt yol yoktu.
NemnrtDağı'nda çahşıyor-
dum. Kâhta'dan Nemrut
Dağı'na cıkmak için 5 sut
yürüyordum."
Kaçak kazılarla çıkan-
lan Zeugma mozaiklerinin
Halep'teki bir Itah/an kon-
solos aracılığıyla Avru-
pa'ya götürüldüğünü anla-
tan Dr. VVagner, "Mozaik-
lerin çoğunluğa ABD'de.
Birinci kaüte olan mozaik-
ler, Avrupa üzerinden
ABD'ye götüriUmüş. An-
cakne kadar mozaik buşe-
kilde götürüklu, bnemiyo-
nun" diye konuştu.
Avrupa'daki mozaiklerin
Londra, St. Petersburg ve
çok farkh yerlere götürül-
düğünü belirten Dr. Wag-
ner, "O zamandan beri bu
mozaiklerin çok kaHteM ol-
duğu bffiniyor. Ama oarası
Zeugma olarak değfl, Bd-
kts diye bfliniyordu. Zeug-
ma olduğu 1976'da dünya-
ya duyuruldu" dıyerek
Belkıs ya da Zeugma ola-
rak bir yerleşmenin varh-
ğının Avrupa'da 100 yıü
aşkın birzamandan beri bi-
Iindiğini anımsath.
VVagner, Zeugma moza-
ikleri sayesinde Gaziantep
Müzesi'nin, bu alandaki en
büyük ve gözdeler olanTu-
nus Le Bardo ve Antakya
müzeleri kadarönemkaza-
nacağına işaret etti.
Dr. Wagner, Türklerin,
Zeugma'daki tarihin yahuz
Avrupalılann değil, aynı
zamanda kendileruun tari-
hi olduğunu anlaması ge-
rektiğini sözlerine ekledi.