Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
22 TEMMUZ 2000 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR kultur(a cumhuriyet.com.tr 15
^ryüzündeki resim cenneti
Claude Monet'nin yaşamının son döneminigeçirdiği Giverny'deM atölyesine ziyaret
NEGVÜSÖNMEZ
GIVERNY-Empresyonizm akımı-
run önde gelen temsılcilennden bin
olan Claude Monet, klasik resimden
modern döneme geçiş sürecinde sis-
tematik bir düşüncenin ürünü olan
"seri resimleriyle" farklı bir kompo-
zısyon, renk aıîlayışını tartışmaya aç-
mıştı. "Gare Saint Lazare" (1876),
"Saman Yığmlan" (1890), "Rouen
KatedraK" (1892), "Themse Nehri"
(1899- 1903)veB
SuNBüferieri"(19O4-
1920) başta olmak üzere modern res-
min düsünsel boyutunu sorgulayan ça-
hşmalar gerçekleştirmiş olan Mo-
net'nin yaşamının son dönemini ge-
çirdiği Paris yakınlanndaki küçük Gi-
vemy kasabası sanat tarihıne geçmiş
olan önemli mekânlardan biridir.
1890'dan 1926'da vefatına dek bura-
da yaşayan sanatçı kendı planlanna
göre tasarladığı Japon bahçesinden,
su yollanndan esinlenerek gerçekleş-
tirdiğı kompozisyonlannda "pentür
geteneğT ıçınde öncesı ve sonrası ol-
mayan bir yetkınliğe ulaşmıştır.
Esin kaynağı Japon bahçesi
Claude Monet'nin Givenıy'de mü-
zeye dönüştürülmüş olan atölye ve
bahçesi, sadece usta bir ressamın izı-
ni sürmek, onun yaşadığı, esinlendi-
ği mekânlan,resimlerindebıkıp usan-
madan tekrarladığı temalan görmek-
ten öte, sanatçının dış dünya gerçek-
liğine karşı gündeme getirdiği "resim
gerçeküğine''sorgulama fırsatını tanı-
yor. Giverny'de Monet'nin birkaç kü-
çük boyutlu çalışması dışında hemen
hemen hiçbir orijinali yok, ama birço-
ğu Musee De L'Orangerie başta ol-
mak üzere dığer müzelerde sunulan
önemli resimlerin esin kaynağı olan
olağanüstü güzellikte bir Japon bah-
çesi var. Yeryüzündeki bir resim cen-
netıni andıran bu bahçede gezinirken
edinilen izlenimler, Monet'nin resmi-
ni daha iyi kavrayabilmek için önem-
li bir ipucu niteliğinde. Oldukça ge-
niş bir alana yayılan bahçede, Japon
tarzmda üstü mimoza ve akasyalarla
kaplı bir köprü, küçük su yollan ve bir-
ç6ğunü sanatçının kendi elleriyle dik-
tiği değışık renkli su nilüferleri yer
alıyor.
Sanatçı günün değişik saatlerinde
açık havada istediği biçimde çahşabil-
mek için bahçenin değişik yerlerine
'iverny'de müzeye dönüştürülmüş olan atölye ve bahçesi,
sadece usta bir ressamın izini sürmek, onun yaşadığı,
esinlendiği mekânlan, resimlerinde bıkıp usanmadan
tekrarladığı temalan gönnekten öte, sanatçının dış dünya
gerçekliğine karşı gündeme getirdiği "resim gerçekliğine"
sorgulama firsatını tamyor.
banklar yerleştirmiş. Bu banklann bi-
rine oturan zıyaretçinin, etrafa baktı-
ğında duyumsadığı ilk olgu, sanki Mo-
net'nin bir resminin içinde duruyor-
muş hissi oluyor. Bir ressamın duygu
dünyasına açılan en önemli yollardan
biri de, hiç kuşkusuz onun motifleri-
nin izini sürmek, zamana ve mekâna
aldırmadan onun gözlennden dünya-
ya bakmaya çalışmaktır. Monet'nin
Japon bahçesini modern sanat tarihi
açısından eşi bulunmaz bir mekân ha-
lıne getiren en önemli özetlik de ba.
"Gesamtkunstwerk" kavramı kısaca,
sanat yapıtını kuşatan tüm elemanla-
nn, armosferin, koşullann bir bütün-
lük oluşturan yoğunluğa varması ola-
rak tanımlanabilir. Monet'nin Japon
bahçesini sanatçının resimleriyle be-
raber bir "gesamtkunstwerk'' olarak
yorumlamak yanlış olmayacaktır.
Bir rengin farkh tonlan
1890'larda izlenimciliğe karşı fark-
lı bir estetik anlayışı savunan kübizm,
Fransız resminde tartışümaya başla-
nılmıştı. Kompozisyon kurgusunun
geometrik bir temele yaslanması ge-
rektiğini savunan kübistlerin ilgi top-
lamaya başladığı bir dönemde Monet,
1899-190önrtBinda Japon bahçesinm
etkisindeki ilk dızisine başlar. Sade-
ce suyüzeyindeki nilüferlerin, ağaç dal-
lannm ya da suya yansıyan gölgele-
rin konu edildiği bu resimlerde sanat-
çının vardığı "pentür" olgusu, içinde
banndırdığı dekoratif açmazlara rağ-
men son derece duyarlı bır yaklaşım
açısını ortaya koyar. 1903-1908 döne-
minde gerçekleştirdiği, 28 resmi içe-
ren ikinci dizisinde sanatçının adeta
"resmin içindeki ışığT,boyanın ışığı-
nı kullanarak, sözcüklere aktanlması
oldukça zor bir resim kalitesine var-
dığı görülür. 19O9'da Galeri Durand-
Ruel'de bu seriye ait kompozisyonla-
rını sergilediğinde büyük bir övgü
yağmuruna tutulan sanatçı, giderek
kötülesen göz hastalıgma, ikinci eşi-
nin vefatına rağmen, Fransız Cum-
hurbaşkanı Clemenceau dan ''Nympe-
as" dizisine aıt büyük boyutlu resim-
ler yapmak için "devlet siparişi" alır.
Birincı Dünya Savaşı boyunca Gi-
verny'de Japon bahçesinin ruhunuyan-
sıtan dev boyutlu resimler gerçekleş-
tiren Monet'nin, yeni sensinde arnk
neyi betimledigi kavranamayacak den-
li soyut, ama zengin bir düşünce gü-
cünün ürünü olan bir stile vardığı gö-
rülür.
Görme yetisini kaybeden sanatçı
başanlı geçen bir operasyonun yardı-
mıyla çahşmalannı sürdürür. 1925'te
Musee De L'Orangerie'de bu resimler
için hazırlanan elips formlu duvarlar-
da izleyicilere sunulan bu resimler
tepkiyle karşılanır. Çünkü soyutlama
sınınnı aşarak tam anlamıyla "soyut
kompozisyon'' kurgusuna sahip olan
"Nympeas" sensini, Monet'nin çağ-
daşlan kavrayamamıştır. Bu şekilsiz,
biçimsiz tablolan sanatçının giderek
kötü görmesine yoran izleyiciler, kü-
bizmin zirvede olduğu bu yıllarda Mo-
net'nin resimleri izlenimciliğin ken-
disini mezara taşıması olarak yorum-
lanmıştır. Oysa sanatçı burada gide-
rek resmiyle bir bütünleşme içine gi-
ren bahçesindeki izlenimlerinden ha-
reketle ilk bakıldığında değil, ancak
uzun süre üzerinde düşünüldüğünde
kavranacak farkh bir resim dilinin te-
melini atmıştır.
Giverny'de adeta bir ışık denızinde
yüzüldüğü hissini uyandıran bahçe,
Monet'nin bir rengin farklı tonlannı
kullanarak vardığı yumuşak ve duyar-
lı paletinin gizemine sürüklüyor izle-
yiciyi. Çünkü her sanatçı bir şekilde
doğanın kendisine sunduğu form ve
renk bütünlüğünü aşmak zorundadır.
Monet bu zorunluluğun büıncinde ola-
rak ayn, aykın bir açıdan doğaya bak-
mayı başardığında kendisinden sonra
gelecekler için önemli bir yolu açtı.
20. yüzyılın ilk yansında Monet'nin
"Nympeas" serisi geniş bir izleyici
kitlesi tarafından anlaşılmaz ve deko-
ratif bulunarak reddedilmişti. Ancak
1945 sonrasında "EcoleDeParis" res-
samlan, Soyut Dışavurumcular başta
olmak üzere birçok çağdaş sanatçı
Monet'nin geliştirmiş olduğu yetkin
"boya anlayışınT ve renk duyarlılığı-
nı farklı açılunlann temeline yerleş-
tirdi.
Giverny'deki bahçe bu çileli yolu
üzerindeki durak noktalannı, sanat-
çının tekrar tekrar bakarak "farkblaş-
nrmaya" çalıştığı motıflenni sunuyor
gören gözlere. Bu tür bir şansa hangi
müzenin salonlannda sahibiz?
Yeni fllminde dalga geçtiği polisler. çekim sırasında sorun yarattı
Luc Besson
9
un zaferi
R
KüMr Servisi- Yeni fıhninin çe-
kimlenni Paris'in güneyindeki Cla-
mant'da gerçekleştiren yönetmen
ve fılm yapuncısı Luc Besson po-
üslere hiçbir zaman sempati göster-
medi. 'Leon'da Jean Reno bir sürü
polisi öldüren özgür ruhlu bir su-
ikastçıyı canlandırdı. Bırincisınin
sağladığı başarının ardından ikin-
cısi de çekilen 'Taksi' filmınde bır
taksici, kent içinde saatte 200 km.
hızla giderek Fransız
pohsini çüdırtıyordu.
Isminı henüz belirle-
mediği yeni fılmin-
de Besson, Paris'in
banliyölerinde umut-
suzca yaşayan genç-
liğin polisle dalga
geçmesini konu edi-
yor.
Polis ise bu filme
gereğinden fazla ilgi
gösterdi. Film mal-
zemelerini korumalan için yirmili
yaşlarda, suç dosyalan kabank üç
adam iş bulma bürosundan kıra-
lanmıştı. Polis onlan güvenlik gö-
revlisi olarak çalışmaktan men et-
ti. Bu olay, aynca Fransız fıhn en-
düstrisinin dürüst olmayan pohs ta-
rihinin bir özetı olarak nitelendiri-
liyor.
Bunun iğfal olduğunu belırten
Besson, üç adamını çalışmaktan
men eden polisi şikâyet ederek,
Fransa'da pohsle ışbırliğı yapmadan
fılm çekılemeyecegini söyledi. Mat-
hieuKassovitz' in 1995 'te Cannes'da
ödül alan 'Ofke' adlı filmi, Fransız
polisini ırkçı ruhlu olarak betimli-
yordu ve birbaşka Paris banliyösün-
de çekilmişti.
'Les Ripoux'da da en iyi polis
maskaraya çevrilmiş ya da rüşvet ve-
rilen bir kımlik olmuştu.
Fransız sineması ile televizyon
olis, film setinde güvenlik görevlisi olan
kişilerin çalışmasını engelledi. Fransa'da
polisle işbirliği yapmadan film
çekilemeyeceğini söyleyen Besson, itiraz etti.
Polis yeni suçlan bulunmayan üç kişiyi
temize çıkarmak zorunda kaldı.
kanallannın polise karşı tutumlan
zıt kutuplarda. Philippe Noiret bir
programdafiJmlerdeyansıtılan acı-
masızlığı hafıfletmek için polis ro-
zeti takmıştı. Film eleştirmeni Ber-
nard LefiMt'a göre, Alain Delon'un
özgür, sert erkek tiplemesi çizme-
sınden bu yana polisin sempatik ol-
duğu bir film çekümedi: "Geneflik-
le şiddet kullanan, bikfi ya da aptal
oluyorlar. Fakat Besson'un filmin-
de gerçek yaşamda da olduğu gibi
kenar mahaDegençüği ve polisin ild
zıt kutbu temsil edüm>rmus."
Filmlere zıt olarak Fransız tele-
vizyonu tutumunu bozmadan, po-
lisi devamlı yumuşak kalpli karira-
manlarolarak ele alıyor. En yüksek
izlenme oranı, RogerHanin'ın sem-
patik bir komiseri canlandırdığı, 10
mılyonu aşkm seyırcinin izlediğı
'Navarro'ya gidiyor.
Besson'un yeni filmi, 'Ofke' gı-
bi beyazperde ve be-
yaz ekran arasındaki
farkı artnracak. Yö-
netmenin prodüksi-
yon şirketi Lillou, po-
hsin küçük düşürül-
düğü fıhn hakİanda
aynntıh bilgi verme-
di. Ancak banliyöde
yaşanan olaylann ge-
rilimi, bungee-jum-
ping'i andıran, yük-
sek binalara tırmana-
rak yaşamlarını riske atan kişilerin
yaptığı spiderman adh yeni ve ga-
rip birsporkullanılarak aktanlıyor.
Polis tarafından engellenen üç
güvenhk görevlisinin akıbetine ge-
lince, Besson gerçek yaşamda po-
lise karşı zafer kazandı. Polis, ka-
bank sicillerine rağmen yeni suç-
lan bulunmayan üç adamı temize
çıkarmak durumundakaldı ve Bes-
son adamlan asıstan yardımcıhgı-
na atadı.
Luc Besson'un polislerin eleştirdiği yeni fuminin ismi henûz belli değBL
6
Yapılaıı suçlamalar kötü nîyetin kanıbdır9
Kültür Servisi - 'Lirik Tarih Göste-
risi' yaratıcılanndan Ali Taygun, Dev-
let Opera ve Balesi Genel Müdürlü-
ğü'nün, gösteri ve yaratıcılan hakkın-
da yaptığı 'çehşkileriedohı' basın açık-
lamasına yanıt verdı. Açıklamada, Dev-
let Opera ve Balesi Genel Müdürlü-
ğü'nün ısrar ve inatla bu gösterinin pro-
düksiyonunun Vekta Kara tarafından
kendilerine verilmesi gerektiğini iddia
ettiğini belirten Ali Taygun, 'lirik Ta-
rih'in tür ve içerik olarak ne Türkiye'de
ne de dünyada herhangı bıropera ve ba-
le kurumunun repertuvannda yer al-
masının mümkün olduğunu vurguladı.
Esenn bır tehfı olmadığını öne sü-
ren genel müdürlüğün, kendi bakanlı-
ğının hazırladığı yeni Fikir ve Sanat
Eserleri Kanunu'nu hiç bilmediğini;
her birinin sahnelenmesi üç aydan bir
yıla hapis cezası gerektiren taklitlerin
yapımcılannı korudugunu ifade ettı:
"Gösteri ve müzik dünyasının biKnen,
opera repertuvarlarmda sıkça yorum-
lanan ve tanınan yapıtlannın bir araya
getirilmesinden ortava çıkan bir topla-
ma, olsa olsa hapis cezasıyia yargüana-
cakçahnüvetaklhversiyonlan gibi olur.
'Lirik Tarih Gösterisi' ise bunun çoküs-
tünde, Fikir ve Sanat Eserleri Kanu-
nu'nca korunan bir sanateseridir. Ara-
daki farkı Genel Müdür'ün ha\ salası-
nın alamaması üzûcüdür. Fakat fikir
ve sanat eseri hırsızlanna karşı açaca-
ğunız ceza ve taznıinat davalanyia bir-
taknn kisi ve politikacüann bunun şa-
nma ortak olma hevesleri de kursakla-
nnda kalacaktır."
Genel müdüriin, gösterinin maliye-
tini kendi kurum sanatçılannın aldığı
net ücretten ibaret gibi göstererek fa-
hiş bir kâredildiğini ileri sürmesinin kor-
kunç bir suçlama ve kötü niyetin bir ka-
nıtı olduğunu belirten Ali Taygun, bu
konuda şunlan söyledi:
"Tefiiskurulubaşkanınaçok net ola-
rak açıklandığı gibi, kaülan sanatçüa-
ra stopajlanjia birükte gösteri bedeli-
nin yüzde 3S-40'ı ödenir. Deviet Opera
veBalesi sanatçılannaödenen kaşe,bu-
nun yansı bile etmez. Bu, resmi belge-
lerie sabittir; incelenebilir. kamtlanabi-
lir. Gösteride yer alan icracı sanatçılar
dışındaki personele, gösteri dekoruna,
ses ve ışık düzenine ve bilumum yapım
gjderkrine harcanan miktar ise topla-
nunyine yüzde35'ikadardır. Stopajla-
rrvla birükte yüzde 10 kadar tefif ücre-
ti ödenirkibununyamızcayüzde4'ü Sa-
yın Yekta Kara'nındır. Geri kalan yüz-
de 15'in yansı Kurumlar Vergisi'ne gi-
der ve şirkete vüzde 7^ gibi bir kâr ka-
ur. Şimdiye kadar yılda bir yadaikike-
reyapılan gösterinin Protel'ekazandır-
dığı miktar bundan ibarettir."
Taygun, 'Lirik Tarih'in bütçesinin
çeşitli bakanlıklarla yapılan görüşme-
lerle denetlendiğini, aynca bedelini
ödeyen kuruluşlarla ikinci bir kez in-
celendiğüıi vurguladı.
Edgar Allan poe'mın evi yıkılryor
• KüMr Servisi-
Amerikalı ünlü yazar
Edgar Allan Poe'nun
bir zamaniar
oturdugu New York
Greenwich'teki evi,
yerine 13 katlıbir
bina yapdmak üzere
yıkılacak. New York
Üniversitesi'nin bir
ek binası haline
getirilecek olan ev,
yaz sonunda artık
yerinde olmayacak.
Greenvvich sakinleri
ve tarihi değerlerin
korunmasından yana
olan gruplar, yıkım
karanna karşı
çıktılar. Greenwich,
şehrin en güzel yerlerinden biri olarak büiniyor
ve bu insaatın kasabada tüm görüntüyü bozacağı
ileri sürülüyor. Sanatçı ve yazar dernekleri olayı
şiddetle kınarken, New York Üniversitesi
yönetımine karardan vazgeçmeleri için çağnda
bulundular.
ÖzeJ tfyatpotara deviet destegi
• ANKARA (ANKA) - Kültür Bakanlığı'nın
desteğinden yararlanmak isteyen özel tiyatrolar
15 Ağustos'a kadar Güzel Sanatlar Genel
Müdürlüğü'ne başvurabilecek. Kültür Bakanlığı,
ulusal ve çağdaş anlayışa uygun etkinlikleri ile
kültür ve sanata hizmette bulunan ve gelişmekte
olan özel tiyatrolann projelerine maddi destek
vererek, tiyatro sanatının yaygınlaşıp sevılmesini
sağlamak, yerli oyun yazarlannı teşvik etmek,
oynanan oyunlann kalitesinı yükseltmek ve bu
yolla Türk tiyatrosunun gelişmesini ve
tanıtıhnasını sağlamayı amaçlıyor. Kültür
Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü, 15
Ağustos 2000 tarihıne kadar yapılacak
başvurulan tamamladıktan sonra belirlenecek bir
tarihte Değerlendirme Komisyonu'nu toplayacak.
Barbra Streisand salmetere
vedaediyor
• LOSANGELES
(AA)- Amerikalı
ünlü şarkıcı ve
oyuncu Barbra
Streisand, eylül
ayında vereceği
konserlerden sonra
sahnelere veda
edeceğini açıkladı.
Streısand'ın menajeri
Martin Erlichman,
yaptığı yazılı
açıklamada, 58
yaşındaki sanatçının
eylül ayında ikisi Los
Angeles'ta, diğer
ikisi New York'ta olmak üzere 4 konser vereceğini
ve bu konserlerle kariyerine son noktayı
koyacağını belirtti. Grammy ödüllü sanatçı
Streisand, veda konserlerini 20-21 Eylül'de Los
Angeles'ta, 27-28 Eylül'de de New York'ta
verecek. Streisand, bu konserlerden önce 17
Ağustos'ta Los Angeles'ta Al Gore'un başkan
adayı gösterildiği Demokrat Parti adına para
toplama konserinde çeşitli sanatçılarla sahneyi
paylaşacak. Amerika'da albümleri en çok satanlar
İistesinde bulunan Streisand'ın rol aldığı
fihnlerden 1968 yılında çevrilen 'Funny Girl',
kendisine Oscar ödülü kazandn-dı. Yaklaşık 20
fikn çeviren sanatçı film ve TV yapımcısı olarak
da çalıştı. 1983'te 'Yentl', 1991 'de "The Prince of
Tides', 1996 yılında da "The Mirror Has Two
Faces' adh filmleri yönetti ve bu filmlerde rol aldı.
22. Moskova Hbn FesüvaB başladı
• MOSKOVA (AFP) - Ünlü Rus yönetmen
Nikita Mikhalkov'un başkanhğını yaptığı
22. Moskova Film Festivali, Sovyetler Birliği
döneminde Puşkin sinemasında politikaya kanşan
ve verimi azalan fılm endüstrisinin üst
tabakasının katıldığı bir resepsiyonla açıldı.
Yanşma bölümüne 19 fıhn katılırken açılışta Rus
yönetmen Gleb Panfilov'un yönettiği ve 10 yıldır
üzerinde çalışılan 'The Romanovs-Imperial
Family' gösterildi. Fihnde Rus Çan 2.
Nicholas'nın, aile fertleriyle birlikte Bolşevikler
tarafından 1918'de idam edihneden önce
geçirdiği iki yıl anlatıhyor. Çar idamuun 82.
yıldönümü ile ve Rus Ortodoks Kilisesi'nin
karan ile şehit mertebesine yükseltildi. Yanşmada
aynı zamanda Polonyalı yönetmen Krysztof
Zanussi'nin 'Life As A Fatal Sexualhy
Transmitted Disease' adlı fıhninin dünya
prömıyen gerçekleştirilecek.
Rock şarkıcısı Pad Young öldü
• LONDRA (AA) - Ingilizlerin ünlü rock
şarkıcısı Paul Young (Donna adlı şarkı ile tanınan
Paul Young değil), 53 yaşında öldü. Sanatçımn
geçen cumartesi, Ingiltere'nin kuzeybatısında
Atrincham bölgesindeki evinde kalp krizinden
öldüğü bildirildi. İlk albümünü 1977 yıhnda
çıkaran Young, uluslararası alanda'Run Home
Girl', 'Everyday Hurts' adlı parçalanyla
tanınmıştı. 1985 yılında Mike Rutherford ve Paul
Carrack ile 'Mike and the Mechanicks'i kuran
Young, 1991 yılında çıkardıklan 'Word of
MoutiY albümleri ile büyük büyük başan
kazanmıştı.Young, kansı Pat, çocuklan Lee,
Jason, Ursula ile yaşıyordu. Şarkıcının cenaze
töreniyle ilgili açıklama yapıhnadı.
BUGÜN
• TURÎNG BÜ\TKADA KÜLTÜRE\1 nde
'2000 Yaz Konserieri' programında saat 20.30'da
"Bir Yaz Gecesi Konseri-Arya (lied, napo&ten,
müzikal, operet)" adlı konser yer alıyor.
(382 86 20)
• DARPHANE-İ AMtRE'de 'Tarih Vakfi
Söyleşiler Efcisi' kapsamında saat 16.00-16.30
arası, Murat Cano'nun 'Hasankeyf-Zeugma
Hukuksal Bovutlan', saat 16.30-17.00 arasında
ise Sevim Şengül Şirvana'nın 'Hasankeyf
GönüOûieri' adlı söyleşisi yer alacak. Aynca 'Ytz
Etkinlikleri' kapsamında saat 12.00 ve 14.00'te
Üker Canikngil Tophı Gösterisi'nde yer alan kısa
fılm görülebilir. (513 50 82)