Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 11TEMMUZ2000SAU
HABERLER
Çoğu işsiz
Bilim Tarihi
mezunlan
öğretmentik
isüyor
Istanbul Haber Servi-
si - Aldıklan eğitimle
ilgili iş bulamayan Is-
tanbul Üniversitesi (tÜ)
Edebiyat Fakültesi Bi-
lim Tarihi Bölümü me-
zunu gençler, Milli Eği-
tim BakanhğYndan fel-
sefe grubu öğretmenli-
ği hakkı istiyor.
IÜ Edebiyat Fakülte-
si'ne bağh birbölümken
bir kez mezun veren Bi-
lim Tanhi Bölümü nü
tamamlayan gençlerin,
öğretmenlik yapması-
na yasal düzenlemeler
engel oluyor. Bu bölü-
mün mezunlan, felsefe
bölümü denklik belge-
si ve öğretmenlik for-
masyonu belgesine de
sahip olmalannakarşın
felsefe öğretmenliği ya-
pamamalanna anlam
veremediklerini söylü-
yorlar.
Bir kez mezun ver-
dikten sonra geçen yıl
bağımsız bir bölüm ol-
maktan çıkanlan Bilim
Tarihi Bölümü, halen
tÜ Felsefe Bölümü'ne
bağh bir yükseköğre-
tim programı olarak öğ-
retime devam ediyor.
Mezun sayısı 60 dola-
yında olan Bilim Tari-
hi Bölümü'nün, felsefe
ile ilgili eğitim verme-
sine karşın, felsefe gru-
bu öğretmenliği hakkı
tanınmayan mezunlan-
nın çoğu işsiz. Bu genç-
lerin bir bölümü de bul-
duklan herhangi bir iş-
te çalışmak zorunda ka-
lıyor. Bilim Tarihi me-
zunlan, Milli Eğitim
Bakanlığı'mn kendile-
rine liselerde felsefe,
mantık gibi derslerde
öğretmenlik yapma
hakkı tanımasmı bek-
liyor.
Mağdur durumdaki
Bilim Tarihi mezunla-
n, YÖK, MEB ve me-
zun olduklan bölümün
hocalanm, öğretmen-
lik beklentilerine du-
yarlı davranmaya çağı-
nrken yetkililerin, Bilim
Tarihi eğitimini önem-
semediklerinden yakı-
nıyorlar.
YÖK Başkanı Prof. Dr. Kemal Gürüz, kuruma yapılan eleştirileri yanıtladı
'Üyeler özgürce oy kııflaiKİr
ANKARA (Cumhuriyet Bû-
rosu) - Yükseköğretim Kuru-
lu'nun (YÖK), 9 Eylül Üniver-
sitesi'ndeki rektörlük seçimlerin-
de 449 oy alan Tıp Fakültesi De-
kanı Prof. Dr. Emin Ahcı ıle 389
oy alan şu anki rektör Prof. Dr.
Fethi İdiman ı listeye almama-
sı ve 1 'er oy alan Prof. Dr. Or-
han Uslu ile Ozcan Gökçeyi 2.
ve 3. sıralara yerleştirmesi üze-
rine gözler Cumhurbaşkanı Ab-
metNeedetSezere çevrildi. Eleş-
tirilere, "Söyleyecek hiçbir şe-
yim yok" yanıtını veren YÖK
BaşkanıProf. Dr. Kemal Gü-
rüz," YÖK genei kurulunun 22
üyesi özgür iradekri ile gizti oy
kuDandL listeyi Cumhurbaşka-
nı'na sunacağtz" dedi.
Tüm Ögretim Üyeleri Derne-
ği (TÜMOD) Başkanı Prof. Dr.
Tahir Hatipoğlu ise YÖK Yasa-
sı'nın değişmesini istedi. Se-
zer'in de kendileriyle aynı gö-
rüşte olduğunu öne süren Hati-
poğlu, rektörlük seçimlerinin
yenıden düzenlenmek zorunda
olduğunu söyledi. Hatipoğlu,
"1992'den bu yana uygulanan,
öğretim üyelerinin belirlediği 6
aday icinden YÖK tarafindan
seçilen 3 aday arasından rektör,
Cumhurbaşkanı'nca atanmak-
D o k u z E y l ü l Ü n i v e r s i t e s i n d e YÖK k a r a r ı n a t e p k i y a ğ d ı
Öğretim üyelennden cüppeüprotesto
İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) -Do-
kuz Eylül Cniversitesi'nde yapılan rektör-
lûk seçimi sonucunun YÖK tarafindan dik-
kate alınmamastna yönelik tepkıler sürüyor.
Üniversiteden yüzlerce öğretim üyesi
dün rektörlük binasuıdan Cumhuriyet Ala-
nı'na yürüdü ve alanda yapılan basın açık-
lamasının ardından protesto amacıyla cüp-
pelenni bıraktı. Öğretim üyelerinin eylemi-
ne Öğretim Elemanlan Sendikası, Izmir
Tabip Odası, Izmir Eczacı Odası,
TMMOB'ye bağh odalann Izmir şubeleri
temsücileri ve Devlet Tiyatro Opera ve Ba-
lesi sanatçılan da destek verdi. Dokuz Ey-
lül Oniversitesi'nde yapılan rektörlük se-
çiminde en çok oy alan Prof. Dr. EminAh-
a ve Prof. Dr. Fethi tdiman'ın, YÖK'ün
Cumhurbaşkara'na sunduğu üç kişilik aday
listesine konulmamasına yönelik tepki gös-
teren öğretim üyelerinin eylemleri sürüyor.
Öğretim üyeleri dün de rektörlük binasın-
dan Cumhuriyet AJanı'na değin cüppele-
riyle yürüyüş yaptılar.
Alanda yapılan basın açıklamasının ar-
dından öğretim üyeleri cüppelerini bırak-
tüar. Alanda öğretim üyeleri adına yapılan
ve Fen-Edebiyat Fakültesi'nden Doç. Dr.
SerdarKurttarafindan okunan basın açık-
lamasında, YÖK genel kurulunun, oyların
yüzde 45'ini alan Prof. Dr. Emin Ahcı'yı
ve yüzde 38'ini alan Prof. Dr. Fethi Idi-
man'ı liste dışı bıraktiğı beürtilerek bu lis-
tenın üniversitenin öğretim üyelerinin yüz-
de 86 suıın tercihini yansıtmadıgı vurgulan-
dı. Açıklamada, "YÖK'ün bu aJoküşı ka-
ran yahnz üniversitemizin büyök çoğunlu-
ğunadcgfl,Sa\TnCumhurb^kanımızınata-
ma yetkisine de karşıdır. Üniversitemizin
yüzde 86'sının iradesini yansıtan adaylar
yerine,yüzde 14'ûnûnya da binde rinin b-
tediği adayiar befirlenerek Saym Cumhur-
başkammız bunlardan birini atamaya ade-
ta zorlanmaktadır" denildi. Açıklamada,
YÖK'ün karannın üniversiteyi olduğu ka-
dar, Cumhurbaşkam Sezer'i de sıkıntılı bir
duruma sokacağı vurgulandı.
Öte yandan YÖK'ün listesinde yer alan
Prof. Dr. Orhan Ushı da etkintiğe katılarak
YÖK'ün karanna tepki gösterdi. Uslu,
YÖK'ün kararmı 'içine sndiremediğmi'
söyledi
tadır. Ama öğretim üyelerinin 6
aday belirlenıesinin adı seçim
olamaz" eleştirisinde bulundu.
Hatipoğlu, TÜMÖD'ün öne-
rilerini şöyle sıraladı:
• Öğretim üyeleri en çok 3
turda salt çoğunlukla iki rektör
adayı belirlemeli ve bunlardan
biri cumhurbaşkam tarafindan
atanmalıdır. Şimdiki sistem üni-
versitede huzursuzluk ve güven-
sizlik yaratıyor, öğretim üyele-
rini incitiyor.
• Rektör seçimleri açısmdan
üniversiteler iki gruba aynlıyor.
Bir üniversitede toplam profesör
sayısı 100 ya da her fakültesin-
de en az 10 profesör olan üni-
versitelerde rektörler, seçimle
beürlenen iki aday; diğer üni-
versite standart kadro oluşun-
caya kadar ilişkilendirilen üni-
versite senatosunun önereceği
iki aday arasından cumhurbaş-
kam tarafindan atanmalıdır.
• Beş büyük kentteki üniver-
sitelerde doçent ve profesör kad-
rosuna atanacaklar her unvan
dönemi için diğer ıllerdekı üni-
versitelerde birer yıllık zorunlu
hizmet koşulunu yerine getir-
melidir.
Sıvas'm Divriği ile Malatya'nın
Arapgir ilçesi arasuıdaki bağlantryı
sağlayacak olan karayolunun yapımı yüan hikâyesine döndü. tld ilçe
arasuıdaki ulaşım, Osmanlı döneminden kalma ipekyolu ile güçlükle
sağlanabiüyor. Karayollan Genel Müdürlüğü'nün 1990 yılmda ihaleye
açtığı Arapkir yolunun proje bedeli 7.5 trilyon. Ancak 10 yüdır süren
inşaat çahşmalannda henüz bir Uerieme kaydedilmedi. Bu yîlki ödeneği
Olmayan yola tabela koyuldu 350 miryar lira olan yolda çahşmalar
kaplumbağa hrn ile ilernyor.
10 yüdır bitirUemeyen yol için Divriği çıkışına tabela asdması ise
yurttaşlann tepkisine yol açıyor. Dtvriği'de yakmmalara neden olan
diğer sorun ise Divriği-Sıvas arasuıdaki 180 küometrenk bozuk yoL
ÖzeUikle bölgeye gelen turistler yolun çok kötü olduğundan vakuuyor.
(Fotoğraf: MEHMET AYDIN)
KÂZIM GÜLECYÜZ* ERBAKAN VE GÜLEN'Î ELESTÎRDÎ
'Yeni Asya cemaati, demokrasi
hak ve özgürlüklere saygdıdır'
GÖRÜŞ
Prof. Dr. COŞKUN ÖZDEMtR
Son Rektörlük Seçimleri
1981 'den beri süregelen YÖK sistemine atama ye-
rine sonradan eklenen rektörlük seçimleri yazık ki hiç-
bir zaman demokratik nitelikli seçimler olmadı, ola-
madı. Oylama sonuçlan, burada sayamayacagımız
çeşitli nedenlerle inandıncı, doyurucu, oy verenle-
rin gerçek tercihlerini ve içtenliklerini yansrtır olmak-
tan uzaktır. Sadece siyasi baskılar, zorlamalar altın-
da yapılan atamalardan daha iyidir. Ondan ileri bir
adımdır. Gelin görün ki YÖK'e tanınan yetkilerle, ya-
pılan seçimlerde kullanılan oylar, icabında hiçe sa-
yılabilmektedir. YÖK hangi ölçütlere, hangi ilkelere
dayandığı bilinmeyen, anlaşılamayan birayıklama ve
eliminasyon yöntemi ile dilediği üç adayı cumhur-
başkanına sunmaktadır. Bu tutum, üniversiteterimi-
zin yıllardır kanayan yaralanndan biri tanesidir. Ama
9 Eylül Üniversitesi için YÖK'çe, son seçimlerle il-
gili olarak yapılan işlem, sanınm dünya üniversite-
ler tarihine benzersiz bir olay olarak geçecektir. Se-
çimlerde 449 oy alan Dekan Prof. Emin Aha ile onun
ardından 389 oy kazanan son dönemin övgüleralan
rektörü Prof. Fethi tdiman'ı ekarte ederek 142 oy sa-
hibi Prof. Faik Sanalioğlu'nu birinci sıraya yerleştir-
mek ve onu izleyerek birer oy alan (kuşkusuz kendi
oylan) iki kişiyi ikinci ve üçüncü adayiar olarak be-
lirtmek gerçekten inanılmaz bir olaydır. Bundan do-
layı, sergilenen tepkiler, kınamalar, karşı çıkışlar ne
olursa olsun, bu akıl almaz olay karşısında da haftf
kalacaktır. Bu düpedüz bir karamizah gösterisidir ve
Türktoplumuyla, üniversiteyte, oy kullananlarla, de-
mokrasiyle alay etmek, dalga geçmektir.
YÖK'ün, pekâiâçılgıncadiyedetanımlanabilecek
bu davranışı ancak şöyle yorumlanabilir, açıklana-
bilirdiyedüşünüyorum. Konuştuğum arkadaşlanmın
bir bölümü bunu payiaşıyoriar. YÖK bu kural dışı, ev-
rensel insan degerlerini de hiçe sayarak yaptığı se-
çimi ağır baskılar altında kalarak benimsemek du-
rumunda kalmıştır. Bu baskı, 142 oylu adayı birinci
yere çıkartmayı zorunlu kılmıştır. Aslında bu, YÖK'ün
tercihi değildir. YÖK, büyük tepkiler toplayacağı açık
bu haksız ve adaletsiz durumu en çarpıcı bir şekil-
de sergilemek istemtştir. Yoğun tepkiler, gerçeğin or-
taya çıkmasına yol açacak ve YÖK, baskılar, zorla-
malar attında olduğunu, özerk bir kurum olarak go-
rev yapamadığını kamuoyuna duyurmak fırsatını bu-
lacak, bağımsızlık kazanmaya çalışacaktr. Umanm
bu iyimser (YÖK adına) yorum gerçeğe uygundur.
öyte degilse YÖK'ün çok ciddi bir patoloji içinde bu-
(unduğu kanısına varmaktan başka yol, başka otastlık
kalmayacaktır.
Özel Okullar Dernegi Başkanı
'Ücretlerde indirim
söz konusu değil'
Haber Merkezi - Milli Eğitim Bakanlığı yüzde
40 ve üzerinde zam yapan okullar hakkında inceleme
başlattı. özel Okullar Derneği Başkanı Rürtem
Eyüboğlu, demefin tavsiye karanna uymayan okullar
hakkında bakanhğın inceleme yapabıleceğıni, ancak
özel okul ücretlerinde indirim yapılmasının söz
konusu olmadığını vurguladı.
MEB, Istanbul'da ücretlerine yüzde 40 ve üzerinde
zam yapan 133 özel okula birer yazı göndererek
bütçelerini yeniden gözden geçirmelerini ve gelir-
gider listelerini bakanlığa göndermelerini istedi.
Eyüboğlu, 1.297 özel okuldan yüzde 95'inin
yüzde 40'ın altında zam yaptığını belirtti.
FEHMİ KORlf tSLAMÎHAREKETLERİDEĞERLENDİRDİ
'Necmettm Erbakan ve Giüen'in
misyonu arasmda faridıbkLar var9
Öncelıkle, Erbakanve Gü-
len hareketleri hakkında sağ-
lıklı bir değerlendirme yapa-
bilmek için, çıkış noktalannı
ve temel niteliklerini tespit et-
mek gerektiği kanaatındeyım.
Erbakan'ın otuz yıldır lide-
ri olduğu "MflH Görüş" hare-
keti, kökü 1950'lerdeki Mil-
let Partisi'ne dayanan bir si-
yasi akımdır. Adı üzerinde
"mflhyetçi'' karakterde bir ha-
reketrir. Yine MP'nin bir uzan-
tısı olan MHP'den farkı, din-
ci motifleri daha fazla öne çı-
karmasıdır.
Dayandığı kitle tarikat ağır-
hkhdir. Erbakan'ın siyaset için
^cazet" aldığı insan da bir
Nakşibendi şeyhidir. Milli Gö-
rüş çızgisini temsıl eden par-
tiler de (Milli Nizam Partisi,
Milli Selamet Partisi, Refah
Partisi, Fazilet Partisi) bir çe-
şit tarikat yapılanması içinde
örgütlenmiştir. Hiyerarşinin
en tepe noktasında lider var-
dır.
Kayıtsız şartsız bir biat ve
itaat kültürü hâkimdir. Parri-
ye bağlılık ve itaat, adeta di-
ne bağlılık ve itaatle eşdeğer-
de tutulur. Dine hizmetin yo-
hmun, münhasıran partiye hiz-
metten geçtiği anlayışı esas-
tır. FP'deki "yeniükçi" kana-
UHI son doncmdc uın tşrtıır^
parti" söylemini reddeden
yaklaşımlanna ragmen, lide-
re bağh "gdenekçi" ekıbin,
partide başından beri geçerli
olan temel çizgiden aynlma-
ya niyetinin olmadığı, son ya-
pılan kongre sürecindeki tar-
tışmalarda bir kez daha gö-
rühnüştür.
Gülen hareketi ise son yü-
lara kadar içe kapalı bir yapı-
ya sahip iken, 9O'lı yıllann or-
talanndan itibaren, kısmen
kendi tercih ve inisiyatifi ile,
kısmen de bir kısım laik çev-
relerin desteğinı alarak kamu-
oyu önüne çıkmıştır.
Gerek bu çıkış öncesinde,
gerekse bu çıkıştan sonra 28
Şubat sürecine kadar olan dö-
nemde Milli Görüş hareketi
ile bir çatışmaya gırdiği söy-
lenemez. Aksine, Gülen ce-
maatinin önemli bir bölümü,
Ozal'ın vefaünı takiben RP'ye
destek vermiştir.
Çatışma, 28 Şubat'ın önce-
likli hedef olarak RP'ye yük-
lendiği bir konjonktürde pat-
lak vermiş; Gülen bu dönem-
de RP'ye yönelik çıkışlan ile
te hâkim olmayı hedeflemesi-
ne karşıhk, Gülen'in siyaset dı-
şı ve partiler üstü bir görün-
tüyle, eğitim ve kadrolasma
yoluyla devlette etkinlik ka-
zanmayı öngörmesidir. Çatış-
manın temelinde ise, bir yö-
nüyle, tslami duyarlılığa sahip
kitlelerin liderlik ve önderli-
ğini kimin yapacağı meselesı
yarmaktadır.
Yeni Asya'ya gelince; bu
ekol, her iki hareketten de fark-
lı olarak, Bediüzzaman Said
Nursi'nin görüşleri ışığında, is-
ter parti, isterse kadrolasma
yoluyla devlete ve iktidara hâ-
kim olmayı hedefleyen yakla-
SAİD-1 NURSİ'DEN BUGÜNE
Bilinmeyen
İSLAM
28 Şubat'm yanında yer ala-
rak kendisini 28 Şubat"tan ya-
na olan güçlere kabul ettire-
bileceğini düşünmüştür. An-
caıc utışundüğugibı olniâiiîişj
28 Şubat'ın "irtica" tanımı
kapsamında kendisinin de
RP'ye eşdeğer, hatta bazüan-
na göre ondan daha ciddi bir
tehlike olarak algılandığını kı-
sa süre sonra görmüştür.
Erbakan ve Gülen hareket-
lerinin ortak noktalan, her iki-
sinin de şahıs odaklı, otoriter,
merkeziyetçi, milliyetçi ve
devletçi bir karaktere sahip
olmalandır. Farklılıklan, Er-
bakan'ın parti yoluyla devle-
şımlardan uzak durmuş: sivil
toplumda odaklanan bir ça-
lışma anlayışını içtenlikle be-
nimsemiştir.
Bu çerççvcuc, başmdHn be-
ri din adına parti kurmanın
yanlışlığını vurgulamış; "Din
herkesin mukaddes mahdır;
bir partinin veya zümrenin in-
hisanna alınaınaz" demiş; ay-
nca, dini bir siyasi iktidar ide-
olojisi konumuna indirgeme-
nin, her şeyden önce dnıe za-
rar vereceğine dikkat çekmiş-
iİT. Demokrasiye, hak ve öz-
gürlüklere, demokratik ve öz-
gürlükçü anlamdaki laikliğe,
sosyal hukuk devleti ilkesine
samimiyetle sahip çıkmıştir.
Siyasete bakışım da, parti-
ler üstü kalma fantezisinin ge-
tireceği depolitizasyon tuzağı-
na düşmeyen bir denge çizgi-
sine oturtmuş; demokrat mis-
yonu temsil ettiğine ınandığı
partilere açıktan, ama hiçbir
pazarlığa girmeden ve karşı-
hkbeklemeden destek vererek,
siyasi tercihiyle de demokra-
si mücadelesindeki yerini al-
mıştır.
Ve Yeni Asya'nın çizgisin-
de dinin siyasi amaçlarla istis-
manna da; demokrasi, hukuk,
özgürlükler ve laiklik gibi ko-
nularda "takryyed'' yaklaşım-
lara da rastlamak mümkün de-
ğildir.
Bütün bunlan kaydetükten
sonra şunu da eklemek isterim
ki, gerek Erbakan, gerekse
Gülen hareketlerinin üzerine
devlet gücünü kullanarak gi-
dihnesi kesinlikle tasvip edi-
lemez.
Biz bu hareketlerin önemli
hata ve yanlışlan olduğu; ama
bu yanhşlann düzeltihnesinin
veya önüne geçilmesinin bas-
kjcı ve dayatmacı uygulama-
larla değil. insanlann doğru
bilgilerle donatıldığı demok-
ratik bir hür tartışma ortamın-
da halkın sağduyusu ile sağ-
ranabileceği kanaarindeyiz.
28 Şubat politikalanndaki te-
mel yanlışın da bu noktada
olduğunu düşünüyoruz.
*Yeni Asya Gazetesi Genel
Yayın Müdürii
Not: 'Bilinmeyen tslam'
başlıklı araştırmamız önü-
müzdeki günlerde 'Necmet-
tin Erbakan-Fethullah Gü-
len Kavgası' başlığıyla ki-
tap olarak yayımlanacaktır.
En son temsilcisini Fazilet Par-
tisi'nde (FP) bulan siyasi hare-
ket ile Fethullah Gülen Cemaati
arasında, her şeyden önce, bir
kaynak farklıhğı var.
Gülen Cemaati, bılındığı gibi,
siyasetin içinde yer almaya pek
hoş bakmayan, siyasi karar alan-
lan doğrudan etkilemeyi yön-
tem olarak tercih eden Risale-i
Nurhareketinden kaynaklanmak-
ta. Bu hareketin öncüsü olan Be-
diüzzaman Said Nursi fıili siya-
set içinde yer aldığı Cumhuriyet
öncesi dönemde yaptıklanndan
pişmanuk duyduğunu eserlerin-
de anlatır. Buna karşılık, Nec-
mettin Erbakan ve arkadaşlan,
kendi hareketlerini başlanrken
farklı deneyimlerden, kimi Ba-
tı'da yakından gözlediği demok-
rasiden, kimi de Islam dunyasın-
daki denemelerden ve yazarlar-
dan etialenmiştir. Erbakan'ın si-
yasete adımını Adalet Parti-
si'nden aday olarak atmak iste-
diğini, yanında bulduğu iki mil-
letvekili arkadaşmm AP'den Mec-
lis'e girdiklerini unutmamak la-
zım. Ilk başlarda Erbakan'la ha-
reket eden Risale-i Nur kökenli
bazı isimler, arada zihniyet ve
yöntem farkı bulunduğunu, kısa
sürede anlavıp kopmuşlmthr.
İki çizgi, Islami literatürü bi-
lenlerin kolayca anlayacağı gibi,
bir arada düşünülemeyecek ka-
dar farklı geleneklerini yansıt-
maktadif. Bu sebeple. arada ki-
şüflderi sebebiyle iki tarafa da faz-
la uzak durmayan bazı ınsanlar
bulunsa da, Gülen Cemaati ile
MSP/RP/FP çizgisi arasında hoş-
görüye dayalı bir dostluk göz-
lense de, bu çizgilerin uzun sü-
reli bir birliktelik kurabilmeleri
adeta imkânsızdır.
Gülen, benim görebildiğim
kadanyla, Türkiye'de iktidarlar
ve güç odaklanyla çaüşmadan,
siyasetin dışında kaldığını özel-
likle vurgulayarak etkinliğini
yaygınlaştırmayı tercih etti. Son
on yıl içerisinde izlediği yöntem,
devletle ilışkısiz, daha çok top-
lumu tsiamlaşnrma' denilebıle-
cek bır projey ı akla gerinyor. Bir
din adamı olması, hizmet saha-
sı olarak eğitimi ve medya sek-
törünü seçmesi bunu onun için
doğal ılgı alanı kılıyor. Yurtıçi ve
dışında eğitim kurumlannın fa-
aliyete geçirilmesine önayak ol-
ması, toplumsal katmanlarla din
ve mezhepler arasında hoşgörü-
yû yaygınlaştırması çabası gibi
aslında devletin yerine getirme-
si gereken görevleri kendiliğin-
den üstlenmesi onu bazılannın
gözünde tehiiki' kılıyor. Bu his-
sin kökeninde, yapüanlan 'daha
başka niyeder' ile ırtıbatlandır-
kiye'de bulduklan taban, sem-
patı halkası veya kendileri gibi
düşünmeyenler taranndan sahip-
lenme ile bu duruşlan arasında
irtibat olduğunu düşünüyonım.
Erbakan ve FP ıçın "güç' sayıy-
la (partili üye veya oy kullanan
seçmen) ile ölçülürken, Gülen
Cemaati gibi siyaset-dışı yapı-
lanmalar için 'sayı' fazla önemli
değil. Gülen Cemaati, kendileri-
nin 'hizmet' diye adlandırdıkla-
n uğraş alanlannda tespit ettık-
leri hedefe (topiumu tslamiaşür-
ma') vardıracak kadar bır güç
(yeterince kendini vakfeden insan,
destekçi işadamı, kurumlan oluş-
turmak için gerekli para gibi) ile
yetinırler, bunlann kendi 'hizmet
İD-1 NURSİ'DEN BUGÜNE
Bilinmeyen
İSLAM
ma düşüncesi yaöyor. Islami eği-
limler, bütün dünyada, bağlı ol-
duklan inanç sisteminin özelh-
ğı gereği 'nhısal-üstü' bir anla-
yışıyaBsttfflaf. ıSıarnm vmflMi
fıkriyle ilgili bir durum bu. Bu
sebeple de, birçok ülkede (bu
arada Türkiye'de de) ' m V ohna-
makla suçlanırlar.
Gülen, en yakınlarmdan ge-
len şiddetli eleştirileri göğusle-
yerek, epey *yerli' bir söylemi
benimsemiş görünüyor. Yurtdı-
şındaki kollanyla bile Türkiyeli
bir hareket bu. Erbakan'ın viz-
yonu ise, kendi söyleminden de
biliyoruz, Türkiye'nin sınırlan-
nı aşıyor, dünyaya nizam verme
iddıası var. Bu iki hareketin Tür-
hafltas' dışmdaki toplumsal ta-
banı örgütlemek gibi bir dertleri
yoktur. Cemaatle temas kuran
herkesi 'kendBerinden' kabul et-
mek eğilimindedirler.
Farklı kaynakiardan beslen-
meleri, farkh yöntem ve söyle-
me sahip olmalan, FP hareketi ile
Gülen hareketinin çekişmesini
gerektirmiyor. Islami duyarbğı
olan insanlar, siyasete yakınlık
hissediyorlarsa FP'nin yanında
duruyorlar; yaradılışlan siyase-
te uygun olmayanlar ise, arala-
nnda Gülen Cemaati'nin de bu-
lundugu, başka 'hizmet' alanla-
nna ilgi duyuyorlar.
_ 28 Şubat, bir yandan Targut
Özal'ın içende toplum katman-
lan arasında hoşgörüyü, dışan-
dabaşka ülkelere açılmayı öngö-
ren misyonunu parçalamayı (do-
layısıyla Gülen Cemaati'nin te-
mellerini oymayı) hedenerken, bir
yandan da Global Sistem adına,
onun korkulu rüyası haline gel-
mış 'siyasal tsfaun' yaklaşımmı
(dolayısıyla RP/FP çizgisini) yok
etmeyi görev bildi. 28 Şubat,
Türkiye için bir 'içe k»pamna
projesi' idi; bunu Türkiye adına
dünyaya açılmış ileri kollan (F.
Gülen) budamayla ve siyasetin
alanımn (FP) daraltmayla başar-
maya çalıştı. Bu bakımdan, as-
lında dini duyarhlıkla hiç ilgisi
bulunmayan kişi ve çevrelere
darbe vursa, ülke çıkarlannı baş-
ka alanlarda da zedelese bile, en
büyük tahribatı din odaklı yapı-
lanmalarda gerçekleştirdi. Par-
tinin mahkeme karanyla kapabl-
ması, cemaatin kasetlerle yıpra-
tüması duruma göre araç kuÛan-
ma kolaycılığıyla ilgili önemsiz
aynnülardır. 28 Şubat, temelde,
çizgiler arasında ton farkhhkla-
nnı hiç hesaba katmamıştır.
Olan bitenlerde bayağı önem-
li payı olduğunu sandığım bir
gerçek de şu: Alan Makovsky,
Pivotal States' adlı kıtapta yer
alan Türkiye değeriendirmesm-
de (s. 90), ünited States Informa-
tion Ageney taranndan yaptın-
lan biranketten söz ediyor. Türk-
ler'in ülkelerini daha çok tslam
dünyasmm btrparçası olarak gör- -
düklerini ortaya koyan anket Was-
hington'da alarm zülerini çaldır-
mış olmalı. Deneklerin yüzde
47'si "Türkiye tslam dünyasuun
bir parçasHhr" derken, "Tfirki-
yeAvrupah'dır" diyenler sadece
yüzde 27'de kalmış. (Yüzde 15
ise, "Her ildsi de" demiş). Bu
anket sonuçlaruun 1996 Eylü-
lü'nde alındığuıı yazıyor Ma-
kovsky; yani 28 Şubat 1997
MGK'sinden dört ay önce.
*Yeni Şafak Gazetesi Yazan