25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11TEMMUZ2000SAU HABERLER Çoğu işsiz Bilim Tarihi mezunlan öğretmentik isüyor Istanbul Haber Servi- si - Aldıklan eğitimle ilgili iş bulamayan Is- tanbul Üniversitesi (tÜ) Edebiyat Fakültesi Bi- lim Tarihi Bölümü me- zunu gençler, Milli Eği- tim BakanhğYndan fel- sefe grubu öğretmenli- ği hakkı istiyor. IÜ Edebiyat Fakülte- si'ne bağh birbölümken bir kez mezun veren Bi- lim Tanhi Bölümü nü tamamlayan gençlerin, öğretmenlik yapması- na yasal düzenlemeler engel oluyor. Bu bölü- mün mezunlan, felsefe bölümü denklik belge- si ve öğretmenlik for- masyonu belgesine de sahip olmalannakarşın felsefe öğretmenliği ya- pamamalanna anlam veremediklerini söylü- yorlar. Bir kez mezun ver- dikten sonra geçen yıl bağımsız bir bölüm ol- maktan çıkanlan Bilim Tarihi Bölümü, halen tÜ Felsefe Bölümü'ne bağh bir yükseköğre- tim programı olarak öğ- retime devam ediyor. Mezun sayısı 60 dola- yında olan Bilim Tari- hi Bölümü'nün, felsefe ile ilgili eğitim verme- sine karşın, felsefe gru- bu öğretmenliği hakkı tanınmayan mezunlan- nın çoğu işsiz. Bu genç- lerin bir bölümü de bul- duklan herhangi bir iş- te çalışmak zorunda ka- lıyor. Bilim Tarihi me- zunlan, Milli Eğitim Bakanlığı'mn kendile- rine liselerde felsefe, mantık gibi derslerde öğretmenlik yapma hakkı tanımasmı bek- liyor. Mağdur durumdaki Bilim Tarihi mezunla- n, YÖK, MEB ve me- zun olduklan bölümün hocalanm, öğretmen- lik beklentilerine du- yarlı davranmaya çağı- nrken yetkililerin, Bilim Tarihi eğitimini önem- semediklerinden yakı- nıyorlar. YÖK Başkanı Prof. Dr. Kemal Gürüz, kuruma yapılan eleştirileri yanıtladı 'Üyeler özgürce oy kııflaiKİr ANKARA (Cumhuriyet Bû- rosu) - Yükseköğretim Kuru- lu'nun (YÖK), 9 Eylül Üniver- sitesi'ndeki rektörlük seçimlerin- de 449 oy alan Tıp Fakültesi De- kanı Prof. Dr. Emin Ahcı ıle 389 oy alan şu anki rektör Prof. Dr. Fethi İdiman ı listeye almama- sı ve 1 'er oy alan Prof. Dr. Or- han Uslu ile Ozcan Gökçeyi 2. ve 3. sıralara yerleştirmesi üze- rine gözler Cumhurbaşkanı Ab- metNeedetSezere çevrildi. Eleş- tirilere, "Söyleyecek hiçbir şe- yim yok" yanıtını veren YÖK BaşkanıProf. Dr. Kemal Gü- rüz," YÖK genei kurulunun 22 üyesi özgür iradekri ile gizti oy kuDandL listeyi Cumhurbaşka- nı'na sunacağtz" dedi. Tüm Ögretim Üyeleri Derne- ği (TÜMOD) Başkanı Prof. Dr. Tahir Hatipoğlu ise YÖK Yasa- sı'nın değişmesini istedi. Se- zer'in de kendileriyle aynı gö- rüşte olduğunu öne süren Hati- poğlu, rektörlük seçimlerinin yenıden düzenlenmek zorunda olduğunu söyledi. Hatipoğlu, "1992'den bu yana uygulanan, öğretim üyelerinin belirlediği 6 aday icinden YÖK tarafindan seçilen 3 aday arasından rektör, Cumhurbaşkanı'nca atanmak- D o k u z E y l ü l Ü n i v e r s i t e s i n d e YÖK k a r a r ı n a t e p k i y a ğ d ı Öğretim üyelennden cüppeüprotesto İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) -Do- kuz Eylül Cniversitesi'nde yapılan rektör- lûk seçimi sonucunun YÖK tarafindan dik- kate alınmamastna yönelik tepkıler sürüyor. Üniversiteden yüzlerce öğretim üyesi dün rektörlük binasuıdan Cumhuriyet Ala- nı'na yürüdü ve alanda yapılan basın açık- lamasının ardından protesto amacıyla cüp- pelenni bıraktı. Öğretim üyelerinin eylemi- ne Öğretim Elemanlan Sendikası, Izmir Tabip Odası, Izmir Eczacı Odası, TMMOB'ye bağh odalann Izmir şubeleri temsücileri ve Devlet Tiyatro Opera ve Ba- lesi sanatçılan da destek verdi. Dokuz Ey- lül Oniversitesi'nde yapılan rektörlük se- çiminde en çok oy alan Prof. Dr. EminAh- a ve Prof. Dr. Fethi tdiman'ın, YÖK'ün Cumhurbaşkara'na sunduğu üç kişilik aday listesine konulmamasına yönelik tepki gös- teren öğretim üyelerinin eylemleri sürüyor. Öğretim üyeleri dün de rektörlük binasın- dan Cumhuriyet AJanı'na değin cüppele- riyle yürüyüş yaptılar. Alanda yapılan basın açıklamasının ar- dından öğretim üyeleri cüppelerini bırak- tüar. Alanda öğretim üyeleri adına yapılan ve Fen-Edebiyat Fakültesi'nden Doç. Dr. SerdarKurttarafindan okunan basın açık- lamasında, YÖK genel kurulunun, oyların yüzde 45'ini alan Prof. Dr. Emin Ahcı'yı ve yüzde 38'ini alan Prof. Dr. Fethi Idi- man'ı liste dışı bıraktiğı beürtilerek bu lis- tenın üniversitenin öğretim üyelerinin yüz- de 86 suıın tercihini yansıtmadıgı vurgulan- dı. Açıklamada, "YÖK'ün bu aJoküşı ka- ran yahnz üniversitemizin büyök çoğunlu- ğunadcgfl,Sa\TnCumhurb^kanımızınata- ma yetkisine de karşıdır. Üniversitemizin yüzde 86'sının iradesini yansıtan adaylar yerine,yüzde 14'ûnûnya da binde rinin b- tediği adayiar befirlenerek Saym Cumhur- başkammız bunlardan birini atamaya ade- ta zorlanmaktadır" denildi. Açıklamada, YÖK'ün karannın üniversiteyi olduğu ka- dar, Cumhurbaşkam Sezer'i de sıkıntılı bir duruma sokacağı vurgulandı. Öte yandan YÖK'ün listesinde yer alan Prof. Dr. Orhan Ushı da etkintiğe katılarak YÖK'ün karanna tepki gösterdi. Uslu, YÖK'ün kararmı 'içine sndiremediğmi' söyledi tadır. Ama öğretim üyelerinin 6 aday belirlenıesinin adı seçim olamaz" eleştirisinde bulundu. Hatipoğlu, TÜMÖD'ün öne- rilerini şöyle sıraladı: • Öğretim üyeleri en çok 3 turda salt çoğunlukla iki rektör adayı belirlemeli ve bunlardan biri cumhurbaşkam tarafindan atanmalıdır. Şimdiki sistem üni- versitede huzursuzluk ve güven- sizlik yaratıyor, öğretim üyele- rini incitiyor. • Rektör seçimleri açısmdan üniversiteler iki gruba aynlıyor. Bir üniversitede toplam profesör sayısı 100 ya da her fakültesin- de en az 10 profesör olan üni- versitelerde rektörler, seçimle beürlenen iki aday; diğer üni- versite standart kadro oluşun- caya kadar ilişkilendirilen üni- versite senatosunun önereceği iki aday arasından cumhurbaş- kam tarafindan atanmalıdır. • Beş büyük kentteki üniver- sitelerde doçent ve profesör kad- rosuna atanacaklar her unvan dönemi için diğer ıllerdekı üni- versitelerde birer yıllık zorunlu hizmet koşulunu yerine getir- melidir. Sıvas'm Divriği ile Malatya'nın Arapgir ilçesi arasuıdaki bağlantryı sağlayacak olan karayolunun yapımı yüan hikâyesine döndü. tld ilçe arasuıdaki ulaşım, Osmanlı döneminden kalma ipekyolu ile güçlükle sağlanabiüyor. Karayollan Genel Müdürlüğü'nün 1990 yılmda ihaleye açtığı Arapkir yolunun proje bedeli 7.5 trilyon. Ancak 10 yüdır süren inşaat çahşmalannda henüz bir Uerieme kaydedilmedi. Bu yîlki ödeneği Olmayan yola tabela koyuldu 350 miryar lira olan yolda çahşmalar kaplumbağa hrn ile ilernyor. 10 yüdır bitirUemeyen yol için Divriği çıkışına tabela asdması ise yurttaşlann tepkisine yol açıyor. Dtvriği'de yakmmalara neden olan diğer sorun ise Divriği-Sıvas arasuıdaki 180 küometrenk bozuk yoL ÖzeUikle bölgeye gelen turistler yolun çok kötü olduğundan vakuuyor. (Fotoğraf: MEHMET AYDIN) KÂZIM GÜLECYÜZ* ERBAKAN VE GÜLEN'Î ELESTÎRDÎ 'Yeni Asya cemaati, demokrasi hak ve özgürlüklere saygdıdır' GÖRÜŞ Prof. Dr. COŞKUN ÖZDEMtR Son Rektörlük Seçimleri 1981 'den beri süregelen YÖK sistemine atama ye- rine sonradan eklenen rektörlük seçimleri yazık ki hiç- bir zaman demokratik nitelikli seçimler olmadı, ola- madı. Oylama sonuçlan, burada sayamayacagımız çeşitli nedenlerle inandıncı, doyurucu, oy verenle- rin gerçek tercihlerini ve içtenliklerini yansrtır olmak- tan uzaktır. Sadece siyasi baskılar, zorlamalar altın- da yapılan atamalardan daha iyidir. Ondan ileri bir adımdır. Gelin görün ki YÖK'e tanınan yetkilerle, ya- pılan seçimlerde kullanılan oylar, icabında hiçe sa- yılabilmektedir. YÖK hangi ölçütlere, hangi ilkelere dayandığı bilinmeyen, anlaşılamayan birayıklama ve eliminasyon yöntemi ile dilediği üç adayı cumhur- başkanına sunmaktadır. Bu tutum, üniversiteterimi- zin yıllardır kanayan yaralanndan biri tanesidir. Ama 9 Eylül Üniversitesi için YÖK'çe, son seçimlerle il- gili olarak yapılan işlem, sanınm dünya üniversite- ler tarihine benzersiz bir olay olarak geçecektir. Se- çimlerde 449 oy alan Dekan Prof. Emin Aha ile onun ardından 389 oy kazanan son dönemin övgüleralan rektörü Prof. Fethi tdiman'ı ekarte ederek 142 oy sa- hibi Prof. Faik Sanalioğlu'nu birinci sıraya yerleştir- mek ve onu izleyerek birer oy alan (kuşkusuz kendi oylan) iki kişiyi ikinci ve üçüncü adayiar olarak be- lirtmek gerçekten inanılmaz bir olaydır. Bundan do- layı, sergilenen tepkiler, kınamalar, karşı çıkışlar ne olursa olsun, bu akıl almaz olay karşısında da haftf kalacaktır. Bu düpedüz bir karamizah gösterisidir ve Türktoplumuyla, üniversiteyte, oy kullananlarla, de- mokrasiyle alay etmek, dalga geçmektir. YÖK'ün, pekâiâçılgıncadiyedetanımlanabilecek bu davranışı ancak şöyle yorumlanabilir, açıklana- bilirdiyedüşünüyorum. Konuştuğum arkadaşlanmın bir bölümü bunu payiaşıyoriar. YÖK bu kural dışı, ev- rensel insan degerlerini de hiçe sayarak yaptığı se- çimi ağır baskılar altında kalarak benimsemek du- rumunda kalmıştır. Bu baskı, 142 oylu adayı birinci yere çıkartmayı zorunlu kılmıştır. Aslında bu, YÖK'ün tercihi değildir. YÖK, büyük tepkiler toplayacağı açık bu haksız ve adaletsiz durumu en çarpıcı bir şekil- de sergilemek istemtştir. Yoğun tepkiler, gerçeğin or- taya çıkmasına yol açacak ve YÖK, baskılar, zorla- malar attında olduğunu, özerk bir kurum olarak go- rev yapamadığını kamuoyuna duyurmak fırsatını bu- lacak, bağımsızlık kazanmaya çalışacaktr. Umanm bu iyimser (YÖK adına) yorum gerçeğe uygundur. öyte degilse YÖK'ün çok ciddi bir patoloji içinde bu- (unduğu kanısına varmaktan başka yol, başka otastlık kalmayacaktır. Özel Okullar Dernegi Başkanı 'Ücretlerde indirim söz konusu değil' Haber Merkezi - Milli Eğitim Bakanlığı yüzde 40 ve üzerinde zam yapan okullar hakkında inceleme başlattı. özel Okullar Derneği Başkanı Rürtem Eyüboğlu, demefin tavsiye karanna uymayan okullar hakkında bakanhğın inceleme yapabıleceğıni, ancak özel okul ücretlerinde indirim yapılmasının söz konusu olmadığını vurguladı. MEB, Istanbul'da ücretlerine yüzde 40 ve üzerinde zam yapan 133 özel okula birer yazı göndererek bütçelerini yeniden gözden geçirmelerini ve gelir- gider listelerini bakanlığa göndermelerini istedi. Eyüboğlu, 1.297 özel okuldan yüzde 95'inin yüzde 40'ın altında zam yaptığını belirtti. FEHMİ KORlf tSLAMÎHAREKETLERİDEĞERLENDİRDİ 'Necmettm Erbakan ve Giüen'in misyonu arasmda faridıbkLar var9 Öncelıkle, Erbakanve Gü- len hareketleri hakkında sağ- lıklı bir değerlendirme yapa- bilmek için, çıkış noktalannı ve temel niteliklerini tespit et- mek gerektiği kanaatındeyım. Erbakan'ın otuz yıldır lide- ri olduğu "MflH Görüş" hare- keti, kökü 1950'lerdeki Mil- let Partisi'ne dayanan bir si- yasi akımdır. Adı üzerinde "mflhyetçi'' karakterde bir ha- reketrir. Yine MP'nin bir uzan- tısı olan MHP'den farkı, din- ci motifleri daha fazla öne çı- karmasıdır. Dayandığı kitle tarikat ağır- hkhdir. Erbakan'ın siyaset için ^cazet" aldığı insan da bir Nakşibendi şeyhidir. Milli Gö- rüş çızgisini temsıl eden par- tiler de (Milli Nizam Partisi, Milli Selamet Partisi, Refah Partisi, Fazilet Partisi) bir çe- şit tarikat yapılanması içinde örgütlenmiştir. Hiyerarşinin en tepe noktasında lider var- dır. Kayıtsız şartsız bir biat ve itaat kültürü hâkimdir. Parri- ye bağlılık ve itaat, adeta di- ne bağlılık ve itaatle eşdeğer- de tutulur. Dine hizmetin yo- hmun, münhasıran partiye hiz- metten geçtiği anlayışı esas- tır. FP'deki "yeniükçi" kana- UHI son doncmdc uın tşrtıır^ parti" söylemini reddeden yaklaşımlanna ragmen, lide- re bağh "gdenekçi" ekıbin, partide başından beri geçerli olan temel çizgiden aynlma- ya niyetinin olmadığı, son ya- pılan kongre sürecindeki tar- tışmalarda bir kez daha gö- rühnüştür. Gülen hareketi ise son yü- lara kadar içe kapalı bir yapı- ya sahip iken, 9O'lı yıllann or- talanndan itibaren, kısmen kendi tercih ve inisiyatifi ile, kısmen de bir kısım laik çev- relerin desteğinı alarak kamu- oyu önüne çıkmıştır. Gerek bu çıkış öncesinde, gerekse bu çıkıştan sonra 28 Şubat sürecine kadar olan dö- nemde Milli Görüş hareketi ile bir çatışmaya gırdiği söy- lenemez. Aksine, Gülen ce- maatinin önemli bir bölümü, Ozal'ın vefaünı takiben RP'ye destek vermiştir. Çatışma, 28 Şubat'ın önce- likli hedef olarak RP'ye yük- lendiği bir konjonktürde pat- lak vermiş; Gülen bu dönem- de RP'ye yönelik çıkışlan ile te hâkim olmayı hedeflemesi- ne karşıhk, Gülen'in siyaset dı- şı ve partiler üstü bir görün- tüyle, eğitim ve kadrolasma yoluyla devlette etkinlik ka- zanmayı öngörmesidir. Çatış- manın temelinde ise, bir yö- nüyle, tslami duyarlılığa sahip kitlelerin liderlik ve önderli- ğini kimin yapacağı meselesı yarmaktadır. Yeni Asya'ya gelince; bu ekol, her iki hareketten de fark- lı olarak, Bediüzzaman Said Nursi'nin görüşleri ışığında, is- ter parti, isterse kadrolasma yoluyla devlete ve iktidara hâ- kim olmayı hedefleyen yakla- SAİD-1 NURSİ'DEN BUGÜNE Bilinmeyen İSLAM 28 Şubat'm yanında yer ala- rak kendisini 28 Şubat"tan ya- na olan güçlere kabul ettire- bileceğini düşünmüştür. An- caıc utışundüğugibı olniâiiîişj 28 Şubat'ın "irtica" tanımı kapsamında kendisinin de RP'ye eşdeğer, hatta bazüan- na göre ondan daha ciddi bir tehlike olarak algılandığını kı- sa süre sonra görmüştür. Erbakan ve Gülen hareket- lerinin ortak noktalan, her iki- sinin de şahıs odaklı, otoriter, merkeziyetçi, milliyetçi ve devletçi bir karaktere sahip olmalandır. Farklılıklan, Er- bakan'ın parti yoluyla devle- şımlardan uzak durmuş: sivil toplumda odaklanan bir ça- lışma anlayışını içtenlikle be- nimsemiştir. Bu çerççvcuc, başmdHn be- ri din adına parti kurmanın yanlışlığını vurgulamış; "Din herkesin mukaddes mahdır; bir partinin veya zümrenin in- hisanna alınaınaz" demiş; ay- nca, dini bir siyasi iktidar ide- olojisi konumuna indirgeme- nin, her şeyden önce dnıe za- rar vereceğine dikkat çekmiş- iİT. Demokrasiye, hak ve öz- gürlüklere, demokratik ve öz- gürlükçü anlamdaki laikliğe, sosyal hukuk devleti ilkesine samimiyetle sahip çıkmıştir. Siyasete bakışım da, parti- ler üstü kalma fantezisinin ge- tireceği depolitizasyon tuzağı- na düşmeyen bir denge çizgi- sine oturtmuş; demokrat mis- yonu temsil ettiğine ınandığı partilere açıktan, ama hiçbir pazarlığa girmeden ve karşı- hkbeklemeden destek vererek, siyasi tercihiyle de demokra- si mücadelesindeki yerini al- mıştır. Ve Yeni Asya'nın çizgisin- de dinin siyasi amaçlarla istis- manna da; demokrasi, hukuk, özgürlükler ve laiklik gibi ko- nularda "takryyed'' yaklaşım- lara da rastlamak mümkün de- ğildir. Bütün bunlan kaydetükten sonra şunu da eklemek isterim ki, gerek Erbakan, gerekse Gülen hareketlerinin üzerine devlet gücünü kullanarak gi- dihnesi kesinlikle tasvip edi- lemez. Biz bu hareketlerin önemli hata ve yanlışlan olduğu; ama bu yanhşlann düzeltihnesinin veya önüne geçilmesinin bas- kjcı ve dayatmacı uygulama- larla değil. insanlann doğru bilgilerle donatıldığı demok- ratik bir hür tartışma ortamın- da halkın sağduyusu ile sağ- ranabileceği kanaarindeyiz. 28 Şubat politikalanndaki te- mel yanlışın da bu noktada olduğunu düşünüyoruz. *Yeni Asya Gazetesi Genel Yayın Müdürii Not: 'Bilinmeyen tslam' başlıklı araştırmamız önü- müzdeki günlerde 'Necmet- tin Erbakan-Fethullah Gü- len Kavgası' başlığıyla ki- tap olarak yayımlanacaktır. En son temsilcisini Fazilet Par- tisi'nde (FP) bulan siyasi hare- ket ile Fethullah Gülen Cemaati arasında, her şeyden önce, bir kaynak farklıhğı var. Gülen Cemaati, bılındığı gibi, siyasetin içinde yer almaya pek hoş bakmayan, siyasi karar alan- lan doğrudan etkilemeyi yön- tem olarak tercih eden Risale-i Nurhareketinden kaynaklanmak- ta. Bu hareketin öncüsü olan Be- diüzzaman Said Nursi fıili siya- set içinde yer aldığı Cumhuriyet öncesi dönemde yaptıklanndan pişmanuk duyduğunu eserlerin- de anlatır. Buna karşılık, Nec- mettin Erbakan ve arkadaşlan, kendi hareketlerini başlanrken farklı deneyimlerden, kimi Ba- tı'da yakından gözlediği demok- rasiden, kimi de Islam dunyasın- daki denemelerden ve yazarlar- dan etialenmiştir. Erbakan'ın si- yasete adımını Adalet Parti- si'nden aday olarak atmak iste- diğini, yanında bulduğu iki mil- letvekili arkadaşmm AP'den Mec- lis'e girdiklerini unutmamak la- zım. Ilk başlarda Erbakan'la ha- reket eden Risale-i Nur kökenli bazı isimler, arada zihniyet ve yöntem farkı bulunduğunu, kısa sürede anlavıp kopmuşlmthr. İki çizgi, Islami literatürü bi- lenlerin kolayca anlayacağı gibi, bir arada düşünülemeyecek ka- dar farklı geleneklerini yansıt- maktadif. Bu sebeple. arada ki- şüflderi sebebiyle iki tarafa da faz- la uzak durmayan bazı ınsanlar bulunsa da, Gülen Cemaati ile MSP/RP/FP çizgisi arasında hoş- görüye dayalı bir dostluk göz- lense de, bu çizgilerin uzun sü- reli bir birliktelik kurabilmeleri adeta imkânsızdır. Gülen, benim görebildiğim kadanyla, Türkiye'de iktidarlar ve güç odaklanyla çaüşmadan, siyasetin dışında kaldığını özel- likle vurgulayarak etkinliğini yaygınlaştırmayı tercih etti. Son on yıl içerisinde izlediği yöntem, devletle ilışkısiz, daha çok top- lumu tsiamlaşnrma' denilebıle- cek bır projey ı akla gerinyor. Bir din adamı olması, hizmet saha- sı olarak eğitimi ve medya sek- törünü seçmesi bunu onun için doğal ılgı alanı kılıyor. Yurtıçi ve dışında eğitim kurumlannın fa- aliyete geçirilmesine önayak ol- ması, toplumsal katmanlarla din ve mezhepler arasında hoşgörü- yû yaygınlaştırması çabası gibi aslında devletin yerine getirme- si gereken görevleri kendiliğin- den üstlenmesi onu bazılannın gözünde tehiiki' kılıyor. Bu his- sin kökeninde, yapüanlan 'daha başka niyeder' ile ırtıbatlandır- kiye'de bulduklan taban, sem- patı halkası veya kendileri gibi düşünmeyenler taranndan sahip- lenme ile bu duruşlan arasında irtibat olduğunu düşünüyonım. Erbakan ve FP ıçın "güç' sayıy- la (partili üye veya oy kullanan seçmen) ile ölçülürken, Gülen Cemaati gibi siyaset-dışı yapı- lanmalar için 'sayı' fazla önemli değil. Gülen Cemaati, kendileri- nin 'hizmet' diye adlandırdıkla- n uğraş alanlannda tespit ettık- leri hedefe (topiumu tslamiaşür- ma') vardıracak kadar bır güç (yeterince kendini vakfeden insan, destekçi işadamı, kurumlan oluş- turmak için gerekli para gibi) ile yetinırler, bunlann kendi 'hizmet İD-1 NURSİ'DEN BUGÜNE Bilinmeyen İSLAM ma düşüncesi yaöyor. Islami eği- limler, bütün dünyada, bağlı ol- duklan inanç sisteminin özelh- ğı gereği 'nhısal-üstü' bir anla- yışıyaBsttfflaf. ıSıarnm vmflMi fıkriyle ilgili bir durum bu. Bu sebeple de, birçok ülkede (bu arada Türkiye'de de) ' m V ohna- makla suçlanırlar. Gülen, en yakınlarmdan ge- len şiddetli eleştirileri göğusle- yerek, epey *yerli' bir söylemi benimsemiş görünüyor. Yurtdı- şındaki kollanyla bile Türkiyeli bir hareket bu. Erbakan'ın viz- yonu ise, kendi söyleminden de biliyoruz, Türkiye'nin sınırlan- nı aşıyor, dünyaya nizam verme iddıası var. Bu iki hareketin Tür- hafltas' dışmdaki toplumsal ta- banı örgütlemek gibi bir dertleri yoktur. Cemaatle temas kuran herkesi 'kendBerinden' kabul et- mek eğilimindedirler. Farklı kaynakiardan beslen- meleri, farkh yöntem ve söyle- me sahip olmalan, FP hareketi ile Gülen hareketinin çekişmesini gerektirmiyor. Islami duyarbğı olan insanlar, siyasete yakınlık hissediyorlarsa FP'nin yanında duruyorlar; yaradılışlan siyase- te uygun olmayanlar ise, arala- nnda Gülen Cemaati'nin de bu- lundugu, başka 'hizmet' alanla- nna ilgi duyuyorlar. _ 28 Şubat, bir yandan Targut Özal'ın içende toplum katman- lan arasında hoşgörüyü, dışan- dabaşka ülkelere açılmayı öngö- ren misyonunu parçalamayı (do- layısıyla Gülen Cemaati'nin te- mellerini oymayı) hedenerken, bir yandan da Global Sistem adına, onun korkulu rüyası haline gel- mış 'siyasal tsfaun' yaklaşımmı (dolayısıyla RP/FP çizgisini) yok etmeyi görev bildi. 28 Şubat, Türkiye için bir 'içe k»pamna projesi' idi; bunu Türkiye adına dünyaya açılmış ileri kollan (F. Gülen) budamayla ve siyasetin alanımn (FP) daraltmayla başar- maya çalıştı. Bu bakımdan, as- lında dini duyarhlıkla hiç ilgisi bulunmayan kişi ve çevrelere darbe vursa, ülke çıkarlannı baş- ka alanlarda da zedelese bile, en büyük tahribatı din odaklı yapı- lanmalarda gerçekleştirdi. Par- tinin mahkeme karanyla kapabl- ması, cemaatin kasetlerle yıpra- tüması duruma göre araç kuÛan- ma kolaycılığıyla ilgili önemsiz aynnülardır. 28 Şubat, temelde, çizgiler arasında ton farkhhkla- nnı hiç hesaba katmamıştır. Olan bitenlerde bayağı önem- li payı olduğunu sandığım bir gerçek de şu: Alan Makovsky, Pivotal States' adlı kıtapta yer alan Türkiye değeriendirmesm- de (s. 90), ünited States Informa- tion Ageney taranndan yaptın- lan biranketten söz ediyor. Türk- ler'in ülkelerini daha çok tslam dünyasmm btrparçası olarak gör- - düklerini ortaya koyan anket Was- hington'da alarm zülerini çaldır- mış olmalı. Deneklerin yüzde 47'si "Türkiye tslam dünyasuun bir parçasHhr" derken, "Tfirki- yeAvrupah'dır" diyenler sadece yüzde 27'de kalmış. (Yüzde 15 ise, "Her ildsi de" demiş). Bu anket sonuçlaruun 1996 Eylü- lü'nde alındığuıı yazıyor Ma- kovsky; yani 28 Şubat 1997 MGK'sinden dört ay önce. *Yeni Şafak Gazetesi Yazan
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle