19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11TEMMUZ2000SALJ 14 }'. ,• . UJ\ [email protected] PORTAL DİKMEN GURUN x.uı Delfi30 Haziran - 8 Temmuz 2000 tarih- , lenarasmda Delfi Avrupa Kültür Mer- kezi tarafindan dûzenlenen X. Uhısla- ,: >rarası Antik Yunan Tiyatrosu Buluş- 1 &nas, dünyanın çeşitli ülkelerinden ti- yatro insanlannı bir araya getirdi. Ge- İenekler ve yeni açıliralar bu buluşma- nın odak noktasııu oluşturuyordu. Bu- radan yola çıkarak hazırlanan konfe- ranslar beş ana başhk altında toplanmış- tı Antik Tiyatroda Aktör ve Koro (Dü- Hareket-Miizik), Oyun Alanıve Kostüm, Orijüıal Metin-Çeviri-Uyarlaına, Mit- lerve Yorumlar, Sahne Yorumlan. Prof. Dr. TheophanisKakridis(Ionıuna Oni- versıtesı), Prof. Dr. Yassilis Karasma- nis(Atina Üniversitesi ve Avrupa Kül- tür Merkezi Başkanı), Prof. Dr. Mari- anne McDonaM (Kahforniya Üniver- sıtesı-San Dıego), DionysisFotopouJos (sahne ve kostüm tasanmcısı) ve The- odoros Terzopoulos(yönetmen) organi- zasyon komıtesıni oluşturuyordu. He- men belirteyim, Delfi Avrupa Kültür Merkezi, Kültür Bakanlıgı'nın katkıla- nyla varlığını sürdüren bir kuruluş. Etkinliğin açılış konuşmasını yapan Prof. Dr. HeleneAhnvetler Sorbonne ve Pans üniversıtelennde öğretim üyesi. Delfi Avrupa Kültür Merkezi'nın ku- ruculan arasındayeralıyor. Aynı zaman- da da dünyaca ünlü bir Bizans uzmanı. 'Bizi yönkndiren antik küMrdiir' Ahnveiler, konuşmasında sadece yüz- de3'üneulaşabildiğimiz antik kültü- rün bu kıtanın geleceği için bir umut ışı- ğı olduğuna değiniyordu. Bu konuş- mayı dirderken ınsanın bedenini yoğun bir öfkenin ve acının sarmaması ımkân- sız. Bir yanda eski uygarlıklara umut ışığı olarak sanlanlar, öte yanda onla- n yok edenler. Bunlann hesabını gele- cek kuşaklara kim, nasıl verecek aca- ba? Hoş, bizde bugüne dek kim kime neyin hesabını verdi? Yine de kendi kendime sormadan edemiyorum; yok edilen uygarlıklar, yok edılen bir kül- türler, yok edilen yaşam biçimleri na- sıl açıklanacak? Böyle bir umursamazlığın açıklaması olabilır mi? Prof. Ahnveiler "Bizi uygarhklar, an- tik kültür ve onun öğretileri vönlendir- ıııası mekte" diyorve devam ediyor, "Bugün hâlâ antik Yunan oyunlanndan esinle- niyor olmamız, bir yaratnn sûrecinin işaretierini taşımaktadır. Evet yaraücı bir süreçtir bu ve Detfî bu sürecin titiz- likle irdelendiği önenüi bir antik me- kândır." Avrupa Kültür Merkezi Baş- kanı Prof. Dr. Karasmanis de aynı nok- talan vurguluyordu konuşmasında. Ye- ni bır binyıla başlarken geçmişte yapı- lanlann ve geleceğe yönelik projelerin tekrar tekrar sorgulanması, tarüşılma- sı gerektiğini söylüyordu. Antik n'yat- ronun günümüz tiyatrosuna katkılan, modern düşünceye açtığı kapılar ve onun "zaman"sızlığı üzerinde duru- yordu. Buluşma, ağırlıklı olarak konferans- lara aynlmıştı. Akşamlan ise Antik Stadyum ve Sikeüanos Müzesi'nde yi- ne antik Yunan oyunlan ya da bu oyun- lardan yola çıkan çağdaş yorumlar yer alıyordu. Delfi'ye birlikte gittiğün Naz Erayda ile her gece stadyuma çıkan o dik yokuşu tırmanırken birbirimize soruyorduk: "Neden bizde benzeri bir etkinlik yapılnıaz?", "Neden üzerinde yaşadığımız topraklann o zengin kültü- rü bu tür sempozvumlaria ve tiyatro gösteraerrviedünvavatanıtılrnaz?'', "Ne- den bu duyarsızhk?" Belki de sürekli kazan kaynatmaktan bu tür faaliyetle- re fırsat kalmıyor. Üri ortak yapım UhıslararasıtstanbulTryatroFestiva- B Delfı'de iki ortak yapımla yer aldı. Bunlardan ilki Theodoros Terzopo- ulos'un 1999'da Istanbul'da sahneye koymuş olduğu "Herakks ÜçtemesF'nin son oyunu, "Herakles'in tnişT idi. Ter- zopoulos oyunu daha geliştirmişti. Ekip Ayb Aİgan. Yetkin Dikinciler, Dev- rim Nas,Cem Bender, YiğitOzşener, Mu- rat Ergun ve Ieronymos Kaletsanos, Dimos Tsingakos, Tassos Dimas'dan oluşuyordu. Antik Stadyum'da sahne- ye konan ve bu nedenle de geniş bir ala- nayayılan "Herakks'intnişr omekanda çoİc daha farklı bir boyut kazanmıştı. Oyunun bitiminde Koryphaea rolünde Ayla Algan'ın söylediği ağıt (Ceyla- nın Türküsü) o adeta sonsuz uzamı doldururken sanatçı da saçtığı elekt- rikle izleyenleri büyülüyordu. Dilden di- le ulaşan bu arkaik Doğu Anadolu ağı- tı Algan'ın yorumunda "Herakks"in sosyal içeriğiyle de örtüşüyordu. Tüm oyunculann belli bir çizgiyi yakaladı- gı bu çalışmada dikkat çeken sanatçı- lardan biri de Herakles rolündeki Yet- kin Dikinciler'di. Istanbul Kültür ve Sanat Vakfı'nın 1999'da Attis Tiyatro- su ve bu yıl da Attis'in yanı sıra Delfi Avrupa Kültür Merkezi ile birlikte ger- çekleştirdiği bu ortak yapım, Türk ti- yatrosunun dış dünyaya açılması adına olumlu adımlardan biridir. Antik Stad- yum'da VassüisNikolaidis(Yunan Dev- let Tiyatrosu). AllaDemidova, Theodo- ros Terzopoulos ve maalesef izleyeme- diğim Tadashi Suzuki gıbi yorumcula- Kilise temsilcileri artikbazı şeylerin esJüsigibi kutsal olmadığındanyahmyöf Isa'yayorumyok FİKKETDOĞAN MANNHEIM - Amerikalı yazar Terence McNally'nin "Corpus Christi" adlı oyunu Al- manya'da sert kayalara çarptı. Oyunda Isa ve ha- varilerin eşcinsel bir ilişki içerisinde gösterilme- si bazı çevreleri kızdırdı. Resmi makamlar oyu- nun sahneye konulmasınm önüne geçmek için elinden gelenı ardına koymazken kilise de oyu- na cephe alarak inanca saygı gösterilmesi gerek- tiğini savundu. Tutucu çevreler oyunun sahne- den kalkması için gösteriler yaparken "Corpus Christi" adlı oyunun Kassel'de sergilenmesine önayak olan sa- nat yönetmenı ChristophNk ve ailesi ölüm tehditleri aldı. Göz- lemcilere göre Avrupa'nın gö- beğinde fıeredeyse ikinci bir Salman Rüşdü olayı yaşanıyor. Ölüm tehditlen havada uçusur- ken şimdılık oyunculann ve yö- netmenlerm sadece ülke dışına çıkmadıklan kaldı. Hessen eya- let hükümeti "Corpus Chris- ti'' adlı oyunun Kassel'de ser- gilenmesine resmen karşı çıkn. Kassel Devlet Tiyarrosu'nun sanat yönetmeni Christoph Nix, Almanya'mn kuruluşundan bu yana hiçbir sa- nat yönetmeninin resmi makamlarca böylesine azarlanmadığına, böylesıne baskı altında rutul- madığına işaret etti. Anayasa tarafindan güven- ce altına alınan sanat özgürlüğünün, kendisine dinsel konulara da el atma hakkını tanıdığını sa- vundu. Sanat özgürlüğünün ne pahasına olursa olsun savunulması gereken bir değer olduğunu vurgulayan Nix, eyalet hükümetinin bu değeri hiçe saydığını. hor gördüğünü belirtti. Nix, ölüm merikalı yazar Terence McNally'nin, Isa'yı eşcinsel olarak betimlediği 'Corpus Christi' adlı oyunu Almanya'da tepkiyle karşılandı. tehditlerinin zamanlamasma dikkat çekerek eya- let hükümetinin oyununun sahnelenmesıne res- men karşı çıkmasından sonra baskılann arttığı- nı, kendisine ve ailesine ölüm tehditlerinin yağ- mur gibi yağdığıru söyledi. Dinsel inançlan sor- gulamaktan geri adım atmayacağını belirten sa- nat yönetmeni, bu yönde çaba sarfetmesıni kim- senin engelleyemeyeceğinı açıkiadı. Nix, tehdit- lerin kendisine "Hjristryan" yaftası yapıştıran, her an şiddete başvurmaya hazır çevrelerden geldiğini belirtti. Tüm bu ölüm tehditlerine, eyalet hükümeti- nin baskılanna, çeşitli çevrelerin yıldırma taktıklerine rağmen Christoph Nix bildiği yoldan şaş- madı ve oyunu Kassel'de sahne- ye koydu. Metal dedektörle aran- dıktan sonra salona giren seyir- ciler oyunu alkışlarken tiyatro- nun önünde "tncil'e SadıkHıris- tivankr" adh bır partının üyele- ri ve tutucu cemaatin temsilcile- ri gösteri yaptılar. "Arük bazı şevkr kotsai de- ğü!" diye yakman kilise temsil- cüerinden de oyuna tepkiler geldi. Hamburg Kilisesi Piskoposu Maria Jespen, oyunun eş- cinsellerden yana tavır almasını kilisenin say- gryla karşıladığmı belirtti. Ancak medya ve kül- tür özgürlüğü adına başkalannın dinsel inanç- larmın incitilmemesi, kutsal değerlere dil uza- nlmaması gerektiğini savundu. Başta Ulm ol- mak üzere, planlandığı halde Almanya'nm çe- şitli kentlerinde oyunun gösterimi iptal edildi. Bu durum, siyasal partilerin, sanat çevrelennin, medyanın olaya gerekJi ilgiyi göstermemesi, yeterli desteği vermemesiyle açıldanıyor. Ayla Algan. 'Herakles'iü tnişi'nde büyüledi. Mükemmel meddah Dario Fo, sahnedekusursuz,özgürve rahat nn yapımlan yer alırken Sıkelianos Müzesi'ninbahçesı "YeniYaranalar''a aynlmıştı. Amaç antik Yunan rıyatro- sundan esinlenen yeni oyunlann, dola- yısıyla genç ve yeni yazarlann destek- lenmesiydi. Koşullardan biri bu genç ya- zann aynı zamanda oyununu yönetme- siydi. Ispanya'dan RodrigoGarcia'nın "Güneşin Ardından", Yunanistan'dan Yannis Kontrafous'un "Medea-Eıo- dus" ve Tûrkiye'den Istanbul Oniver- sitesi Edebiyat Fakültesi Tiyatro Eleş- tirmenliği ve Dramaturji Bölümü öğ- rencisi olan Oğuz Ana'nın "Orfeus'a Ağrt w adh oyunu gösterildi. Eser, sanatın gücünü vurgulayan bir yapıt olarak Orfeus mitine bır göndermeydi. Müzik- lerini Cem Ulu'nun yaptığı "Orfeus'a Ağıt" yine Edebiyat Fakültesi Tiyatro Bölümü ve Pera Güzel Sanatlar Oku- lu'ndan dört genç oyuncu tarafindan sunuldu (Emre Özdil, Neylan Özgüle, Neşe Mengüloğlu ve Başâk Meşe.) Bu çalışma da Uluslararası Istanbul Tiyat- ro Festivali'nin tiyatro dünyasına adım atrhak isteyetf yetenekîî"g*3hç yazarlan desteklemek adma Delfi Avrupa Kültür Merkezi ile birlik- te gerçekleştirdıği, geleceğe yöne- lik bir girişimdi. Terence McNalry, Marilu Henner 9e Tony Ödülleri'nde. Ddünîüisim Delfi Buluşması'nda yine Ta- dashi Suzuki'den Yuri Lybumo- va'ya, Alla Demidova'dan Nuria Espert ve Anatoli Vasüiev'e pek çok sanatçı yer alıyordu. Ama bun- lar arasından üç ısim sanki daha öne çıkıyordu: Alçakgönüllü tavu-la- nyla Wole Sovinka, Franca Rame ve mükemmel bırmeddah olan Da- rio Fo. Bir söz ustası, bir laf ebesi, bir enerji yumağı, bir iğneli fıçı sanki Fo. Toplantının ilk günü bu büyük sanatçıya aynmııştı; "Aris- tofanes'den Dario Fo'ya". Hayat yolu birkonuşma, kusursuz bir gös- teri, güçlü politik göndermeler ve akıllardan çıkmayacak bir oyun- culuk dersi. İki saat süresince hem gösteri yaptı, hem de tiyatro sana- tının, komedi sanahnın gelişimi üs- tüne örneklerle ders verdi Dario Fo. Sahnede kusursuz, özgür, rahat Asltnda sahne dışında da öyle, ama kendi ideolojik çizgisinde at göz- lükleri taktığı da tartışma götür- mez. Bu gcrçeği Naz Erayda ile birlikte Dario Fo eşliğinde oteli- mizden konferans mekânına yü- rürken saptamak pek uzun zaman almadı. Konuşma Fo'nun bazı ko- nularda çok katı olduğuna dair ipuç- lan veriyordu. Tutuculuğa varan bu tavırlann kınlması ve Türk in- sanını tanıması, kimin nerede dur- duğunu az da olsa kavraması için, bu çızgideki insanlann kesinlikle Türkiye'ye gelmesi gerektiğine inanıyorum. ÖmerKavur'un sonfılmi 'Melekler EvVnin Güneydoğu'dayapılan çekimleribeş haftada tamamlandı 'Mekânlar, başrol oyuncusu kadar önemli' Hande Ataizi ve Talat Bulut fflmin iki önemti oyuncusu. Kühür Servisi - 'Akrebin Yokuluğn' fıl- minden sonra suskunluk dönemine giren ÖmerKavur, yeni filmi 'Melekler Evi'nm çekimlerini tamamladı. Eurimages destek- li; TOrkîye, Macaristan ve Romanya ortak yapunı olan 'Melekler Evi' 1 milyon dola- ra mal oldu. Şanlıurfa, Bıtlis, Ahlat, Tatvan ve Van'da gerçekleştirilen filmin çekimle- ri beş hafta sürdü. Başrollerini Talat Bulut Hande Ataizi v e Aytaç Annan'm paylaştı- ğı, görüntü yönetmenhğinı AKUtku'nun yap- tığı, senaryosunu Ömer Kavur, Feride Çi- çekoğhı ve Erol Hızara nm yazdığı 'Melek- ler Evi', Güneydoğu Anadolu'da çekilen pohsiye, bir aşk \ e rutku öyküsü. 'Melekler Evi'nin 'film noir 1 türünde po- lisiye bir film olduğunu belırten Ömer Ka- vur, 'kara fDm' olarak Türkçeye çevrilen fihn noir'ın Türk sinemasında örnekleri az olmakla birlikte çekildiğini vurguluyor. Polisiye filmin çok sevdiği bir tür olduğu- nu, 'Körebe' filminin de polisiyeye yakın bir fîlm öldüğunu belîrfen^Ömer Kavur, "Öteden beri polisiyefilmyapmayı düşler- dim. 'Melekler Evi' bizim anladığunız an- lamda bir polisiyedir" dıyor. Ömer Ka\iır, mekânlann sağladığı gör- sel zenginlik ve arkasındakı gızemin 'Me- lekler Evi'nin polisiye yarunı güçlendırdı- ğini belirtiyor. Filmin mekânlannm gerek coğrafı, gerekse kültürel açıdan çok zengin malzemeye sahip olduğunu söyleyen Ömer Kavur, "Zaten bu mekânlann ve yörelerin seçflmesi tesadüfi değildL 10 yıl önce Onat Kutlar'la yola çıküğırruz hikâye çok farkh- laşmış olsa da secüen mekânîar 'Melekler Evi'nin hikâvesini oroşturthı. Bu anlamda başrol oyunculan kadar mekânlara önem venfiğimi söyleyebiürim" diyor. Filmin önemli karakterlerinden 'Bahat- tin* olarak karşımıza çıkacak olan Aytaç Af- man, dizi mantığıyla, sinemafilmimantığı- nın çok farklı olduğunu vurguluyor: "Bu ne- denledirki film çekmeyi çok özlÜTOnıın.En son yine Ömer Kavur'un 'Akrebin Yolculu- ğu' nda rol almıştım. Güzel ve anlamlı bir se- naryoyia yola çıküınca kaolmamak müm- kün değfldi. Sanıyorum bundan sonra Macit Koper gibi ben de Kavur'unfilmlerinin'da- mak tadı' bırakan karakteıierinin oyınıcusu obcağım \e bundan bü>ükke\ifduyacağnn." Montaj ve dublaj çalışmalan başlayan filmin 5 Ocak 2001 tarihinde vizyona gir- mesi bekleniyor. YAZIODASI SELtM İLERİ Kalb Ağrısı Halide Edib Adrvar'ın romanı Kalb Ağnsı, bir yer adı ve bir tarihle noktalanır: "Tarabya, 26 Ha- ziran 1924." Romanlann sonlanna bitiş tarihini koymak eski yazarlanmızjn çok sevdiği birtutumdu. Geçmişza- manın bu romanlannı okurken, hep romana ola- cağım hayalinı kurar, günün birinde roman yaza- bılirsem ille tarih atmaya karar verirdim. İlk romanım Destan Gönüller. Onda öyle bir bi- tiriş tarihi falan yok galiba. Teşvikiye'deki evde oturuyordum. Haylı soguk, kar yağışlı bir kış mev- siminde bitirmıştim Destan Gönüller'i. Hepi topu kaç yaşımdaydım? Yirmilerimde... Eski yazarlanmızın tutumu çaödaş romancılan- mızda da karşımıza çıkar. AttilâTlhan'ın bütün ro- manlannda hem başlangıç yeri ve tarihi, hem de bitiriş zamanı, yeri saptanmıştır. Dediğim gibi, on- lan okumak çok hoşuma giderdi. Romanın yazılış süreci gerçekten de başlı başı- na serüvendir. Roman denen Gayya kuyusuna düşmüş yazar, kim bilir ne boğuşmalardan sonra gün ışığına tekrar çıkmıştır. Ve bu ne müthiş bir se- vinçtir. Gelgelelim sevinç çok geçmeden sönüp gider. Romancı yalnız kalmıştır. Daha düne kadar birlik- te olduğu roman kişileri romancıdan öncesiz son- rasız ayrılmışlar, bir eserin sayfalannda bağımsız yaşamaya koyulmuşlardır... Kalb Ağrısı'nı bıtirdiğinde, o gün, 26 Haziran 1926'da ne hissediyordu Halide Edib? Artık hiç- bir zaman öğrenemeyeceğiz. Kalb Ağnsı'nın de- vamı olan Zeyno'nun Kızı'nı yazmaya hemen mi karar vermişti? Sonra, Tarabya'da nerede, hangi evde, belki başka bir mekânda, işte bir deniz kı- yısı gazinosunda mı, bir yalıda mı bitirilmişti Kalb Ağnsı? Halide Edib, humma ıçinde yazdığını söyler. Ro- man ileriedikçe, roman kahramanlan özgürlükle- rini ilan ederler, dahası, romancıya kafa tutarlar- mış. Totetoy'un da buna benzer bir anekdotu van An- na Kareninaty yazmaya başladığında, Anna'yı mahkûm etmeye, evlilik ahlakı açısından yerden yere vurmaya karaıiıymış. Anna konuştukça roman- cı geri çekilmek zorunda kalmış. O harikulade ro- man da öyle ortaya çıkmış... Kalb Ağnsı çok sevdiğim birromandır. Artta Mil- li Mücadele yıllannın derin izleri; öndeyse roman kişilerinin gönül sızılan. Incelikli ruh çözümleme- leriyte donanmış bu eser seksene yaklaşan yaşı- na rağmen gençliğini korumaktadır. Ama öyle romanlar var ki, daha yayımlanır ya- yımlanmaz tükenip kalıyorlar. Bakîyorsunuz, bir şişirme, bir üfürme, satış rekoru kırmışlar. Üç beş yıl geçince, bir daha anılmamak üzere silinmişler... Kalb Ağnsı'na gelince, Sinekli Bakkal ölçüsün- de ünlenmemiş, Ateşten Gömlek ve Vurun Kah- peye gibi okul kitabı niteliği edinememiş, belki de bir köşede gizlenip kalmış. özgür Yayınlan yeni- terde günümüz okunjnasundu.Tnanıyorum ki, da- ha sonraki bir zaman diliminde asıl değeri üzeri- ne yazılıp çizilecektir. Genç bir kız geçenlerde, "Gözel bir roman oku- mak istiyorum. Fakat bulamtyorum..." dedi. Söy- teşiyorduk. Hangi romancılan okuduğunu sordum. önce yabancı yazarlan saydı: Firavunlarfuryasın- dan nasibini almış. Sonra Türk yazarlan: En çok satanlar elbette... Halide Edib dedim; şaka yaptı- ğımı sandı. Reşat Nuri, Yakup Kadri, Hüseyin Rahmj, Halid Ziya, Refik Halid onun için hep bi- rer şakaydı... Hatta Refik Halid Karay adını işit- memiş. Yine geçenlerde, kısaltılmış bir Çalıkuşu gör- düm, gözlerime inanamadım. Yayınevi, gençler için Çalıkuşu'nu kısaltıvermiş. Bir dizi galiba. Re- fik Halid de kısaltılmış. Ne denebilir? Felsefeyi, ta- rihi, romanı otuz dakikaya sığdınp bugünün hızlı yaşamınaayak uyduracağız... ölmüş yazarlanmı- zın mirasçılan da hiç ses etmemişler besbelli. Denecek ki, bu tür uygulamalar başka ülkeler- de de gerçekleştiriliyor. Hep öyle deniyor zaten. Ama o ülkelerde Balzac üzerine, Flaubert, Wo- otf, Oostoyevski, Kafka, Musil üzerine ciit ciltaraş- tınmalar da yayımlanryor. Bizde nerde? Evet, kalb ağnsı... Takvimde h Bırakan: 'Geçmişi bilmeyen onu bir kez daha yaşamak zonındadır" Goethe. Bizans mezarian butandu • NEVŞEHİR (AA) - Nevşehir'in Derinkuyu ilçesmde kanalizasyon inşaatı için yapılan kazıda Bizans dönemine ait mezarlar bulundu. Atatürk Caddesi'nde kanalizasyon inşaatı için yapılan kazıda, Bizans dönemine ait, kayadan oyma 12 halk mezan ortaya çıkanldı. Yetlcililer, kazı sırasmda mezarlann büyük bölümünün tahrip olduğunu, bu nedenle kanalizasyon mşaatma Nevşehir Kültür ve Tabiat Varlıklannı Koruma Kurulu'ndan alınan ızinle devam edildiğini bildirdiler. James HHr 83 yaşında öldü • I>14SHVILLE(REUTERS)-Grammyödüllü 'Fairfield Dörtlüsü'nden bariton James Hill, 83 yaşında vefat etti. Sanatçı, 194O'lı yıllarda kilise müziğinih tanınan grubu Fairfield Dörtlüsü dağıldıktan sonra Isaac Freeman'la 'The Skylarks' adlı yeni bir dörtlüye katıknıştı. On yıl önce yeniden birleşen dörtlü, Johnny Cash, John Forgety, Steve Earle ve Elvis Costello gibi isimlerle çalıştı. Geçen yıl Johnny Cash için yapılan bir televizyon programına kaülan Hill, hayatınm büyük bir bölümünü geçirdiği ~ Nashville'de toprağa verildi. • CEMİL TOPUZLU AÇIKHAVA TtYATROSU'nda saat 20.00'de The Pbppoo, Nicholas Payton ve Trumpet Summit Band'in konsen ızlenebılır. (293 31 33) • ROXY'de saat 23.00'de Spedal Festival AD-Star Jam Sessions hosted by John Nugent featuring Randy Brecker konseri yer alıyor. (293 31 33) • LÜTFÎ KIRDAR KONGRE VE SERGİ SARAYI'nda saat 19.00'da Ryukhi Sakamoto'nun konseri gerçekleşecek. (293 31 33) • BABYLON'da saat 23.00'te Orishas'm konseri izlenebilir. (293 31 33)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle