22 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25 HAZJRAN 2000 PAZAR CUMHURİYET SAYFA J. U l \ kultur(g cumhuriyet.com.tr 15 Aşk herzamanvarolsun! Yıldız Kenter oyununu 'actyla, sevgiyle, kahramanca' seyirciyle buluşturuyor FÜSUNAKATIJ YıkhzKenter'in yazdığı ve oynadı- ğı Hep Aşk Vanfa adlı oyun, seyretti- ğim geceden sonra da beni bırakma- dı. Düşünüyorum, okuyorum, sahne sahne anımsamaya çalışıyorum; sezon açılıp oyunu yeniden, yeniden sey- retme firsatı buluncaya kadar bu ola- ğanüstü sanat yaşantısını biriktirip saklamak istıyorum. Kulağımda ve dudağımın ucunda hep Nâzım'ın şu dizeleriyle: yanarak, yanarakparmaklan şerrarelerdeıı dokundu bu eOeri insan yürekleri- ne_ Zaman yoktu. Ölenlerin hiçbiri öl- memişti ve doğacak herkes doğmuş- tu. Zamanın "parçalanmaz akışıT 'nda, çok kalabalık ve yapayalnız, hep be- raber yaşanıyordu. Sahnede tek kişi- lik bir oyun oynanıyordu ve hiçbir sahneye sığmayacak sayıda oyuncu rol alıyordu bu oyunda. Oyunun baş kişisi Olga Cynthia kı- zıyla, torunuyla baş etmeye çalışırken eriyor, onlardan birine, sonra öbürü- ne dönüşûyor; sonra iki bin beş yûz yıllık geçmişi olan bir insan galerisin- den çıkagelen kadınlann desteğiyle mat ediyor onlan, kendiyle birlikte eritiyor ve o hamurdan Fadik Kız'lar, Sussie Zacks'lar, Arkadina'lar, Blanc- he Dubois'lar, Maria Callas'lar, Ni- na'lar, Antigone'ler, Pembe Kadın'lar, Olivia'lar, Maude'lar, Dr. Bearingler yapıyordu. Olga Cynthia Yüdız Kenter'in, Yıl- dız Kenter Leylâ'nın annesi. Birbir- lenni doğurarak doğurmayı öğreniş- lerini seyrediyoruz, nefes almadan. Birbirlerini yaşatarak sevmeyi, bir- birlerini severek ölmeyi, birbirlerini öldürerek yaşamayı öğrenişlerini sey- rediyoruz. Olga Cynthia ailesini, çocuklannı, Yıldız tiyatroyu, Leylâ devrimi savu- nuyor. Kıyasıya kavga. Sahnede kan var Sıcak, kırmızı kan. Sıcak; sevgiy- le, şefkatle, banşla, hüzünle birleşi- yor. Kırmızı; coşkuyla, hırsla, tutkuy- la, aşkla. Sahnede sımsıcak ve kıpkir- mızı.bir hayat var. Soğuk ve gri ölü- me nefıs çalımlar atıyor, onunla dans ediyor, onu köşelere sıkıştınyor, sa- vuruyor, üfleyip yok ediyor. Bu yıl 12. tstanbul Tiyatro Festiva- li'nde prömiyerini yapan Hep Aşk Vfcrdı'yı seyredenler, yalnız olağa- nüstü bir tiyatro şöleni yaşamakla, ınsana sanatın ve ancak sanatın sağ- layabileceği o dört başı mâmur doyum duygusunu içlerine sindirmekle kal- madılar, can çekişen, görsel - devinim- sel - minimalist - kavramsal kalkan- lara zırhlara sığınarak kılıktan kılığa gırerek büzülen, çeken, küçülen ti- yatronun şahlanışına tanık oldular. Gördûler ve inandılar ki, insan ölme- dikçe tiyatro sanatı öbneyecektir. Ti- yatro ölmez, çünkü aşk hep vardır. yrr (FotoğraflarrUĞURGÜNYÜZ) M. ıldız Kenter, açık biryara kadar hassas ve can acıtan malzemesini, zaman zaman bir çığlık gibi haykırarak, zaman zaman gülümseyip gülümseterek, hem hiç soğutmadan, hem az rastlanır bir gözüpeklik ve açık yüreklilikle sergiliyor bu oyunda. Seyredenin yüreğini avucunda tutuyor. Yıldız Kenter'in 'acıyla, sevgiyle, kahramanca" seyiıcisiyle buluşturdu- ğu bu oyunun başansını; tıyatroya adanmış bir yaşamın tûm donanım ve birikiminden süzülen bir profesyo- nellikle, tükenmez bir enerji ve ol- gunluğunun doruğunda bir oyımculuk gücüyle sahneye getirilmiş olması- nın yam sıra dayâftSı£/n*trin ince bir işçilik ûrünü olan sağlam ve güç- lü dokusu, duru, yalın, akıcı ve yer yer şiirsel bir lezzete ulaşan dili ile açık- lıyorum. *Yaşamdaki gjbi'liği sağbyor Yaşamöyküleri yazar için tuzaklar- la doludur. Bir bakıma; çok ıvi tanı- nan, yaşanmış malzemeye ıstediği- niz gibi hûkmedebilecek olmanın bir kolayhk sağladığı düşünülebilir. Ama öte yandan, bunun tam tersi de olabi- lir. Yani o malzeme, olanca yaşan- mışlık yükü, öznel ve duygusal ağır- lığı ile yazann üzerine abanıp onu ezebilir, metni boğabilir de. lrsan za- aflannın, öfke, pişmanlık, suçluluk, başarısızlık duygulannın, kin ve nef- retlerin taşınamayıp yaldızlanarak süslenmesi, riya ile seyreltilmesi tu- zaklann bir diğeridir. Yıldız Kenter, açık bir yara kadar hassas ve can acı- tan malzemesini, zaman zaman bir çığlık gibi haykırarak, zaman zaman gülümseyip gülümseterek, hem hiç soğutmadan, hem az rastlanır bir gö- züpeklik ve açık yüreklilikle sergili- yor bu oyunda. Okuyanın ya da sey- redenin yüreğini avucunda tutuyor; ama estetik mesafe diyebileceğimiz uzak açılı bir bakışı da hep koruyor. Meseledir. Dramatik yapı bütünüyle zaman ekseninde kurgulanmış. Yıldız Ken- ter (hem yazar olarak, hem oyuncu ola- rak) herhangi bir yardımcı unsurdan yararlanmaksızın, sırf monologlarla, geniş bir zaman diliminin içinde, ile- ri-geri gidip geliyor, sekiyor, dans edi- yor. Metni gözünüzün önünde ihnik il- mik dokuyor adeta. Birpatch-work gi- bi, bir mozaik gibi, taş üzerine taş, ya- nına yöresine bir dolgu, üzerine bir na- kış kondurularak, seyircinin de katı- lımıyla, sanki oracıkta var edilen bir bütün bu metin. Bu gelgitler kopuk- luk yaratmak, kavramayı zorlaştır- mak şöyle dursun; akıcılığı, sahicili- ği, "yaşamdaki gfflji"liği sağlıyor. Bir konçerto etkisi yarafayor Zamanın parçalanması ve eklemlen- mesi ile buna paralel kurgulanmış Ol- ga Cynthia-Yıldız-Leylâ dönüşüm- leri, yirminci yüzyıl romanına taze kan taşıyan "bilinç 81051" tekniğinin bir benzeri ile kotanlmış gibi duruyor. Bütünleştiğinde, kadansı aşk ve ölüm olan birkonçerto etkisi yaratıyor. Böy- lesine ince işlenmişliğine rağmen, do- ğallık ve sadeliği hiç gölgelenmeyen bu oyun metninin dili de, üç ayn ki- şinin agzında üç farklı stili belirleye- rek birinden öbürüne farklılaşan duy- gu, tavır ve kişilikleri taşıyarak, hiç tökezlemeden akıyor. Elli yaşındaki vücudun bir cümle içinde yirmi yaşına geçivermesi, bir başka cümle ile yetmişi yakalama- suıdaki oyunculuk gücünün ve hüne- rinin bir izdüşümü, yazann kurgu- sunda ve dilinde yansıyor diyeceğim. "Ashnda yazannki mi esas, aktristin- Id mi? Hangkininkini priiişiim sayma- hyız" sorulan, bu özel durumda an- lamını kaybediyor. Belki gün gele- cek, bir başka aktris çalışacak bu ro- lü. îşte o zaman yazann gölgesi role ışık tutacak. Tiyatro seyircisinin sayısı da, coş- kusu da, umudu, beklentisi de yıldan yıla azalıyor. Son on yıldır açık açık gözlemlenebilen hazin bir gerçek bu. Toplumumuzda eğitimin niteliğinin düşmesi ile çok genel bir planda ya- şanan kültürsüzleşme ile paralel giden yozlaşma, kirlenme, yoksullaşma ti- yatroyu da elbet etkileyecekti. Etki- ledi de. Yüz ağartan, hayatı zengin- leştiren, yürekleri coşkuyla dolduran oyunlarla bundan on-yirmi yıl önce- sine kıyasla çok daha seyrek karşıla- şabiliyoruz artık. Bu yıl gönlünüzü ka- vi tutun. Sonbaharda perdeler açılır açıhnaz, en azından bir oyun var gün- demde; mahrumiyetlerin acısını çı- karacak, umudunuzu, sevginizi taze- leyecek. . ••• *- Tiyatro Eleştirmenleri Birliği'nden açıklama Tiyatro Eleştirmenleri Birliği, tiyatro çevrelerinde süregelen tartışmalar ve Ti- yatro Yazarîarı Derneği 'nin eleştirmenle- re yönelik olumsuz tutumu üzerine bir açıklama yaptı: Tiyatro Eleştirmenleri Birliği'nin üyele- ri, son günlerde tiyatro çevrelerinde orta- ya çıkantatsız gelişmeleri tedirginlikle iz- lemektedırler. Meslekleri gereği tiyatrolarla ekonomik bağlantı içinde bulunan oyun y azarlannın, Kûltür Bakanüğı'nın özel tiyatrolara yar- dım konusunda oluşturduğu değerlendir- me kurulu, ödenekli tiyatrolann edebi ku- rullan örneği, bu ekonomik bağlantının bir anlamda ita amiri konumundaki sandal- yeleri işgal etmekgibi eşyanın tabiatınaay- kın işlevleri üstlenmekten kaçınmalan ge- rekir. Yalnızca bir meslek derneği değil, aynı zamandabirsivil toplum örgütü niteligi de taşunası gereken Tiyatro Yazarlan Derne- ği yöneticilerinin, ülkedeki siyasal, sos- yal, kültürel, sanatsal platformlardaki olay- larda suskun kalırken tiyatroya ılişkin gün- lûk çekişmeler içinde yer aîtnalan, daha- sı olumsuz tavıriannı tiyatro eleştirmenle- rine, hatta tiyatro hocalanna yönelen ha- karetlere vardırmalan üzüntü ile izlenmek- tedir. Bu çirkin gelişmelerin son bulması için öncelikle Tiyatro Yazarlan Derneği yöne- ticilerinin masanın hangi tarafında otura- caklanna karar vermeleri gerekir. Tiyafro eleştinnenleri olarak oyun yazarlanmızdan beklentimiz yeni ve kaliteli oyunlardır, hodri meydan naralan değil. 17. Aydın Doğan Uluslararası Karikatür Yanşması Antalya'da Seçici kurulun başkanı Mordillo Kûltûr Servisi - Aydın Doğan Vakfı'nın düzenlediği 17. Aydm Doğan Lluslararası Karikatür Ya- nşması'na katılacak karikatürler Işm Saygun'un koordinatörlüğün- de 27 Haziran tarihinde saat 10.00'da Antalya Fazel Hotel'de toplanacak Seçici Kurul'un değer- lendırmesine sunulacak. Dünyamn 89 ülkesinden 347 sanatçınm, 372 karikatürünün de- ğerlendirileceği yanşmanın seçi- ci kurul başkanlığım Arjantinli çizer GuiDermo Mordillo yapacak. Gazetecılık Yüksekokulu'ndan desinatör sertifikası alarak yöne- tici asistam olan Mordillo, çocuk kitaplan ve çizgi fümlerinin ya- m sıra karikatürleriyle de ününü uluslararası alana yaydı. Yapıtla- n Aknanya, Isveç, Isviçre, Japon- ya, Ingiltere, ABD, Italya, Arjan- tin, Finlandiya, Brezilya, Çek Cumhuriyeti, Meksika, Fransa, Türkiye gibi pek çok ülkenin ga- zete ve dergileriııde yayımlandı. Uk karikatürlerinı 1966 yılmda ParisMatchdergisinde yayımla- yan çizerin, daha sonra Ahnan- ya'da Stem dergisinde çalışmala- n yer aldı. 1970-1974 yıllan arasmda The Pirate Ship, Crazy Covvboy, Crazy Crazy adlı üç çocuk kitabı ya- yımlandı ve aynı >al 'Crazy Cow- boy' isimli karikatür kitabı ile Ja- ponya'da NakamoriOdülü'ne la- yık görüldü. 1971 yılında 'Mor- dillo'nun Bütün KarikatürlerT adlı albümü New. York'ta yayım- landı. Mordillissitno isimli ani- masyon çalışması Fransız tele- vİ7yonunda gösterildi. 1980 yııinJa ts-/icre'de Ulnsla- anşmanın seçici kurulunda Mordillo'nun yanı sıra Sergei Tunin, Poul Erik Poulsen, John Jensen, Bas Mitropoulus, Selçuk Demirel, - Latif Demirci, Gürbüz Doğan Ekşioğlu, Hüsamettin Koçan, Turhan Selçuk yer alıyor. rarası Çizgi Film ve Karikatür Yazarlan Birliği'nin (AIAC) baş- kam seçılen sanatçınm aşk, spor ve hayvanlar üzerine hazn-ladığı beş albümlük serisi Ahnanya, îs- panya, Fransa, Itarya gibi çeşitli ülkelerde yayımlandı. 60. sanat yılmda Mordillo'nun çalışmalan Hamburg'da Altona- er Museum'da sergilendi. 1997 yılında 'Mondo Mordflk)' adı al- tında sanat yaşammm bir özeti sayılabilecek ilk CD Rom'unu Itah/anca olarak çıkarttı. Aym yıl Alcala de Henares Üniversitesi tarafından 'Professor Honorifico Del Humor' (Mızahın Onursal Profesörü) unvam verildi. UNICEF için kartpostallar ha- zn"layan ve Moby Line II adlı fe- ribotu çizimleriyle dekore eden Mordillo'ya 1999 yılmda Italya Cumhurbaşkanı tarafından 20. Uluslararası Sanatta Mizah Ödü- lü verildi. Sonuçlar sah günü açıklanacak 27 Haziran tarihinde toplanacak seçici kurulda aynca; sanat yaşa- mı boyunca çeşitli burslar-ödül- ler kazanan, Danimarka Parla- mentosu, British Museum gibi pek çok yerde eserleri sergilenen, karikatür ve çizimleri çeşitli ki- taplarda yayımlanan Poul Erik Poulsen, Ingiliz Karikatürcüler Kuhlbü'nün, Cartoon Art Trust'ın, Ingiliz Karikatürcüler Demeği'nin kunıcu üyesi ve başkanı olan In- giliz çizer John Jensen, uluslara- rası yanşmalarda ödüller kaza- nan ve Adesmeftos Typos'un baş karikatüristi olan Yunanlı Bas Mttropoulos, pek çok ülkede ser- giler açan ve 1992 yılmda Aydm Doğan Uluslararası Karikatür Ya- nşması'ndaikincilik, 1997 yılm- da Başan Ödülü kazanan Sergei Tunin, yerli-yabancı çeşitli gaze- te ve dergilerde karikatürleri ya- yımlanan sanatçımız Selçuk De- mirel ve çizerlerimiz Latif De- mirci. Gürbüz Doğan Ekşioğlu, Hüsamettin Koçan, Turhan Sel- çuk yer alacak. Yanşmada ödül kazanan ve ser- gilenmeye değer görülen karika- türler, 29 Haziran-7 Temmuz ta- rihleri arasmda Antah/a Falez Ho- tel'de sergilenecek. Birinciye 8000 dolar, ikinciye 5000 dolar, üçün- cüye 3500 dolar verilecek yanş- mada, derece alan sanatçılann ödülleri 9 Kasım günü Ankara 'da yapılacak törenle sahiplerini bu- lacak. KUŞBAKIŞI MEMET BAYDUR Masamdan Yolculuk Profesöf DoktorAdnan Pekman'ın enfes bir çe- virisi var yanımdan ayırmadığım Strabon'un ka- leme aldığı "Antlk Anadolu Coğrafyası I Geograp- hika: XII-XIII- XIV" başlıklı kitabı. İki bin yıl kadar önce yazılmış bir kitabın çevirisi. Kimilerine göre milattan önce 7. yılda yazılmış, kimilerine göre milattan sonra 18. yılda. On yedi ciltlik coğrafya yapıtının yurdumuzla ilgili on ikinci, ön üçüncü ve on dördüncü kitaplannı içeriyor bu mükemmel çeviri. Profesör Pekman bu çalışmasını hocası Ordinaryüs Profesör Doktor Arîf Müfid Mansel'in anısına ithaf etmiş. Garip bir ülkemiz var. Herkes Adanalı futbol antrenörlerını filan bilir de, bu bü- yük bilim erierini tanıyan yoktur. Futbolun felse- fesi hemen her zaman coğrafyanın felsefesinin önünde gider buralarda. Felsefenin cografyasının da. Sayın Pekman kitabın önsözünde hiç aklımız- dan çıkmaması gereken şeyler söylüyor: "Tüm uygarlıklar, insanın var oluşu ile birlikte tarih ön- cesi çağlardan beh meydana gelen kültür birikim- leri ve etkileşimleri sonucunda meydana gelmiş- lerdir. Anadolu uygartıklan, günümüzden tarih ön- cesinin en eski evrelerine kadar uzanan bir geç- mişe sahiptir. Üzerinde bin yıldan beri yaşadığı- mız bu topraklann tarih öncesi çağından günü- mûze kadar gelen kültür mirasının tümüne baş- kalanndan önce sahip çıkmak en doğal hakkımız ve görevimizdir." Neden bir Rum, Ermeni, Arnavut, Kürt, Yahudi ve diğerleri gibi hissettiğimi" açıklıyor bu satır- lar. İki bin yıl önce yaşayıp gezmiş ve yazmış bir "coğrafyaa" Strabon. Elmalanyta ünlü Amasya ken- tinde doğmuş. O zamanki adı Amaseia olan ken- tin variıklı ailelerinden birinin iyi öğrenim görmüş ve çok gezebilmiş oğlu. Önsözden öğrendiğimiz gibi Strabon genç yaşlannda Karia'da Tralles (Ay- dın) yakınlannda Aysa (Sultanhisar) kentinde baş- lamış öğrenimine. O zamanlar Anadolu böyle bir yer! Anadolu'da gezip gidip üstüne yazdığı yerler Pyramos (Ceyhan) nehri, Hierapolis (Pamukkale), Ephesos (Selçuk), Sinope (Sinop), Kyzikos (Erdek) ve Nikelea (Iznik), Mylasa (Milas), Alabanda (Arap- hisar), Magnesia (Manisa) ve Smyma'yı (Izmir) gezmiş. Karadeniz kıyılanndan Beyrut'a kadar do- laşmış Strabon. Bu güzel kitabın 147. sayfasında çıktı karşıma Klazomenai. Strabon bu bölümde on iki lon kentinin içinde sayıyor Klazomenai'yi- Sö- zünü ettiği kent bildiğimiz Urla kasabasıdır. Ben birçok nedenden ötürü bir Egetutkunuyumdur. Son bir iki yıldır bu sevgi bir Urla/iskele sevgisine dö- nüştü. Magandası, zontası, ciksi, diskoteği, tatil köyü, sabaha kadar açık barları olmadığı için çok seviyorum Urla'yi- Sessiz, sakin, uygar bir yer. In- sanları çok iyi. Esnafıyla dostuz. Akşamları balık- çı teknelerine bakarak Lemi Bey'in Liman Lokan- tası'nda ya da Kaptan'ın yerinde iki tek atarak sessizliği dinlemek iyi geliyor insana. Benim gö- zümde Urla (Strabon'a göre Klazomenai) bu böl- genin gözde kasabalan olan Çeşme, Kuşadası ve benzeri yerierin hepsinden daha güzel. Ünlü Yor- go Seferis Sokağı bile var! Dokuz Eylül Üniversi- tesi'nin Su Ürünleri Fakültesi de Urla Iskelesi'nde. İnsanın ellisinden sonra okula gidesi geliyor. Strabon'un zamanında lon Biıiiği'ni oluşturan kentlerin içinde Izmir yokmuş. izmir o zamanlar Efesliler tarafından ikna edilip bu birliğe katılmış. Bir zamanlar Efes'e de Izmir denirmiş. İki bin yıl kadar önce. Komşuymuş bu iki kent. Kallinos, tannlann tanrısı Zeus'a dua ederken "Izmiriilere merhamet et; onlann güzel öküz butlannı daima senin için ptşirerekadaksunduklannı unutma" der. Strabon çevirisının 165. sayfasında yine Urla çı- kıyor karşımıza. Iskele'den "Kıyısından denize doğru uzanan ve üzerinde tanm yapılan sekiz kü- çük adası ile bugünkü (o günkü!) Klazomenai ge- lir" diyor Strabon. Miletoslu Anaksimeres'in ar- kadaşı olan filozof Anaksagoras buralıymış. Bu da önemli bir aynntıdır çünkü filozof Arkhelaos ile pirimiz, üstadımız Euripides de onun bütün ders- lerini burada izlemışlerdir. Strabon'un kitabını büyük bir keyifle okudum. Kitabı yayımlayan Arkeoloji ve Sanat Yayınları'nı dikkatle, merakla izlemek gerekiyor. Nerede ya- şadığımızı anlamak, bu güzelim memleketi kim- lerle, nasıl paylaştığımızın bilincine varmak için. Bir- birinden güzel ve degerii bir kitaplık dolusu yaprt yayımlamışlar. Futbol maçından, kurt masallarından, hocala- nmıza efelenen tiyatro mafyasından filan zaman kalırsa bu diziyi okuyup hakkında yazmak istiyo- rum. - / Kalan Müzfl(, ingfflz basını ve radyolannda • Kültür Servisi - lngıltere'de yayımlanan dünyanın en önemli dünya müziği dergilerinden Folk Roots'un Haziran 2000 sayısında albüm kritikleri sayfalannda, Kalan Müzık'in yayımladığı Neşet Ertaş, Hiç (E. Oğur- O.M. Öztürk), Knar, Hilmi Yarayıcı ve Selim Sesler ile Grup Trakya albümlerine yer verdi. Türkiye'de bugüne kadar yayımlanan en nitelikli albümlerin Kalan Müzik tarafından yayımlandığını söyleyen dergi, daha önceki sayılannda da Kalan Müzik'in dünya standartlannda bir plak şirketi ve "Türkiye'nin Rolls Royce'u" olduğunu yazmıştı. Derginın listeler sayfasında Kardeş Türküler'in 'Doğu' albümü, Ingiltere'de yayın yapan Radıo Not-Wonderfiıl'da 4 numaraya yükseldi. BBC Radıo 1 'e rakip olan bu radyo, dünya müzikleri alanında önemli yayımlar yapmakta. Geçen yıl Kalan Müzik tarafından yayımlanan 'Birol Topaloğlu- Heyamo' adlı Lazca albüm de Kanada'da pek çok radyoda liste başı olmuştu. Folks Root dergisindeki bu yazılann yanında bugüne dek Liberation, Le Monde, Rhythm, Songlines gibi pek çok önemli dergi ve gazete de Kalan Müzik'in sahibi Hasan Saltık'ın bir 'fenomen' ve son yıllarda Türkiye'deki müzik devriminin öncüsünün ise Kalan Müzik olduğunu yazmıştı. B0ĞA2İÇİrlSTİVAlJT«BüGÖN • CEMİL TOPUZLU AÇIKHAVA TtYATROSU'nda saat 21 30da Sound of Dance'in gösterisi izlenebilır. (251 56 00) • CEMAL REŞtT REY KONSER SALONU'nda saat 19.00'da Salih Nour'un konsen dinlenebılır. (232 98 30)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle