Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
22 HAZİRAN 2000 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
Cüneyt Arcayürek, 'Büyüklere Masallar Küçüklere Gerçekler' dizisinin 3. kitabında, Körfez Savaşı'nı anlatıyor
Bir döneminbilinmeyenleriALPER BALLI
- Büyüklere Masailar KüçükleneGerçekkr ki-
. tapdizisiytehedeflediğiniznedirve neden bu isim?
Benim amacım, çabam şuydu. 1947-1980
arasında yaşanan siyasi olaylan, darbele-
ri, Türkiye'niniçindeyaşadığıkoşullan lOkitap-
1 ık "Cüneyt Arcayürek Açıkhyor" dizisinde yaz-
mıştım. Yakın çevrern, 1980 sonrasını neden yaz-
madığımı sorup teşvik edici sözler söyledi. 2.5-
3 sene boyunca 1980-1997 arasını yazmakla uğ-
raştim. Ne biliyorsam, hangi belgelere sahipsem
yazdım. 11 kitaptan oluşan bir dizi, Büyüklere
Masallar Küçüklere Gerçekler. Herkes büyükle-
re masallar nitelemesiyle devlet büyüklerini ala-
ya aldrğımı düşünüyor. Yok öylc bir şey. Demin
anlattığım olaylan büyükler ben bunu biliyorum
diyebilir. Onlar masal gibi kabul eder, küçükler
için gerçektir.
- 'Kriz Doğuran Savaş' iç potitikanın yanı sıra
dış poiitika açısudan da sıcak gelişmeleri kapst-
yor.
Kitap, TurgutÖzal ın cumhurbaşkanlığı dö-
neminde olan ve Türkiye'ye çok önemli
etkilerini hâlâ duyumsatan bir dizi olayı içeriyor.
Biri Körfez Savaşı, ikincisi, bence Özal'ın ken-
di kafasında yaşattığı dünyaya özgü bir plan. O
da PKK'yle artık silahlı mücadelenin yapılama-
yacağı, bunu başka yollarla çözmek gerektiği sa-
vıyla, içeriden ya da dışandan hükümet ve Çan-
kaya dışı bazı danışmanlarına dayanarak PKK'nin
eşkıya başı olarak tanımlanan Abdullah Oca-
lan'la bir banş plaru üzerinde çalışması. Buna dev-
letırt önde giden güçleri olan TSK ve muhalefet
izin vermedi. Devlet, sılahla saldıran PKK'yi si-
lahla durduramadığı takdirde böyle bir ba-
nş planının asla işlemeyeceğini PKK'ye
başka ufuklar açacağını düşünüyordu.
Askerler, bu girişimleri Türkiye'yi böl-
meye götürecek bir harekete imkân ta-
nımak olarak görüyorlardı.
'Savaşa nlyetll ve hazırdı'
- Körfez Savaşı sırasında Özal nasıl bir
poiitika izledi. Siz kendi notlanıuz ve gö-
riişmelerinizin yanı sıra neierden yarar-
landınız?
Körfez Savaşı' nda Özal'ın yapmak
istediklerine karşı üç isim öne çı-
kıvordu. Biri dönemin TBMM Başkanı
Hüsamettin Cindonık. Cumhurbaşka-
nı'yla her ay görüşüyordu ve niyetini iyi
saptamıştı. tki büyük isim daha akla ge-
üyor. Özal'ın girişimine karşı çıkarak
Genelkurmay Başkanlığı'ndan istifa eden
Necip Tonımtay. Çok degerli bırkomu-
tan. Diğeri de, Türkiye saldmrsa kuvvet-
lere komuta edecek 2. Ordu Komutanı
Orgeneral Kemal Yavuz. O da değerli
bir komutan. Onlann görüşlerini aynen
yansıtmayı önemli gördüm. Biz olayla-
nn içinde yaşamadık, ama onlar canlı
tanıklar. Aynca hepsiyle tek tek konuş-
ma olanağı bulamadım ama Güneri Cı-
vaoğlu televizyonda bir program yaptı.
O programda, Torumtay ve Yavuz bildik-
lerıııı anlattılar.
- Sizin saptamalannıza göre Turgut
Özal Türkiye'yi savaşa sokacak mıydı?
Torumtay, Özal"ın Körfez Sava-
şı'yla ilgili görüşlerini askersel
notlannı anlatmış. Onun çıkardığı so-
nuç, Özal"ın böyle bir şeye yalnızca ni-
yetli olmakla kalmadığı, hazırolduğu
yönünde. ABD Genelkurmayı, Sad-
dam'ın ordulannı Kuzey'e gönder-
mesini sağlamak için Türkiye'nin de
Kuzeye bir hareket yapmasmı istiyor.
'özal. orduyu soyutiadı'
Özal'a göre, Türkiye ne yapacak?
Kerkük'e kadar gidecek. Kerkük, pet-
rol ve doğalgaz yataklannın zengin
olduğu bir bölge. Bırakın her şeyi bir
kenara. tngiltere, Fransa, ABD Türki-
ye'nin Kerkük gibi çok değerli birböl-
genin Türkiye'nin eline geçmesine
izın verir miydi? Bırakın izin verme-
yi ister miydi? tstemezdi. Lozan'da
bile Türkiye'ye bırakmadılar.
Torumtay'ı istifaya götüren bir dizi
olav. Çok değerli bir insan, bir olay son-
rası, ailesiyle konuşup fevri karar ve-
ren bir komutan değil, ama bardak ta-
şıyor. Öyle ki, Köşk'te kriz masasmı
topluyor Özal, savaş meselesini görii-
şü> or ama Genelkurmay Başkanı"nı ça-
ğırnuyor. Torumtay bunu işitip Köşk'e
gidiyor. Açıyor kapıyı "Neye karar
venfiniz'' diyor. Orduyu soyutlayarak
ABD'Iilerle temas kuruyor Özal.
Başka bir anekdot da, Kasım 1990.
ABD Büyükelçisi, Torumtay'la gö-
rüşmek için Genelkurmay'dan rande-
\ u istiyor. Genelkurmay da, alışılma-
mış başvurunun Dışişleri kanalıyla
vapılmasını istiyor. Büyükelçi, To-
rumtayVziyafe^ediyoR Söylediği şu^
Paris'te uluslararası konferansta ABD
Başkanı Bush'la Özal görüşüp Körfez
krizini gözden geçiriyorlar. Bundan
sonraki askeri ortak çalışmalar için
Özal, Bush'a Genelkurmay'ı temas
noktası olarak gösteriyor. Elçinin elin-
de bu konuda Washington 'dan gelen
bir mesaj var. Torumtay, bu sözler kar-
şısında hayretler içinde kalıyor. Ne te-
mas noktası olduğundan bilgisi vardır
ne de hükümetten ortak askeri çalış-
malar için emir almıştır. ABD'liye bu-
nu anlatarak, "Başbakan'a bağuyım.
Şu ana kadar Körfez'in askeri harekâ-
d ileilgili talimat almadun. Ahrsam, ko-
onünasyon uygulamalannı biktiririm"
dıyor. Torumtay'ın vardığı sonuç şu-
dur: "Paris'te iki başkan arasında ko-
G
azetemiz yazarı Cüneyt Arcayürek'in "Büyüklere Masallar
Küçüklere Gerçekler" dizisinin 3. kitabı "Kriz Doğuran
Savaş " Bilgi Yayınları 'ndan çıktı. 10 kitaptan oluşan "Cüneyt
Arcayürek Açıklıyor" dizisiyle 1947-1980 arasındaki döneme
ışık tutan Arcayürek, "Büyüklere Masallar Küçüklere
Gerçekler " dizisiyle 1980 sonrası siyasi, ekonomik ve diplomatik
çalkantıları, tanıkları ve belgeleriyle okura anlatıyor. "Kriz Doğuran
Savaş " Arcayürek'in 11 kitaplık dizisinin 3. kitabı. Arcayürek, kitabın
içerdiği konularda sorularımızı yanıtladı.
nuşulduğu anlaşılan askeri görüşlerin de dışında
kalmış oluyorum."
Torumtay'ın konuşmasından çıkan sonuç, Özal
Türkiye'yi savaşa sokmak isti-
yor, bunun için de olanaklar
anyor. Dönemin ABD Dı-
şişleri Bakanı James Ba-
ker'la görüşmesinde
"En önemli şe> asker-
leri ikna etmek" di-
yor. Neden öyle söy-
lüyor, askerlerin ka-
rarı kolay değil. O
yüzden askerleri
devre dışı bırakıyor.
Özal. sınıra gide-
rek incelemelerde
bulunuyor. Kemal
Yavuz da. 2. Ordu
Komutanı. Olası bir
saldında ordu-
yu sevk ve idare edecek olan komutan. ABD'li-
lerin de bulunduğu ortamda Türk ordusunun üst
düzey yetkilileri de hazır. Özal, ABD'lilere dö-
nüyor. Ingilizce olarak bölgedeki durumla ilgi-
li bilgi alıyor. 20-25 dakika sonra teşek-
kür edip onlan uğurluyor. Sonra da.
a
M esele aıüaşünuşar, hadi gidebfliriz''
deyip gitmeye hazırlanıyor. Kemal
Yavuz, yanındaki Asayiş Komuta-
nı Hikmet Köksal'a dönüyor ve
^ "Paşam bu nasıl iştir, Türkiye
I Cumhuriyeti'ıûnCumhurbaşka-
nı buraya kadargeiyor. Bütün böl-
genin mülki ve askeri yetkilileri
burada olduğu halde onlardan
bilgi almadan ABD'Klerle görü-
şüp gidiyor" diyor. Bunun üzeri-
ne Özal "Kemal Paşa sen ne di-
yorsun" diye sesleniyor.
Sonra da Kemal Yavuz, olası bir
saldında Kuzey Irak'ta Türkiye'nin
karşı karşıya kalacağı tehlikeyi an-
latıyor. Meselenin oraya ka-
dar gitmek olma-
dığını, işgal
edilen
bölgede kalmak olduğunu rakamlarla ortaya ko-
yuyor.
Türk ordusunun en büyük korkusu haklı ola-
rak girdiği toprakta kaldığında göreceği vaziyet.
Osmanlı ordusu gitmiş, Arabı kurtarmaya çalı-
şıyor, Arap gelip arkadan vuruyor. Sade Arap
değil, orada Kürtler de vuracak. Askerlerin de-
diği gibi Vietnam bataklığına dönecek. Yüzler-
ce, binlerce Türk evladı ölecek. Çık oradan di-
yecekler çıkacak. llginç maceraydı.
Artık cumhuriyette kurumlar kendi ayaklan
üzerinde duruyor. Biri ordu. Olmayacak şeyleri
cumhurbaşkanına açıkça söylüyor
- Bu süreçte hükümet ne yapıyor?
Hükümet pasif. Yıldınm Akbuhıt'u başba-
kan yapmış. Hem ANAP'a elini sokmuş,
istediği gibi çekip çevirmeye niyetli hem de Ba-
kanlar Kurulu'nu Köşk'te toplayıp veya başba-
kanı çağınp kendi istemi doğrultusunda karar al-
dınyor. Bir girişimi de, Meclis'ten öyle bir karar
çıkarttıracak ki, Meclis'in yabancı askergönder-
me, getirme gibi yetkilerini hükümete devretti-
rip sonra kullanacak. Meclis'e sormadan bu tür-
lü girişimlerin içinde. Bütün bunlan topladığın
zaman hâlâ kuşkusu olan varsa ben hayret ede-
rim. Türkiye'nin savaşa girmesini istiyordu.
'Basın maceraperesttT
- Basının bu bunalun sırasında sergilediği tutu-
mu nasıl değeriendiriyorsunuz?
Burada bazı basın organlanmızın görüşü;
maalesef, savaşa girip Kerkük'e gidip uzan-
mak. Çok yanlış bir tutumdu. 1%7'de tam tersi-
ni gördük. Türkiye savaşın eşiğine geldi Kıb-
ns'ta. NATO ayakta. Bizim istediğimiz nedir.
Yunanistan anlaşmalann tersine oraya fazla as-
ker göndermiş. Başlannda da eşkıya başı Grivas
adlı eski bir albay var. Adam Türk karili. Türki-
ye "Çekin askerteri" diyor. Onlar "Çekmem''
diyor. O dönemde Dışişleri Bakanlığı 'nda, her gün
gazetecilere brifıng verilerek gelişmeler ve Tür-
kiye'nin politikası belirleniyordu. Yazılabilecek
ya da yazılamayacak bilgiler anlatılıyordu. Tür-
kiye'de basın ulusal poiitika konusunda kamuoyu
yarattı. Basın birlik ve beraberlik içinde Türki-
ye'nin sesini dünyaya duyurdu. Körfez Sava-
şı'nda böyle olmadı. Gumhuriyet buna kar-
şı çıktı. Bazılan ya maceraperestlikten ya da
Özal'a bağlılıktan destekler vaziyet aldılar
ki, bu da yanlıştı.
- Muhalefet direnen noktalardan biri miy-
di?
Kesin direndi, tek adamlığa oynayan
Özal'ın Türkiye'yi sürüklediği bir se-
rüven gibi gördüler ve bunu söylediler. Açık-
tan söylediler. Görevlerini yaptılar. Bu arada
Yıldırım Akbulut da Meclis'in yetkilerini hü-
kümete alması girişimine pek uygun bakma-
dı. O sırada Demirel ile tnönü arasında, son-
radan ortak hükümet kurmaya varan bir ya-
kınlaşma ortaya çıktı. Aynca önemli birdetar-
tışma gündeme geldi. Demirel'in o sırada yad-
sımasına karşın sonradan fazlaca üzerine dü-
şüp beğeniyle tarüşıp savundugu birkonu; cum-
hurbaşkanını halkın seçmesi ve başkanlık sis-
temi. Özal "Halka seçmeolanagını sağiarsak
siz aday olacak nusınız" diye sıkıştınyor, De-
mirel de "KesûıKkle cumhurbaşkanı adayı ol-
mayacagım'' diyordu.
4
Kim8e cumhurbaşkaıılığını
reddedemez
9
- Demirel cumhurbaşkanbğını is-
tiyordu ama değil mi?
Sayın Demirel'e, 1987 seçim
yasasıyla Özarın Çankaya'ya
çıkmak için yeterli çoğunluğu ara-
dığını söyledim. Özal'ın niyeti or-
taya çıkrnış bize göre, fakat kamu-
oyu henûz fark etmemiş. Demirel
bana "Cumhurbaskanhğı öyle bir
yer ki hiç Idmse reddctmez" dedi. O
dönemde Özal'ın ANAP'm oylany-
Iayukanya çıkması tartışmalan ya-
pılıyor ve Demirel buna karşı çıkı-
yor. "Ben de olsam" dedi; "O ote-
naklan kuûanırdım.*' "Ben de ken-
di grubumu kullanırdım" dedi ya-
ni.
Demirel de Çankaya'ya çıkmaya
hazırdı. FakatÖzal varken olamaya-
cagını biliyordu. Meclis karanyla
yukanya çıkamayacaktı. Böyle bir
şey mümkün değildi. "Halkseçsûı
cumhurbaşkanınr olanağı çıksa
Özal'la seçimi kim kazanacaktı.
Özal'uı seçilme olasıhğı yüksekti.
Ama ne oldu? 1991 "de yüzde 27 oy-
laDYPbirindpartioldu. 1993'teöl-
düğü zaman Özal. Meclis'te Demi-
rel'e karşı aday olup kazanacak aday
yok. Kim var? Erdal Bey var. Ken-
di grubundan alır ama DYP ve
ANAP'tan alamazdı. O aralarda ka-
deme kademe işi ustaca yaydı. Böy-
le bir niyeti olmadığı havası verdi ön-
ce. Sonra o havayı yavaş yavaş kal-
dırdı. SHP'yle de temaslar başladı.
Metifl Toker'e göre, Demirel, Erdal
Inönü'nün kibarlığından yararlan-
dv. Ben o kadar olabildiğini sanmı-
yorum. YaJnız benim bir kuşkum
var. O sırada Erdal Bey, 1 -2 kez De-
mirel'le baş başa görüştü. Demi-
rel'den şöyle bir güvence istedi:
"Özaâ gibi olma.'' Demirel, Özal gi-
bi partiye kanşmadı ama anayasal
çizgileri genişlete genişlete aşağı-
daki partilerin güçsüzlügü ve yete-
neksizliğinden yararlanarak Türki-
ye'de önde giden ve Türkiye'yi yö-
neten adam rolünü çok iyi benimse-
di ve kabul ettirdi. Bunda basınımı-
zın çok önemli fonksiyonu vardı .
Milli irade dedikleri TBMM. ikin-
ci bir dönem daha Demirel'in kal-
masına olanak tanımadı: ki o bunu
çok istiyordu, istemiyorum diyordu
ama çok istiyordu, bunun belgeleri,
bilgileri beyanatlan ortada.
Ozal'ı elegtircil; kendi yaptı
- Özal cumhurbaşkanlığı döne-
minde net bir biçimde, anayasadaki
yetkfleıie yetinmeyen daha fazlasını
B*eyen bir tutum sergOemiş. Demi-
rel de,cumhurbaşkanıolduktan son-
ra benzerbirtavırsergiledL Bunu na-
srf değeriendiriyorsunuz?
Tpabii Özal çok daha kesin çiz-
X gilerle kimliğini ortaya koyan
bir adamdı. Bush gibi başkan olma-
yı çok istiyordu. Demirel de tepki
gösteriyordu. Demirel de, bu arzu-
sunu net söylemedi, ama o yolday-
dı. Dikkat çekici bir şey vardı. Tur-
gut Özal'ın Çankaya'da bu türlü ana-
yasa değişiklikleri, başkanlık gibi
önde giden görüşlerini yadsıyan ve
kabul etmeye yanaşmayan Demirel
Çankaya'ya çıknktan sonra savun-
du. O da istiyordu. O da başkanhk
sîstemîTsfiyördu. Ben rîep^yâdırga-^
mışımdır.
Bir cumhurbaşkanı sistemin çök-
tüğünü söyleyebilir mi? Çökse bile
söyler mi? Hep öyle başlamadı rru
güîültü patntılar? TFT'yi kendine gö-
re düzenledi. Televizyonlarda "söy-
le kurtul" programlan yapıldı. Bu
programlan da istediği zaman iste-
diği şeyi söylemek için kullandı.
Medyayı çok iyi kullandı. Medya
asla bu türlü gelişmelere hayır de-
medi. Sanki Demirel'in ya da Tur-
gut Özal'ın kafalanndaki siyasi olu-
şumu veya yeni siyasi kimliği benim-
semişler ve istiyorlarmış gibi tavır
aldılar.
Turgut ÖzaTııı ilk yeııilgisi
ve Kürt planı
-Özal, anayasaıun öngördüğü gi-
bi tanı£az cumhurbaşkanı miydi?
'T'arafsız olmayacağını açıkça
1 ifade etti. "Ben farkh bir cum-
hurbaşkanı otacağun" dedi. Nasıl
olacağını sonra gördük, ANAP
kongresi başta her türlü partisel ge-
lişmenin içinde. Hûkümeti tama-
men inisiyatifinde tutuyor.
- Özal 1987 secimlerinde seçan
sistenünde bir degiştkfik yaparak,
neredeyseana\asa>ıdeğiştfaw*kbH-
çoğunluğa utaşnuşu-
1983"te iktidara geldi. 1986 yılm-
da ilk büyük tokadı yedi. 5 millet-
vekiliiğine iiiskin araseçimdeyasak-
lı olan Demirel kazandı. 1987'de
Demirel, Büknt Ecevit ve Necmet-
tin Erbakan'ın toparianmasma fır-
sat bırakmadan seçimlere götürdü
Türkiye'yi. Seçim kanununu değiş-
tirdi. Biz, sevgili arkadaşım. dos-
tum rahmetli Uğur Mumcuyla Sa-
yın Erdal tnönü yii TBMM'de gör-
dük:u
Bu getirikn secimyasasını tüt-
faı kabul etmeyin. Obürieri küçök
parrüer,onlarboyiiocediyoriar sizde
ediaBuadamaDuimkântan\crme-
vm.Amaa30(rübuknaknr3a>'übul-
dumudaneanayasakalacakne baş-
ka bir şey" dedik. Bizi tebessümle
dinledi. Inönü'nün gülümseyişinde
demoicratikrifc var, onuniçinde çsp-
ri var. bilim adamlığı, her şey var.
Ama siyasetçi adam kimliği yok.
Bizbunu söyledikten sonra Inönüyu-
kanda Özal'la görüştü. îndi, biz de
orada duruyoruz. Baktı, güldü ve
seçim yasasına destek verdi.
-KMabtnızda Özal'ın PKKiekur-
duğudhalogdaayruıalanyiaanla-
afayoj: Özal'ın amacı neydi?
Ozal, PKK canavarlığım Tür-
kiye'nin silahla çözemeye-
ceğine inanıyordu. Adarn özerklik
peşinde. Tabii Batı da bunu kışkır-
hyordu doğrusu. Öcalan'la dolayh
ama tabii ki Turgut Özal'ın bilgisi
içinde olan temaslan anında Çanka-
ya ile Şam arasında köprü olarak
görev yapanlar bunu anlatıyorlar-
dı. Karamame hazırlanacak, PKK 1i-
ler itirafçı olacaklar. Öcalan bura-
dan giden telkinlerle ateşkes ilan
ediyor. Özal o sırada Bakû'da. Öca-
lan'ın basın toplantısında bulunan
CengizÇandarhemen Bakû'ya uçu-
yor. Özal, böyle bir kararnameyi
hükümet ve askerler karşı çıksa da
hazırlatmak istiyor Bu karamame
ilan edilme havası doğmuşken, Sır-
n Sakık'lar falan gidiyorlar. Bekli-
yorlar, televizyonu açıyorlar. Tur-
gut Ozal öldü haberi. Şok oluyor-
lar.
Bir şey ortaya çıktı; TSK azmet-
ti; üstüne kalan bu görevi çalıştı,
planladı, ders çıkarttı, PKK'yi mar-
jinalleştirdi.
- Ktapta yer aian bazı oiavtınn
ahntdanması sırasında Nazlı Ilı-
cak'ıa itirazı oldu. Sizin Güngör
Uras'a affen yazdtğmız böhunde,
Çffleriçin "Seni başbakan yapanm"
dediği beirtffiyor. Ihcak buna itiraz
etti.
Kitaptan bazı alıntılan Hürri-
yet yapmış. Tansu Çiller'le il-
gili bölüm var. Güngör Uras'm yaz-
dığı bir yazıdan sonra benim ara-
mamla ilgili bölüm. Ben nereden
b ü i , Çiller ailesinm yıllarca
önce çok basit bir evde olduğunu,
org çaldığını, çok güzel dolma yap-
tığını. Özet olarak Hürriyet'te haber
çıkınca Nazlı Jlıcak, "Benan kim-
seyi başbakan yapmam gibi bir yet-
kknyok" diyor. Güngör Uras, "Olay
tamamen doğrudur* diyor, "ama üs-
hıp" diyor.
Jltifat bir övgü olarak sempatiy-
le bir tavır olabilir. Uıcak'ın yanlış
algıladığına veriyorum.
Ben Çiller ailesini daha geniş ya-
zanm. Sevgili Uras'ın bana anlat-
tıklan daha önce duyulmamış unsur-
lan içerince yazmanm yanlış ol-
duğunu sanmıyorum.
PERŞEMBE
ORHAN BURSALI
Poitlocnn Ana Çkmaa
Şu sıralarda Devlet PlanlamaTeşkilatı'nın (DPT)
"Uzun vadeHstrateji" başlığıyta sunduğu 2001 -2005
yıllan için öngörülen "Sekizinci Beş Yıllık Kalkın-
ma Planı" Meclis'te tartışılıyor. Türkiye'nin I er
yönden net fotoğrafının görüldüğü belgede dar-
madan vurgulanan birgerçek var: Türkiye'nin Av-
rupa ülkeleri kalkınma düzeylerine ulaşması; sa-
nayi, tanm, hizmet vb. sektörlerinin üretimleri bı-
lim ve teknolojiye, ileri teknolojik altaypıya dayan-
mak zorundadır.
265 sayfadan ve 2080 maddeden oluşan rapo
run daha ilk maddelerinde dile gelen saptamalar-
dan bazı seçmeleri bilginize sunmak istiyorurrr
...üretimin küreselleşmesinde en büyük rolü,
mikroelektronik teknolojisindeki sıçrama ile tele-
komünikasyondaki teknik gelişmeler sağlamış-
tır...
...biyoteknoloji-gen mühendisliği ve yeni mal-
zemeler alanlarındaki ilerlemelerle bırlıkte bilgi
ekonomisi ve bilgi toplumunun oluşumu süreçle-
ri hızlanıyor...
...teknolojik gelişmeler ve verimlilik artışlan sü-
rekli halegelmiştir...
...Türkiye araştırma, geliştirmeye gayri safi mıl-
li hasıladan ancak yüzde 0.49 pay ayırabilmekte-
dir... 7. Beş Yıllık Kalkınma Planı'ndaöngörülme-
sine rağmen Ar-Ge harcamalarına yeterli kaynak
aynlamamıştır...
...uzun vadeli bir kalkınma stratejisi gereklidir...
...bilim ve teknoloji yeteneğinin güçlendirilme-
si, yeni teknolojilerin gelıştirilmesi önemlidır...
...ihracata dönük, teknoloji yoğun, katma değe-
ri yüksek, uluslararası standartiara uygun, yerel kay-
naklan harekete geçiren bir üretim yapısı hedef-
lenmektedir...
...kamu yatınmlannın 2001-2003 yıllan döne-
minde artan oranda eğitim, sağlık ve Ar-Ge alan-
lannda yoğunlaştırılması öngörülmüştür...
...küreselleşme ve bilgi teknolojılerindeki hızlı
gelişmeler, eğitim seviyesi yüksek, bilim, araştır-
ma ve geliştirmeye önem veren insan gücünün ye-
tiştirilmesini, üretimde verimliliği ve ileri teknoloji
kullanımını ön palna çıkartmaktadır...
...Gelişmiş ülkelerin refah düzeyine ulaşmak,
büyük ölçüde ülkemizin bilim ve teknoloji yetene-
ğinin arttınlmasına bağlı bulunmaktadır.
...büyümeyi etkileyen bilimsel ve teknolojik araş-
tırma düzeyinin yükseltilmesi için gerekli fiziki, be-
şeri ve hukuki altyapı geliştirilecektir. Ar-Ge faali-
yetlerine gayri safi mili hasıladan ayrılan payın
plan dönemi sonunda yüzde 1.5 seviyesine, ikti-
saden faal on bin kişiye dönen tam zamanlı araş-
tırmacı sayısının 20'ye çıkartılması hedeflenmek-
tedir.
...sağlam bir bilim temeli ve belirli bir yenilik ka-
pasitesine sahip olabilmek için gerekli olan ulusal
yenilik sistemi tamamlanarak sistemin etkin ça-
lışması sağlanacaktır.
...eğitime destek olacak şekilde etkileşimli bi-
lim ve teknoloji merkezleri kurulacak ve geliştiri-
lecektir.
...eğitimin her kademesinde yaratıcılığı ön pla-
na çıkartan bilimsel ve teknolojik faaliyetler teşvık
edilecektir... ?.,
•••
Bunlan sizi sıkmak için yukanya almadım.
Biz aslında yazar ve okur olarak da en kolayına
kaçanz, poiitika yazar ve okuruz. Rakibimize lafı
oturttuk mu, yazar ve okur olarak bundan büyük
haz duyar ve övgü alınz.
Ancak, yazar da okurda Türkiye'nin gerçek ge-
reksinimi olan başka bir söylemde buluşmak zo-
rundadır: Başkalan kalkınmayı nasıl başardılar ve
biz neden başaramıyoruz? Üzerinde durmadan tar-
tışmamız gereken bir sorunudur bu.
DPT belgesi, bugüne kadarki kalkınma planla-
rında görülmeyen bir yoğunlukta, kalkınmanın ve
refahın anahtannın toplumun, sanayinın, eğitim
ve öğreniminin bilim ve teknolojide, ileri teknolo-
ji uyulama ve geliştirmelerde olduğu gerçeğini
vurgulamaktadır.
Biz toplum olarak bunun ayırdına varmak zorun-
dayız.
Siyasi partiler, bu parti liderleri, bakanlar, baş-
bakanlar "Niye kalkınamıyoruz" diye sormalıdır.
Kalkınma planları raflann kalkındınlması için ya-
zılmıyor.
Bu planlar, uygulanmak için variar.
Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, aslında büyük
ölçüde tam bir boşa kürekti.
Politikacının ana çıkmazı, planlı, hedefli bir kal-
kınma vizyonundan tam anlamıyla yoksun ol-
masında yatıyor.
Siyaset ve toplum olarak bunu nasıl aşacağız?..
E-Mail:obursali@bilimmerkezi.org.tr
12 EylüTün bilançosu
- İnsan haklan ihial-
lerine ilişkin bir de tab-
lo var kitabınızda. Bu
tabio, 12 Eylül veÖzal'ın
başbakanlıgı dönemin-
dekibaskıortamınıashn-
da net biçimdeortaya ko-
yuyor. Bu rakamlara Biş-
kin bilgi verir misiniz?
-Evet, 1980-1990 ara-
sında Türkiye'de ne ol-
duğunu çarpıcı bir bi-
çimde gösteriyor. Hapis-
haneye konulan adam-
lardan işkenceye kadar
^akamlan gösteriyor. O
rakamlar iniş çıkışlan,
çok iyi anlatabilir diye
düşünüyorum. Listenin
tamamı kitapta var. Bu
rakamlardan bazılannı
sıralarsak, devlet arşiv-
lerine göre, 12 Eylül
1980 ile 1990 arasında
650 bin kişi gözaltına
alınmış, 1 milyon 683
bin kişi fişlenmiş, 98 bin
kişi örgüt üyeliği suçla-
masıyla yargılanmış,
bunlardan 21 bin 764'ü
hüküm giymiş. 14 bin
kişi yurttaşlıktan çıka-
nlmış. 23 bin 700 dernek
faaliyetten men edilmiş,
388 bin kişiye pasaport
verilmemiş. 71 bin kişi
141., 142. vel63. mad-
delere muhalefetten yar-
gılanmış, gözaltı ya da
cezaevinde 229 kişi öl-
müş, bunlardan 144'ü
kuşkulu ölüm, açlık
grevlerinde ölenlerin sa-
yısı 14, kaçarken vuru-
lanlann sayısı 16, çatış-
mada öldürülenlerin sa-
yısı 74. tşkence suçla-
masıyla 9 bin 962 gü-
venlik görevlisi yargı-
lanmış, bunTardan M4 u
hüküm giymiş. 7 bin ki-
şi idam istemiyle yargı-
lanmış, 517'si ölüm ce-
zasına çarptınlmış, As-
keri Yargıtay bunlardan
124'ünü onamış. O dö-
nemde 50 dosya infaz
edilmiş. Çalışma yasa-
mında da farklı bir tab-
lo yok.
1980'desendikahişçi
sayısı 5 milyon 721,
1985'teburakaml mil-
yon 711. 1979'da işçi-
nin günlük ücreti 8 4 do-
lar, 1985'teise4Jolar.