Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
19MAYIS2000CUMA CUMHURİYET SAYFA
17
Galatasaray
Futbol tarihinde ilk
kez bir Türk takımı,
Avrupa'nın en büyük
kupalanndan birini
aldı. Galatasaray'ın
kazandığı UEFA
Kupası Şampiyonluğu,
Türkiye'de ezeli rakip
takım taraftarlannı ve
futbolla ilgisi
olmayanlan da
kapsayacak
şekilde ulusal
bir sevinç yaratb.
Galatasaray ile
Türkiye, uluslararası
sahatardaki bir
ezilmişliği ezdi geçti.
Onlar, çalıştılar ve
kazandılar. Ne kadar
övünseler azdır.
Galatasaray'ı kutlanz.
Darısı başkalarının
başına. Lakin, başan
gökten zembille
inmiyor ya da bir
kişinin varlığı ile
gelmiyor. Hele
futbolda. Bir takım
oyunu olduğu için
futbolcusundan
malzemecisine,
başkanından teknik
direktörüne kadar
saha içirtde ve dışında
görev alan herkesin
görevini layıkıyla
yerine getirmesi
halinde başarıya imza
ortaklaşa atılıyor.
Bireyselliğin ön plana
çıkartıldığı
günümüzde
Galatasaray'ın
yakaladığı başandan
alınacak çok ders
olmalı. Yalnızca futbol
sahalannda değil
her alanda!
Etektronik posta: sorrrâpo! riyetcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
• Süleyman Demirel, kendini
emekli saymıyormuş...
"Emekli maaşı ile
gecinmivor ki!"
uvayı Milliye nedir? Bugün ne anlama gel-
mektedir? "Kuvayı Milliye", ilk kez, Kurtu-
luş Savaşı'nda görev alan milis güçleri an-
lamında kullanılmıştır. "Kuvayı Milliye", iş-
gal altındaki bir ülkede halk tarafından oluşturul-
muş direniş örgütleridir; bu özellikleri ile bir sivil ör-
gütlenme modelidir; "Kuvayı Milliye" sonradan Ulu-
sal Kurtuluş Savaşı'na katılan herkesi kapsayan bir
kavram olarak kullanılmıştır. Bugün "Kuvayı Milliye"
denilince akla askerler, ordu, ihtilaller ve cuntacılık
gibi kavramlar geliyor. Ne kadar yanlış! Kuvayı Mil-
liye, o tarihte, işgalci emperyalist ordulanna karşı sa-
vaşan, Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkezi, Arabı ile bütün
etnik gruplan kapsıyordu. örneğin, Doğu ve Gü-
neydoğu'da Cibranlı Halit Bey, Hesanalı Halit Bey,
Mutki Aşireti Reisi Musa gibi Kürt liderieri, Hormek
ve Lolan aşiretleri gibi Alevi aşiretleri; Batı'da Yörük
Ali Efe, Demirci Mehmet Efe gibi Türkler; Çerkez Et-
hem, ağabeyleri Resit ve Tevfik Beyler de Kuvayı Mil-
Kuvayı Milliyeliye olarak savaşa katılıyordu.
"Kuvayı Milliye Ruhu" da işte bu demekti. 19 Ma-
yıs 1919 günü Samsun'a çıkan Mustafa Kemal, bü-
tün bu gruplan ve örgütleri aynı amaç çerçevesin-
de birleştirmişti. "Kemalist" kavramı da tam bu sı-
rada ortaya atıldı. "Kemalist" o günlerde, Ingiliz is-
tihbarat örgütü gizli yazışmalanyla Amerikan bası-
nında milliyetçi, Bolşevik ve isyancı anlamlannda kul-
lanılıyordu. Bu açıdan, emperyalist ordulanna kar-
şı anayurtfarını koruyan herkes, Türk, Kürt, Çerkez,
Arap, hepsi de "Kemalist" sayılıyordu.
Mustafa Kemal ve arkadaşlarının amaçları ba-
ğımsız bir cumhuriyet kurmaktı... Emperyalist Batı
ordulanna karşı verilen savaş sonrasında kurulacak
devlet, Batı dünyasına karşı bağımsız olacaktı. Sov-
yetler Birliği'ne karşı da bağımsız bir siyaset izlene-
cekti. Bu bağımsızlık da onurlu ve ulusal bir devlet
olmanın koşuluydu. Bugün kendilerini "ırkçı ve Tu-
rancı" sayan birçok insan ünlü Enver Paşa'yı bu ül-
künün lideri olarak selamlar... Mustafa Kemal, Sa-
karya Savaşı'nda yenilse, Enver Paşa, Lenin'in sağ-
layacağı destekle Müslüman askerlerden oluşan bir
Kızıl Ordu'nun başına geçerek Anadolu'ya gece-
cektir. Böyle olsaydı Türkiye bugün bağımsızlığına
kavuşan eski Sovyet cumhuriyetlerinden biri olacak-
tı! Ya da Türkiye bugün Yunan işgalinde kalacak, Mus-
tafa Kemal'e karşı çıkan dinsel çevreler, cuma na-
mazlannı Yunan ordusunun kuşattığı camilerde kıl-
mak zorunda kalacaklardı!
19 Mayıs, ulusal kurtuluşçuluğun, bağımsızlığın,
devrimciliğin ve çağdaşlığın ilk adımlarının atıldığı
bir "Kuvayı Milliye Günü"dür. Hepimize kutlu olsun.
(Uğur Mumcu'nun 19 Mayıs üzerine yazdığı
son yazıdan /19 Mayıs 1992, Cumhuriyet)
SEŞ$fZSEDASIZ(!) MRİKURTCEBE İlk Adım Anıtı ve cinsel sapkınlar
Samsun'daki İlk Adım Anıtı'ndaTürk
gençliğini simgeleyen kız ve erkek fi-
gürierinin 17 yıllık bir aradan sonra
yerine konması üzerine yobaz takımın-
dan birileri kalkıp demiş ki:
- Türkiye'yi iki tane çıplak kurtarma-
dı. Bu heykelleri kaldırmak için var
gücümle çalışacağım.
Ne diyelim:
- Gücünüzün yettiği kadar çalışın,
hatta elinizden ne geliyorsa ardınıza
koymayın!
Fakat gücünüzü boşuna tüketmiş
olursunuz. Çünkü demokratik ve la-
ik bir hukuk devletinde o figürleri kal-
dırmaya ne sizin gibi yobazların ne
de sizinle aynı kaptan beslenip her kı-
lığa giren oy avcılannın gücü yeter...
Gözünüze "çıplak" görünen o figür-
leri yerinden kaldırabilmeniz için ya-
nınızda Kenan Evren gibi fiili bir "baş-
kan"ın olması ya da Türkiye Cumhu-
riyeti'nin yıkılıp yerine bir şeriat'
devletinin kurulmuş olması gere-
kir. Bir de "meczup"lar aracılığı ile
figürlere zarar verebilirsiniz ki, kırılan
parçalann yerine yenilerinin konaca-
ğından hiç kuşkunuz olmasın!
Üstelik, figürlere saldırmak da o ka-
dar kolay değil...
Böyle bir işe kalkışırsanız, figürle-
rin yerine konmasına karşı çıkan Sam-
sun Valisi Metin llyas Aksoy'u zor-
da bırakırsınız! öyle değil mi Türkiye
Cumhuriyeti devletini ve hükümetini
Samsun'da temsil eden Sayın Vali?
Hoşunuza gitmese de o iki fıgür artık
sizin güvenceniz altında!
Figürleri "çıplak" bulup rahatsız
olanlara son söz:
- Sizler en iyisi bir uzman hekime gö-
rünün. Tıp bilimi çok gelişti; cinsel
sapkınlıkların tedavisinde kesin so-
nuç alınabiliyor!
BİR BAKIMA
SERVER TANİLLİ
Ankara'dan Mayıs Notları
Ankara'da son günler ha-
reketli geçti.
İlk akla geten, yeni Cumhur-
başkanımız Ahmet Necdet
Sezer'in, 16 Mayıs'ta Mec-
lis'teki ant içmenin arkasın-
dan makamına oturması jse,
ötekisi Süleyman Demirel'in
coşkulu biçimde evine dön-
mesi. Sayın Sezer, sıradan
bir ant içme ile de yetinme-
di; parlamentoda bir teşek-
kür konuşması vesilesiyle
önemli mesajlar verdi: Laik-
liğe dokunulamaz, emek sö-
mürülemez, başkaları iste-
diği için değil kendimiz için
çağdaşlık, polis devletine
son, ekonomi güvencesi, 11
yıtlık düzeyli eğitim, yolsuz-
luğa hayır, sosyal banş; hep-
si de Atatürk
1
ün "aydınlan-
ma ve çağdaşlaşma progra-
m/"ndatoplanan ilkeler.
Cumhurbaşkanı'nın daha
eşikten adımını atarken bun-
ları duyurması önemli.
Dileğimiz, bu programın
hayata geçmesi, geçirilme-
si.
Sayın Sezer'e başanlar di-
lerken, yurttaş Demirel'e de
"güle güiel" diyoruz.
•
Türkiye, bir kirlenme süre-
cinin içinden geçerek bugün-
leregeldi. Devletin üstünde-
ki kir ve pasın bir nedeni de,
"faili meçhul cinayetler" ol-
du; ve aranış, yıllarca sürün-
cemede bırakıldı. Başta siya-
sal kadrodaki yetkililerindir
bunun günahı.
Şimdi değişik bir rüzgâr
esiyor.
Devlete bir ciddilik kazan-
dırmanın, yasaları uygula-
manın, cinayet kaynaklannı,
-içerisi ve dışarısı ile- gün
ışığına çıkarmanın çabası sü-
rüyor. Uğur Mumcu'nun,
Ahmet Taner Kışlalı'nın ci-
nayetlerinin sanıklan belli ol-
muştur. Türkiye'yi içerden ve
dışardan kuşatan ihanet kay-
naklarının korkunçluğunu
söylemeye gerek yok; ne ki
var ürpertiyor insanı.
Demek, Sadettin Tantan'ı
bekliyordu her şey.
Onun kavrayışını, cesare-
tinl atılganlığjnı...
Yurtseverce bireylem için-
dedir Tantan.
Dileriz, bütün bu karanlık
perdeyi, sonuna değin çe-
kip alsın gözlerimizin önün-
den ve bir korkulu düşe son
versin. Bunu başardığı gün,
gerçekten heykeli dikilecek
__jnsanlar arasına geçecektir.
— Dahaşimdidenöyledirde...
de bir araya toplayarak soh-
bet etti. Orada, bu yılın Eki-
minde, Diyarbakır'da TÜ-
YAP'ın bir kitap fuarı düzen-
lemesi fikrine destek olaca-
ğını da söyledi. Diyarbakırlı-
lara bu müjdeyi şimdiden ver-
miş olayım.
Fuar, açılmasına güzel açıl-
dı ama, genel bir durgunluk
içinde geçiyor. Bunda, baş-
ta Büyükşehir Belediyesi'nin
ilgisizliği rol oynuyor. Fuar gi-
bi aslında "beledî" biretkin-
liğe sırtını çeviren bir beledi-
ye düşünebilir misiniz? Ge-
riciliği anlayabiliyorum, ama
geriliği hiçbir zaman anlaya-
mamışımdır...
Fuarın anateması "medya
ve etik".
Yaşadığımız yıllarda med-
yanın, başta televizyon ve
basını ile oynadığı rol ve yol
açtığı değişikliği okurlara ha-
tırlatmanın gereği yok. Ve
dünyanın hemen her köşesin-
de, medya, bir genel eleşti-
rinin konusudur; ortaya attı-
ğı sorunlar da pek çetindir.
Konunun bize dönük yüzü-
ne bakıldığında kötümser ol-
mamak zor. Örneğin basın-
da, Cumhuriyet -ve bir iki ör-
nek- dışında, gazetenin ga-
zete olmaktan çıkışı, fikrî içe-
rikten yoksunlaşması, gele-
cek için ürkütücüdür. Gaze-
tenin ve gazetecilerin hol-
dinglerin eline düşmesi, üzü-
cüdür. Gazetenin ve gazete-
cinin çağdaş tarihimizde oy-
nadığı "aydınlanmacı" rolgöz
önündetutulursa, sorun da-
ha da ciddileşmektedir.
Gazetecilik bir misyondur
ve bir yaşam tarzıdır.
Meslek, başta bu ikisinin dı-
şına çıktığında çöker ve ku-
rum olarak göz önünde tut-
ması gereken başka değer-
leri de çökertir beraberinde...
•
Ankara'da da yüzlerce oku-
rumla karşılaştım; daha da
karşılaşacağım. öğrenciler,
öğretmenler başı çekiyor.
Hepsinde ortak bir yakın-
ma: Milli Eğitim BakanlığıTa-
lim ve Terbiye Dairesi, okul-
larda, hele hele liselerde te-
mel kültür derslerinde, yani
edebiyatta, tarihte ve felse-
fede, "Müfredat Programı"
adı altında korkunç köstek-
leyici bir rol oynuyor; yazar-
ların, ders kitabı yazarken
neyi nasıl yazacağına varın-
caya değin sınırlandırmalara
gidiyor. Ortada ders kitabı
adına dolaşan örnekler yüz
ki7artınıdır.
TÜYAPJjaADkara 4. Kitap
Fuan, 13 Mavıs'ta bizzat Kûl-
tür Bakanı ıstemihan Ta-
lav'ın konuşmasıyla açıldı.
Bakan, birkaç gün sonra da,
TÜYAP yetkilileri ile yayıncı-
ları ve beni bir öğle yemeğin-
Bu konuda daha ayrıntılı
yazacağım; şimdilik^iLka-
dar söylemiş olayım. Genç-
lerin gözlerinin önüne bir du-
man perdesi çekip, çağın
gerçeklerini ve kültürünü on-
lardan gizlemeye kimsenin
hakkı yoktur!
HAYVANLAR ÎSMAIL GÜLGEÇ lgulgec@yahoo.com
KtM KtME DUM DUMA BEHÎÇAK behicak@turk.net
ÇİZGtLÎK KÂMtL MASARACI
BULUT BEBEK NURAYÇIFTÇI
Banyo înazır
tm?P~
Banyo >ıazır rnı ?
KEDl LEVO APTÜUKA
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 19 Mayıs
GENCUKVE SPOR BAYRAML
t$39'M 8UGÜ*t, SCMU'K
HER
SÛYUJYOK, 8U Tİ1K <S/er$f'A4L£g/ DGSTEKU-
yOJtPU. 193O'LA&CV* QWA ÖĞGeNÎM
Si 7zm/j jinrAiA£r7*r gSsTwx/tSi _
YA BAŞUtMIÇTI. SONUNC*, 19î8'C>E,BAŞ-gA
KAN C£LAL BAyAG'IH A4ECUJSS SUMtHjSu
S//S X4£A 7&SAR/S/YLA, 19 A4AYIS GÜNÜ
AIÛA/ GSAIÇJ.İK VE BPOIS BAYKAMI VE
TBMMU2 193&"OE, 3*66 SAYf ıt-E, A77İ-
TÜKK'ÜM ÖLÜMÜA/DE/V K/SA SÛJPf Ö/V-
ANKARA...ANKA... >
MÜŞERREF HEKİMOĞLÎT
Festivalin Apdından
Baltık kıyısında küçuK bir ülke ütvanya, büyük bir
orkestrası var, Ulusal Senforti Orkestrası. Sesini güzel
duyuruyor. Ankara 17. Müzik Festivali'ne de güzel bir •
boyut kattı. Konçertolar senfoniler, senfonik şiirierie gör- '
kemli bir son yaşadı başkentliler. Doruklara tırmandı
alkışlar. Kaç kez bis yaptı çalgıcılar. llginç bir olay, bu
orkestrayı izleyenler arasında CSO üyeleri de var. On-
lar da belli yorumlara varmış olrnalılar. Son konserde
genç piyanist Emre Şen'i de büyük coşkuyla kucak-
ladı başkentliler. Ben de onu Ersin Onay'ın öğrencisi
olarak tanıdığım günleri anımsadım. Piyano dalında
güzel tırmanışı var. Gelecek festıvalde daha güzel, ışı-
ğı, akustiği çağdaş birsalonda çalmasını diliyorum.
MEB salonuyla ilgili proje başanlırsa bu dileğim de
gerçekleşecek Sevda-Çenap And Vakfı'nın çağrısına
geniş katılım gerekiyor şimdi. Cumhuriyetimiz 76. yıla
ulaşıyor, başkent Ankara çağdaş bir konser salonun-
dan yoksun hâlâ. Müzık devriminı yozlaştırma çaba-
ları giderek yoğunlaştı yıMar boyunca. Son olaylar da
yozlaştırma çabalarının ürünü hiç kuşkusuz. Ancak
tersliğe. çarpıklığa karşın olumlu direniş var toplum-
da. Giderek bilinçleniyor. Politikacılann boş bıraktığı alan-
da özel kuoıluşlar yer alıyor. Ulusal bankalar orkestra-
lar kuruyor; festivallere, yurtdışı konsertere destek
oluyor. Müzik devrimi de bu desteklerle güçleniyor,
yaygınlaşıyor. Örneğin gençlik konserlen için Anado- •
İu'nun her köşesinden çağrı geliyor; valiler, yerel yö-
netim başkanları içtenlikle destekliyor konserleri. Ay-
dınlanma sürecinde müzik devriminin önemi ve etkisi
de giderek yer alıyor ülkenin gündeminde. ütvanya Ulu-, %
sal Senfoni Orkestrası'nın konserlerinde beni çok et-
kileyen iki yaprt var: Biri ünlü Rus besteci Şostakoviç'in u
10. Senfonisi. Stalin ın olümünden sonra yazıyor, ge-.
ce-gündüz çalışarak görkemlı bir yapıt üretiyor Şos- \
takoviç. O yapıtın seslenışi de görkemliydi. Büyük coş- '*
kuyla çaldı, büyük coşku duyurdu Litvanyalılar. \
Ferit Alnar'ın "Prelüd ve İki Dans" adlı yaprtı da çok 5
etkiledi beni, sanırım tüm müzikseverleri. Alnar, müzik»
devriminin öncülerinden biri. Bu yapıtı ilk kez Viya-
na'da yorumlanıyor, Avrupa'nın müzik merkezinde.,,
Üstelik 1935 yılında. 2000 yılında da Ankara'da çalı--'
yor Litvanyalılar. Kısa bir yapıt, ama uzun öyküsü var..n
Müzik devriminden çağrışımlar yapıyor, o devrim doğ- „
rultusunda oluşan ürünlen, ilk kuşak bestecilerin çağ- 7»
daş düzeylerini kanrtlıyor. Dahası da var; ilk kuşak bes-
tecilerden sonra sayı azalıyor, yeni besteciler yer ala- <
mıyor müzik dalında.
Nedenlerini Server Tanilli anlattı geçen hafla. TÜ-." •
YAP Kitap Fuan nedeniyle duzenlenen panelde ilk kez.'
yakından gördüm onu. Büyük mutluluk duydum. An-*'
cak, kitap fuannda hayli üzüldüm doğrusu. Başkenti-
v
mizde kitapseverler azalıyor galiba! Kültür merkezin- •'
de daha canlı bırkalabalık görmeyi duşünuyordum, dü-,,
şündüğümü bulamadım. Yozlaşma ortamında doğal bir
olay belki de. Nedenlerine eğilmek, önlemlerini almak *
gerekiyor.
Kitapsız bir yaşam düşünülemez bence. Resimsiz bir' •
yaşam da düşünülemez, diye duraklıyorum Nuri ryem'in ,
"Kadınlar"\m seyrederken. Yanımda oğlu Ümit lyem, ,
Evin Galerisi'nın düzenlediği sergiyı geziyorum Atatürk '•
Kültür Merkezi'nde. Çağdaş Türk Plastik Sanatında Fi-
güratif Eğilimler sergilenıyor. Nuri ustanın resimleri, •
Nasip lyem'in heykelleri. Neş'e Erdok'un çerçevesiz
portrelerı, Nedret Sekban, Naile Akıncı, Temür Kö-»'
ran, Kemal Iskender, Ahmet Umur Deniz, Hüsnü Ko4-v
das, Mustafa Özel, Nesrin Sağlam ın tablolarıyla-•
renkli bir yolculuk duvarlarda. Keıradeniz rüzgâriarı esi-
yor, Çingeneler dans ediyor, göçün hüznü yaşanıyor.'>
Evin Galerisi'nde sanatçılann çoğunluğu Karadeniz •>
kökenli. Resimler de Karadeniz'in öyküsünü anlatıyor.
Denizi, dalgaiarı, balıkçıları, göçü, yainızlıği, yabancı?,,
laşmayı, umudu solanların hüznünü, ayrıca yeşertme
sevincini. Danslar, şarkılar, çiçeklerte. Kitap fuarına ya- *
raşan bir sergi bu. Bir anlık bir buluşma, ama neler oku-' •
yor insan, neler anlatıyor usta fırçalar. 1
17. Müzik Festivali'ne dönüyorum yenkten. Başta Sev- -
da-Cenap And Müzik Vaktı, destek, emek ve yürek ve-
renleri içten kutluyorum. Bir de Montreal Barok Orkest-
rası'nın konsennden söz etmek istiyorum. Yöneticisi
de, şarkıcısı, çalgıcıları da güzel bir izlem bıraktı bel-
leğimde. Programda Haendel'ın ağırlığı var. Güzel
soprano Monique Page'ı dinlerken sevgili arkadaşım
Bahriye Üçok'u anımsadım birden. Alkışlar uzayınca
onun şarkısıyla bis yaptı Kanadalı şarkıcı. Haendel'ın
Rina.ldo'sundan bir arya bu. Birkaç kez dınledım Bah-
riye Üçok'tan. Tarih öğrenimi yaparken Devlet Konser- »
vatuvarı Şan Bölümü'ne de gitmiş, güzel sesini iyi öğ- '
retmenlerle eğitmişti. Çankaya'daki bahçesinde din- <
ledim bir-iki kez.
"Bırak beni gözyaşlanmla, kalbim çok kınk-Acıyaz- .
gım zincirieri taşımak" diye bir yakanşın şarkısı. Sev-
gili Bahriye mutlu bir gülümsemeyle söyler, eklerdi:
- Laiklik ilkesi olmasaydı, kadın devrimi, müzik dev- '
rimi yaşanmasaydı, Ordu'dan Ankara'ya gelip bu şar-
kıyı söyleyebilir miydim? Üniversitede okumak, kon-
servatuvarda şan dersi almak olanağını Atatürk verdi
bana. Kanadalı şopranoyu gözlerimde yaşlarla dinle-
dim ve Bahriye Uçok'un bombalandığı günü yaşaya- .
rak sordum yeniden:
- öldürenlerin karanlığı aydınlanmayacak mı?
Aydınlandığı açıklandı iki gün sonra.
Cinayetler dizisinde bir aydınlanma süreci başlıyor'
belki de.
Sürecin sona ermesi umuduyla. • •
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
..
SOLDAN SAĞA:
1/ Tûrkıye'deki
Rumlarla değiş-
tirilerek Yuna- 2
nıstan'dan geti- 3
rilen Türklere
verilen ad. 2/
Ses.Boğagü- 5
reşinde boğayı
şaşırtmak ve
yormak için
kullanılan kır-
mızı kumaş par-
çası. 3/ Kötü
beslenmenin yol açtığı
hastalıklan, yiyecekle-
rin besin değerlerini in-
celeyen sağlık bilgisi
dalı. 4/ Uzun omuz at- 3
kısı... Elsıkışma. 5/Av- 4
rupa'da bır ırmak.. Ruh. 5
6/ Üç aylarda medrese
ögrfMicileriniTi köylen y_ JT
dolaşarak ımamlık edıp '
para ve erzak toplama-
lan...Kalkanvezırhgı- ^
bi korunma aracı. II Ölûm cezası... Mobılyanın uzun^
luğunca konulan dar ayak. 8/ Denizçakısı da denilenrf
dar ve uzun kavkılı denız yumuşakçası... Tıpta en ge-,
lişmış görüntüleme yönteminin kısa yazılışı. 9/ Saçla-,
n ağarmaya başlamış orta yaşh erkek. *
YUKARIDATf AŞAClYAr
1/ Medrese ögretim göreviisi. tt flir çoklugırohtşto
varlıkJann her bın... Kimi Avrupa ülkelerinde kuüanı-
lan bir soyluluk unyanı^/ Kütahya ilinde bır kaplıca/_
=4/Str kBiBeöin dinin SöyruidaTrffı yerine getinrielc için*
yaptıklan... Buyruk. 5/ Bir meyve... Türkiye'nin pla-*
ka işareti... Olumsuzluk belirten bir önek. 6/ Mesaj...
1
Kuşun yavrusuna taşıdıgı yem. II Avrupa'da bir ülke.
8/ lstem dışı yapüan hareket... Kırma, melez. 9/ Kumaş
biçen, prova yapan. parçalan patrona göre ayarlayan ve
ış dağıttmını yapan usta ;.