Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
19MAYIS2000CUMA CUMHURİYET SAYFA
iJ. LJ.K. kultur@cumhuriyetcom.tr 15
Dıanet,ayrılık ve acı
Liv Ullmannhnyenifilmi 'îhanet', IngmarBergman'ın 'itiraflan' üzerine kurulu
Kültür Servisi - îhanet, af, aynlık,
acı: Liv LUmann ın 'Trolosa' (tha-
net) adını taşıyan yeni fılmi, bü-
tün bu duygulan beyaz perdeye
yansıtıyor. Unlü yönetmen Ing-
mar Bergman'ın yaşamından
esinlenerek oluşan fılmde es-
ki oyuncu ve yeni yönetmen
Ullmann, Betgman'ın bir za-
manlar yaşadığı trajik ilişkide
yaptığı bir hata yûzünden ken-
dini suçlaması ve duyduğu de-
rin pişmanlık üzerine kuruyor.
Bergman, belki de kendine bile
itiraf edemediği duygulannı senar-
yo haline gerirerek bir nevi terapi uy-
gulamış.
îhanet, aşk, pişmanlık ve sonucu
intiharateşebbüse kadar varan bu ac
dolu öykünün üzerine Liv Ull-
mann şunlan söylüyor: "Berg-
man bu kadın karşısuıda yapö-
ğı hatalar \ üzünden asla kendi-
ni affedemedL Benimle tanış-
masuıdan önce. 1950'lerde ya-
şadığı bu olay onu derinden et-
kflemişti. Bana milyonlarca kez
anlatti. Onun için arük bir ta-
kamohnuştu.Onaberzaman bu-
nun fOmini çekeceğimi söylüyor-
dum. Bana bunun kişisel bir olay ol-
duğunu ve gizti kalması gerektiğini söy-
lüyordu. Bense böyie bir hikâyenin kadm
gözûyle aktantanası taraftanydım."
Sonunda Bergman öyküsünü kendi kaleme
aldı ve Ullmann'ın yönetmenliğiyle LenaEnd-
re'nin canlandırdığı Marianna ve Krister Hen-
riksson'un canlandırdığı Davıd'ın hikâ-
yesi ortaya çıktı. Ullmann hiçbir ay-
nlığın bu kadar büyük acı verme-
mesi gerektiğini ve bu kadar bü-
yük pişmanlığın yaşanmaması
gerektiğini savunuyor ve kendi
boşanması hakkında şunlan söy-
lüyor:" Ben deeşimden boşamr-
kençoküzüldüm. Özdfikfeonun
arkasma bakmaktan bileçekin-
diği büyük acryı gözlerinde gö-
rünce bir daha hiçbirerkeğe böy-
le bir duygu hissetmemeye karar
verdim. Ama Ingmar'a öyle detice-
sine âşıktnn ki,gözüm hiçbir şey gör-
müyordu."
Bergman'dan aynldıktan sonra ise ara-
lanndaki yakınlık, dostluk seviyesin-
de devam etmiş ve bugün 'thanet'in
projesinin oluşumuna ve gerçek-
leşmesine etkisı olmuş. Zaten
uzun bir süre önce sinetnadan
çekilen ve kendini halen yaşa-
dığı Fora adasına hapserükten
sonra sadece eski sadık oyun-
culan Ullmann ve Erland Jo-
sephson'un aracılığı ile dış dün-
ya ile bağlanü kuruyor ünlü yö-
netmen. Bu yüzden fılmde 'BoTg-
man' adını taşıyan karakteri yani
yönetmenin 'gölğe kişiliği'nı de Er-
land Josephson canlandınyor. Berg-
man'ın birçok fılminde başrol oynayan Jo-
sephson daha önce de yönetmenin düşlerini sır-
tında taşıdığı için bu rolde hiç zorlanmadığını
belirtiyor ve ekliyor:"Ingmar ve ben iki kardeş
gibrydik. Tamşdgumzda ben 16, o tiyatro askry-
Fflmde Bergman adını taşıyan yönetmenin 'göige IdşOiği'ni dostu Erland Josephson canlandınyor.
la yanan 20 yaşmda bir detikanh kti. Bu yÜ2den
onun maskesmi takmak, evinde yaşamak, onun
kişiagine bürünmek benim için hiç zor oJmadı."
Liv Ullmann ise 'thanet' fılminden çok mem-
nun. Bu- fılmde her şeyi kontrol etmenin, oyun-
culardan en iyiyi çekip çıkarmamnı ve fılmi bir
bütün olarak ortaya çıkarmanın çok büyük bir
zevk olduğunu belirtiyor: "Bundan sonra yaşb-
lan konu alan bir fflm çekmeyi tasarhyorum.
Böylece değişiktarz bir aşkı anlatacağuiL Bir sü-
rü yaşlandığı için arbk çahşamayan oyuncu ta-
nryorum. Benim fibnim belîd onîar için de yeni-
den bir hareket ve ben de yaşam hakkında çok
şey bilen insanlarla çahşma olanagı bulabiürim."
Bergman'ın filmi görüp görmediği sorusuna
ise şöyle yanıt veriyor: "Evet Çok etkilendi.
Özeİükle herkes tarafindan ıtiMp kaküan, kırü-
gan kız çocuğu onu çok etküedL"
James Ivory, 'Altın Kupa'da iç içe geçmiş iki evlilikte yaşanan tutku dolu ilişkileri anlatıyor
'Visconû'den esinlendim'
M.vory, Henry James'in romanından uyariayarak
yaptığıyenifümindeki ttalyan prensi, Visconti'nin
'Leopar'ındaki karakterden esinlenerek
oluşturduğunu belirtiyor.
Kültür Servisi-Ünlü Amerikah yö-
netmen James Ivory, Amerikan sine-
masından farklı bir çizgi izleyerek yi-
ne alternatıf bır fîlm ile izleyici kar-
şısına çıkıyor. 53. Cannes Füm Festi-
vaü'nde geçen günlerde gerçekleşti-
rilen 'The Golden Bowl' adlı son fıl-
minin göstenmine başrol oyunculan
Lma Thurman. Jeremy Northam ve
Nick Nohe ile katılan Ivory, Kalifor-
niya doğumlu olmasına karşın Avru-
pa sinemasına ilgi duyan ve Hollyvro-
od klişelerinden uzak yapımlar gerçek-
leştiren 'az buhınur' yönetmenlerden
biri.
'Sinema, çekici ve hareketii'
'Hovvard Malikânesi" ve 'Günden
Kalanlar' fılmlerinde olduğu gıbi es-
ki Ingıliz yapılan içinde günahlann iş-
lendığı, Pans ve Londra salonlannda
centiknen beyefendilerin hanımefen-
dilere kur yaptıklan ve eski Ingiliz
aristokratlannın dünyasını yansıttığı
duygusal ve aşk dolu yapıtlan ile si-
nema izleyicisinin tanıdığı Ivory, yi-
ne mermerle kaph, zeytın ve çam ağaç-
lan içindeki büyük beyaz bir villada
geçen son filminı HenryJames'in ro-
manından esinlenerek yapmış.
'The Golden BowP yazann roman-
lan arasında en karmaşık ve en güzel
olanı. 'Avrupahlar'la başlayan, 'Bos-
tonlular'la devam eden üçlemenin so-
nuncusu olan romanda, birbiri içine
girmiş iki evliliğin karmaşık ve zaman
zaman ensest noktasına varan ilişki-
leri anlatılıyor. Göç etmiş Italyan pren-
si (Jeremy Northam), sanat için yanıp
tutuşan Amerikah bir koleksiyoner
(Nick Nolte), bir maceraperest (Uma
Thurman), babası tarafindan taciz edi-
len bir genç kızın (Kate Becldnsale)
oluşturduğu ana karakterler çerçeve-
sinde kalplerin birinden diğenne kap-
tınldığı bir tutku dünyasında yaşanan
ilişkiler anlatılıyor.
"Sanat koleksivoncusu, 1900'lerin
başındaki sadece kendi soyadını bı-
raknğı bir çocuğu ohnası ile ügflenen
zengin Amerikah tipini süngeflyor'"
dıye belirtiyor yönetmen Ivory ve ek-
lıyor: "Henry James'in Boston'daya-
şayan koleksiyoner IsabeHe Sturtgar-
den'danetkilenerekyaratağıbutipi ol-
duğu gibi fUmime aktardun. İtalyan
prense geünce biraz khaptan, biraz da
VTsconti'BHi 'Leopar'filnündekika-
rakterden esinlenerek oluşturdum.
Zaten fihnin başında da 'Leopar'da
söylenen bir sözün aymsmı tekrarbyo-
rum. Aynca Roma'da yaşayan asiDer,
Marcantonıo Borghese ve Fabrizio
Massımo da bana ilham kaynağı ol-
du."
Cannes Film Festivali'ni en sık zi-
yaret eden isimlerden biri olan Ivory,
sinemanın çok ferah bir döneme doğ-
ru gittiğini düşünüyor: "Sinema, ar-
ük hiçbirzaman otmadığı kadar çeki-
ci ve harekeÜL Yeni teknoktjilerin or-
taya çıkması, insamn düş gücünü ge-
nişletiyor ve kafanızda yaratnğınız dü-
şüncelerin gerçeğe dönüşmesine ola-
nak tanıyor."
YENİ BASLAYANLAR
Lake Placld / Kara Cöl
Steve Miner'ın yönettiği; Bill Puhnan, Bridget
Fondave OBver Platt'ın oynadığı 'Kara Göl'de do-
ğa korkusu olan bir bilim adamı, bir şerif ve bir mi-
toloji profesörü, Maine yakınlannda bir gölde bu-
lunan tarih öncesi çağlara ait bir hayvan dişinin es-
rannı araştınr.
Besleged / Tesllmlyet
Thandk Newton ve Da-
vidThewHs'inrol aldıkla-
n, Bertohıcd'nin bu son
fılmi 'Tesfimhet' James
Lasdun'un bir hıkâyesın-
den uyarlandı. Filmde
Kinsky (David Thew«s),
piyanosunun ardına sak-
lanan içine kapalı bir
adamdır. Tek dostu beste-
ciler olan Kinsky'nin evi-
ne Shandurai (Thandie
Newton) adında bir genç
kız geür. Evde biroda kar-
şılığında ev işlerini yap-
ması için anlaşırlar, ancak
aralannda bir ilişki başlar.
PKch Black / Derln Karanlık
I^via*Twohy'nin yönettiği RadhaMitcheO,Vin
Diesd, Cole Hauser'in başrollerini paylaştığı 'De-
rin Karanhk'ta gelecek zamanda yaşayan Fry adın-
da bir pilot (Radha Mitchell) dünyadan uzak bir ge-
zegene çakılu-. Fry'ın tüm mürettebatı ölür, sadece
birkaç yolcu hayatta kalır. Birlikte gezegeni araş-
ürmaya başlarlar ve hayatta kalmak için bir düzen
kurarlar...
Oladlator/Cladyatör
Kkfley Scott'ın yönettiği fiknde RusseO Crowe
5 y y g
çiyor. Yaşh Imparator Marcus Aurelius hastadır ve
yenne geçmesi için aklında General Maximus var-
dır. Konuyu kıskanç oğluna açan Aurelius öldürü-
hlr. tmparator olarak başa geçen oğlu, sırasıyla ge-
neral Maximus'un kansını ve oğlunu öldürtür. Bu
olayın üzerine Maximus intikam almaya başlar.
12. ANKARA ULUSLARARASI FİLM FESTİVALİ
Ddnei perde bu gece açdıyor
CUMHUR CANBAZOĞLU
ANKARA - Kısa fılm progra-
mına 15 Mayıs'ta başlayan 12.
Ankara Uhıslararası Fflm Fes-
tivati, resmi açıhşı bu gece saat
20.00'de Metropol Sineması'nda
yapıyor. Törende festivalin onur
ödülü AKm Şerif Onaran'a, Aziz
Nesin emek ödülleri Süha Ann
ile tlhan Arakon'a ve kitle ileti-
şimi ödülü TÜRSAK Sinema
Ydhgı'na verilirken afiş yanş-
ması kısa metrajlı ve ulusal bel-
gesel yanşmalarmın ödülleri de
verilecek.
Aynca bu gece, Ispanyol yö-
netmen Benfto Zambrano'nun
1998 tarihli 'Yahuz' (Alone) ad-
lı yapıtı da açılış fihni olarak
gösterilecek.
Daha önce kısa ve uzun met-
rajlan aynı günlerde gösteren
festival, seyirciye her iki progra-
mı da izleme olanağı sağlamak
amacıyla süreyi uzatarak bölüm-
leri ikiye ayınnasınm olumlu so-
nuçlarmı alıyor. Dört gün süren
kısa filmler programlanndan
özellikle yanşma bölümleri, ge-
nelde bol seyircih seanslarla geç-
ti. Ankara, bir kez daha, diğer
ulusal festivallerde üvey evlat
muamelesi gören kısa fıhne hak
__ettiği önemi Yererek bu
-Türkiye'deki merkezı olduğunu
kanıtladı...
türlü bulamaz. Bu arada da Jo-
seph'le karşılaşır. Kendini çok
farklı tanıtan adam, aslında teh-
likeli bir psikopattır...
Avrupa'da büyük ilgi görmüş
VVffliam Trevor'un romanmı Ego-
yan, aynıbaşanyla sinemayaak-_
tarmış. Gerilim sinemasının hiç-
bir klasik öğesini kullanmadan
4
Felicia'ıun Yolcuhığu'
Gelehm uzun metraj programı-
na; Metropol2 salonu güne Atom
Egoyan'ın Feücia'nın Yolcuhığu
adlı son filmıyle başlıyor. Öykü
kısaca şöyle: Hamile Feücia, sev-
gilisi Johnny'nin ardından Bir-
mingham'a gelir, ama onu bir
gerilim yaratabilen bu film gö-
rüntüsüyle, müziğiyle, ışıgıyla,
anlatımıyla son dönemin en gör-
kemli yapıtlanndan biri.
Aynı salonun ikinci yapıtı ise
GaniMüjde'nin "rekortroen f3-
mi" Kahpe Bizans.
Ikıncı salon Megapol Kınm-
zı'daki ilk fıhn Can Togay'm yö-
nettiği Tann'nm Gözünden Uzak
Bir Kış: iki sinema düşkünü La-
du ve Radi, kuş uçmaz kervan
geçmez bir köyde yaşarlar. Her
hafta, köyün tek sinema salo-
nunda yeni fihnin gösterime gir-
mesini sabırsKİıkla beklerler.
Ancak filmleri merkezden dağ-
^ k h l dagıtan motoreu4ea-
zada ölmüştür. Köyü filmden
mahrum bırakmama görevi iki
kafadara düşmüştür...
Soiondz'un
t
Mırthıluk
<
u~
Ürinci film Üç Mevsim'de yö-
netmen TonyBui,beş insamn ki-
şiliğinde, Amenkan stilinden et-
kilenen ve aynı zamanda geçmi-
ortgün
süren kısa
filmler
programından
sonra yanşma
bölümleri ve
uzun metrajlı
filmlerin
gösterimi
başlıyor.
Bu gece
Ispanyol
yönetmen
Benito
Zambrano'nun
'Yalnız' adlı
yapıtı açılış
filmi olarak
gösterilecek.
şini özleyen Vietnamlılan geti-
riyor beyazperdeye: Beyaz çi-
çekler toplayan kız, bir çekçek sü-
rücüsü, genç fahişe, satıcı çocuk
ve çocuğunu arayan eski asker...
Savaştan bu yana Vietnam'da çe-
kilmiş ilk Amerikan fıhBİ. —
Tody Sokmdz un Muüuluk'ır
ise son yıllarda ABD'de en faz-
la konuşulmuş, ses getirmiş fıhn-
lerden biri. ilk bakışta sırada
bir ailenin öyküsü; sorumlu ço-
cuk Joy, üç kız kardeş ve yaşh an-
ne baba. Hepsinin psikolojik so-
runlanvarveyabıızlar.Joy'aasıl
darbeyi babası vuruyor ve geç-
mişte onun arkadaşlanndan bı-
rinin ırzına geçtiğini itiraf ediyor.
KEDt GÖZÜ
VECDİ SAYAR
Bursa'nın B'si
Cannes'ın C'si
Bir şenlikten diğerine uzanan, bitmek bilmeyen bir
yotculuktan söz etmek istiyorum bugün. Istanbul Film
Festivali'nin son günü kendimizi Bursa'da bulduk. Kır-
ka yakın kedi, deniz otobüsünde sabah çavlannı yu-
dumlarken Istanbul Festivali'nin yorgunluğunu henüz
üstlerinden atamadıklan her hallerinden belli oluyordu.
Yol boyunca denız otobüsünun kaptanının misafiri ol-
duk. Birsaatlıköğretıcı bıryolculuktan sonra, Yalova'da
otobüsler bizi beklıyordu. Bursa'da Kıra Oteli'ne yer-
leştiğımizde, nerkesın keyfi iyıce yenne gelmiş, yoıgun-
luk yerini heyecanlı bir bekleyişe bırakmıştı. Bakalım,
Bursalılar bu yeni festıvali nasıl karşılayacaktı?
Tabii, önce Iskender Kebapçısı'na konuk dundu.
Hem de gerçek Iskender'in mekânında. Ardından gü-
nün ilk sürprizi geldi. Bursa'nın tarihi Tayyare sinema-
sırestoreedilmiş, görkemli bir kültür merkezine (TKM)
dönüştürülmüştü. Sinemanın eski görkemi korunarak
yapılan bu restorasyon, ilk morali verdi konuklara. Kent,
bu film festıvaline ev sahipliği yapacak bir mekâna sa-^
hipti. Daha sonralan, TKM'nin olağanüstu nazık ve yar-^
dımsever personelini ve müdürleri Hikmet Bey'i tam-f
yınca bu inancımız daha da pekişti. ^
"Ekırsa Sinema Şenliğı 2000"in açıhşı, cıddı bır şen-,«
lige yakışır olgunlukta ve sadelıkteydı. Bursa Buyük-1
şehir Beledıye Başkanı Erdoğan Bilenser ve ÇASOD^
Başkanı Rırtkay Aziz'ın kısa ama özlü konuşmalan-^
rnn ardından sahneye konuk sanatçılar davet edıkjı. Nev-^
zat Şenol ve Mettem Savcı'nın sunduğu açılışa katı-*<
lan tüm sanatçılan saymaya kalksam başka bir şey yazJ
*
maya yerim kalmaz. Sonra, ya birkaç ismi unutuverir-1
sem? ("krnir Sanat"ın açılışından söz ederken Güter,'
ve Su Yücel, Hüseyjn Bas, Engin Cezzar, Demif;
Karahan, Hüsamertin Koçan gıbi dostlan unuttiK*
ğum gibi.) En tyisi, açılışı fılm muzıklerinden oluşan bir«
konserle noktalayan Cahit Berkay ve arkadaşlanndan1
söz etmek. Sinemamıza sayısız beste kazandıran us-*
ta müzisyeni, uzun süredır bu kadar heyecanlı görme-
1
miştım. Belli kı bestelenni çalarken, yıllannı verdiği Ye-
şilçam'dan nıce anı geçiyordu gözlerinın önünden. Sa-
londaki sinemacılar da aynı coşkuyu paylaşıyordu.'
Berkay'ın müziğini yaptığı filmlerden birinde oynama-*
yan pek az oyuncu vardı herhalde aralannda
Günün ikinci güzel sürprizi, açılış filmi "Eylül Fırtına-
s/'nın gösterisine katılan coşkulu Kalabalık oldu. Bir bö-
lüm seyirci ayakta izledifilmi.Atf Yılmaz, Tank Akan,
Deniz Türkali ve filmin küçük oyuncusu Kutay Öz-
can'a yapılan tezahürat görülmeye değerdi. O gece,
herkes rahat bir nefes aldı. ÇASOD'lular Bursa Büyük-
şehir Belediyesı Danışmanı Ekrem Demiröz'den ge-
len öneriyi kabul etmekle ne kadar iyi bir iş yaptıklan-
nı düşünüyoriardı. Seyircinın, bır şenliği daha ilk yılın-,
da boylesine kucaklaması, Bursa'da çok ciddi bir po-j
tansiyel olduğunu kanıtlıyordu. '
Dünden bugüne sinemamızın serüvenini seyirciye su-'
:
nan "Bursa Sinema Şenliği'nn programındaki yirmi bir
filmin yansı, sinemamızın klasikleri diye tanımlayabile-'
ceğimiz yapımlardı. Diğer yansı ise son bir iki yılın ya~
pımlan. Böylece, kuşaklar arası kavuşuyordu sinema-.
cılanmız. "Vesikalı Yarim"\n gösterisinde Izzet Günay
ve yapımcı Şeref Gür'ün mutluluğu gozlerinden oku-,
nuyordu.
"Bursa Sinema Şenliği"ne seyırcinin ilgisi dokuz gün
boyunca eksilmeden devam etti. Günde iki, hafta so-
nu dört gösteri ile sekiz bin seyirciye ulaşmak, azım-
sanacak bir başan değildi. Kapanış töreninde, sahne-
de kırka yakın sanatçı vardı. Kendilerine verilen kırmı-
zı karanfilleri Bursa seyircisine atarken sahrte ve salon
ortak bir coşku yaşıyordu. Doğrusu, dünyanın her kö-
şesinde festival izledim, böylesi bircoşkuya çok az rast-
ladım. Genç kuşak sinemacılanmızın, Bursa'ya bun-,
dan böyle daha büyük yakınlık duyacaklanndan kuş-
kum yok. Zaten şenlik, Bursa'da çekilen birfilmle, "Fa-
sulye" ile kapandı. Önümüzdeki günlerde de Yeni Si-
nemacılar ("Gem/de"yi sunmak için tam kadro Bur-
sa'daydılar) yeni filmlennin çekimine başlıyor. Bursa Be-
lediyesi'nın sinema ile kurduğu bu yakın ilişki devam
ederse kim bilir daha kaç filmimize mekân olacak bu
güzel kent.
Kuşkusuz bir şenliğın var olması için sponsor des-
teği çok önemli. Bu yüzden şenliğe sahip çıkan Bur-
salılara ne kadar teşekkür etsek az. Ama, içlerinden bir
tanesi var ki çok özel bir teşekkürü hak ediyor. Avru-
pa'da bile zor bulunacak bir mekânı, "Kitap Ew"ni ya-
ratan Dilek Çetebi'yi, yalnızca şenliğe verdiği destek
için değil, Bursa'yı bir kültür kenti yapmak için verdiği
emekten, ince zevkinden ötürü kutlamak gerek. Bur-
sa'ya yolunuz düşerse "Kitap Ew"ne uğramadan git-
meyin derim.
"Bursa Sinema Şenliği"nin önümüzdeki yıllarda da-
ha da gelışeceğinden hiç kuşkum yok. Her filmden son-
ra filmin oyunculan, kimi zaman yönetmenı ile yapılan
söyteşiler, Bursa seyircisinin bu şenliği fazlası ile hak<
ettiğini gösteriyor. ÇASOD, kortejsız, gösterişsiz bir
film şenliğinın de yapılabıleceğinı ve böyle bır şenliğin
de kıtleler tarafindan benımsenebıleceğını kanıtlayarak
çok önemli bir işlevi yerine getirdi. Kim bilir, belkı Ana-
dolu'nun dört bir yanındaki panayır türü şenliklere bir
ömek oluşturabilir Bursa Şenliği.
Bir şenlik (istersenız "festival" diye okuyun, çünkü
sanıldığının aksine birfark yok festivalle şenlik arasın-
da; birinin Türkçe olması dışında) yalnızca film tüketi-
minden ibaret olmamalı. Ülkemızde sayılan giderek
artan şenliklerin kulağına küpe olsun dıye soylüyorum:
Her şenlik bır uretımdir. Sinemanın çeşitli boyutlan ile
tartışıldığı bir ortamdır. Bir coşkunun, sinema sevgisi-
nin paylaşımıdır aynı zamanda.
Türkiye'de bir süredir güzel şeyler oluyor. Sivil top-
lum kuruluşlan, özel sektör, yerel yönetimlerve üniver-,
siteler, farklı özellikler içeren şenlikler düzenliyorlar,'
Bursa ile aynı günlerde Anadolu Üniversitesi lletişim Fa-
kültesi'nin düzenlediği "Eskişehir Film Fesf;Va//"nden
sonra şu günlerde başkenttefestival var Sevgili MahV
mut Tali Ongören'in kurduğu Dünya Kitle lletişim Araş-'
tırma Vakfı'nın düzenlediği "Uluslararası Ankara Filnf
Festivali". Sonra, sırada Bodrum Festivali var. 5 Hazi--
ran "Dünya Çevre Günü "nde başlayacak "Uluslarara-'
sı Çevre Filmleri Festivali". Garanti Bankası'nın des-
1
'
teği ile TÜRSAK tarafindan düzenlenen ve bu yıf <
yaşına basan bu festival, ülkemizde "uzmanlaşmış"'fes-*
tival geleneğının öncüsü olarak önem taşıyor. Evet»
sevgili Onat Kutiar'ın dediği gibi, "Sinema bir şenlik-'
tir". Sinemayı geniş kitlelerin en fazla benimsediği sa>
nat dalı yapan şey de bu coşku olsa gerek. Şu satırla%
n yazdığım Cannes'da, Şenlik Sarayı'nın basın odasırh'
dan dışan bakınca ilk göze çarpan da bu coşku olu-
yor. Bursa'dan Cannes'a izini sürdüğümüz coşku...
iBİLGİÜNtVERStTESİnde saat 19.00'da
yönetmen Frank Oz'un 'Küçük Korkular
Dükkânı' adlı filmi izlenebilir. (216 23 15)
• BABYLON'da saat 22 3O'da Cold House'un
konseri yer alacak. 292 73 68)
;
• a\RBtYEAÇIKR\V\TtYATROSU'nda
saat 21.00 'de Teoman ın konseri izlenebilir.
(244 28 39)