25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19 MAYIS 2000 CUMA 14 JvUJ_jJ. LJ-K kultur@cumhuriyetcom.tr Oyuncu Genco Erkal, şair Can Yücel'i, yok etmeden ve kendi içinde çoğaltarak anlatıyor 'CanTaiıaıı sözcükler... 9 EVRENERBATUR 'Can 1 bugiinsaat 2030daMuammerKaracaTiyatrosu'ndasahnefeniyor. Dostlar Tiyatrosu, 12. Uluslararası Istanbul Tiyatro Festivali'ne Can adlı oyunla kaülıyor. Genco Erkal'm Can Yûcd' in şürlennden oluşturduğu oyun, 19 ve 20 Mayıs tarihlennde Muammer Karaca Tiyatrosu'nda sahneleniyor. Dostlar Tiyatrosu 30. yaşını tamam- larken, Genco Erkal da sahnedeki 40. ydını Can'la kutluyor. Genco Erkal bu 40 yıl boyunca toplumsal ve siyasal olaylara karşı, oyunlanyla söylenecek sözûnü söyledi. "ÖKim belki sulanndan kaçırdığun /O Voşsuda yıkanmakbr / Durdnkçayo- sundan yeşil / Kulaç atükça mavi"... Can Yücel, ölüme de can katan o dili keskın, yûregi sıcak şair... aşkı anlattı şiirleriyle bize. Bize insanı anlattı, in- san olmanın ve yaşamanın güzelliğini. Acılann, zorluklann arasından gülme- cesini yaratıp baskıya, sansüre, şidde- te nasıl karşı durduğunu anlattı. "Yan yana/yanayana-.kavTula,savrula™" Genco Erkal. Aziz Nesm, Haldun Ta- neçNâzun Hikmetve BertoKBrecht ten sonra, bu kez Can Yücel'in dizelerini sahneye taşıyor. Bu dizelerde insanın ınsana, aşka, yaşama -ve hatta ölüme- beslediği sevda gizli. Bu dizelerde "mahpushane" duvarlan arasında, "sev- giduvan"nı aşan bır şaınn çılesı gizlı. Evde.hapıshanede, Datça'da... yazı ma- ISI««IIUL 12.ULUSLARARASI ""LTUH j S T f l N B U l wm TİYATRO FESTIUALI VFenco Erkal, Can Yücel'in zengin ve renkli şiirlerini seyirciyle buluşturuyor. Can, Erkal'ın oyunlaştırdığı ve tek başına sahnelediği diğer oyunlardan aynlıyor, çünkü sahnede ne Genco Erkal var ne de Can Yücel. sasınınbaşında... rakı sofrasında... ba- basıyla, memleketinin insanlanyla, ka- nsı ve çocuklanyla.. dolu Can Yücel'in dünyası gizli. Bu dünyaya sığan şiirler de onun di- li kadar zengin ve renkli! Genco Erkal bu zenginliği ve renkleri seyirciyle bu- luşturuyor. Ilk bölfimde Can Yücel'in şaırhğmı, "Tnsan" olma kaygılannı, ya- şamla hesaplaşmasını ve politik kişili- ğini ortaya koyuyor; ikinci bölümdey- se şairin Datça'da ve daha çok kendiy- le uğraştığı, kendine yönelik kaygıla- nnı anlattığı şiirleri yer alıyor. Dekor anlayışında da bu iki bölümün farklılığı belirginlik kazanıyor. Ilk bö- lüm sahne ortasında yer alan ve zaman zaman bir hapishane hücresi, zaman zaman bir evın odası ya da bir tepenin yamacı olarak kullanılan bölmeli bir demir konstrüksiyon çevresinde geçer- ken, ikinci bölümde sahneyi Datça'yı anımsatacak günebakanlar ya da eşya- lar (rüzgâr çanlan gıbı) zengınleştıri- yor. Can Yücel'in yalm ve güçlü şiiri, Su Yücel'in yalın ve işlevsel dekor an- layışıyla buluşuyor. Genco Erkal'ın müzik seçimi de bu anlayışı destekli- yor. Rap ve jazz ritimleri birbirine ka- nşırken, Can Yücel'in esprih diliyle sahneyi dolduran kahkaha, dıngin ve hü- zünlü melodılerle sessizliğe bürünü- yor. Can, Genco Erkal'ın oyunlaştırdığı ve tek başına sahnelediği diğer oyunlardan aynhyor. Çünkü sahnede ne Genco Eı- kal var ne de Can Yücel. Oyuncu Gen- co Erkal, şair Can Yücel'i, yok etme- den ve kendi içinde çoğaltarak anlatı- yor. "Çipil çipü oynaşan gûmüş bahk- laruıuı arasında göreeeksiniz onu, göz- leri yapraklann yeşili... sudan yeni çık- mış gibi, yanı başınızda olacak-." Şakir Eczacıbaşı sanat kurumlannın özerkleştirilmesini istedi 'Sanatdevleûn işi değildir' Hanna Schygulla bu kez Brechf i yorumlayacak Kühür Servia - tstanbul Kül- tür ve Sanat Vakfı tarafından dü- zenlenen 12. UlusLararası tstan- bul Tiyatro Festivali, 16 Mayıs Sa- h gecesi Atatürk Kültür Merkezi Büyük Salonu'nda yapılan açılış törenınden sonra, Yunanıstan'ın dünyaca ünlü topluluklanndan EdafosDansTiyatrosu'nun sundu- gu 'Medea' adlı oyunla açıldı. Ti- yatro sanatçılan Tttbe Saran ve Cüneyt Türel'in sunumlan üst- lendığı gecede ÎKS V Yönetim Ku- rulu Başkanı Şakir Eczaabap, tö- rcnın açılış konuşmasında, sana- yı ve ekonomi alanlanmn özel- leştirilmesıne gırişilen bır dönem- de, "sanat kurumlannın artık bir an öncegerçekten özerkleştirilme- sinin sağtanmasT gerektığinı vur- guladı. Eczacıbaşı, konuşmasında Eugene Ionesco'nun bır sözünden alıntı yaptı. -Sanat, bir deviet işi değildir, otmamahdır da. Yarana içtenliği kösteklemek, insan zekâ- sına karşı işlenmiş bir suçtur. Si- y-aset adamlan sanatın, özeüikle tiyatrosanatmın hizmetindeohna- h, onu yönetineyekaDaşmamahrhr. Ama düşgücü korkutur onlaru. Tüm üLkekrin sanatçı ve oyun ya- zarlannın başbca görevi, vakit yi- tirmedentiyatroyusiyasetten ann- dırmak olmahdır." Eczacıbaşı, 20. yüzyıhn; tekno- loji, bilim ve sanat alanlannda atı- lımlann gerçekleştiği, ama insan- lann inançlan ya da milletleri yü- zünden savaşlara girdiği, soykı- nmlara kalkıştıgı, köktencilik sal- gınlannın yaşandığı bır yüzyıl ola- rak hatırlanacagını ifade ederek bır yandan demokrasinın benim- senıp yaygınlaştığı, öte yandan ise toplumsal sorunlan çözmeye yö- • Genco Erkal ve Pina Bausch'a onur ödüUerinin verildiği gecede Şakir Eczacıbaşı, kültür ve sanat politikalarının bakanlık ve deviet örgütlerinin tekelinde gelişemeyeceğini vurguladı. nelen, ama bireysel özgürlükleri hiçe sayan ideolojilerin baskılan altında kalınan bır yüzyıl geçiril- di&ini belirtti. İkinci Dünya Savaşı'mn sona ermesiyle savaşın yol açtığı kı- yımlann, dayanılmaz acılann et- kısıyle birleşen uluslann İnsan HaklanEvrenselBildirgesi'ni im- zaladıklannı anımsatan Eczacı- başı, bildirgenin en önemli ilkele- rinden birinin de kültürhaklan ol- duğuna değındı. Eczacıbaşı, dev- letlerin kültür ve sanatı destekle- mekle yükümlü olduklannı, ama aynı zamanda sınırsLZ özgürlük getiren bu alanlann siyasal parti- lerin politikalanyla yönlendıril- mesını, yalnızca seçümış ya da atanmış kişilerin görüşlerine gö- re yönetümesini engellemek zo- nmda olduklannı söyledi. Kültür ve sanat politikalannın ne kültür bakanlığının ne de başka deviet ör- gütlerinin tekelinde gelişebilece- ğini belirten Eczacıbaşı, bunun ancak ülkenin önde gelen kültür ve düşünce adamlannın, sanat ve kültür kuruluşlannın katılımıyla oluşabileceğini de sözlerine ekle- di. İKSV Basın ve Halkla llişkıler Sorumlusu NUgün Mirze, tstan- bul Tıyatro Festivali Yönetmenı EHkmen Gürün ve Kültür Bakan- lığı Müsteşar Yardımcısı Hasan Hüseyin Akbulut'un tiyatro festi- vali ana sponsoru Türk Henkel AŞ, Cogni&AŞ vegösteri spon- sorİannın yanı sıra tüm festivalle- re destek veren kurum ve kuruluş temsılcilenne teşekkür belgesi ve plaketlerini sunmalannın ardın- dan Tıyatro Onur Ödüllen sahıp- lennı buldu. 12. Uluslararası Istan- bul Tiyatro Festivali'nin Onur ödüllen, Türiaye'den, sahnede 40. yılını ve Dostlar Tiyatrosu'nun 30. kuruluş yılını kutlayan Gen- co Erkal'a; yurtdışından ıse yılla- nnı dansa ve dans tıyatrosuna ver- miş olan Pina Bausch'a Şakir Ec- zacıbaşı tarafından verildı. Erkal, duygulannı şöyle dile getirdi: "In- sanlarm ber gün biraz daha tele- vizyon ekranlanna kilitknip yal- nıyiaşhğı bir dönemde tiyatroya adanîmş bir yaşamı ve daha iyi bir yaşamın hüküm sürdüğü dünya için mücadele eden görüsü ödül- lendirdiniz. Çok muthıyum ger- çekten. Asd bu ödül genç yaşam- lan, tiyatroyla dolu bir yaşama özendirsin isthoruın." Istanbul Tıyatro Festivali'ne 'Cam Temizfcykü' adlı dans nyat- rosuyla katılan ve sanatseverleri büyüleyen Bausch ıse "Çok mut- hıyum ve duygu doluyıım. Bu bü- yük ödül hakkmda düşünmem ge- rek. Keşke ozan obaydım duygu- lanmıdik getirebflmek için. Bütün kalbimle teşekkür ederinr dedi. Hintli mimar Charles Correa'nın sergisi Borusan Sanat Galerisi'nde yer alacak Anıtsal yapıtlar ve konut projeleri bir arada Kühiir Senisi - Borusan Sanat Galerisi mi- marlık ve tasanm alanında dünyadaki gelışme- len sunmak amacıyla düzenledıği sergı dizisi- ni Hintli mimar Charles Correa ile sürdürüyor. 22 Mayıs-24 Hazıran tanhlen arasında Boru- san Sanat Galensi'nde yer alacak olan 'Gök- yüzünün Kutsanması' adlı sergıde anıtsal ya- pıtlannın yanı smı Hmdıstan'ın çeşitli kentle- nnde gerçekleştırdiği üst ve alt gruplarayöne- Tîk konut projelerinî de sergüeyecek. Mimar ve plancılığının dışında eylemci ve kuramcı kişılığiyle de çağdaş mımande dün- yanın önde gelen isimleri arasında yer alan sa- natçının 1958'den bu yana Bombay'da serbest olarak yürüttüğü çahşmalar arasında, Sabarma- ti Ashram'daki Mahatma Gandi Aıuü, Ja- ıpur'dakı Jahawar Kala Kendra Sanat Merke- W Madhya Pradesh'tekı Medb HnttM gttn — yapıtlan bulunuyor. Düşük gelirhler için bannma ve kent plan^ _ laması gıbı alanlarda da çalışmalar yapan Cor- ^^ reâ son kırk yıldn" Oçüncü Dünya ülker ~~ düşük malıyetli ev projeleri yürütüyor. 'Gök- yüzünün Kutsanması' başhklı sergisi için ise g "Gökyüzünün daima derin ve kutsal bir anla- mı ohnuştur. tnsan, gökyüzünü tannlann me- kânı olarak algüamışûr. Kutsal bir yokUn, öhnnsüzlerin yaşadığı tepeye nrmanmak öyle- sine mitik bir paradigmadır ki iamanm baş- 'Dehası karşı konuîmazdı' Kültûr Servfai - 12Uluslararası tstanbul Tiyatro Festivali kapsamında Ahnan besteci Kmt WeiD, doğumunun 100. ve ölümünün 50. yılında Hanna SchyguDa'nın 21 Mayıs'ta saat 20.30'da AKM'de vereceği konserle anıhyor. 'Brecht Burada ve Şimdi' adlı konserde, Kurt Weill ve Hans Eisskr'ın besteleriyle Bertolt Brecht'in oyunlanndan şarkılan seslendirecek olan oyuncuya piyanoda Matthieu Gonet eşlik edecek. 1997 yılında 9. Uluslararası tstanbul Tiyatro Festivali'nde Jean ClaDde Carriere, Hemer MüBer ve Peter Handke gibi yazarlann metinlerinı yorumlayan Hanna Schygulla günümüz Aİman sinemasının en önemli oyunculan arasında yer alıyor. 'Yeni Ahnan Sineması' akınurun Jean Marie Straub, Volker Schlöndortt Wim VVenders, Margaretta von Trotta ve Reiner VV'emer Fassbinder gibi önde gelen yönetmenlerinin filmlerinde rol alan Schygulla, konserde, Brecht'in dünyasmı gözter önûne serecek. Sanatçı, insanlan şaşntan ve sarsan şeyler ashnda gerefcfidir; çünkü zamanın yansmı hep uyanmayı düskyerek geçiren, ama bir türlü oykudan kopamayan bizfcri şarkuar aniden uyandınr' diyor ve Brecht hakkmda şöyle düşünüyor: "Onun dehası dünyadaki tüm duvariardan daha sert, daha karşı 20. ySzyîlıa ozaaları ara^adar YAZI ODASI SELİM İXERİ Sessiz Sinema Çocukluğumda olmasına karşın aklımın çalış- ması gereken yaştaydım. Şimdi aradan bunca za- man geçtikten sonra anlaşılıyor ki, pek akıllı de- ğilmişim: Seyrettiğimiz filmlerin bazılannın sesli, bazılan- nın sessiz duşuna birtürlü anlam vefemezdim. "öğ- renmekten nefret ettiğim için, sessiz filmlerin ni- çin sessiz olduğunu da kimselere sormuyordum. Bu sessiz filmler hep sıyah-beyazken, sesli film- ler bazan yine siyah-beyaz, bazan da renkliydi. Hiç renkli sessiz film olmamasına biraz şaşınrtjım... Sonralan öğrendim tabii: Sessiz filmler sinema tarihinin başlangıcında çekilmişti. Artık sessiz film çekilmiyordu. Sessiz sinema dönemi çoktan so- na ermişti... Her şeyin eskisini püsküsünü sevdiğimden ola- cak, sessiz sinemaya hayranltğım asıl o zaman baş- ladı. Sessiz filmler birer ikişer kayboluyordu. Kay- boluşlanna üzülüyordum. llkokuldayken, okulumuza gelen sinema gös- tericiler pek çok sessiz film oynatmışlardı. İki bu- çuk kuruşa mı, beş kuruşa mı, bilet alıyor, bu film- leri seyrediyorduk. Hepsı güldürücüfilmlerdi.Şar- lo'nun birçok filmi, kısa filmler, biri biter biri baş- lar. Sonra benim için unutulmaz Laurel-Hardy çifti. Laurel'le Hardy'nin bitiptükenmeyen çocuk- su hallerine bayılırdım. O fılmlerde Harold Uoyd'u, Buster Keaton'ı izlemiş miydim, bilmiyorum. Zaten bir dönem gel- di, sessiz filmler, demin söylediğim gibi, hayatım- dan el ayak çekti. Yalnız sessiz filmler mi? Sessiz sinemanın ya- sını tutamadan, siyah-beyaz sinemanın sona eri- şine tanıklık edecekmişim... Artık bütün filmler renkliydi; Türk sineması siyah-beyaz filmi bir sü- re daha korudu, sonra o da rengârenk olup çıkı- verdi. Sessiz sinema dönemine yetişmemiştim. Geç- mtş zamanın bu mucızesınden döküntü örnekler seyretmiş; kötü kopyalara, yıpranmış şeritlere hiç aldırmamış, o abartık oyunculuğa vurulmuştum. Evet, abartılı bir oyunculuk. Jestler ve mimikler yanşa girmiştir. Ama duygulann böytesi dışa vu- rumu, hep içime attıklarımın bir ifadesi gibi gelir- di bana. Davranışlar ısteriye kapılmıştır; gözter yu- valanndan fırlamış, eller koşuşturup durmakta... Üstelik, günün birinde sessiz sinemanın baş- yapıtlanyla tanışma fırsatı bulunca ve acıkJı ses- siz filmleri görünce, sessiz sinemanın dünyası- na büsbütün gönül verecektim. 1928 tarihli Je- anne d'Arc'ın Tutkusu'nu unutamam. Bu film- de Renee Falconetti yüzüne yansımış derin ke- derie daima yurek yakar. Sessiz sinema tarihe kanştıktan sonra izleri de silinip gitti mi? Sanmıyorum. 1950'de Billy Wil- der'ın Sunset Buh/an filmi, sessiz sinemaya eş- siz bir ağıttır. Sessiz sinemanın büyükleri, Gloria Svvanson, Erich von Stroheim, Buster Keaton bu filmde sesli oynuyorlar, ama sessiz sinema dö- neminden arta kalmış bir yıldızın sesli sinemada var olma trajedisirn dile getirlyoriardı. Sesli sinema gerçekten de birtakım cinayetler- le gelmiş: Sessiz sinemanın bazı yıldızlan sesli film çekimine geçilir geçilmez, Hollywood stüd- yolanndan kapı dısan edilmişter. Sunset Bulvan'nda- ki Norma Desmond, Gloria Svvanson'un unutul- maz oyunuyla canlandırılmış film kişisi, sessiz si- nemanın şaşaalı günlerini anarken, "Ben hâlâ bû- yükyıldızım. Ama artık filmler küçüldü..." der. Teknik gelişkinlik sanata her zaman yarariı oia- bilir mi? Sessiz sinema, hele çalgılı gösterimler- de, derin izler bırakmış. O gosterimierden birini an- nem seyretmiş; bir ömür boyu anlattı: Istanbul'da Volga Mahkûmlan oynatılıyormuş, Beyaz Rus'lar- dan küçük bır orkestra, herkes ağlamış... Bana gelınce, sessiz sinemanın o hep gükJüğüm, katıla katıla güldüğüm filmlerini nasıl özlemem! Takvimde tz Bırakan: "Gırtiağıma kadar çocukluğumla doluyum." Je- an Genet, Gülün Mucizesi, Hamdi Tuncer'in çevirtsi. Ayrıntı Yayınları, 1999. Sümeypa Çakıp anridı • Kültür Servisi - 5 Mayıs 1990 yıhnda ölen sanatçı Sümeyra Çalor, Nâzım Hikmet Vakfı Kültür Merkezi'nde amldı. Mimarlar Odası, Ruhi Su Vakfı ve Nâzım Hikmet Vakfı'nın birükte düzenledikleri Sümeyra Çakır Gecesi'nde Sıdıka Su'nun açılış konuşmasının ardmdan Sümeyra'nm söyleşisi ve şarkılannın yer aldığı bir video gösterisi yapıldı. Programa sanatçının eşi Hasan Çakır, saydam gösterisiyle katıldı. 1946 yıhnda Edirne'de doğan Sümeyra, tstanbul Teknik Üniversitesi'nden mimar olarak mezun olmuş, aynca tstanbul Konservatuvan'nda eğitim görmüş, halk türkülennin söyleşi ve yorumlanışında bir ekol oluşturan Ruhi Su ile birlikte calışmıştı. Sümeyra'mn 'Kadınlanmızm Yüzleri' ve 'Alh Turnam' adh iki plağı bulunuyor. K Ü L T Ü R » Ç İ Z İ K K Â M f L M A S A R A C I j BUl çok Brecht'ten erkılendiğiru beiüliyuc. JgvvaharKala Kotırirfl .Tairnır,Krishım Kpfıı'riaHajat^hanfli«mnatçılartarafindan rc<ın<»dihniş. "Şaıkılardalü kısaak cûnıleteı-uu ve akhmda yer eden böhık pörçük dizelerini düşününce gözJerhnin önüne bir çagrtan bambaşka bir çağa mesaj taşıyan haber güvercinleri geByor. Brecht'le konuşuyor, VVeill ile Eiskr'in müziğryle şarkı söylüyor, langıcmdan beri hemen her tophmıun düşün- cesûün merkezi ounuştur" diyor. 1980'de Michigan Üniversitesi'nden fahri doktora unvanı alan mımann Royal Institute of British Architects, International Union of Arc- hitects Altın Madalya'lannın yanı sıra Japon- ya'dan aldığı tmparatorluk ödülü (1994) ve Ağa Han Mimarlık Ödülü (1998) bulunuyor. sonunda kendimden söz etmeyi başanyorum."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle