Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14 MAYIS 2000 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
KULTUR kultur(5 cumhuriyet.com.tr 15
Bülent Erkmen, nesne kitabı '32 Büst'ün, 'tartışılmayan' kavram ve tasanmım anlattı
Bir Idtabın gösterflmeyen yiizüKültür Servisi- Bülent Erkmen'in
ka\Tam ve tasanmım gerçekleştirdi-
ğı, metinlerini Faruk Ulay'ın yazdığı,
fotoğraflannı TüHn Atolar'ın çektiği
yeni nesne kitabı '32 Büst: Otuzİki Fo-
toğraf tçin Yazümış Yalanlar' Ofset
Yapımevi tarafından yayımlandı.
Açılmamış 32 çift sayfadan oluşan
ve her iki yaprağı bır kişiye aynlmış
kitabın sayfalannın iç yüzlerinde ki-
şilerin çıplak büstlerinin renkli fotoğ-
raflan, dış yüzlerinde ıse o fotoğraf-
lardan yola çıkılarak yazılmış öykü-
ler yer alıyor. Bu 32 kişi tasanmcı-
nın tanıdığı, yaza-
nn ise tanımadığı
kişüer.Yazar,ta-
nımadığı bu ki-
şilerin fotoğraf-
lan üzerine bir di-
zi 'düş' kuruyor.
Erkmen, nesne ki-
tabının öyküsünü an-
lattı.
- '32 Büst-Otuz tki Fo-
toğraf tçin Yazılmış Yalanlar'ın kav-
ram ye tasarunmı nasıl oiuştunhınuz?
BÜLENTERKMEN-Yaptığım ba-
zı kitaplara "nesne kftap" dıyebiliriz.
Bunlar yalmzca kitabın içındekinin
değil, kitabın kendısinın de okundu-
ğu kıtaplardır. Bu kitaplarda, kitap
içindekini taşıdığı kadar, kendisini de
içindekıne taşıtır. Kitabın içindekiler
kitabın kendisı olmuştur, artık kitap yal-
mzca kendisim taşımaktadır. Bu kitap-
larda kitap yapısı ve kitap mekânı, ya-
zı-resim-kâğıt-dizgi-düzenleme-bas-
kı-cilt gibi elemanlarla birlikte düşü-
nülür, birlikte kurulur, birlikte inşa
edilir. Bu kitaplarda görmek okumak-
tır, okumak görmektir; yazı resımdir,
resim yazıdır.
Bu kitabın kavram ve tasanmı; po-
püler olanla önemli olan, tanınan ki-
şinin görünen formuyla, tanınmayan
kişinın görünen formu, gerçek olanla
uydurulmuş olan, soyulmuş bedenin
kimliği, bir fotoğrafın gerçeğiyle uy-
durulmuş bır metnin gerçekliği, bir
kitap mekânında görüneni (fotoğrafı)
"göstennemeye kalkmak", görüneni
okunanla kapatmak, kitabın taşıdığı
resmı kitabın kendisinin göstermeme-
si, resme ulaşmanın okuyan "etiyle"
olması, okuyamn resme kendı "yo-
luyla" ulaşması, yazı-resim ilişkisı-
nin formuyla ılgilı sorular sormak üze-
rine kurulu.
- 'Bûstler'i neden sanat ve kültür or-
tamındaki kişilerden seçtiniz? Proje-
nizi bu kişilere önerdiğinizde
nasıl tepldler aldınız?
ERKMEN-Bu"büst-
ler", konulannda popü-
ler olmayan, önemli
olan, bedenleriyle
değil düşünsel etkin-
likleriyle gündemde
olan sanat ve kültür orta-
mmın insanlanna ait. Bunlar be-
nim tamdığım, yazann tanımadığı ki-
şiler. Ve ben onlann büstlerini fotoğ-
rafyoluylayaptım.
Bilindiği gibi büst, resim ve heykel
sanatmda baş, boyun, omuzlar ve gö-
ğüs bölümüyle kollann üst bölümün-
den oluşan portreye verilen ad. Dogu-
da ortaya çıkmış olmasına karşın bu
tür düzenleme özellikle Batı sanatın-
da yaygınlaşmış, Yunan ve Roma Dö-
neminde, sonra da Rönesans'tan 20.
yüzyılın ilk yanlanna değin sürekli
kullamlmış. Günümüzde de işlerini
fotoğrafla yapan çağdaş sanatçılar ta-
rafından kullanıhyor.
Bu kişilerle tek tek görüştüm. Dü-
şündüklenmi anlartım. Kitabın ger-
çeğe yakın maketini gösterdim. On-
lardan bu kitaba katılmalannı istedim.
Kabul edenler olduğu gibi kabul etme-
yenler de oldu. Bu kışıler kitap ya-
yımlanana kadar fotoğrafları ve me-
tinleri görmedıler. Ve bu kitap, bu ki-
tabı anlayan, bu kitaba inanan bu 32
kişiyle gerçekleşti.
- Tanımadığı Idşilerin fotoğrafları
üzerine bir dizi 'düş' kuran kişinin
uzun yıllardır Los Angeles'ta yaşayan
Faruk Llay olması özel bir seçim mi?
ERKMEN- FarukUlay uzun yı1lar-
dır bildığım, ızlediğim, tanıdığım bır
yazar ve grafık tasanmcı. Özellikle kı-
sa hikâyelerindeki metin yapısı, yazı-
lanndakı açık gibi duran kapalı ifade
biçimi, Türkçesindeki olağanüstü özen,
yaklaşık 25 yıldır Los Angeles'ta ya-
şaması, bu kişileri tammaması, be-
nimle ve bu kitapla bu uzaklıktan kur-
duğu yakın ilişki bu seçimin neden-
leri. Ve tabii ilk neden FeritEdgü'nün
onu bana hatırlatması.
Fotoğraflar kitabın gerçeği
- 'Konulannda önemli, bedenleriy-
ledeğfl düşünsel etkinlikleriyle gündem-
V
J. apılan
yayınlann tümü
'kitabı'
görmeden ve
göstermeden
yapılıyor. Biraz
sakin, sessiz ve
soğukkanlı
olunabilse,
kitabın kendini
anlatabileceğine,
kendisini (eğer
gerekiyorsa)
savunabileceğine,
okurla doğru
ilişkiyi
kendi başına
kurabileceğine
j ınanıyorum.
de olan bu kişilerin çıplak büstlerin-
den yola çıkarak yazılan ö> kiiler. bir
anlamda gerçekle gerçek olmayanı bir
araya getiriyor—
ERKMEN - RenkJi fotoğraflar ki-
tabın gerçeği. Ama bu gerçeğin yazı-
lı kanıtı, kitabın sonundaki dızın. Dı-
zindeki isimlerin yanında yer alan say-
fa numaralan resımlerin sayfa numa-
ralan. Dızindeki bilgiler, ısmi, soya-
dı. mesleği, nerede yaşadığı, o resim-
lerin gerçeklığının İcanıtı. O resimde-
kiler canlı ve yaşıyor. Kitaba kapatıl-
mış "canhbüst"lenn üstünü, bu fotoğ-
raflar ıçin yazılmış "uyduruhnuş" me-
tinler örtüyor. Ama aslında bu metin-
lenn "aidryeti", fotoğraflarla kurul-
muş fızıksel ilişki dışında bellı değil.
- 'Göğüs röntgeni çekilhormuşçası-
na, üpkı mermerden yontulmuş can-
Nejat
YavaşoğuUan-
Müdsyenve
mimar.
Bulutsuzluk
Özlemi
grubunun
kuruculanndan.
Sadık
Karamustafa-
Grafik
tasanmcısL
Mimar Sinan
Üniversitesi
öğretim
görevlisL
Ayşe Erkmen-
SanatçL
İstanbul ve
Berlin 'de
yaştyor.
ÖmerMadra-
Yazar, editör.
AçtkRadyo'nun
kuruculanndan.
Kutiuğ
Ataman- Film
yönetmeni.
İstanbul ve
Londra'da
yaştyor.
Naz Erayda-
Ttyatro
yönetmeni ve
dekor kostüm
tasanmcıSL
Kumpanya
Tiyatrosu 'nun
kuruculanndan.
sız büstler gibi' olan füioğraflann çe-
kimi için neden reklam fotoğrafçısı Tü-
lin Alülar'ı yeğlediniz?
ERKMEN - Bu fotoğrafhnn can-
sız bir nesne gibi, örneğin bir buzdo-
labı fotoğrafı gibi çekılmesıni iste-
dim. Bu fotoğraflann yorum yapma-
masını, soğuk, mesafelı ve lezzetsiz ol-
masını, bu bedenlerin müdahale edil-
memiş "çıplak" gerçeklığını doğru
anlatmasını istedim.
Entelektüel düşmanlığı
- Bu 'nesne kitabın" okurla ilginç bir
ilişkisi var. Faruk Llay'ın metinlerini
okuduktan sonra •kitabın iç sayfalan-
nın içyüzterindeyer alan, kitaba gömü-
lerekgörünmez kdman' fotoğrafları gö-
rebilmek için özenle ciltten ayırmak
gerekiyor sayfalan.»
ERKMEN - Bu ilişki okurla kitap
arasındakı özel bır "şey". Okur kitap-
la kuracağı ilişki doğrultusunda ister-
se kapalı metın sayfalannın arasından
fotoğrafın görebildiği yerlenne bakar,
isterse kitap sayfası açma referansla-
nyla sayfayı yırtar (ve içindeki gö-
rüntüyü bedenin ortasuıdan ikiye bö-
ler), isterse sayfanın dibinden keser,
isterse de yazının ortasından keser
açar. Ve kitap okurun elınde son hali-
ne "dönüşür". Artık kitap o okurun
biçimlendırdiği kitaptır.
- '32 Büst', okurun öyküleri oku-
duktan sonra müdahale edip kapalı
sayfalan açması ve bu 'cansız biistle-
ri' görmesiyle oluşacak ilişki ve deği-
şimi amaçlıyor. Bu 'nesne kitabın'
amaçladığının tam tersine, fotoğraf-
lann tümü medyada çeşrai yorumlarla
yayımlandı. Kitabın konsepri değil de
'aydınlannsoyunmasıtartışıldı. Pro-
jenizin bu biçimde değerlendirilmesi-
ni bekliyor muydunuz?
ERKMEN - Bu değerlendirmeleri
bır "sosyal antropolog''un yapması da-
ha doğru olur.
Sadece şunu söylemek istenm. Tür-
kıye'nin en ciddi haber kanallanndan
birinin en cıddi (ve en sevirrilı) sunu-
cusu elindekı kitabın "parçalammş''
sayfalanndaki fotoğraflan göstenyor
ve "Ashnda bu fotoğraf sayfalannın ar-
kasmda>azıdavar''dıyor Aslında bu
"parçalama" (bır "kitap yakma" kül-
türü \ e ıçgüdüsüyle) yapılan yayınla-
nn neredeyse tümünde var. Yapılan
yayınlann, yazılan yazılann tümü "ki-
tabı" görmeden ve göstermeden ya-
pılıyor.
Biraz sakin, sessiz ve soğukkanlı
olunabilse, kitabın kendini anlatabile-
ceğine, kendisini (eğer gerekiyorsa) sa-
vunabileceğine, okurla doğru ilişkiyi
kendı başına kurabileceğine inanıyo-
rum.
- Sizce '32 Büst' için yapılan yorum-
lar, haberier, kitapta yer alan isimlerin
tamnmış olmasuıdan mı ka> naklanı-
yor. yoksa hiç bilinmeyen isimlerin fi>-
toğraflan yer alsaydı. bu denli 'olay
yaratır mıydı?'
ERKMEN - Bu durumun, gizli-açık
bir entelektüel düşmanlığından ve nef-
retinden kaynaklandığını düşünüyo-
rum.
'New York'lu Hamlet' AlPacinoyaşamını, tutkulannı ve en sevdiğifılmlerini anlatıyor
Sinema ile dolu 60 yılın öyküsüKültür Servisi - Geçen aylarda göstenlen
'Köstebek' ve yeni vizyona giren OKver Sto-
ne'nun 'Kazanma Hırsı'nda oynayan Al Paci-
no, 25 Mayıs'ta 60 yaşına basıyor. "Ben 59 ya-
şında bir deükanlryun" diyen Pacino gizemli
ve sessiz kişiliği nedeniyle 'New York'lu Ham-
let' olarak amlıyor. Pacmo ile yapılmış, Cor-
riere Della Sera'da yayımlanan bir röportajı su-
nuyoruz:
- Siz Amerika'ya göç etmiş bir İtahan aile-
sinde yetiştiniz. Yaşamımzdaki önemli dönüm
noktalan neler?
PACİNO-En önemlisi 16 yaşmda Bronx'u
ve fırıncılığı bırakıp oyunculuk yapmak için
Greenwich Village'a yerleşmem. Bir diğeri
'Actors Studio'ya kaydolup babamın yerine
geçen öğretmenim Lee Strasberg ile karşılaş-
mam. Strasberg bana Shakespeare'i nasıl oy-
namam gerektiğini anlatırken oyunculuğun
metot ve disiplinle geliştiğini öğretti.
- Yapöğınız fılmler içinde sizi en çok hangi-
krietkiledi?
PACtNO- 'Baba' serisı benım olgunlaşma-
ma, 'Scarface' ıse Katolik bir disiplinden ge-
len ve hayatta ya iyi ya da kötüler olduğuna
inanan, bana yaşamda hiçbir şeyin bu kadar ba-
sit olmadığı gerçeğini öğrenmeme yardımcı ol-
du. 'KadmKokusu'ndayaşamıtümbenliğim-
_ le kavramayı ögreadim. 'Köstebek' isekaybe—
^ ^ tan değerleri yenıdep gösterdigt için bcnim en dmizmi?
'Kazanma Hırsı'nda bir antrenörü oynadL
fiknlerde gördüğüm WaKer Huston. Charfcs
Laughton, Buster Keaton\e Gar\ Cooperı tak-
lit ederdim. 'Jül Sezar' da oynayan Marlon
Brando benim idolümdü. Tiyarro benim ya-
şam denilen oyuna âşık olmamı sağladı. Bu yüz-
den de ilk yönetmenlik denemem 'IQ. Ric-
hard'da sanat ve yaşamın birbiri üzerine etki-
lerini anlatmaya çalıştım.
- - Si» torit (*\m tıahflnuia hiç gnriiynpk ist»»-
çok sevdiğim filmlcrdcn biri.
- 'Kazanma Hırsı' için ne söyleyebilirsiniz?
=^ PACtNO Bence yaşamın perde arkası tıp-
kı futbol o\ i'-iu gıbı. Canlandırdığım antrenör
karakteri b cn ım ıçımde yaşattığım tüm değer-
_ lere sahıp. Toplumda herkes birey olarak ya-
•~- şar ama tıpkı bir futbol takımında olduğu gi-
bi herkesin birbınne ıhtıyacı vardır.
- Sinema ve tiyatronun yaşamınıza ne etkisi
oldu?
PACtNO- Küçüklüğümden beri izlediğım
—PACtNÖ- Yaşlandıkça omı daha çok özlfi-
yor ve onunla konuşmaya ihtiyaç duyuyorum.
Ama annem benim için bambaşkadır. Onunölü-
mü hayatımda yaşadığım en büyük acıydı.
Çünkü ona vermeyi ıstediğim birçok şeyi hâ-
lâ gerçekleştirememiştim. O bana kadınlara
iyi davranmayı ve onlan sevebilmeyi öğretti.
Kökenim de Italyan kanı ve hislerimde Sicil-
ya'nın renkliliğini taşıdığım için çok mutluyum.
- Hayatmıza birçok kadın girdi. Neden hiç-
biri ile evlenmediniz?
PACtNO- Ben sadece bir kadınla yaşama-
yı, onunla okuduğum kitabı paylaşmayı, yo-
ğun bir çalışma gününden sonra başbaşa şa-
rap içmeyi seviyorum. Evlenmedim ama hiç-
bir zaman tek başıma bir yaşam geçırmeyı de
düşünmedhn.
- Maf>ayı ve dünyada var olan çürümeyi an-
latan birçok filmderol aldınız. Sizce 'kötü' ne-
dir?
PACİNO- tnsanlar yaptıklan kötü işleri Şey-
tan'ın üzerine atmaya bayılırlar. Insan kendin-
de banndırdığı kötü duygulan ne kadar ınkâr
ederse onun ruzağına daha fazla düşer. Mafya
üzerine çekilen fılmlere karşı bir tavnm yok
ama yaşadığımız çöküntü ve kötülüğü eleştır-
meden sadece şiddet ve aksiyon sahneleri ile
dolu bir sinemayı da asla savunmam. Bu so-
rumluluğu bütün oyuncular içinde hissetmeli.
Mesela'Köstebek'i medyayı ve zehir satan si-
gara şırketlerinde yaşanan sahtekârlığı yansıt-
mak için yaptım. -
- Birçok genç oyuncufleçahştmız. Sizi en çok
hangisi ctkiledi?
PACİNO- Ben tüm genç oyunculann içinde
yeni bır James Dean anyorum. Gençler benim
için bilgi kaynağı. 'Şeytanın Avukaü'nda bir-
Mkte oynadığım Keamı Reeves keskin ve gizem-
li oyunculuğu ile çok ümit verici. Johnm Depp
ve Seaa Penade^yle. Amabef bin Kevin Spa-
- ccy, Jack Nkbobon ve benım kardeşım
olan RoberbDe Niro'nun oyuncuhığunu
nek almalı bence. Kadın oyunculardan ise Uma
Thurmann ve Micbelle Pfeiffer'ı beğeniyo-
rum. Çalışmayı en çok sev dığım yönetmen ise
Martin Scorsese.
- Hiç geri çevirdiğiniz bir film için pişmannk
duyduğunuz oldu mu?
PACİNO- Gençlığimi şimdıkı olgunluğumla
ve 60 yaşın hafıfliğı ile yenıden yaşamak ister-
dim. Ama hiçbir şey için pışmanlık duymuyo-
rum, belki sadece bir parça nostaljı, o kadar. Al Pacino kadınlan sevmeyi annesinden öğrenmiş.
KUŞBAKIŞI
MEMET BAYDUR
Don Kişot'tan
Bopdello'ya...
Jale Parla'nın yeni kitabı "Don Kişot'tan Bugü-
ne Roman", yalnızca edebiyatla, romanla değil, ha-
yatla ilgilenen insanların okuyup seveceklerı ola-
ğanüstü biremeğin sonucu. Sayın Parla'nın 1985
ve 1990 yıllannda yayımlanan son derece ilginç iki
yaprtı daha var. "Efendilık, Kölelik, Şarkiyatçılık"
ile "Babalarve Oğullar Tanzimat Romanının Epis-
temolojik Temelleri". Bunlar, ülkemiz yazınına bjr
yerbilimcınin sosyoloji eleklerinden geçirdiği me-
tinler gibi gelir bana. Don Kişot kitabında da her
şeyden önce olağanüstü dikkatli bir okur olarak,
bizlerin (sıradan okurların) ancak aynadan gördü-
ğünü duvardan gören usta bir okur olarak beliri-
yor Jale Parla. Bu derinlemesine/dikey okuma,
kitapta son derece keyifli ve öğretici doruklara
ulaşıyor. Cervantes'in romanı eksen olarak alını-
yor, ama kitap elbette yalnızca Don Kişot üzerine
değil. Bu teneke şövalyeden yola çıkarak okuru-
nun elinden tutar Sayın Parla ve onu, okuma ey-
leminin harikulade dünyasında pırıltılı bir gezinti-
ye çıkarır. Okuyup anladığımızı, bıldiğimizi zan-
nettiğimiz birçok romanın kapıları son derece din-
gin, gülümser bir üslupla yeniden, yeniden, yenl-
den açılır. Bu kitabı okuduktan sonra başka bir ki-
taba koşmayacak/okumayacak hiçbir insan yok-
tur gibime geliyor.
Don Kişot'tan yola çıkıp Laurance Sterne'e
varırız. Oradan Diderot'ya. Calvino'ya ve Oğuz
Atay'a. Jale Parla bır okuma ve anlama şöleni su-
narken hiçbir bağlantıyı, ayrıntıyı gözden kaçır-
maz. Okuma eylemini hayatının yüreğine yerleş-
tirmiş bütün insanların sevip bildiği bir duygudur
bu. Charles Dickens okurken James Joyce'a,
Ahmet Hamdi okurken Adalet Ağaoğlu'na, La-
tife Tekin okurken Orhan Pamuk'a doğal bir ke-
yıf ve merakla geçeriz. Don Kişot'tan Bugüne Ro-
man gerçek bir okuma şöleni.
Bir ülkenin edebiyatını, büyük yazarian kadar bü-
yük okurlan da belirliyor. Yazarlarla okurlar arasın-
daki bu boşluğu kapatan bir usta okur/yazar olan
Jale Parla'ya teşekkür borçluyuz.
• • • '
Geçen salı günü bu sayfada, Tiyatro Yazarları
Derneği Yönetim Kurulu'nun bir yazısı yayımlan-
dı: "Türk tiyatrosunu bekleyen büyük tehlike". Ah-
lak gereklerine uymayan ve Cumhuriyet çizgisine
açıkçaters düşen biri olarak nrteliyorlardı beni, yö-
netim kurulunun muhterem üyeleri. Yazının altın-
daki imza, Tiyatro Yazarları Yönetim Kurulu idi, isim
verilmiyordu. Bu kurumun yönetim kurulu Refik
Erduran, Tuncer Cücenoğlu ve Güngör Dil-
men'dir.
Ben bir iki hafta önceki bır yazımda, "Devlet 77-
yatrolan laikliğin ve demokrasinin bekçisi değif-
dir, olmamalıdır. En iyi, en kaliteli, evrensel tiyat-
ronun özgürce yapıldığı özerk bir kurum olmalı-
dıryalnızca" diye yazmıştım. Buna bozulmuşlar sa-
yın üyeler.
Bu tartışmaya kendi açımdan bir nokta koymak
zamanının geldiğini düşünüyorum. Her aktı ba-
şında insan gibi ben de laıkliğe ve demokrasiye
hep içtenlikle inandım, onları bütün ilkeleriyle hep
savundum. Bunun önkoşulunun Tiyatro Yazarla-
rı Derneği'ne üye olmak olduğunu bilmiyordum.
Böyle şartlarla oyun yazılmayacağını, yani iyi oyun
yazılmayacağını ise biliyorum. Yıllarca önce, be-
nim gibi, bu derneğin üyesi olmayan sevgili Me-
lih Cevdet Anday'dan öğrenmiştim bunu. Benim
hiçbir kurumla ya da kişiyle özel bir bağlantım
yoktur. Düşündüğünü söyleyen, sorgulayan ve ti-
yatro oyunları yazan birıyim yıl'ardır. Üyesi olma-
dığım ve yazılarımda bır kere bile adı geçmeyen
bu mümtaz derneğin yönetim kurulunun bana öf-
kelenip hakaret yağdırmasının nedenini anlama-
dım diyeceğim, ama dilim varmıyor. Aysegül Yük-
sel yine salı günü, karşı sayfada yayımlanan ya-
zısında "tiyatro dünyamızda yaşanan etikbirskan-
dal"dan sözediyordu. Devlet Tiyatrosu Edebi Ku-
rul Başkanı/Kültür Bakanlığı özel tiyatroların yapım
projelerine parasal destek sağlayan kurul üye-
si/Tıyatro Yazarlan Yönetim Kurulu üyesi Refik Er-
duran'ın düşünüp yanıtlaması gereken bir yazıy-
dı Sayın Ayşegül Yüksel'in salı günkü yazısı.
Bana gelince... hiçbir zaman üyesi olmadığım
bu saygıdeğer derneğin üyesi olsam, yetenekli
genç tiyatro yazarı Cuma Boynukara'nın oyunu
açılmasına ramak kala Devlet Tiyatrosu'ndan ne-
den kaldırıldı diye sorardım. Tiyatro Yazarları Der-
neği'nin işi, yirmi yıldır burada ve orada Türk Ti-
yatrosu'na elinden geldiği kadar katkıda bulunmuş
yazarlara hakaret yağdırmak değil, genç ve yete-
nekli Cuma Boynukara'ya destek olmaktır bence.
Ama Allah'tan bu derneğin üyesi değilim.
Öyleyse ne yapmalı? Bence dernek üyesi arka-
daşlarta bir tiyatro turu düzenlemeli ve önce Dev-
let Tiyatrosu Edebi Kurul Başkanı, Kültür Bakan-
lığı özel tiyatrolara parasal destek sağlayan kuru-
lun üyesi ve Tiyatro Yazarlan Yönetim Kurulu üye-
si Sayın Refik Erduran'ın yazdığı, Ankara Devlet
Tıyatrosu'nca sahnelenen Seher Vakti'ni seyret-
meli, oradan Bursa Devlet Tiyatrosu'nda sahne-
lenen bir başka Erduran oyununagitmeliyiz. Oyu-
nun ismi: Bordello. t
Cemal Reşit Rey'de dans gösterisi
• Kültür Servisi - Mimar Sinan Üniversitesi
Devlet Konservatuvan Bale Anasanat Dalı ve
Modern Dans Sanat Dalı bugün saat 20.00"de
Cemal Reşıt Rey Konser Salonu'nun düzenledıği
'Gençlik Festh
r
ali' kapsamında bir gösteri ^
sunacak. Lisans devresi öğrencilerinin
gerçekleştireceği programın ilk yansı romantik,
klasik ve 20. yüzyıl Bale repertuvanndan Corelli,
Petipa, Fokın ve Balanchıne gibi koreograflann
yapıtlanndan parçalar sergilenecek. Modern Dans
Sanat Dalı'nın çalışmalannı içeren ıkınci
bölümde ise Duglas Dunn, Mıchael Yasenak ve
; Uluguii
J7S2~98 30)
BUGUN
• BtLGÎ ÜNtVERStTESt'nde saat 14.00 ve
17.00 de Kutiuğ Ataman'ın 'Lola ve Billikid' adlı
filmi izlenebilir. (216 23 15)
• AKM'de saat 12.00"de Uluslararası tstanbul -ı
Kukla Festivali kapsamında Amenkah topluluk ,.
Beale Street Puppets' ın 'Sihirti Küçük Deniz ;>
Kızı'adlı göstensı gerçekleşecek. (246 35 89) „