Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1O MAYIS 2000 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
17
Cepteki
deprem
vergisi
Cumhuriyet Kadınlan
Derneği Sakarya
Şubesi Başkanı
Nurten Erus, cep
telefonu ile Marmara
Depremi'nden sonra
tanıştı. Erus,
depremin büyük şoku
geçtikten sonra
Adapazan'ndaki
adresine ve adına
kayıtlı olarak
Ankara'daki annesinin
armağan ettiği cep
telefonunu hem
bir depremzede
hemde
depremzedeier
için çalışan bir
gönüllü olarak
kullandı:
"Yabancısı olduğum
için ilk faturada
vergilerden birini
ayakbast parası gibi
birşey sandım. Fakat
sonra öğrendim ki, bu
para her faturada
alınıyor. Bizden,
deprem vergisi
alıyoriar.
Ulaşabildiğim
görevlilerden yanlışlığı
düzeltmelerini
istedim; verilen
adreslere gerekli
belgeleri gönderdim
ama nafile... Fakat
şimdilik... Türkiye
Cumhuriyeti'nin sade
bir yurttaşı olarak
Turkcell'den hakkımı
şimdilik kamuoyu
önünde anyorum."
Bektronik posta: somdposta.cumhunyetcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- Finans sektörü
gözaltına alınmış...
"IMF'nin aözü dovmuvor!"
ugünün koşulları Uğur Mumcu'nun öldü-
rüldüğü yedi yıl öncesine hiç benzemiyor.
Yannın koşullan da bugüne benzemeyecek.
Her dönemin kendine özgü koşullan var. Bu
bakımdan, Uğur Mumcu'nun ölümünden dört yıl
önce 8 Mart 1987'de yazdıklan, düne ait önemli
ipuçlannı bugüne taşıyor:
"Humeyni rejimi, bölgedeki bütün Müslümanları
kendi rejimi doğrultusunda birleştiımek istiyor. Bü-
tün amacı bu. Bu amaca ulaşmak için herkes ile iş-
biriiğine açıktır; Kürtlerfe, şeriatçı Türklerie ve tabii
silah sağladıkları ölçüde Amerika ve Israil ile...
Iran Islam Cumhuriyeti, 'Vezaret-i Irsad-ı Islami'
adlı bakanlık, Acemce, Arapça, Ingilizce, Fransız-
ca, Almanca, Kürtçe ve Türkçe propaganda yayın-
ları çıkanp, bunlan dünyanın dört bir yanında dağı-
tıyor. Bu yayınlardan biri de Kürtlerle ilgili.
- Kürdistan, emperyalizm ve bağımlı gruplar.
Kitapta şu görüş yer alıyor:
Düne ait
- Kürdistan'da Kürt kavmiyetçiliğine bağlı bağnaz-
lardan aşın Marksist ideoloji bağlılarına, Çin ve Rus
taraftariarından görünen üç güce (Amerika'ya; Rus
~
ya'ya, Çin'e) aşın düşman olan gruplara kadar bü-
tün antiinkılapçıları geniş bir alanda ve bir arada ey-
leme geçmişlerdir.
Iran rejimine göre bu eylem biçimi yanlıştır.
Türk Silahlı Kuvvetleri, Irak'ta yerieşen ve vur kaç
yöntemi ile yurttaşlanmızı kana bulayan PKK çete-
sinin kamplannı bombalayınca, Humeyni rejimi, bu
konudaki resmi görüşünü hemen unutup, PKK çe-
tesi katillerden yana tavır alıyor. Amaç, çoğunluğu
Müslüman olan, tek laik devleti sarsmak, eğer el-
den gelirse bu laik cumhuriyeti yıkmak.
'Şeytan' diye suçladığı Amerika ile kaş ve göz
arasında silah pazarlığı yapan bu çağdışı molla re-
jimi, şimdi de 'ırkçı' diye nitelediği Kürt terör örgüt-
leri ile işbirliğine girişiyor. PKK silahına molla sanğı
bağlanması hiç de saşırtıcı değildir.
Humeyni rejimi, 'Islam inkılabı1
adına açıkça bir
'Acem milliyetçiliöi'ni yaymaya çalışıyor. Tıpkı, Su-
udi Arabistan'ın 'Islam devleti' diye bir çeşit Arap
milliyetçiliğini savunması gibi.
Bu Acem ve Arap milliyetçiliklerine bir de terör yön-
temleri ile masum insanlara saldıran 'azınlık ırkçılı-
ğı' eklenmiştir. Bugün için Acem milliyetçiliği ile Kürt
ırkçılığı kol kola ve el eledir.
Insan bütün bunları görünce ve yaşayınca, 'tam
bağımsızlık' ilke ve inancının önemini daha iyi anlı-
yor. Laikliğin Türkiye'yi bugüne dek hangi tehlike-
lerden kurtardığını çok daha iyi yorumluyor."
Uğur Mumcu suikastının maşalan ve maşalan tu-
tan ellerortaya çıkınca, Uğur Mumcu'nun kendi ka-
tillerini yazdığını da göreceğiz...
SESStZSEDASIZ(f) NURtKURTCEBE
\
Yüksek Yerilim Hattı
Erdinç UTKU
Bitkisel hayata girdik; otobur yaşışoruz!
Tlme'm anket davasında karar
Tıme deıgisinin 20. yüzyılın en önem-
li 100 kişisini belirlemek amacıyla ulus-
lararası düzeyde yaptığı anket sırasın-
da Eskişehir 5. Noter başkâtibi Isma-
il Hakkı Demirci, kentte kapı kapı
dolaşıp Mustafa Kemal Atatürk için
150 binin üzerinde oy toplamıştı.
Fakat Time dergisi, Atatürk'e veri-
len oyları görmezden geldi ve Ata-
türk'ü sıralamadan çıkarttı.
Tıme'ın bu karan üzerine Ismail Hak-
kı Demirci de dergi aJeyhine tazminat
davası açtı.
Time dergisini savunan Türk avukat-
lar, davanın Amerika Birleşik Devlet-
leri'nde açılması gerektiğini öne sür-
dü.
Ancak mahkeme savunmanın bu
istemini kabul etmedi.
Demirci'nin açtığı dava, Eskişehir 1.
Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görül-
dü.
Iki yıla yakın süren dava geçenler-
de sonuçlandı:
"Maddi ve manevi tazminat unsur-
larının gerçekleşmemiş olması dola-
yısıyla davanın reddine."
Ismail Hakkı Demirci, noter
başkâtipliği görevinin yanısı-
Va Eskişehir'deki yerel gaze-
te)erden "lstikba)"de yazı ya-
zıyordu ve geçen pazartesi ya-
zısını şöyle bitirdi:
"Keşke, davanın başında 'Yetki mer-
cii Amerika Birleşik Devletleri mahke-
meleridir' istekleri kabul edilseydi de
bu karan Amerikalı bir hâkimin ağzın-
dan duysaydım!"
GÖRUŞ
Prof. Dr. COŞKUN OZDEMlR
Sigaranın Dumanı
Köstebek filminden esinle-
nerek yazdığım bir yazıdan
yararlanarak Türkiye'de siga-
raya karşı mücadele verenle-
rin serüvenini öğrenmekfırsa-
tını buldum. Buna öncülük
eçjealej ar,aşij\daj,b4Jİuq£i\
genç bir profesör Sayın Elif
Dağlı bilmediğim birçok şey
anlattı.
Bifmiyordum, ama şaşma-
dım; artık hiçbirşey karşısın-
da şaşkınlığa düşmüyorum.
Türkiye 1996 yılında sigara
reklamlarını yasa maddesi ile
yasaklamayı başarmış bir ül-
ke. Ama öğrendiğime göre
bunu delmek için büyük ça-
balar sarf ediliyor. Bu yasanın
kaldırılması için ikna turları
yapılıyor. Milletvekilleri birerbi-
rer marke ediliyor. İkna etme-
nin türlü çeşitli yollan var el-
bette. Kaliteli programlanna
tanık olduğumuz NTV'nin ya-
yımladığı Fomnula I otomobil
yarışlarının sigara reklamla-
nna aracılık ettiğini anlıyoaız.
Avrupa 2001 yılında baş-
layarak bu yarışları tedricen
yasaklama karan almış, ama
doğaldır ki Türkiye pazarını
elde tutmak için yoğun ça-
balar var. Yazık ki Türkiye si-
gara tüketimi için çok çekici,
çok verimli bir pazar. Yurdu-
muzda cümle âiem sigara içi-
yor dersek fazla abartma yap-
mış olmayız. Okulda, hasta-
nede, üniversitede, lokanta-
da, kahvede, gazinoda işye-
rinde, bankada, resmi ma-
kamlarda çalışanlar, müdür
beyler, müdire hanımlar, ka-
pıcılar, şefler ısrarlı ve tutariı
bir şekilde sigara tüttürüyor-
lar.f)
Gençlerimizin sigara düş-
künlüğü çok çarpıcı. "Bayılı-
yorum şu sigaraya, onun gi-
bi dost yok" diyen ve nefis
badem ezmeleri imal eden
bir dostum var ve onun gibi
daha birkaç kişi. Ama büyük
çoğunluk kahrederek, lanet
okuyarak bu alışkanlığını sür-
dürdüğünü söylüyor. Üst dü-
zeyde eğitim görmüş, unvan-
lı, ünlü, seçkin insanlarla bir
odada toplantıya giriyorsu-
nuz. En az yarısı büyük bir
keyifle sigarasını yakıp du-
manını üflüyor. Ünlü politika-
cı ChurchiH'in "Sigarayt bırak-
maktan kolay ne var; ben yû-
z kere bıraktım" dediği riva-
yet olunur, ama pekâlâ anla-
şılıyor ki sigarayı bırakmak
çok çetin bir iş. Her babayi-
ğidin harcı değil bu. Köstebek
gara yapımcıları alışkanlığı
arttırmak için hem de kanse-
rojen etkisi olan bir maddeyi
sigaraya katıyorfar. Insan sağ-
lığı ne kelime, para kazan-
mak her şeyin üstünde bir he-
deftir bugün. Benim dene-
yimlerime göre sigarayı kim-
ler bırakabiliyor biliyor musu-
nuz? Onun ağır bir darbesini
yiyenler.
Kırk yıldır afiyetle sigara tir-
yakiliği yapan bir arkadaşı-
mı, bir seyahat dönüşünde
sigarayı terk etmiş buldum.
Şaşkınlıkla bunun nasıl oldu-
ğunu soruşturduğumda bana
şu cevabı verdi: "Beni 3 haf-
ta arka üstü yatırdılar, bu üç
hafta boyunca yalnız tavanı
seyredebildim, kolay değildi
bunun tekrannı göze alabil-
mek." Arkadaşım bir kalp kri-
zi geçirmişti. Sevgili gençler
ve de orta yaşlılar ve elbette
ileri yaşlardakiler, gelin bir
kalp krizini beklemeden ve
de sigaranın nikotininin yol
açtığı binbir musibete yaka-
lanmadan bırakın şunu. Si-
gara ile hava basmak, fiyaka
yapmak, kimlik ispatlamak
zamanlan da geride kaldı, pek
estetik de olmuyor sigaralı in-
san manzaraJan. Yazıyı siga-
ra tutkunlan için bir teselli ile
bitirelim.
Binlerce hastalıkta olum-
suz rol oynayan nikotinin par-
kinson ve Alzheimer hastaJık-
lan için koruyucu etkisi oldu-
ğu anlaşılıyor, bunu destek-
leyen ciddi, bilimsel çalışma-
lar var. E ne yapalım, ille de
ben buna devam ederim di-
yorsanız parkinson ve Alzhe-
imer (bellek kaybı) olasılığını
azaltıyorum diye teselli bula-
bilirsiniz.
C) Benim çok sevdiğim yer-
lerde Istanbul Tıp Fakültesi
Nöroloji Kliniği'nde, Türkiye
Kas Hastalıklan Derneği'nde
ve Cağaloğlu'ndaki Cumhu-
riyet gazetesinde de sigara
dumanlanndan yakanızı kur-
taramıyorsunuz.
KİM KtME DUM DUMA BEHÎÇAK behicak@turk.net
ÇtZGİLİK KÂMtL MASARACI
HARBt SEMİH POROY semihporoyCüyahoo.com
BULUT BEBEK NURAYÇÎFTÇI
poli-fcika^ta
KEDİ LEVO APTÜÜKA
ANKARA 16. SULH HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN___
EsasKo:
Hâkrrrrr Yıtmaz İgrs* 2058»
Mtjp- Mptın Vnrrtalfiıl
Mahkememızde görülmekte bulunan müteveffa Cemal Tanyeri'ye ait tereke
da\ asının > apılan açık yargılamasında verilen ara karan gereğince;
Yapılan yazışmalara rağmen müteveffanin mırascılan Ferhat Tanyen. Musa
Tanyeri. Gülizar Coşkun (Tanyeri), Güller Aydın (Tanyeri) ve Sinan Tanyeri bu-
güne kadar müteveffaya ait tereke mevcudunu teslim almaya gelmedıklen aııla-
şıldıgından. müteveffanın bilinen mirascılanmn müteveffaya ait tereke mevcu-
dunu teslim almak üzere işbu ilanın yayımlandığı tarihten itibaren 3 ay ıçerisin-
de mahkememize müracaat etmeleri, müracaat etmediklen takdirde müteveffa-
ya ait terekenin TMK'nin 534. maddesi gereğince Hazine'ye terk ve teslünine
karar verileceğı hususu ılanen tebliğ olunur. 20.04.2000.
Basın: 24472
TARlHTE BUGÜIV MVMTAZARIKAN lOMayıs
NAZ1LER K/TAP
ZEM-EtutlÇ O/-DUĞU BU
PlP Ç ,
/vMter/ı /ee*t*ısc}uE rnoMAS MANN, JACK LONDOM,
EMILE 4
Gİ8İ P
AJAZI iDE0LaJ-/S-ffJIN Y/KICI
MEOEM /Mti^/K:, 7y>f471ÇC>, KBSİM ISE
4 / Ö
PANO
DENİZ KAVİKÇUOGLU
Kapışmak...
Ölümüne Kapışmak...
Annemin, bir pazar kahvaltısında babama dönüp,
her zamanki karşı koyulamaz yumuşaklığıyla, "Fe-
htçiğim, artık yavaş yavaş karşı tarafa geçmezama-
nımızgeldigaliba.." dediğini duyduğumuzda, kar-
deşim de ben de bunun, kim bilir ne zamandan be-
ri tasarlanan geniş kapsamlı bir "operasyon"un ilk
aşaması olduğunu anlamıştık. Annem, heraklından
geçeni dillendiren "fevri" bir kadın değildi çünkü...
"Çocuklar için iyi olacak... Öyle değil mi?" Cihan-
gir'deki yaşamımız son buluyordu böylece... Arka-
daşlarla "Taksim Gezisi"ne kaçışlar, Beypğlu'nun
arka sokaklarındaki ilk meraklar, eve geç dönüşler...
Bardağı taşıran "son damla" neydi acaba?
Ertesi hafta yine bir pazar sabahı erkenden kal-
kıp "/cars/"yageçmiştik. Kadıköy-Bostancı tramva-
yının güzergâhında gördüğümüz her şey "yen/"ydi
bizim için. Kızıltoprak'ı geçinceapartmanlarseyrel-
meye başlamıştı. Feneryolu, Caddebostan, Erenköy...
Tramvay evlerin, apartmanların, tek tük dükkânla-
rın öbeklendiği yerlerde duruyor, sonra yine bahçe-
leri demir parmaklıklarla, duvaıiarla çevrili, çoğu ah-
şapköşkler, konaklaryadayeniyapılmış "yazlıklar,
bahçeler, arsalar başlıyordu. Gözlerini ağaçlardan,
bahar çiçeklerinden, yeşilden ayıramayan annem ne
kadar huzurfuysa, babam da bir o kadar huzursuz-
du. Tramvayımız, Erenköy durağından kalkıp da,
üzerlerinde yaban otları bitmiş tarlaJarın içinden Su-
adiye'ye doğru ilerlemeye başlayınca artık dayana-
mamış, "Nuşinciğim.." demişti, "çiftçiliğe mi baş-
layacağız buralarda.." "Bağdat Yolu" maceramız
orada noktalanmış, ertesi ay Moda'ya taşınmıştık.
1954 yılıydı.
"Bağdat Vb/u"ndaki ilk yıkımlar da o tarihlere rast-'
lıyordu anımsadığım kadarıyla... Yolun asfaltlanarak
"cadde'ye dönüşrnesinin, bu yakada yeni biryaşam
biçiminin başlangıcı olduğunu kimse tahmin ede-
memişti önceden. llerleyen yıllar içinde yıkılan ko-
nakların, köşklerin yerlerinde yükselen çok katlı
apartmanlar, birbiri ardınca açılan lüks pastaneler,,
ilk kaldırım kafeleri ve "yeniinsanlaHa hayat da de-
ğişmeye başlamıştı Kızıltoprak-Bostancı arasında...
Çokgeçmemiş "asfaft", uç vermeye başlayan "bur-
yuvaz/"nin otomobilli ilk kuşağı için bir "yanş pisti"',
haline gelmişti. Otomobiline atlayan Bağdat Cad-:
desi'ne çıkıyor, kendine bir "rakip" arıyor, onunla
"kapışıyor"ûu... Geleceğin "ra///c/"leri de ilk yarış.
denemelerini bu "pist"te yapıyorlardı. Kapışmalar-/
la birlikte ilk ölümler de başlamıştı Bağdat Cadde-'
si'nde... SoyadınıTürkiye'de "bluejean" kumaşına
veren, daha sonra ünlü bir "rallici" olan çocukluk ar-
kadaşım Aytaç Kot'un, altındaki 'Vosvos"laasfalt-
ta hız denemesi yaparken Göztepe'de, benzincinin
yanından aşağıdaki tarlaya iki taklayla uçup, iki ar-
kadaşıyla birlikte burnu kanamadan kurtulması ger-.
çekten bir "mucize"ydi. Ama herkes onun kadar, on-
lar kadar şanslı olmuyordu ki...
196O'lı yılların başında tramvayların kalkarak yo-
lun genişlemesiyle yarışçılara gün doğacaktı. Daha
sonra sahil yolu açılıp da, her iki asfalt tek yönlü yol-
lar olarak birbirine bağlanınca, "Nürt>urg"u, "Indi-
anapolis"], "MonteCaho"yu aratmayacak "mükem-
meflik"te bir pist çıkmıştı ortaya Artık "ölümüne" ka-
pışabiliyorlardı "hızâşıklan"... Hız yaparken birbir-
lerine, yol kenarındaki arabalara, elektrik direkleri-i
ne, ağaçlara çarparak ölüyorlardı da aynı zaman-
da Ama kendileri ölürken başkalannı da, bu "aşk"taı\
yoksun, bu "aşk"\ duymak, tatmak istemeyen ma-
sum insanlan da öldürüyoriardı çoğu zaman. Maki-
nenin, motorun, aracın, aygıtın "/nsan"dan daha
değerti görüldüğü bu anlaşılmasızoryaşam biçimin-
de, akşam karanlığı basınca, hele geceleri polisler
ortalıktan çekilince yollar onların oluyordu... Antal-
ya'dan, Bursa'dan, Ankara'dan bile geliyorlardı,
Bağdat Caddesi'nde "ölümüne kapışmak" için...
Asfart ölülerinin cenazeleri Kızıltoprak-Bostancı ara-
sındaki camilerden kalkıyordu çoğunlukla. Her de-.
fasında gözyaşları arasında uğurlanıyorlardı... Her-
kes üzülüyor, herkes kendi canından korkuyor, ama'
nedense hiç kimse karşı duramıyordu bu ölümlere...
Nasıl karşı durulacaktı ki? Altında üç yüz aitmış mil-
yariık "Fenan" ile can almayı kafasına koymuş "genç
işadamı" katili, on beş milyonluk "ağırpara cezası"
ile nasıl caydıracaksınız, paranın her kapıyı açtığı,
her şeye egemen olduğu bu aşağılık düzende?..
Katiller öldürüyorlar, yargılanryorlar, sonra yeniden
arabalanna binip yeni ölümler için yola çıkıyoriardı!..
Yeni trafik yasa tasansı ise Türkiye Büyük Millet
Meclisi'nde yıllardır sumen altında bekletiliyordu.
Niçin bekletiliyordu? Kim bekletmek istiyordu? Bi-
lemiyorduk... Yaşamın bu kadar ucuz olduğu birül-
kede bilmediğimiz o kadar çok şey vardı ki zaten...
Faks:0212-723 84 97
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
1 2SOLDAN SAĞA:
1/ Antalya
Körfezı bo-
yunca uzanan
bölgeye antik o
dönemlerde
verilen ad. 2/ 4
"AJametler, iz- 5
ler'" anlamın-
da eski söz-
cük... Tavır,
davranış. 3/
Kâr getiren,
verimli. 4/ 9
AvuçıçL.Gü-
neydoğu Asya'da ya-
şayan bir maymun. 5/
Yayb çalgılarda kesin- 2
tiye yer vermeyecek 3
biçimde yayın süratli 4
olarak çekilmesinibe- 5
lirten müzik icra teri-
mi. 6/Dumanlekesi...
Utanma duygusu...
Arap abecesinde bir ^
harf. 7/ Uluslararası 9
Futbol Federasyonu'nun simgesi...Dince kutsal sa-
yılan bir yerin ziyareti. 8/ Serbest meslek adamlan-
nı içinde toplayan resmi birlik... Bir şeyi ispatlama-
ya yarayan belge ya da herhangi bir şey. 9/ Güzeli
en üstün ve en yüce dejer sayan kişi... llgi eki. .
YUKARIDAN AŞAGIYA: 4
-4/Tifoya benzemekle birlikte aldüda daha hafîfge-•"
-çcn bnlaşıcı hastalık. 2/ Biriyle eğlenme, onu M-~
çûmseuıe— ManavgatTİçest yâkınlafındakîiîolû
arkeolojik ve turistüc yöre. 3/ Azerbaycan'ın para
=Affimi... Afrikaklabirülke. 4/Ödeşme... tskambtl-
de bir kâğıt. 5/ Birkaç Müslüman toplu namaz kıl-
mak ıstediklerinde, içlerinden birinin öne geçerek
namaz kılanlara önderlik etmesi... Bir cetvel türü.
6/ Sazın en kalın teli... Çizgi. 7/ Birdeniz kuşu. 8/
Şöhret... Çalı çırpıdan yapılmış kulübe. 9/ Bir oda
ya da mekâna açılan. duvar ya da citlerle çevreli gi-
rinti... Boru sesı.