Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 21 NİSAN 2000 CUMA
DİZtYAZI
Yürek soldaatar'
SOLGELECEĞİ
ORAL ÇALIŞLAR
BAR1ŞD0STER
-13-
Onlar Ortak
Biz Pazar
ALAADDİN DİNÇER
(Eğitim-Sen İstanbul 2 Nolu
Ştıbe Başkanı)
Türkiye AB İlişkileri: Türkiye'nin
Avrupa Birliği ile dansı, inişli çıkışlı bir
seyir izliyor. Bu grafiğin Türkiye lehi-
ne yükselmesi, Türkiye'nin Ortadoğu,
Kafkaslar ve BalkanlarUa üstleneceği
görev ve sorumluluklarla doğrudan
ilişkilidir.
ABD'nin ve AB "nin Avrasya politi-
kalan çerçevesinde ülkemize yüİdeye-
ceği görevler adaylık sürecinde belir-
leyici olacaktır.
Sermaye egemenliğine dayalı bir Av-
rupa Birliği, Avrupa, dünya ve Türki-
ye emekçilerinin ve ezilenlerinin çı-
karlannın koruyucusu olamaz. Böyle
bir birliğın demokratik gelişmeye,
emekçilerin kazarumlannın korunma-
sına ne kadar katkı sağlayacağı tartış-
malıdır. Bunun belirlenmesi gerekmek-
tedir. Yukandan aşağıya giydirilecek
burjuva demokratik normlannın kalı-
cılığı değerlendirilmek durumundadır.
Kültürel ve ulusal değerlerin yozlaşma-
dan korunmasınm önemli olduğunu
düşünüyorum.
Kürt sorunu: Kürt sorununun evril-
diği yeni dönemde silaha dayalı çözü-
mün tükendiği ve tıkandığı herkes ta-
rafından görülmüştür.
Türkiye'de hiçbir birey kimlikleri ve
kültürleri nedeni ile ikinci smıf mu-
amelesi görmemelidir.
Türkiye'nınçok kimlikli, çok kültür-
lü, çok dilli ve dinli yapısı ve bütûnlü-
ğü korunmahdır. Bütün bireylerin eşit
ve özgürce, birlikte, birarada ve banş
içindeyaşama ve kendini ifade etme ola-
naklan yaratıtmalıdır.
Şeriatveçetderuıdevfetleifişkis: Su-
surluk'ta ortaya çıkan çete-devlet iliş-
kisinin kökenleri çok eski yıllara da-
yanmaktadır.
Değişik örgütlenmeler ve organizas-
yonlar şeklinde sürdürülen bu ilişkinin
"devietiçin kurşunatan daviyendekah-
raman" mantığının devamı niteliğin-
de olup, devletin gelerieksel yapısı için-
de korunup geiiştirildiğini düşünüyo-
rum. Bu nedenle devletin çetelerden
anndınlması mücadelesinin çok ciddi
yûrütülmediğini düşünüyorum.
Aynca laik devlette olmaması gere-
ken Diyanet lşleri Başkanlığı, Din Kûl-
türü ve Ahlak Bilgisi derslerinin zorun-
lu olması, imam hatip liseleri yapılan-
ması ve eğitim-öğretim sisteminin ge-
ricileştirilmesi gibi örneklerin devletin
laik yapısının ya da ne kadar laik ol-
duğunun sorgulanmasını gerektirmek-
tedir. Dinin siyasiler tarafından sürek-
li politik bir zemin olarak kullanılma-
sı ve tarikatlann devlet bürokrasisi için-
deki örgütlenmeleri ve etkinlikleri la-
ik devletin yapısını tartışılır noktaya ge-
tirmiştir.
Dinin devletten bağımsız, kendi öz-
günlüğü içinde ve herkesin inandıgı
ya da yorumlayıp algıladığı biçimde ya-
şaması anlayışının yerleşmesinin, dev-
letin laikleşmesine katkı sunacağını
düşünüyorum.
Sosyatizm ternşmalan: Sosyalist ha-
reketin içinde bulunduğu krizi asabil-
mesi, yeniden yapılanması, mücadele-
nin içinde ve o mücadeienin güncel
görevlerine bağlı olarak ele alınmah-
dtr.
Geçmiş deneylerden dersler çıkara-
rak onlan günlük politikalara tercüme
etmek gerekiyor. ışçi ve emekçi hare-
ketlerindeki ulusal ve uluslararası de-
ğişimleri. toplumsal muhalefet hareket-
lerindeki gelişmeleri irdelemek gere-
kiyor.
Bugün sosyalistler uluslararası ve
ulusal ölçekte çok etkin görünmeseler
bile sosyalizınin geçmişe dair uygula-
malannı değerlendiren bir atıhm için-
dedirler. Sosyalizm fîkri geleceği tenv
sil etme konumuyla kapitalist sisteme
karşı tek alternatifolma durumunu sür-
dürmektedir. Sosyalizmedairyaşanan
bütün tarhşmalar yenilginin degil, ge-
leceği çok daha sağlam kurgulayacak
bir çabanın bugünkü halidir. Bütön bu
sonuçlardan yola çıkarak daha dayanıs-
macı, eşitlikçi vekatıhmcı adil bir dün-
yayı kurma çabası geliştirilmelidir.
Böyle bir dünyanın kurulma mücade-
lesine destek verilmelidir.
Neo liberal
politikaları aşmalıyız
OSKAR
LAFONTAİNE
(Eski AIntan Sosyal De-
mokrat Partisi Genel
Başkanı)
Geçen yıhn ortalann-
da yayımlanan Schrö-
der-Blair Açıklaması,
dünya partilerinin cevap
getirmesi gerektiği te-
mel soruna değindi. Si-
yaset, küreselleşme ça-
ğında ne istiyor ve ne
yapabilir? Açıklamada-
ki, siyasetin mali piyasalann getirdiği zo-
runluklara uyması gerektiği yanıtı yan-
lış. Küreselleşme insanlann hayatında ye-
ni oianaklar sağlıyor. İnsanlann birbir-
leriyle banş içinde yaşama olanağını ya-
ratıyor. Kültürel hayatı zenginleştirlyör
ve bize bazı sorunlann beraberçözülme-
si gerektiğini öğretiyor. Ama küresel-
leşme, kısa vadeli kazançlara yönelik
olan mali piyasalann irrasyonel mantı-
ğına bırakılmamalı. Küreselleşmenin si-
yasi yönde biçimlendirilmesi gerekiyor.
Daha az devlet çağnsı, çoğu zaman da-
ha az demokrasi çağnsına dönüştü.
Küreselleşme bizi inanılmaz birtem-
poyla yeni talepler ve meydan okuma-
larla karşı karşıya bırakıyor. Işçilerin çı-
karlan degil, hisse senedi sahiplerinin çı-
karlan ekonomik kararlan belirliyor. Çı-
kış verme kararlan açıklandığında bor-
sada şampanyalarpatlıyor. Ama hisse se-
nedi sahipleri genellikle, emeklilik fon-
lan aracılığıyla elde edilen rantlara dik-
kat eden işçiler ya da emeklilerdir. Işçi-
lerin maaşlannda yıllık yüzde 2, yüzde
3 artış yeterli görülüyor, ama aynı zaman-
da sermaye gelirinin yılda en az yüzde
15 olması gerekiyor. Yatınm fonlannın
yöneticileri, yıllık rantın yüzde 20,30 ol-
masmı istiyorlar. Eskiden uluslararası
sermaye trafîği, ev ve
fabrika yapmak ya da
makine satın almak
amaçlıydı. Şimdi ise
dünya çapında yatınm-
cılann kısa vadeli ka-
zanç elde etmek iste-
dikleri bir kumarhaney-
le karşı karşıyayız. Da-
ha önce küçük ve esnek
şirketlerin küreselleşen
rekabet içinde yaşaya-
bileceğini söylerken
şimdi büyük birleşme
dalgalanna tanık olu-
yoruz. Bu durum demokrasiyi sorgulu-
yor. Hiçbir devlet belirli bir büyüklüğe
sahip olan şirketi iflasa bırakamaz. Hü-
kümet sermaye şirketlerinin borsalarda
satışa sunduklan değerli kâğıtlardan el-
de ettikleri gelirleri vergiden muaf tut-
mak isterken, muhalefet orta ölçekli şir-
ketlerin güçlendirilmesi ve vergilendir-
mede eşit muamele görmesi için çaba sarf
ediyor. Mali piyasalar gücü ellenne ge-
çirdi. Ama hangi demokratik meşruiye-
te sahiptirler? Bütün bu dertlerin ara-
smda Afrika'da aç kalanlan da unutmaz-
sak Banş Ödülü alan VVUh Brand'ın iz-
lediğı siyasetı devam ettirmış oluruz. Si-
lah yerine ekmek ihraç etsek, dünya in-
sancıl bir çehreye sahip olacak ve son-
ra kriz bölgelerine silahlan yeniden top-
lasın diye asker göndermek zorunda kal-
mayacağız. Internet, teknoloji değerle-
ri, birleşme hastalığı ve "shareholder
value" çağında manevi yönlenme acil-
dir. tnsanın haysiyetini korumak her za-
man yeni cevaplar istiyor. Bu her zama-
nın programıdır. Insanlar savaşlardan
acı çekiyor, açtırlar. Onlar işçi, işsiz ve
müşteridirler. Bu nedenle, 20 yıldır ege-
men olan neoliberal politikanın üstesin-
den gelen gerçek bir yeni politika için
çaba göstermeye değer.
HAŞMETATAHAN
(68 'liler Birliği Başkanı)
Türkiye-ABifiskileri: AB'nin geç-
mişteki aşamalannda adı OrtakPa-
zar olan AB'nin (AET'nin) Türki-
ye iie ilişkisini en güzel, 68 Kuşa-
ğı'nın bir sloganı özetliyor: "Onlar
Ortak, Biz Pazar"... Türkiyemizin
çıkan, AB'nin çıkarlarıyla çeliş-
rnektedir. Türkiye, sonsuza kadar,
tûm ekonomik varlıklan teslim alı-
narak geri ve bağımlı sanayi ve tek-
noloji ile yetinen, Bah'nın uydusu
olarak ikinci smıf insan ve toplum
yapılamaz. Uluslararası tekellerin
baskısı ve sömürüsü altındakı ken-
disi gibi olan ülkelerle ittifakmı art-
tırarak kendi özüne, gücüne güve-
nen, "Yurtta sulh, cihanda sulh" il-
kesine uygun. dünya halklannın
kardeşüği temelinde, ekonomik-sos-
yal-kültürel dayanışmayı öne çıka-
ran bir ekonomi-politik anlayışı ve
uygulayışı izleyecektir.
'Kürt/Gtineydoğu sorunu*: Kur-
tuluş Savaşı, Türk ve Kürt halkmın
birlikte möcadelesiyîe gerçekleşti-
rfldi. Tarihimizin görkemli genclik
atılımı olan 68 gençliği başkaldın-
sı, Türk ve Kürt devrimci gençleri-
nin, birlikte örgütkrtdiğL emperya-
lizme ve işbirlikçilerine karşı birlik-
te mücadele ettiği için basanlı oldu.
Uluslararası tekeller, kendi ülkele-
rinde ulusal bilinci köreltirken genç
ülkelerde,
<t
ulusbiHnci'
>
ni kışkırta-
rak nüruz alanlannı genişleriyor. Ül-
kemizde Kürtsorunu,sadeceGiinev-
doğn sorunu değfldir. Türki>e haf-
kmın sorunudur. Türkiye'nin dev-
rimcSeri birükte örgûtlenerek em-
peryaiizme, gcricitiğe ve ırkçılığa
karşı birtikte möcadete ederek ba-
yuıya ulaşacakör.
*Çeteler ve devlet' sorunu: Kurtu-
lus Savaşı'nı başaran ve Cumhuri-
yeti, devrimleri yaratan devrimci
güçler bugün savunmadadır. Cum-
huriyet devleti, onlarca seneden be-
ri Cumhuri>'etdüşmanlannın. ulus-
lararası tekellerin işbirlikçilerinin
saldınsı aftındacfar. Ulusal devlet
karşı-devrim süreci ile çökertiliyor,
çeteler de bunun bir parçası. Derin
devlet denilen şey, CIA örgütlen-
mesi birorganizasyondur. Bunu dev-
let bütünlüğü ile, hele devleti kemi-
ren gerici-ırkçı örgütlenmelere kar-
şı çıkan 28 Şubat süreciyle özdeş-
leştirmek, olsa olsa karşı devrim
cephesine hizmet etmeye yarar...
Devlet yönetimine Milli Kurtuluş
rotasını getirecek olan da, çeteleri
temizleyecek olan da ancak devrim-
ci bir yönerim ve politikayla basa-
nlacaktır.
'Kadın sorunu': Binlerce yıtdan
bu yana süzülegelen birsorun. Kök-
leri Anahan'lığın yıkılışmda, Ata-
han'lığın kurtuluşundadır. Insarun.
ekonomik-sosyal-kültürel vb. öz-
gürlüğünü sağlayacak olan sosyalizm
mücadelesinden koparmaksızın yü-
rütülecek kadın mücadelesinden ya-
rar gelir.
Medyasorunu: Tekellerin, gerici-
lerin, Türk-İslam Sentezcilerinin
medyası var. Devrimcilerin yok.
Devrimciler, basın-yaym alanında da
gûçsûz, dağınık tüm olanaklarını
birleştirmeli; gazetesi-radyosu-te-
levizyonu birbirini lamamlayacak
şekilde, Milli Kurtuluş Mücadelesi
rotasında giden devrimci medyası-
nı başarmalıdır.
'Sosvalizm/sosyaJ demokrasinin
gefeceg': Belirleyici olan, sosyalist-
lerin geleceğidir. Ülkemizi onur-
suzluktan. halkımızı yoksulluktan
kurtancı olanlar, gerçek sosyalist-
lerdir. Güçlü bir sosyalist hareket
olmaksızın. sosyal demokrasi ülke-
mizde etkinleşemez. Bir sosyalist
olarak: Sosyalistlerin kendi aralann-
da, sosyal demokratlann kendi ara-
lannda tüm güçleriyle örgütlenip
gerçek partilerine kavuşmalannı ve
bu iki güçlü örgütün de emperyaliz-
me-gericiliğe-ırkçılığa karşı birlik-
te mücadele etmesini savunuyorum.
Başanya ulaşmanm, baskı ve sö-
mürüden kurtulmanm başka da yo-
lu olmadığına inanıyorum.
Sol ahlakırİ. kültürün temsilcisidirEŞBER YAĞMURDEREÜ
(Avukat-Yazar)
2) En azından bir yüzyıl öncesine kadar
dünyada butjuvazı ulusal sorununu kendi
ulusal pazan çerçevesinde bir ulusal dev-
let kurmak suretiyle çözdü. Ve yine en
azından bir vüzyıldan beri de ulusal soru-
nun. bağımsız ulusal de\let kurma tarzın-
daki çözümü, tarihin gündeminden çıkmış
bulunuyor Demokratik programın parça-
sı olan bu sorunu doğru tarzda çözemeyen
bizim gibi ülkelerde ise sorun. tarihsel iler-
lemenin ve demokratikleşmenin engelini
oluşturmaya devam ediyor. Ne var ki bü-
tün cumhuriyet dönemi boyunca ve özel-
likle de son 15 yıl içerismde yaşadığımız
büyük acı lar sonrasında gelinen noktada be-
nim söyieyebileceğim şudur: Şablonlarla
düşünen fikır tembellerine garip gelse de.
bana göre Türkiye'de Kürt sorunu büyük
ölçüde fiilı olarak çözülmüş ya da en azın-
dan bir daha bütün toplumu sarsan büyük
acılara yol açmayacak tarzda çözümünün
koşullan bellı ölçüde oluşmuş bulunuyor.
Bunun kanıtı ise son 15 yılda yaşadıklan-
mız çerçevesınde düşünüldüğünde, Kürt-
lerin, artık 15 yıl öncesindeki hayat tarzı-
na bir daha dönmeyecekleri konusundaki
iradelerini açıkça ortaya koymuş olması-
dır. Kürtler kendisi için bir meşruiyet ze-
mini oluşrurmuştur. Kendi gündelik haya-
tında söz sahibı olan. yerel yönetimlerini
seçmi^,. artık yüz binlerle alanlarda kaza-
sız belasız nevruzunu kutlar hale gelmiş-
tir. Gerek altyapıda, gerek üstyapıda ken-
dilennı bağlayan feodal zincirlerden büyük
ölçüde kurtulmuşlardır. Bu tarihe denk dü-
şen bir meşruiyetin hayat alanında ete ke-
miğe bürünmesidir. Ancak bu yetmez. Ka-
zanılan her meşruiyetin kendine denk dü-
şen bir yasal korumaya da kavuşması ge-
rekir. Öte yandan, elde edilen meşruiyet ve
hatta yasallık bir toplumsal kurtuluşlataç-
landınlmadığı sürece de kazanılanı yitir-
me ihtimali, yani bir geriye dönüş tehlike-
si her zaman mevcuttur. Şimdi sorunun
çözümünün gelip tıkandığı nokta budur.
Çünkü Türkiye'de devlet, bir egemenlik
biçimi olarak demokrasi karşıtı bir temel-
de konumlandığı için toplumsal dinamik-
lerin ıhtiyaçlan karşısmda çözümleyici bir
tavır sergileyememektedir. Sanınm şu çok-
ça sözü edilen 10 küsur Türk devleti, ta-
rihsel gelişme karşısında gerekli esnekli-
ği gösteremediklerinden, kınlmak zorun-
da kalmışlardı. Demokratikleşme ve özgür-
lüklere alan açılması konusundaki sürüp gi-
den bu isteksizlik, gerçekleri görmekten ve
kabullenmekten sürekli bu kaçış, hep bu
demokratik geleneklerden yoksun olma
gerçeğine dayanmaktadır. Osraanlı'dan
devralınan Sultan Abdüüuunitruhu bugün
de devlet geleneğinde yaşamını sürdürü-
yor. Savaşı gerekçe göstererek Osmanlı
meclisini yeniden açma vaadiyle kapatan
Sultan, bugün yann diyerek toplumu 30 yıl
oyalamıştı. Ta ki birileri ona rağmen "hür-
riyeti" getirip meclisi yeniden açana dek.
Türkiye'de devlet siyasetine yön veren açık-
gizli her türden egemenlerin demokratik-
leşme konusunda bu kadar ayak sürüme-
leri işte bundandır. Ama kanımca bunla-
nn Sultan Abdülhamitkadarda şanslan yok.
5- Artık herkes tarafından biliniyor ve
kabul ediliyor ki, çeteler, son 50 yıhn ya-
ni soğuk savaşın ve onun Türkiye'ye özgü
bir devamı olan 15 yıllık savaşın doğal bir
sonucudur. Çeteler soğuk savaşın bir ge-
reği olarak solun tasfiyesi amacıyla oluş-
turulmuş ve kullanılmıştır. Çetelerle birlik-
te yaşamaya devam edişimizin nedeni ola-
rak da bu ihtiyacm sürdüğü ya da devletin
kendisinı suçtan ve suçludan uzak tutma ge-
leneğinden yoksunluğu düşünülebilir. Bun-
lan etkisiz hale getirebilmekte gerekli olan
en etkin araçlardan biri ise bağımsız yar-
gıdır. Ne var ki yargı Türkiye'de bu işlevi
yerine getirecek ölçüde bağımsız olmadı-
ğı gibi çeteleri oluşturan siyasi iradenin de
hizmetindedir. Bu nedenle toplumun yaşa-
dıklan karşısında edindigi tecrübe. adale-
te güvenmemesine, kendi yaşammda da
adalet duygusunu yitirmesine yol açmış-
tır. Türkiye'nin gelmiş geçmiş bütün sağ
iktidarlan öngördükleri istikran hep bu çe-
teler aracılığıyla sağlamaya çahştılar. Bu
"istikrar operasyonu" sayesinde yeni bir
yüzyılda da Türkiye, dünyada gelir dagı-
lımı en bozuk ülkeler arasındaki yerini al-
dı. Soğuk savaşın başlannda ülkemizle
benzer durumda olan komşu ülke Yunanis-
tan, kişi başına milli gelirini Türkiye'nin
3 katına çıkanrken bizde ise bu rakam 3000
dolann altmda duruyor. 36 milyon TC yurt-
taşının aclık sınınnın altında yaşamaya
mahkûm edildiği söyleniyor. Türkiye'de
devlet bu "başanyı" 50 bin insanını top-
rağa vererek sağladı. Bu istikrann sağla-
yıcılan şimdi aramızda geziniyorlar.
Hiçbir canlı organizma sindirdiklerin-
den arta kalanı dışlamadan yaşayamaz.
Toplumsal rantı yolsuzluklar, soygunlar ve
cinayetler eşliğinde büyük bir iştahla sin-
diren bir organizma, oluşan pisliği boşalt-
ma imkânına sahipolmadığında, yıkım ka-
çmılmazdır. Ve, bu pisliği defetmeden
onunla koyun koyuna yaşayan bir toplumun
geleceği olamaz.
7-) Ancak solunu yitirmiş bir toplum bir
pisliğe tahammül edebilir. Çünk sol, in-
sanhğm binlerce yıllık birikimlerinin so-
nucu olan değerlerin, ahlakın. kültürün
temsilcisidir. Son iki yüzyıldır tarihi ve in-
sanlığı hep sol temsi! etti. Sol insan soyu-
nun vicdanıdır. Solun dışında kalan bütün
dünya görüşleri, ideolojiler vs. ancak zor-
balıkla tarih sahnesinde kendilerine bir yer
açabildiler. Bugün için Türkiye toplumu da
hayatta ve siyasette bilinen nedenlerle et-
kisizleştirildiği içindir ki, ahlakını ve vic-
danını yitirdi. Bugün Türkiye kendi tari-
hinin gerici parlamentosu ve hükümeti ta-
rafıdan yönetilmekte. Çünkü içinde sol
yok. Ülke bu dunımdan kurtulmalı. Gün-
lük ekmeklerinin ve özgürlüklerinin pe-
şinde koşan yüzde 6O'ı açlığa mahkûm in-
sanlann bir umuda ihtiyacı var. Bu umu-
du yeşertecek ve gerçekleştirecek olan tek
güç yine Türkiye soludur. Türkiye solu;
deney birikimi bir iktidar yapılanmasına ye-
tebilecek potansiyel kitle gücüyle tarih sah-
nesine çıkmaya hazır durumdadır. Bütün
farkhlıklan, aynlıklan ve kendi iç çatışma
özelliklerinin yarattığı zenginlikle bu gö-
reve hazırdır. Bize düşen ise uygun taktik-
lerle bu gücü etkin hale getirebilecek ba-
sireti gösterebilmek. Zira bir toplum gele-
ceğini, özgürlüğünü ve demokrasisini, an-
cak tarihin önünü tıkayan egemenlik biçi-
mine cepheden karşı durarak, bedel öde-
meyi göze alarak kazanabilir.
Türkiye solubu çabalannda yalnız da de-
ğildir. Gezegenimizin birçokyerinde. özel-
likle de Asya'da yeni bir "kalkış" için he-
nüz tahrip edilmemiş, ayak basacak alan-
lar var. Dünyanın hemen her yerinde de yol
açıcı bir "entetektüel" üretim sürmekte.
Globalleşmenin yıkıma uğrattığı dünya
yoksullan ise emek eksenli bir demokrasi
ve özgürlük cephesinin şartlarını hazırla-
manın imkânına sahip bugün. Zira soğuk
savaş sonrasının Hegel'den çalıntı "larihin
sonu" safsatasının sadece biryalandan iba-
ret olduğu gerçeği ortaya çıkmış bulunu-
yor. Tarihin hiçbir döneminde hiçbir ide-
olojik biçimlenme neoliberalizmin YDD
palavrası kadar on yıl gibi kısa bir süre
içinde bu denlı teşhir olmadı. 19. yüzyılın
sınıfın kurtuluşu merkezli "Bütün dünya
işçiieriıûn birleşmesi" talebi şimdi çok da-
ha güncel ve geçerlidir. Bütün bir insanlık
bugün bir varlık yokluk sorunuyla yüz yü-
zedir. Globalleşme gemisinde forsaya ça-
kılmış "büyükinsanlık''la birlikte tüm in-
san soyu tehdit altmdadır. Bu geminin dü-
mensuyuna takılmakzorunda bırakılmış bü-
tün dünya, tüm kaderini Amerika'ya bağ-
lamış bulunuyor. Bundan daha kötüsü ise
Amerika'nın kendisiyle birlikte tüm in-
sanlığm geleceğini New York Borsası'nda
görüyor olmasıdır. Her türlü kayıttan kur-
tulmuş, üretimden kopmuş 20 trilyonu aş-
kın dolar, dünya borsalannda "serseri" ge-
ziniyor. Bütün bunlann sorumlusu, Dün-
ya Bankası. IMF ve bunlan yönlendiren sar-
hoş spekülatörlerdir. Artık onlar bile yarat-
tıklan bu canavan denetleyemiyorlar.
Şimdi derdimi bir başka biçimde söyle-
meyi deneyeyim:
Ogüngelipdebu "serseri" dolarlarbu-
harlaşıp havaya karıştığında, bizler sevgi-
lilerimizle yıldızlara uyuyup, sabahlara
uyandığımız, hayatımız ve sevdamızı pay-
laştığımız. düşlerimizin beşiği yataklanmı-
zın bile bir sabah artık bize ait olmadığı-
nı, evlerimizin çatılannın başımızın üstün-
den uçup gittiğini göreceğiz. Bu felaket,
olası bir tstanbul depreminden çok daha ger-
çektir. Gerçekleşme süresi ise ondan daha
da yakın.
YARIN: Christian Ströbele (Birlik 90 Yeşiller Milletvekili) - Alain Krivine (Avrupa Milletvekili) - Halit Çelenk (Avukat) - Ömer Laçinel (Birikim Oergisi Yöneticisi)