27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21NİSAN2000CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER TopraMar'm davası • Istanbul Haber Servisi - Sanyer l. Asliye Hukuk Mahkemesi, işadamı Halis Toprak'ın, 2 kez Yargıtay'dan dönen ve 5 yıl süren dava sonucu, boşandığı eşi Ayşe Gökdemir'e 500 mih/ar lira maddi ve 40 milyar lira da manevı tazminat ödemesini kararlaştırdı. Buzdotabı fcinde sUah • UŞAK(AA)- Kamuoyunda 'Karagumrük Çetesi' olarak bilinen Nuri ve Vedat Ergin kardeşlerin tstanbul Kartal'daki E Tipi Cezaevi'nden nakJedildikleri Uşak E Tipi Cezaevi'ne buzdolabı içinde, silah, mermi ve cep telefonu sokulmak ıstendıği bildirildi. Cezaevinin güvenlik birimlerince yapılan kontroller sırasında olay ortaya çıkanlırken aynı aileden beş kişi gözaltına alındı. DHKP-dfler yargriandı • ANKARA (AA)- Alman Celle Eyalet Mahkemesi Neşe Yıldınm ve Sonnur Yüdırun adlı sanıklan "DHKP-C terör örgütünü desteklemek, örgüt adına faaliyette bulunmak, yangın, sabotaj ve örgütten aynlanlann öldürülmesi karanna katılmak" suçlanndan yargıladı. 11 Nisan günü sonuçlanan mahkemede Sonnur Yıldınm'a 15 ay, Neşe Yıldınm'a 12 ay hapis cezası verildi. Cezaevlerindekl gerginlik • tstanbul Haber Servisi - Tutuklu ve Hükümlü Yakınlan Birliği (TUYAB), Bursa özel Tip Cezaevi'nde bazı tutuklu ve hükümlülerin sayım vermemesi ûzerine başlayan gerginlığin sûrdüğûnü belirterek bu gerginliğe son verilmesini istedi. TUYAB üyesi bir grup adına Ümraniye Cezaevi önünde yapılan açıklamada, cezaevinde gerginlik yaşandığı belirtilerek ailelerin ve avukatlann tüm girişimlere rağmen tutuklu ve hükümlülerden haber alamadığı ifade edildi. Kananrye • ANKARA (Cumhuriyet Bûrosu) - Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), Kanal D Televizyonu'na bir günlük yayın durdunna cezası verdi. RTÜK'ûn, 17Temmuzl996tarihli toplantısında Kanal D televizyonu hakkında aldığı, ancak dava konusu olduğundan uygulanamayan bir günlük yayın durdurma karannın, Danıştay karanna dayanılarak, yeni bir yayın durdurma tarihi belirlenmek suretiyle uygulanmasına karar verildi. SES'den protesto • tstanbul Haber Servisi-SSKKartal Hastanesi önünde toplanan, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası'na (SES) üye bir grup, yaptıklan açıklamada, çıkanlmak istenen Sendika Yasası'nı eleştirdi. FP'yi kapatma davasında öncelikle SPY'nin 103. maddesine itiraz görüşülecek • * - • / • - - . - rapor İLHANTAŞÇI ANKARA -Yargıtay Cumhuriyet Baş- savcısı Vural Savaş'ın FP'nin kapatılma- sı istemiyle açtığı davada Anayasa Mah- kemesi raportörü Doç. Dr. MehmetTur- han'm rapomnu hazırlaması bekleniyor. Raporun hazırlanmasının ardından, Baş- kan Ahmet Necdet Sezer müzakere için gün belirleyecek ve heyet belirlenen günde toplanarak partinin kapaülıp ka- patıhnayacağını karara bağlayacak. Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Ha- şim Kıhç, öncelıkli olarak Siyasi Parti- ler Yasası'nın 103. maddesine itirazın görüşüleceğini bildirirken bu maddeye ilişkin başvurunun karara bağlanmasının ardından davanın esasına ilişkin görüş- melerin yapılacağını söyledi. Yeni Binyıl gazetesinin Anayasa Mah- kemesi'nin FP'yi 4'e karşı 7 oyla kapa- tacağına ilişkin haberi parti yöneticıle- rini harekete geçinrken Anayasa Mahke- mesi Başkanvekili Haşim Kıhç, haberi yalanladı. Konuyla ilgili yazılanlann gerçekle uzaktan yakından ilgisi olma- dığını bildiren Kıhç, "Daha davaya iüş- kinraporumuzgefanedi ve herbangi bir görüsmemiz olmadı. Böyle bir ortamda böyle bir haberin doğruluğunu düşün- mek bile mümkûn değfl" dedi. u Bizün cephemizde bu tür haberieri doğrulayacaken küçük bir bilgi bile yok" diyen Kılıç, öncehğm SPY'nin 103. mad- desine itirazın görüşühnesi olduğunu vur- guladı. Kılıç, "103. maddenin dahi rapo- ru gefanedL Once bu görüşükcek ki dava- nın esaşmaflişldngerekfi görüşmeter ya- pdsm. Öncelikle bu maddenin görûşüime- s bznn" dedi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Viıral Savaş'ın FP'nin "temelli kapanlmasr istemiyle 7 Mayıs 1999 tanhınde açtığı davada, 25 Ocak'ta FP'nin de sözlü sa- vunmasını yapmasıyla raportörün rapo- runu tamamlaması bekleniyor. Savaş, "kapanJan RP'nin devamı ol- duğu'' ve "laiktik karşıt eyleınlerin oda- ğı haline geidiğj" gerekçesiyle FP'nin ka- patılması istemiyle açtığı davada, 6 Ekim 1999'da Anayasa Mahkemesi'ne Cevat Ayhan 'FazUet kapanırsa Azhnet kurulur' ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu) - Anayasa Mahkemesi'nde devam eden davada FP'nin ka- patılması karan verilece- ği savlan partililerin tep- kilerine neden oldu. FP Grup Başkanvekili Bülent Annç, Anayasa Mahkemesi üzerinde baskı kurulmak istendi- gini belirterek bu yönde- ki haberlerin anayasanın ihlali anlamına geldiğini savundu. Annç, kapatma davasının "FP'nin tepe- sinde Damokles'in küıcı gibi tutukhığunu" belir- terek "Cumhurbaşkanh- ğı seçimiyle Ogfli bazı se- naryoUrgündemegedrD- mek istenryor" dedi. FP Genel Başkan Yar- dımcısı Cevat Ayhan da "FP kapabhrsa Azimet Partisi'nin kurulacağını" savunarak "Şu kurulur, bu kurulur, ama mutiaka kendisini ifade edecek bir zemin bulunur" diye ko- nuştu. ÇÎZMEDEN YUKARI MUSAKART esas hakkındaki görüşünü sundu. Savaş, 18 Ocak 2000 tanhinde de Anayasa Mahkemesi üyelenne sözlü açıklamada bulundu. FP'nin halkı devlete karşı kış- kırttığını belirten Savaş, Anayasa Mah- kemesi'nin kapatma gerekçeleri arasın- da yer alan türban istısman eylemıni RP'den daha fazla gerçekleştirdiğini vur- gulayarak RP'nin devamı olan partinin rejime meydan okuduğunu savundu. FP'nin kapatılması istemiyle açtığı davadan sonra, parti kapatmayı zorlaştı- ran SPY'nin 103. maddesinin 2. fikrası- nın yeniden düzenlendiğini belirten Sa- vaş, bu düzenlemenın anayasaya aykın olduğunu belirterek söz konusu düzen- lemenin öncelikle incelenerek yeniden iptal edihnesini istedi. Başörtüsü konusunu is- tismar eden RP'nin kapa- tıldığını anımsatan Savaş, FP'nin bu konuyu daha genış boyutlarda ve Ana- yasa Mahkemesi kararla- nna meydan okurcasma istismar konusu yapmayı sürdürdüğüne işaret etti. Savaş, FP'nin RP'nin devamı nıteliğınde olduğu görüşünü, kapatılan RP'nin eski milletvekille- rinin kapatıhna tarihinden çok kısa bir süre sonra toplu halde FP'ye geçme- leriyle örneklendirdi. Sa- vaş, açıkladığı nedenlerle FP'nin temelli kapatılma- sına karar verilmesini iste- di. Başsavcının sözlü açık- lamasının ardından, parti- si adına Ankara Milletve- küiCemflÇicekde25O- cak'ta Anayasa Mahkeme- si'nde sözlü savunma yap- n. Çiçek, savunmasında, davanın FP'nin "laikük karşıüeylemkrinodağıha- line gektiğp ve "kapaülan RP'nin devamı olduğu" gerekçesiyle açıldığmı ammsatarak bu iddıalann gerçekçi olmadığını, orta- ya konulan delillerin bu id- dıalan doğrulayacak dere- cede hukuki niteliğe sahip olmadığı görüşünü dile ge- tirdı. Çiçek, bu gerekçeler- le davanın reddedilmesini istedi. Genelkurmay Başkanı 'nın cumhurbaşkanı seçimi konusunda konuşamayacağını ileri sürdüler Fazilet Partililer TSK'yi hedefaldıANKARA(Cumhuriyet Bü- rosu) - TBMM Genel Kurulu, dün ele alman Harp Okullan Yasa Tasansı konusunda grubu adına konuşan FP'li Nazh Ih- cak'm TSK'yi hedef alan söz- lerine sahne oldu. Ilıcak, Genelkurmay Başka- nı'nm cumhurbaşkanı seçimi üzerinde söz söyleme hakkı bulunmadığmı ileri sürerek "'Cumhurbaşkanı başkomu- tanmış, askerlerin söz hakkı varmış'gibi bir mazereti kabul edemeyiz. Bu müdahaleden rencide olduğumu Yüce Mec- fis'in kürsüsünden ifade ediyo- nun" dedi. Ilıcak, TSK men- suplanna ilişkin bazı tereddüt- leri bulunduğunu söyleyerek "Harp okullanna geiinceye ka- dar generaüere demokrasi bi- Bnd verflmiyor mu" dıye sor- du. TBMM Genel Kurulu'nda dün harp okullanndaki yükse- köğretimle ilgili amaç ve ilke- leri, bu okullann örgütlenmesi ve eğitimiyle ilgili düzenleme- leri içeren tasanrun 4 maddesi kabul edildi. Tasan üzerinde FP grubu adma söz alan Ilıcak, harp okullannda yürütülen eğitim- de, "dentokratik, laik, sosyal hukuk devteti" tammlamasın- dakı, "hukuk devkti" ilkesine özen gösterilmesi gerektiğini söyledi. AB'ye girme hazırhğı yapan bir ülkede "asker- siya- set ilşldsinin n nasıl olması ge- rektiğinin genç subaylara öğre- tilmesi gerektiğini" ileri süren Ilıcak, "cumhurbaşkanı baş- komutanmış, askerlerin söz hakkı varmış" mazaretınin ka- bul edılmemesi gerektiğini, bunun kendisini rencide ettiği- ni söyledi. FP Milletvekili Zeki Ünal da konuşmasmda, "Çok Ahn- gan oiduğunu biktiğimiz TSK, halkmın manevi değerlerine daha saygıh otmah" diye ko- nuştu. Ünal, halkın "Peygam- berden çöl bedevisi diye söz e- den" bir komutandan rahatsız- lık duyduğunu ileri sürdü. Orgeneral Kıvrıkoğlu, Deniz Kuvvetleri Komutanları Toplantısı na katıldı KomutanUmlan Karadeniz'de işbiHiğiönerisi Istonbul HaberServisi- Ge- nelkurmay Baskanı Orgene- ral Hüseyin Krvnkoğiu. "Ka- radeniz'de kapsamlı bir işbir- hgini gerçekteştirmek için de- mz trafi^nm kontrolû, seyrü- sefergûvenliği,çevrekirtuıği- nin kontroiü, arama-kurtar- ma, insani yardım, baiıkçıh- ğm kootrol ve korunması gibi alanlarda müşterekolarakha- reket edilmesi gerekmekte- dfr"dedi. Deniz Kuvvetleri Komuta- m Oramiral llhami Erdfl de bu toplantılann en önemli he- definin Karadeniz'de işbirliği tesisi ve devamının sağlanma- sı olduğunu söyledi. Deniz Kuvvetleri Komu- tanlığı'nın evsahipliğinde, Karadeniz'e sahildar ülkele- rin deniz kuvvetleri komutan- lanmn katılırmyla Harbiye Askeri Müze ve Kültür Site- si'nde gerçekleştirilen "Ka- radeniz Deniz Kuvvetieri Ko- mutanlar Toplanteı''nın üçüncüsü sona erdi. Toplantıya "Onur Konu- ğu" olarak denızcı üniforma- sıyla katılan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kıvnkoğ- lu, yapöğı konuşmada. a tarih boyuncaetrafindabirçokme- deniyetin yw akhğı ve öoemfi geKşmelere tanıkuk etmiş olan" Karadeniz'in deniz kuvvetleri komutanlanna hi- tap etmiş olmaktan duyduğu mutluluğu dile getirdi. Kıvnkoğlu, bölgede banş ve istikrann arttınhnası ge- rektiğini söyledi. IRMIKIAYDIN ENGtN aengin@doruk.net.tr. Dün akşam Galatasaray - Leeds Untted maçı vardı. Şimdi okuyacağı- nız Tırmık, bu sabah, maçın sonucu belli olduktan sonra yazılsaydı ben- ce gecikmiş bir yazı olurdu. Dün çık- saydı, yaşanan histeri ortamında "vatan haini" filan diye damgalana- bilirdik. Demek ki dün yazılmasının ve sizin bugün okumanızın tam da sı- rasıdır. Iki Ingiliz hooligan, Taksim Meyda- nı'nda Türk hooliganlar tarafından hacamat edilip öldürüldükten sonra başlayan gerginlik sırasında, televiz- yon ekranlannda en sık yinelenen gö- rüntü, Ingiliz hooliganlannı taşıyan otobüste, yaşını başını almış, kulağı- nın ardındaki tüyler ağamnış, bira şiş- kini gövdesi ile otobüsün koltuğuna zor sığmış bir Ingilizin, otobüsün ca- mından göstere göstere bir Türk banknotunu yırtıp, parça parça edip ağzına sokması ve bir süre sonra da yutmayıp tükürmesiydi. Vapurda, otobüste, ev sohbetle- rinde en çok bu görüntü konuşuidu. Taksim - Sanyer arası çaiışan bir minibüsün şoförü, en arka sıradaki- nin duyacağı bir sesle değerlendirdi: Türk Parasına Hakaret- Allahıma, kitabıma abi, en ağın- ma giden işte o oldu. Herif Türkpa- rasını yırttı, ağzına soktu, sonra da suratımıza tükürür gibi dışan fırfattı. Allah seni inandırsın orada olsaydım, anında ben de sustalıyı çeker, herifi oracıkta çizerdim abi... Aynı şoför çok az sonra, arkadan, bir genç kızdan gelen bir soruyu din- lemek zorunda kaldı: Şoför bey çok affedersiniz, bozuk üç yüz bin lira çıkıyor. Yahut on mil- yon vereceğim... Şoför duraksamadan yanıtladı: - Canın sağolsun bacım, elli bin li- ranın haysiyeti mi kaldı ki mesele ol- sun. Yolla sen üç yüzü... ••• "... elli bin liranın haysiyeti mi kaldı ki..." Aldı beni bir düşünce. Ingiliz hooliganlar, Türk parasında Atatürk'e bıyık sakal çizdiler, sonra da otelın camına yapıştınp bize haka- ret ettiler. Ardından o saJak şişko, el- den ele dolaşmış, mikrop üstüne mik- rop bulaşmış kâğıt parayı yırtıp, par- çaladıktan sonra ağzına soktu. Ba- kanlann kiminin daha o sırada mide- si bulandı. Ondan sonra da tükürüp hakaretini katmerledi. Medyamız da bunu Tûrk parasına hakaret" faslına soktu. Dogrudur. O salak Ingiliz, para yır- tıp, yutup, tükürüp aklınca Türk para- sına ve dolayısıyla bize hakaret etti. Peki sizce Türk parasına en ağır ha- kareti o Ingiliz mi etti? Türk parasını yeryüzünün en haysi- yetsiz, en değersiz paraları mertebe- sine indirme yanşında o Ingiliz kaçın- c\ sırada yer alır dersiniz? Gidin yeryüzünün herhangi bir ül- kesinin, herhangi bir bankasına; en büyük banknotlardan, 10 milyon lira- lardan bir tomar uzatın vezneye. Son- ra da bakın bakalım veznedann su- ratına. Alacağınız yanrttar tümü de su- ratınızda patlayan bir hakaret içere- cektir. Kimse o paralan bir yabancı parayla değiştirmeye yanaşmaya- caktır. Gidin Sultanahmet'e. Döviz bürola- nndan birinin önünde durun, gözleyin. Cebinden buruşuk bir yüz dolar çıka- np uzatan bitli turistin, kendisine uza- tılan dev Türk parası tomannı çanta- sına indirirken suratında beliren şaş- kınlık ve alay da ağır bir hakaret değil midir? Çok gençken, futbol maçı için git- tikleri Sisam Adası'nda, 10 Türk Lira- sı bozdurduğunda kendisine uzatılan, her biri lahana yaprağı boyutunda drahmileri cebinesığdıramayıp, men- dilini bohça gibi kullanmak zorunda kalan delikanlı, çok değil birkaç on yıl sonra drahminin TL'yi yakaladığına tanık oldu. Bu yazıyı yazmak için ga^ zetedeki çapraz kurlara baktı: "1 drahmi = 1600 TL." Sizce Türk parasına hakaret eden kim(ler)? Para dediğin bir kâğıt parçası. Or- tada bir hakaret gören varsa bu o pa- rayı kazanmak için alın teri döken; o parayı cebine koyup alışverişe giden- lerdir. Biziz. Sizce, bize hakaret yanşında o za~ vallı salak Ingiliz hooligan kaçıncı sı- radadır? POLtTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETtNKAYA Öfkeli Kasırga... Kıyıda balıkçı tekneleri... Güneş, biryüreğin çırpınışı gibi kayboluyor; ufuk çizgisini geçen kuşlar, yeni iklimlere doğ- ru kanat çırpıyor... Sanyer'de bir akşam... Sanki Istanbul'un dışında, ayn bir evrende yaşıyorgibiyiz... Yaşam kendi içinde deriizin hışırtılanna ka- nşıyor, kabartıcı acı sabırotian insanın doğasın- daki özlemleri alıp götürüyor... Saçlan srfır numaraya vurulmuş çocuk, çiçek satarken neden yapışkan birtavır içinde?.. Gökyüzüne ve denize bakıyorum... Sevinin yaşamla bağdaşmadığına inanan birtoplum, aydınlığa ulaşabilir mi?.. Küçük sevinçleri GS-Leeds United maçın- da arayan, yıllar önce yitirdiği kimlığinı 'futbol şovenizmi'y\e elde etmeye çaiışan bir toplum, ülkesinin 'işkenceci' oluşuna neden tepki gös- termez; demokratik örgütlenmeyi yaşam bi- çimi olarak görmez... Şafağın yolunu açan bir gecenin içindeyiz... Balıkçı tekneleri, boğazdan geçen gemiler... Cumhurbaşkanını seçecek olan Meclıs, ken- di içinden değil, dışarıdan aday arayışında... Bu formüle Bülent Ecevit ve Deviet Bah- çeli sıcak bakıyor; ANAP ise "Acaba Mesut Yılmaz olmaz mı" diye düşünüyor... Gün gün artan yaşam pahalılığı... Işsizlik!.. LJse mezunu on bınlerce gencimizin kahve köşelerinde bekleyişi... Peki, Güneydoğu'da neleroluyor; siyasal er- kin eli oralara uzanıyor mu?.. Boşaltılan köyler, aç insanlar, hasta çocuk- lar, öğretmensiz okullar!.. Doktor, ebe, hemşire!.. Kapısına kilit vurulan hastaneler, sağlık ocaklan!.. Fışkıran bir denizi andıran acı bir türkü bo- ğazdan Sanyer kıyılarına iniyor; öfkeli bir kasır- ga, yağmur bulutlannı getiriyor... 5 ••• Denize doğru baktığımda balıkçı tekneleri yeni bir yolculuğa hazırlanıyorlardı... Gece, gökyüzünü kuşatmıştı... Islık çalan bir çocuk, eski zaman masallann- da saklı kalmış geleceğin düşlerini kuruyor- du... Toprağın ve yıldızlann kokulanna hasret bir toplum, bunca acıyı küçük sevinçlerie yenme- yeçahşıyor; memur, öğretmen, işçi, dul, yetim, emekli.. yani 'dargelihi', geleceğin 'umutde- nizJ' olmadığına inanıyordu... O akşam Sanyer'de yıldızlann altında yürür- ken ölümsüzlüge sırtını dönen, variığın yeti- şemeyeceği gelecek zamanın yokuşunu dü- şündüm... Anneterle, babalarla, kardeşlerle konuştum... Üniversite harcını yatıramayan gencin göz- lerindeki hüzün, umutlann bittiği, anılann yakıl- dığı bir ormanda, karanlık, geç vakitlere ka- lınmış saatleri gösteriyordu... Anneleryorgun, babalar umutsuz, kardeşler kırgındı... Hepimizi suçluyordu onlaıi. Haklıydılar, inanın!.. On beşinde işkenceden geçen çocuklarla kırlarda buluştuğumuz, onlara öğüt verdiğimiz yıllar çok gerilerde kalmıştı... Ben hâlâ Sanyer'deydim... Yokluğun cehenneminde dolaşan milyon- lar, acılan kenara itip 'zafersarhoşluğunu' mut- lulukla bütünleştirmeyi de öğrenmişlerdi; se- vinçleri, büyük başarılan alkışlayıp kendı gele- ceklerini yok sayıp böyle yaşayıp gitmeyi de... Zaman akıp gidiyordu... Kaçışlar, kayboluşlar, acımasızlıklar... Sahi biz nerede yaşıyorduk, bilen var mıydı? • • • Toplumun sevgiye gereksinimi var! Oysa toplum giderek yalnızlaşıyor... Birileri ortaya çıkıp bahann şafağında "mer- haba" dese topluma; bizler çocuklanmızı se- vebilsek, beyaz bir patika üzerinde sevginin meltemini estirebilsek!.. O zaman ne olurdu? Gün gelir yüreklerde hüzün söneri Gün gelir aydınlığa açılır kapılar!.. Gün gelir sevda nakış gibi dokunur ıçimız- de!.. Belki benimki köleliğe dönüşmüş bir öz- tem!.. Sanyer'de bir akşam balıkçı teknelerine, de- nize, yıldızlara, kuşlara, Boğaz'dan geçen ge- milere bakarken bunları düşündüm... Galiba biraz da abarttım!.. hikmet.cetinkaya(a cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: 0212/ 513 90 98 Cumhurtyet kulübû y ^ kitap kulübû ItıiH (ntıııu \Kzı Kîtttptetn ÇAĞININ TANIĞI ÖC YAZAR 2 BASI KUBİ1AY OLAYI VE TARİKAT KAMPLARI 4 BASI SAHCILI YILUR KÜJATILMIŞ SOMKLAR 4 BASI KÜZ|M$TUHDAKÜRT ZAMBAK SANA Dâ BULAJTI KAH 2 BASI DİN BAROHUNUN KA2LARI 2 BASI A$IK KADINLAR SOKAĞI 2 BASI ŞERİAT PAIARI SEVDANIN ADRESİ BELLİ DEĞİL TÜRKİYE'NİN $EYTAN ÜÇ6ENİ ZLERİN POYRAZ ' Cumhuriyet Kitap Kulubu Çağ Pazarlama A Ş Turkocağı Cad No.39/41(34334ICağaloğlu-lstanbul Tel 514 01 96
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle