Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 12 NİSAN 2000 ÇARŞAMBA
O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R olay.gorus@cumhuriyet.com.tr
Uçak, Helikopter ve Tank Ihalesi
Prof. Dr. Nihat G. KEMKOĞLU
T
ürkiye'nin ilk uçak üre-
timi girişimi, hava kuv-
vetlerinin öneminin far-
kında olan Atatürktara-
fından Kayseri 'de kuru-
lan fabrika ile başladı.
Üretimin durdurulmasının temel ne-
deni, ülkede satın alınan teknolojiyi ya-
şatacak, geliştirecek bilimsel ve tek-
nolojik altyapının olmayışıydı. Uçak,
helikopter, tank gibi silahlann üreti-
minde kullanılan ileri teknolojilerde,
uluslararası düzeyde katkı yapacak
bilim adamlanna ve araştırma blrim-
lerine sahip olmadıkça, yapılan iş bir
süre için üretim talimatlannı uygula-
maktan ileri gitmez, teknoloji kısa za-
manda eskir ve ürön önemiııi yitirir.
Aynca, savaşabilmek için, modern
silahlann yanında, bu silahlann üre-
timinde ve geliştirilmesinde görev ala-
cak yetişmiş insan gücûnün, savaşı
sûrdürecek ekonomik gücün, hatta in-
sanlann moral gücünün olması gere-
kir. Bu nedenle, silah satın alma ka-
ran alınırken, aynı paranın, olmazsa
olmaz olan eğitime veya diğer alan-
lara yaünlmasının sağlayacağı yarar
ve zarar, fizibilite çalışmalanyla ince-
lenmek zorundadır.
Basit bir önıek: Milyon dolarlarla
ifade edilen teminat mektubu bula-
madığı için, birkamu kuruluşunun, ile-
ride tüm şehirlerimizde olması gere-
ken metro teknolojisine giremediği
(*) Türkiye'de, bu paranın yüzlerce
katının silah için harcanması ve çok
daha basit ve tümüne sahip olacağı-
mız metro tesislerinin dışandan satın
alınması, fizibilite çalışmalannda göz
önüne aluımış olmahdır.
Ne yazık ki karar organlanmız ge-
nellikle kararlannı bilimsel araştırma
raporlanna, fizibUite raporlanna da-
yandırmaya gereksinim duymamış-
lardır. Bilim ve araştırma, nedense
hiçbir zaman, Şark kafasına sahip bi-
zim gibi ülkeler ve yöneticileri için
önemli olmamıştır. Bir örnek mi? Sa-
yın Özai, başbakan iken TÜBÎTAK
Marmara Araştırma Merkezi labora-
tuvarlanru geziyordu. Türkiye'ye ilk
kez getirdiğimiz hassas döküm tekno-
lojisi ile bazı silah parçalan üretmiş
ve Makine Kimya Endüstrisi Kuru-
mu'na teslim etrruş olmanın sevinci
içindeydik. Sayın Özal'a bunu anlat-
tığraıızda aldığımız yanıt, "Araşör-
. madaneimiş.basönrparayıalırsBiEÎ''
oldu. Helikopter ve tanklann birkaç yıl
içinde eskiyecek teknolojilerini yeni-
lemek için de aynı yöntemi kullana-
cak, bastınp parayı alacak mıyız? Han-
gi parayı?.. IMF'den el açarak aldığı-
mız parayı mı, eğitimden kıstığımız pa-
rayı mı?
Aynca, uçak ve tanklar için ödeme-
yi düşündügumüz paranın onlarca ka-
tını Güneydoğu Anadolu'da PKK be-
lası için kullandık. Yüz yeni uçağımız,
bin yeni tankırruz daha olsa ne fark
ederdi? Doğusundan baüsına milyon-
larca insanın iş sahibi olup ûrettiği, üni-
versitelerinin bilime ve ileri teknolo-
jilere katkılanyla adını duyurduğu bir
Türkiye mi; sann alınacak yeni 145 he-
likoptere, 1000 tanka sahip bir Türki-
ye mi daha güçlüdür?
Cumhuriyetin ilk denemesindeki
sonuçla karşılaşmamak için, kendile-
rinden görev beklediğimiz, sayısı ile
övündüğümüz kaç üniversitemizde
uçak, helikopter ve tank teknolojisi-
ne katkıda bulunacak laboratuvar ve
araştırma olanaklan vardır? Daha
önemlisi, bu katkılan yapabilecek kaç
bilim adamımız bulunmaktadır ve kaç
üniversitemiz bu düzeyde mühendis ye-
tiştirmektedir?
Uçak yapacak mühendisleri yetiş-
tirecek ve uçak teknolojilerine katkı-
da bulunacak üniversite öğretim üye-
lerimiz araştırma görevlileri olarak
işe başlar.
Ülkemizde uygulanan ücret politi-
kası nedeniyle araştırma görevlileri, ba-
zı idealist öğrenciler dışında, mezun
olan öğrencilerin en başansızlandır
ve bir nesil sonra, en başansızlann
yetiştirdikleri en başansızlar, ikinci
nesil öğretim üyelerini oluşturur. Şim-
di soraüm: Üniversitelerimiz bu çöküş
sarmalından çıkmadan, nitelikli araş-
tırma görevlilerine kavuşmadan, uçak
ve tanklann teknolojisine katkı yapa-
cak ortamı nasıl yaratacağız?
Bilim ve teknoloji, en yeni donanım-
lara sahip laboratuvarlarda, kritik bir
sayının üstünde bilim adamlannın kat-
kısı ile yaranlır ve geliştirilir. Örneğin,
bir jet uçağının yanma bölgesindeki
türbin kanadının yapımında kullanı-
lan yûksek sıcaklık malzemelen üze-
rinde çalışacak araşancuann sayısı, şu
anda bütün Türkiye'deki üniversite-
lerde, her türlü malzeme üzerinde araş-
tırma yapan öğretim üyelerinin sayı-
sınm en az on katına ulaşmadan (bu,
malzeme bilimi konusunda çalışan-
lann sayısını en az yüz katına çıkar-
mak demektir) rekabet edebilecek, sa-
vaş gücünü koruyabilecek bir uçağın
motorunu yaşatamazsınız. Ve bir uçak-
ta, her biri bilim adamlannın katkısı-
nı bekleyen, bunun gibi yüzlerce ile-
ri teknoloji ürünü bulunmaktadır.
Bütün bu anlatuklanmdan, helikop-
ter ve tank üretimi gibi ileri teknolo-
jilere girmeyelim yargısı çıkartılma-
sm. Uçağımızı ve tankımızı elbette
üretelim. Fakat günûmüzun savaş alan-
lanmn, bilimin ve teknolojinin üre-
tildiği araştırma laboratuvarlan oldu-
ğu unutulmadan.
Önerim, 1997 yılında Cumhurbaş-
kanı ile yapılan rektörler toplantısın-
da, Yıldız Teknik Üniversitesi Rektö-
rü Sn. Prof. Alkış tarafindan sunulan
'Mükemmeliyet Merkezleri' önerisı-
nin üzerinde dikkatle ve hemen durul-
masıdır.
Bu arada şunu hanrlamakta yarar ol-
duğunu sanıyorum: Bizlen silahlan-
ma yanşına sokan komşulanmızm bı-
risi, Avrupa Birliği ülkesidir. AB'den
büyük mali destek alan bu ülkenin sa-
tın aldığı silahlar AB 'nin güney kana-
dının güçlenmesine katkıda bulundu-
ğundan bu mali destek devam ede-
cektir.
Bir başkasının ise toprağının altın-
dan petrol fışkırmaktadır. Eski ABD
Dışişleri Bakanı Kissinger'ın, "Biz,
Sovyeder BBÜğTni siablannu yanşı ile
yıkük" sözünü hatırlayınca, insan,
acaba gücümüzü tüketecek yanşa mı
sokuluyoruz, diye sormaktan kendini
alamıyor.
ABD, en yeni teknolojiye sahip en
iyi silahlan üretti, onlan satma ve kul-
lanma koşullannı yarattı. Satış, geliş-
tırme ve yeni araşürmalann fınansma-
nını sağladı. örneğin, Körfez Savaşı
bizim PKK ile savaşımız gibi olma-
dı. ABD, Körfez Savaşı'nda askerinin
içtiği kolanın parasını bile Suudi Ara-
bistan'dan aldı. Körfez Savaşı, değil
ABD ekonomisine kötü etki yapmak,
ABD'de başlamakta olan ekonomik
durgunluğu. hatta gerilemeyi tersine
çevirdi.
Aynca, ABD büyük masraflarla si-
lah için geliştirdiği teknolojileri, diğer
satılabilir ürünler için de kullanarak si-
lah araştırmasının maliyetini düşüre-
bildi. Kısacası ABD, satılabilecek si-
lahlar üretmede ve satış yapacağı ko-
şullan yaratmada başanlı idi.
Türkiye sanş yapacağı koşullan ya-
ratmada etkılı olamayacağından, sa-
tılabilecek kadar ileri teknolojilere sa-
hip silahlar üretebilmeli ve endüstri dal-
lan arasında teknoloji transferi sağla-
yabilecek kadarteknolojiye hâkim ol-
malıdır.
Bu arada, F-16'lan üretip sattığı-
mızdanbahsedilecektir. F-16'nınmo-
torunun binlerce parçasından iki dü-
zinesinin şekillendirmesini yapıyoruz
olmanuz politikacılara göre F-16 üre-
tiyoruz anlamında olsa bile, biz bilim
adamlanna göre F-16 üretiyoruz an-
lamında değildir.
Milyarlarca dolar verilerek alına-
cak teknolojilerin beslenip büyüye-
ceği Ar-Ge ortamlan üniversitelerde
yaratılmadan, bu silahlann bu boyut-
ta alınması yanlıştır. Sayın Ecevit'in,
"Keodi koşuDanmıza uygun uçağmu-
n üreteceğE" demesi, bugünkünden
yüz kat güçlü bir bilim gücüne ulaş-
madan bir hayaldir.
(*) Raylı Sistem ve Yeni İş Sahala-
n Açmak, Cumhuriyet Bilim ve Tek-
nik, 4 Şubat 2000. '
ARADA BİR
Prof. Dr. Çetin YETKİN
Müdafaa-i Hukuk Dergisi Genel Yayın Yönetmeni
EceviTteki 'Değişim'
Ecevit, son dönemde ikide birde "Değiştim" d\-
yor. "Dünya değişti, ben de değiştim" diye ko-
nuşuyor. Herkes de ondaki olağanüstü değişimin
ayırdında. Büyük kapitalistler, küreselleşmeciler,
çokuluslu şirketler, özelleştirmeciler, dahası baş-
ta Fethullahçılar olmak üzere tarikatçılar, ondaki
bu değişimi mutiulukla karşılıyorlar. Övüyorlar onu.
Atatürkçü, laik çevrelerve ezilen yoksul kitleler ise
birzamanlann 'Halkçı Ecevit'indeki değişimi şaş-
kınlıkla izliyorlar. Düşkınklığı içindeler.
Ecevit'in değişime uğradığı tartışmasız. Kesin-
likle doğru. Gerçeğin ta kendisi. Fakat "değiş-
mek" ne demek? "Şu şey ya da bu kişi çok de-
ğişti" dediğimizde neyi anlatmjş oluyoruz? Ger-
çi, bu sözcüğü günlük dilde sıkça kullanıyoruz, ama
gerçekte tam anlamı ile ne demek istiyoruz? Hiç
düşündünüz mü?
Türk Dil Kurumu'nun Türkçe Sözlük'ünü aça-
rak sözcüğün tam tamına anlamı neymiş bir ba-
kalım.
"7. Başka bir biçim ya da durvma girmek, 2.
Yerine başka şey ya da kimse gelmek, 3. Karşı-
lıklı verip almak, 'mübadele etmek'..." Sözlükte
bir de gökbilimdeki anlamı verilmiş. "Değişen yıl-
dız; parlaklığı zamana bağlı olarak değişme gös-
teren yıldız."
Doğrusu, Türkçe Sözlük, bu sözcüğü sanki Ece-
vit'i tanımlamak için anlamını belirlemiş!
Çünkü:
1 - Ecevit, gerçekten de "başka bir biçim ya da
durvma girmiş" bulunuyor. Yoksul halkı savunan,
"hakça düzen" diye kükreyen, "sosyal adalet"
ülküsü ile yanıp tûtuşan, "kontrgerilla" gibi ör-
gütlere savaş açan, laikligi bayrak edinen Ecevit,
nasıl olduysa oldu, değişe değişe yalnızca varsı-
lın çıkannı savunan, hakça düzeni hiç anımsama-
yan, sosyal adalet kavramını ağzına almayan, giz-
li örgütleri göımezlikten gelen, tarikatçılara kol
kanat geren bir başka Ecevit oldu çıktı.
2- Sözlük'te "değişmek"in bir başka anlamı da,
"yerine bir başka şeyya da kimse gelmek" oldu-
ğuna göre, bu açıdan da bakınca, halkın umudu
Ecevit'in yrbp grtrJğini, yerine Süteyman Demirel'in
umudu Ecevit'in geldiğini görüyoruz. O Süley-
man Demirel ki, dünkü Ecevit'in tam karşıtıydı, onun
baş "hasım"\ idi. Şunu da belirteyim: Demirel, her
zaman olduğu gibi, "Oün dündür, bugün bugün-
dür" ilkesinden hiç şaşmadığından, başka bir de-
yişle hiç değişmediğinden, dün Demirel ile sava-
şan Ecevit'in bugün onunla kıvançtave tasada or-
tak olması demek, onun da "Dûn dündür, bugün
bugündür" özdeyişini tümüyle benimsemiş ol-
ması demektir. Değişiklik olağanüstüdür!
3- "Karşılıklı verip almak, mübadele etmek"
anlamına gelince, bu da yine tam tamına Ecevit'i
anlatıyor. Ecevit, kendi benliğini vererek başba-
kanlık koltuğunu almış bulunuyor.
Gökbilimdeki kullanılış biçimi ise ister istemez
Ecevit'i çağnştınyor. Gerçekten de o, parlaklığı za-
manla sönüp giden bir yıldız değil mi?
"Değişmek", ilerleme ve gelişme yönünde olur-
sa olumlu bir süreçtir. Insanlık açısından bir azın-
lığın kitleleri daha çok sömüımesi ve ezip bitirme-
si yolunda daha da etkin olması sürecine girme-
si de bir "değişim"d\r, ama olumsuzluğun ta ken-
disidir. Evet, Ecevit değişmiştir, ama bu değişim
Türk ulusunun daha da ezilmesine kendi çapın-
da katkıda bulunmak yönündedir.
Tıpta Uzmanlık Tüzüğü'nün Akıbeti
Prof. Dr. R. KaZim TURKER Ankara Ü. Tıp Fat Farmakoloji Anabilim Dalı
Emekli Öğretim Üyesi, TÛBA ŞerefÜyesi, YÖK Başkan Danışmanı
S
ağlık Bakanlığı, Yüksek öğretim gıli yasadır. Bu nokta, o dönemde de bakan-
Kunılu ve Türk Tabipleri Birliği
Merkez Konseyi temsilcilerinin
ortaklaşa çalışmalanyla modern,
uygar ülkelerde de benzer şek-
lıyle uygulama bulan bir 'Uzman-
hk Tüzûğü Taslağı' hazırlanmış ve Danıştay
süzgecinden de geçirilip geregi yapümak üze-
re Sağlık Bakanlığı'na sunulmuştu. Aradan ge-
çen birkaç yıla karşın taslak bakanlıkta tutul-
muş ve daha ileri aşamalara arzedihnemiştir.
Son günlerde kulağımıza gelen bilgilere gö-
re Sağhk Bakanlığı, Yüksek Sağlık Şûrası'nın
görüşlerini de alarak yeni bir uzmanlık tüzü-
ğü üzerinde çalışmalannı tamamlamışür. Tü-
zük taslağını hazırlama çalışmalanmız esna-
sında da Sağlık Bakanlığı temsilcisi olarak ara-
mıza katılan hukuk müşaviri, bakanhğın Yük-
sek Sağhk Şûrası aracılığıyla bir tüzük hazır-
layabilecegını sıkça vurguladı. Olasılıkla da-
ha önceden hazırlanan taslak, bu nedenle su-
menaltında bırakılmıştır. Yüksek Sağlık Şû-
rası'nm uzmanlık eğitimi ile ügili bir işlevi-
nin olmadığı, esas görevinin sağlık hızmetle-
rinin topluma çağdaş birbiçim ve düzeyde ulaş-
masını sağlamak olduğu, bu konularda Sağ-
lık Bakanlığı'na yardımcı ve yol gösterici ol-
ması gerektiği akılda tutulmalıdır.
Daha önce hazırlanmış olan tüzük taslağı
Danıştay'a sunulurken taslağın, Tababet ve
Şuaban Sanatlannın Tarz-ı lcrasına Dair 1219
sayılı kanunun 9. maddesine dayanarak hazır-
landığı belirtihniştir. Bu yasa 1928 tarihinde
yürürlüğe girmiştir.
Danıştay'dayapılan inceleme sonucunda, tas-
lağın hazırlanmasında YÖK'ün görüşünün
ahnmadığına dikkat çekilmiştir. YOK, ancak
bu aşamada taslak hakkında bilgi sahibi ol-
muş ve devreye girmiştir. Oysa anayasanm yük-
seköğretim ile ügili maddelerinde şu nokta açık-
ça ortaya çıkmaktadır: Uzmanlık tüzüğünün
hazırlanmasında en yetkili kurum YÖK ve il-
lık tarafından gözardı edilmiştir.
Hekimlerin uzmanlık eğitimleri ile ilgili
gereklilik ve yükümlülüklerin tespiti, uygar
ülkelerde o ülkenin tabipler birliğine veril-
miş bir görevdir. Adı geçen ilk taslağın hazır-
lanmasında en önemli katkı, Türk Tabipleri Bir-
liği Merkez Konseyi'nden gelmiştir. Nitekim
konsey yasal olarak şemsiyesi altına aldığı
Uzmanlar Derneği Koordinasyon Kurulu
(UDKK) ile bu konuda çalışmalar yapmışnr
ve değışık dısıplınlerde uzmanlık egıtiminin
nasıl olabileceği ve olması gerektiği hakkın-
da raporlannı konseye takdim etmiştir. Kon-
sey gibi YÖK de UDKK'nin görüşlerini ve
önerilerini benimsemiştir. Görüşlerin farklı
kurumlarda kabul görmesinin en önemli ne-
deni, UDKK üyelerinin tıp fakültelerinde ken-
di uzmanlık dallannda yıllarca çalışmış, pek
çok uzman yetiştirmiş değerli bilim adamla-
nndan oluşmasıdır.
Aynca UDKK üyelerinin hemen hepsi, ken-
di uzmanlık dallannda uluslararası dernek-
lerde üyelik sıfatlan olan, hatta uzmanlık eği-
timi ile ilgili uluslararası toplantılara konuk
konuşmacı olarak katılan ve eğitime ulusla-
rarası düzeyde katkıda bulunan kişilerdir. Bu
nitehldere sahip bilim adamlannın kendi alan-
lannda eğitimin nasıl olacağını ve bu eğitün-
deki dinamizmi herkesten daha iyi bilecekle-
ri ve rasyonel öneriler getirecekleri çok açık-
tır.
UDKK'nin önerilerinin ağırlıkta olduğu ve
YÖK'ün tamamen katıldığı görüşlere daya-
narak tüzüktaslağında aşağıdakı önemli nok-
talar beürlenmiştir. Öncelikle uzmanlık eği-
timi kurumsallaştınlmış ve yetkilerin bir ku-
rulda toplanmasma karar verilmiştir. Taslak-
ta bu konulan araştıracak, değerlendirecek ve
çözüm üretecek, büyük ölçüde UDKK üye-
lerinden oluşacak uzmanlık kurulu ve komis-
yonlann yapılanması öngörühnüş, yetkileri
açıkça tarumlannuştır. Uzmanlık tüzüğü tas-
lağının hazırlanması sırasında meslektaşlan-
mız çeşitli aksaklıklara dikkat çekmiş, öneri
ve endişelerini, gerek bireysel ve gerekse ku-
rumlar aracılığı ile komisyonumuza ve Sağ-
lık Bakanlığı'na iletmişlerdır. Günümüz ko-
şullannda standart bir uygulamanın sağlana-
madığı bazı durumlar için çözümler üretmiş
ve örneğin uzmanlık eğitiminde yeterlilik sı-
navı öngörülmüştür. Aynca Uzmanlık Kuru-
lu, eğitim yapmaya yetkili tüm kurumlarda ol-
ması zorunlu asgari koşullan tespit etmiştir.
Bu şekilde yapılacak bir standardizasyon, ve-
rilecek uzmanlık eğitiminin kalitesi bakımın-
dan da önemlidir. Günümüzde tıp alanında
gerçekleşen baş döndürücü gelişmeler göz
önüne alındığında her kurumun uzmanlık eği-
timi yapmak açısından yeterli olmadığı kolay-
ca anlaşıhr.
Belki de taslak konusunda en büyük rahat-
sızlık, yeterlilik sınavı ile eğitim verecek ku-
rumlann standardizasyonu olup bu yönde ya-
pılacak değişikliklerin farklı kademelerdeki
kişilerde endişe uyandırmasıdır.
Gerçekçi bir bakışla, Türkiye'de bugüne
kadar verilen uzmanlık eğitiminin kalitesini
tayin etmek pek de mümkün değildir. Avru-
pa Birliği'ne girmek konusundaki yoğun ça-
balanmız akla geldiğinde çağdaş düzenleme-
leri içeren uzmanlık tüzük taslağının Sağlık
Bakanlığı 'nca neden askıya alındığı ve fark-
lı kurumlann, örneğin Yüksek Sağlık Şûra-
sı'nın yeni bir taslak hazırlama girişimleri an-
laşılamamaktadır. Hazırlanmış olan taslak ile
ilgili tereddüt edilen, değişiklik gerektirdiği
düşünülen konulann, başta UDKK olmak üze-
re, YÖK ve TBB Merkez Konseyi, yani ko-
nunun muhataplan ile görüşülmesi gerektiği
kanısındayım.
Sağhk Bakanlığı'nın 14 Mart 2000 tarihi iti-
banyla Türk tıbbına yapacağı en büyük biz-
metin, yetkili kurumlar tarafından hazırlanrruş
olan ve uzun süredir askıda kalan uzmanlık
tüzüğünü bir an önce yaşama geçirmesi oldu-
ğu inancındayız.
IMZA GUNU
TAKSİM SERGİ SALONU'NDA
tLAN
T.C.
KADEKÖY AHKÂMIŞAHSİYE
DAVALARESA BAKMAKLA
GÖREVLİ2. SULH HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
1999/1004 Vesayet
Feneryolu, Fenerli Ahmet Sk. Feyzi Bey Apt. No:
20/8 Feneryolu/tstanbul adresinde ikamet eden Şem-
settin oğlu, 1341 d.lu Hüseyin Hilmi Çelebi, M.IC'nun
355. maddesi gereğine vesayet altına alınarak, kendisi-
ne Hüseyin Hilmi oğlu, 1962 dlu Şemsettin Ali Çele-
bi vasi tayin edilmiştir. Keyfiyet ilan olunur. 5.4.2000
Basın: 17927
Konuklanmcla söyleşecek, kitaplannı imzalayacak
stiklal Cad. iFransız Konsolosluöu yanıiTaksim Tel:252 38 81
Bir gazetenin bilgisayar sistem servisine
SİSTEM ELEMANI
Windows NT/4.0, LJnux (tercihen), netvvork konulannda bilgili ve
deneyimli bilgisayar sistem elemanı aranmaktadır.
Lütfen 512 39 85 nolu faksa
SİSTEM SERVİSİ adına CV geçiniz.
CÜZZAMLA SAVAŞ VAKFI
İKİ PİYANO
CAZ KONSERİ
Kerem Görsev Erol Erdinç
1960 ve 19G(yiann
Amerikan ve Güney Amerika'sından CazMOnği
17 Nisan 2000, Pazartesi Saat 20.30
Yen İTÜ Mustafa KemalAmfisi Konser Salonu
(Maöen Fakültesı, G. Anfisi) Maçka
Bilgi ve bağlantı: 0212 - 572 71 88
Davetıyeter Vaktorana Taksim (0212-25115 71), Akmettez (0212-282 09 65)
Suadiye (0216-360 90 99) AKUSTA TeşvSriye (0212-276 49 28)
Romanlannız ve
ansiklopedileriniz
yerinizden alınır.
Tel: 554 08 04
ZEYTİNBURNU 2. ASLİYE HUKUK HÂKtMLİĞl'NDEN
DosyaNo- 1999756
Davacı Selpinaz Keskın tarafından davalı Sabıt Keskin aleyhme açılan boşanma davasmda- Velıefendi Mah. 75/3 Sk. No: 7 D: 6Zeytinbunıu adresinde
ikamel eden Sabıt Keskın'ın yapılan tüm arama ve araştırmalara ragmen açık adresı tespit edılememışür. Dunışma günü olan 26.04.2000 saat: 11.00'de da-
valı Sabıl Keskın'ın mahkememızde hazır bulunması veya kendısını bir vekılle temsil ettinnesı. aksı takdırde yargılamayayokluğundadevamedılecegı ve
karar vcnleceğı hususu dava dilekçesi yargılama gün ve saatını büdinrtebligat yenne geçeriı olmak üzere ilanen tebliğ olunur. (HUMK 213) Basın: 16767
PENCERE
Cinayetjn Toplumsal
Anatomisi...
Eskiden Ingittere sözcüğü dile gelince çağn-
şımla akla ne gelirdi:
Birsiyahşemsiye..
Bir melon şapka.
'Centilmen' azgelişmiş ülke seçkinlerinin hay-
ranlığını jakatatay pantolonunun paçalannda sü-
rüklerdi. Vıski kadehine konmuş buz gibiydi Ingi-
liz soğukkanlılığı!.. Dünyada saatler Griniç'e göre
ayaıianır, Big-Ben'in gongu en uzak ülkelerde du-
yulurdu.
VeAda'daki bir avuç Ingilizin, has bahçedeki süz-
me parlamentarizmi sürdürmesi uğruna Asya ve
Afrika halklannın ödediği bedeller unutulurdu. Hin-
distan Genel Valisi'nin, Ingiliz centilmenliği adına
ve majestelerinin namına yüzbinlerce Asya yok-
sulunu kınp geçirdiği es geçilirdi.
Futbolun anavatanı Ingiltere'de ayaktopu bile cen-
tilmence oynanmıyor muydu?..
Tribünlerdeki yandaşların sanki her biri birer
centilmendi; stadyumun kapısındaki ingiliz polisi
miğferinin askısını Kaf Dağı'nın üstünden aşınrgi-
bi bumunun üstünden aşınr, silah taşımazdı.
•
Eski camlar bardak oldu.
Sömürgeterden yağan zenginliğin bolluğunda ya-
şayan centilmenin yapay soğukkanlılığı, birSkoç
kadehinin içinde unutulmuş buz gibi eriyecekti.
Buckingham sarayının prensesleri uçuklaşıp ha-
fifmeşrep kadınlara dönüştüler; Prenses Diana
centilmen kocasını boynuzlayıp ilkel Arap zengi-
•ninin oğlu Dody'ye kaçtı.
Siyah şemsiye ile melon şapka gülünçleşti, mü-
zeye kaldınldı.
Centilmenin yerini kim aldı?..
Hooligan!..
Sokak azgını mı?..
Külhanbeyi mi?..
Ingiliz yargıcının taktığı perukanın ciddiyeti un
ufak oluyordu, yakında o da düşecek, altındaki kel
görünecekti; hooliganlar ise yalnız Ingiltere'de de-
ğil, Avrupa'da dehşet saçıyorlardı, tuttuklan fut-
bol takımının gezgin canavaıian gibiydiler.
•
Peki, centilmen sizlere ömür; ama, 'Istanbul
efendisi' yaşıyor mu?..
'Osmanlı çelebisi' setresinin eteklerini toplayıp
tarih kitaplanna gömülmedi mi?..
Maganda ile zonta nereden çıktı?..
Nereden çıktıysa çıktı ve Istanbul sokaklannda
hooliganlaria Galatasaray-Leeds United futbol
maçı ortamında buluştular.
Sonuç:
İki ölü!..
Kimse kimseyi boşuna suçlamasın!.. Hooliga-
nizmle zontacılık arasında pek bir fark yok!.. Ci-
nayetin anatomisinde ikisinin de payı var ama, ka-
tilleri en ağır biçimde cezalandırmak kuşkusuz
Türk yargıcının boynunun borcudur.
NİHAL KARLI
1956-
Sevgili,
Sana olan özlemimiz
Her gün daha da artıyor.
Sensizliğe alışılmıyor ki...
Pınar, Deniz, Zeki
NÂZIMHİKMET
KÜLTÜRVESANATVAm
Kültür ve Sanat Akşamlan-16
Anma Toplantısı:
"SEFERİS 100 YAŞINDA"
Söyleşi: Cevat Çapan
Şiirlen Ayta Algan - Rırtkay Aziz
13 Nisan 2000 Perşembe, saat: 18.30
Nânm Hikmet Vakfı
Küftür Merkezi
Sıraselviler Cad. 48/1 Taksim
Tel: (212) 252 63 14-15
HAŞEREVEKEMÎRGENLEREKARŞI
KESİN ÇÖZÜM
• Etkisi kalıcı, güvenli, kokusuz, lekesiz,
ekonomik, çevreye saygılı ilaçlama.
• Her türiü işyeri ve apartmanlar için
ortarnın özelliğine uygun çözümler.
• Evcil hayvan, aşı ve ilaç temini.
Çekirge Cad. Duduoğlu Apt. No: 50/13 Çekirge/BURSA
Tel: 0224 - 234 61 55, Faks: 0224 - 232 05 28
İLAN
T.C.
EYÜP 2. ASLtYE HUKUK MAHKEMESİ HÂKİMLİĞl'NDEN
Dosya No: 1999/720 Esas
Davacı Yaşar Naçar vekili Av. tznuilah Yıldız tarafından davalı Yaşar Naçar aleyhi-
ne açılan boşanma davasında:
Davalı Yaşar Naçar'a dava dilekçesinde belirtilen Ist. Fatih, Draman Çeşme Sok. No.
2/2 adresinde dava dilekçesinin tebliğ edilemediği, adres aıaştınnasından da adı geçe-
nin elverişli adreslerinin bulunmadığı anlaşılmakla, 7201 sayılı kanunun 28/29 madde-
leri hükümlerine binaen dava dilekçesinin ilanen tebliğine karar verilmiştir.
Davalının 25.5.2000 günü, saat 9.30'da hazır olması, belli edilen gün ve saatte ken-
disini veya kendisıni bir vekille temsil ettirmesi, gelmediği veya mazeret bıldirmediğı
ve delillerinı ibraz etmediği takdirde HUMK. 213/375. maddeleri gereğince yargıla-
manın yokluğunda yapılacağı ve hüküm kurulacağı ve dava dilekçesinin tebliğ yerine
geçerli olmak üzere ilan olunur.
İşbu ilan, yayımlandığı tarihten itibaren 15 gün sonra yapılmış sayılacaktır. 3.4.2000
Basın: 16870