27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 NİSAN 2000 ÇARŞAMBi 14 J. U x i . kultur@cumhuriyet.com.tr 'Önermeler/Arguments' sergisi İsviçre ve Türkiye arasında diyalog başlatmayı amaçlıyor Çağdaş sanatın sorgulama gücüAYŞEKÖKSAL İsviçre ve Türkiye'den sekiz sanat- çırun kanldığı *Onermeler/Argmnents' sergisi AKM'de açıldı. tstanbul Kül- tür veSanat Vakfi, İsviçre Kültür Vak- fi-Pro Hervetia ve Ceoevre Çağdaş Sanatlar Merkezi'nin birlikte geliş- tirdiği proje sonunda, küratörlüğünü Paok) Colombo ve Vktor Durshei'in yaptığı sergide, Istvan Balogh, Sabi- na Baumann, Setim Birsel, Mauricio Dias&Walter Riedweg, Ebru Özseçen, BüJcnt Şangar ve Hale Tenger'in ya- pıtlan yer alıyor. tki ülke sanatçılan arasında karşı- lıklı diyalog ve tartışma süreci yarat- mayı amaçlayan sergi; birincisi Kasım 99'da Cenevre'de, diğeri ise nisanda ts- tanbul "da olmak üzere iki aşamalı ola- rak tasarlandı. Küratör Victor Durshei, serginin 'The OtherMedfterranean-From Ca- sablanca to tstanbul' adıru taşıyan ve tsviçre Sanat Kurulu tarafından baş- latılan uzun süreli bir projenin sonu- cunda şekillendığıni belirtiyor. 5-10 yı- b kapsaması dûşünülen projede, baş- ta isviçre olmak üzere Avrupa ile Or- tadoğu ülkelen arasında etkileşimle- re ve fikir alışverişine imkân verecek ortak çalışmalar yapılması amaçlanı- yor. Bu düşünce ile geçen bienalin kü- ratörlüğünü üstlenen Paolo Colombo, bıenal başkaru FulyaErdemdve Vic- tor Durshei bir araya gelerek Isviçre ve Türkiye arasında bir köprü niteli- ğı taşıyacak olan 'Arguments/Öner- meler' sergisını oluşturdular. Victor Durshei sanatçılann seçimi konusun- da çok ntız davrandıklannı söylüyor: "ÖnceHkleyaprüannın anüannda di- yalog kurabüme imkânı olan sanatçı- lan bir araya getirmeye çahştık. Sa- natçılann birbirini tnmmalan ve yap- öklan işler hakkında bilgi sahibi olma- lannın önemine inandığunız için kaö- hm saytsmı kısıtfa tuttuk. Bu yüzden ge- rek Türkiye'de ve gerek tsviçre'de sa- natçılarla buluşma ve görüşme me- kânlan ayaıiandL Birbirimizi ve ser- güerin yer alacağı ülkelerin kühürünü tanunak ve bunlann sonucunda ya- pıtlan ûretmek önemli idi" - Sanatçılar arasındakı ortak noktala- n ortaya çıkanrken aynı zamanda sa- natçılann ve yaşadıklan ortamın fark- lılıklannın altını çizen sergi ile tartış- ma ortamı yaratılmak isteniyor diyen Durshei şöyle devam ediyor: "Bura- daki çahşmalar.toplumsal çabşmalar- la, kadın ve erkek kimligi, bir ülkede yabanaolmak,aflevegeleneklerie kar- • Victor Durshei, sanatçılar arasındaki ortak noktalan yansıtırken aynı zamanda yaşadıklan ortamın farklılıklannın altını çizen sergi ile tartışma ortamı yaratılmak istendiğini belirtiyor: "Çalışmalar, toplumsal çatışmalarla, kadın ve erkek kimliği, bir ülkede yabancı olmak, aile ve geleneklerle karşılaşmanın ne demek olduğu gibi konular üzerinde birtakım söylemler sunarak tartışma ve sorgu mekânları yaratıyor." tsviçre ve Türkiye'den sekiz sanatçının kanldığı sergide, Büknt Şangar'ui 'İsimsiz' (solda) ve Istvan Balogfa'un 'Şehir' (sağda) başuklı çalışmalan da yer alıyor. şüaşmanın ne demek okhığu gibi ko- nular üzerinde birtakım söylemler su- naraktarüşmavesorgumekânlanya- raüyor." Izleyıcilerin kendi özlerine dönme- leri ve kendileri ile yeniden karşılaş- malan için bir davet olan serginin Ce- nevre ayağında özellikle Türk sanat- çılannın yaptığı çalışmalan büyük il- gi görmüş. Durshei, ınsanlann ger- çekten tanımadıklan ve kültürlenne ya- bancı olduklan kişilerle çağdaş sanat yoluyla iletişim ve bağlantı kurdukla- nnı belirtiyor. Bireyin toplumdaki yeri Sabına Baumann sergiye 60 yaşın- da îsviçre'de tek başına yaşayan bir ka- dının yaşamından kesit aldığı bir vi- deo gösterimi ve yabancı kavramını in- celeyen çizimleri ile katılıyor. Ba- umann "Ben belü bir yaşa gelmiş ka- dmın yamızhgını, kendine ve topluma yabancüaşmasın] anlatmaya çahştım. Çünkü 'yabancı' kavramı değişik bir düşünce yapısı ve insanın aklının baş- ka bir boyuta geçmesi de olabilir. Bu açıdan Hale Tenger'in çahşması ile bağdaşbğını ve aynı kavramı başka hağlamlarrla inceledigimm düşünü- yorum." Hale Tenger ise 'Ttais ts Mars' adlı çahşması ile insana nereye aıt olduğu ve bireyin toplumdaki yeri ile ılgilı sorulann cevabını anyor: "Salonun ortasmaiki divan koyarakbirini Mars'a benzeyen kurgu fotoğrafa, diğerini ise Taksim Meydanı'na baknrdım. Bir ta- raftan Mars'a gftmek için mihonlar- ca dolar harcanırken, diğer tarafta üçüncü dünya ülkelerindeyasanan aç- hk ve sefalete dikkat çekmek ve insan- da ne tarafa bakabm sorusunu yarat- mak istedim. Bu açıdan Balogh'un 'Define Arayan Adarnlar" fotografina benziyor. Çünkü Mars'ta da bir bakı- ma bir hazine anyor insanlar." Istvan Balogh'un, önceden kafasın- da bir fikir oluşturarak mekânı ve oyunculan ayarladığı fotograflannda ızlediğı ve gözlemlediği olaylardan ya da sanat tanhınden kesıtler kulla- nıyor: "Meselafotoğranntarihbovun- ca resimlerde kullarulan mekrupobje- sinden yola çıktını. Buradaki mekîup- lar aşk mektuplan. tnsan onlan ne atabilir, ne yırtabinr. Bu vüzden bu ço- cuk yakıyor, npkı bir kurban etme tö- reni gibi. Bu açıdan Büient Şangar'ın çalışması ile örtüşüyor." Dikbaşhhkveitaatkârhk Kurgusal fotoğraflan ile sergiye ka- tılan Büient Şangar 'lshak'ın Kurba- nı' adını verdığı vıdeo çalışmasında Tann'nın tbrahim'e oğlu tshak'ı kur- ban etme emrinı vermesıni canlandı- nyor. Sanatçı, hayatımızın iktidar ta- rafından nasıl şartlandınldığını orta- ya koyuyor ve dik başlılıkla itaatkâr- lık arasındaki seçimin çatışmalara ne- den olabileceğinin altını çiziyor. Yine bir video çahşması ile katılan Dias ve Riedweg ise 'This is not Eygpt' ile ınsanlann kişiliklerinin ıçmde her zaman toplumsal ve politik birtakım çelişkilerin ve çatışmalann bulundu- ğunu vurguluyor: "Arzu,özgürlük,dil gibi başhklar albnda kişiselden çok toplumsal farktahklann aranı çizerek aralannda paralellUder kurmaya ça- hşıyoruz." Cinselliği ve kaduı konusunu ince- lediğı fotoğraf çalışmalan ile Ebru Özseçen'ın çalışmalannda arzunun kendi varlığını devam ettirebilmek için insan vücudunu sahiplenmesi ve yönetmesine değiniliyor. tkı çalışması ile sergiye katrtan Se- lim Birsel toplumdaki yanılsamalara değiniyor. 'Sergi' adını verdiği çalış- mada bir masanın üzenne yaydığı ço- cuk oyuncağı silahlarla bir bakıma toplumu çocukluktan beri insam kav- gaya ve silaha ittiğinin sorgulanması- nı amaçladığını belirtiyor. 'Söylemlerin İçinden' başlıklı denemeler, göstergebilimin kaynak kitabı niteliğinde Edebiycıtın bilinçligözü: Tahsin Yücel OSMAN SENEMOĞLU Bazı kıtaplann konulanna ilişkin alanlarda dö- nüm noktası oluşturması ve vazgeçilmez sayılma- sı çeşitli nedenlere bağlanabüir. Çoğu kez, belü ko- şullar bir araya geldığınden, rastlantısal olarak önem kazanıverirler. Tahsin Yücel"ın 'Sövkmkrmtçmden'başlıldı de- nemeleri de, birçok açıdan dönüm noktası oluştu- ran, göstergebilim konusunda kaynak kitap niteli- ğı taşıyan çok önemli bir yapıt. Ama koşullardan, rastlantılardan kaynaklanmıyor bu önem: Her sa- tın, her sözcüğü engin bir bügi birikiminin, sınır- sız bir bilimsel sezginin, usta bir yazarlık serüve- ninin ürünü... Bu yüzden, anlaşılması güç, okuru- na ulaşamayan göstergebilim incelemeleri alanın- da bir dönüm noktası niteliğinde. Doğrusu, Tahsin Yücerden söz ederken böyle göz- lemler yapmak da oldukça güç. Çünkü, onun öy- kücülük, romancılık, çevirmenhk gibi çeşitli uğ- raşlannın yanı sıra, bu bağlamda bızi ilgilendiren bılım adamhğına da değinırken bilimsel sezgisi- nin, bügi birikiminin, usta yazarlığırun gençük yü- lanndanberi süregelen bir özelliği olduğu çoğu kez gözden kaçar. Çünkü, onun için doğal ve yapıtla- nnnı özgünlüğünü sağlayan temel özelliklerdir bunlar. Ne var ki, Tahsin Yücel bu nitelikleri daha yıl- lar önce de taşımasaydı, göstergebilimin önde ge- len kuramcılanndan AJ. Greimas, bu alanın temel taşlanndan sayılan Semantique Structurale (1) (Ya- pısal Anlambilim) adh yapınna, kuramnıın uygu- lama boyutunu desteklemek için Tahsin Yücel'in, Georges Bernanos üzenne yaptığı Fransızca dok- tora çahşmasını (bu dilde de aynı ustaca anlaüm gücünü sergüer Yücel) almazdı... Birçok ulusla- rarası göstergebium toplanüsına konuşmacı olarak çağnlmaz, birçok biümsel dergi ondan yazı iste- mek için sn^ya girmez, Balzac üzenne yaptığı, Fi- gures et messages dans la comedie humaine (2) ad- lı göstergebiümsel çahşması, 1972 yıhnda Paris'te, Mame Yaymevi'nin "Universsenıiotiques''dizisin- de basılmaz, Türkçe yazdığı öykü ve deneme ki- taplan Türkiye'deki en önemli ve saygın ödülleri almazdı. (3) Işte Tahsin Yücel gibi böyle deneyimli bir usta bize Söylemlerin içinden seslenirken bir yandan, en ilgisiz ve bilgisiz okurlara göstergebilimin te- mel kavramlannı venyor, öte yandan da toplum için- de söylemsel bır nitelığe bürünüp göz kamaştıncı (!) bir konuma ulaşan kurum, kişi ve etkinliklerin yansıttıklan "anlam evTenterini" kendi üretimleri olan söylemleri kullanarak "göstergeierin toplum içjndeki vaşammı"'beümh'yor. Başka bir deyişle (np- kı, bir zamanlar dil devrimine bilinçsiz ve bilgisiz bir öfkeyle saldıranlara yapöğı gibi) (4), bu pariak (!) yıldızlann yaldızlannı kazıyıp gerçek yüzleri- ni, yüzeyselliklerini, bilgisizüklenni, anlamsızlık- lannı, usdışı tutumlannı ortaya koyuyor. Hem de kendi dilsel üretimlerinden yararlanarak gerçekleş- tiriyor bu işi. Bilimsellikten ve nesnelhkten ödün vermeden, ama kendine özgü gülmece ağırukh ve yergici anlattmından da aynlmadan. Kitapta ınceleme konusu alanlann, yazann de- yışıyle "bugün bizi dört bir yandan kuşatan, ku- şatmakla kalmayıp benUgımizi bir hamur gibi yo- ğurarakbizieşbiçiınliveeşdeğeryaranklaradönüş- rûrmeye" (5) yönelecek derecede önemli olması- na karşın bunlann sözcülüğünü yapanlann yapay sunuş biçunlerini, yüzeysel içenkleri nedeniyle içine düştükleri gülünçlüğü, tutarsızlıklannı, an- ahsin Yücel'in 'Söylemlerin içinden' başlıklı denemeleri de birçok açıdan dönüm noktası oluşturan, göstergebilim konusunda kaynak kitap niteliği taşıyan çok önemli bir yapıt. Ama koşullardan, rastlantılardan kaynaklanmıyor bu önem: Her satın, her sözcüğü engin bir bilgi birikiminin, sınırsız bir bilimsel sezginin, usta bir yazarlık serüveninin ürünü... lamsızlıklannı ortaya çıkaran Tahsin Yücel, bire- yi, dolayısıyla toplumu ayduılatıp bilınçlendirme- yı, "eşbiçimli ve eşdeğerüyaraüklara" dönüşme teh- likesuıe karşı uyarmayı amaçlıyor. Tahsin Yücel toplumun basın, müzik, politika gi- bi alanlannda söz ve ün sahibi olan büyük çoğun- luğun bilgisiz, bilinçsiz, zevksiz, derinlikten ve duyarlılıktan yoksun yüzünü yansınyor okurlara: - Gazetede bır ftıtbol karşılaşmasının yorumu- nu okuyup söz konusu spor olayının özünü anla- maya çabalayanlar (Top Yuvarlaktır, s. 15); - Mutfak yazılanyla kendilerine yenı bir damak zevki ve yaşam bıçımı sunulduğunu sananlar (Mut- fak Yazını, s. 53); - Kadın dergileriyle özgûriüğüne kavuşmayı düş- leyen ya da bu özgürlük yollannı gösterdiğini sa- nan çaresizler (Özgür Kadınlar, s. 80); - Aşk şarkılan söyleyerek ya da dinleyerek, duy- gusal evrenlerini zenginleştirmeyi umanlar (Çağ- daş Aşk Şarkılan, s. 105); - Siyasal söylevlerden ülke sorunlanna çözüm bulunacağı beİdennsinde yaşayanlar (Siyasal Söy- lem ve Bağlamlan, s. 119); - LadyDiana'nın ölümüyle u aanınsoviana" ol- duğunu bir kez daha doğrulayan günlük basınımı- zı izleyenler (Bir Ölüm Şenliği, s. 130); Tahsin Yücel'in yardımıyla, "derinhidenyoksun", "göruntüye indirgenmiş'' kımlıklerle karşı karşı- ya bulunduklannı görüyorlar. Tüm beurginlığine karşın bunlan göremeyenler ya da görmek istemeyenlerse, kitabın sonuç bölü- mündekı incelemenin konusunu oluşturan "Kara- tepeü" öyküsündeki kahramanın: "Hay değırmen- ci! Beni uyandıracagına papazı uyandırmış" dedi- ği gibi, Tahsin Yücel 'e sitem ederekkendilerini ra- hatlatabilir. Hiç kuşkusuz, göstergebilimin sağladığı olanak- larbu bağmtılann ortaya çıkmasında önemh işlev- ler üstlenmiştır. Başka bir deyişle, göstergebium bu tür çözümlemelerde kullanılacak etkin bir araç- tır. Ancak bu araçtan yararlanan araşürmacılann kişisel nitelıklerinı de göz ardı etmemek gerekir. Söylemlerin Içinden'i okurken göstergebilimsel çözümleme yönteminın sağladığı ızlenımini uyan- dıran bırçok sonuç, çıkarsama ve bağıntınnı ger- çekte Tahsin Yücel'in sezgi ve yazarlık gücünden kaynaldandığını, göstergebıhmin yahıızca bir "ba- hane" olduğunu unutmamak gerekir. Söylemlenn içinden bağlamında olduğu kadar, çevirileri de da- hil, öteki yapıtlan içinde de geçerü bır olgu var: Tahsin Yücel imzasını taşıyan bü" metınle karşılaş- tınız mı, o metin hem Tahsin Yücel'in "ne söyle- diği"nı öğrenmek ıçın okunur hem de (dip notla- nnda bile) "nasıl söylediği''nin tadmı çıkarmak için... (1) A. J. Greimas, Semantique Structurale, Pa- ris, Larousse, 1966, s. 262, T. Yücel'in çalışması- nın yer aldığı bölüm. ss. 222-256. Doktora tezi- nin özgün baslığı: L'Imaginaire de Bernanos, ÎÜ Edebiyat Fakültesi yay. (2) Bu kitabın Türkçesi için bkz: Insanlık Gül- dürüsü 'nde Yüzler ve Bildiriler, tstanbul, Yapı Kredi Kültür Sanat Yaymcıhk, 1997, s 196. (3) Haney Yaşamalı, 1955 Sait FaikArmağam; Söylemlerin İçinden, 1999 Sedat SimaviEdebiyat Ödülü. (4) Bkz. T. Yücel, Dil Devrimi, tstanbul, Varlık vav, 1968; Dil Devrimi ve Sonuçları, Ankara, TDKyay, 1982. (5) Söylemlerin tçinden, s. 13. DEFNE GOLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ İnsan Öyküleri / Güneşe Yolculuk filmini izlediniz mi? Bütün gün televizyon ekranlanndan yayılıp göz lerimizi ve beynimizı koşullayanlardan ne denli fark lı yüzlerie karşılaştık orada. Belki kimilerimiz bu ülkede değil de başka ülke lerde geçen bir film diye izlemişlerdir onu. Öyle y. bizimtelevizyonlanmızda, gazetelerimizde, dergile rimizde onlann öykülerine rastlanmıyor artık. Ne Eminönü meydanında el arabalannda kaset sa tanlar var hayatımızda, ne su idaresinde, ne de ça maşırcı dükkânlannda çalışanlar. Yaşar Kemal'in de istanbul'a ilk geldiğı yıllard, gaz idaresinde çalıştığını, geceleri Jnce Memed yazarken gündüzleri sokak sokak dolaşıp, apartmaı merdıvenlennı ine çıka, kapı kapı gaz saatlerindel' giderien, elindeki deftere not ettiğini bilir misiniz? Kentin kenar mahallelerinde yaşayanlar, yani ken nüfusunun üçte ikisi, yalnızca şarkıcı ya da futboi cu olduklannda yer bulabiliyoriar ekranlarda. Bir ulus olmak, en başta bütün bıreylerin birbirir tanıdığı, anladığı, ortak sevınç ve kaygılann payta şıldığı insanlar topluluğu olmak değil midir? Güneşe Yolculuk filmini, insani konusu, iç burkaı anlatımı, nefis görüntüleri yanında biraz da bunuı için izlemeli. Uzağımızda değil, aramızda unutul muş insanlann öyküsünü, büyük başanyla anlatbt için. ••• Aynı duyguya, yani artık ekranlarda, yazılı basın da yüzlerine, öykülerine rastlayamadığımız insanla nn variığına, bu insanlann bugün de toplumumuzuı büyük çpğunluğunu oluşturduğu duygusuna, NTVdı Artun Ünsal'ın hazııiayıp sunduğu zeytinyağı v< peynir konulu belgeselleri ızlerken de kapıldım. Bu programlarda Artun Ünsal ülkemizin hemen he yerini dolaşıyor, oradaki insanlara nasıl zeytin yetiş tirdiklerini, nasıl yağını sıktıklannı ya da sütten nas çeşit çeşit peynir yaptıklannı soruyor, onlar da ya nıtlıyoriardı. Ne güzel kadınlardı onlar, nasıl peynir yaptıklan nı anlatıriarken! Fabnkalar yöneten bir kadından y; da yalnızca güzellığiyle hayatımızın içinde gezıneı bir başkasından daha mı önemsız onlann hayatla n? Ne güzel erkeklerdi onlar, peynir imalathaneierin de, zeytinyağı fabrikalannda çalışanlar. Günde be kez ekranlardan borsa yorumlan yapan iktisatçılar dan daha mı önemsiz onlann yaptıklan? Elbette değil. Hayatın en temel eylemlerinden biri yaptıklan Peynir yapıyoriar; çeşit çeşit, lezzet lezzet, güzellil güzellık. Peynırin hepimizin hayatında bir yeri va ama peynir yapan insanlann yok. Onlan tanımıyo ruz, bilmiyoruz, varlıklan kimseyi ilgitendirmiyor. Otu mu böyle şey? ••• - Hayatımızın kenannda, dtşında kalmış insanlardar emeklerden söz açılmışken edebiyat yapıtlannı ken dt dilimizde bizlere kazandıran çevirmenteri nas unuturuz? Çeviri başyapıtlanyla doluduryazın dün yamız. Nurullah Ataç'tan Can Yücel'e, Sabahat f n Eyuboğlu'ndan Cevat Çapan'a. Kimi yapıtlar yazan için değil, çevirmeni için oku maya çeker insani. Gazetemizin sürdürdüğü dünya kiasikteri dizisin de pek çok değerii yapıt kitaplıklanmıza kazandınl dı. Şiir alanında da kapsamlı bir çalışma şu günler de kitaplaştı. Yedi yıldır gazetemizde Cevat Ça pan'ın yönetiminde "ŞiirAtlası" başlığıyla sürdürü len ve her hafta yeryüzünün bir şairini okuriarla bu luşturan sayfalar, bir araya getirilerek tam yedi cilt lik bir bütün oluşturdu: ŞiirAtlası (Kavram Yayınla n). Yeryüzünde şu anda kaç ülke var bilmiyorum ama Şiir/tt/as/'ndatam yetmiş ülkeden iki yüz dok san yedi şairin iki bin şiiri var. Bu şiirleri çevirmel için de yüz on dört çevirmen çalışmış. Işte o adlarını duyup geçtiğımiz, büyük çoğunlu ğunun yüzlerini bile görmediğimiz yüz on dört çe virmen, bizleri tanımadığımız hayatlara, dünyalar. taşıyoriar Şiir Atlası'nöa. Böylesi büyük emeklere nasıl kayıtsız kalabilir in san? Devtet Opera ve Balesi Genel MüdüpHiğü'ne Buharak atandı • ANKARA (AA) - Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü görevine vekâleten Remzi Buharalı atandı. Kültür Bakanlığı Müsteşar Yardımcıhğı'na getirilen Hasan Hüseyin Akbulut'tan boşalan genel müdürlük görevini, Genel Müdür Yardmıcısı vekili Buharalı vekâleten yürütecek. 1%3 yılında doğan Buharah, Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvan Nefesli Sazlar Ana Dalı Trombor Bölümü'nü 1987 yılmda bitirdi. Aym yıl Devlet Opera ve Balesi'nde stajyer sanatçılığa başlayan Buharalı, bir yıl sonra orkestra sanatçılığına atandı. 1998 yılmdan bu yana Genel Müdür Yardnncısı vekili olarak görev yapıyordu. K Ü L T Ü R İ Ç Î Z İ K K Â M İ L M A S A R A C 1
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle