Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 12 NİSAN 2000 ÇARŞAMBi
14 J. U x i . kultur@cumhuriyet.com.tr
'Önermeler/Arguments' sergisi İsviçre ve Türkiye arasında diyalog başlatmayı amaçlıyor
Çağdaş sanatın sorgulama gücüAYŞEKÖKSAL
İsviçre ve Türkiye'den sekiz sanat-
çırun kanldığı *Onermeler/Argmnents'
sergisi AKM'de açıldı. tstanbul Kül-
tür veSanat Vakfi, İsviçre Kültür Vak-
fi-Pro Hervetia ve Ceoevre Çağdaş
Sanatlar Merkezi'nin birlikte geliş-
tirdiği proje sonunda, küratörlüğünü
Paok) Colombo ve Vktor Durshei'in
yaptığı sergide, Istvan Balogh, Sabi-
na Baumann, Setim Birsel, Mauricio
Dias&Walter Riedweg, Ebru Özseçen,
BüJcnt Şangar ve Hale Tenger'in ya-
pıtlan yer alıyor.
tki ülke sanatçılan arasında karşı-
lıklı diyalog ve tartışma süreci yarat-
mayı amaçlayan sergi; birincisi Kasım
99'da Cenevre'de, diğeri ise nisanda ts-
tanbul "da olmak üzere iki aşamalı ola-
rak tasarlandı.
Küratör Victor Durshei, serginin
'The OtherMedfterranean-From Ca-
sablanca to tstanbul' adıru taşıyan ve
tsviçre Sanat Kurulu tarafından baş-
latılan uzun süreli bir projenin sonu-
cunda şekillendığıni belirtiyor. 5-10 yı-
b kapsaması dûşünülen projede, baş-
ta isviçre olmak üzere Avrupa ile Or-
tadoğu ülkelen arasında etkileşimle-
re ve fikir alışverişine imkân verecek
ortak çalışmalar yapılması amaçlanı-
yor. Bu düşünce ile geçen bienalin kü-
ratörlüğünü üstlenen Paolo Colombo,
bıenal başkaru FulyaErdemdve Vic-
tor Durshei bir araya gelerek Isviçre
ve Türkiye arasında bir köprü niteli-
ğı taşıyacak olan 'Arguments/Öner-
meler' sergisını oluşturdular. Victor
Durshei sanatçılann seçimi konusun-
da çok ntız davrandıklannı söylüyor:
"ÖnceHkleyaprüannın anüannda di-
yalog kurabüme imkânı olan sanatçı-
lan bir araya getirmeye çahştık. Sa-
natçılann birbirini tnmmalan ve yap-
öklan işler hakkında bilgi sahibi olma-
lannın önemine inandığunız için kaö-
hm saytsmı kısıtfa tuttuk. Bu yüzden ge-
rek Türkiye'de ve gerek tsviçre'de sa-
natçılarla buluşma ve görüşme me-
kânlan ayaıiandL Birbirimizi ve ser-
güerin yer alacağı ülkelerin kühürünü
tanunak ve bunlann sonucunda ya-
pıtlan ûretmek önemli idi"
- Sanatçılar arasındakı ortak noktala-
n ortaya çıkanrken aynı zamanda sa-
natçılann ve yaşadıklan ortamın fark-
lılıklannın altını çizen sergi ile tartış-
ma ortamı yaratılmak isteniyor diyen
Durshei şöyle devam ediyor: "Bura-
daki çahşmalar.toplumsal çabşmalar-
la, kadın ve erkek kimligi, bir ülkede
yabanaolmak,aflevegeleneklerie kar-
• Victor Durshei, sanatçılar arasındaki
ortak noktalan yansıtırken aynı zamanda
yaşadıklan ortamın farklılıklannın
altını çizen sergi ile tartışma ortamı
yaratılmak istendiğini belirtiyor:
"Çalışmalar, toplumsal çatışmalarla,
kadın ve erkek kimliği, bir ülkede
yabancı olmak, aile ve geleneklerle
karşılaşmanın ne demek olduğu gibi
konular üzerinde birtakım
söylemler sunarak tartışma ve sorgu
mekânları yaratıyor."
tsviçre ve Türkiye'den sekiz sanatçının kanldığı sergide, Büknt Şangar'ui 'İsimsiz' (solda) ve Istvan Balogfa'un 'Şehir' (sağda) başuklı çalışmalan da yer alıyor.
şüaşmanın ne demek okhığu gibi ko-
nular üzerinde birtakım söylemler su-
naraktarüşmavesorgumekânlanya-
raüyor."
Izleyıcilerin kendi özlerine dönme-
leri ve kendileri ile yeniden karşılaş-
malan için bir davet olan serginin Ce-
nevre ayağında özellikle Türk sanat-
çılannın yaptığı çalışmalan büyük il-
gi görmüş. Durshei, ınsanlann ger-
çekten tanımadıklan ve kültürlenne ya-
bancı olduklan kişilerle çağdaş sanat
yoluyla iletişim ve bağlantı kurdukla-
nnı belirtiyor.
Bireyin toplumdaki yeri
Sabına Baumann sergiye 60 yaşın-
da îsviçre'de tek başına yaşayan bir ka-
dının yaşamından kesit aldığı bir vi-
deo gösterimi ve yabancı kavramını in-
celeyen çizimleri ile katılıyor. Ba-
umann "Ben belü bir yaşa gelmiş ka-
dmın yamızhgını, kendine ve topluma
yabancüaşmasın] anlatmaya çahştım.
Çünkü 'yabancı' kavramı değişik bir
düşünce yapısı ve insanın aklının baş-
ka bir boyuta geçmesi de olabilir. Bu
açıdan Hale Tenger'in çahşması ile
bağdaşbğını ve aynı kavramı başka
hağlamlarrla inceledigimm düşünü-
yorum."
Hale Tenger ise 'Ttais ts Mars' adlı
çahşması ile insana nereye aıt olduğu
ve bireyin toplumdaki yeri ile ılgilı
sorulann cevabını anyor: "Salonun
ortasmaiki divan koyarakbirini Mars'a
benzeyen kurgu fotoğrafa, diğerini ise
Taksim Meydanı'na baknrdım. Bir ta-
raftan Mars'a gftmek için mihonlar-
ca dolar harcanırken, diğer tarafta
üçüncü dünya ülkelerindeyasanan aç-
hk ve sefalete dikkat çekmek ve insan-
da ne tarafa bakabm sorusunu yarat-
mak istedim. Bu açıdan Balogh'un
'Define Arayan Adarnlar" fotografina
benziyor. Çünkü Mars'ta da bir bakı-
ma bir hazine anyor insanlar."
Istvan Balogh'un, önceden kafasın-
da bir fikir oluşturarak mekânı ve
oyunculan ayarladığı fotograflannda
ızlediğı ve gözlemlediği olaylardan
ya da sanat tanhınden kesıtler kulla-
nıyor: "Meselafotoğranntarihbovun-
ca resimlerde kullarulan mekrupobje-
sinden yola çıktını. Buradaki mekîup-
lar aşk mektuplan. tnsan onlan ne
atabilir, ne yırtabinr. Bu vüzden bu ço-
cuk yakıyor, npkı bir kurban etme tö-
reni gibi. Bu açıdan Büient Şangar'ın
çalışması ile örtüşüyor."
Dikbaşhhkveitaatkârhk
Kurgusal fotoğraflan ile sergiye ka-
tılan Büient Şangar 'lshak'ın Kurba-
nı' adını verdığı vıdeo çalışmasında
Tann'nın tbrahim'e oğlu tshak'ı kur-
ban etme emrinı vermesıni canlandı-
nyor. Sanatçı, hayatımızın iktidar ta-
rafından nasıl şartlandınldığını orta-
ya koyuyor ve dik başlılıkla itaatkâr-
lık arasındaki seçimin çatışmalara ne-
den olabileceğinin altını çiziyor.
Yine bir video çahşması ile katılan
Dias ve Riedweg ise 'This is not Eygpt'
ile ınsanlann kişiliklerinin ıçmde her
zaman toplumsal ve politik birtakım
çelişkilerin ve çatışmalann bulundu-
ğunu vurguluyor: "Arzu,özgürlük,dil
gibi başhklar albnda kişiselden çok
toplumsal farktahklann aranı çizerek
aralannda paralellUder kurmaya ça-
hşıyoruz."
Cinselliği ve kaduı konusunu ince-
lediğı fotoğraf çalışmalan ile Ebru
Özseçen'ın çalışmalannda arzunun
kendi varlığını devam ettirebilmek
için insan vücudunu sahiplenmesi ve
yönetmesine değiniliyor.
tkı çalışması ile sergiye katrtan Se-
lim Birsel toplumdaki yanılsamalara
değiniyor. 'Sergi' adını verdiği çalış-
mada bir masanın üzenne yaydığı ço-
cuk oyuncağı silahlarla bir bakıma
toplumu çocukluktan beri insam kav-
gaya ve silaha ittiğinin sorgulanması-
nı amaçladığını belirtiyor.
'Söylemlerin İçinden' başlıklı denemeler, göstergebilimin kaynak kitabı niteliğinde
Edebiycıtın bilinçligözü: Tahsin Yücel
OSMAN SENEMOĞLU
Bazı kıtaplann konulanna ilişkin alanlarda dö-
nüm noktası oluşturması ve vazgeçilmez sayılma-
sı çeşitli nedenlere bağlanabüir. Çoğu kez, belü ko-
şullar bir araya geldığınden, rastlantısal olarak
önem kazanıverirler.
Tahsin Yücel"ın 'Sövkmkrmtçmden'başlıldı de-
nemeleri de, birçok açıdan dönüm noktası oluştu-
ran, göstergebilim konusunda kaynak kitap niteli-
ğı taşıyan çok önemli bir yapıt. Ama koşullardan,
rastlantılardan kaynaklanmıyor bu önem: Her sa-
tın, her sözcüğü engin bir bügi birikiminin, sınır-
sız bir bilimsel sezginin, usta bir yazarlık serüve-
ninin ürünü... Bu yüzden, anlaşılması güç, okuru-
na ulaşamayan göstergebilim incelemeleri alanın-
da bir dönüm noktası niteliğinde.
Doğrusu, Tahsin Yücerden söz ederken böyle göz-
lemler yapmak da oldukça güç. Çünkü, onun öy-
kücülük, romancılık, çevirmenhk gibi çeşitli uğ-
raşlannın yanı sıra, bu bağlamda bızi ilgilendiren
bılım adamhğına da değinırken bilimsel sezgisi-
nin, bügi birikiminin, usta yazarlığırun gençük yü-
lanndanberi süregelen bir özelliği olduğu çoğu kez
gözden kaçar. Çünkü, onun için doğal ve yapıtla-
nnnı özgünlüğünü sağlayan temel özelliklerdir
bunlar.
Ne var ki, Tahsin Yücel bu nitelikleri daha yıl-
lar önce de taşımasaydı, göstergebilimin önde ge-
len kuramcılanndan AJ. Greimas, bu alanın temel
taşlanndan sayılan Semantique Structurale (1) (Ya-
pısal Anlambilim) adh yapınna, kuramnıın uygu-
lama boyutunu desteklemek için Tahsin Yücel'in,
Georges Bernanos üzenne yaptığı Fransızca dok-
tora çahşmasını (bu dilde de aynı ustaca anlaüm
gücünü sergüer Yücel) almazdı... Birçok ulusla-
rarası göstergebium toplanüsına konuşmacı olarak
çağnlmaz, birçok biümsel dergi ondan yazı iste-
mek için sn^ya girmez, Balzac üzenne yaptığı, Fi-
gures et messages dans la comedie humaine (2) ad-
lı göstergebiümsel çahşması, 1972 yıhnda Paris'te,
Mame Yaymevi'nin "Universsenıiotiques''dizisin-
de basılmaz, Türkçe yazdığı öykü ve deneme ki-
taplan Türkiye'deki en önemli ve saygın ödülleri
almazdı. (3)
Işte Tahsin Yücel gibi böyle deneyimli bir usta
bize Söylemlerin içinden seslenirken bir yandan,
en ilgisiz ve bilgisiz okurlara göstergebilimin te-
mel kavramlannı venyor, öte yandan da toplum için-
de söylemsel bır nitelığe bürünüp göz kamaştıncı
(!) bir konuma ulaşan kurum, kişi ve etkinliklerin
yansıttıklan "anlam evTenterini" kendi üretimleri
olan söylemleri kullanarak "göstergeierin toplum
içjndeki vaşammı"'beümh'yor. Başka bir deyişle (np-
kı, bir zamanlar dil devrimine bilinçsiz ve bilgisiz
bir öfkeyle saldıranlara yapöğı gibi) (4), bu pariak
(!) yıldızlann yaldızlannı kazıyıp gerçek yüzleri-
ni, yüzeyselliklerini, bilgisizüklenni, anlamsızlık-
lannı, usdışı tutumlannı ortaya koyuyor. Hem de
kendi dilsel üretimlerinden yararlanarak gerçekleş-
tiriyor bu işi. Bilimsellikten ve nesnelhkten ödün
vermeden, ama kendine özgü gülmece ağırukh ve
yergici anlattmından da aynlmadan.
Kitapta ınceleme konusu alanlann, yazann de-
yışıyle "bugün bizi dört bir yandan kuşatan, ku-
şatmakla kalmayıp benUgımizi bir hamur gibi yo-
ğurarakbizieşbiçiınliveeşdeğeryaranklaradönüş-
rûrmeye" (5) yönelecek derecede önemli olması-
na karşın bunlann sözcülüğünü yapanlann yapay
sunuş biçunlerini, yüzeysel içenkleri nedeniyle
içine düştükleri gülünçlüğü, tutarsızlıklannı, an-
ahsin
Yücel'in
'Söylemlerin
içinden' başlıklı
denemeleri de
birçok açıdan
dönüm noktası
oluşturan,
göstergebilim
konusunda
kaynak kitap
niteliği taşıyan
çok önemli bir
yapıt. Ama
koşullardan,
rastlantılardan
kaynaklanmıyor
bu önem:
Her satın, her
sözcüğü engin bir
bilgi birikiminin,
sınırsız bir
bilimsel sezginin,
usta bir yazarlık
serüveninin
ürünü...
lamsızlıklannı ortaya çıkaran Tahsin Yücel, bire-
yi, dolayısıyla toplumu ayduılatıp bilınçlendirme-
yı, "eşbiçimli ve eşdeğerüyaraüklara" dönüşme teh-
likesuıe karşı uyarmayı amaçlıyor.
Tahsin Yücel toplumun basın, müzik, politika gi-
bi alanlannda söz ve ün sahibi olan büyük çoğun-
luğun bilgisiz, bilinçsiz, zevksiz, derinlikten ve
duyarlılıktan yoksun yüzünü yansınyor okurlara:
- Gazetede bır ftıtbol karşılaşmasının yorumu-
nu okuyup söz konusu spor olayının özünü anla-
maya çabalayanlar (Top Yuvarlaktır, s. 15);
- Mutfak yazılanyla kendilerine yenı bir damak
zevki ve yaşam bıçımı sunulduğunu sananlar (Mut-
fak Yazını, s. 53);
- Kadın dergileriyle özgûriüğüne kavuşmayı düş-
leyen ya da bu özgürlük yollannı gösterdiğini sa-
nan çaresizler (Özgür Kadınlar, s. 80);
- Aşk şarkılan söyleyerek ya da dinleyerek, duy-
gusal evrenlerini zenginleştirmeyi umanlar (Çağ-
daş Aşk Şarkılan, s. 105);
- Siyasal söylevlerden ülke sorunlanna çözüm
bulunacağı beİdennsinde yaşayanlar (Siyasal Söy-
lem ve Bağlamlan, s. 119);
- LadyDiana'nın ölümüyle
u
aanınsoviana" ol-
duğunu bir kez daha doğrulayan günlük basınımı-
zı izleyenler (Bir Ölüm Şenliği, s. 130);
Tahsin Yücel'in yardımıyla, "derinhidenyoksun",
"göruntüye indirgenmiş'' kımlıklerle karşı karşı-
ya bulunduklannı görüyorlar.
Tüm beurginlığine karşın bunlan göremeyenler
ya da görmek istemeyenlerse, kitabın sonuç bölü-
mündekı incelemenin konusunu oluşturan "Kara-
tepeü" öyküsündeki kahramanın: "Hay değırmen-
ci! Beni uyandıracagına papazı uyandırmış" dedi-
ği gibi, Tahsin Yücel 'e sitem ederekkendilerini ra-
hatlatabilir.
Hiç kuşkusuz, göstergebilimin sağladığı olanak-
larbu bağmtılann ortaya çıkmasında önemh işlev-
ler üstlenmiştır. Başka bir deyişle, göstergebium
bu tür çözümlemelerde kullanılacak etkin bir araç-
tır. Ancak bu araçtan yararlanan araşürmacılann
kişisel nitelıklerinı de göz ardı etmemek gerekir.
Söylemlerin Içinden'i okurken göstergebilimsel
çözümleme yönteminın sağladığı ızlenımini uyan-
dıran bırçok sonuç, çıkarsama ve bağıntınnı ger-
çekte Tahsin Yücel'in sezgi ve yazarlık gücünden
kaynaldandığını, göstergebıhmin yahıızca bir "ba-
hane" olduğunu unutmamak gerekir. Söylemlenn
içinden bağlamında olduğu kadar, çevirileri de da-
hil, öteki yapıtlan içinde de geçerü bır olgu var:
Tahsin Yücel imzasını taşıyan bü" metınle karşılaş-
tınız mı, o metin hem Tahsin Yücel'in "ne söyle-
diği"nı öğrenmek ıçın okunur hem de (dip notla-
nnda bile) "nasıl söylediği''nin tadmı çıkarmak
için...
(1) A. J. Greimas, Semantique Structurale, Pa-
ris, Larousse, 1966, s. 262, T. Yücel'in çalışması-
nın yer aldığı bölüm. ss. 222-256. Doktora tezi-
nin özgün baslığı: L'Imaginaire de Bernanos, ÎÜ
Edebiyat Fakültesi yay.
(2) Bu kitabın Türkçesi için bkz: Insanlık Gül-
dürüsü 'nde Yüzler ve Bildiriler, tstanbul, Yapı
Kredi Kültür Sanat Yaymcıhk, 1997, s 196.
(3) Haney Yaşamalı, 1955 Sait FaikArmağam;
Söylemlerin İçinden, 1999 Sedat SimaviEdebiyat
Ödülü.
(4) Bkz. T. Yücel, Dil Devrimi, tstanbul, Varlık
vav, 1968; Dil Devrimi ve Sonuçları, Ankara,
TDKyay, 1982.
(5) Söylemlerin tçinden, s. 13.
DEFNE GOLGESİ
TURGAY FİŞEKÇİ
İnsan Öyküleri /
Güneşe Yolculuk filmini izlediniz mi?
Bütün gün televizyon ekranlanndan yayılıp göz
lerimizi ve beynimizı koşullayanlardan ne denli fark
lı yüzlerie karşılaştık orada.
Belki kimilerimiz bu ülkede değil de başka ülke
lerde geçen bir film diye izlemişlerdir onu. Öyle y.
bizimtelevizyonlanmızda, gazetelerimizde, dergile
rimizde onlann öykülerine rastlanmıyor artık.
Ne Eminönü meydanında el arabalannda kaset sa
tanlar var hayatımızda, ne su idaresinde, ne de ça
maşırcı dükkânlannda çalışanlar.
Yaşar Kemal'in de istanbul'a ilk geldiğı yıllard,
gaz idaresinde çalıştığını, geceleri Jnce Memed
yazarken gündüzleri sokak sokak dolaşıp, apartmaı
merdıvenlennı ine çıka, kapı kapı gaz saatlerindel'
giderien, elindeki deftere not ettiğini bilir misiniz?
Kentin kenar mahallelerinde yaşayanlar, yani ken
nüfusunun üçte ikisi, yalnızca şarkıcı ya da futboi
cu olduklannda yer bulabiliyoriar ekranlarda.
Bir ulus olmak, en başta bütün bıreylerin birbirir
tanıdığı, anladığı, ortak sevınç ve kaygılann payta
şıldığı insanlar topluluğu olmak değil midir?
Güneşe Yolculuk filmini, insani konusu, iç burkaı
anlatımı, nefis görüntüleri yanında biraz da bunuı
için izlemeli. Uzağımızda değil, aramızda unutul
muş insanlann öyküsünü, büyük başanyla anlatbt
için.
•••
Aynı duyguya, yani artık ekranlarda, yazılı basın
da yüzlerine, öykülerine rastlayamadığımız insanla
nn variığına, bu insanlann bugün de toplumumuzuı
büyük çpğunluğunu oluşturduğu duygusuna, NTVdı
Artun Ünsal'ın hazııiayıp sunduğu zeytinyağı v<
peynir konulu belgeselleri ızlerken de kapıldım.
Bu programlarda Artun Ünsal ülkemizin hemen he
yerini dolaşıyor, oradaki insanlara nasıl zeytin yetiş
tirdiklerini, nasıl yağını sıktıklannı ya da sütten nas
çeşit çeşit peynir yaptıklannı soruyor, onlar da ya
nıtlıyoriardı.
Ne güzel kadınlardı onlar, nasıl peynir yaptıklan
nı anlatıriarken! Fabnkalar yöneten bir kadından y;
da yalnızca güzellığiyle hayatımızın içinde gezıneı
bir başkasından daha mı önemsız onlann hayatla
n?
Ne güzel erkeklerdi onlar, peynir imalathaneierin
de, zeytinyağı fabrikalannda çalışanlar. Günde be
kez ekranlardan borsa yorumlan yapan iktisatçılar
dan daha mı önemsiz onlann yaptıklan?
Elbette değil.
Hayatın en temel eylemlerinden biri yaptıklan
Peynir yapıyoriar; çeşit çeşit, lezzet lezzet, güzellil
güzellık. Peynırin hepimizin hayatında bir yeri va
ama peynir yapan insanlann yok. Onlan tanımıyo
ruz, bilmiyoruz, varlıklan kimseyi ilgitendirmiyor. Otu
mu böyle şey?
•••
- Hayatımızın kenannda, dtşında kalmış insanlardar
emeklerden söz açılmışken edebiyat yapıtlannı ken
dt dilimizde bizlere kazandıran çevirmenteri nas
unuturuz? Çeviri başyapıtlanyla doluduryazın dün
yamız. Nurullah Ataç'tan Can Yücel'e, Sabahat
f n Eyuboğlu'ndan Cevat Çapan'a.
Kimi yapıtlar yazan için değil, çevirmeni için oku
maya çeker insani.
Gazetemizin sürdürdüğü dünya kiasikteri dizisin
de pek çok değerii yapıt kitaplıklanmıza kazandınl
dı.
Şiir alanında da kapsamlı bir çalışma şu günler
de kitaplaştı. Yedi yıldır gazetemizde Cevat Ça
pan'ın yönetiminde "ŞiirAtlası" başlığıyla sürdürü
len ve her hafta yeryüzünün bir şairini okuriarla bu
luşturan sayfalar, bir araya getirilerek tam yedi cilt
lik bir bütün oluşturdu: ŞiirAtlası (Kavram Yayınla
n).
Yeryüzünde şu anda kaç ülke var bilmiyorum
ama Şiir/tt/as/'ndatam yetmiş ülkeden iki yüz dok
san yedi şairin iki bin şiiri var. Bu şiirleri çevirmel
için de yüz on dört çevirmen çalışmış.
Işte o adlarını duyup geçtiğımiz, büyük çoğunlu
ğunun yüzlerini bile görmediğimiz yüz on dört çe
virmen, bizleri tanımadığımız hayatlara, dünyalar.
taşıyoriar Şiir Atlası'nöa.
Böylesi büyük emeklere nasıl kayıtsız kalabilir in
san?
Devtet Opera ve Balesi Genel
MüdüpHiğü'ne Buharak atandı
• ANKARA (AA) - Devlet Opera ve Balesi
Genel Müdürlüğü görevine vekâleten Remzi
Buharalı atandı. Kültür Bakanlığı Müsteşar
Yardımcıhğı'na getirilen Hasan Hüseyin
Akbulut'tan boşalan genel müdürlük görevini,
Genel Müdür Yardmıcısı vekili Buharalı
vekâleten yürütecek. 1%3 yılında doğan
Buharah, Hacettepe Üniversitesi Devlet
Konservatuvan Nefesli Sazlar Ana Dalı Trombor
Bölümü'nü 1987 yılmda bitirdi. Aym yıl Devlet
Opera ve Balesi'nde stajyer sanatçılığa başlayan
Buharalı, bir yıl sonra orkestra sanatçılığına
atandı. 1998 yılmdan bu yana Genel Müdür
Yardnncısı vekili olarak görev yapıyordu.
K Ü L T Ü R İ Ç Î Z İ K
K Â M İ L M A S A R A C 1