09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 MART 2000 PERŞEMBE 14 KULTUR [email protected] Çoğunluğu İstanbuFda yapılacak etkinliklerde ünlü İngiliz sanatçı ve topluluklan yer alıyor 'İngfltere -Türidye 2000' Feslivafi • îngiltere Büyükelçisi Sir David Logan, mart ile ekim arasında yapılacak bu projenin özgün bir olay olacağını vurgulayarak, "Diğer festivallerin aksine kültürel ve ticari etkinliklere odaklanmayacak" dedi. Istanbul'daki etkinlikler Istanbul Kültür ve Sanat Vakfı'nın festivalleri kapsammda gerçekleşecek. Kültür ServisUngiltere ve Türkiye arasındaki kültürel, ticari ve ekonomik alanlardaki ilişkileri kudamak ve bu iliş- kileri genişleterek geliştirmek amacıy- la. Mart 2000-Ekim 2000 tarihleri ara- sında 'Ingiltere-Türkiye2000' Festivali düzenleniyor. Ingiltere'nin Istanbul agırlıklı olmak üzere birçok şehirde kültürel ve ticari ko- nularda etkinlikler sunacağı festivalin ti- can programlannın tümünün giderleri ingiliz hükümeti; sanat etkinlikJeri ise özel sektör sponsorlan tarafından kar- şılanıyor. Ortak birgirişim olan festival, Ankara'da îngiltere Büyükelçiliği, Is- tanbul'da Îngiltere Başkonsolosluğu, İn- giliz Kültür Derneği, Istanbul Kültür ve Sanat Vakfı'nın liderliğinde düzenleni- yor. Tanıtım toplantısında îngiltere Büyü- kelçisi Sir David Logan 'tngiltere-Tür- kiye 2000' ile ilgili olarak şunlan söy- ledı"Bu proje özgün bir olay olacak. Çiinkü diğer festivallerin aksine kühü- rel veticarietkinliklere odaklanmayacak. 'İngUtere-Türkiye 2000' Ingütere'nin iki konuda da ülkenin verebileceklerinin en iyilerini sunmaya çalısacak. Ana amaç- lardan birisi de tngiliz mükemmeliyet- çiliğinin iş dünyası ve yaratıcı sanatlara yansunasını taıutmak. Bir müttefik ola- rak, dünyanın çok kritik bir bölgesinin kilit ülkelerinden biri ve daha da önem- lisi İngiltere'nûi de oiuşması için büyük destek verdtği Avrupa Birliği aday üye- si olarak, Türkiye bizbn için büyük öoem taşryor." EtkinlikJerin ağırlığı lstanbul'da yer alacak. Bu seçim Istanbul sadece ülke- nin ticaret ve kültür merkezi olduğu için değil, aynı zamanda geçen yüzyılda üç büyük imparatorluğa ev sahipliği yap- Royal Shakespeare Tiyatrosu, 'Hırçuı Kız'ı sahneleyecek. Chaptin'in 'Şehir Işıklan' filmi orkestraeştiğindesunulacak Festivakle Ken Loach'un en önemti S filmi gösterilecek. Ünlü soprano Dame Kiri Te Kanavva iki resital verecek. mış olmasından dolayı çok belirgin ol- muş. Istanbul'daki etkinlikler Istanbul Kül- tür ve Sanat Vakfı'nın sanat festivalle- ri kapsamında bir dizi sanat olayı ola- rak gerçekleşecek. Bu ay Ankara Bilkent Üniversite- si'ndeki Yılın Genç Müzisyenleri Yanş- ması Finalleri'nin ardından 20-30 Mart arasında Rkochet Dans Toplulugu'nun Ankara, Trabzon, Adana, İstanbul ve Bursa tumesi yapılacak. Nisan ayında düzenlenen 19. Ulusla- rarası tstanbul Film Festivali kapsamın- da, 18-19 Nisan'da şef Carl Davies yö- netiminde Senfoni Orkestras'nın cşli- ğinde, CharlieChaplin'nin 'Şehir Işık- lan' fılminin gösterimi yapılacak. Yi- ne film festivali çerçevesinde 'Canlan- dırma Sinemasından: Îngiltere' başlığı altında İngiliz canlandırma sineması- nın en iyileri; 'Ustalara Saygı: Ken Lo- ach' bölümünde yönetmenin en önem- li 5 fihninın göstenmi; "BirÜlke-BirSi- nema:lngütere' bölümünde ise son dö- nem İngiliz sinemasının en iyi örnekle- ri yer alacak. Aynca Manchester Camerata, şef Cem Mansur yönetiminde Ankara Ulus- lararası Müzik Festivali'nde iki temsil, Istanbul ve Eskişehir'de birer temsil ve- recek. BBC Büyük Caz Orkestrası 28.Uluslararası Istanbul Müzik Fes- tivali kapsamında, 7 Haziran'da Piano Circus, 8 Nisan'da The King's Consort, 9-13 Nisan'da ünlü soprano Dame Kiri Te Kanavva'nın iki resıtalı, 10 Nisan'da ünlü kemancı Kennedy ve viyolonselci Lynn HareD. 11 Nisan'da Şef Trevor Pinnock yönetiminde The English Con- cert ve Korosu: St Mathevv Passion. 12 Nisan'da Mkhael Nyman Topluluğu, 15-16 Nisan'da şef Leonard Slatkin yö- netiminde Filanmoni Orkestrası ve Ko- rosu, 17-18 Nisan da Orchestraofthe Age of Enlightenment, 29 Nisan'da viyolon- selci Juiian LJoyd VVebber ve piyanist John Lenehan gibı çeşitli orkestra ve oda gruplannın konserlerinin yanı sıra 29,30 Haziran ve 1 Temmuz'da Adven- ture in Motion Picture'den ödül almış pn> düksiyon 'Kuğu Gölü' balesinin göste- risi yer alacak. Mayıs ayında gerçekleşecek olan 12. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festiva- B'nde Royal ShakespeareTiyatrosu Wil- liam Shakespeare ın Hırçın Kız' adlı oyununu sahneleyecek. Temmuz ayın- da düzenlenen 7. Uluslararası tstanbul Caz Festivali kapsamında ise BBC Bü- yük Caz Orkestrası bir konser verecek. Aynı zamanda YoungVTc tiyatro gru- bu Türkiye'nin diger büyük şehirlerin- de de oyunlar sergileyecek. Bütün bu kültürel etkinliklerle bir ara- da yürütülecek ticari faaliyetler arasın- da, îngiltere'den gelecek olan ticaret he- yetleri ve İngiliz- Türk işbirliğinin ge- lişmesi amacıyla düzenlenen teknik se- minerler bulunuyor. Aynca eylül ayın- da İngiliz moda defilesi, kasımda da 'Medya Semineri' gerçekleşecek. Üç yıllık bir proje olarak tasarlanan 'Ingiltere-Türkiye 2000', önümüzdeki sonbaharda Türk sanatçılan ve Türk ti- cari heyetlerinin lngiltere'de düzenle- yecekleri programla devam edecek. Bir- çok kurumun sponsorluğunu üstlendi- ği festivale tngiliz hükümeti 1 milyon sterlin maddi destek verdi. Hint asıllı îngiliz kadınlanyla dalga geçildiği iddia ediliyor Merchant-IvoryfüminetepldKültür Servisi - Hindistan 'da yaşayan Hint asıllı Ingilizler, Hintli yönetmen tsmail Merc- hanfı son çektiği filmde Hint asıllı ingiliz kadınlan beyaz ve saf İngiliz erkeklerine düşkün ve takıntılı olarak göstermek- le suçluyor. Batı Bengal Millet Meclisi üyesi olan Cillian Hart 'Cot- ton Mary' admı taşıyan filmin ülkede gösteriminin engellen- mesi için elinden gelen her şe- yi yapacağını açıkladı. James NVilby, Greta Scacchi ve Hintli aktris Madhur Jaff- rey'in başrolünüpaylaştığı film- de, ingiliz kolonisinin egemen- lığinden yeni çıkmış bağımsız Hindistan'da yaşayan, BBC'de çalışan bir gazetecinin Hint kö- kenli bir İngiliz kadın tarafın- dan baştan çıkanlması ile ge- Iişen olaylar anlatılıyor. Hart, Hintli İngiliz vatandaş- lannın Merchant ve Amerika- lı James Ivory'in birlikte ger- çekleştirdikleri filmi, büyük bir şaşkınlıkla karşıladıklanm belirtirken anlamsız ve gerçek- le bağdaşmayan bir tema üze- rine kurulu filmin Hint asıllı İn- giliz kadınlan ile açıkça 'dal- ga' geçtiğini ifade ediyor. Yasaklanması isteniyor Batı Bengal Kültür Bakanı Buddhadev Bhattacharya'ya filmin yasaklanması üzerine birteklif götürdüğünü söyleyen Hart, filmdeki kadın karakte- rin adı olan 'Cotton Mary'nin bile kadınlan aşağılayıcı bir ni- teliği olduğunu sözlerine ek- ledi: "Bu ülkede aanhk oldu- ğumuz için her yapüan işe bo- yun eğmek zorunda değUiz. Bu konunun mectiste de görüşül- mesini de sağlayacağını". Merchant ise bu eleştirilere karşı kendini savunarak film için yaratilan bir karakterin tüm topluluğun yansıması olarak görülmesının yanlış olduğunu belirttti. Bir tngiliz kadınının Hint asıllı Ingilizleri her iki tarafın- dan da en kötü özelliklerini ba- nndırdıklannı söylediği sahne hanrlatüınca ise, "Fflmdeişeya- ramaz üç Ingilizin birtakim olay lardan şikâyet ediyor ol- malan bütün toplum hakkın- da gerçek bir yargrya ulaşma- yı gerektirmez. İslamryet, Hin- duizm,Budizmgflx birçok fark- h dine mensup olan karakter- ler de var. Hepsi de ahsdmışın ıhynria hreanlar Rıı, hiitfın riin- ler hakkında bir propaganda yapıtığım anlamına gelmez" yanıtını verdi. Ünlü Hintli oyuncu Sharmi- la Tagore da Merchant'a des- tek vererek yönetmenin insani duygulara sahip , sağduyulu bir kişi olduğunu belirterek hiç kimseyi incitmek ıstemediğini ifade etti: "Eğer Hint asdh In- güizler bu olaydan incindilerse bu topluluk olarak kendüeri- ne güvensizliklerinin bir işare- tidir. Bizinsanlara hoş valdt ge- çirtmek için film yaparız ve 'özelkarakterler' yaratarak on- lan kullanınz. Bütün bir top- lumu ete almak bizim işimiz de- ğü"diye belirtti. Yan Avrupalı yan Hintli ola- rak kabul edilen bu kesim mü- zik, sinema ve spor dallarında kazandıklan başanlara karşın, Merle Oberon. Anna Kashfi gibi oyuncular ile Cliff Ric- hard, Engelbert Humperdick gibi müzisyenlerdışında ulus- lararası bir üne kavuşamamış ve Hint toplumunda her zaman "djşlanan kesimi' oluşturmuş- lardı. lsmail Merchant ve James Ivory fümkrini birtikte üretiyorlar. Şinasi Dikmen, 'Türk Numara Yapma' adlı tek kişilik oyunu lstanbul'da Almanca sundu 4 Sahnede söylenen her soz birer belgedir' Şinasi Dikmen,oyunda doğaçlamalardayapıyor. S.RAYANYİRMtBEŞ Şinasi Dikmen, Wolfgang Marsc- hall'ın yönettiği 'Türk Numara Yap- ma' adlı tek kişilik oyunla Goethe Enstitüsü'nün konuğu olarak ülke- mizdeydi. Üç yıl önce Ayşe Aktay'la Frankfurt'ta kurduğu kabare tiyatro- su 'Die Kas Kabarett' (Peynir Kaba- re), yabancı kökenlilerin Almancada kabare yaptığı ilk tiyatro olma özelli- ğini taşıyor. - Oyunun hem Almanlara, hem Türklere yönelik bir içeriği var. Tür- kiye'de anadilinizle oynamayı düşün- medinizmi? DtKMEN - 15 yıldır bu işi Alman- ca yaptığım için Türkçe oynamaya he- nüz cesaret etmedim. Türkçe yapıldı- ğmda, içeriğin Türkiye'ye dönûk ol- ması gerekiyor. Ben Almanya'ya git- tikten sonra ülkem o kadar değişti ki... Türkçe oynamaya hazırlıklı değilim. - Yapağmıza kabaredençok meddah- lıkyada stand- up denikbilir mi? DİKMEN-Almanya'ya gittiğimde 27 yaşındaydım. İki kültürde de yer alan çelişkileri tarudığım için karşılaş- tırmalaryapabiliyorum. Güldürübun- dan doğuyor. Benim yaptığım daha • Oyunun, iki toplumdaki önyargılan olumlayan ya da yanlış bilinenleri açığa çıkaran bir içeriği var. Benim yaptığım daha çok meddahlığa yakın. Meddahlıkta da toplumsal içerik vardı. Bazı şeyleri ciddiye almak gerekiyor. Politik çarpıklıklan saptamamız lazım. çok meddahlığayakın. Meddahlıkta da toplumsal içerik vardır. Örneğin, Cem Ydmaz'ı 'Sryaset Meydanı'nda izledi- ğimde 'Hayat gırguthr ciddiye alma- ya gerek yok' diyordu. Cem'de, politik içerik yok. benim- kinde tamamen var. Politik çarpıklık- lan saptamalıyız. Sahnede söylenen her söz bir belgedir. tzleyiciyle gır- gır geçmek, çok basit geliyor bana. Muz kabuğuna basıp düşene gülmek kolay. Kendin düştüğünde gülebiliyor musun? O zaman eleştirel güldürü ge- lir. Kabareyi getiren Ferhan Şensoy var. Onun dışmda Amerikanvari bir eğ- lence türü stand-up. -Annanya'da kabaretiyatrosuaçma- nızve Alman dilinde tiyatro yapmanız nasıl gerçekleşti? DİKMEN -Tiyatroyu açtığımızda, Türklerin ilgi göstermeyeceklerini baştan biliyorduk. Küçük birtiyatro bi- zimkisi. Izleyicinin yüzde sekseni Al- man. Türk kültür evi olsun gibi istek- leraldık ama kabul etmedik. Türkiye'de genel anlamda bir istikrarsızlık var. Kendimi bunun etkilerinden tamamen ayn tutmaktı amacım. Gösterilerin, Almanca sunulması karan da buna dayanıyor. - Tıyatroya nasıl başladınız? DtKMEN - Türkiye'de dört yıl sağ- lık memurluğu yaptım. Almanya'da 15 yıl kadar yoğun bakım servisinde has- ta bakıcı olarak çalıştım. Orada çalışır- ken. Aziz Nesin, Muzaffer Izgü biçi- minde hikâyeler yazmaya başladım. Yazdıgım metinler kanalıyla, Alman- ya'nın tanınmış bir kabare ustasma ulaştım. 'Sanmsak Şekerlemesi' adlı başan kazanan kabareyi, iki Türk 11 yıl sürdürdük ve sonra dağıldık. - Sahnede, eşinin evden kovması üze- rine tiyatrosunda kalmaya başlayan bir adam. iki toplumu da eleştirirken gül- dürüyor. Politiktaşlamalardan söz ede- bilir misiniz? DİKMEN - Oyunun, iki toplumda- ki önyargılan olumlayan ya da yanlış bilinenleri açığa çıkaran bir içeriği var. Adam; kendisinden daha Türk ol- muş Alman eşinden boşanmışhr. İyi eğitim almış bir Türk kadınıyla evle- nince de evden kovulur. Aslında, ma- çoluğunu sanatının arkasına gizleme- ye çalısan biridir. Oyundaki adam, salak, tutucu, komp- leksli ve biraz zavallı. Tiyatrosunda ya- tıp kalkıyor ve başlıyor anlatmaya. Geç- mişini, cinselliğini, evliliklerini, sanat- çılığını, yapacaklannı... Günlük yaşa- mı yalan olduğu için geleceği de bunun üzerine kuruluyor. Kendini eleştirir- ken, suçu devamlı başkasında anyor. Oğ- luna telefonda, '.Alman parlamentosu- na gir ama Cem Özdemir gibi yeşiller- den olma, Türk gazeteleri Cem'e vatan haini diyorlar. Sen, vatanseversin bu- nun için de Hıristiyan Demokrat Par- ti'ye üye ol' diyorum. Adam, Faust'ta- ki Mefısto'yu oynamak için Alman ti- yatrosuna başvurduğunda, Faust'u oy- nayamayacağı yanıtını alıyor. Gerekçe de 'Türk olarak senişeytan kınğınasok- mak politikanlamda doğruohnaz.' Bu- rada da Almanlann, Faust hakkındaki ön yargılannı aktardık. IŞILDAK VE YELPAZE ATİLLA BİRKİYE 'Vefakâr Komşu Aysel Abla' Yazılarımı genellikle salı sabahları yazıp gazete- ye gönderiyorum. Şayet yazacağımı bulamamış- sam, salı sabahına kadar yaşam bana zindan olu- yor. Mide ağrıları çekiyor, uyuyamıyor, olup olma- dık yerde öfkeleniyorum. Bu salı öyle değildi. Yazacağımı çoktan belirle- miştim. Geçen haftaki gibi, yine televizyonlann çe- kilmez halinden, kültür sanat dünyasının giderek magazinleşmesinden, edebiyatın popülizminden söz edecektim. Sonra birden vazgeçtim; çünkü yine, hep şikâ- yet, hep şikâyet... Bana gelen bir mektubu yayım- lamaya karar verdim. Renkli ve ilginçti. Adı bende saklı (E.N.Y.) olan okurun mektubunu aşağıda alın- tılıyorum: "Sayın Birkiye, bana yardımcı olacağınızı ümit ediyorum. Size kısaca hayat hikâyemi anlataca- ğım. Çocukluğumda hep musluk tamircisi olmak is- terdim; babam bir türiü anlayamamıştı bu isteği- mi. Adamcağız yıllarca habire sonıp durdu, ne- denini. Ona nasıl söyleyebilirdim, karşıki dul kom- şumuza musluk tamircisinln günaşın geldiğini! lsmail ağabeyin, sokağın köşesinde birdükkâ- nı vardı. Tesisatçıydı; en çok yaptığı iş musluk ta- miriydi. Üstelik uzun boyluydu. Ben de onun, hem uzun boyuna, hem de karşıki komşumuza yaptı- ğı ziyaretlere özenirdim. Karşıki komşumuz, bütün mahallenin, özellikle de evli kadınların kıskandığı, otuz-otuz beş yaşla- nnda dul birkadındı. Adı Aysel'd/, biliyorum ben ona göre değildim, küçüktüm. Kimilerine göre, yaşı kırkın üzerindeydi. Bu yorum kadınlar tarafın- dan yapılırdı. Erkeklere göre ise genç ve güzel bir kızdı. Ben muslukçu olacağım diye diretirken, annem, babam çaresizdi. Ne yapacaklannı bilemiyoriar- dı. Beni önce koleje verdiler; hatta bu fikir sanı- nm, karşıki komşumuzdan gelmişti. Kolejden sonra da makine mühendisi olmaya ik- na ettiler. Okul birincisi olduğumdan, Teknik Üni- versite'nin makine mühendisliği bölümüne gir- mek benim için çok kolay oldu. İş hayatında çok başanlı oldum. Çok dapara ka- zandım. Ancak muslukçuluğu bir türlü kafamın içinden atamadım. Elimi bile yıkasam, gözümün önüne o vefakâr dul komşumuz Aysel abla gelir. Ne zaman keskin bir kadın parfümü burnuma çarpsa, Aysel ablayı hatıhanm. Bu saatten sonra musluk tamircisi ola- mayacağım göre (ama bozulan musluklan hep ben tamir ederim) ben de köşe yazan olmaya ka- rar verdim. Yeteneğimin olup olmadığını sormayın. Benim her işe elim yatkındır. Küçükten beri kitap okuma- sını çok severim. Edebiyatı çok severim. Hatta muslukçu lsmail ağabeyin dul komşumuza oku- duğu şiir hiçaklımdşn Alnımdaki bıçak yarası * Senin yüzünden; ' '"""""' Tabakam senin yadigârın, "İki elin kanda olsa gel" diyor Telgrafın; Nasıl unuturum seni ben, Vesikalı yârim? lsmail ağabey o kadar çok söylerdi ki bu şiiri, ben de kapı arasından sesleh dinlerken ezberie- miştim. Aslında pek şiir ezbeheyemem. Hayatım- da ezberimdeki tek şiirdir, lsmail ağabeyin dul komşumuza söylediği şiir. Bir de Istiklal Marşımı- zın on kıtasını ezbere bilirim. Fen bölümünde oku- mamıza karşın, edebiyat hocamız bize zorla ez- behetirdi. Ezbere okumayan edebiyattan çakar- dı. öteki hocalanmız, edebiyat hocamıza baskı ya- pardı: 'Bu çocuklar fen bölümünde okuyor, ede- biyatla ne işleri var, kimi mühendis, kimi doktor, ki- mi mimarfalan olacak' diye. Ne varki edebiyat ho- camız Ortıan Bey asla taviz verrnez, 'Günün bi- rinde işlerine yarar' derdi. Az daha unutuyordum, birkaç yıl önce metin ya- zan oldum. Geçirdiğim bir bunalım sonrasında, ko- lej arkadaşlanmın yardımıyla sektör değiştirdim. Böylece yazı yazma yeteneğim ortaya çıkıverdi. Hayatın cilvesi işte, musluk tamircisi olmak is- terken, makine mühendisi, daha sonra metin ya- zan, şimdi de köşe yazan olmak istiyorum. Yakın bir gelecekte gerçekleştirmek üzere, bir televiz- yona eğlenceli bir yarışma programı düşünüyo- rum. Belki daha önce bir dizi yazanm. Size kısaca hayatımı anlattım. Yardımcı olursa- nız sevinirim. Sizin ilişkileriniz vardır. Şimdilik ya- zım için herhangi bir ücret istemiyorum. Belki de ara sıra bana köşenizi verirsiniz, ayda bir kez fa- lan. Selamlar." Ne dersiniz, ilginç değil mi? TÜRSAK Vakfı, 8 Marfı film gösterimiyle kutladı • Kümır Servisi - TÜRSAK Vakfı ve Beşiktaş Belediyesi. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü. Türk sinemasında kadını ve kadının toplumsal yerini konu alan üç filmden oluşan bir etkinlikle kutladı. 7 Mart salı günü Atıf Yılmaz'ın 'Adı Vasfiye' filminin gösterimiyle başlayan program, dün Beşiktaş Belediye Başkanı Yusuf Namoğlu ve TÜRSAK Vakfı Başkanı Müjde Ar'ın, Etiler Huzurevi'nden davetli 60 kadını ağırlaması ile devam etti. Sanatçı Serap Aksoy'un katılımıyla Yavuz Özkan'ın yönettiği 'iki Kadın' adlı filmin de gösterildiği Dünya Kadınlar Günü etkinliğinin uzantısı olarak da bugün saat 11.00'de izleyicilere Atıf Yılmaz'ın 'Berdel' adlı filmi sunulacak. 'The Beach' filmine protesto hazırliğı • BANGKOK (AFP) - 'The Beach' (Sahil) filminin Thaı'de gerçekleşecek tanıtım galasında bir grup çevreci, geçen yılkı çekimler sırasında, 20.th Century Fox'un Maya sahilini ve Phi Phi adasının doğal görüntüsünü bozduğu gerekçesiyle oyuncu Leonardo Dı Caprio'yu protesto edeceklerini bildirdiler. Iddialan doğriılamak amacıyla ellerinde bulunan fotoğraf ve belgeleri kamuoyuna sunacaklannı belirten grup. Maya sahilindeki palmiye ağaçlannm çekim öncesi söküldüğünü söylediler. Thaı mahkemesi, bu iddıalann sonucunda, 2O.th Century Fox'a, yerel yapımcı ve Çevre Bakanlığı'na. doğaya verilen zarar nedeniyle dava açtılar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle