27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
265 MAAT 2000 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 Demirel, Çankaya'dan inerse tavuk beslemezmiş.. "Çoban Sülü de tavuklarla ilailenmezdi!" Kundu Ornnan Bakanı Nami Çağan, MNG Hol<Jingin Antalya Kundu köyündeki ormanlık alana inşa ettiği Topkapı Palf ace'ı ve köydeki orman tahsislerini incelemeye aldı. Çağan, Orman Bakanlığı'nın merkez v e yerel ilgililerinden oluşan bir karma komisyon kurduğunu açıkladı; hem dosya üzerinde hem de yerinde çalışmalar yapılacağını bildirdi. Ç a ğ a n , denize ulaş.ımları kesilen köylülerin mağdur edilmeyeceğini de söyledi. Bektron* posta: someposta.cumhuriyeLconi.tr vukat Çağlar Çorumlu, o sabah saat 06.30 sularında eşi emeklı öğretmen Müşerref Çorumlu'un iniltisiyle uyanıyor. Eşinin yan baygın durumda ve yüksek ateşi olduğunu görüyor. Toparfanıyor. Eşi emekli öğretmen olduğu için aklına Validebağ Oğretmenler Hastanesi'ne gitmek geliyor. Eşini Bakırköy'den Koşuyolu'na götürüyor. Saat 08.00 sularında acil serviste doktor bulamıyor. Sedyede yatan yarı baygın eşine bir hemşire bakıyor ve "ateşi fazla" diyor. Sonra bir asistan doktor geliyor, sağ bademcikte anjin tanısı koyarak idrartahlili yapılmasını istiyor. Tahlil için zorlukla idrar alınırken kırmızı bir görüntü ortaya çıkıyor. Bu arada dahiliye uzmanı doktorun poliklinikte olduğunu öğreniyor. Uzman doktorun kapısına gidiyor. Açık kapıdan içeri giremiyor. Çünkü doktor içeride hasta baktığını ve sıra numarası alıp gelmesini söylüyor. Eşinin, baygın durumda olduğunu anlatmaya çalışıyor, PANO DENIZ KAVUKÇUOGLU Hastanede Tefc 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 koluna serum bağlanıyor ve hastanın durumunu gören doktorlar röntgen çekilmesini istiyor. Röntgen filmi geldiğinde tanı konuyor: Böbrekten çıkan taş üreterde kalmış, hasta üre komasına girmiş... Bir doktor, "Eşinizin durumu kötü" diyor. Derhal üroloji servisine yatırılıyor. O gece, sabaha karşı kritik bir kaç saat yaşanryor ve emekli öğretmen Müşerref Çorumlu, ölümle yaşam arasındaki ince çizgide gidip geliyor. Komadan çıkıyor ve bir hafta sürecek yoğun bir tedavi görüyor. Hastaneden taburcu edildikten sonra tedavisi evde devam ediyor ve Müşerref Çorumlu sağlığına ancak dört ay sonra kavuşabiliyor. Geçenyıl 1 Ekim'de bir sabah eşini götürdüğü Validebağ Oğretmenler Hastanesi, avukat Çağlar Çorumlu'nun aklından hiç çıkmıyor. Geçenlerde bizi arayıp anlatıyor... Validebağ oğretmenler Hastanesi'nde böyle öyküler yaşanmasın istiyor. Felek bizim tüm hayatımızı çalmışken, felekten bir gece çalmak niye? İsfikrap' ya da 'Nerede Yanlış Yaptık?' Sayın Süleyman Demirel'i, 27 Kasım 1964 günü Ankara'da başlayan Adalet Partisi 2. Büyük Kongresi öncesi gazeteterde çıkan fotoğraflarıyla tanımıştım. Kongrenin son günü yapılan seçimlerde en güçlü rakibi Sadettin Bilgiç'i ilk turda "hezimef'e uğratmış, 1.072 oyla genel başkan seçilmişti. "Bana itirpat edenleri mahcup etmemek için gecemi gündüzüme katarak çalışacağım" diyordu. 27 Mayıs 1960 günü bir askeri darbeyle devrilen Demokrat Parti döneminde Devlet Su Işleri Müdürlüğü yapmış bir mühendisti. Bir süre Amerika Birleşik Devletlen'nde yaşamış, Türkiye'ye döndükten sonra "Morrison" adlı bir Amerikan şirketinin temsilcılığini üstlenmişti. Adı sıyasi çevrelerde pek duyulmamış bu genç poiitikacının yaşamını basından öğreniyorduk... Isparta'nın islamköyü'nden olduğunu, çocukluğunda çobanlık yaptığını da yazmıştı gazeteler. "Çoban Sülü" diyorlaîdı ona... Varılan noktalardan geriye bakıp, geçmişi olduğundan daha "müfevaz/"göstermek, yaşanan hayatlan daha "efsanevi" kılıyordu Türkiye'de... Ülkenin en güçlü iki "sermaye imparatoru "ndan biri pamuk tarlalarında "balya işçisi", öbürü de "bakkal" değil miydi eskı hayatlannda?.. Sayın Demirel. parti genel başkanlığı görevine gelir gelmez Ismet Inönü hükümetinı topa tutmaya başlamıştı. "Bu hükumetle Türkiye bıryere varamaz, huzursuzluğun gerçeknedenı bu hükümettir..." diyordu. Sert bir üslubu vardı. Hükümet, 27 Şubat 1965 günü istifa etti. Cumhuriyet Halk Partisi'nin yer almadığı, bağımsız Suat Hayri Ürgüplü tarafından kurulan "sağ" koalisyon hükumetınde Sayın Demirel devlet başkanlığı ve başbakan yardımcılığı görevlerini üstlenmişti. Siyasal yaşamında izleyeceği çizgi belirginleşiyordu. Aynı yılın mayıs ayında "petrolün millileştirilmesi'ne karşı çıkacak, bir ay sonra çıktığı Karadeniz gezısınde ıse ekım ayında yapılacak genel seçimler öncesi Cumhuriyet Halk Partisi'ne karşı izlenecek "strateji'yi açıklayacaktı: "Ortanın solu, Moskova yolu!" Adalet Partisi, 10 Ekim 1965 günü yapılan genel seÇimlerde yüzde 52.87 oranında oy alarak tek başına iktidar oldu. Sayın Süleyman Demirel başbakandı artık. 23 Kasım günü TBMM Plan ve Bütçe Komısyonu'nda yaptığı konuşmadan, Devlet Planlama Teşkilatı'na ilişkın görüşlerını öğrenecektık: "Plan fikrini ve teşkilatını her derde deva bir Lokman Hekım gibi görmeye imkân yoktur. DPT kurulduğundan beri idaremizde ataletbaşlamıştır..." Kendisinin de, partisinın de ilginç bir "demokrası" anlayışı vardı. 7 Mayıs 1966 günü sivil polisler ve ıdare amırleri muhalefet partilerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki grup odalarına girip arama yapmışlardı. Böyle bir şey cumhuriyet tarihınde ilk kez oluyordu. Muhalefet liden Ismet Inönü'nün, 'Eşkıyanın bu gece ne yapacağı belli olmaz!" diyerek tepki gösterdiği olay karşısında Sayın Demirel, "Gereksizyetegürüİtükopanlıyor..."öerr\ekleyetinmişti. Mustafa Kemal Atatürk'ün, "Türk gencı inkılaplann ve rejımın şahidi ve bekçisidir..." diye başlayan ünlü Bursa Nutku da tartışma konusu olmuştu o günlerde... Kasım ayı sonunda yapılan Adalet Partisi Kongresi'nde Sayın Demirel, "Atatürk'e aidiyeti soh derece şüpheli bu demeç, tahriklerle harekete geçirilmek istenen masum kimselerin karşısına Ata 'nın bir vasiyeti, birdirektifi olarak konmaktadır..." diyordu. Bir yıl sonra 11 Temmuz 1967 günü Istanbul Adalet Parr tişi ll Gençlik, KoJiii. Lokali'nde yaptığı konuşmada, "Otuz iki milyonluk ülkede aiışmadığımız acayip sesler olacaktır" diyecekti, "eğer bunlar kanuna aykınysa sahibininyakasına yapışılacaktır"... Aynı günlerde Türkiye Işçi Partisi Milletvekili Çetin Altan'ın dokunulmazlığı kaldınlmış, "yurdayasakyayınsoktuğu"savıylaAzizNesingözartınaalınmıştı. "So/"un, "so/cuiann amansız duşmanıydı Sayın Demirel. "Biz vatan şairi olarak Namık Kemal 'ibiliriz" diyordu, "kendioğlunu Türkiye Komünist Partisi'ne emanet etmış Nâz m Hikmet, vatan şairi olamaz. Turnusol kâğıdı diye bir şey vardır. Eğerbirisi çıkıp Nâzım Hikmet yatan şairi diyorsa, işte o turnusolkâğıdında birasittir"... Solcular onun gözünde "fukara tacirieri" idiler aynı zamanda. 22 Ağustos günü Rize'de yaptığı bir konuşmada, "Birtakım ne idüğü belirsiz fukara tacirieri rı> redi. Salaklar, birtakım budalalar Türk halkınazehirahtmaktadır..." demişti. SıksıkTürkiye'yi dolaşıyor, "tekö/r"ler arasında "fes;s"leraçıyordu. 16 Eylül 1967 günü CHP Genel Sekreteri Bülent Ecevrt, "irticanın başı Başbakan'dıri" diyecekti. Sonra uzun yıllar geçti aradan... Nice DemirelEcevit kavgalanna tanık olduk. İki de darbe yaşadık onlar nedeniyle... Kıyımlardan geçtik... Bizim beğendiğimiz, benimsediğimiz, sahip çıktığımız "her şey"'m karşısındaydı Sayın Demirel. Yerterimiz hiç değişmedi! Onu tanıdığımda yaşım 21'di, şimdi 57 yaşındayım. Türkiye'de bugün "istikrar" denince akla gelen "tek" adın, onun adı olduğunu, Sayın Ecevit'in "isffkrar" adına onu yeniden cumhurbaşkanı yapabılmek içBi nasıl çırpındığını gördükçe kendime sormadan edemiyorum doğrusu: "Nerede yanlış yaptık biz?" Öyle ya aradan geçen 36 yıl içinde herkes bir yerlere savrulurken ayakta bir tek "O" kalmış... Eğer "istikrar", sözlüklerin yazdığı gıbi, "Aynı biçimdekalma, aynıbıçimde sürme" ya da "yerieşme, oturma" demekse, söyleyecek bir sözümüz olabilir mi Sayın Süleyman Demirel'e? Ama biz?.. Sahi, nerede yanlış yaptık biz?.. Faks:0 212723 84 97 doktor, nörolojiye gitmesini önehyor. Çaresiz gidip sıra numarası alıyor; 42. sıraya giriyor. Fakat eşi giderek kötüleşiyor; tekrar doktorun kapısına geliyor. Doktor, kan tahlili yaptırmasını istiyor. Sedyedeki yarı baygın eşini alıp kan tahliline götürüyor. Saat 10.30 sularında doktorun odasına döndüğünde doktorun işini bitirip gittiğini ve saat 14.00'te geleceğini öğreniyor. Validebağ Oğretmenler Hastanesi'nin koridorlannda ne yapacağını bilemez bir şekilde oradan oraya koşuştururken bir bayan yanınayaklaşıyor ve "Burada daha fazla durmayın, hemen başka bir hastaneye gidin" diyor. Eşini alıp en yakındaki Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'ne götürüyor. Marmara Tıp acil servisine girer girmez, eşinin KontiİPlü Telefon rehberi yayımlamayan v e yeterli altyapı hizmetini kurmadığı için 118 bilinmeyen numaralar servisini arayanlan beklemeye alıp "beklettiğimiz için özür dileriz" diyeceği yerde "beklediğiniz için teşekkür ederiz" diyen Türk Telekom'un başka bir numarasını da bir okurumuz anımsattı. Türk Telekom 118 "hizmef'ini para karştlığı yapıyor ve beklettiği süredeki her "kontür" için vatandaşın cebinden parayı çekip alıyor. SESSİZ SEQASlZ(l) ... „ NVRİKURTCEBE Yüksek Yerilim Hattı Erdinç UTKU Müsteşarhkta Oda'nın odası olursa Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık binasında, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin de bir çalışma odası olsa ne olur? Başbakanlığın TOBB'la yakın mesai içinde olduğu, bazı sanayici ve işadamlanyla özel ilişkiler kurulduğu yorumları yapılır... Yorumlar haksız da sayılmaz... Ancak böyle bir durum söz konusu değil... En azından şimdilik! Peki, Başbakanlığa bağlı Denizcilik Müsteşarlığı binasında, Deniz Ticaret Odası'nın bir çalışma odası olsa ne olur? Armatörlere bir oda yetmez, DTO'ya ikinci bir odadahaaçılırl „..» 4 ;, . Atatürk Havalimanı özelleştirildikten sonra "küreselleşme"nin öteki yüzünü gördük; gümrüksüz satış mağazalarında Türk rakısı yerine Yunan uzosu satılmaya başlandı. îjb Güvenlik hizmeti de özel şirket tarafından yapılan Atatürk Havalimanı'nda geçenlerde Ataturk Havalimanı'ndaki bavullar yurtdışına çıkan bir yolcu, bavulunu kilitlemeden bagaja verdikten sonra yaklaşık 5 bin dolarlık mücevherlerini bir daha göremedi. Budapeşte'den gelen ve saat 22.50'de Istanbul'a inen uçağın yolcuları, bavullarını ancak saat 23.40'taalabildi. .»•• •> '>*•• •••t^:r. ÇED KOŞESI OKTAY EKİNCİ HAYVANLAR İSMAIL GÜLGEÇ 'Tank yerine tren'.;. tı?.. Daha önce de çok yazdım. Şimdi, "BTS'nin eylemine katkı" olsun diye bir kez daha özetleyeyim... Eski "ulaştırma bakanlan"ndan hangisine sorduysam; 4H; W'dfi^ftW1iPltt fc" ç ^ Birleşik Taşımacılık Çalışanden böyle.." gıbısınden yanıtlaralları Sendikası (BTS) yönetıcılemıştım... Bilmem, şimdiki Ulaşri, "ulaşım politikasının değişme tırma Bakanı, şu sorunun yanıtısi" ve Türkiye'de 1948'de paslannı hiç merak etti mi? maya terk edilen "demirağların" " Türkiye'de ulaşımın yüzyeniden ve daha ileri teknolojiyde 9O'ı karavollarında olduğu le "örülebilmesi" için demiryohalde, Karayolları Genel Miilu düşmanı politikacılan "halka dürlüğii (KGM) neden Ulaştır. şikâyet etmek" üzere yurt düzema Bakanlığı'na bağlı değU?.." yinde "yürümeye" başlarken, "Milliyetçi" bakanımız Enis Musa'nın çocuğu da tıkanmış traÖksfiz araştıra dursun, ben kısafıkte "çaresiz" bekleyen babasıca anımsatayım: na soruyor: Türkiye'de "çok partili demok" Neden tank yerine tren alrasiye" geçilirken (ki, siz bunu "karşı devrim başlarken" diye . mıyorlar?.." de okuyabilirsiniz) dönemin hüküDireksiyondaki baba siz olsaymeti, ABD Yol Heyeti'nden bir dırıız. ne derdiniz?.. Yazının başlığı değerli çizerimiz Musa Kart'a ait... Dahadoğrusu,Cumhuriyet'i21 Mart2000 günü bezeyen, aym gün Aydın Engin'e de ilham veren, bugün de ÇED Köşesi'ni onurlandıran karikatüründeki "hınzır çocuğa" KİM KtME DUM DUMA BEHIÇAK behicak@turkjıet ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI .. . .*. ıat • **••* H A R B I SEMÎH POROY Üstelik, bu sorunun yanıtını en iyi bilen "baba"mızın, vaktiyle "demiryolu âşığı" olduğu için de kendisiyle haklı olarak ters düşen "Karaoğlan"ımızın bugünkü inanılmaz desteğiyle, "tren yerine tank alınmasını" yine sürdürmek için bir 5 yıl daha "misyonuna devam etmeye" hazırlandığı şu günlerde... Aslında treni "almamıza" da gerek yok; çünkü zaten "yapıyorduk'... O. her yönüyle alınterimiz, yüz akımız, gurur kaynağımız ve ulusal emeğimiz olan "vagon fabrikalarımızda", 27 Mayıs 1960'ın ne yazık kı kısa süren "devrimci ruhn" ile bu ülkeye yurtsever teknik gücümüzün armağanı olan "devrim" otomobilini bile üretmemiş miydik?.. Devrimi "yürutmeyenler", sadece dışa bağımlı otomotiv sektörünü 1960'lardan sonra bu ülkeye "pompalayanlar" değil, aynı zamarıda 1950'lerden sonra da "demirvollarını geliştirmeyenler"dir... Çünkü onlar "aynı takımın" kuşaklandır ve "ilk büyük talimatlarını" da ABD'den alarak. ülkeyı bugünkü "karayolu rutsakhğının" gözü kara ve "kanh " ıçmazı içine sokmuşlardır... ••• >"eydi o ilk büyük ABD talima"karayolları raporu" ister. ABD'den gelen 1948 tarihli "Hills Raporu" denen öneride de karayollan için "ayn bir genel müdürlük" kurulması ve "hükmi şahsiyeti haiz" (bağımsız) olarak örgütlenecek bu kurumun, bir "ulaştırma bakanlığına bağlanmaması" da özel olarak vurgulanır. Hills Raporu'nun hemen ardından TBMM'den geçen "KGM Kuruluş Kanunu" da neredeyse raporun "aynısıdn". Böylece Karayollan, ABD'nin isteğiyle, Türkıye'nin "ulaşım planlamasını" yapmaktan sorumlu bir bakanlığın "dışında" tutulmuş olur. Aynı KGM, "yatmmcı kuruluş" olduğu için de devlet yatınmlanm gerçekleştiren Bayındıriık BakanlıgVyla ilişkilendirilir... Işte o gün bugündür, bayındıriık bakanlan genel olarak hep "karayolunu" savunurlar, ulaştırma bakanlan da "ulaşımın artık yüzde 90'ına söz geçiremeyen" garip tıpler olarak (bazen "demiryolcu genleri" harekete geçse bile) hükümetlerin karayolu politikalan karşısında susup kalırlar... (Zaten son yıllarda da "işsizükten" olacak cep telefonlan ve uydularla falan meşgul oluyorlar...) Musa Kart'a tekrar teşekkürler, BTS'ye de yürek dolusu başan dileklerimle... / ft4</M4KSi/4AAC4Sı... OSLUM BÜYÜÜCeeeK, \ semihporoy(dyahoo.com oLceeeıc... J {VAHA <**< İEVı Yt»uy BULMACA SEDAT YAŞAYAN K^~ SJLVIRI Heut&mei ••• KEDİ LEVO APTÜÜKA 3JT BU KESrMl«DE N ' »nE.'...HAl.K NEttEDE TARÎHTE BUGÜN MÜMTAZARIKA* 1311'DE BUGÜN, ÛHLÜ AMERfKALI OYUM A TBMAIESSeE Vt/TUIAMS (TBHfd ISÜ.yrM£) OoSOU. UUZIN&A, UYUMSUZ İAISAMLAKlN ÛİŞK/lEieİN OZUK l>CİÇ/L£/eDEH H 26Mart T/»IT/9OSU.. *(A ••• Ç LAsrsiM4Meıs) Gisi BUMCAG SOA/4ZA S LACAtCTTK. Ğ SOLDANSAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 1/Aranüanbirkişinin bulunabilmesi için. tanıkla 2 nn verdığı bılgilere göre çizılen 3 yuzresmi.İ/Ürik 4 asıdtn tuzu ya da esteri...AfHka'da 5 bir ülke. 3/ Eski bir Fransız halk dansı.Birılımiz. 4/ Suda yaşayan tek hücrelı bir hayvan... Tavlada g üç sayısı. 5/ Gemilere ginp çıkmak için kullanılan iskele... Yüzyü. 6/ Parola... Baharlı bir bitki. 7/ Osmanlılarda gümrük vergisi... Birçok 3 üflemeli çalgıda. gövdenin 4 sonkısmındakihunıyiandıran genişlik. 8/ Sevap... Yapağı ya da keçi kılının dövülmesiyle elde edilen kaba kumaş 9/ Şarbon 8 hastalığınaverilenbirbaş n ka ad. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Çokseslı müzıkte bır beste türü... Taş ya da ağaçtan yapılmış büyük havan. 2/ "O yer" anlamında kullanılan sözcük... Kesilen ağacın yerde kalan kütük dibi. 3/ Denızh'nin bir ilçesi... Meyve kurusu. 4/ Yapılarda, merdivenleri aydınlatacak biçimde düzenlenmiş elektrik döşemi... Eski Mısır'dagüneş tannsı. 5/ Boru sesi... Ulanmış parça. 6/ Kemiklerin yuvarlak ucu... Çok ığneli uzun balık oltası. II Hayvanı avcılığa alıştırma işi... Ses. 8/ Görünüşe göre olacağı sanılan... Zaviye. 9/ Boyalann inceltilmesinde kullanılan sıvı... Tatlı bi' çörek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle