09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURJYET 26MART2000PAZA 10 P A Z A R Y A Z 1 L A R 1 [email protected] Japonlann Türk usülü eğlencesi Japonya'ya Türkiye'nin findık ihracaünı arttırma çalışmalan çerçevesinde "Fıntüğm insan atghgm» yararlan" konusunda bilımsel bır konuşma yapmak üzere gidiyoruz. THY'nin Airbus 340 uçağı Türkiye'ye tatil için gelen Japonlarla dolu, sadece 1012 Türk gözüme çarpıyor. Daha uçağa adım athğımızda değişik kulture sahip insanlarla bır arada olduğumnzu anlıyoruz. Kanşık duygularla THY'nin ömek servisi ile Tokyo'ya ulaşıyoruz. Daha havaalamnda gelişmişliğin, modernliğin Amerika ve Avrupa'dan başka yerlerde de olabileceğüun farkına vanyorsunuz. Japonlar saygıb, temiz ve güler yüzlü insanlar. Kapalı kültürlen ve çalışkanlıklan ile bu insanlar başanyı yakalamışlar. Evet veya hayır demekte acele etmıyoriar. Aynı anda bızde olduğu gibi birkaç işi birden yapamıyorlar. Herkesin yaptığı bir iş var. Biraz farklı bir soru karşısında bizdeki gibi zekâlannı kıvrak kullanarruyorlar. Kapalı kültürlen son yıllarda Amerika'dan etkilenmiş, bu yüzden de Amerika'da moda olan birçok şeyin Japonya'da da günderne geldiğini söylüyorlar. Caddeleri, otelleri, istasyonları nasıl bu kadar temiz tuttuklanna şaşınyorsunuz. Bunun sadece temizlemekle değü, asıl Japon kültüriindeki temizliğe verilen önemden kaynaklandığınj anhyor, çevreye olan duyarlıhğın ölçüsunü görüyorsunuz. Japonya'da her şey pahab. Gıda ürünlerinin temiz ve hemen hiçbir ülkede olmayacak ölçüde iyi prezantasyonu görülmeye değer. Japonlar yılda 50 milyar dolarlık gıda ithal ediyor. Türkiye'nin Japonya'ya gıda ihracatı ancak 50 mılyon dolar.. Türkiye'nin Japonya'ya gıda ihracatı açısından önem vermesi gerekli. Çünkü 125 milyon tuketicı var. Ancak bu ihracat, sabır ve onlan tanıma çabası ile olası gözükuyor. Japonlarla işbiıügi yapmak, önce onlann düşünce ve davranış şekülerini anlamaktan geçiyor. Karar vennede aceleci değiller. Çok ince eleyip sık dokuyorlar. Bununla birlikte Japonya, Türkiye için önemii bir pazar olarak gözükuyor. Japonlar çok çalışıyorlar, ortalama yaşam beklenti süresi 80 yıl düzeyinde. Nüfuslanna göre ülkeleri küçük. Bu yüzden toprak ve evler pahalı. Japonlar küçük evlerde yaşıyoriar. Evlerin ortalama TOKYO MEHMET PALA büyüklüğu 5060 m2. Aile ekonomisi ve yaşam anne tarafindan belirlerüyor. Akşam işten çıkan Japonlar evlerine değîl, sayılan binleri bulan lokantalara dağüıyorlar. Japonya'da lokantalarda yemek yemek ayn bir yaşam biçimi. Tokyo'da 2000 ttalyan lokantası olduğu söyleniyor. Toplam 16 Türk lokantası var. Bu lokantalardan birinin sahibi Necdet Bey'le tanışıyoruz. Bizimle birlikte gelen konuklan akşam yemeğinde buluşmak üzere Sofra lokantasına davet ediyor. Sofra'da gerçek Türk yemekleri sunuluyor. Japonlar masalan doldurmuş ve Türk yemeklennı iştahla yediklenne tanık oluyonız. Aşçı ve yardımcılan Türk. Mutfak zengin, biz ezogelin çorbasını ve islim kebabını tercih ediyoruz. Bir ara ışıklann birden söndüğunü ve 12 küçük lambanın yandığını görüyoruz. Elektrikler kesildi zannediyoruz. Ancak elektriklerin başka noktada yogunlaşüğını, dansözün aniden masalann arasına kendisını atması ile anlıyoruz. Türk dansözün kıvrak hareketieri Japonlan etkiliyor. Kapıda aşçı ve yardımcılan zilli tefle olaya renk katmaya çalışıyorlar. Türkçe bilen baş garson Japonlan dansözle oynamaya davet ediyor ve para vermenin yolunu gösteriyor. Sıra dansöze para yapıştırraaya geliyor. Japonlar dansözün sutyeninin arasına para koymayı, dansözün ani kıvrak hareketi nedeniyle başaramıyorlar. Bu durum Japonlann pek hoşuna gidiyor. Japonlann başansız birkaç girişiminden sonra dansöz, para hatınna sutyeninin arasına para sıkıştınlmasına razı oluyor. Japonlar bu başanlannı kutlamayı ıhmal etmıyoriar. Japonlann Türk lokantasında eğlenmelen görülmeye değerdi. Japonlar konuklannı daha çok ev dışında.. lokantalarda ağırlıyorlar. Japon lokantalanna ayakkabı çıkanlarak giriliyor. Çiğ ve tuzlu balıklan herkesin yemesi mümkün değil, aynca çatal bıçak da yok. Aç kalmatnak için yemeğinizi Japonlar gibi çubuklarla yemeye razı oluyorsunuz. Japonya'da yaygın olarak tüketilen çiğ balık yemeklerini tercih biraz cesaret isriyor. Tokyo; büyük, kalabalık ama güvenli bir şehir. Trafik sıkışıklığı Istanbul'u aratmıyor. Hemen herkes işine metro ile gidip geliyor. Metrolarda sayılan oldukça fazla olan hep uyuyan Japonlara rastlıyorsunuz. Japonlar belli ki uykulannı alamıyorlar. Tokyo ve Osaka'da bedensel engellilere verilen önemi görünce çok etkileniyor insan. Sokaklar ve metro istasyonlan, örneğin gönne engelliler için üzeri sopa ile izlenebilecek hafif çıkıntılı san şeritlerle donatılmış. Hemen tum sokaklarda buna rastlıyorsunuz. Işte modernliğin, gelişmişliğin bir ölçüsü de bedensel engelli vatandaşlanna duyarlı olmak olsa gerek. Bizim de bedensel engelli insanlanmıza daha duyarh olmamız gerektiğini düşünüyorum. Uçağunız Istanbul için Sibirya'nın soğuk rüzgânnı göğüslerken, Türkiye'nin de vatandaşına önem veren, Japonya gibi gelişmişliği bir an önce yakalayan mutlu insanlann yaşadığı bir ülke olmasını diliyorum. 'Uçurum ?j öylesine v l yakındı ki...' Kıbns Adası'run doğu kıyısmda güneşli bir sabah. Yanımdakine, "Batj dillerinde neden buraya Famagusta diyoriar'' diye sonıyorum. "Kuma gömülü" anlamına geliyormuş ve kentin kuzeyindeki Kanlı Dere'nin balçıkla dohnuş ağzmı betimlermiş. Cami olarak da kullanılmakta olan 14. yüzyıldan kalma gotik biçemdeki (üsluptald) Aziz Nicolaus Katedrali'nin önünden geçiyoruz. Genelde, bitkinlikten tümüyle uzak bir gün daha başhyor gibi, ama sabah kuyruksokumu kemiğimdeki ağnyla uyandım. Yataktan kalktıktan sonra, camdan dışansım, denizi seyrettim. Doğa pınl pınl, sessiz, garip, her şeyden uzak, apaçık anlamlıydı. Daha sonra, dışan çıkıp ve de havarun güzelliğini ftrsat bilip, kır yollanndan, yabani çiçekler, çalılıklar ve rundalıklan izleyerek ilerledim. Doğayla baş başa, sırtımı bir ağaca dayayıp durdum. Sankı gökJerden erinç yağdı içime. Dün akşamın hüznünü unuttum, günün guzelliği içinde kendimi bilerek ve de isteyerek yitirdim. "Dun akşam" dedim de, bir ara kendimi kaldığım otelin "casJno" denen bölümünde yakaladığımı anımsadım. "BlackJack"(yani21de denilen banko kâğıt oyununu) oynayanlar, ellerindeki kâğıtlann sayı değerinin 21 'e yakın olmasına, ama asla 21 'i geçmemesine calışıyojlardL "Orospu MaktaesT olarak da amlan "sk>t machlne"lerden dökülen metal markalar ise kulaklarda çınlıyor; çm çınlar doyumsuzluk duyulanru da olabildiğince kışkışhyordu. "Yirmi bir" oyununun oynandığı masadaki kâğıt dağıtıcı esmer güzeli kız, tüm oyunculara karşı oynamanın belki de haklı gururu içinde, şöööyle bir gerindi, şişindi. îskambil kâğıdınm iskambıl kâğıdına sürtünüşü, sonra yere yatarken kenanndan bıraktığı incecik ses, beklemediğim bir tehlikenin habercisi gibi, şimdiye dek hiç duymadığım bir sesi bıraktı kulakianmda. Herkes tamdığı ya da tanımadığı herkesle konuşuyor, herkes bakışlanyla herkese yaşamöyküsünü anlaüyor, birileri hep bana anlaüyor, ben hep birilerine bir şeyler anlaüyordum. Her yanı tehlike kaplaymca böyle oluyor galiba. Omriin, damla damla sonsuzluğun uçunımuna doğru damıtıldığıru sezdim. Oyuncular, kâğıtlar dağıtılmadan önce bahislerini masaya koydular. O anda uçurumu gördüm, öylesine yakmdı ki! Bir ceviz, hatta yumurta kabuğu kadar ince bir sandahn içindeydim sanki. Sandalda açılan delık. hele biraz büyüsün, içimdekı o usta gemici için bile her şeyin biteceğini, en azından bitebileceğini duyumsadım. Kısacık etekli müthiş çekici Bulgar garson kız, bir içki daha getirdi: "Beni ahmaklıktan, deMHkten, öiümden ayıran bir hiç; evet evet bir hiç" diye kendi kendıme söylendim. Küçük bir bozukluk varlığrmı ya da başka bir deyimle ömrüm denen bu özenle kurulu iskeleyi yerle bir edebilirdi. Kâğıt dağıtıcı, kâğıtlan açü, 21 yapan yokmuş. Olsa, kazanan koyduğunun 1.5 katı alacakmış. Yaşamayı fevkalade ciddiye alıp, kendimi yalıtarak, köstebek yuvasına gidebilen tüneli, nasıl ve nerede bulabileceğimi düşledim. : Big Brother sızı "Big Brother" Hollanda'dan sonra yaparak evden gitmesini istedikleri Almanya'ya geldı Berabennde iki kişiyi belirliyorlar. Evi terk etmek reyting uğruna medya neler yapabtlir için aday göstenlen, yani en az ve medya ahlakı üzerine bir tartışma sevilen iki kişi üç gün daha getirerek... Ama kime gam. Birazcık diğerleriyle o evde kalarak televizyon ün ve para için insanlann izleyicileri tarafindan yapılacak yapamayacağı şey olmadığıru oylamanın sonuçlannı bekliyor. biliyorduk da gönüllüce kobay Izleyiciler telefonlanyla bu iki kişi olacaklannı tahmin edemezdÜk. arasrndan evi terk edecek kişiyi Şöyle ki 5'i kadın, 5'i erkek 10 kişi belirliyorlar. Bu her hafta 100 gün boyunca toplam 130 tekrarlanıyor. Kısacası bu kişiler metrekarelık bir evin içinde beraber birbirleriyle bir çeşit rekabet, yaşıyor. Bu 10 kişi daha önce çekememezlık ve huzursuzluk içinde birbirini hiç tarumayan, hiç yaşıyoriar. Sona kalan kişi ise görrnemiş insanlardan oluşuyor. 250.000 mark kazanıyor. Aynca evden dışan çıkmak yasak. Ev Hiçbir özel yaşam alanının 5'er kışilik iki yatak odasından, bulunmadığı bu evde çıplaklık gibi sadece bir duş ve tuvaletten, bir konularda tabulara da yer yok. Yatak mutfaktan ve bir de oturma odalannda geceleri bile kızılötesi odasından olusuyor. '•>'•<•iv «*•• rçıkla çekim yapıhyor. Yani kameraya çekılmedikleri tek bir saniye yok. Işin bir püf noktası daha var. Evin her Üstüne üstlük birbirlerine ve yanı yüzlerce kamerayla kaplı ve 24 seyirciye hoş görünmek ve saat çekim yapıhyor. Yani duştayken dolayısıyla mümkün olduğunca evde izleniyorsunuz, aynaya bakıp tıraş kalabihnek için büyük olurken de; ölçüde rol yapmak çünkü aynanın ESSEN zorundalar ya da arkasmda da bir kendilerini kameravar. olduklanndan daha Tuvalet hariç her ilginç göstermek. yerde. Daha SEDEF örneğin Hollanda'da sonra her akşam KORAY bir gece içinde iki yaklaşık bir saat erkek yanşmacının televizyonda o günün ilginç ^^~ 1 ™"'™"•""' •™™~~~ yataklannı ziyaret eden bir kız yanşmacı bunu niye özetleri gösteriliyor. Bir de yaptı dersiniz? gerektiğinde yalnız kalabilmek ya da içinizi dökebilmek için bır oda Almanya'dakiler ise biraz daha tutucu bulunuyor, ancak bu odada da çıktı. Aslında hepsi 35 yaşın altında devamlı çekim yapıhyor. Birbirine bekâr genç insanlar ama şimdilik kızan, küsen, çekemeyen bu odaya yalnızca özel hayatlannı, ailelerini ve girip hissettiklermi, diğerleri sonınlannı anlatarak sempati hakkında neler düşündüğünü toplamaya çahşıyorlar. Yirmi gün anlatıyor. Evde televizyon yok, radyo kadar oldu, daha birbirleriyle kavga yok, hiçbir müzik aleti yok. Her kişi ettikleri yok. Hollanda'dakilerse saç yanına yalnızca bir kitap alabiliyor. saça baş başa girmişlerdi. Görülüyor Yanlannda yiyecek geürmeleri yasak. ki modern medyanın reyting uğruna Evin küçük bahçesinde tavuk yapmayacagı pek bır şey kalmadı. beslemek ve sebze ekmek zonındalar. İnsanlann da kendi sıkıcı Ekmeklerini kendilen yapıyorlar, yaşamlanndan kurtulabılmek. ısınmak için odun kesmek imrenilen ve ilginç olduğu düşünülen zonındalar. Kısıtlı bir bütçeleri var. televizyon yıldızlanna benzemek için Bu kısıtlı bütçeyle kendi aralannda yapamayacaklan bir şey kalmamış anlaştp yiyecek için haftalık bir anlaşılan. ahşveriş lıstesi yapmak zonındalar. Benim Türkiye içinse önerim Yani herkes öyle istediğini ısmarlayıp "lntikam tattada" adlı bir program yiyemiyor. Alışveriş de tabii yapılması. Almanya'da var ama biraz başkalan tarafindan yapıhp eve yavan. Aldatılan eşlerin. kandınlan getiriliyor. Kısacası herkes hem evin eskı dostlann ıntıkam metotlan bize küçüklüğünden, hem de yapacak pek göre pek yaratıcı değil ya da pek başka bir şeyin olmamasından dolayı hafif kalıyor. Şımdı bu alanda neredeyse her saniyeyı diğerleriyle muazzam potansiyeli bulunan bir paylaşmak ve yiyeceklenne kadar Türkiye değil de Almanlar böyle bir kararlan ortakiaşa almak zonındalar. program yapsın, olacak iş değil. İş bu kadarla bitmiyor tabii. Her hafta Bizim program yapımcılan uyuyor kendi aralannda gizlı bir oylama mu? CAZIMACUSA ÜSTÜN AKMEN Kaplanlar koruma altında altmda 36 kaplan yaşıyor. Hindıstan,soylantukenrneteh Bkesfyte karşı karşıya olan kaplanlann konınması için büyük çâba harayor. ABD Başkanı Bfll CHnton da uhısal paria ziyaret edenkr arasında. (Fotoğraf: REUTERS) Ruhunuzda hangi baharda nergisler açar Evet, evet... Aceleci nergisler uçlannı gösterdiler bile. Evlerin önündekı toprak şeritlerde, parklann sabah güneşi alan yerlerinde sapsan uçlan gözüktü bile. Ankara'dan. Istanbul'dan çok daha yumuşak bir kış geçirmiş olan Stockholm'de ilkbahar, kapıyı aralamaya başladı. Kent merkezinde, Ingmar Bergman'ın "batoevT Dramaten'ın merdivenlennde her öğlen birçok Stockholm'lü yüzünü bahar güneşine açmış olarak oturuyor. Doğru dürüst rutmamış olan buz da çekildi sulardan. "benim göT henüz gevşedi, ama artık üzennde dolaşma cesaretini gösteren kimse yok. İlkbahar. damarlara taze kan gibi geliyor. tlkbaharda aslında âşık olunur, yazlan aşk yaşanrr ve sonbaharda... Ama şimdi, şu an ' sonbahar öylesine uzak ki... Zaten her aşk biraz da öyle başlamaz mı? Sonbahan çok uzak olarak görmez mi insan? Mutluyken insan, yannı düşünmez, bugünü yaşar. Yann gelince, mursuzdur. Hepsi bu kadar yalın... (mı?) Isveç'te günlük hayat, bahar ışıklannda olağan gidişini sürdürüyor. Sokakta seyyar arabalarda sosisekmek satanlar şu anda, Portekiz'de bu hafta sonu yapılacak olan Avrupa Birliği zirvesi kadar gündemde. Belediye, birçok ayn kunımuyla, seyyar sosis satılmasını yasaklamaya çalışıyor. Oysa bu fenomen, Isveç'in günlük yaşamuun en tipık öğeleri arasında. Üç muhalefet partısınin lideri, "Birim vergflerinjiz, böroicratlarm sosis an icin mi harauuyor?" diye tepkı gösterdı. Yanı Stockholm'e ilkbahar, sosis savaşıyla geldi... Bembeyaz gemıleryeni sezona hazırlanıyor. Baltık Denizi'nin en gınnüli çıkıntılı kıyılanna, irili ufaklı adalanna seyredecek gemiler yaz işi için personel aramakta. Yol tşleri Daıresi, bu yaz da kentin hangi guzel ve görkemli yerini felç edeceğüıi araştınnakla meşgul. Hele hele bir de araya temmuzdaki endüstn tatili girince, Stockholm'e gelen yerli ve ülkelerin buradaki temsilcilerine de bir kontenjan aynlmadı. Bütün yatınm, programı olabildığınce pahah olarak televizyon yayınına ve reklamla dünyaya satmaya aynhnışa benziyor. Doğayla birlikte duygulann da uyanmasıdır ilkbahar, ilkyaz. insan kendını birçok şeye yeniden başlamış hisseder; hatta yeniden başlar da... Hüzunlü şiirler, öyküler bir başka mevsime bırakılır; daha olumlu, iyimser yorumlanır tepkiler. Bir Isveç füminin adı bu duyguyu çok guzel yansıtıyor "Sahn Mahkumtan, Arük Ukbahar!" İlkbahar diye, içimizdekı gizli çiçelder yeşerdi diye, en derin yerimizde sakladığırnız mahkumlan salabiliyor muyuz; yeni bir sonbahan, kışı mı bekliyoruz? Asunda, hangımız mahkümuz, hangımiz gardiyan, bunu bihyor muyuz? Yalancı ya da değil, Stockholm'e ilkyaz bütün hızıyla geliyor. Penceremin dışına astığım fıledeki yeme biraz daha gönülsüz geliyor sanlacivert kuşlar. Genç kızlar biraz daha neşeli. oğlanlar cımnastık salonlanna biraz daha sık gidiyor. Bir dost, "Neden eBm kaleme vanmyor" diye soruyor mektubunda... Oysa baharda başlar hemen her şey. Bergman'ın tiyatrosunun üzerinden kara bir bulut geçiyor. Ona bakıyorum. Içimdeki nergısler ne zaman açacak bilmiyorum. Onlann mevsimi belh değil çünkü... Kaleme varan elun yanıyor. STOCKHOLM GÜRHAN UÇKAN yabancı turistleri, kazmakürekle kapatılmış inşaat alanlan karşılıyor. Yakında başlarlar en işlek yerleri kazmaya... Hiçbir yaz ıska geçmezler bu konuda. Stockholm, yakında Eurovizyoffl'a ev sahipuği yapacak. Dev bir golf topuna benzeyen Gioben (The Qobe) adlı arenada yapılacak olan gecenin biletleri el altmdan bitti. Halk havasım aldı. Katılacak ülkelerden gelecek müzisyenler ve ekipler bile yeterü bilete sahip değil. Katılımcı Aıka masada insanlar, küçük bir topun, tekerlek biçimli döner bir tabladaki numaralı kırmızı ve siyah bölmelerden hangısinde duracağı üzerine bahse tutuşmaktaydı. Küçük top ise, neredeyse ? ı( durınaksızın dönmflkte... 6num"ara üstCfı€, elimdeki kırmızısarf' renkli plastik markayı koyuyorum. Tek numara kazanırsa I'e35 verirmiş. Ehhh! AJmca da öylesini almalı... Sağımda oturan sanşın. iki numaraya birden oynamak için markalanm iki numarayı ayıran çizgi üzerine yerleştirdi. iki numaradan biri kazanırsa l'e 17 alacakmış. Top dönüyordu. Top, durmasına yakın, sert tahtadan yapılmış, hafif dışbükey dıskin çevresindeki perde olarak bilinen metal ayraçlara çarparken, uyumlu mu uyumlu *^ık nk" sesler çıkarmaya başladı. Her şeye hazır olmamın, her şeyi bir düzene sokmamm uygun olacağını düsünüyordum. Açılan, yakınmalan bir çırpıda silivermem gerekliydi. Herkesi bağışlamalı. kimseyi yargüamamaJıydım. Krupiye, kazanan numarayı yüksek sesle bildirdi, yitirenlerin fışlerini topladı, kazananlannkini verdi. Dün akşam, (yaşam dahil) her türlü oyunu oynamaktan, kesin olarak caydım. Karanm, bundan böyle yamızca "o>Ttayanlan" izlemek... BOĞAZİÇİ ÜNtVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ'NDEN Üniversitemiz Fakülte ve Enstitülerinde açık bulunan Profesör, E>ocent ve Yardımcı Doçent kadrolanna 2547 sayüı kanunım 23,25 ve 3747 sayüı kanunla değişik 26. maddesinin (b) bendi ile "öğretim L^Bğtae Yulueltilıne >« Atanma Yönetme•gi" ve Boğaziçi Üniversitesi Yönetım Kurulu'nun 3.1.1992 gün ve 92/1 sayüı toplanüsında kararlastınlan esaslar uyannca Profesör, Doçent (Devamb Statüde) ve Yardımcı Doçentler alınacaktır. a) Profesör kadrosuna başvuracak adaylar, özgeçmişlerinı, bilımsel yayınlannı, kongre ve konferans tebliğleri ile bunlara yapılan aüflan, yönetimlerinde devam eden ve biten doktora ve yüksek lisans çalışmalannı, araştırma faalıyetlerinin kurumsallastınlmasına katkılannı, araştırma ve eğitim faaliyetlerini üniversite dışından sagladığı kaynaklan, üstlendiğı ıdari görevler ile ilgili bilgileri kapsayan ve belgeleyen (7 nusha) dosya ile Rektörlügümüze, b) Doçent kadrosuna başvuracak adaylar; özgeçmişlerinı. bilimsel yayınlannı, kongre ve konferans tebliğleri ile bunlara yapılan atıflan. yönetimlerinde devam eden ve biten doktora ve yüksek lisans çalışmalannı, araştırma faaliyetlerinin kurumsalîaştınlmasına katkılannı, araştırma ve eğitim faalıyetlerine üniversite dışından sagladığı kaynaklan, üstlendiğı idari görevler ile ilgili bilgileri kapsayan ve belgeyen (5 nüshaj dosya ile Rektörlüğümüze, c) Yardımcı Doçentler ise; özgeçmişlerinı, bilimsel çalışma ve yayınlannı, kongre ve konferans tebliğleri ile bunlara yapılan atıflan kapsayan ve belgeleyen dosya ile (5 nüsha) ilanın yayın tarihinden ıtıbaren 15 gün içinde ilgili Fakülte Dekanlığı ile Enstitü ve Yuksekokul Müdürlüklerine başvurmalan duvurulur. AnabffimDah Prof. Doç. YınLDoç. A m u Nkdfldcr Muh.Fak Endüstn Muh. Böl. FenEde. Fak. Fizik Böl. FenEde. Fak. Psikoloji Böl. FenEde. Fak. Psıkolojı Böl. FeoEde. Fak. Psikoloji Böl. FeoEdc. Fak. TurkDiliveEde.Böl. BiyoMedikal Mh. Enst. Yöneylem Araş. 1 Adaylann bilimsel çalışınalanıu yayınlan ile kanttlamış olması ve çok iyi derecede Ingilizce bılmelen gerekmetedir. 1999/977 Bahariye Cad. 77/8 Kadıköy/Istanbul adresinde ikamet eden Sabahat Üstünay (Tözeren) MK'nin 355. maddesi gereğince vesayet altına ahnarak, kendisine aynı yerde ikamet eden Gülden Üstünay vasi tayin edilmiştir. Keyfiyet ilan olunur. 7.3.2000 Basın: 14476 KADIKÖY 2. SULH HUKUK MAHKEMESt'NDEN ?nnn Bugun depremin .gunu •• •• Profesyonel gönulljlerimiz hâlâ depremzedelcrin KaühalFızığı Deneysel Psikoloji Uygulamalı Psikoloji Gelişun Psikoloji TürkEdebiyatı Biyomek. Elektronik Basm: 14248 Dosya No: 999/725 Davacüar: 1 Kazım Özdemir, 2 Nazmiye özdemir. Vekilleri: Nazım Kazan Kazakoğlu. Davalı: Fulya Emeklican, Merkez Mah. Efeler Cad. No: 5 D. 2 Kocasinan/lstanbul. Dava: Velayetin nez'i. Davacılar vekilı tarafindan davalı Fulya Emeklican aleyhine mahkememize açılan velayetin nez'i davasında: Davalılann oğlu tbrahım Özdemir'in davalı Fulya Emeklican'dan Bakırköy 1. Ashye Hukuk Mahkemesi'nin 1993/109 esas, 1995/946 sayılı ilamı ile boşandığını, taraflann müşterek çocuğu Selin'in velayetinin davalı annesine, yani davalı Fulya'ya verilmesine rağmen davalının çocuğu baba yanına bırakarak gittiğinı, taraflann hep beraber Almanya'da yaşadıklannı, davalının çocuğunu Almanya'da babasının yanında brraktığını, ancak babası da küçük Selin'i davacılann yanına terk ettiğini, davacılann çocuğu bakıp gözetriklerini, çocuğu babasının da istemediğini, bu nedenle Selin'in davalıda olan velayetinin nez'ine karar verilmesini dava ve talep etmiştir. Davalı Fulya Emeklican'a gerekli tebligat yapılamamış, zabıta marifetiyle de adresi tespit edilememiş olduğundan, duntşma günü olan 10.4.2000 günü saat 09.45'te mahkememizde bizzat hazır bulunmanız veya kendinizi bir vekille temsil ettirmeniz, aksi takdirde dava dilekçesinin ilanen tebliğ edilmiş sayılacağı ve gıyabıruzda karar verileceği ilan olunur. 21.03.2000 Basın.14526 BAKIRKÖY 4. ASLİYE HUKUK HÂKtMLİĞl'NDEN vanındal. Bolu 50. Yıl ilköğretlm Okulu nun baiTçesine yapılan Çağdaş Yaşam SİTA llköğretim Okulu tamamlanmak üzere. 4OO'Q aşkın öğrencinin tam gun eğitimlni safllayacak bu okulun yapımına katkıda bulunan SİTA yöneümine ve çalışanlarına teşekküru bir borç biliriz. (0212) 292 87 27 292 08 01 (If gOnlari soat 10.00/17.00 arası) Yardımlannız için:
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle