Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 21 MART 2000 SALI
14 kultur@cumhuriyet.com.tr
PORTAL DtKMEN GÜRÜN
Az giimedik... Uz gltmedik...• Bu ülkede sansür çarkı dönüyor, bu gidişle dönmeye de
devam edecek. Ne zamana kadar? Eğitime ve eğitim içinde
sanata, mantığa, felsefeye yeterince yer vermeye
başlayacağımız, düşünmeyi öğreneceğimiz güne kadar.
• Devlet Tiyatrolan'nın yedi eski genel müdürü bir ortak
bildiri hazırlayarak Kültür Bakanlığı'nın bu sanat kurıımunun
içinden elini çekmesini, yasaya ve tiyatro sanatına saygı
göstermesini talep etti.
*Az gittik uz gittik, dere tepe düz git-
tik. Bir de dönüp baktık ki bir arpa bo-
yu yol gjtmişiz_."
Pendık Kaymakamı 'nın Franca Rame
ve Dario Fo'nun "Kadın OyunlarTna
uyguladığı "yasak" komik mi desem,
acıklı mı desem bilemedim. ÖDP Pendik
tlçe Örgütü 8 Mart Kadınlar Günü nede-
niyle bu oyunu oynatmak istiyor. ama
oyunu önceden inceletmek gereğini du-
yan ve de metinde yer alan "popo" ve ben-
zeri sözcükJerin ahlaka aykın olduğu ka-
ranna varan Kaymakam Haluk Tunçsu
derhal sansür mekanızmasını ışletiyor ve
durumu kurtanyor. Aslında, ne komik
ne de acıklı; acı bir olay Pendik'te yaşa-
nanlar. lnsanın içini yakan bir acılık içe-
riyor kaymakamın ve ilçe milli eğitim
müdürlügü tarafından kurulan komisyo-
nun "ahlaklı vatandaşlar" olarak Fran-
ca Rame ve Dano Fo'yu Pendik ilçe sı-
nırlan içinde yasaklayan gösterileri. Ne-
dirbu Dario Fo takıntısı mülki amirlerin?
Adamcağız Nobel Ödülü"nü aldığı gün-
den bu yana bizde sansüre takılır oldu.
1998'de de bir valimiz tarafından "Bir
Anarşistin Kaza Sonucu Ötiimü" yasak-
lanmanuş mıydı? Onun gerekçesi "siya-
si" idi. bu sefer ki "ahiakL" Füsun De-
mird, Fo tiyatrosunu çevırileriyle bize ta-
şıyan isimlerden biri. "Kadın Oyunla-
n"dayineDerrure]"inçevirisı. "Buoyun-
larda kadın ve erkeğin sonsuz yaşam se-
rii veni, sevdalan. tutkulan, acdan,ihanet-
leri anJaükr. Okurken,zaman zaman ağ-
latan ve çok güldiiren yaşam seriivenle-
rL." diyor. "Ancak, Molıere'in söytediği
gibigüİmek,zekâ >« kavnuna işidiıf Kav-
ramak, kavrayabilmek önemli iş... Sö-
zün özü; bu ülkede sansür çarkı dönüyor,
bu gidişle daha uzun yıllar dönmeye de-
vam edecek. Ne zamana kadar? Eğitime
ve eğitim içinde sanatA, mantığa, felse-
feye yeterince yer vermeye başlayacağı-
mız, düşünmeyi öğreneceğimiz güne ka-
dar.
Devlet Tiyatrolan 'bağlı'
kuruluş değildir
Devlet Tiyatrolan kurulduğu günden
beri için için kaynayan bir kurum. "Bu
kavnaşmalaria yetiştik" desek yanlış ol-
maz. Ama, bu kez durum farklı. Altı ay-
dır basından ızliyoruz, yeni Genel Mü-
dür Rahmi Dilligjl"ın kuruma ve sanatçı-
lara 'kendi üslubu' çerçevesınde çekidü-
zen verme girişimlerinin bu sanat kuru-
munun temel ilkeleriyle bağdaşmadığı
üzerindeduruluyor. Kültür Bakanlığı'nın
kuruma sık sık müdahale ettiği vurgula-
nıybr. Bu nedenle de Devlet Tiyatrola-
n'nda sular durulmuyor. Durulmadığı
için de gündemi sanatsal başanlar değil
yönetsel sorunlar oluşturuyor. Sonuçta,
Devlet Tiyatrolan'ndan "doyurucu'' ni-
telikleresahipyapımlarlabuluşmakzor-
laşıyor.
Yaşanmakta olan huzursuzluklar so-
nucunda, geçen günlerde Devlet Tiyat-
rolan tarihinde ilk kez yedı eski genel mü-
dür bir araya gelerek kamuoyuna bir açık-
lama yapma gereğini duydu. CüneytGÖk-
çer ve Tamer Levent'in imzalannın bu-
lunmadığıbu bildiri BozkurtKuruç,Tur-
gut Özakman. Ergin Orbey, Lemi Bilgin.
Yücel Erten, Mehmet Ege ve Raik Alnı-
'Yaygara 70' müzikali 'Hep Aynı Yaygara' adı altında yeniden sahneleniyor
4
Seçimlerimde hiç yanılmadıın'
S. RAYAN YİRMtBEŞ
Haldun Dormen'ın yönettiği,
CemaJ Reşit Re>ın müziklerini
yaptıgı, Erol Güaaydın'ın yazdı-
gı ve başrolünü oynadığı, Dor-
men Tiyatrosu yapımı 'Yaygara 70'
adlı üç perdelik müzikal oyun,
sahnelendiği yı1larda büyük başa-
n elde etmişti. 'Yaygara70', 30 yıl
aradan sonra, bu kez 'Hep Aynı
Yaygara' adı altında Beşiktaş Akat-
lar Kültür Merkezi'nde sahnele-
necek. Oyunun yönetmeni Ha-
kan AHıner. sorulanmızı yanıtla-
dı.
- 'Yaygara 70'i 'Hep Aynı Yay-
gara' adı aJünda tekrar sahnele-
meye niçjn gerek gördünüz?
HAKAN ALT1NER -'Yaygara
70', büyük besteci Cemal Reşit
Rey'in son operetiydi. 1970,71
sezonunda Dormen Tiyatrosu'nda
perdesini açmış ve olağanüstü bir
başan kazanarak ikı sezon boyun-
ca kapalı gışe oynamıştı. Bu yıl,
Akatlar Kültür Merkezi'nde gele-
ceğin Beşiktaş Belediye Tiyatro-
su'nun temellerini atarken 'Yay-
gara 70'i tekrar okudum.
Oynayanlarla ve en başta, oyu-
nun yazan Erol Günaydın ve yö-
netmeni Haldun Dormen'le ko-
nuştum, görüşlerini aldım. Tahmi-
nimde hiç yanılmadığımı gördüm.
'Yaygara 70', konusu. diyaloglan,
tiplemeleri ve müziği ile sapasağ-
lam duruyordu. eskimemişri. Ay-
nca konunun Beşiktaş'ın Alabey
sokağında geçmesi de yeni bir öde-
nekli riyatronun, Beşiktaş Beledi-
yesi Tiyatro Beltaş'ın kuruluşu için
çok önemli bir adım olur diye dü-
şündüm ve çalışmalara başladık.
Yapımcımız. ne yazık ki artık ara-
mızda olmayan Cemal Reşit Rey'in
tüm eserlerinin yasal sahibi olan
Imaj A.Ş.'nin sahibi CemalNoyan
ile konuştu. Onlar da projeye çok
sıcak yaklaştılar. Tek koşullan, ya-
pıtm Cemal Reşit Rey'in büyük-
lüğüne uygun olmasıydı. Aruk per-
de açma aşamasına geldiğimiz şu
günlerde, sanıyorum, bu istekleri
de gerçekleşti. 'Hep Aynı Yayga-
ra', oyuncu kadrosu, yeni tekno-
lojiye göre aranje edilen müzilde-
ri, yapım kalitesi bakımından ger-
çekten görkemli bir operet olarak
hazırlandı.
- Erol Günaydın gibi bir tiyat-
ro ustasuun yanı sıra sahne cahş-
malanylatanınan Fatıh Ürek'inya-
pımda rol almasına nasıl karar
verdiniz?
ALTINER - Oyunun yazan
Erol Günaydın'dan izin alırken,
yıllar önce kendisinin efsaneleş-
tirdiği Ajans Bahriye adlı türbe
bekçisi kocakan karakterıni ye-
nıden oynamasını da istedik. Sağ-
lık koşullan ve yoğun çalışma
temposu nedenıyle, roiü aralıklı
oynamayı kabul etti. Ajans Bah-
riye, oyunun baş karakteri. Oyun-
culuğun yanında şarkı söyleme
yeteneği ve karizma gerektiren
bir rol. Sahne ve TV şovlannda-
ki performansını ilgiyle izlediğim
Fatih Ürek'in bu nitelikJere uy-
gun olduğunu düşündüm. Küçük
bir soruşturma, Bursa Devlet Ti-
yatrosu'nda 9-10 yıllık oyunculuk
geçmişi olduğunu ortaya çıkann-
ca, bu seçünin doğruluğuna iyice
inandım.
'Fatih Ürek doğru seçim'
Fikirlerini aJdıgım Erol Günay-
dın ve Haldun Dormen de bunun
çok yerinde bir seçim olacağını
söylediler. Geçen yıllarda 'Cabi-
de" için NükbetDuru'yu, 'Fehim
Paşa Konagı' için kabadayı görü-
nüşlü şair delikanlısı Yusuf rolü
için Kerem Ahşık'ı ve yine aynı
oyunun Mihriban'ı için EbruCün-
dübeyoğiu'nu tiyatro dünyasına
kazandınrken nasıl yanılmamış-
sam, Fatih Ürek ile de çalışmaya
başlayınca aynı doğru uygulama-
yı yapmış olduğunu gördüm.
- Son zamantarda yapımlann
müziklerinin kaset ve CD'k'rinin
çıkanlmasu müzikal tanıtımı için
etkili bir yöntem değil mi?
ALTINER-Evet, çok etkili bir
yöntem. Batı'dayıllardıryapılan
ve bizde çok gecikmiş bir uygu-
lama bu. 16 yıl önce. o günün ko-
şullanyla oluşturduğumuz 'Lü-
küsHayat'kasetının nasıl kapışıl-
dığını; önceki yıl 'Cahide* CD'sı-
nin büviik ilgi gördüğünü çok i> ı
haürlıyorum. New Vbrk'ta mart so-
nunda perde açacak olan. Tun Ri-
ce/Elton John ıkılisi ürünü 'Aida'
müzikalinin CD'sini şubatın ilk
Hakan
Alüner'in
Beşiktaş Akatlar
Kültür
Merkezi'nde
sahneye
koyduğu 'Hep
Aynı Yaygara'
müzikali 30 yü
önce Haldun
Dormen
tarafindan
'Yaygara 70'
adıyla
sahndenmişve
bü>oik başan
kazanmışti.
günlerinde satın aldım. Dilerim,
biz de bir gün o aşamalara geli-
riz.
-'Hep Aynı Yaygara'nınoyun-
cu kadrosunda aynca Kerem Alı-
şık, Ebru Cündübeyoğlu, Kartal
Kaan, Tomris Oğuzalp. Nuri Gö-
kaşan, Deniz Arcak gibiisimler bir
arada. Kadroyu oluştunırken öt-
çütünüz neydi?
ALTLNER- Role uygunluk ve
ış disipliniydi. Hele özel tiyatro-
larda iş disiplini, hatta iş ahlakı
temel kriterhaline gelebiliyor. Her-
kes yaşamını sürdürmek için bir-
den fazla ış yapıyor. Ancak, ben
esas iş anlamında tiyatroculuğu
benimseyenleri seçiyorum. lşe dört
elle sanlan. yaşamını tiyatroya gö-
re düzenleyen kişileri özellikle se-
çiyorum. Çünkü ben öyle yaşıyo-
rum. Öyle olmayanlar da İcısa bir
sürede elenip gidiyor zaten.
acık tarafından hazırlanmıştı. Bildiride,
Devlet Tiyatrolan'nı son yıllarda "sar-
san, örseleyen, sanatçılann büyük bölü-
münü mutsuz eden" iki güncel sorun
üzerinde duruluyordu.
Birinci sorun, Kültür Bakanlığı'nın bir
süredir bu sanat kurumuna doğrudan ya
da dolaylı olarak müdahale etmesinden
ve bu kurumu kendine bağlı bir genel
müdürlük olarak görmesinden kaynakla-
ruyordu. Devlet Tiyatrolan'nın "^üzri" ki-
şiliği haiz bir sanat kurumu olduğu ger-
çeğinin yadsınması, Devlet Tiyatrola-
n'nın "bağb" değil "flgffi" bir kuruluş ol-
duğu gerçeğinin göz ardı edilmesi önem-
li bir yanlış olarak ortaya konuyordu.
"Hep bûükte tamğız, bu tiir yasa, töre
ve sanat dışı müdahaleJer tiyatroyu iler-
ietmemiş, tersine tiyatroiarda düzenstzük,
istikrarsızlık, buzursuzluk ve mutsuzhık
yaratnuşor. Bakanhk, riyatronun önünü
açacağuıa, sürüp gelen temel sorunJann
çözümüne >ardımcı olacağına, tam tersi-
ni yapıyor. Sayın bakanlığın DevletTiyat-
rolan'nın içinden elini çekmesini, yasaya
ve tiyatroya saygı gösterme-
sinitakpedjyoruz" denilıyor-
du. Geçmiş yııllarda, genel
müdürlük yapmış, birbirle-
rinden çok farklı çizgilerde
olsalarda, Devlet Tiyatrola-
n'nın son dönemde içinde
bulunduğu dumm nedeniy-
le bir araya gelme zorunlu-
luğunu hissetmiş, bu yedi
kişiyle Kültür Bakanlığı'nın
bir buluşma zemini oluştur-
ması gerekmez mı? Elbette
gerekir. Dahası bu bir zo-
runluluk olmahdır. Ama
ZeynepOral'ın 12 Mart ta-
rihli Esintileryazısından an-
laşıldığı kadanyla bakan bu
açıklamayı "kuraldışı'' ve
"gerttun yaraüa" buluyor.
Bu, görüşme zemini oluştu-
rulmayacak anlamına gelı-
yorsa, yanlış. Olaylann ne-
denJerini tek taraflı değerlen-
direrek bazı sonuçlara var-
mak nesnel bir tavır olamı-
yor. Hemen belirtmeüyim
kı, eski genel müdürlerin ha-
zırladığı bildiriye RefikEr-
durantarafından yanıt veril-
mesi de dikkat çekici bir du-
rum. Devlet Tiyatrolan Ede-
bi Kurulu Başkanı ve Yöne-
tim Kurulu üyesi olan Er-
duran, 11 Mart tarihli Mıl-
liyet gazetesinde, "Ben oyun
yazanyun,ama DTTdekikeş-
mekeşi görünce bunun ku-
Ksine girmek de mecburi ot-
du" diyor. Bu mecburiyete
anlam vermekte zorlanıyor
insan, hete yazının tamamı-
nı okuduktan sonra.
Cenç piyanistin resitali bugün
Hasan Şevki
Karayel AKM'de
konser veriyor
KûMr Servfsi -
Türkiye'yi yurtdı-
sında başanyla
temsil eden genç pi-
yanist Hasan Şevki
Karayel. tstanbul
De>1ctSenfoniOr-
kestrası FBarmooi
Derneği Konscrle-
ridizisinde Aatmk
KSftör Merkeö'nde bir konser verecek.
Bugün saat 19.00'da gerçekleştirilecek resıtalde,
Karayel Beetaoven'ın t^u$57Appasaonata', Uszt'in
'Siminör ve Gmastera'mn <
Opus22,1 no'lu sonat-
larını seslendirecek. 1998-1999 yıh konser sezonu
genç kuşak solistieri haftasında l^anbui Devtet Seo-
ftjni Orkestrası iie Beethoven'm '1. Piyano Konçer-
tosu'nu yorumlayan Hasan Şevki Karayel'in konser
bilederi AKM gişeleri ve Çağdaş Yaşamı Destekk-
me Deroeği şubelerinden temin edilebilir.
1976 yılında İstanbul'da doğan piyanist, 5 yaşın-
da piyano derslerine başladı ve Istanbul Üniv«rate-
si Devlet KoMervatuvan'na devam etti. 1994"teKa-
hire'de düzeclenen Akdeniz Memkkerkri Alman
Oknllan MüzikYanşması ndaki birinciliğinden son-
ra bu yanşmanın Almanya'da yapılan finalinde ta-
nınmışpiyanist Edwin Fîscher adına Nürnberg ken-
tinin koyduğu ödülü kazandı. Almanya'da Frdburg
Müzik Akademisi 'nde Prof. James Avery'nin öğren-
cisi oiarak eğitimini sürdüren ve bu yıl mezun olan
Karayel haîen Rotterdam Konservstüvan'nda Prof.
Anpüies DeBe Vlgne'nin öğrencisi olarak yükseköğ-
renimini sûrdürüyor,
Öğrenımı boyunca Vltaly Margulis. Pavd Gaöov
gibi tanınmış ustalann kıırslanna katılan sanatçı. baş-
ta Almanya olmak üzereMısır, îtalya, Isviçre, Avus-
turya ve Hollanda'da da konserler verdi.
Dormen'in sahnelediği 'Amphytrion 2000 -Nerde Kalmıştık?' müzikali kısa bir süre sonra gösterimden kaldınldı.
'Müzikalgere/diügiyigörmedi9
Haldun Dormen'e. 'Hep Aynı
Yaygara' projesi hakkındaki
görüşlerini ve kısa bir süre
oynanan, yönetmenliğini yaptığı
'Amphjtrion 2000-Nerde
Kalmısük?" adlı müzikalin
gösterimden kaldınlma nedenlerini
sorduk.
HALDUN DORMEN - 'Yaygara
70'in yeniden oynanması Erol
Günaydın'ı da beni de çok mutlu
ediyor. Bu, oyunun klasik olarak
kabul edildiğinin açık seçik
kanıtıdır. Umudum, yeni yapımın
en az eskisi kadar başanlı
olmasıdır. 'Amphytrion 2000'ini
çok beğenenlerin yanında saçma
bir çocuk oyunu gibi bulanlar da
oldu. Bu yüzden gerekli ilgiyi
görmedi. 26 kişinin rol aldığı
pahalı bir yapım olduğu için
keyifle üretmemize karşın
kaldırmayı uygun bulduk.
'Amphytrion 2000'in sponsoru
Halk Sigorta'ydı. Dormen
Tiyatrosu olarak tek başına böyle
bir yapımın altından kalkamazdık.
lyi bir müzikalin, perdeleri
açılmadan ya da açıldıktan sonra
müziğinin radyolarda ya da TV
kanallannda çalınması pazarlama
bakımından yararlı olur, hiç
kuşkusuz. 'Evita' müzikali
perdelerinı açmadan bir yıl
boyunca radyolarda müziği
çalınmış \e 'Don'tCry For Me
Argentina' şarkısı oyun açılıncaya
kadar popüler olmuştu. Biz de
'Amphytrion 2000'ın hem kasetini
yaptık hem de kitap olarak
yayımlıyoruz. Geleceğe kalsın diye
buna gerek görüldü. Ben. bu
müzikalin ileride birtakım
topluluklar tarafından tekrar
oynanacağına inanıyorum.
Eleştiriden
hoşİanmıyoruz
Eski genel müdürlerin
üzerinde durduğu ikinci so-
run ise Devlet Tiyatrola-
n'nda 200 kadar sanatçı hak-
kında soruşturma açılma-
sıylailgili. "Neyapnuşbusa-
natçıbr? A)aklanmışlar mı?
Provalara mı karjlmamış-
lar? Sahneye mi çıkmamış-
lar? Perdeleri mi kaparmış-
lar?lurnelere mi grtmemiş-
ler? Siyasete mi soyunmuş-
lar?" Sorulannda haksız mı-
dır bu yedi kişi? "Hayır!
Ömürlerini verdikfcri tiyat-
rolannın içinde bulunduğu
durumdan >akumtslar. Bu-
nu salt hakanlığı eleştirmek
için mi yapmışlar? Hayır!
Bakanlık, De\let Tiyatrola-
n'nın içine sürükJendtği aa
durumu öğrenip gereğini
yapsın diye. Sayın bakanbğa
ve sayuı yönetime, yönettik-
leri elemanlann çoğunlugu-
nun sanatçılar olduğunu,
DevletTnatrolan'nın bir sa-
nat kurumu olduğunu,daha
inceükli. daha anlayişla, da-
ha hoşgörüyle ve özenle yö-
netilmesi gerektiğini, ceza-
nuı akla en son getmesi ge-
reken bir önlem olduğunu
habrlatmak kaçınılmaz bir
görev olmuştur." Genelde
eleştiriden hiç hoşİanmıyo-
ruz. Tahammül edemiyoruz
eleştirilmeye. Bu bildiride
de bakanlığa ve yeni yöne-
time Devlet Tiyatrolan'nın
geleceği ve esenliği için yö-
neltilen eleştiri, görünen o kı,
kızgınlıkla kanşık omuz silk-
meyle karşılandı.
Refık Erduran'ın yine ay-
nı gazetede belki biraz ba-
kanlılc biraz da genel müdür-
lük adına verdiğini sandı-
ğım yanıtından anlaşılan bu:
u
Peki hiç ceza vermeden di-
siplin nasıl sağlanır? Çok
uzun süre sahne>e çıkmak-
tan kaçınan. entrikalaıia \a-
kit geçiren kişileri görev çiz-
gLsine nasıl çekeceksiniz?"
Disiplinsizlik ve entrika çe-
virmekle suçlanan sanatçı-
lar bu konuda ne düşünürler
bilemem, ama bu tepki sağ-
lıklı bir yaklaşım gibi gelme-
di bana.
Yeniden yapılanma. yasa,
yasal dayanak... Olaylar yi-
ne gelip bu noktada kilitle-
niyor. Ama kilidin açılması-
na epeyce bir süre var gibi.
YAZIODASI i
SELtM İLERİ
Eski Zaman Karlam
Kardan nefret ederim. Kar yağdı mı, hele tuttu
mu, yaşadığım şehir Istanbul katlanılmaz oluyor. Ev-
deyseniz, eve kapanıp kalıyorsunuz. Dışardaysa-
nız, eve dönüşünüz büyük yıkım. Kar bir yığın en-
dişeyi beraberinde getiriyor.
Kış boşunca, nisan gelse de kar yağmasa de-
dim. Gerçi mayıstayağdığını hatırlarım İstanbul'da.
Bir iki yıl önce nisan sonu yağmıştı. O güzeldi: Ge-
celeyin yağmış, arka bahçelerimiz kar bahçeleri
olup çıkmış, sabah hepsi erimişti.
Kar nefretim sürüp giderken, Proust'un bir fin-
can ıhlamura batınlan madlen kurabiyelerini çağ-
nştınr, tuhaf bir şey oldu. Melisa Gürpınar'ın Okul
Arkadaşım 'gençlikromanı'nı okuyordum. Yayıne-
vi "Çocuk Dizisi" demiş ama, Okul Arkadaşım tam
bir gençlik romanı. Yazar, kitabın başında kar ya-
ğan günü anlatıyor, eski zaman karlarından söz
açıyordu.
Eski zaman kan olur mu?
Bir rastlantı, onu da Nerval'in Istanbul anılann-
da buldum. Brten, sona eren ramazanı betimlerken,
Nerval, François Villon'un bir dizesini anıyor: "Fa-
kat nerde eski zamanın karlan?"
Melisa Gürpınar'ın anlatıcısı, kar yağar yağmaz
çocuklaştığını, çocukluk günlerine geri dönüverdi-
ğini söylüyor. Belki de şu saptayım beni de çocuk-
luğumun karlı günlerine götürdü:
"O sabah uyanınca, evin içine yayılan nemli bir
serinlik ve sessizlikten, dışandaki havanın değiş-
tiğini hemen anlamıştım zaten."
Çarpılıp kaldım. Kırk yıl öncesindeydim, daha
fazla, kırk iki, kırk yıl öncesinde. Yine Cihangir'de,
Kumrulu Yokuş Sokağı'ndaki Ümit-Nüvit Apartıma-
nı'nın giriş katında, kira evımizde.
Kaloriferliydi ev. Bununla biriikte kar yağıp tutun-
ca, nemli, içe işleyen serinlik dört bir yanı sarardı.
Kar önce serinliğiyle gelirdi. Koşup pencereden
bakınca, Cihangir Çocuk Parkı'nı bembeyaz kes-
miş bulurdum.
Okul hemen tatil edilirdi. Ya da, okula giderdik,
tatil haberi çıkagelirdi. Elbette büyük sevinç! Bu kez
parka giderdik. Kardeleni ilk kez semtimizin par-
kında gördüm. Karlar arasından, karları gerçekten
delerek fışkırmıştı. Çok güzel bir çiçekti.
Melisa Gürpınar'ın anlatıcısı mutfağa geçip, "ya-
ğı, unu, acısı bol" bir kış çorbası pişirmeyi düşü-
nüyor. Gözümün önündeydi artık annem; tarhana
çorbası pişiriyor, bayat ekmekleri küçük küçük
doğrayıp yağda kızartıyordu. Babam da eve dö-
nerken yedek makarna, patates, pirinç getiriyor-
du... Içim sızladı.
Sonra hırkalar! Evet, "Kış boyunca giyilmemiş,
kalın, el örgüsü yün hırkalar keyifle" giyilirdi. Ben-
den büyük, derviş hırkası gibi, kocaman bir hırkam
vardı, rengi kırmızıydı galiba.
Ya şu satırlar?!:
"Hayır, önce kuşlara ekmek vermeliydim. Kartı
günlerde aç kalan serçeler üzerine yazılmış şiirie-
ri az mı okumuştuk çocukluğumuzda."
Serçeler, alfabemizin bir sayfasındaydı. Bütün
alfabeyi yenide/ı.sayreder.gjbi ojdum. AdıHbJrjei
sim, sinema filmi, belki de müziktı. Eski zaman kar-
larının dingin müziğini nasıl unuturum...
Anlatıcı yün örmeyi geçiriyor aklından, çocukla-
ra atkı. El örgüsü atkılarımız, uçları ponponlu kü-
lâhlarımız, biraz eğri eldivenlerimiz; hepsi kuşanı-
lınca sokak! Aman yarabbi, o zamanlar ne kadar
çok severmişim karlı kış günlerini!
Yokuş aşağı kayak. Kar topu. Kardan adam. Kar
sarayları. iyice üşüdükten, pek çok uyandan son-
ra eve dönülür. Akşamüzeridir ve gün batar. Vışne
reçelli, tereyağlı bir dilim ille kızarmış ekmek o sa-
ate, o kar günlerine özgüdür. Sokaktan el ayak çe-
kildi mi, kar sessizce yağar.
Karşı evlerin, apartmanların pencerelerinde ışık-
lar. Perdeler birer ikişer çekilir. Bir zaman gelir ki,
sokaktan kimse geçmez olur. Dünya bembeyaz-
dır.
Melisa Gürpınar bana kardelenler armağan etti.
Takvimde İz Bırakan:
"Yağmuhu günlerde sinemaya gitmekya da yor-
ganı başıma çekip, çatıdaki yağmurun şarkısını
dinleyerek uyumak, bana mutluluk verirdi." Meli-
sa Gürpınar, Okul Arkadaşım, Iş Bankası Yayınla-
rı, 1998.
Aksanat Produksiyon Tiyatrosu
Sahnelenecek oyunlardan biri 'Alacakblar'.
27 Mart'ta dört
oyun sahnelenecek
Kültür Senisi-Aksanat
Prodüksiyon Tiyatrosu,
27 Mart Dünya Tiyatrolar
Günü'nü, Türkiye'de hat-
ta dünyada ilk kez gerçek-
leştirilecek bir tiyatro ma-
ratonu ile kutluyor. Işıl
Kasapoglu nun sahneye
koyduğu dört değişik oyu-
nu ay^ıı gün peş peşe ız-
leyicisine sunarak tiyatro
dünyasında bir ilki dene-
yecek. Cüneyt Türel, Ttt-
be Saran ve Köksal En-
gür'den oluşan Aksanat
Prodüksiyon Tiyatrosu
oyunculan, 27 Mart Pa-
zartesi günü Aksanat Sa-
lonu'nda saat 13.00'te
Strindberg'in 'Alacakh-
lar'; saat 16.00'da Brian
Friel'in 'Molly S.'; saat
19.00'da Ronald Dun-
can'ın 'Abelard ve Helo-
ise' ve saat 21.00'de Bflge
Karasu'nun 'SevUmek'
adlı oyunlannı sabndeye-
cekler.
Akbank'ınl995'tekur-
duğu Aksanat Prodüksi-
yon Tiyatrosu'nun ilk sah-
nelediği oyun 'Abelard ve
Heloise', oynandığı üç yıl
boyunca sanat çevrelerin-
den büyük takdir topladı.
Genç bir tiyatro olmasına
karşın usta yorumu ve sa-
natçı kadrosuyla en iyi çe-
viri, en iyi sahne tasan-
mı, en iyi erkek ve en iyi
kadın oyuncu dallannda
1996-97 Avni Dilligil
ödüllerini alan Aksanat
Prodüksiyon Tiyatrosu ay-
nı zamanda 'Abelard ve
Heloise'i Türkiye'de ilk
kez sahneleyen tiyatro ol-
muştu.