27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 MART 2000 SALI 14 kultur@cumhuriyet.com.tr PORTAL DtKMEN GÜRÜN Az giimedik... Uz gltmedik...• Bu ülkede sansür çarkı dönüyor, bu gidişle dönmeye de devam edecek. Ne zamana kadar? Eğitime ve eğitim içinde sanata, mantığa, felsefeye yeterince yer vermeye başlayacağımız, düşünmeyi öğreneceğimiz güne kadar. • Devlet Tiyatrolan'nın yedi eski genel müdürü bir ortak bildiri hazırlayarak Kültür Bakanlığı'nın bu sanat kurıımunun içinden elini çekmesini, yasaya ve tiyatro sanatına saygı göstermesini talep etti. *Az gittik uz gittik, dere tepe düz git- tik. Bir de dönüp baktık ki bir arpa bo- yu yol gjtmişiz_." Pendık Kaymakamı 'nın Franca Rame ve Dario Fo'nun "Kadın OyunlarTna uyguladığı "yasak" komik mi desem, acıklı mı desem bilemedim. ÖDP Pendik tlçe Örgütü 8 Mart Kadınlar Günü nede- niyle bu oyunu oynatmak istiyor. ama oyunu önceden inceletmek gereğini du- yan ve de metinde yer alan "popo" ve ben- zeri sözcükJerin ahlaka aykın olduğu ka- ranna varan Kaymakam Haluk Tunçsu derhal sansür mekanızmasını ışletiyor ve durumu kurtanyor. Aslında, ne komik ne de acıklı; acı bir olay Pendik'te yaşa- nanlar. lnsanın içini yakan bir acılık içe- riyor kaymakamın ve ilçe milli eğitim müdürlügü tarafından kurulan komisyo- nun "ahlaklı vatandaşlar" olarak Fran- ca Rame ve Dano Fo'yu Pendik ilçe sı- nırlan içinde yasaklayan gösterileri. Ne- dirbu Dario Fo takıntısı mülki amirlerin? Adamcağız Nobel Ödülü"nü aldığı gün- den bu yana bizde sansüre takılır oldu. 1998'de de bir valimiz tarafından "Bir Anarşistin Kaza Sonucu Ötiimü" yasak- lanmanuş mıydı? Onun gerekçesi "siya- si" idi. bu sefer ki "ahiakL" Füsun De- mird, Fo tiyatrosunu çevırileriyle bize ta- şıyan isimlerden biri. "Kadın Oyunla- n"dayineDerrure]"inçevirisı. "Buoyun- larda kadın ve erkeğin sonsuz yaşam se- rii veni, sevdalan. tutkulan, acdan,ihanet- leri anJaükr. Okurken,zaman zaman ağ- latan ve çok güldiiren yaşam seriivenle- rL." diyor. "Ancak, Molıere'in söytediği gibigüİmek,zekâ >« kavnuna işidiıf Kav- ramak, kavrayabilmek önemli iş... Sö- zün özü; bu ülkede sansür çarkı dönüyor, bu gidişle daha uzun yıllar dönmeye de- vam edecek. Ne zamana kadar? Eğitime ve eğitim içinde sanatA, mantığa, felse- feye yeterince yer vermeye başlayacağı- mız, düşünmeyi öğreneceğimiz güne ka- dar. Devlet Tiyatrolan 'bağlı' kuruluş değildir Devlet Tiyatrolan kurulduğu günden beri için için kaynayan bir kurum. "Bu kavnaşmalaria yetiştik" desek yanlış ol- maz. Ama, bu kez durum farklı. Altı ay- dır basından ızliyoruz, yeni Genel Mü- dür Rahmi Dilligjl"ın kuruma ve sanatçı- lara 'kendi üslubu' çerçevesınde çekidü- zen verme girişimlerinin bu sanat kuru- munun temel ilkeleriyle bağdaşmadığı üzerindeduruluyor. Kültür Bakanlığı'nın kuruma sık sık müdahale ettiği vurgula- nıybr. Bu nedenle de Devlet Tiyatrola- n'nda sular durulmuyor. Durulmadığı için de gündemi sanatsal başanlar değil yönetsel sorunlar oluşturuyor. Sonuçta, Devlet Tiyatrolan'ndan "doyurucu'' ni- telikleresahipyapımlarlabuluşmakzor- laşıyor. Yaşanmakta olan huzursuzluklar so- nucunda, geçen günlerde Devlet Tiyat- rolan tarihinde ilk kez yedı eski genel mü- dür bir araya gelerek kamuoyuna bir açık- lama yapma gereğini duydu. CüneytGÖk- çer ve Tamer Levent'in imzalannın bu- lunmadığıbu bildiri BozkurtKuruç,Tur- gut Özakman. Ergin Orbey, Lemi Bilgin. Yücel Erten, Mehmet Ege ve Raik Alnı- 'Yaygara 70' müzikali 'Hep Aynı Yaygara' adı altında yeniden sahneleniyor 4 Seçimlerimde hiç yanılmadıın' S. RAYAN YİRMtBEŞ Haldun Dormen'ın yönettiği, CemaJ Reşit Re>ın müziklerini yaptıgı, Erol Güaaydın'ın yazdı- gı ve başrolünü oynadığı, Dor- men Tiyatrosu yapımı 'Yaygara 70' adlı üç perdelik müzikal oyun, sahnelendiği yı1larda büyük başa- n elde etmişti. 'Yaygara70', 30 yıl aradan sonra, bu kez 'Hep Aynı Yaygara' adı altında Beşiktaş Akat- lar Kültür Merkezi'nde sahnele- necek. Oyunun yönetmeni Ha- kan AHıner. sorulanmızı yanıtla- dı. - 'Yaygara 70'i 'Hep Aynı Yay- gara' adı aJünda tekrar sahnele- meye niçjn gerek gördünüz? HAKAN ALT1NER -'Yaygara 70', büyük besteci Cemal Reşit Rey'in son operetiydi. 1970,71 sezonunda Dormen Tiyatrosu'nda perdesini açmış ve olağanüstü bir başan kazanarak ikı sezon boyun- ca kapalı gışe oynamıştı. Bu yıl, Akatlar Kültür Merkezi'nde gele- ceğin Beşiktaş Belediye Tiyatro- su'nun temellerini atarken 'Yay- gara 70'i tekrar okudum. Oynayanlarla ve en başta, oyu- nun yazan Erol Günaydın ve yö- netmeni Haldun Dormen'le ko- nuştum, görüşlerini aldım. Tahmi- nimde hiç yanılmadığımı gördüm. 'Yaygara 70', konusu. diyaloglan, tiplemeleri ve müziği ile sapasağ- lam duruyordu. eskimemişri. Ay- nca konunun Beşiktaş'ın Alabey sokağında geçmesi de yeni bir öde- nekli riyatronun, Beşiktaş Beledi- yesi Tiyatro Beltaş'ın kuruluşu için çok önemli bir adım olur diye dü- şündüm ve çalışmalara başladık. Yapımcımız. ne yazık ki artık ara- mızda olmayan Cemal Reşit Rey'in tüm eserlerinin yasal sahibi olan Imaj A.Ş.'nin sahibi CemalNoyan ile konuştu. Onlar da projeye çok sıcak yaklaştılar. Tek koşullan, ya- pıtm Cemal Reşit Rey'in büyük- lüğüne uygun olmasıydı. Aruk per- de açma aşamasına geldiğimiz şu günlerde, sanıyorum, bu istekleri de gerçekleşti. 'Hep Aynı Yayga- ra', oyuncu kadrosu, yeni tekno- lojiye göre aranje edilen müzilde- ri, yapım kalitesi bakımından ger- çekten görkemli bir operet olarak hazırlandı. - Erol Günaydın gibi bir tiyat- ro ustasuun yanı sıra sahne cahş- malanylatanınan Fatıh Ürek'inya- pımda rol almasına nasıl karar verdiniz? ALTINER - Oyunun yazan Erol Günaydın'dan izin alırken, yıllar önce kendisinin efsaneleş- tirdiği Ajans Bahriye adlı türbe bekçisi kocakan karakterıni ye- nıden oynamasını da istedik. Sağ- lık koşullan ve yoğun çalışma temposu nedenıyle, roiü aralıklı oynamayı kabul etti. Ajans Bah- riye, oyunun baş karakteri. Oyun- culuğun yanında şarkı söyleme yeteneği ve karizma gerektiren bir rol. Sahne ve TV şovlannda- ki performansını ilgiyle izlediğim Fatih Ürek'in bu nitelikJere uy- gun olduğunu düşündüm. Küçük bir soruşturma, Bursa Devlet Ti- yatrosu'nda 9-10 yıllık oyunculuk geçmişi olduğunu ortaya çıkann- ca, bu seçünin doğruluğuna iyice inandım. 'Fatih Ürek doğru seçim' Fikirlerini aJdıgım Erol Günay- dın ve Haldun Dormen de bunun çok yerinde bir seçim olacağını söylediler. Geçen yıllarda 'Cabi- de" için NükbetDuru'yu, 'Fehim Paşa Konagı' için kabadayı görü- nüşlü şair delikanlısı Yusuf rolü için Kerem Ahşık'ı ve yine aynı oyunun Mihriban'ı için EbruCün- dübeyoğiu'nu tiyatro dünyasına kazandınrken nasıl yanılmamış- sam, Fatih Ürek ile de çalışmaya başlayınca aynı doğru uygulama- yı yapmış olduğunu gördüm. - Son zamantarda yapımlann müziklerinin kaset ve CD'k'rinin çıkanlmasu müzikal tanıtımı için etkili bir yöntem değil mi? ALTINER-Evet, çok etkili bir yöntem. Batı'dayıllardıryapılan ve bizde çok gecikmiş bir uygu- lama bu. 16 yıl önce. o günün ko- şullanyla oluşturduğumuz 'Lü- küsHayat'kasetının nasıl kapışıl- dığını; önceki yıl 'Cahide* CD'sı- nin büviik ilgi gördüğünü çok i> ı haürlıyorum. New Vbrk'ta mart so- nunda perde açacak olan. Tun Ri- ce/Elton John ıkılisi ürünü 'Aida' müzikalinin CD'sini şubatın ilk Hakan Alüner'in Beşiktaş Akatlar Kültür Merkezi'nde sahneye koyduğu 'Hep Aynı Yaygara' müzikali 30 yü önce Haldun Dormen tarafindan 'Yaygara 70' adıyla sahndenmişve bü>oik başan kazanmışti. günlerinde satın aldım. Dilerim, biz de bir gün o aşamalara geli- riz. -'Hep Aynı Yaygara'nınoyun- cu kadrosunda aynca Kerem Alı- şık, Ebru Cündübeyoğlu, Kartal Kaan, Tomris Oğuzalp. Nuri Gö- kaşan, Deniz Arcak gibiisimler bir arada. Kadroyu oluştunırken öt- çütünüz neydi? ALTLNER- Role uygunluk ve ış disipliniydi. Hele özel tiyatro- larda iş disiplini, hatta iş ahlakı temel kriterhaline gelebiliyor. Her- kes yaşamını sürdürmek için bir- den fazla ış yapıyor. Ancak, ben esas iş anlamında tiyatroculuğu benimseyenleri seçiyorum. lşe dört elle sanlan. yaşamını tiyatroya gö- re düzenleyen kişileri özellikle se- çiyorum. Çünkü ben öyle yaşıyo- rum. Öyle olmayanlar da İcısa bir sürede elenip gidiyor zaten. acık tarafından hazırlanmıştı. Bildiride, Devlet Tiyatrolan'nı son yıllarda "sar- san, örseleyen, sanatçılann büyük bölü- münü mutsuz eden" iki güncel sorun üzerinde duruluyordu. Birinci sorun, Kültür Bakanlığı'nın bir süredir bu sanat kurumuna doğrudan ya da dolaylı olarak müdahale etmesinden ve bu kurumu kendine bağlı bir genel müdürlük olarak görmesinden kaynakla- ruyordu. Devlet Tiyatrolan'nın "^üzri" ki- şiliği haiz bir sanat kurumu olduğu ger- çeğinin yadsınması, Devlet Tiyatrola- n'nın "bağb" değil "flgffi" bir kuruluş ol- duğu gerçeğinin göz ardı edilmesi önem- li bir yanlış olarak ortaya konuyordu. "Hep bûükte tamğız, bu tiir yasa, töre ve sanat dışı müdahaleJer tiyatroyu iler- ietmemiş, tersine tiyatroiarda düzenstzük, istikrarsızlık, buzursuzluk ve mutsuzhık yaratnuşor. Bakanhk, riyatronun önünü açacağuıa, sürüp gelen temel sorunJann çözümüne >ardımcı olacağına, tam tersi- ni yapıyor. Sayın bakanlığın DevletTiyat- rolan'nın içinden elini çekmesini, yasaya ve tiyatroya saygı gösterme- sinitakpedjyoruz" denilıyor- du. Geçmiş yııllarda, genel müdürlük yapmış, birbirle- rinden çok farklı çizgilerde olsalarda, Devlet Tiyatrola- n'nın son dönemde içinde bulunduğu dumm nedeniy- le bir araya gelme zorunlu- luğunu hissetmiş, bu yedi kişiyle Kültür Bakanlığı'nın bir buluşma zemini oluştur- ması gerekmez mı? Elbette gerekir. Dahası bu bir zo- runluluk olmahdır. Ama ZeynepOral'ın 12 Mart ta- rihli Esintileryazısından an- laşıldığı kadanyla bakan bu açıklamayı "kuraldışı'' ve "gerttun yaraüa" buluyor. Bu, görüşme zemini oluştu- rulmayacak anlamına gelı- yorsa, yanlış. Olaylann ne- denJerini tek taraflı değerlen- direrek bazı sonuçlara var- mak nesnel bir tavır olamı- yor. Hemen belirtmeüyim kı, eski genel müdürlerin ha- zırladığı bildiriye RefikEr- durantarafından yanıt veril- mesi de dikkat çekici bir du- rum. Devlet Tiyatrolan Ede- bi Kurulu Başkanı ve Yöne- tim Kurulu üyesi olan Er- duran, 11 Mart tarihli Mıl- liyet gazetesinde, "Ben oyun yazanyun,ama DTTdekikeş- mekeşi görünce bunun ku- Ksine girmek de mecburi ot- du" diyor. Bu mecburiyete anlam vermekte zorlanıyor insan, hete yazının tamamı- nı okuduktan sonra. Cenç piyanistin resitali bugün Hasan Şevki Karayel AKM'de konser veriyor KûMr Servfsi - Türkiye'yi yurtdı- sında başanyla temsil eden genç pi- yanist Hasan Şevki Karayel. tstanbul De>1ctSenfoniOr- kestrası FBarmooi Derneği Konscrle- ridizisinde Aatmk KSftör Merkeö'nde bir konser verecek. Bugün saat 19.00'da gerçekleştirilecek resıtalde, Karayel Beetaoven'ın t^u$57Appasaonata', Uszt'in 'Siminör ve Gmastera'mn < Opus22,1 no'lu sonat- larını seslendirecek. 1998-1999 yıh konser sezonu genç kuşak solistieri haftasında l^anbui Devtet Seo- ftjni Orkestrası iie Beethoven'm '1. Piyano Konçer- tosu'nu yorumlayan Hasan Şevki Karayel'in konser bilederi AKM gişeleri ve Çağdaş Yaşamı Destekk- me Deroeği şubelerinden temin edilebilir. 1976 yılında İstanbul'da doğan piyanist, 5 yaşın- da piyano derslerine başladı ve Istanbul Üniv«rate- si Devlet KoMervatuvan'na devam etti. 1994"teKa- hire'de düzeclenen Akdeniz Memkkerkri Alman Oknllan MüzikYanşması ndaki birinciliğinden son- ra bu yanşmanın Almanya'da yapılan finalinde ta- nınmışpiyanist Edwin Fîscher adına Nürnberg ken- tinin koyduğu ödülü kazandı. Almanya'da Frdburg Müzik Akademisi 'nde Prof. James Avery'nin öğren- cisi oiarak eğitimini sürdüren ve bu yıl mezun olan Karayel haîen Rotterdam Konservstüvan'nda Prof. Anpüies DeBe Vlgne'nin öğrencisi olarak yükseköğ- renimini sûrdürüyor, Öğrenımı boyunca Vltaly Margulis. Pavd Gaöov gibi tanınmış ustalann kıırslanna katılan sanatçı. baş- ta Almanya olmak üzereMısır, îtalya, Isviçre, Avus- turya ve Hollanda'da da konserler verdi. Dormen'in sahnelediği 'Amphytrion 2000 -Nerde Kalmıştık?' müzikali kısa bir süre sonra gösterimden kaldınldı. 'Müzikalgere/diügiyigörmedi9 Haldun Dormen'e. 'Hep Aynı Yaygara' projesi hakkındaki görüşlerini ve kısa bir süre oynanan, yönetmenliğini yaptığı 'Amphjtrion 2000-Nerde Kalmısük?" adlı müzikalin gösterimden kaldınlma nedenlerini sorduk. HALDUN DORMEN - 'Yaygara 70'in yeniden oynanması Erol Günaydın'ı da beni de çok mutlu ediyor. Bu, oyunun klasik olarak kabul edildiğinin açık seçik kanıtıdır. Umudum, yeni yapımın en az eskisi kadar başanlı olmasıdır. 'Amphytrion 2000'ini çok beğenenlerin yanında saçma bir çocuk oyunu gibi bulanlar da oldu. Bu yüzden gerekli ilgiyi görmedi. 26 kişinin rol aldığı pahalı bir yapım olduğu için keyifle üretmemize karşın kaldırmayı uygun bulduk. 'Amphytrion 2000'in sponsoru Halk Sigorta'ydı. Dormen Tiyatrosu olarak tek başına böyle bir yapımın altından kalkamazdık. lyi bir müzikalin, perdeleri açılmadan ya da açıldıktan sonra müziğinin radyolarda ya da TV kanallannda çalınması pazarlama bakımından yararlı olur, hiç kuşkusuz. 'Evita' müzikali perdelerinı açmadan bir yıl boyunca radyolarda müziği çalınmış \e 'Don'tCry For Me Argentina' şarkısı oyun açılıncaya kadar popüler olmuştu. Biz de 'Amphytrion 2000'ın hem kasetini yaptık hem de kitap olarak yayımlıyoruz. Geleceğe kalsın diye buna gerek görüldü. Ben. bu müzikalin ileride birtakım topluluklar tarafından tekrar oynanacağına inanıyorum. Eleştiriden hoşİanmıyoruz Eski genel müdürlerin üzerinde durduğu ikinci so- run ise Devlet Tiyatrola- n'nda 200 kadar sanatçı hak- kında soruşturma açılma- sıylailgili. "Neyapnuşbusa- natçıbr? A)aklanmışlar mı? Provalara mı karjlmamış- lar? Sahneye mi çıkmamış- lar? Perdeleri mi kaparmış- lar?lurnelere mi grtmemiş- ler? Siyasete mi soyunmuş- lar?" Sorulannda haksız mı- dır bu yedi kişi? "Hayır! Ömürlerini verdikfcri tiyat- rolannın içinde bulunduğu durumdan >akumtslar. Bu- nu salt hakanlığı eleştirmek için mi yapmışlar? Hayır! Bakanlık, De\let Tiyatrola- n'nın içine sürükJendtği aa durumu öğrenip gereğini yapsın diye. Sayın bakanbğa ve sayuı yönetime, yönettik- leri elemanlann çoğunlugu- nun sanatçılar olduğunu, DevletTnatrolan'nın bir sa- nat kurumu olduğunu,daha inceükli. daha anlayişla, da- ha hoşgörüyle ve özenle yö- netilmesi gerektiğini, ceza- nuı akla en son getmesi ge- reken bir önlem olduğunu habrlatmak kaçınılmaz bir görev olmuştur." Genelde eleştiriden hiç hoşİanmıyo- ruz. Tahammül edemiyoruz eleştirilmeye. Bu bildiride de bakanlığa ve yeni yöne- time Devlet Tiyatrolan'nın geleceği ve esenliği için yö- neltilen eleştiri, görünen o kı, kızgınlıkla kanşık omuz silk- meyle karşılandı. Refık Erduran'ın yine ay- nı gazetede belki biraz ba- kanlılc biraz da genel müdür- lük adına verdiğini sandı- ğım yanıtından anlaşılan bu: u Peki hiç ceza vermeden di- siplin nasıl sağlanır? Çok uzun süre sahne>e çıkmak- tan kaçınan. entrikalaıia \a- kit geçiren kişileri görev çiz- gLsine nasıl çekeceksiniz?" Disiplinsizlik ve entrika çe- virmekle suçlanan sanatçı- lar bu konuda ne düşünürler bilemem, ama bu tepki sağ- lıklı bir yaklaşım gibi gelme- di bana. Yeniden yapılanma. yasa, yasal dayanak... Olaylar yi- ne gelip bu noktada kilitle- niyor. Ama kilidin açılması- na epeyce bir süre var gibi. YAZIODASI i SELtM İLERİ Eski Zaman Karlam Kardan nefret ederim. Kar yağdı mı, hele tuttu mu, yaşadığım şehir Istanbul katlanılmaz oluyor. Ev- deyseniz, eve kapanıp kalıyorsunuz. Dışardaysa- nız, eve dönüşünüz büyük yıkım. Kar bir yığın en- dişeyi beraberinde getiriyor. Kış boşunca, nisan gelse de kar yağmasa de- dim. Gerçi mayıstayağdığını hatırlarım İstanbul'da. Bir iki yıl önce nisan sonu yağmıştı. O güzeldi: Ge- celeyin yağmış, arka bahçelerimiz kar bahçeleri olup çıkmış, sabah hepsi erimişti. Kar nefretim sürüp giderken, Proust'un bir fin- can ıhlamura batınlan madlen kurabiyelerini çağ- nştınr, tuhaf bir şey oldu. Melisa Gürpınar'ın Okul Arkadaşım 'gençlikromanı'nı okuyordum. Yayıne- vi "Çocuk Dizisi" demiş ama, Okul Arkadaşım tam bir gençlik romanı. Yazar, kitabın başında kar ya- ğan günü anlatıyor, eski zaman karlarından söz açıyordu. Eski zaman kan olur mu? Bir rastlantı, onu da Nerval'in Istanbul anılann- da buldum. Brten, sona eren ramazanı betimlerken, Nerval, François Villon'un bir dizesini anıyor: "Fa- kat nerde eski zamanın karlan?" Melisa Gürpınar'ın anlatıcısı, kar yağar yağmaz çocuklaştığını, çocukluk günlerine geri dönüverdi- ğini söylüyor. Belki de şu saptayım beni de çocuk- luğumun karlı günlerine götürdü: "O sabah uyanınca, evin içine yayılan nemli bir serinlik ve sessizlikten, dışandaki havanın değiş- tiğini hemen anlamıştım zaten." Çarpılıp kaldım. Kırk yıl öncesindeydim, daha fazla, kırk iki, kırk yıl öncesinde. Yine Cihangir'de, Kumrulu Yokuş Sokağı'ndaki Ümit-Nüvit Apartıma- nı'nın giriş katında, kira evımizde. Kaloriferliydi ev. Bununla biriikte kar yağıp tutun- ca, nemli, içe işleyen serinlik dört bir yanı sarardı. Kar önce serinliğiyle gelirdi. Koşup pencereden bakınca, Cihangir Çocuk Parkı'nı bembeyaz kes- miş bulurdum. Okul hemen tatil edilirdi. Ya da, okula giderdik, tatil haberi çıkagelirdi. Elbette büyük sevinç! Bu kez parka giderdik. Kardeleni ilk kez semtimizin par- kında gördüm. Karlar arasından, karları gerçekten delerek fışkırmıştı. Çok güzel bir çiçekti. Melisa Gürpınar'ın anlatıcısı mutfağa geçip, "ya- ğı, unu, acısı bol" bir kış çorbası pişirmeyi düşü- nüyor. Gözümün önündeydi artık annem; tarhana çorbası pişiriyor, bayat ekmekleri küçük küçük doğrayıp yağda kızartıyordu. Babam da eve dö- nerken yedek makarna, patates, pirinç getiriyor- du... Içim sızladı. Sonra hırkalar! Evet, "Kış boyunca giyilmemiş, kalın, el örgüsü yün hırkalar keyifle" giyilirdi. Ben- den büyük, derviş hırkası gibi, kocaman bir hırkam vardı, rengi kırmızıydı galiba. Ya şu satırlar?!: "Hayır, önce kuşlara ekmek vermeliydim. Kartı günlerde aç kalan serçeler üzerine yazılmış şiirie- ri az mı okumuştuk çocukluğumuzda." Serçeler, alfabemizin bir sayfasındaydı. Bütün alfabeyi yenide/ı.sayreder.gjbi ojdum. AdıHbJrjei sim, sinema filmi, belki de müziktı. Eski zaman kar- larının dingin müziğini nasıl unuturum... Anlatıcı yün örmeyi geçiriyor aklından, çocukla- ra atkı. El örgüsü atkılarımız, uçları ponponlu kü- lâhlarımız, biraz eğri eldivenlerimiz; hepsi kuşanı- lınca sokak! Aman yarabbi, o zamanlar ne kadar çok severmişim karlı kış günlerini! Yokuş aşağı kayak. Kar topu. Kardan adam. Kar sarayları. iyice üşüdükten, pek çok uyandan son- ra eve dönülür. Akşamüzeridir ve gün batar. Vışne reçelli, tereyağlı bir dilim ille kızarmış ekmek o sa- ate, o kar günlerine özgüdür. Sokaktan el ayak çe- kildi mi, kar sessizce yağar. Karşı evlerin, apartmanların pencerelerinde ışık- lar. Perdeler birer ikişer çekilir. Bir zaman gelir ki, sokaktan kimse geçmez olur. Dünya bembeyaz- dır. Melisa Gürpınar bana kardelenler armağan etti. Takvimde İz Bırakan: "Yağmuhu günlerde sinemaya gitmekya da yor- ganı başıma çekip, çatıdaki yağmurun şarkısını dinleyerek uyumak, bana mutluluk verirdi." Meli- sa Gürpınar, Okul Arkadaşım, Iş Bankası Yayınla- rı, 1998. Aksanat Produksiyon Tiyatrosu Sahnelenecek oyunlardan biri 'Alacakblar'. 27 Mart'ta dört oyun sahnelenecek Kültür Senisi-Aksanat Prodüksiyon Tiyatrosu, 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü'nü, Türkiye'de hat- ta dünyada ilk kez gerçek- leştirilecek bir tiyatro ma- ratonu ile kutluyor. Işıl Kasapoglu nun sahneye koyduğu dört değişik oyu- nu ay^ıı gün peş peşe ız- leyicisine sunarak tiyatro dünyasında bir ilki dene- yecek. Cüneyt Türel, Ttt- be Saran ve Köksal En- gür'den oluşan Aksanat Prodüksiyon Tiyatrosu oyunculan, 27 Mart Pa- zartesi günü Aksanat Sa- lonu'nda saat 13.00'te Strindberg'in 'Alacakh- lar'; saat 16.00'da Brian Friel'in 'Molly S.'; saat 19.00'da Ronald Dun- can'ın 'Abelard ve Helo- ise' ve saat 21.00'de Bflge Karasu'nun 'SevUmek' adlı oyunlannı sabndeye- cekler. Akbank'ınl995'tekur- duğu Aksanat Prodüksi- yon Tiyatrosu'nun ilk sah- nelediği oyun 'Abelard ve Heloise', oynandığı üç yıl boyunca sanat çevrelerin- den büyük takdir topladı. Genç bir tiyatro olmasına karşın usta yorumu ve sa- natçı kadrosuyla en iyi çe- viri, en iyi sahne tasan- mı, en iyi erkek ve en iyi kadın oyuncu dallannda 1996-97 Avni Dilligil ödüllerini alan Aksanat Prodüksiyon Tiyatrosu ay- nı zamanda 'Abelard ve Heloise'i Türkiye'de ilk kez sahneleyen tiyatro ol- muştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle