27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 MART 2000 PAZARTESİ HABERLER üderlerin bayram prograım • ANKARA(AA)- Cumhurbaşkanı Sûleyman Demirel, DSP Genel Başkanı ve Başbakan Bülent Ecevit ile MHP Genel Başkanı, DevJet Bakanı ve Başbakan Yarduncısı Devlet Bahçeli, Kurban Bayramı'nı Ankara'da geçirecekler. Bayramın ilk üç gününü aılesiyle birlikte Ankara'da geçirecek ve partililerle bayramlaşacak olan FP Genel Başkanı Recai Kutan, bayramın son gününde partisinin • Diyarbakır II t Kongresi'ne katılacak. i Özel bir uçakla dün sabah Istanbul'dan Italya'ya gittiği öğrenilen ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz'ın ise bayramjn son iki gününü memleketi ve seçiın , bölgesi olan Rke'de geçirmesi bekJeniyor. DYP Genel Başkanı Tansu Çiller'in bayram programı ise henüz kesinleşmedi. Celasin kayak öğreniyor • KAYSERİ(AA)- ; Kurban Bayramı tatılını > geçirmek üzere önceki akşam Kayseri'ye gelen Hava Kuvvetleri Komutam Orgeneral Ergin Celasin, dün sabah Erciyes'e çıktı. Erciyes Kayak Merkezi'ndeki komutanlıgına aıt dinlenme tesisınde bir süre dinlenen Orgeneral Celasin, Gençlik ve Spor 11 Müdürlüğü Kayak Antrenörü Veysel Değirmenci nezaretinde kayak öğrenmeye başladı. Mavi Çarşı olayı • tstanbul Haber Servisi -Göztepe'deki Mavi Çarşı'ya geçen yıl düzenlenen molotofkokteylli saldın sonucu çıkan yangında hayatını kaybeden 13 kişi için Eyüp Sultan Camii'nde mevlit okutuldu. Yangında hayatını kaybeden Mavi Çarşı Yönetim Kunılu Başkanı tbrahim Taslı'nın ailesi taraftndan okutulan mevlide, Taslı'nın eşi Melahat Tash, çocuklan Esin ve Engin Tash, Mavi Çarşı çalışanlan ile ölenlerin yakınlannın yanı sıra çok sayıda yurttaş katıldı. Nasıl Bir Anayasa' • Istanbul Haber Servisi - Aydınlar Ocağı tarafından Topkapı Eresin Otel'de düzenlenen 'Nasıl Bir Anayasa' konulu toplanüda konuşan .^~:si- TBMM Anayasa Komisyonu üyesi Mehmet Ali Şahin, halkın bekJentüerine cevap veremeyecek anayasanın, ne kadar mükemmel olursa olsun ülkenın sorunlannı çözmede aciz kalacağını söyledi. Şahin, şu anda komisyonda 24 madde ile 16 geçici madde üzerinde durulduğunu kaydetti. Kartal'da kırşunlama • tstanbul Haber Servisi - Kartal'daki açık oto pazannda alacak meselesi yüzünden çıkan silahlı kavgada 4 kişi yaralandı. Cevizli'de bulunan Kartal Açık Oto Pazan'da oto pazarlayan Halil Şimşek ile Ahmet Gûrnüş arasında alacak yüzünden çıkan tartışma kısa sürede kavgaya dönüştü. Kavga sonucu Halil Şimşek, oglu Olcay Şimşek, Ahmet Gümüş yaralandı. 4 12 Mart darbesi devrimcileri dinamitledi' Tağmaç'ın 'Sosyalgelişme ekonomikgelişmeyi aştı' sözünün gereğiyapıldı HAŞMETATAHAN 12 Mart 1971 darbesi, Türkiyemizde birçok şeyi değiştirdi... 1961 Anayasası'nı değiştirdi. Başta iş- çi suııfiı ohnak üzere halkımızın ekono- mik-sosyal haklannı geriletti. 27 Mayıs devriminin önemh kazanımlannı, ordu- nun devrimci geleneğini ve atılımını ka- zımaya çalışü, ordu-gençlik dayanışması- nı dinamitledi. Dönemin Genelkurmay Başkanı ve 12 Mart darbesinin 1 numaralı adamı olan Tağmaç ın, "Sosyal uyanış ve genşme,eko- nomik gelişmeyi asmışûr" sözlerinin ge- reği yapıldı. Başta sanayi ohnak üzere, her alanda üretimi arttırarak ekonomik gelişımi hızlandırmak, yükseltmek yeri- ne, özgürlükleri kısarak, baskı ve şiddet uygulayarak sosyal uyamşı durdurmak ve ücretleri düşürmek yolu benimsendi... 12 Mart, 68 kuşağının, "Tam bağunsız vegerçekten demokratik Türkiye" şiany- la özetlenen görkemli mücadelesinde de bir dönüm noktası oldu. 12 Mart darbesi, devrimci gençliğin, ordu ve devlet anlayışının, kavrayışının değiştiği, süreç içinde orduya ve devlete yabancılaştığı; gençliğin, ordu ve devlet düşmanhğı temelinde davranışa yöneldı- ği; önemh bir dönemeç ol- muşrur. Aradan 29 yıl geçti. 12 Mart darbesi ve bu darbe- nin etkileri üzerinde ne- den durmak gerek? Bugü- nü anlamak ve yannımıza bilinçli olarak müdahale edebibnek için!.. 28 Şubat Kararlan'nın aluunası ve bu kararlann uygulanması için aktif ta- vır sergileyen askerler, ge- riciliğe karşı mücadelede yeterli "Hvfl" destek bu- lamamaktadır. Komutan- lanmızın da zaman zaman yakmdığı bu durum, kay- nağını 12 Mart darbesi ve sonrası gelişmelerden al- maktadır. Hatalar pöz ardı' Çoğu sosyalistimiz, geçrnişte yapılan -kendi- sinın ya da sahıp çıktığı önder kadrolann- hatala- nnı göz ardı ediyor. Özel- likle 12 Mart döneminde, silahlı savaş yanılgısına düşenler, oyun oynarcası- na gerillacılığa özenenler, konsolos kaçırma ve öl- dürme vb. girişimleriyle, sadece kendi yaşamJannı, sadece "silahb mücadeie" örgütlerini değil, bağım- • 12 Mart darbesi, devrimci gençliğin, ordu ve devlet anlayışının, kavrayışının değiştiği, süreç içinde orduya ve devlete yabancılaştığı; gençliğin, ordu ve devlet düşmanlığı temelinde davranışa yöneldiği; önemli bir dönemeç olmuştur. 12 Mart sürecı ile başlayan bu yaban- cılaşma, 12 Eylül faşizmi ie tamamlanan bu kopuşma / "düşmanlasma" daha ne kadar sürecek/sürdürülecek?.. Herkes eteğindeki taşlan dökmeli, geç- mişin aklı başında bir değerlendirmesi ya- pılarak dersler çıkanlmalı ve gelecek, el- birliğiyle, gönül birliğiyle kucaklanmah- dır. Yazımızın ana amacı bu hayati yanlış- lığı bilince çıkarmaya çalışmaktır... 1971 öncesine kuşbalaşı bir gezinti: 68'li yıllar, 27 Mayıs devriminin yarat- tığı coşku, 1961 Anayasası'nın sağladığı ekonomik-sosyal-kültürel haklar, çalışan milyonlarca ınsanımızın büinçlendiği, ör- gütlendiği ve hak arama mücadelesını yükselttiği bir dönem oldu. Türkiye Işçi Partisi kuruldu. Genış kitlelerin sosyaliz- mi öğrendiği, benimsediği bir dönem ya- şandı. tşçı grevleri, köylü mitingleri, me- rendiklerimizle, özveriyle yaşayıp gör- düklerimizi birleştirip sosyalist bilinçle sentezleştirdik. (Şimdiki gençlerin çoğu- nun bilmediği "Bursa Nutku"nda Ata- türk: "Tirk genci, inkılaplarm ve rejimin sa- hibive bekçiskur- Bunlan zayrf düşürecek en küçük veya en büyfik bir kıpırû ve ha- reketduydu mu; bu memleketin pobsi var- dır,jandarması vardır, ordusu vardır, ad- Byesivardın. demeyecektir. Hemen müda- hale edecektir... Poİisgetecektir; asd suçlu- lan bırakıp suçJu diye onu yakalayacaktır. Genç,'Polis henüz inkılap ve cumhuriye- tın polisı değildir' diye düşünecek, fakat asla yarvarmayacaktır. Mahkeme onu mahküm edecektir. Yine dnsünecek: 'De- mek, adlıyeyi de ıslah etmek, rejime gö- re düzenlemek lazım... ben ınanç ve ka- naatimin icabını yaptım. Müdahale ve ha- reketimizde hakhyun. Eğer buraya haksız 12 Mart sonrası duruşmalanndan birinde gençler için 5 idam karan veren mahkeme başkanı kalemini kınyor. sızlıktan-demokrasiden yana tüm insanla- n ateşe attıklanm, Türkiye solunun canı- na okunması için her türlü provokasyonu yapan gizli servislerin ve karşıdevrimci güçlerin ekmeğine yağ sürdüklerini gör- mezden gehp karşıdevrimci sürecin fatu- rasını neden yalnızca askerlere çıkan- yor?.. Bilerek bilmeyerek yapılan bu yanılgı- lar; çoğu devrimciyi, özellikle de daha sonrayetişen de\Tİmci kuşaklan; giderek, ordu ve devlet düşmanı bir aydın halıne, onlann örgütlerini de, ordu ve devlet düş- manı "devrnnd" kurumlar haline dönüş- türdü... Düşmanca tavır o boyutlara ulaştı ki, emperyalist işgalci devletlere ve onun iş- bırlikçisı gericilere karşı kurtuluş savaşı verilerek kuruhnuş olan, cumhuriyet ve devrimlere sahıp çıkmaya çalışan: tarikat- larla, gerici örgütlerle mücadeleyi günde- me getiren komutanlardan; ordumuzun, kurtuluş savaşındaki rotasına uygun düşen yönelişinden, 28 Şubat sürecinden rahat- sız olundu/olunuyor... mur direnişleri yükseldi. Özellikle, genç- liğin devrimci ve demokratik mücadelesi hız kazandı. Cumhuriyeti, Atatürkilke ve devrimlerini benimsemiş olan binlerce üniversiteli genç, peş peşe çevrilen kitap- lan okuyarak dünyayı, insanlık tarihini okuyup kavramaya, kendi geçmişini araş- nrmaya başladı. 'Çocuk denecek yaştaydıic Bizler, daha çocuk denecek yaşlarda, son derece haklı olarak "demokratik üni- versite'' mücadelesine atıldık. Ancak kı- sa süre içinde, ülke yönetimini demokra- tikleştirmeden, üniversitelerimizi demok- ratikleşriremeyeceğimizi kavradık. Bu ne- denle, devrimci gençük olarak, ülke so- runlanyla daha çok ilgilenmek gereğini duyduk. Atatürk'ün, "Gençliğe Hitabe"siyle kendimize güven duyduk: "Bursa Nut- kn" ile kendimizi sorumlu saydık. Bu gö- rev ve sorumluluğumuzu yerine getirir- ken, son derece iyi niyetlerle, okuyup öğ- olarak gelmişsem, bu haksızlığı meydana getiren sebep ve amilleri düzeltmek be- nim vazıfemdır...' tşte benim anladığun Türk genciveTûrk gençüği"' demekteydı.) Cumhurıyetin ve devrimlenn içten ıçe kemirildiğini; lcurtuluş savaşı verilerek kurulan devletin karşıdevrim süreciyle ele geçirilmekte olduğunu kavradık ve her koşulda bu acı gerçeği dile getu-dik, her durumda bu olumsuz gidışe karşı koy- duk... Menderes iktidannın zorbalığına baş kaldıran üniversite gençliği, polis zoru ile sindirilmek istendi. 28 Nisan'da çıkan olaylarda, öğrenci Turan Emeksiz, polis- lerce öldürüldü, onlarca genç yaralandı. Ordu, üniversite gençliğine sahip çıktı, 27 Mayıs Devrimi oldu... Böyle bir yakın geçmişin beslediği, as- lında, kökleri daha da gerilerde olan, kay- nağını geçmişten alan, ordu 3e gençliğin birbirine sempatisi, güveni, dayanışması; dahası, kader biriigj vardı... Emperyalizme karşı kurtuluş savaşı ve- rilerek şehitlerimizin canı, gazilerimizin kam pahasına kazanılan yok edildi. Mustafa Kemal Atatürk'ün "kabul edilemez" diyerek reddettiği man- dacı zihniyet ıktıdar oünuştu. O tarihte belirlenen sayısıyla, ülkemizde 101 Ame- rikan üssü açtınlmış. Sayısını siyasi ıktı- dann bile bümedığı 'iküi anlaşmalar'la, ülke teslim alınmış; kışılıklı, ülke çıkar- lannı gözeten bağunsız dış politika terk edilmiş. Ordumuz, milli ordu olmaktan çıkan- hp eli-kolu bağlanmaya çahşıhnış, petrol ve madenler uluslararası tekellere peşkeş çekihniş, oy ve çıkar uğruna, tarikatiara destek olunmuş, Kuran kurslanna, imam hatip okullanna hız verihniş... îşte böyle bir ortamda, karşıdevrim sü- recini önlemenin yolunu, demokratik dev- rim mücadelesinde gören gençler, ulaş- tıkJan sosyalist bilinçle Kurtuluş Sava- şı'na, cumhuriyete, devrimlere sahip çık- tılar. Kemalizmin, devrimci ruhunu yok edenleri, gardırop Atatürkçülüğü ile yeti- nenleri, ülkeyi karşıdevrimcilere teslim edenleri kınadılar. Egemen güçlerin güdü- mündeki siyasi iktidara, karşıdevrim sü- recine baş kaldırdılar... "Özel OkuOara Hayır" diyor, "Özerk, Demokratik Üniversite" ıstıyorduk. "Mil- li Petrol", "MimllaçSana- yii", "Milli Ordu" istiyor- duk. Şimdi "AB" olan, "Or- tak Pazar"a karşı çıkıyor; u OnlarOrtak,BizPazsu-!'' diyorduk. "Montaj Sanayö Değil, Ağır Sanayi!", "Toprak Reformu Istiyonız", "Köytüye Toprak, Herke- se İş", "Amerikan Üsleri Kapaülsın!", "6. Füo De- foi", "YankeeGoHome!" "Ordu-Gençlik £1 Ele, Miffi Cephede" diyorduk. Devrimci Gençlik, "Dev-Genç" -Devrimci Gençlik Federasyonu- adı altmda örgütlendi. 'Devrlmci OİUŞtU' lö Devrimci örgütler de, emperyalizme ve onun yerli işbirlikçüerine, geri- ciliğe, ırkçılığa karşı; mil- li burjuvazıyı de kapsaya- cak şekilde, işçilerin, köy- lülerin, memurlann, genç- liğin, 27 Mayıs Devri- mi'ni yapan subaylarm; kısaca, kadım-erkeğiyle, genci-yaşlısıyla, aydım- cahiüyle, askeri-siviliyle Türkiye halkuıın devrim- ci güç birliği, dayanışması için "Dev- Gûç"ü -"Devrimci Güç Büüği"ni- oluş- turdu. Devrimciler, ülkenin dört bir yanında "Tam Bağunsız veGerçekten Demokratik Türkiye" bayrağını yükselttiler... 68 kuşağının yükselttiği bağımsızlık- demokrasi-sosyalizm mücadelesinden korkan siyasi iktidar ve yerh- yabancı giz- h servısler, yükselen devrimci mücadele- yi önlemek amacıyla: Bir yandan, dev- rimci gençliği kendi kitlesinden kopar- mak ve gençliğe sempati besleyen halkın desteğini kesmek için; diğer yandan da, korkulannın asıl kaynağı olan, 'ordu- gençlik, Asker-SKü Dayamsması'na nifak sokmak için provokasyonlara başladılar... Bu arada gençlik, nefsi müdafaa konu- muna irilmişti. CIA patentli provokasyon- lar uygulamaya konuldu. 1969 yılında, birdenbire, ülkenin birçok yerinde, ırkçı kampiar, dinci kamplar açıldı. SÜRECEK SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@yahoo.com Sismik-1'in yaptığı araştır- malardan elde edilen ilk so- nuçlar, Istanbul'da deprem konusunu yeniden alevlendir- di. İTÜ'lü bir gaıp öğretim üyesi, Marmara Denizi'nde 7.4 büyüklüğünde bir deprem olasılığının iyice kesinlik ka- zandığını iddia ediyor. Istan- bul'un hemen yanıbaşında gerçekleşmesi beklenen bu şiddetli deprem korkuları ve çaresizlikleri de arttırıyor. Tempo dergisine demeç ve- ren Aykut Barka, Istanbul'un 7.5 milyonluk nüfusunun ta- şınması gerektiğini söylüyor. Bir başka profesör ise "Hepi- niz köfte olacaksınız" diye hal- kı korkutuyor. Bir başka pro- fesör çıkıyor "Marmara boy- dan boya kınlmaz, 7.4 büyük- lüğünde deprem de olmaz" diyor. 17 Ağustos depreminden bu yana deprem konusunda- ki açıklamalan izlemekten ser- seme döndük. Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu biz na- sıl bilebiliriz ki? Hele "Bütün Deprem Bakanlığı Kurulsun Istanbul yıkılacak" diyen pro- fesörler varsa, vatandaş ne yapsın. Bir başka şehre mi kaçsın, kendisine Istanbul'un içinde daha emin yerler mi bulsun, yoksa intihar mı et- sin? • • • Işin doğrusu, halkın tam bir çaresizlik içinde olduğu. Ger- çekten Marmara Denizi'nin al- tında neler oluyor? Sismik-1 böylesine önemli bir konuda konuyu çözebilecek teknik donanıma sahip mi? Ömeğin daha gelişmiş cihazlara sahip Batılı araştırma gemileri ne- den bu konuda gelip araştır- ma yapmıyoriar? Her bilim adamı, farklı bir tezle ortaya çıkıyor ve üstelik bu konuda yeni yapılmış ciddi hiçbiraraş- tırma yok. Ikinci önemli nokta ise şeh- rin yeniden yapılandırı/ması konusunda birçalışmanın ya- pılmamış olması. Örneğin deprem tehdidi altındakı böl- gelerde zemin etüdü yapıldı mı? Bu bölgelerdeki binaların depreme dayanıklılık oranı ne- dir? Depremin ilk günlerinde bu konuda birtakım tezler or- taya atılmış, bazı çalışmalar yapılacağı söylenmişti. Şimdi ise durum tam anlamıyla ka- ranlık. Bu köşede, depremden sonraki biryazıda, "Istanbul'u yıkalım" çağrısı yapmıştım. "Deprem yıkmadan önce biz yıkalım" diyerek bir yeniden inşa faaliyetine ihtiyaç oldu- ğuna işaret etmiştim. Istan- bul'da depreme karşı ne yazık ki doğru dürüst bir adım atıl- madı. Örneğin, tehlike altın- daki ve zemini uygun olma- yan binalann hemen yıkılma- sı gerekiyordu. Bu binaların sahipleri ve oturanlan için ise yeni binalar üretmeye ihtiyaç olduğu da bir gerçekti. Henüz zaman geçmiş de- ğil. Istanbul'un kritik bölgele- ri ve kritik binaları hızla boşal- tılabilir. Deprem yıkmadan ön- ce bazı binalan bizler yıkabili- riz. Bu binaJarm sahiplerine ise yeni konutlar üretmeliyiz. Is- tanbul'un belediyelerine de önemli görevier düşüyor. ••• Neler yapılabilir? Sivil güç- ler harekete geçirilebilir. Yeni konut alanlarının üretilmesi için bir sivil seferberlik başla- tılabilir. Böyle birgirişimin eko- nomik boyutu da olduğu için işadamlan da bu işe katılabi- lir. Böyle bir seferberlik için dünyanın çeşitli kurumların- dan kredi de bulunabilir. Ikinci ve daha önemlisi ise devletin bu işe daha ciddi bir şekilde eğilmesi. Örneğin, Marmara Denizi'ndeki araştır- malar hangi merkezden plan- lanıyor? Bu konudaki sonuç- lan değerlendirmek ve önlem almak kimin görevi? Bir pro- fesör çıkıp diyor ki "Istan- bul'un 7.5 milyonu hemen boşaltılmalı." Bu görüş doğru da olabilir, yanlış da. Bizim bu uyarryı doğru kabul edip ona göre tedbir almamız gereki- yor. Ciddi birdurumla yüz yüze- yiz. Işlerin merkezi olarak dü- zenlenip karara bağlanacağı bir örgütlenmeye ihtiyaç oldu- ğu da bir gerçek. Işin doğru- su, bütün bu işleri organize edecek ve doğrudan Başba- kanlığa bağlı bir Bakanlığın kurulması. Deprem Bakanlı- ğı'nın hızla kurulması, depre- me karşı alınacak en önemli adım olacaktır. Hükümet işi ciddiye almak zorunda. Bunu kanrtlayabil- mek için atılacak en uygun adım ise "Deprem Bakanlığı." örneğin bu Deprem Bakanlı- ğı ilk iş olarak 4 milyar dolara alınacak saldın helikopterleri- nin parasının deprem inşa fo- nuna aktanlmasını isteyebilir. Bu parayla Istanbul'un üçte biri yeniden inşa edilebilir. ••• 2000LİYILLARDA. ERDAL ATABEK 'BenAçım'Dememekİçin Insan 'ben açım' diyemez. Çünkü 'açlık', insanın en temel içgüdüsünün dc- yurulamadığını açıklayan bir başansızlıktır. Hem de öyle bir başansızlıktır ki insana kendini aşağılatır, insana kendini ezdirtir, kendini küçük gördürtür, değersizleştiği duygusunu verir. Onun için de, insan 'ben açım' diyemez, onun yerine başka sözler söyler. Söylenebilecek en kolay sözler, 'ben sizden de- ğilim, ben sizinle değilim, ben siz değilim' biçi- minde söylenir. Insanlar bu sözleri söyleyerek 'neden aç olduk- lannı kendilerine açıklarlar'. Böylece öfkelerini yö- neltecek hedefieri olur, duyguJannın yerini değişti- rir, bir ölçüde rahatlarlar. Dinsel inançlara dayalı, etnik kökenlere dayalı aynmcılık 'ekonomik ve sosyal umut'un artık ge- çerli sistemden beklenmemesinin sonuçlandır. Prof. Dr. Necla Arat, 'Şeriatçı akımlann, bilgisiz- lik ve yoksulluk ortamlannda yeşerdiğine dikkat çekiyor'. Prof. Arat: "Yoksul kesimden gelen ka- dınlar kentte ekonomik zortuklar içindeler. Kimlik bunalımlan var, ama tarikatlar ve akımlar kadına kendiiçlerinde, kendi sınııiannı aşmadıklan takdir- de bir kimlik, görev, hatta mücahide olmakgibiyü- ce bir görev yüklüyor. Tabii bu, kadınlar için ken- dine güvenirtik açısından önemli bir dayanak olu- yor. Etraflannı da etkileyebiliyon'ar.'' (1) Prof. Lester Turow, 'etnik aynmcılık' konusunda şunlan yazıyor: "Etnik aynmcılık, köktendincilik gi- bi, ekonomik belirsizlikler döneminde sık rastlanılan bir olaydır. Istatistiksel olarak, kişi başına düşen GSYİH'ler yükseldiğinde (Gayri Safı Yurt Içi Hasıla) herkesin kazanabileceği bir artı-toplam oyunu oy- nanmaktadır. Ancak Birteşik Devletler'de olduğu gi- bi, ücretlilerin yüzde 80'i reel ücret düşüşleri yaşı- yorsa, ortalama işçi artı-toplam oyununu görmez. Kazananlardan çok kaybedenlerin olduğu bir eksi- toplam oyunudur gördüğü. Başvurulacak yeteh miktarda iyi iş yoktur, yurttaşlannın çoğu reel ücret düşüşleri yaşamaktadır ve ortalama işçi, ekonomik olarak sag kalmak için başkalanyla savaşmaktadır. Hem ona bu savaşlan kazanmasına yardım edecek yandaşlara, hem de iyi işlerini kaybettireceği düş- manlara gereksinim duyduğundan, ortalama çalışa- nın bir kesintili denge devrinde 'etnik aynmcılığa ya- kınlık duyması' şaşırtıcı değildir." "Neden etnik kabile gruplanna aynlıp sonuna ka- dar savaşılmasın? Bugünün dünya ekonomisi bu düşünceleri meşru kılıyor." (2) Işte, köktendinciliğin de, etnik köken aynmcılığı- nın da anahtan bu cümlelerde yatmaktadır. "Bugünün dünya ekonomisi bu düşünceleri meş- ru kılıyor." Çünkü, bütün dünyanın tek bir pazar olarak bir- leşmesinin, bütün dünya insanlannın birer satın alı- cı olarak bu pazara katılmasının önündeki engel 'u- lus-devletler'd\r. Ulus-devletler, ulusal ekonomik planlan, ulusal ekonomik hedefieri ile dünya paza- nyla bütünleşmeyi engelleyebilirler. Oysa, 'ulus-dev- letler' zayrfladığı takdirde uluslararası şirketler in- sanlara çok kolay, çok rahat ulaştr ve dünya ticare- ti bu ulaşımı beklemektedir. Ancak bu 'frürese/feşme'nin en önemli sonuçlann- dan birisi de gelir dağılımının daha da bozulması, kit- lelerin daha fakirleşmesıdir. Az sayıda daha zengin- leşene karşılık çok sayıda daha fakirlesen olmakta- dır, bu durumda gelir dağılımı uçurumu daha da ar- tacaktır. Daha çok fakirleşme ise, işte bu sonucu verecek- tir Daha çok köktendincilik, daha çok etnik aynm- cılık. Arbk insanlar, kimlerle daha birlik olacaklannı de- ğil, kimlerle daha ayn olacaklannı arayacaklardır. Insanlar ayn olmak istedikleri zaman pek çok ne- den bulunur. Beyazlar siyahlan, erkekler kadınlan, yaşlılar genç- leri, çocuklar anne-babalannı, bir dinin mensuplan öteki dinin mensuplannı, filanca tarikat fişmanca ta- rikatı, bıyıklılar bıyıksızlan.. kendilerinden ayntutma- yı haklı görmeye başlarlar. Prof. Lester Turow şunu da yazıyon "Insanlar fa- şizmin canlanmasından, faşist hükümetler herhan- gi biryerde geri dönmek üzere olduğu için değil, fa- şizm, etnik üstünlüğü ve etnik 'temizlenme' gerek- siniminin en yûksek anlatımı olduğu için söz ediyor- lar." Avusturya'da Haider'in iktidara gelişi belki de sa- dece bir başlangıçtır. Insan, 'benaçım'diyemez. Insanlan aç bırakmayacak politikalar bulmak zo- runludur. Eğer uygulanan politikalar insanlan açlığa sürük- lüyorsa, hiç şaşılmasın, köktendincilik de yüksele- cektir, etnik aynmcılık da. Bir yolun başı biliniyorsa, sonu da görülür. (1) Cumhuriyet Gazetesi, 10 Mart 2000 (2) Lester C. Turow, Kapitalizmin Geleceği, Sabah Yayınlan. em.erdalata@cumhuriyetcom.tr. Faks:0212 513 90 98 \P Genel Başkanı Perincek 'Hizbulloh, örtiilü ödenekten desteklendi' ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu) - IP Genel Başkanı Doğu Perincek, ABD basınınrn Türk or- dusuna "vaytan ateş" açtı- ğını savunarak, "ABD Hü- kümeti'nin yönlendirdiği gazetelerde 'Batıya kafa tutan Türk ordusuna bo- yun eğdirilmesi gerektiği' beürtiîiyor'' dedi. Eski MlT'çi Mehmet Ey- mfir'ün "30 yüuk CIA bağlantısuu meşru göster- mej-e çauştjğuu" behrten Perincek, şeriatçı Hizbul- iah'ın da ÇiBer- Erfoakan hükümeti döneminde ör- tülü ödenekten desteklen- diğini öne sürdü. Perincek, dün partisinin genel merkezinde düzen- ledığı basın toplantısuıda, MlT'çi Eymür'ün Inter- net'ten yaptığı yayınlarda kendisine yönehk eleştiri- leri değerlendirdi. Ey- mür'ün Türk ordusuna ve tP'e karşı psikolojik sava- şın işaretini ABD istihba- rat örgütünden aldığını kaydeden Perincek, aynı günlerde Los Angeles Ti- mes, International Herald Tirubune gazetelerinde Türk ordusunu hedef alan yazılar yayımlamasının dikkat çekici olduğunu söyledi. Eymür'ün Web sitesini haberleştiren Sa- bah Gazetesi'nin Genel Yayuı Yönetmeni Ufiık GuJdemir'in "uluslarara- sı IrimKgmin de herkesce bttmdiğini" savunan Pe- rincek, "Eymür-Gülde- mir fldfis, CIA'daçahşma- yı normal göstenneye kal- kışacak kadar pervasız davTanmıslar vebu hesap- SE çıkışlannın altmda kal- mışlardır" diye konuştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle