Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1 3 MART 2000 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
J V U J L J J I LJJK. kultur@cumhuriyet.com.tr 15
Woody Allen, yeni filminin konusunu Django Reinhardt'tan esinlenerek oluşturmuş
in farkında değildi'
"Sean, maçoluğun nasıl alt edikceğini gösterebilecek yetenekte."
Kültür Servisi - "Başanb bir kome-
di ürettnenin sırn, espriyi abartma-
makia başlar. Sessiz sinemayapanChar-
lie Chaplın bu işin ustası olarak, espri-
lerini setteldlerin kahkahalaruıa göre
ayarlardı. Bugün, bunu yapmak im-
kânsız" diyen ünlü yönetmen VVoody
Allen, 'Sweet and Lowdown' adlı yeni
filmini bitirdi.
Her yıl en az bir film çekmeye özen
gösteren Allen, bu yeni çalışmasında
'klasik oyunculan'nın yanı sıra Sean
Penn ve Sanıantha Morton gibi isim-
lerle çalışmış. Yine güldürme ve dü-
şündüımeyi bir arada vermeyi amaç-
layan 'Sweet and Lowdown', yönet-
menin 'Annie Haü' filminde olduğu
gibi, yaşamda iyi degerlendirilememiş
fırsatlan gözler öniine seriyor.
3O'lu yıllarda yaşanmış bir olayı anlatan
fılmde caz gitaristi Ellet Ray (Sean Penn). dil-
siz bir Jozla tanışır (Samantha Morton) ve bir
gece onu birden terk eder. Allen'a göre, Ray
tüm kendini beğenmişliğine karşın büyük bir
sanatçıdır. "TıpkıPicasso gÜM-Guernica'vıçi-
zecek kadar büvük bir sanatçı ama. gündeh'k
yaşamında çekilmez birL." diyen VVoody Al-
İen, 'Sweet And Lowdown'ı çekmesinın müzi-
ğe olan sevgisinden kaynaklandığını söylüyor.
Daha önce hayran olduğu caz ustası Sidney
Bechet'nin yaşamıru konu eden bir film çek-
mek isteyen Allen. New Orleans ve 1930'lu yıl-
lann Parisi'nin tekrar oluşturulmasının çok pa-
halıya geleceğini düşünerek bu projeden vaz-
geçmiş ve tümü kurgu olan 'Sweet And Low-
down' fılmine başlamış.
- Dâhi anlaşılamayacak kadar ûstûndür, dâ-
hi bir mucizedir" dıyor VVoody Allen.
tşte Allen'ın. ünlü müzikçi Django Rein-
hardt'dan esinlenerek çektiği yeni filmiyle ıl-
gili yaptığı söyleşılerden bir demet:
'Sweetand Lov»dcmn'da Sean Penn ve VVoody AUen.
- Hangisi daha zor; hayali bir dâhinin biyog-
rafisini fllme çekmek mi, yoksa gerçck bir dâ-
hininkinimi?
WOODY ALLEN - tkisi de aynı şey. Zaten
Django'nun hayatından bazı notlar kullanarak
yarattığım karakteri zenginleştirdim; takside-
ki yolculuk. kleptomani hatta bilardo bile...
- Ama Django sıçanlan karJetmiyordu. Bu-
nu dahaçok Prousticra ederdL Sizin Rhz'in müş-
terisi dediğiniz Proust-
ALLEN-Çok komik! Fikir bana silahla sı-
çan öldüren polisin hıkâyesinden geldi.
- Django, yapdması mfimkün olmayan şey-
lerin üstesinden kola> ca geüyordu. Bir keresin-
de onu gitar çalma> a de\ am ederek kopmuş bir
teü takarken gördüm.
ALLEN - Çok doğal; o bir dâhiydi.
- Dâhi ne dcmek sizce?
ALLEN - Dâhi. başkalanndan farklı olan
bindir, ama bu anlatılamaz. Yetenekli binni
ele alırsak. onun nereden geldığini ve nelerden
etkilendiğinı bıliriz. fakaı dâhi deyince, tek
Django Reindhardt oluyor, tıpkı tek Lo-
uis Armstrong olduğu gibi. Bir dâhi an-
laşılamayacak kadar üstündür, tıpkı bir
değişim gibidir. Bir dâhi, bir mucizedir.
- Filminizin neresinde, kahraman bir
dâhi olmadığını fark ediyor?
ALLEN- Bunun farkırıa vardığını zan-
netmiyorum. Django bile dâhi olduğu-
nun farkında değildi.
- Filmdeki kahramanuuzın hayran ol-
duğu bir cazcı var. Sizin hayran oiduğu-
nuz bir yönetmen var mı?
ALLEN-0 kadar çok ki! Filmdeki kah-
ramanm hayran olduğu tek bir kişi var.
Benim en azından yüz tane var. Sinema-
daki Django'lanm, Bergmann, FeUini,
Kurosava, DeSka...
- Filmdeki cazcı kahraman tam bir
maçotip;duygulannı anlatmayı bümiyor,
başaramıyor daha doğrusu»
ALLEN - Bu her toplum için farklı ama
Amerika'da özellıkle çok belirgin. Filmlerim
için hem kaslı hem de duygusal bir erkek oyun-
cu bulmam neredeyse olanaksız.
-HaJbukiABD'deçokgüçhimunculardavar-
ALLEN - Var ama hiçbiri duygulannı orta-
ya koyarken doğal davranarruyor. Hepsi büyük
erkek pozlannda.
- Hepsi mi böyle?
ALLEN - Evet hepsi: Nicholson, Al Pacino,
Gene Hackman. Marlon Brando, Bnıce WT1-
lis, Amold Schvvarzenegger, Clinl Eastvtood.
daha sayayım mı? Hepsi duygu özürlü, ama bu
Humphrey Bogard'dan onlara kalmış bir mi-
ras.
- Başrohı verdiğiniz Sean Penn de bu ekip-
tendeğilmi?
ALLEN-Sean, o taraftan gelip nasıl maço-
luğun alt edileceğinı gösterebilecek çok yete-
nekli bir oyuncu bence. Bunun için seçtim
onu...
TİYATRODA YENİ ARAYIŞLAR VE ANADOLU'NUN KÜLTÜR MİRASI (1) .
Kültürel varoluşumuzun kaynakları
• Tarmmat'tan beri
kendimize model olarak
seçtiğimiz Batı tiyatrosunun
hatın sayılır isimleri en az
yarim yüzyıldır Doğu ve
Uzakdoğu'da yeni bir
kaynak anyor.
AYŞE EMEL MESÇİ
20. yüzyıl Batı tiyatrosu içinde önem-
li çizgilerden biri, tiyatroya 'teatralMği-
ni yeniden kazandırma' çabalan oldu.
Sahnede hayatın aslına uygun kopyala-
nnı üretmek 19. yüzyıl pozitivizminin,
hatta 'gerçekçi roman'ının tiyatrodaki do-
laylı izdüşûmü olarak kabul edilebile-
cek birakımdı ve 'Stanislavski metodu'
ile doruk noktasına tırmanmıştı. Bu akı-
ma karşı kimi tiyatro adamlan daha şi-
irsel ve metaforik bir sahne anlayışı
önerdiler. Bu anlayışta sahne dilini, gün-
delik hayattan farklı bir dünyası olan
sahne gerçekliği belirliyordu.
Bu iki akım arasında zaman zaman
ateşli tartışmalar yaşandı, ama süreç
içinde birbirlerinden etkilenerek yan ya-
na var oldular ve arada bir ortaya çıkan
sentezler tiyatro sanatını yenileyip iler-
letti. Oyuncunun inandıncı sahnesel var-
lığını sağlayan 'iç duygu yoğunluğu' gi-
bi, sahnesel çözümlerin gerçek zaman
ve uzam koşullanndan farklı doğası, ha-
reketin ve 'teatralüğin' önemi de çağdaş
tiyatro ilkeleri arasında yerlerini aldılar.
Peki bu 'teatrallik' arayışında hangi
kaynaklardan esinlenilmişti? Bu soru-
nun çeşitli yanıtlanndan biri, bu yüzyıl-
da adından sıkça söz edilmiş tiyatro
adamlannın çoğunun düşünsel mutfağın-
da kendine bir yer bulmasıyla öne çıkı-
yor: Doğu tiyatrosu.
Gerçekten de MeyerhokTdan Brecht'e,
Grotowski'den Brook a. Mnouchldne'e.
Barba'ya kadar pek çok tiyatro ustası-
nın Doğu tiyatrosuyla şu ya da bu ölçü-
de ilgilendiğini, üzerinde düşündüğü-
nü, kimi biçimlerini oyunlannda kul-
landığını görüyoruz. 20. yüzyıl tiyatro-
sunun önemli bir kesiminde gözlenen bu
Doğu'ya yöneliş nasıl açıklanabüir?
Antropoloji, etnoloji gibi bilim dalla-
Peter Brook, Attar'ın eserinden uyarlanan 'Kuşlar Konferansı'ıu sahneye koyarken 'Taziye' biçiminden yararlanıyor.
nnın doğuşu ve gelişmesi; sömürgeci-
lik ve sömürgeciliğe karşı mücadeleler;
oryantalizm; tarih biliminde Antik Yu-
nan'dan modern Batı 'ya uzanan dar uy-
garlıkperspektifınin genişlemesi; Avru-
pa-merkezci düşünce sıstematiğinin et-
kisinin azalması; egzotizm merakı gibi,
tiyatro alanını da etkileyen olumlu ve
olumsuzbirsürüneden sayılabilir. Ben,
bu yazımda, doğrudan kültür alanına
ilişkin bir başka etken üzerinde kısaca
durmaya ve bundan kendi tiyatromuz adı-
na sonuçlar çıkarrnaya çalışacağım.
tnsanın kültürel varoluşunda, günde-
lik yaşam döngüsünün dışına çıkarak,
kendine has kurallan olan farldı bir dün-
ya yaratması ve paylaşması çok önem-
li bir yer tutar. Huizingadan esinlene-
rek 'oyunsal alan' adını verebileceği-
miz bu dünyayla, toplumsal yarar ve
kutsallık alanlannın kesiştiği sınır çiz-
gisinde ise, tiyatronun kökenlerini oluş-
turan ritüeller, şenlikler, danslar, mitos-
lar, vb yer alır. Örgütlenmesi büyük öl-
çüde ekonomik yarar temeline dayanan
'modern' yaşam biçiminin kültür üze-
rindeki en önemli etlcilerinden biri, gün-
delik-dışı dünyayı hissedilirölçüde da-
Kabukigeleneksdbiçmınıdenbirörnek.
raltması oldu. Tiyatro da bu değişimden
payına düşeni aldı: Ekonomik yarara
(piyasaya) göre belirlenmeye başlayan
kurumsalhğı ve yazih metnin giderek öne
çıktığı ifadebiçimJeriyle, giderek 'oyun'
nıteliğini yitirdi. 'Oynama' yerine 'ay-
nen olma' çabası, gündclik alanla gün-
delik- dışı alan arasında açık bir sınır ih-
laliydi ve tiyatronun kökenlerinden kop-
makta olduğunu gösteriyordu.
Japon, Çin, Hint sanatian
Tiyatroya teatralliğini geri verme ça-
balan, işte bu kopuşu gidermeyi amaç-
lamış ve genellikle tiyatronun kökenle-
rine, 'oyun' alanıyla gündelik alan sını-
nndaki o sınanmış biçimlere yönelik
arayışlarla atbaşı gitmiştir. Peki orta-
çağla ve prekapitalist yapılarla hesabı-
nı şu ya da bu ölçüde görmüş bir Batı 'da
bu kökenler nasıl araştınlacaktır? Bi-
raz kilise 'passkmianna, biraz Akdeniz'e
yakın bölgelerde yaşatılmaya çalışılan
âdetler, yıllık festivaller, karnavallara
eğilerek... Pekiyasonra?.. İşte gözler bu
noktada Doğu'ya çevrilir: Yüzlerce yıl-
lık kodiamalanyla, ortak çağnşımsal
zeminler üzerine kurulu konvansiyonel
tiyatro dilleriyle ve en önemlisi, gelenek-
sel biçimleri günümüzde de korumala-
nyla Japon, Çin ve Hint gösteri sanat-
ian Batı tiyatrosunun gündemine girer.
Sahnejestüelindeki gündelikleşme ve sı-
radanlaşmanın; oyunculukta konuşma ve
ses kullanımı dışındaki ifade araçlannın
geri plana itilmesinin; kısacası sahne
dili yoksullaşmasımn ilacı bu farklı kül-
türkrin .'oyun' alanına ait, gündelık-dı-
şı kodlama sıstemlerinde, üsluplannda
aranır.
Hemen akla gelen birkaç örneği sa-
yacak olursak, Meyerhold'un gelece-
ğin tiyatrosunu Japon ve Çin tiyatro-
suyla Batı tiyatrosu arasında yaratılacak
bir bireşimde gördüğünü kendi yazıla-
nndan okuyoruz. Ayru ilgiye Brecht'de
de rastlamak mümkün. Ayzenştayn'ın
film montajında Japon resim sanatından
etkilendiği de sıkça belirtilen bir olgu.
Yüzyılın ikinci yansına gelindığinde bu
yöneliş kendini daha doğrudan bir bi-
çimde gösteriyor. Peter Brook, XII.-XI-
II. yüzyıllarda yaşamış Iranlı mutasav-
vıf Feridüddin Attar'ın Manüket-Tayr
(Kuş Dili) adlı meşhur eserinden uyar-
lanan 'Kuşlar Konferansı'nı sahneye
koyarken 'Taziye' biçiminden, Ariane
Mnouchkine ise Shakespeare rejilenn-
de Kabuki ve Kathakali geleneksel bi-
çimlerinden yararlanıyor. Bu açıdan,
Eugenio Barba ve ISTA (Uluslararası Ti-
yatro Antropolojisi Okulu) deneyimi de
anlamlı. Eugenio Barba ile Nicola Sa-
varesetarafından kaleme alınmış 'Aktö-
riin Anatomisi' kitabırun esas olarak Ba-
tılı ve Doğulu aktör karşılaşmasını ek-
sen aldığını belirtip geçelim.
Demek ki Tanzimat'tan beri kendi-
mize model olarak seçtiğimiz Batı tiyat-
rosunun hatın sayılır isimleri en az ya-
nm yüzyıldır Doğu ve Uzakdoğu'da ye-
ni bir kaynak anyor.
Aslında bu dunım çağdaş Türk tiyat-
rosu açısından atılıma açık, hem de
önemli bir olanaktır. Bizim kendimiz-
den daha 'Doğu'ya yönelmemize gerek
kalmadan, kültürel varoluşumuz içinde
kolaylıkla bulabileceğimiz 'gündetik-
dtşı' alanın, tiyatronun 'oyun' alanırun
örnekleri pek zengindir ve bizim kay-
nağırmzdır. Tiyatromuza yeni bir teat-
rallik' soluğu üfleyecek sahne dili ara-
yışlannda, Anadolu'nun bize sunduğu
zengin mirastan yararlanabilir ve bunu
yeni bir aşama olarak dünya tiyatrosu-
na da sunabiliriz.
'Frankofoni 2000' etkinliklerinde herkes genetik özelliklerini öğrenebilecek
AvrupaBirliği'nde kurgusalbiryolculukKültür Servisi - Fransız Kültür Merkezi tarafindan
düzenlenen Paris'teki La Villette Bilim Merkezi'nin
genetik üzerine gerçekleştirdiği 'Frankofoni 2000'
programı 21 -26 Mart tarihleri arasında Dolmabah-
çe Kültür Merkezi ve Fransız Kültür Merkezi'nde yer
alacak. Genetik alanında yapılan en kapsamh sergi-
lerden biri olan 'Hepimiz Farklıyız' insan türünün ge-
netik özelliklerini ve geleceğini merak eden herke-
se ilginç perspektifler sunacak.
Serginin girişinde ziyaretçilere dağıtılan kendi ge-
netik özelliklerini işleyecekleri fişle. herkes belirlen-
miş bazı özelliklerini keşfetme şansını yakalayacak.
Saç, göz ve cilt rengi, dilin yuvarlaklığı, dijital par-
mak izleri, kulak memesi incelemelerinin sonuçlan
bılgisayara aktanlacak ve kimlik kartı oluşturula-
cak. Dolayısıyla, ziyaretçiler kendi kimlik kartlan-
nı diğerlerininkiyle karşılaştırabilecek ve aralannda
benzerlik olup olmadığını anlayacak. Avrupa kavra-
mını ve Avrupa Birliği'ni konu alan sergi kapsamın-
da çocuklar, gençler ve yetişkinler için ayn ayn ta-
sarlanmış atölye çalışmalan bulunacak. Katılımcıla-
n Avrupa Birliği'nde kurgusal bir yolculuğa çıkaran
'Avrupa Gezgincisi'; pedagojik öğeler içeren 'Avru-
pa Çocuklan'; ve 'Avrupa GençlerF atölye çalışma-
lannda katılımcılar, Avrupa Birliği'ne üye 15 ülke-
nin gelenekleri ve özellikleri hakkında bilgi edine-
bilecekler. Aynca, sergi süresince Türkiye ve Fran-
sa'dan gazeteci, siyaset bilimci ve toplumbilimcile-
rin katılacağı konferanslar da gerçekleşecek.
'Frankofoni 2000' çerçevesinde düzenlenen bir di-
ğer etkinlik de üç gün boyunca Fransa'dan ve Türki-
ye'den birer yazar yönetiminde yapılacak olan 'Ya-
zı Atölyderi'. Metin üretme sürecinin katılımcılann
birbirleriyle fikir alışverişinde bulunarak gerçekle-
şeceği 'Yazı Atölyeleri'nin yanı sıra Fransızca ve
Türkçe olmak üzere 'Yaa Maratonu' da düzenlene-
cek. Etkinliğin sonunda Fransız ve Türklerden ku-
rulu bir jürinin seçeceği en iyi metinler bir kitapta
toplanacak ve en iyi metinlerin yazarlan ödüller ka-
zanacak.
Aynı zamanda çizgi roman meraklılan için ünlü
çizgi romancı Paul Gillon'un yapıtlan kapsamında
düzenlenen 'Paul Gillon levhalar ve kelimeler' baş-
lıklı bir sergi ve atölye çalışmalan da gerçekleştiri-
lecek. Aynı zamanda çizgi roman yazarlan tarafin-
dan senaryolan üretilen filmlerin gösterileceği 'Ek-
ran arkasındaki çizgi roman' başhklı bir sinema fes-
tivali de yer alacak. Festival, Fransız Kültür Merke-
zi salonunda ve serginin sunulduğu mekânda, vide-
odan izlenebilecek.
Bütün bu etkiniiklerin yanı sıra Galatasaray Lise-
si Tiyatro Grubu'nun 'İnatçı Keraban' adlı oyunu,
Notre Dame de Sion Konseri ve 'A'Corps' grubunun
hip-hop dans gösterisi sunulacak. Çeşnü atölye çahşmalan yapılacak.
BUAŞAMADA
ŞUKRAN KURDAKUL
Salâh Bipseli Amyoruz
Geçen yılın 10 Mart'ında yitirdik Salâh Birsel'i.
Ölümlerimizden sonra yaşam durmayacak elbet.
Ama yaratıcı kişileri doğa ayırsa da onlann ana
damarlannı koparamıyor bizlerden.
Kaç yüzyılın şaiden başucumuzda, bellekleri-
mizde..
Vaktiyle ancak üç dört yüz okur bulabilen ro-
manlar yeni yetişen kuşaklann ellerinden düşmü-
yor. Sessiz film zamanlannın ürünlerinin bile me-
raklılan eksilmiyor dünyamızdan.
1951 de Edip Cansever, Nevzat Üstün, Alp
Kuran'la birlikte Nokta dergisini yayınladıkları
zaman tanıdım Salâh Birsel'i. Şişhane'de Haliç'e
bakan bir kahvede dostlanyla söyleşmeyi seven
edebiyatçı takımından biriydi o da.
Ortak duyariığımız Karşıyaka sevgisi..
1940-50 arasında yeni edebiyat hareketinin
öncüsü sayılan pek çok dergide karşılaşabiliriz
Birsel'in şiirleriyle. Daha o döneminde yalınlığı ve
yergiyi seven, ne yaptığının bilincinde bir şair
kimliği çıkmıştı ortaya. Şiirinin kaynağı yüzde
yüz "mizac "ına bağlı. Son yıllanna değin bu özel-
liğini koruyan.
Çağdaş Türk Edebiyatı'nda Salâh Birsel'in şi-
irine yaklaşmaya çalışırken okuyacağınız satır-
lan yazmıştım:
"Duygudan, lirizmden, bağlanmadan bilinçle
kaçınan Birsel, usun ulaşabileceği olanaklan ni-
ce ölçümlere vurarak geliştirmeye çalışır. özel-
likle 'Hacivat'ın Kansı'nda sözcüklerle şaka eder
gibi rahatlayınca, yergiciliği de iyice ortaya çı-
kar. Öfkesini dişlerinin arasına sıkıştırarak bakar-
ken, vuracağı yeri anyor gibidir. Geçmişle he-
saplaşırken de bu tavn bırakmaz. Kendi kendi-
ne özgüyü kişileştirme amacına çok bağlı oldu-
ğu için yaman bir simgeci, aynı zamanda söz-
cük üreticisidir."
Şimdi, bu yargılan bir örnekle saptamak isti-
yorum:
"Sussun kemençeler sussun I Geceler gün-
düzler donsun I Kirtikaranfiller çiçekdağlan I Bir
kıyıda unutulsun.
Delikanlılar tekne kazıntılan I Kürek çekmesin
yaşam laklakasına /Aydınlıkta dolunayda bile I
At sürûlmesin ovaya.
Dunın rakılar durun I Sarhoşlamayın beni ar-
tık I Bozulmasın çizgilerim I Kiraz aşklanm da-
ğılmasın"
(Yaz Brtti şiirinden)
Şiirinde yorulduğunu algıladığı zamanlarında
deneme yazarak rahatlama gereksinimi mi du-
yuyordu Salâh Birsel? Bilemeyiz. Ama son kırk
yılın parmakla sayılabilecek deneme yazarlan
arasında seçkin bir yeri olduğunu biliyoruz. "Sen
Beni Sev' (1957), "Kendimle Konuşmalar" (1970),
"Şiir ve Cinayet" (1975), "Kurutulmuş Felsefe
Bahçesi" (1979), "Pafile Puf" (1981) vb. yapıt-
lannda bu türü zenginleştiren az örnek yok.
Sonra,,anj|agnLpzellikle mekânlarla somutla-
yarak çok ck^gişiK tümce yaprtanyla yeni bir Sa-
lâh Birsel kimliği sunduğunu anımsayalım. Bu ki-
taplannda "değişik tümce yapılan"ve Mercimek
Ahmet'lere, Evliya Çelebi'lere, Ahmet Ra-
sim'lere kadar uzanan sözcük arayışlan şaşırtı-
cı ama çekici metinlere yol vermiştir.
"Ortak duyariığımız Karşıyaka sevgisi.." demiş-
tim. Bu duyarlığın örneklerinden biri olarak dü-
şündüğüm bir yazısında 30'lu yıllann Karşıyaka-
sı'nı anlatırken bakın nasıl resimler çiziyor:
"307u yıllardı onlar. Kahvelerin önünde atlı
tramvaylar -onları yazımıza niçin boca ettiğimiz
ilerde anlaşılacaktır- kalkar, üç koldan Karşıya-
ka 'yla ağız dolusu öpücûk alırtardı. Sağ yakada-
kilerbir süre kıyıyı iziedikten sonra içeridalar, Alay-
bey'e uzanırdı. Soldakiler ise Papaz'a (Bostan-
lı'ya) değin kıyıdan aynlmazdı. Çarşıya dalanla-
ra gelince, onlar alaçiçek, iki yana selam sarkı-
tır, demiryolunu geçtikten sonra adını Soğukku-
yu Tramvay Caddesi'ne bağışlardı.. 118 numa-
ralı yapının, yani Salâh Birsel'in babası Hafız
Talat Bey'/n evinin önüne gelince de atlar kır-
baçlanarak -burda yol az birazyokuşlanırdı- So-
ğukku'ya çengel atılırdı." (Anan: Yaşar Aksoy,
Karşıyakası, 197, Ekim 1999)
"Sevecen" şiirinde "Düşün eyyorgun kalbim
I llk pırpırlannı düşün I Tıtremelerini ünoerme-
lerini I Hışırtılannı anımsa I Istesen de isteme-
sen de I Yakında pilin bitecek" dizeleriyle aynl-
ma saatinin yaklaştığını çağdaş bir yergi ustası-
na yakışır biçimde somutlamıştı.
Sevgiyle andıklannı biliyorum Karşıyakalılann
Salâh Birsel'i.
Yalnız Karşıyakalılar mı..
Berftı Duvam Türkiye'de
• KüJtür Servisi - SlideShow Galerileri 'nin bu ayki
konuklan Alexander Brener ve Barbara Schurz.
Daha önce Istanbul Yeni Sanat Müzesi'nde
Maleviç-Brener sergisi açılmış, çift Babylon
Performans Merkezi'nde ilginç birpanele katılmıştı.
SlideShow Galerileri için özel hazırlanmış
yapıtlanyla "Beriin Duvan Hâlâ Var" Istanbul'da
gösterimde. Geçen yıl Beriin Duvan'ndaki para
karşıhğında yaptınlrruş graffitileri silerek korsan bir
eylem gerçekleştiren ikilinin bu eylemi profesyonel
bir kameraman tarafindan fılme çekilmişti.
SlideShow Galerileri'ndeki dialar ise ikilinin galeri
için hazırladığı bir seri. Burada Brener ile
Schurz'un duvan boyamalanndan, polis
minibüslerinin gelişine, meraklı izleyicilere ve hatta
çiftin uzaklaştınlmasına dek her şey aktanhyor.
Sergi 7 Nisan tarihine dek Mühürdar Caddesi 79
Kadıköy adresindeki Slide Show Galerileri'nde 1
izlenebilir.
Türk Plastik
tları'ndan Bir KesiT sergisi
• Kültür Servisi -Yurt&Dünya ve Bilim Sanat
Galerileri'nin Paris'te 30 Mart-16 Nisan, Amiens'te
23 Nisan-14 Mayıs ve lstanbul'da 25 Mayıs-25
Haziran tarihleri arasında gerçekleştireceği 'Çağdaş
Türk Plastik Sanatlan'ndan bir Kesit' sergisinde elli
bir çağdaş Türk sanatçısmın resim, heykel ve
seraınik alanındaki yapıtlan yer alıyor. Serginin
Türkçe ve Fransızca yayımlanacak olan kitabı da
hazırlanıyor. Kitap, Türk ve Fransız sanat
adamlannın çağdaş Türk plastik sanatlannı
irdeleyen yazılan, sergide yer alan sanatçılann
özgeçmişleriyle birlikte sanatlanna ilişkin görüşler
ve yapıtlannı içeriyor.