08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
-13 MART 2000 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA H i J \ . U İ 1 \_/lflJ. / ekonomi(n cumhurryet.com.tr 13 Üretici salça faörikası kurdu • ADANA(AA)- Adana'nın Karaisalı ilçesinde 200 üretici tarafindan kurulan salça fabrikasının yılda 10 bin tonluk kapasiteyle çahşacağı bildirildi. Kurulan fabrikanın 130 kişiye iş olanağı sağladığını belirten Pirili Tanmsal Kalkınma Kooperatifi Başkanı V'edat Keleş, fabrikanın yılda 10 bin ton kapasiteyle çalışacağını dile getirdi. Keleş, tesis çalışmaya başlamadan Bulgaristan, Romanya, Rusya, Holanda, Almanya ve Italya ile ihracat bağlantısı gerçekleştirdiklerini kaydetti. Tekel'e yeni tütün • AKÇAABAT(AA)- Trabzon'un Akçaabat ilçesinde Tekel tarafindan inşa ettirilen tütün işleme fabrikası tamamlanarak geçiçi kabulünün yapıldığı kaydedildi. Yetkililer, 1998 yılında yapırruna başlanılan tesisin 4 trilyon liraya mal olduğunu belirterek fabrika ve idari tesislerin bu yıl içinde hizmete açıimasınm planlandığını kaydettiler. İTO üniversltesi kuruluyop • İSTANBUL(AA)- lstanbul Ticaret Odası'nın (İTO) kuracagı ve yıl sonuna kadar hazırlıklannın tamamlanması bekJenen İTO üniversitesinin agırhklı olarak uluslararası ticari hukuk konusunda eğitim vereceği kaydedildi. Istanbui Ticaret Odası (İTO) Başkanı Mehmet Yıidınm, Eminönü'ndeki İTO binasmın, kurulacak üniversıteye devredildığini kaydetti. Kadıköy'de İTO'ya bağlı bulunan "Dış Ticaret Enstitüsü"nün kurulacak üniversite için zemin hazırladığını söyleyen Yıidınm. universitede 20-25 kişilik -ı«ıntflarda eğitim ,- >. belirttf. 1 ^*' Tanmsal ihracata destek • ANKARA (AA) - Tanm ürünleri ihracatmda verilen ihracat iadesi yardımlanna mahsup sisteminın 2000 yılında da uygulanmasına ilişkin karann tamamlandığı belirtildi. Para Kredi ve Koordinasyon Kurulu'nun konuya ilişkin karannın önümüzdekı günlerde Resmı Gazete'de yayımlanmasının beklendiği kaydedildi. Karar uyannca, 14 grup tanm ürününün ihracatında, Dünya Ticaret Örgütü (DTÛ) taahhütlerine uygun olarak bu yıl da ihracat iadesi verileceği bildirildi. Sabancılar'da sermaye artışı • ANKARA (ANKA)- Hacı Ömer Sabancı Holding'in, sermayesini 450 trilyon liraya yükselteceği kaydedildi. Holding'in sermaye arttınmı nedeniyle ihraç edeceği hisse senetlerinin de Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) tarafindan kayda alındıgı belirtildi. Sermayesini 125 trilyon liradan 450 trilyon liraya çıkaracak olan Sabancı Holding'in, arttınmın 167 trilyon 500 milyannı bedelli, 157 trilyon 500 milyannı bedelsiz olarak gerçekJeştireceği bildirildi. Döner sermaye işletmeleri • ANKARA (ANKA)- Tanm Bakanlığı bünyesindeki döner sermaye işletmelerinin etkinleştirilmesine yönelik çalışmalann sürdüğü kaydedildi. Bu kapsamda. Tanm Bakanlıgı tarafindan 1967 tarihli Tanm Bakanlıgı Döner Sermaye Yasası'nın yeniden düzenlendiği de bildinldi. Tanm ve Köyışleri BakanJığı'nın döner sermaye işletmelerine kendi kaynaklanndan karşılanmak üzere 25 trilyon lira ödenek tahsıs ettiği belirtilerek Bakanlar Kurulu'na bu ödeneği dört katına kadar çıkarma yetkisinin verildiği bildirildi. EBK'nin özelleştirilen kombinalan, üretim yerine daha kârlı amaçlarla kullanılıyor Eti de keıııiği de rantiyeyeFATMAKOŞAR Et ve Bahk Kurumu'nun (EBK) Diyarbakır. Kayseri et kombina- lan ile Fatsa Balık Mamulleri Iş- letmesi'nin ihale ilanlan verilme- ye başlanırken daha önce özel sek- töre satılan kombinalann dunımu içler acısı. Özelleştirme öncesin- de yıllık üretimin tonlan bulduğu kombinalarda, bugün üretim ya- pılmıyor. Meslek odalan ve sen- dikalann yaptığı tespitlere göre hayvancılığı, süt üretimini teşvik etmek amacıyla kurulan ve büyük arsalan olan kombinalar özelleş- tirilirken verimsizlik teşvik edili- yor, satılan işletmelerin borç ve yükümlülükleri yine EBK'ye ka- lıyor, üstelik satılanlar "rantbek- lentisi" nedeniyle arsaya düniiş- türülüyor. \+ • Et ve Balık Kurumu'nun (EBK) Diyarbakır ve Kayseri et *T* kombinalan ile Fatsa Balık Mamulleri îşletmesi'nin özelleştirilmesi için son hazırlıklar sürerken satış öncesinde yıllık üretimin tonlan - -^-^^ bulduğu kombinalarda, bugün üretim yapılmıyor. Büyük arsalı *'* K^ kombinalar özelleştirilirken borç ve yükümlülükleri EBK'ye kalıyor, üstelik satılanlar "rant beklentisi" nedeniyle arsaya dünüştürülüyor. Yaklaşık 5 yıl önce özelleştiri- len 12 EBK işletmesinden 9'unun ekonomi dışında kalmasınm özel- leştirme Idaresi Başkanlığı'nm (ÖİB) belirledigi ihale koşullann- dan kaynaklandığı belirtilirken bu- nun yeni açılan ihalelerde de dü- zeltilmediğine dikkat çekiliyor. Öz Gıda-tş Sendikası, VeterinerHe- kimler Birligi, Ziraat Odalan Bir- liği ve TMMOB Ziraat Mühendis- leri Odası'nca yapılan tespit çalış- masında, yaJan zamanda özelleş- tirilen Eskişehir, Burdur, Gazian- tep, Sıvas işletmeleri ve bugün- lerde satış hazırlığı süren Kayse- ri, Diyarbakıret kombinalan ile Fat- sa Balık Mamulleri îşletmesi'nin de üretim dışı kalacağı uyansı ya- pıldj. Söz konusu meslek odalan ve sendikanm hazırladığı çalışmaya göre, dahaönce yapılan EBK özel- leştirmelerinde "üretinTin ne ol- duğunun belirlenmemesi nedeniy- le 12 işletme çalıştınlmadığı hal- de, tazminat alınması mümkün ol- madı. Söz konusu özelleştirme- lerden dolayı eleştirilere hedef olan ÖİB ise bu gelişmelerin ar- dından "üretim koşulu" belirledi. ancak belirlenen üretim düzeyi çokdüşüktutuldu. Daha önceki ay- larda çıkılan ve Eskişehir, Burdur, Gaziantep ile Sıvas kombinalan- nın satıldığı, Kayseri Et Kombüıa- sı ile Fatsa Balık Îşletmesi'nin ise alıcı bulmadığı ihalede, üretim, "Kombinanın tanıtım doküma- nında belirlenen son 3 yıl fîili üre- tim miktarlan ortalamasının yüz- de 50'si oranında" belırlendi. Ha- 'AB'yeüyelik hayvanaüğıbitirir' ANKARA (AA) - Ankara Ticaret Borsası (ATB), Başkanı Faik Vavuz, hayvancılık sektöründe gerekli önlemlerin alınmadan şu anki hali ile AB'ye üye olunması durumunda hayvancılığımızm 3 yıl içinde yok olacağını vurguladı. Tam üyeliğin gerçekleşmesi durumunda, AB ülkelerinin Türkiye sınırlanna tonu 1200 dolardan kaliteli et yığacağmı belirten Yavuz, Türkiye'de ise etin tonunun 4 bin ile 4 bin 500 dolar arasmda değiştiğine işaret ederek bu şartlarda rekabetin söz konusu olamayacağına dikkat çekti. Bu arada hayvancılık sektörünün sorunlannı tartışmak ve çözüm yollan araştırmak amacıyla 31 Mart-2 Nisan tarihleri arasmda bir 'Hayvancdık Kongresi' düzenledi. Özelleştirme üretimi durdurdu Kombina adı Satış öncesi üretim (tonliyıl) Satş sonrası üretim (toıj Afyon Bayburt Bursa Elaağ Kars Kastamonu Malatya Suluova Şanlıurfa ,••$ Tatvan Toplam 1.474 285 2.334 _. 2.42* " • j f . 1.576 •—< r / f 989 1.579 1*102 45 ( 25 ' ^— Yalntzca mezbaha \—- f 50 V 2.012 / yok 595 139 53 64 2.983 Çyıl) Bugünkü durum ^ O yok\^ ^ 1,301 Yr yok \ yok\ \ \ yok \ 1 Jvn V j 1^39 Özelleştirilen kuruluşlarda sendika üyelerinin işten 'atılma' oranı yüzde 70 POAŞ'ın sendikahişçüerikaygıh İZMtR (AA) - Petrol, Kimya, Lastik lşçileri Sendikası (Petrol- lş) Aliağa Şube Başkanı isken- der Büyükçolak, sendikalann yaptığı bir araşttrmayagöre özel- leştirilen kuruiuşlarda sendika- ya bağlı işçilerin, işten çıkanlrna tO^uunuryüzdfî 10 o\âuğmX€tfyif*r' lirterek Petrol Ofısi Anonim Ş}r- keti'nin (POAŞ) satışının iş gü- venliği açısından kaygı yarattı- ğını vurguladı. Büyükçolak, POAŞ'm özel- leştirilmesine ilişkin hazırük dos- yasmın sendikaya verilmedigi- ni kaydederek bu nedenle dosya- nın içeriğinden haberdar olma- dıklan için özelleştirme sonrası çalışanlan nelerin bekJediğini bilmediklerini dile getirerek *1şi- mizikonnnakiçin mücadefe ede- ceğiz* dedi. Büyükçolak. Türk-!ş ve Petrol- Iş uzmanlarmın özelleştirilen ku- ruluşlara yönelik olarak araştır- ıfiayaptıkîarinf &yledi. Büyük- çolak, bü üfaştırmalann bugûne kadar özelieştirilen kuruluşlar- dan sendika üyesi çahşanlarm işten çıkanlma oranının yüzde 70 düzeyinde olduğunu ortaya koyduğunu vurgulayarak şöyie dedi: "Bu araşürmalar bundan sonra bizi bekleyen geüşmeter için bir ölçüttür. Bizim için ipu- cu olmaktadır. tşgfivenliğne iliş- Idn kaygıJanmız var. Geieceğe çok fimhti bakmryoruz. Ancak bukaygımız bir korkunun ifade- si değiL Ekme^mizi ve işimizi korumak için örgüthıgücümüz- le müeadele edeceğiz.'' lskender Büyükçolak, hükümetin özelleş- rirrrtenin Bukuki aJtyapısırVfHa- zırlamasına karşm işçilerin iş gü- venliğine yönelik önlemier ko- nusunda herhangi bir hazirhk yapmadığını öne sürdü. Sektöre yönelik olarak bir 'öari- kştirmesaidffSBim' olduğunu be- lirten Büyükçolak. bu konuda POAŞ'ı, PETKİM ve TÜP- RAŞ'ın izleyeceğini ifade etti. Büyükçolak, bu durumun karar- Iılıklannı arttırdığmı ifade ede- rek, Emek Platformu ve diğer demokratik kuruluşlarla işbirli- ği içinde mücadelelerini yürüte- ceklerini söyledi. Sendikanın itiraa Mücadete çcrçcvcsinde Pet*. rol-lş'in yerel ve bölgesel dü- zeyde çalışmalar yapacağını di- le getiren Büyükçolak. sendika- nm POAŞ 'm özeîleştirilmesiyle ilgili olarak hukuki itiraz konu- sunda bir araştırma yaprığmı da kaydetti. Büyükçolak, 28 Mart'ta gerçekleştirilecek Ankara yürü- yüşüne katılacaklannı da sözle- rine ekledi. zırlanan raporda, EBK'nin özel- leştirme gerekçelerinin başında "ka>Tiak sıkınösı nedeniyle yeter- li üretim \-apamamasv. tam kapa- sjteçahşmamasının" geidıği anım- satılarak "Özelleştinne iddia edil- diğigibiverimsiz tşJermeleruı eko- nomrye kaülması sonucunu \cre- cek ise en azmdan üretim zonın- luluğu. bunu sağiayacak biçimde belirienmeli. ÖİB bunu yapma- makta" denildi. Bu şartlarda özel- leştirme sonucunda EBK işletme- lerinin yine çalışmayacağı ve alı- cılar tarafindan üçüncü yıl sonun- da arsaya dönüştürüleceği öngö- rüsü dile getirilen raporda, kuru- mun özelleştirme sürecinin durdu- rulması istendi. ÖtB'nin daha önceki özelleş- tirmelere göre para cezalannı art- tırdığının anımsatıldığı raporda, üretim yapmamanın cezasının pa- ra değil, sözleşmenin feshi olma- sı gerektiği dile getirilerek tek bir baş hayvamn kesilmesinin üretim sayıldığı, yaptınmlann ise yanlız- ca satış tutannm yüzde 10'u ora- nında para cezası olarak tanımlan- dığı ve ürerimsizliğin teşvik edil- diği anlatıldı. Raporda, ihale şart- lan belgesinde, "saüşa konu kom- binalann bOonçosundaki kasa, ban- ka. borç ve alacak hesaplanndaki hak veyükümlülüklerm sabşa ko- nu olmadığırun" dile getirilmesiy- le satılan işletmelerin borç ve yü- kümlülüklerinin EBK'ye kaldığı vurgulandı. Arsalar iştah kabartıyor EBK'nin kombinalannın çok büyük alanlar üzerine kurulduğu anımsattlarak satışa çıkanlan işlet- melerden Fatsa Balık Îşletmesi'nin toplam 40 bin 490 metrekarelik alana kurulu olduğu Kayseri Et Kombinası'nmda toplam 106 bin 441 metrekarelik alana sahip oldu- ğu anlatıldı. Kuruma ait arsalann, yıllar içinde kentsel yerleşimde kalacaklan ve değerlerinin büyük rakamlara ulaşacağının vurgulan- dığı raporda, "Kurum fazlasrvla kavnağa sahiptir.ZatenözeOeştiril- me nedeni de işletme değeri değfl. arsa rantidır. Bu kaynaklar kunı- mun rehabilitesi için kullaıulmalı- dır" denildi. Öz Gıda-lş Genel Başkanı Sa- Hm Udn, özelleşrirmenin çalışan- lara işkencede kullarulan bir kör tes- tereye dönüştüğünü dile getirerek u Enflas>onla mücadelenin, kayrt dışımn farurasını bizler, halk ödü- yor. Tam da bu ortamda mihariar- ca dolarhk heükopter ihalesine ç> talmasu 5 bankada yine mihariar- ca dolann iç edilmesinin ardından Merkez Bankası Başkanı'nın siv- ri biberle uğraşması kafalan kanş- ünvor" dedi. DÜNYA E K O N O M I S Î N E B A K I Ş / ERGtN Y I L D K O Ğ L U LONDRA ergin(«ergin.demon.Co.uk Asya krizindeki başansızlığı, Rusya'da- ki geçiş programı fıyaskosu üzerine tartış- malar tam yatışmaya başlamışken, IMF tekrargündemde. Birtaraftan ABD ile Av- rupa, IMF'nin yeni başkan adaylan üzerin- de anlaşamıyorlar. Diğer taraftan, ABD kongresinde bir komisyonun yayımladığı birrapor IMF ve Dünya Bankası'nı şiddet- le eleştirerek, IMF'nin yetkilennde radikal kısrtlamalara gidilmesini öneriyor. Nihayet Seattle' da Dfö'ye karşı çıkan ilerici ve de- mokratik güçler, IMF ve Dünya Banka- sı'nın 7-16 Nisan Nevy York toplantısını büyük protestogösterisiyle karşılamaya ha- zırlanryoriar. Tüm bu tartışmalar; yalnızca IMFnin ya- pısal uyum polftikalannın teorik, kurumsal zemininin çürüMüğünü ortaya koymakla kaf- mıyor, aynı zamanda, gelişmekte olan ül- kelerin ekonomik ve demokratik yaşam- lanna zarar verdiklerine ilişkin, farklı eğılim- lerdeki ekonomistleri ve siyasileri kapsa- yan bir konsensüsün oluştuğunu da gös- teriyor. IMF'yi kim yönetecek? Eski IMF Başkanı Camdessus, Asya krizini yüzüne gözüne bulaştırdığı, kuru- mu dünya âleme rezil ettiği için poposu- na tekrneyi yiyip de grrakten sonra, yeri- ne bjrini bulmak önemli bir sorun haline geldi. Bu bağlamda ABD ve Avrupa/A(- manya arasmda yaşanan inatlaşmalar, verilen demeçlerde IMF'nin çok uzun bir süredir ekonomik bir kurum olmaktan çıktığını ve bir dış politika, daha doğru- su, gelişmekte olan ülkeler üzerinde bir uluslararası hegemonya aracı haline gel- diğini gözler önüne serdi. Geçen 10 yılda Almanya'nın ekonomik gücü, AB içindeki siyasi etkinliği belirgin bir biçimde arttı. Bu etki, AB Doğu Avru- pa'ya doğru genişledikçe daha da artacak. ABD siyasi analistlerinin de giderek daha çok vurguladığı gibi, Alman devleti, ülke- sinin bu yeni konumuna "uygun" bir ulus- lararast siyasi etkınlik kurmak istiyor. (?n- temational Herald Tribune 6/03). Bu yüz- den Almanya, ilk IMF başkan adayı ABD tarafindan reddedildikten sonra, ikinci bir aday ileri sürdü, Fransa ve Ingiltere'nin desteğini almak için de özel çaba göster- di. Anlaşılan Almanya önderliğinde Avru- pa, önümüzdeki dönemde, IMF'yi, azge- lişmiş ülkelerle kendi ilışkilerini güçlendir- mek için kullanmayı amaçlıyor. Le Mon- de'un Alman ve Fransız maliye bakanla- nyla yaptığı kısa görüşme (9/03) bu bağ- lamda çok aydınlatıcı. Fransız Bakan Cris- tian SautterJ in "ABD halen Dünya Ban- kası'nı yönetiyor. Dünyanın ekonomik olarak en güçiü ülkestnin, bir küresel ma- li düzenleme kurumunu daha yönetiyor olmaması çok önemlidir. Biz çok kutup- lu bir dünya kurmak istiyoruz" tespiti, IMF'nin bir hegemonya aracı olarak algı- landığını açıkçaortaya koyuyor. Alman Ba- IMF (tekrar!) Mercek Altında kan Hans Eichel'in "ABD kendisi ge- rekli gördüğünde Meksika'ya muaz- zam bir mali yardım örgütleyebiliyor. Ama genelde gelişmekte olan ülkeleri özel sektör kredi mekanizmalannın eli- ne bırakmak istiyor. (Burada Kongre Ra- poru etrafındakı tartışmalara gönderme yapılıyor. Aşağıda değineceğim E-Y). Yok- kıleriyle mali kaynaklannı radikal bir şekil- de kısmak, yönetimini, Batı Avrupa'ya bı- rakmayacak bir şekilde genışletmek isti- yorlar. (Ömeğin. Wall StreetJournai, 2/03, Charies W. Calomiris'in yazısı). Uzun birsüredir, sağdan, sola kadar çok geniş bir uzmanlarve siyasetçiler toplulu- ğu (bellı ki TC hükümetinin, başka bir bil B.aşkanlık için ABD ve Avrupa arasmda yaşanan inatlaşmalar, IMF'nin çok uzun bir süredir ekonomik bir kurum olmaktan çıktığını ve sul ülkeleri kendi kaderine terk ede- meyfe." Daha somut veaynrrtıya ilişkin, bu anlamda daha ilginç: Almanya, IMF'nin yeşil ışığını Avrupa'yla gelişmekte olan ül- kater arasındaki kredi ve siyasi etkinlik tra- fiği için kullanmak istiyor. Asya krizinden sonra IMF'nin hızla yıp- ranması "VVashington Consesus'ün sol- dan sağa eteştirilıyorolmasını, IMF üzerin- deki etkisinin zayrflaması olarak görenABD yönetim çevreleriyse aynı anda iki refleks gösteriyor. Birtaraftan, Clinton-Summers yönetimi, ne kadaryıprandığına bakmadan, utangaç bir şekilde de olsa, Stanley Fis- her'ı aday gösteriyor (New York Times, 2/03). Almanya'nın ilk adayına, fon yöne- ticisi değil de, gelişme iktisatçısı oldu- ğu için (Startfor 17/02) karşı çıkıyon IMF'yi dış politika aracı olarak korumaya çabalı- yor. Diğer taraftan, IMF'nin son kullanma tarihinin iyiceyaklaştığını düşünenler, Kong- re Raporunda olduğu gibi, kurumun yet- olan ülkeler üzerinde bir . hegemonya **r ğ aracı haline geldiğini ortaya çıkardı. diği var!) zaten IMF'nin yapısal uyum po- litikalannın, neoliberal ortpdoksinin zarar- ları, IMF'nin siyasi gücünün saçma boyut- lara ulaşmış olduğu konusunda hemfikir olmuş dururndalar değişiklik istryorlar. Yu- kanda değindiğim ve 6 Mart'ta basına sı- zan ABD Kongre Raporu, IMF ve Dünya Bankası'nın büyük ölçüde küçüftülmeleri gerektiğini, politikalannın gelişmekte olan ülkelere faydadan çok zararverdiğini sap- tadı. Rapor IMF'nin ülkelerin iç ekonomik, hatta siyasi polrtikalanna gereksiz yere çok kanştığını söylüyor, yardım etmeye kalktı- ğı ülkelerin ekonomik koşullannda bir iyi- leşme yaratmakta başansız kaldığına ışa- ret ediyor. (NYT 7/03), Wall Street Jour- nal'ın aktardığına göre de rapor, IMF po- litikaiannın çoğu zaman çok pahalı, ya- vaş, etkisiz, tavsiyelerinin de yanlış okju- ğunu ileri sürüyor (Wall Street Journai 7/03). IMF'ye yönelik etkin eleştirileriyle dikkati çeken önemli isimlerden bıri de Dûnya Bankası Baş Ekonomisti Stil- gltz. Kasımda, Royal Economic Soci- ety'nin Economic Journa! ısimli dergisin- de "Wortd Bank At The Milenyum" baş- lıklı yazısında, az gelişmiş ülkelere verilen kredilere ilişkin IMF ve Dünya Bankası ko- şullannın, demokrasiyi zayıflattığını savun- muştu. IMF'ye ve ABD polrtikalanna yöne- lik eleştirilerinden dolayı kasım ayında gö- revini terk etmeye zortanan Stilgitz ocak ayında Boston'daki Industrial Realitions Research Association'da yaptığı "Eme- ğm meyvesi olarak demokratik gelişme" başlıklı kapsamlı konuşmasında da IMF po- litikalannın işçi düşmanı boyutuna dikkat çekti. Dünya Bankası'nda emek piyasası sorununun sık sık gündeme (ama çok dar, neoklasik bir perspektifle - IMF perspek- tifi) geldiğini, her seferinde de "söz konu- su ülkelere verilen esas mesajın ücret- leri düşürün, gereksiz işçiyi çıkartın ol- duğunu"; "emek piyasası sorunlan kri- zin merkezinde olmamasına rağmen hemen her zaman yükün işçilere yük- lendiğini" vurguladı. "Işsizlik artarken, ücretler düşerken işçilerin, fedakârlık, küreselleşmenin getreceği nimetlervb. konulannda vaaz dinlemek zorunda kaldığmı" da vurgulayan Stilgitz, Asya krizi sırasında IMF'nin, işçilerin cebinden uluslararası yatınmcılan kurtardığından ya- kındı. Çok zararlı bir kurum! ~ Gerçekten de IMF hemen hiçbir proje- sinde başanlı olmayı, vaat ettiklerini sun- mayı becerememiş bir kurum. Belli ki IMF'nin yegâne başansı Stilgitz'in de tek- rar vurguladığı gibi, ülkelerin iç piyasalan- nı mali sermayeye açmak ve kriz anında uluslararası alacaklılann kaçması için ge- rekli süreyi sağiayacak politikalan dayata- bilmek. Tabiı bir anlamda orta yol bulmak gerekirdiyse de sulan bulandıranlar da yok değil. Ömeğin Paul Krugman artık olağan hale gelen IMF eleştirilerini ikiye ayınyor Sağcı eleştiri: IMF kriz anında yatınmcıyı kurtanp ahlaki piyasada ahlaki çöküntü yaratıyor. Solcu eleştiri: IMF uygulamala- n gelişmekte olan ülkelere zarar veriyor. Krugman bu ikisinin arasında bir durup re- form öneriyor (IHT. 11/03). Böylece de şu gerçeğı golgelıyor: Sağ ve sol eleştiri ay- nı madalyonun iki yüzü ve azgeiişmiş ülkeleri perişan eden de IMF'nin ulus- lararası yatınmcıyı kurtarmak için uy- guladığı politikalar. Ama artık bırilerinin gözleri açılmaya başladı. Görmek istemeyenlerle, bal tu- tup sonra parmağını yalamak isteyenlerin dtşında, ulusal ve uluslararası düzlernde pro- testolar hızla yükseliyor. Seattle'dan son- ra şimdi de Nisan 16'da VVashington'da, IMF'ye ve küreselleşmeye dur denecek. IMF'ye gelince, "50yılyeteri Kapatn git- sin!" demek en iyısı. ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Gerileme Dönemi ve 'Onlar' Dün, 12 Mart 1971 'in yıldönümüydü. 12 Mart Türkiye'de geriye doğru gidişin başladığı yıldır. Ara- dan geçen 29 yıl boyunca, özellikle de 12 Mart'ı ta- mamlayarak daha da ağırlaştıran 12 Eylül 1980 sonrasında, ülke tam bir çöküntü yaşıyor. Siyasal çalkantılann, demokratik siyasal süreç- ler işletilerek önlenmesi gerekir. Demokrasinin var- lığı buna bağlıdır. 12 Mart'a demokratik kanallar iş- letilmediği için gelindi. 12 Mart öncesinde yürürlükte olan 1961 Anaya- sası, 1960 Askeri Bkoymasının sonucuydu. Ana- yasa, hak ve özgürlükleri genişletiyor ve güvence altına alıyordu. İlerici bir tutumla hak ve özgürlük- lerin ekonomik ve sosyal içeriği dolduruluyordu. Çalışanlann sendikal örgütlenmesi, yargı bağım- sızlığı, üniversite özerkliği gibi bugün çok özle- mi çekilen süreçler.güvence altına alınıyordu. Dü- şünsel ve siyasal çerçeve sola doğru açılıyor; CHP ortanın solunda yer alıyor, TİP pariamentoya girı- yordu; kısaca, toplum, özgüriüğün tadını çıkanyor- du. Ancak demokratikleşmesi sonucu çıkariarının bozulacağını anlayan siyasetçiler, 1961 Anayasa- sı'nı bir türlü içlerine sindıremedi; bu anayasa ile ülke yönetilemez görüşünü topluma dayattı. De- mokratik anayasayı yok etme özlemcileri bu olana- ğı, 1960'lann ikinci yarısında yaygınlaşan öğrenci eylemleriyle buldular. Günümüzde, süresi uzatılmaya çalışılan Cum- hurbaşkanı, o günlerde Başbakan'dı. O ve öbür si- yasal önderler, öğrenci eylemleriyle su yüzüne çı- kan siyasal sorunu kendi demokratik yöntemleriy- le çözme becerisini gösteremedi. Tersine, gençler acımasız bir tutumla birbirine kırdırıldı; hükümet edenler iti rte kırdırryoruz politikası izledi. Çalkan- tılar, demokratik anayasayı budamanın gerekçesı yapıldı. Sonrası, bu gidişi perçinleyen 12 Eylül as- keri rejimi ile tamamlandı; öldürmeter, ışkenceler, yar- gılamalar süregeldı. Sryaset, sağa gitti; giderek Islam dininin siyasal- laşmasına sanldı; o sargryı bir türlü çözemiyor. Ekonomi, çöküntüye uğradı, 12 Mart öncesi yıllık yüzde 5-6 olan enflasyon, artık aylık yüzde 5-6 ol- maya başladı. Doğruluk, dürüstlük ve erdem gibi ahlak değerieri yıkıldı; bunlann yerini döneklik, üç- kâğıtçılık ve ikiyüzlülük aldı. Tüm bu gelişmeler çok daha derinlere işleyen olumsuzluklar yaratıyor. Eğitim görmüş kesimde bile demokrat tutum ve anlayış buharlaşmış, uçup grtmiştir. Milletvekili, karakolda bulduğu işkence aletini basına gösteremiyor; vali, bunlar için sopa parçası diyebiliyor; ailede, üniversitede, işyennde ve öbür toplumsal birimlerde bireyler demokrat davranmıyor. Kısaca demokratik anlayış yerleşemi- yor. Gücü yetenler, kendilerini eleştirenleri. çok de- mokratik bir yaklaşımla "... anasından doğduğu- na pişman etmekle" tehdit ediyor. Ve pişman et- me işlemleri, biz "Sayenizde doğduğumuza piş- man olduk" desek de sürüp gidiyor; dalga dalga tüm toplum katlanna yayılıyor. • • • Onlar, Nâzım Hikmet'in yazdığı gibi kadınlan- mız. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'ydü. Geçen yüz- yılda ABD'de sekiz saatlik işgünü için savaşım ve- rerek yaşamını yrtiren işçi kadınların anısını yaşat- mayı amaçlayan 8 Mart, sonralan kadın haklarının bütünüyle tartışıldığı gün özelliği kazandı. Mustafa Kemal Atatürk'ün öncülüğünde ger- çekleştirilen devrimlerin en önemli dayanakların- dan biri, yasalarönünde kadın-erkek eşitliğinin sağ- lanmasıdır. Aradan 60-70 yıl geçmesine karşın, ül- kemizde kadın-erkek eşitliğinin gerçekleşmesi yö- nünde çok yol alındığı söylenemez. Nisan 1999 verileriyle, 12 yaş ve daha yukarı nü- fus içinde her beş kadından biri okur-yazar de- ğildir. Kuşkusuz bu, büyük birtoplumsal ayıptır. Bir başka araştırmaya göre ülkemizde kadınlann üçte ikisinin evliliğine kendileri değil aılelen karar veri- yor. Kadınlann ekonomideki yeri de yükseköğretı- me dayalı kimi mesleklerde oran olarak yüksek ol- masına karşın hiç de parlak değil, Kentii kadınlann işgücüne katılma oranı yüzde 16 düzeyinde kalıyor; bunun anlamı, kent ve kasa- balarda kadınlann yüzde 85'inin ekonomik yönden bağımlı yaşadıklandır. Bunu doğrulayan bir başka gösterge, kentlerde iş arayan eğitilmiş genç kız ve kadınlann arasında işsizlik oranının yüzde 30'lar- da olmasıdır. Ekonomi, eğitilmiş de olsa genç kız ve kadınlara iş vermiyor. Kırsal kesimde ise kadınlar çalışır görünüyor. Görünüyor diyoruz, çünkü kırsal kesim çalışan ka- dınlannın yüzde 84'ü, beş milyon dolayında kadın ücretsiz aile işçisidir. Ucretsiz aile işçisinin de ekonomik açıdan özgür olduğu söylenemez. Ekonomik bağımlılık sonucu, kadın aile içinde, top- lumsal ilişkilerinde ve siyasette etkin bir yer edine- miyor; bağımlı kalıyor. Kadının ekonomik bağımsız- lığını kazanması, mal ve hizmet üretimi süreçlerine katılması ve eğitimi, sorunun çözümünün de anah- tarlandır. ••• Bayramınızı kutlanm. e-posta: [email protected] Coca Cola'yı boykot hazırlığı Bakkallann ucuz kola mücadelesi BURSA(AA)-Kolafır- malannın büyük marketle- re uyguladıklan indirimli tarifenin kendileri için de geçerli olmasını isteyen bakkallar, isteklerini yeri- ne getirmeyen Coca Co- la'yı boykota hazırlanıyor. Bursa Esnaf Odalan Bir- liği Başkanı ArifTak, Pep- si Cola firmasının 2.5 lit- relik ürününü, bakkallara da 600 bin liradan satma- yı kabul etnğini, ancak Co- ca Cola fîrmasırun anlaş- mayayanaşmadığını açık- ladı. Tak, Tüketicileri Koru- ma Derneği Genel Başka- nı Necati Yentürk ve ilgili oda başkanlannın da katıl- dığı basın toplantısında, bir süredirbakkallar ve sü- permarketler arasında ko- la saüş fiyatı nedeniyle ya- şanan krizde gelinen son noktayı anlattı. Coca Cola firmasının 2.5 htrelik ürününü bak- kallara 749 bin liradan sa- tarken süper ve hıpermar- ketlerin çok daha ucuza alıp 616 bin liradan halka satmalannı eleştıren Tak. bu durumda bakkallann haksızlığa ugradığını belirt- ti. Bakkallann şikâyeti üze- rine girişimlerde bulun- duklannı kaydeden Tak, Coca Cola firması ile an- laşamadıklannı ve şartlar değişmedigi sürece görüş- melerinin söz konusuolma- dığını belirterek "Eğeres- nafı ezme>e dcvam eder- Iersebo«»kûtumu2u>apanz, esnafi harekete geçiririz" dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle