Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
13MART 2000 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
17
Araba
Yazılarına
YolculukFaruk Güçlü, sabırla ve
inatla notlar tutmuş,
küçücük ayrıntıları bir
araya getirmiş, "Araba
Yazılan" adlı kitapçığı
çıkarmış ortaya.
Güçlü ile yola koyulalım,
gözümüzün önünden akıp
geçen yazıları okuyalım bir
bir: Rampanın ustasıyım,
gözlerinin hastasıyım. Ne
diyon sibop? Bir hostesim
bile olmadı.
Gidişime yollar, dönüşüme
kızlar hasta. Gerçekler
şahit istemez koçum.
Sataşma, ağa yorgun.
Asfalt kovboyu. Yaklaşma
yanımatozolursun,
kapılma rüzgârıma sen de
benim olursun. Uçan
teneke. Kafam iyi, elleme
şase yapar.
Şoförler de sever. Ben
yaşadıkça sen çıldır.
Hastayım sana Monika.
ISIK KA.\Sl
Yetmezliğin Kaynağı
KİGEM, Elektrik Mühendisleri
Odası, Tes-lş, Petrol-lş,
Türkiye Maden-lş ile Enerji
Yapı Yol sendikaları
tarafından hazırlanan ortak
enerji raporu, adı üzerinde
"Enerji Karmaşası ve Halkın
Çıkarları"ru dile getiriyor.
Enerjide dışa bağımlı
kıfındığımızın kanıtlarına yer
verilmiş öncelikle:
"özellikle son on yılda elektrik
üretiminde ithal kömür ve
doğalgaz kullanma eğiliminin
ağır basması sonucu, ithal
kaynaklara dayalı elektrik
enerjisi üretiminin payı yüzde
20'ler seviyesine çıkmıştır."
Raporda, Türkiye'nin enerji
politikasını saptayanların
2020 yılına kadar elektrik
üretiminde dış kaynak
kullanımını yüzde 56
düzeyine çıkarmaya "kararlı"
oldukları da yazılı.
Bu kararları kim alıyor? Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Cumhur Ersümer ve onun
bürokratları elbette. Enerji
raporundaki saptamalara
dönelim:
"Ülkemiz bugün 26.300
mvv'lik kurulu gücü ve 160
milyar kwh 'lik yıllık üretim
kapasitesine karşın 18.000
mvv'lik puant değerini ve 118
milyar kwh 'lik ülke ihtiyacını
karşılayamıyor.
Ülkemiz, tüketime sunulan
her 100 birim enerjisinin 20
birimi, yani 21 milyar kwh
enerjiyi kötü dağıtım
hatlannda kaybetmektedir. Bu
ise ikiadet 1000 mvv'lik
nükleer santralın yıllık
üretimine eşittir.
Termik santrallarımızda
kapasite kullanma oranı
gelişmiş ülkelerin yüzde 15-
20 gerisindedir. Buralarda
yapılacak yatınmlaha 1000
mvv'lik bir nükleer santralın
üretimine eşit bir üretim
sağlanabilir.
Ülkemizin 2010 yılında 375
milyar kwh ve 2020 yılında
550 milyar kwh brüt enerji
ihtiyacı olacağı söylemi bir
fantezidir. Bu varsayımlar 'Hiç
altyapı yatınmı
yapmayacağım ve
bugünkünden
daha kötü bir yönetimle
enerjiyi çarçur edeceğim
1
demektir."
Bu örnekleri sıralandıktan
sonra gel de Türkiye'de bir
enerji krizinden söz et!
Rapordaki yoruma gönülden
katılıyoruz:
"Ülkemizde enerji krizi yoktur.
Enerjide üretim krizi ve çok
başlılık vardır! Enerji
yetmezliği değil, enerji
bürokrasisi yetmezliği vardır!"
Çocuk gelişimci Sevgi
Koşaner, deprem bölgesinden,
Kocaeli Cephanelik
Çadırkenti'nden, Gündoğdu
Köyü'nden izlenimlerini Sosyal
Hizmetler dergisine yazmış.
Insanlar anlatıyor bize:
"Yol boyu çiçekli, özellikle de
kasımpatılı, marullu bahçelerde
laflayan kadınlar ve her iki
yanda ilk evde oturan çocuğun
adını taşıyan sokaklar... Tunç
Deprem Bölgesinden İnsanlarSokak'taki aşıboyalı ilk evde
Tunç'un babaannesi Hanife
Teyze ile dedesi Bektaş Amca
yaşıyor. Hanife Teyze deprem
paniğinde. Çok korkuyor ve bu
korkusunu açık yüreklilikle ifade
ediyor. Kafasına koymuş,
planını hazırladığı prefabrike
evi, bahçedeki ahırı yıkıp onun
yerine yapacak...
... Kadının heryerde kadın
olduğunun göstergesiydi
kuaförün geldiği gün sosyal
servise kafasını uzatıp 'Perma
da yapılıyor mu' diyen sırma
saçlının sesi...
... Çocuk heryerde çocuktu,
ama 'Cephanelik'in ya da
depremin çocukları sanki biraz
daha büyümüşlerdi. Ellehnde
kamyonlan, çekiçleri ile taş çakıl
boşaltıyorlar, paletlere çivi
çakıyortar, legolarta ev
yaptyoriar, ev yıkıyorlar, tekrar
ev yapıyortar, tek katlı ev resmi
yapıyortar, ev resminin üzerine
kırmızı çarpı koyuyorlar..."
Deprem bölgesinde unutulmuş
insanlar yaşamı derliyorlar,
yeniden...
Söziin SahibiBu sözleri dikkatle okuyun:
"Böyle bir santral Türkiye'de
kurulacaksa nereye kurulacağı
iyi tespit edilmelidir. llle de
Akkuyu'ya kuralım, ancak
burada sağlıklı üretim
gerçekleştirilir denirse bence
yanlış olur. Alternatif alanlar
tespit edilmelidir. Akkuyu
santralının kurulacağı o bölge
bir doğa cenneti olarak
görülüyor. Bu da tuhzm
sektörünü sekteye uğratır,
turistlerin gelmesine mâni
olur. Enerjiden kazanalım
derken turizmden, doğadan
kaybedebiliriz. Bunun çok iyi
hesaplanması gerekir. Bu
konuda çok ciddi etütlerin
yapılması gereklidir."
Devamı da var:
"Santralı kurması bir şey
değil. Atıklann bertarafı çok
önemli. Eğer siz çöpünüzü
temizlemezseniz, başkası sizin
Çöpünüzü temizlemez.
Universiteden bilim adamları
çok az atık çıkacak diyor, bu
hiç önemli değil. Bir ceviz
büyüklüğünde atık çıksa bile
bunun yayacağı radyasyon
insanlarımıza tesir eder ve
büyük zarar verir.
Çocuklanmızın bu ülkeye
hizmet edemeden ölmelerine
sebep olabilir."
Yukandaki düşünceler,
nükleer karşıtı bir demeğin
sözcüsüne ait değil. Yeşil
Banş örgütüne gönül vermiş
olan birinin savları da değil.
Bu sözler, çok değil bundan
birkaç ay önce "Başak"
dergisinin sorulanna yanıt
veren ve Akkuyu'da nükleer
santral kurulmasına "ikna
edilen" Çevre Bakanı Fevzi
Aytekin'e ait.
ÇALIŞANLARIN
SORULARI/SORUTVLARI
YILMAZ ŞIPAL
SSK'de 18 Yaş Oncesi Sigortalı
Olanların Emeklilik Yaşı ?
Soru: Ocak 1967doğumlu bavan sigortalıyım. ilk kez 1 Ekim 1981
tarihinde ve 14 >aşımda, SSK sigortalısı olarak çalışmaya
başladım ve halen çalışmaya devam ediyorum. Sorulanm:
1) Sigorta başlangıç tarihim, 14 yaşında sigortalı olduğum 1
Ekim 1981 mi, yoksa 18 yaşını doldurduğum Ocak 1985 mi
kabul edilecek? 2) Emekli olabilmem için aranan sigortalı-
J
-
tjr
- •" lik süremin, prim ödeme gün sayıaunıo ve yaşıraı» kaç ol-
ması gerekiyor? (E.E.)
YANIT: 1) 8 Martl 981 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan 2422 sa-
yılı yasa ile 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası'nın "Yaşlılık Aylığın-
dan Yararlanma Şartlan" başlıklı 60. maddesi değiştirilmiş ve bu de-
ğişiklikle, 1 Nisan 1981 'den sonra, "18 yaşından önce Malullük. Yaş-
lılık ve Ölüm Sigortalanna tabi olanlann sigortalılık süresi. 18 ya-
şını doldurduklan tarihte başlamış kabul edilir. Ancak. bu tarihten
önceki süreler için ödenen .Vlalullük, Yaşlılık ve Ölüm Sigortalan
primleri. prim ödeme gfln sayılannın hesabına dahil edilir."
Bu nedenle. sigortalılık sürenizin başlangıcı 1 Ekim 1981 değil, 18
yaşını doldurduğunuz Ocak 1985 tarihidir.
1 Nisan 1981 tarihinden önce, sigortalı olanlann sigortalılık süresi-
nin başJangıcı ise, 18 yaşını doldurduklan tarih değil, sigortalı olduk-
lan tarihtir.
2) Sigortalılık başlangıcımz 18 yaşını doldurduğunuz Ocak 1985 ol-
duğuna göre, Sosyal Güvenlik Reformu Yasası olarak bilinen 4447 sa-
yüı yasanın yürürlüğe girdiği 8 Eylül 1999'da sigortalılık süreniz 14
yıl 8 aydır. 4447 sayılı yasanın 17. maddesiyle, Sosyal Sigortalar Ya-
sası'na eklenen geçici madde 81 uyannca;
d) "Sigortalılık süresi 14 (dahil) yıldan fazla 15 yıldan az olan
kadınlar, 20 yıllık sigortalılık süresini ve 47 yaşını doldurmaları"
ve en az 5.150 gün malullük yaşlılık ve ölüm sigortalan primi ödemiş
bulunmalan koşulu ile yaşlılık aylığı almaya hak kazanırlar.
Konu, SSK Genel Müdürlüğü Tahsisler Dairesi Başkanlığı'nın
10.9.1999 günlü, Genelge No. 12-99 Ek'de bir tablo ile açıklanmakta-
dır.
8.9.1999 tarihinde sigortalılık süresi 18 yıldan az kadın sigortalılar-
la, sigortalılık süresi 23 yıldan az olan erkek sigortalılar, aşağıdaki tab-
loda gösterilen kademeli geçiş sürecine ilişkin koşullara göre yaşlılık
ayhğına hak kazanacaklardır.
08.09.1999 Tarihindeki
Sigortalılık Süresi
Kadın
17(Dahil)-18
16(Dahil)-17
15{Dahil)-16
14 (Dahil-15
13(Dafıil)-14
12 (DahiO-13
11 (Dahd)-12
10 (DahiO-11
10 yıldan az
Erkek
22 (Dahıl)-23
21 (Dahil)-22
20 (DahiO-21
19(Dahil)-20
18(Dahil)-19
17(Dahil)-18
16 (Dahil)-17
15 (Dahil)-16
15 yıldan az
Tahsis Tatep Tarihindeki En Az
Sigortalılık Süresi
Kadın
20
20
20
20
20
20
20
20
20
Erkek
25
25
25
25
25
25
25
25
25
Kadın
41
43
45
47
48
49
50
51
52
feş.
Erkek
45
46
48
50
51
52
53
54
56
Gûn
Sayisı
5000
5000
5000
5150
5300
5450
5600
5750
6000
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SAĞA:
1/ En elverişli durum. 2/ Saka-
ğı da denilen ölümcül bir hay-
van hastalığı... Rey. 3/ Çam ağa-
cının çiğnenip emilen iç kabu-
gu. 4/ Kansızhk... Bir peygam- 3
ber. 5/ Güzel söz söyleme sa-
natı. 6/ Uzaklık anlatmakta kul-
lanılan söz... Yatsı namazından
sonra kılınan üç rekât namaz. II
Trabzon'unbırilçesi...Birden- 6
bire ortaya çıkan ruhsal darbe.
8/ Uzakdoğu'da yetişen bazı
ağaçlardan elde edilen ve cila-
cılıkta kullanılan bir çeşit
zamk... Yunanistan'ın plaka ışa-
1 2 3 4 5 6 7 8
retı... Ilgi eki. 9/ Doğal ve tarihsel özel-
liklerinden dolayı koruma altına alınan
alan... Müzikte, armoni kurallannagö-
re üst üste bindirilmiş sesler.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Doğu ile ılgılı. 2/ Kumaşlardaki be- .
nek... Dogu Anadolu'da bir ırmak. 3/ Al-
rnanya ve Avusturya'da kullanılmış es-
ki gümüş para... Kayak. 4/ Kadın hapis- 6
hanesi. 5/ Açık hava toplantısı. 6/ Yü-
ce.. Bılgısız, kültürsüz kimse... Eski „
Mısır'da güneş tannsı. 7/ Ok atılan ya-
yınikiucuarasındakiesnekbağ. 8/Ak- 9 _
deniz havzasında görülen çok sıcak bir rüzgâr. 9/ Su kuyulannda yaşa-
yan, uzun bacaklı ve kıvnk gagalı bir kuş... Pasak...
HAYVANLAR İSMAIL GÜLGEÇ
KİM KtME DUM DUMA BEBtç AK behlcak@turk.net
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN UMart
BİR ADAL£T C/MCOZ VARD/
19?O'T<EBUGÜN,EDeshttr ç£WRic£& VE&LM SĞZ-
LENDİRMELER/YLe TAMtfJMIŞ AMLET CİMCOZ, 6O
YAÇ/NPA &LDÜ. OEHÇLfĞlNPe ALfoANYA'CH ÖeBE-
NIM GÖgtoÜŞ, YURPA OÖNt>ÛĞÛND£ Ç£t/fgfL£je.
YAPMAYA, SANAT mZILA&l YA2AİAYA KOYULAMJŞM.
PİLM SÖZL£A/û/GA4£fDuglAJ) ÇAUÇMACAe/MA
AYNIDALM UĞÜAŞ I/EBEN AİABEYf F€Wİ
i ş i9S2.'oeSAÇIAOI. ÎLK SÖZ-
İ "KİNG ledNS* F'LMİAJİAt KAOlN öfUN
CJUSU İÇİKİPI. ONU ÇotC SAYtPA Y&HJ — YABAUc
PİUJ İZLEPİ VE BU KONUPA BÜYÜK 8İG. ÛN
YAPTI. Çevfei Y£ SÖZLEMPieME ÇAUÇMAIAHI-
AJ/AJ YANt £IBA, *MAYA* APU BİK. SANATGALE-
DE AÇAM APALET C/MCOZ.UZUN £ÜB€
YI YÖNETMiŞTİ..
DİYARBAKIR ASLİYE 1. HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
Sayı: 1999/350
Davacı Nedret Doğru vekili tarafindan davalı
Zülkûf Doğru aleyhine açılmış bulunan boşan-
ma davasının yapılan açık yargılaması sırasında;
Diyarbakır ili Ulucami yanı Bahçe 2 Sok. Ka-
ya Apt. 15/7 adresinde ikamet eden davalı Zül-
kûf Doğru tûm aramalara rağmen bulunamamış
ve adresi de tespit edilemediğinden davalı hak-
kında açılmış bulunan ve Diyarbakır Asliye 1.
Hukuk Mahkemesi'nin 1999/350 esas ve
30.3.2000 tarihli duruşmaya kadar bu dava ile il-
gili ibraz etmek istediği belgeleri göndermesi
veya duruşmaya gerirmesi, mahkemede hazır ol-
madığı takdirde ve kendisini vekille temsil ettir-
memesi halinde yokluğunda HUMK'nun 509,
510. maddeleri gereğince karar verileceği dava
dilekçesi yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ
olunur.
Basm: 66892
AMASRA ASLİYE HUKUK
MAHKEMESf'NDEN
Sayı: 1998/138 Es.
T.C. Gençlik ve Spor Müdûrlüğû'nü temsilen Bartın Özel îda-
re Müdürlüğü vekili Av. Serpil Yalçın tarafından davalılar Musta-
fa Şinasi Seçkin ve arkadaşlan aleyhine mahkememize tapu ipta-
li ve tescil davası açılmış olup,
Amasra ilçesi Karaevler mevkii 15 pafta parsel 775 no'lu ma-
liklerinden a^ağıda kimlikleri yazılı bulunan mirasçılara dava di-
lekçesi ve duruşma günü tebliğ edilemediğinden 4.4.2000 gûnü
duruşmanın bulunduğunun tebliği, tebliğ tarihinden 15 gün içer-
sinde bizzat mahkememize başvurmalan veya yazılı beyanda bu-
lunmalan, aksi takdirde yokluklannda karar verileceği ilanen teb-
liğ olunur.
Mirasçılar:
Amasra ilçesi Kum mah. nüfusuna kayıtlı Mehmet Gün.
Amasra ilçesi Kum mah. nüfusuna kayıtlı Mustafa Şinasi Seç-
kin.
Av. Mustafa Seçkin,
Sibel Güven,
Nahide Gün, mirasçılan.
Basın: 66166
GÖRÜŞ
PERIHAN ERGUN
Emekli Yazın Öğretmeni
Neden Öğretmen?..
"öğretmenler, yeni nesli, Cumhuriyet'in özve-
rili öğretmen ve eğiticileri, sizler yetiştireceksi-
niz."
"Uluslan kurtaranlaryalnız ve ancaköğretmen-
lerdir. öğretmenden, eğiticiden yoksun birulus,
henüz ulus olmak niteliğini hak etmemiştir."
M. K. Atatürk.
1920'lerden başlayarak, ölene dek öğretim ve
eğitimle ilgili inanç ve düşüncelerini -ara ver-
meksizin- sayısız özdeyişlerle ulusuna anlatma-
yı amaçlayan Atatürk'ün kemiklerini sızlatan ay-
kın uygulamalar, Hizbul-vahşet'leacaba sorum-
luları tokatlayarak uyarabildi mi?..
öğretmenliğimin, kişiliğimin en temel yapısı ol-
duğuna inanan bir eğitimci olarak, Hizbullah
operasyonlarındaki tutuklanmaların öğretmen
yoğunluklu oluşu, yarım yüzyıldır tüm olumsuz
gözlemlerime karşın yine de beni can evimden
vurdu.
1950'lerde tohumu atılarak yeşertilen siyaset-
te din sömürüsü ile laikliğe ihanet etmenin ürün-
leri, çok acımasızca ortalara döküldü. Bunun ilk
ve en önemli nedeni; öğretim biriiğine ve demok-
ratik laik cumhuriyet ilkelerine oy toplamak ama-
cıyla ters düşen çağ dışı dinsel kurumların bes-
lenmesi oldu. Oysa siyasette dini kullanarak,
onun gücüne dayananları da bu örgütlenmeler
bir gün acımasızca yok edeceklerdi. Elli yılı aş-
kın sürede laiklik ve demokrasiden verilen ödün-
lerle beslenen izinli izinsiz binlerce Kuran kursu,
tarikat evleri, ideolojik türban eylemleri, irticayı
mayalandırdı. 12 Eylül yönetimince ortaöğre-
timdetek mezhepli din derslerinin zorunlu kılın-
ması yetmezcesine, yurtdışındaki din görevlile-
rinin o günkü askeri yönetiminin yasal izni ile ma-
aşlannın Rabıta'ca karşılanması, dinsel örgütlen-
meyi büsbütün güçlendirdi. Merkezi Almanya'da
olup hilafeti ilan eden Milli Görüş'çülerin gurbet-
çiler içinde T.C. düşmanlığını yayması da yetme-
di. Bu kez Batı Avrupatemsilciliğinin başkanı Meh-
met Erbakan güdümündeki çalışmalarla Ber-
lin'deki Türk okullarında Alman yönetimince din,
bilgisi derslerinden yetkili kılınması onaylandı. Bu
durum önlenemezse gelecekte başedilemez so-
nuçlardoğuracaktır. Hal böyle iken ne hükümet
ne de laikliğe sahip çıktıklarını savlayan siyasi
partilerden tepkime var!.. Oysa bunlarla sava-
şım ve caydırıcılıkta başarılı olabilmek için yapı-
labileceklerin ortaya konulması gerekmektedir.
Yoksa bilimsel yaratıcılığın ve aklın ayak bağı olan
bağnazlığın, son aylarda toplumumuza yaşat-
tığı acılar en açık kanıt sayılmıyor mu? Toprak
altından çıkartılan işkencelerle yaşamları bitiril-
miş onlarca cesedin faillerinin beyinlerinin de
cesetler kadar çürümüşlüğünü acıyla izliyoruz.
Bu canavarlıklarla ilişkili öğretmenlerin yoğun-
luğu ayrıca sosyal araştıımacılann konusu olma-
lıdır. Bu sapkınlann öğrenim durumlanna bakı-
lınca çoöunlukla ehliyetlerinin imam-hatip, ila-
hiyat velslarnenstitüsü çıkışlı olmalan da an-
lamlı değil mi?
Çocuklarımızın, genç kuşakların kişiliklerinin
oluşmasında öğretmenlerin ana babadan çok da-
ha etkin oldukları bilinen bir olgudur. Buna kar-
şın, elli yılı aşkın zaman diliminde iktidar olan yö-
netimler, siyaset - şeriat - ticaret üçgeninde top-
lumu istedikleri gibi yönlendirmek amacıyla eği-
tim, öğretim ve kültür kaynaklarını kuruttular.
önce öğretim Birliği'ni, dinsel öğretime yoğun-
ca yer vererek böldüler. Daha sonra kırsalı ay-
dınlatan Köy Enstitülerini kuruculan ile birlikte acı-
masızca yok ettiler. Yoksul halk çocuklannın ba-
rınıp öğrenim gördükleri yatılı bölge okullannı
kapattılar. Ortada aç açık kalan bu savunmasız
küçük beyinli çocuklanmızı yatılı Kuran kursla-
nnayönelttiler. Gereksinimden fazla -bilgi dona-
nımlı imam yetiştirmeye yönelik- okullara imam
olamayacak kız çocuklannı da aldılar. Ülkenin
imam gereksinimi elli altmış binken beş yüz bi-
ne yakın imama, yükseköğrenim hakkını da yay-
gınca verdiler. Çağdaş bilimi gözardı eden ku-
şakları oluşturdular. Türk-lslam senteziyle çağ-
daş ve laik öğretimi katlettiler. Bu yetmedi; hal-
kımızın kültür, sanat, ilim, irfan kapısı halk evle-
rini, halk odalarını kapatarak onları bundan yok-
sun bırakarak sokağa döktüler. Koparılan dalla-
rı yeşeremeyen fidanlarımız çetelerin, mafyanın,
TC düşmanı örgütlerin, yasaklar ciddiyetle uy-
gulanmadığı ve hoşgörüyle bakıl.dığı için tarikat
tekkelerinin avucuna düşerek demokratik, laik
cumhuriyetin ilkelerine ters düşen kuşaklar oluş-
turdular. Felaketin mayalı hamurunu uzun yıllar
yoğurarak kabarttılar. Ekonomik açmazlar, din-
sel - şoven - etnik öldürücü örgütlenmelerin zor-
lamaları ile (PKK, İBDA-C, Hizbullah) göçler ve
yaşam koşullarının ağırlığı toplumun etik yapı-
sında erozyonlar oluşturdu. Bu gidişi durdur-
mada en etkin eğitim aracı olması gereken ya-
zılı ve görsel medya da küreselleşmenin çarkı-
nı çevirme amacındaki patronların egemenliğin-
de olduklarından yarar yerine zarar getirici oldu-
lar. Toplumbilimsel ve kültürel öğretimden, ulu-
sal birlik ve bütünlükten giderek uzaklaştı. Son
günlerin Avusturya'sında iktidar ortağı Nazi eği-
limli partinin genel başkanı J. Haîder'i istifa et-
tiren halkın etkili ve kararlı tepkileri bizim ülke-
mizde demokrasi rüyası oldu. Hükümetlerin po-
lisiye ve baskıcı tutumlan yarar yerine zararı ço-
ğalttı. Çağdaş sivil toplum örgütlerinin içtenlik-
li çabaları ve tepkileri de bu koşullarda amaçla-
nan noktalara ulaşamıyor. Iktidardaki koalisyon,
hükümetinin başbakanı, laikliğin sözlük anlamı;
olan düşünce ve vicdan özgürlüğü tanımı ile ye-
tinmeyip literatürümüze "inançlara saygılı laiklik"
gibi gereksiz bir ekleme de getirdi. Tüm Ata-
türkçü, aydınlıkçı kişilerin uyanlanna karşın F.
Gülen Hocaefendi'den aldığı "aferin"\ ödemeyi
canla başla sürdürüyor. Nur cemaatinin emekli
vaizinin başkanlığında para kaynağı belli olma-,
yan yurtiçi ve dışında zehirli mantarlar gibi türe-
yen sayısız okul ve yurtlarına Davos'ta, Roman-
ya'da ve herfırsatta beğeni ile şükran duygula-
nnı belirtmeye doyamıyor. Böylece yeşil kuşa-
ğın güçlenmesine de yardımcı oluyor. Yıllardırva-
azlannda şeriat coşkusunu dilegetiren birörgü-
tün de geleceğine katkı sağlıyor.
Yazımın son sözünü M. K. Atatürk'ün vasiyet
ve yol göstericiliği ile noktalayarak çalışmaların-
da çağdaş eğitimi amaçlayan öğretmenlere say-
gılar sunuyorum.
"Benim manevi mirasım ilim ve akıldır."
"Gençlerimize ilim ve irfanın olumlu fikirierini
veriniz. Çünkü geleceğin aydınlığına onlarfa ka-
vuşacaksınız."