Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 22ŞUBAT2000SALI
14 Jİ LJJ\ kultur@cumhuriyet.com.tr
PORTAL DÎKMEN GÜRÜN
Haldun Taner'den sararmış sayfalar• "îstanbul'a dönünce sanat tarihi asistanı
olarak bağlı bulunduğum îstanbul Edebiyat
Fakültesi'ne o yıllarda altın devrini yaşamakta
olan tiyatro dünyamıza bilinçli tiyatronun
pusulasını oluşturacak, tiyatro bilimciler ve
bilinçli tiyatrocular yetiştirecek bir tiyatro
enstitüsünün kurulması gereğini belirtiyordum."
Önemsediğim mektuplan, ya-
zılan, notlan saklanm. Zanîan
zaman onlan önûme döker, ye-
niden yeniden okurum... Geç-
miş olaylar, geçmiş yaşamlar.
Aslında hiçbiri düne ait değil.
Hepsi bugûn gıbi... Birkaç gün
önce yine bir akşam vakti, yine
kâğıtlararasında dolaşırken kar-
şıma Sevgıli Haldun Taner ho-
canın sararmaya yüz tutmuş bir
yazısı çıktı.
Daktiloda yazmış, kimi yer-
lerine el yazisiyla notlar ekle-
mış, düzeltmeler yapmış. 1954
yılından başlayarak Îstanbul Üni-
versitesi Edebiyat Fakültesi'nde
tiyatro bölümünün kurulması
ıçin harcadığı çabayı ve bu sü-
reçte önüne çıkan engelleri an-
latıyor.
Haldun Taner'ın, sanki bir gün
o bölümle göbek bagım olacağı-
nı tahmin etmiş gibi bana verdi-
ği bu yazıyı, bu beigeyi (tama-
mı olmasa da) tiyatro dünyasıy-
la paylaşmak istedım.
"1954 Ekimi'nde, Münih te
bulunduğum sıralarda, Münih
Üniversitesi'nintiyatrobilim kür-
süsündeki baa dersleri dinleyici
olarak izieme fırsatını bulmuş-
tum. O tarihte tiyatro bilimcile-
rin duayeni sayüan Prof. Kurtc-
her, 'Goethe zamanında NVeimer
Tiyatrosu' konulu bir ders ver-
mekteidi. AyncaProf. Borscher,
'Alman Tiyatrosu Tanhi', Prof.
Hederer 'Uzak Doğu Tiyatrosu',
Prof. Braun 'Eleştın' ve Prof.
Braig 'Dram Tekniği' okutuyor-
lanfa. tçeriklerinden de anlaşildı-
ğı gibi tiyatro konulanna yakla-
şmüan münhasıran teorikti.
İstanbul'a dönünce sanat tari-
hi asistanı olarak bağlı bulundu-
ğum îstanbul Edebiyat Fakülte-
sfne MünihTiyatro Bötûmü'nün
programı, çalışma tarzı üzerine
aynnnlı bilgi verdikten sonra, o
yıllarda altın devrini yaşamakta
oian tiyatro dünyamıza bilinçli
tiyatronun pusulasını oluştura-
cak, tiyatro bilimciler ve bilinçli
tiyatrocular yetiştirecek bir tiyat-
ro enstitüsünün kurulması gere-
ğini belirtiyordum.
Fakühemiz yönetim kurulun-
da bu önerimi destekleyecek beş
öğretim üyesi bulmuştum. Prof.
Macit Gökberk, Prof. Gerhardt
Fncke,Prof. Ahmet Hamdi Tan-
pınar, Prof. Mehmed Kaplan,
Prof. Fahir Iz. Beş imzah ilk öne-
ri, henüzbu fikre hiç haarhkb oJ-
mayan profesörler kurulunda iti-
bar görmedi. Hatta,dış dünyada
olup bitenden habersiz bazı ho-
calar,' Burası konservatuvar mı'
gibi yüzeysel itiraziarda yükselt-
tiler.
Üniversite tiyatro bflhn bölüm-
lerinin amacı. işle\i, gereği üze-
rine hem fakülte çevrelerini, hem
kamuoyunu hazırlamak için
'Oyun' adlı bir tiyatro dergisi çı-
karmaya karar verdim (1955).
Başyazılannı ben yazıyordum.
(...)
Oyun dergisi. üniversiterektö-
rüne, dekanlara. öğretim üyete-
rine ücretsiz gönderiliyordu.
Ertesi yıl aynı öneri, profesör-
ler kurulunda yine iy i kabul gör-
medi. Ama lehte oy verenlerin
say ısı 9'u bulmuştu. Bu artık her
yıl inatiatarafimızdan tekrar öne-
rilecek, ama gündemin son mad-
delerine indirilip konuşulmadan
ertelenecekti. (...) Ben 1956-57
arası Viyana'ya giderek Vlyana
İ lûYersitesi Tiyatro Bilimi Bölü-
mü'nedevamabaşladıın.(_)1957
sonrasında îstanbul'a dönünce
tiyatro enstitüsünü yine kurama-
dik. Ama Prof. Macit Gökberk'in
bulduğu formüile, bir tiyatro ta-
rihi dersi ihdas edikli. Febefe kür-
süsüne bağlı bu dersi Prof. Gök-
berk'in açış konuşmasından son-
ra Abdülhak Hamid Amfisi'nde
ben öğretim görevlisi olarak ver-
meye basiadım. (_) 1960ta 147Ter
olayinda fakülteden uzak kaküm.
(_) Tekrar kürsüme dönünce üni-
versitedeki derslerimi sürdür-
düm. Verdiğim dersler ve yaptı-
ğım seminerier şu konulardan
oiuşuyordu: GelenekselTürkTe-
maşasu Türk Tiyatro Tarihi, Yu-
nan Tiyatrosu, Avnıpa Komedi
Tiyatrosu, ShakespeareSemine-
ri, Moliere Semineri, Poiitik Ti-
yatro, Teorik DramaturjL tbsen
Semineri, Piyes TahUDeri, Brecht
Semineri, Soyut Tiyatro, lonesco
Semineri. Bunlar bir yıl iki sö-
mestr boyu sürüyor,ertesi yıl baş-
ka bir konu işieniyor,sonra bu şe-
kikle yineleniyordu. (_)
1964'teflgüiçbir şey oMu. Rah-
metli Mazhar Şevket tpşıroğlu
îstanbul Üniversitesi Rektörlü-
ğü'ne bağlı bir film merkezi kur-
muştu. UNESCOGenel Kongre-
si'nde bu konu konuşulurken ts-
tanbul Edebiyat Fakültesi'nin ti-
yatro kürsüsüne ilkteşebbüseden
fakülte olmasına karşın, hâlâ bir
enstitü ya da kürsü kuramamış
ohnasuu genel kurul önünde di-
le getirmiş ve genel kuruklan Îs-
tanbul L nhvrsitesi Rektöriüğü'ne
bu konuda bir uy an gitmesinin
yerinde bir hareket olacağını be-
lirtmişrim. kabul edildL Ve o yıl
Edebiyat Fakültesi'nde bir tiyat-
ro kürsüsü kurulması profesör-
ler kurulunda onaylandı. Ne var
ki bu onayı bir yanhş anlamaya
borçlu tdik. Rektöriük, uvanyı
Ankara'daki UNESCO Milli
Merkezfnden değil de Paris'te-
ki UNESCO merkezinden gel-
miş şeklinde yansıtbğından, de-
kan da, profesörler kuruluna ko-
nuyu böyle sunmuştu. O zama-
na kadar bu kürsüyü gerektire-
ceği yeni kadrolar ve tahsisat yü-
zünden kendi kürsülerine, proje
vetahsisatianna raldp gören pro-
fesörler, 'madem ki teklıf Pa-
ns'teki UNESCO merkezinden
geliyor, tahsısatıru da herhalde o
karşılayacaktır' düşüncesryteiti-
raz etmediler. tşin doğrusunu
kendilerine açıkladığımda çık-
mış olan karan geri alamadılar.
Ama tahsisat da vermediter. Fa-
kültemiz tarihinde kürsü proje-
si sürekli ertelcndi. Kürsü ben
ay nldığımda hâlâ kurulmamıs-
Haldun Taner hocamızın
1950'li yıllarda başlayarak attı-
ğı tohumlar ne yazık ki ölümün-
den ancak 7 yıl sonra, Prof. Dr.
Zehra İpşiroğlu'nun girişımiyle
filızlendi. Îstanbul Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Tiyatro Bö-
lümü bugün 7 yaşında ve sanki
Haldun Taner'ın umutlannı bes-
lercesıne bilinçli tiyatro insanla-
n yetiştirme uğraşı içinde.
Laço Tayfa 'nın kurucusu Hüseyin Şenlendirici, müzikte kusursuzluğun doğalhğı bozacağı görüşünde
'Arkadaşlar, istediğiniz gibi çahn'
AHSEN ERDOĞAN
'Laço', Roman dilinde 'iyi,hoş,güzeT,
'Tayfiı' da günlûk konuşma dilinde 'ta-
kım, topluluk, arkadasjar' anlamında
kullanılıyor. 'Laço Tayfiı', yani 'lyi Ar-
kadaşlar', yaklaşık ikı yıldır profesyo-
nel müzık dünyasının içinde olan bir
topluluğun adı.
Laço Tayfa'yı. Brooklyn FunkEssen-
tials adlı Amerikalı müzık topluluğuy-
la bırlikte Istanbul'da verdiğı konserler-
le tanımıştık. 1998 yılında Pozıtıf'in bir
proje olarak başjattığı Brooklyn Funk Es-
sentials ile Laço Tayfa birlikteligi, Tür-
kiye'de, çok büyük bir ilgiyle karşılan-
mıştı. Funk, blues, hip-hop ritimleriyle
Anadolu ve Trakya melodilerini har-
manlayan topluluklann çıkardığı 'Inthe
Buzzbag
1
adlı bir albüm Fransa'da liste
başı bile olmuşhı.
Yenilikçi bir düzenleme anlayışı
Laço Tayfa'nın yeni albümü 'Berga-
ma Gaydası' Doublemoon Records ta-
rafindan yayımlandı. KJametustası Hüs-
nü Şenlendirici lıderlığindekı topluluk,
bas gitarda Nurhat Şensesli, klavyede
CanerTepecik, davulda Volkan Öktem,
ritm-perküsyonda Mehmet Akatay, ka-
nunda Nuri Lekesizgöz, kemanda Er-
gun Hepbiklik ve bağlamada Ozkan Ah-
d'dan oluşuyor. Karadeniz, Ege, Trak-
ya, Iç Anadolu ve Azerbaycan müzik-
lennın yenilikçi bir düzenleme anlayış-
la yorumlandığı albümde 'lzmir'in Ka-
vaklan', Fıdayda', 'Çifteteffi'. 'Mabt-
ya', 'Sene Mene Ne Oldu Yar' gibi, ge-
leneksel müziğin popüler parçalan var.
Albüme Butch Morris de fikirleriyle
katkıda bulunmuş.
Laço Tayfa'nın kurucusu Hüsnü Şen-
Tayfa'nın
yeni albümü
'Bergama
Gaydası'
Doublemoon
Records
tarafından
yayımlandı. Iki
yıldır müzik
dünyasının
içinde olan
grubun
albümünde
Karadeniz,
Ege, Iç
Anadolu,
Trakya ve
Azeri parçalan,
altyapılan
zenginleştirilip
yeni yorumla
Laço Tayfa, bir parçayıherdefasuıdafarkb bir ş^kikfeyoruınlayabiliyor.(Fotoğraf: KADERTUĞLA) SUTlUİUyor.
lendirici, topluluğun kadrosundaki de-
ğişikliğin nedenini 'altyaptsı olan, yap-
üğı işe derinfik kazandırabüen, çağdaş
düzenleme anlayışma sahip bir gnıp
oluşturma isteği" olarak açıklıyor."Alt-
yapısı ounayan, BrookJyn'in müziğine
yalntzca renkkatan bir gnıptuo. Birkaç
provadan sonra 'In the Buzzbag' albü-
mü çıktı ortaya. Arkasından da konser-
lergeML'"
Hüsnü Şenlendirici, yalnızca gele-
neksel Türk müziği enstrümanlanyla
değil, Batı müziği enstrümanlanyla da
çalışmak, farklı beğenilere sahip dinle-
yicilere seslenmek istıyordu. Bu neden-
İe eski gruptan yalnızca kendisi, kanun-
cu ve bağlamacı kaldı; bir de bas gitar,
keman ve davul eklendi gruba.
Kendisi de bir Roman olan Şenlendi-
rici, 'Bergama Gaydası'nı önce yalnız-
ca Roman müziği parçalanndan oluşan
bir albüm olarak tasarladı. ancak sonra
bu fikrinden vazgeçti: u
Romanşarkua-
n gentllikle 9/8'Kk ölçüye göre yazıhnış
Esther Williams, iniş ve çıkışlarla dolu yaşamını bir kitapta topladı
6
Mjlyon Dolarbk Denizkızı
9
Kültür Servisi - Esther
W'illiams fılmlerinde,
panldayan güneşe daıma
mavı sular eşlik eder.
Willıams, 1940'lann
sonunda ve 50'Ii yıllarda
4
HoUywood'un su perisi'
unvanını aldığı seri
fımleriyle MGM
Stüdyolan 'na en çok para
getiren yıldızdı. Olimpik
sınıfa dahil yüzücülerden
Willıams. absürd modalann
egemen olduğu
Hollywood'da sonunun Joan
Crawford'a benzemesini
istemedı. 'Milyon Dolariık
Denizkızı' adlı kitapta
özyaşamöyküsünü anlatan
Willıams, bugün 76
yaşında... Ve havuzun içinde
ya da dışında olsun,
yaşamının tüm iniş çıkışına
karşın hâlâ yüzünden
gülümsemeyı eksik etmiyor.
Esther Williams'ın yaşam
çizgisinde, güçlü ve
rekabetçi annesi Bula'nın
büyük etkisi oldu.
Hamileliği sırasında
çocuğunu düşürmek ıçin
elinden geleni yapan Bula.
Esther'in doğmasını
engelleyemedi. Oğlu
Stanton'u, Hollywood'da
şöhret basamaklannı
tırmanirken 16 yaşında
amansız bir hastalık sonucu
kaybeden Bula, bu kez
Esther'in üstüne düşmeye
başladı. Yanm kalan
hırslannı Esther'in
omuzlanna yükleyen anne.
kızının dünya yüzme
şampiyonasına katılmasını
sağladı. Esther, Stanton'un
ölümüyle iyice yoksulluğa
sürüklenen ailenin tek
umuduydu. ilk Hollywood
denemesinde su altında
nefesini tutmayı
başaramayan Williams,
büyük bir mağazada
çalışmaya başladı ama uzun
sürmedi.
Farklı bir hava yarattı
Clark GaMe'la yapılan
deneme çekiminin ardmdan
şeytanın bacağını kırdı.
Oyunculuk yönü düşük,
yönetmenin 'nasıl istiyorsan
öyle yap' dediği filmlerde
yüzme yeteneklerini
sergileyen Williams, parlak
ve yavan Hollywood
denklemlennin yükselen
yıldızı olmuştu. Özellıkle su
altı yüzüşüne, balesel ve
atletık görüntüler taşıyan
Busby Berkeley'in çektiğı
filmlerde, Willıams,
yumuşak ve sevimli
danslanyla beyaz perdede
farklı bir hava yaratmayı
başardı. Yapım şirketlerinin
aktrislere yönelik kadm
düşmanlığı güden ve ölüm
tehditlerine varan diktatörce
tavırlanyla meslek yaşamı
boyunca mücadele ettiğini
kitabında belirten Williams.
aralannda 'Tarzan'
fılmleriyle ünlenen Johnny
VV'eissmuller'ın de
bulunduğu pek çok
Hollywood çapkınıyla
ilişkısinı ve dört evliliğini
ıçeren özel yaşamının
sırlarını da aktanyor.
Genç kızlığında bir aile
dostunun tecavüzüne
uğrayan Wılliams, ış ve
ev lilik yaşamı kesıntılere
uğrasa da ona ıhanet
etmeyen denızden hiç
aynlmadığını ve her iyı
yüzücünün yapması
gerektiğı gıbi suya hep sadık
kaldığını söylüyor. E. NYilliams, 'Holly>vood'un su perisi'ydL
şarkılar. Bir albümde yalnızca bunlar
oiursaçok sılocı ohır. Ama yinekendi mü-
ziğinıizi çalıyoruz. Bizim için Roman,
Anadolu, Trakya müziği arasmda hiç
farkyok."
'Türldye'nin en iyi müzisyenleri' ola-
rak nitelendırdıği topluluk üyelennınm
hepsinin 'virtüöz' olduğunu viirguluyor
Şenlendincı. Laço Tayfa adı altında bir
araya gelince yalnızca gönüllenndeki
müziği yapıyorlar ve önce kendileri için
çalıyorlar Bınncil koşul 'sahne perfor-
mansı tadında bir albüm ortaya çıkar-
mak". "Hata yapmaktan çekinmedik,
çünkü hata olmazsa yapılan işin doğai-
lığı bozuluyor, içtenliği kalmıyor. Kusur-
suzluğu sevmiyorum, yaptığım müzik
akademik bir müzik değil. Konseıieri-
miz sırasında da arkadaşlanmdan rahat
da> ranmalannı istiyorum. 'Arkadaslar.
istediğiniz gıbi çalın' diyorum. Bu ne-
denle,bir parçayı berdefasında farkh bir
şekilde yorumlayabiliyonız. Her an her
şey olabilir bu gnıpta."
Beş yaşından beri klarnet çalıyor Şen-
lendirici. Bergama'da doğmuş, büyü-
müş. 1988'de İTÜ Devlet Konservatu-
ravı'na girmiş, ancak kültür derslerin-
den çok başansız olduğu için okuldan
atılmış. Okuduğu yıllarda Okay Temiz'le
birlikte çalışmış, yurtdışına konserlere
gitmiş. O sıralarda babasının da 'Laço'
adlı bır grubu varmış ve grupla da dün-
yanın pek çok ülkesinde çalmış, şimdi
Laço Tayfa'nın dışında 'Suiukule' adlı
bir başka toplulukla daha çahşıyor. Yal-
nızca Roman müziği yorumlayan beş
kişilik topluluk iki hafta önce Fransa'ya
giderek Paris'te dört konser verdi.
Hüseyin Şenlendinci, Türkdınleyıcı-
sinin geleneksel müzikle olan bağının
son yıllarda daha sağlamlaşmasını, ge-
leneksel müzığın altyapı-
^ " " ^ ^ sının modernleştirilmesine
bağlıyor. "Eskisi gibi, hep
aym kahplar, ay nı düzenle-
me şekilleri içerisinde yo-
rumlanmıyor geleneksel
müzik. At gözlükleri çıka-
nhp atıldı, müzLsyenler ar-
tık daha cesur davramyor-
lar."
Türkıye'de geleneksel
müziğin bilinçli olarak ye-
ni yeni dinlendiğini, bunun
da müzisyenlerin geçirdiği
evrimden kaynaklandığını
düşünüyor "Bizler müzis-
yeni hep şarkıcının arka-
sında görmeye ahştık. Şar-
kıcıasılsanatçı,müzisyenise
yardımcı faktördü. Artık
bu değişti, müzisyenler de
öne çıkmaya başladılar. Bu
da,çahnan müziğedaha 6ız-
la özen gösterilmesini ge-
rektirdi ve böy lece yenilik-
ler, farklıüklar, si\ rilikler
çıkıyor ortaya."
Laço Tayfa, kısa süre son-
ra Craig Harrfa'le birlikte
konserler verecek, belki bir
de albüm yapacak. Bro-
oklyn Funk Essenrials'la il-
gili yeni tasanlar ıçinse
Hüseyin Şenlendinci "Ol-
sa fena olmaz, çünkü çok
tutmuştu o iş" dıyor.
YAZI ODASI
SELİM İLERİ
Kış Sebzelepi,
Kış Meyvaları
Çamurlu, kirii sokaklar; trafik uğuttusu; yorgun,
bezgin insanlar. Sokağa çıktınız mı, içinizdeki sı-
kıntı büsbütün çoğalıyor. Sanki hiçbir güzellik kal-
mamış.
Gerçekten öyle mi? Bir 'güzellik' yakalamak
için dörtbir yanımı kolluyordum. Sonra birden ak-
lıma geldi, semtin, hem de her semtin bir köşe-
sinde bir manav dükkânı mutlaka bulunur. Seb-
zeleri, meyvaları seyretmek daima gönül açar.
Şimdi kış mevsimi. Hep söylenegelmiştir Mey-
va, sebze bolluğu yazlann zamanındadir. Oysa
kış günlerinin de birbirinden güzel, birbirinden
çekicı meyvalan, sebzeleri vardır.
Bilmem siz de yapar mısınız, güzel bir man-
zarayı seyredercesine manav tezgâhlanna da-
lıp giderım.
Gerçi şimdi kış-yaz diye aynlmıyor sebzeler,
meyvalar. Her mevsim hepsinin serada yetişe-
ni, hormonlusu ortalık yerde. Ne var ki, biz geç-
mişi yaşamış olanlar için, kış, karnabahanyla, la-
hanasıyla, elması, heleportakalı, mandalinasıy-
la kıştır.
Karnıbahar dedim, bütün kamıbaharlarda yaz
çiçeklerinden izdüşümler okurum. Sıcak günle-
rin o baygın kartopları, şimdi mevsim geçip gi-
dince, sanki karnıbahar olmuştur. Kocaman bir
demet kartopu.
Lahanalann daha hüzünlü bir hali vardır. Ba-
na öyle gelir ki, yaz denizlerinden, durgun ha-
valann berrak sulanndan bir şeyler söyler laha-
na. Yaprağında çok ınce kınşıklı deniz gezinir du-
rur.
Ah o kırmızı turplar ve yanı başında yeşil sa-
lata, bir demet taze soğan, maydanoz, roka,
dereotu. Işte yeryüzünün en güzel natürmortu.
O renk uyumu, o kırmızı ve çeşit çeşit yeşil fır-
tınası içinizdeki bütün sıkıntıyı siliip süpürür. Ruh
karmaşalarının en güzel tedavisi, kırmızı turplu
yeşil salatalı manav köşesidir. Bak iyileş!
Manav sergilerinde elmalar, yazdan, hatta ilk-
yazdan renkler kuşanmıştır. Aylar öncesi çiçek
açmış elma ağacı, baharın yeşertisini, yazın
pembeli kırmızısını biriktirmiş, bunlara sonbahar-
dan benek benek sarı katmıştır.
Turunçgillere gelince, onlarda sansı, kavuni-
çisi, turuncusuyla daha egzotik ülkelerin yaz
ğünleri hissolonur. Tropikal bir iklimden edinmiş
kabuklan açılır açılmaz, portakalın, mandalina-
nın, greyfurtun rayihalı sulan hep uçarı, rahat,
dingin yaz zamanlanndan konuşur.
Ispanakla pazıda mevsimin sonunda geçip
gideceğine, yine yemyeşil bir ilkyazın çıkagele-
ceğine dair işaretler yakalayabilirsinız. Bu işa-
retlere pırasa da katılmak ister ama, onun hem
yeşili çok uçuk bir yeşildir, hem de kar yağışını
andınr beyazlan, beyaz püskülleri vardır.
Çocukluğumda muz, evlerin lüks meyvasry-
dı. Hele ananasın yalnızca, o da binde bir, kon-
servesi yenirdi. Şimdi lükse mi alışıldı, tasarruf
fikri mi sönüp gitti, muz da, ananas da baş kö-
şede.
Oysa kerevizle yeralması hem halleri tavırian
açısından, hem gönül zenginlikleriyle benim
dünyagörüşüme daha yakın. İlk bakışta, dış gö-
rünümleri, yerelmasını da kerevizi de yersiz yurt-
suz bir sokak çocuğu kılar. Gelgelelim ayıklanır
ayıklanmaz öylesine duru, öylesine ak bir yürek-
le karşılaşırsınız ki, dış görüntünün aldatıcılığın-
dan bir kez daha yüzünüz kızanr.
Dizi dizi havuçlar, Van Gogh'un sonbanariı fır-
ça darbelerinden başka nedir?!
Patates, soğan, sarmısak, havuç, bazan da
kereviz yaprağı, onlar olmasa Türk mutfağının
göz zevki, garnitür inceliği nasıl olabilirdi?!
Somurtkan patates neredeyse yüz çeşit ye-
meğin malzemesidir. Somurtkanlığına aldırma-
yın, haşlanmaya başladıkça yüzü güler, gönlü-
nün iyiliklerini usul usul fısıldamaya koyulur.
Evet, bence bütün sebzeler, bütün meyvalar
birer dost, birer güzelliktir. Ne zaman içim ka-
rarsa, onlan seyrederek, seyredemesem, onla-
n düşleyerek aydınlanınm.
Hem sonra, herhalde fark ettiniz, kış sebze-
leri, kış meyvalan alabildiğina yaz çağnşımlıdır.
Sereserpe, belki de ilkgençliğimde kalmış, o
baygın, güzelim yaz saatlerini bütün kış hatıria-
tııiar...
Takvimde İz Bırakan:
"Geleceksin diye I küçük sevinçlerseqıtim ka-
pımın önüne" Yeştvn Salman, Birdenbire, Adam
Yayınları, 1995.
John Lennon hakkmdaki
dosyalar açıklanacak
• LOS ANGELES (AP) - Amerikan federal sulh
yargıcı Bnan O. Robbıns, FBI'a ellerinde
bulunan, 198O'de öldürülen Beatles üyesi John
Lennon hakkmdaki telefon konuşması notlannı ve
iki mektubu açıklamalannı emretti.
FBl'ın açıklamasına göre Lennon dosyasınm on
sayfası, yabancı bir hükümetin ricasıyla bilerek
alıkonuldu. Amerikan Sivıl Özgürlükler Birlıği'nin
yaptığı açıklamaya göre bu ülkenin Ingıltere olduğu
iddia ediliyor. Belgelerin açıklanması ıstemi yazar
ve tarihçi John Wıener'ın kıtabının yayımlanması
sonrasında gerçekleşti. Weiner'in ocakta,
California Üniversitesi tarafından yayımlanan
'Gimme Some Truth: The John Lennon Files'
adlı kitabı, Lennon'u konu alan ve güvenlik
nedeniyle gizlenen yüz sayfalık FBI dosyasını
yeniden ele alıyor.
Ömer Asım Aksoy ÖdiHü
roman dalında veriliyor
• ANKARA (AA) - Bu yılki Ömer Asım
Aksoy Ödülü'nü roman dalında vermeyi
kararlaştıran Dil Derneği, başvuracak yapıtlann
değerlendirmesinde derneğin amaçlanna uygun,
dil özgünlüğü ile dilin kullanımındaki yaratıcılığını
dikkate alacak.Başvurulann 31 Mayıs 2000 tarihine
dek yapılabileceği yanşmaya katılacak olan
roman kitabın 1 Ocak-31 Aralık 1999 tarihleri
arasında yayımlanmış olması gerekiyor.
Sonuçlar 26 Eylül 2000'de kutlanacak Dil
Bayramı'nda açıklanacak ve Aksoy ailesinin
katkılanyla düzenlenen yanşmanın birincisi 400
milyon TL ile ödüllendirilecek.