16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22ŞUBAT2000SALI 14 Jİ LJJ\ [email protected] PORTAL DÎKMEN GÜRÜN Haldun Taner'den sararmış sayfalar• "îstanbul'a dönünce sanat tarihi asistanı olarak bağlı bulunduğum îstanbul Edebiyat Fakültesi'ne o yıllarda altın devrini yaşamakta olan tiyatro dünyamıza bilinçli tiyatronun pusulasını oluşturacak, tiyatro bilimciler ve bilinçli tiyatrocular yetiştirecek bir tiyatro enstitüsünün kurulması gereğini belirtiyordum." Önemsediğim mektuplan, ya- zılan, notlan saklanm. Zanîan zaman onlan önûme döker, ye- niden yeniden okurum... Geç- miş olaylar, geçmiş yaşamlar. Aslında hiçbiri düne ait değil. Hepsi bugûn gıbi... Birkaç gün önce yine bir akşam vakti, yine kâğıtlararasında dolaşırken kar- şıma Sevgıli Haldun Taner ho- canın sararmaya yüz tutmuş bir yazısı çıktı. Daktiloda yazmış, kimi yer- lerine el yazisiyla notlar ekle- mış, düzeltmeler yapmış. 1954 yılından başlayarak Îstanbul Üni- versitesi Edebiyat Fakültesi'nde tiyatro bölümünün kurulması ıçin harcadığı çabayı ve bu sü- reçte önüne çıkan engelleri an- latıyor. Haldun Taner'ın, sanki bir gün o bölümle göbek bagım olacağı- nı tahmin etmiş gibi bana verdi- ği bu yazıyı, bu beigeyi (tama- mı olmasa da) tiyatro dünyasıy- la paylaşmak istedım. "1954 Ekimi'nde, Münih te bulunduğum sıralarda, Münih Üniversitesi'nintiyatrobilim kür- süsündeki baa dersleri dinleyici olarak izieme fırsatını bulmuş- tum. O tarihte tiyatro bilimcile- rin duayeni sayüan Prof. Kurtc- her, 'Goethe zamanında NVeimer Tiyatrosu' konulu bir ders ver- mekteidi. AyncaProf. Borscher, 'Alman Tiyatrosu Tanhi', Prof. Hederer 'Uzak Doğu Tiyatrosu', Prof. Braun 'Eleştın' ve Prof. Braig 'Dram Tekniği' okutuyor- lanfa. tçeriklerinden de anlaşildı- ğı gibi tiyatro konulanna yakla- şmüan münhasıran teorikti. İstanbul'a dönünce sanat tari- hi asistanı olarak bağlı bulundu- ğum îstanbul Edebiyat Fakülte- sfne MünihTiyatro Bötûmü'nün programı, çalışma tarzı üzerine aynnnlı bilgi verdikten sonra, o yıllarda altın devrini yaşamakta oian tiyatro dünyamıza bilinçli tiyatronun pusulasını oluştura- cak, tiyatro bilimciler ve bilinçli tiyatrocular yetiştirecek bir tiyat- ro enstitüsünün kurulması gere- ğini belirtiyordum. Fakühemiz yönetim kurulun- da bu önerimi destekleyecek beş öğretim üyesi bulmuştum. Prof. Macit Gökberk, Prof. Gerhardt Fncke,Prof. Ahmet Hamdi Tan- pınar, Prof. Mehmed Kaplan, Prof. Fahir Iz. Beş imzah ilk öne- ri, henüzbu fikre hiç haarhkb oJ- mayan profesörler kurulunda iti- bar görmedi. Hatta,dış dünyada olup bitenden habersiz bazı ho- calar,' Burası konservatuvar mı' gibi yüzeysel itiraziarda yükselt- tiler. Üniversite tiyatro bflhn bölüm- lerinin amacı. işle\i, gereği üze- rine hem fakülte çevrelerini, hem kamuoyunu hazırlamak için 'Oyun' adlı bir tiyatro dergisi çı- karmaya karar verdim (1955). Başyazılannı ben yazıyordum. (...) Oyun dergisi. üniversiterektö- rüne, dekanlara. öğretim üyete- rine ücretsiz gönderiliyordu. Ertesi yıl aynı öneri, profesör- ler kurulunda yine iy i kabul gör- medi. Ama lehte oy verenlerin say ısı 9'u bulmuştu. Bu artık her yıl inatiatarafimızdan tekrar öne- rilecek, ama gündemin son mad- delerine indirilip konuşulmadan ertelenecekti. (...) Ben 1956-57 arası Viyana'ya giderek Vlyana İ lûYersitesi Tiyatro Bilimi Bölü- mü'nedevamabaşladıın.(_)1957 sonrasında îstanbul'a dönünce tiyatro enstitüsünü yine kurama- dik. Ama Prof. Macit Gökberk'in bulduğu formüile, bir tiyatro ta- rihi dersi ihdas edikli. Febefe kür- süsüne bağlı bu dersi Prof. Gök- berk'in açış konuşmasından son- ra Abdülhak Hamid Amfisi'nde ben öğretim görevlisi olarak ver- meye basiadım. (_) 1960ta 147Ter olayinda fakülteden uzak kaküm. (_) Tekrar kürsüme dönünce üni- versitedeki derslerimi sürdür- düm. Verdiğim dersler ve yaptı- ğım seminerier şu konulardan oiuşuyordu: GelenekselTürkTe- maşasu Türk Tiyatro Tarihi, Yu- nan Tiyatrosu, Avnıpa Komedi Tiyatrosu, ShakespeareSemine- ri, Moliere Semineri, Poiitik Ti- yatro, Teorik DramaturjL tbsen Semineri, Piyes TahUDeri, Brecht Semineri, Soyut Tiyatro, lonesco Semineri. Bunlar bir yıl iki sö- mestr boyu sürüyor,ertesi yıl baş- ka bir konu işieniyor,sonra bu şe- kikle yineleniyordu. (_) 1964'teflgüiçbir şey oMu. Rah- metli Mazhar Şevket tpşıroğlu îstanbul Üniversitesi Rektörlü- ğü'ne bağlı bir film merkezi kur- muştu. UNESCOGenel Kongre- si'nde bu konu konuşulurken ts- tanbul Edebiyat Fakültesi'nin ti- yatro kürsüsüne ilkteşebbüseden fakülte olmasına karşın, hâlâ bir enstitü ya da kürsü kuramamış ohnasuu genel kurul önünde di- le getirmiş ve genel kuruklan Îs- tanbul L nhvrsitesi Rektöriüğü'ne bu konuda bir uy an gitmesinin yerinde bir hareket olacağını be- lirtmişrim. kabul edildL Ve o yıl Edebiyat Fakültesi'nde bir tiyat- ro kürsüsü kurulması profesör- ler kurulunda onaylandı. Ne var ki bu onayı bir yanhş anlamaya borçlu tdik. Rektöriük, uvanyı Ankara'daki UNESCO Milli Merkezfnden değil de Paris'te- ki UNESCO merkezinden gel- miş şeklinde yansıtbğından, de- kan da, profesörler kuruluna ko- nuyu böyle sunmuştu. O zama- na kadar bu kürsüyü gerektire- ceği yeni kadrolar ve tahsisat yü- zünden kendi kürsülerine, proje vetahsisatianna raldp gören pro- fesörler, 'madem ki teklıf Pa- ns'teki UNESCO merkezinden geliyor, tahsısatıru da herhalde o karşılayacaktır' düşüncesryteiti- raz etmediler. tşin doğrusunu kendilerine açıkladığımda çık- mış olan karan geri alamadılar. Ama tahsisat da vermediter. Fa- kültemiz tarihinde kürsü proje- si sürekli ertelcndi. Kürsü ben ay nldığımda hâlâ kurulmamıs- Haldun Taner hocamızın 1950'li yıllarda başlayarak attı- ğı tohumlar ne yazık ki ölümün- den ancak 7 yıl sonra, Prof. Dr. Zehra İpşiroğlu'nun girişımiyle filızlendi. Îstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tiyatro Bö- lümü bugün 7 yaşında ve sanki Haldun Taner'ın umutlannı bes- lercesıne bilinçli tiyatro insanla- n yetiştirme uğraşı içinde. Laço Tayfa 'nın kurucusu Hüseyin Şenlendirici, müzikte kusursuzluğun doğalhğı bozacağı görüşünde 'Arkadaşlar, istediğiniz gibi çahn' AHSEN ERDOĞAN 'Laço', Roman dilinde 'iyi,hoş,güzeT, 'Tayfiı' da günlûk konuşma dilinde 'ta- kım, topluluk, arkadasjar' anlamında kullanılıyor. 'Laço Tayfiı', yani 'lyi Ar- kadaşlar', yaklaşık ikı yıldır profesyo- nel müzık dünyasının içinde olan bir topluluğun adı. Laço Tayfa'yı. Brooklyn FunkEssen- tials adlı Amerikalı müzık topluluğuy- la bırlikte Istanbul'da verdiğı konserler- le tanımıştık. 1998 yılında Pozıtıf'in bir proje olarak başjattığı Brooklyn Funk Es- sentials ile Laço Tayfa birlikteligi, Tür- kiye'de, çok büyük bir ilgiyle karşılan- mıştı. Funk, blues, hip-hop ritimleriyle Anadolu ve Trakya melodilerini har- manlayan topluluklann çıkardığı 'Inthe Buzzbag 1 adlı bir albüm Fransa'da liste başı bile olmuşhı. Yenilikçi bir düzenleme anlayışı Laço Tayfa'nın yeni albümü 'Berga- ma Gaydası' Doublemoon Records ta- rafindan yayımlandı. KJametustası Hüs- nü Şenlendirici lıderlığindekı topluluk, bas gitarda Nurhat Şensesli, klavyede CanerTepecik, davulda Volkan Öktem, ritm-perküsyonda Mehmet Akatay, ka- nunda Nuri Lekesizgöz, kemanda Er- gun Hepbiklik ve bağlamada Ozkan Ah- d'dan oluşuyor. Karadeniz, Ege, Trak- ya, Iç Anadolu ve Azerbaycan müzik- lennın yenilikçi bir düzenleme anlayış- la yorumlandığı albümde 'lzmir'in Ka- vaklan', Fıdayda', 'Çifteteffi'. 'Mabt- ya', 'Sene Mene Ne Oldu Yar' gibi, ge- leneksel müziğin popüler parçalan var. Albüme Butch Morris de fikirleriyle katkıda bulunmuş. Laço Tayfa'nın kurucusu Hüsnü Şen- Tayfa'nın yeni albümü 'Bergama Gaydası' Doublemoon Records tarafından yayımlandı. Iki yıldır müzik dünyasının içinde olan grubun albümünde Karadeniz, Ege, Iç Anadolu, Trakya ve Azeri parçalan, altyapılan zenginleştirilip yeni yorumla Laço Tayfa, bir parçayıherdefasuıdafarkb bir ş^kikfeyoruınlayabiliyor.(Fotoğraf: KADERTUĞLA) SUTlUİUyor. lendirici, topluluğun kadrosundaki de- ğişikliğin nedenini 'altyaptsı olan, yap- üğı işe derinfik kazandırabüen, çağdaş düzenleme anlayışma sahip bir gnıp oluşturma isteği" olarak açıklıyor."Alt- yapısı ounayan, BrookJyn'in müziğine yalntzca renkkatan bir gnıptuo. Birkaç provadan sonra 'In the Buzzbag' albü- mü çıktı ortaya. Arkasından da konser- lergeML'" Hüsnü Şenlendirici, yalnızca gele- neksel Türk müziği enstrümanlanyla değil, Batı müziği enstrümanlanyla da çalışmak, farklı beğenilere sahip dinle- yicilere seslenmek istıyordu. Bu neden- İe eski gruptan yalnızca kendisi, kanun- cu ve bağlamacı kaldı; bir de bas gitar, keman ve davul eklendi gruba. Kendisi de bir Roman olan Şenlendi- rici, 'Bergama Gaydası'nı önce yalnız- ca Roman müziği parçalanndan oluşan bir albüm olarak tasarladı. ancak sonra bu fikrinden vazgeçti: u Romanşarkua- n gentllikle 9/8'Kk ölçüye göre yazıhnış Esther Williams, iniş ve çıkışlarla dolu yaşamını bir kitapta topladı 6 Mjlyon Dolarbk Denizkızı 9 Kültür Servisi - Esther W'illiams fılmlerinde, panldayan güneşe daıma mavı sular eşlik eder. Willıams, 1940'lann sonunda ve 50'Ii yıllarda 4 HoUywood'un su perisi' unvanını aldığı seri fımleriyle MGM Stüdyolan 'na en çok para getiren yıldızdı. Olimpik sınıfa dahil yüzücülerden Willıams. absürd modalann egemen olduğu Hollywood'da sonunun Joan Crawford'a benzemesini istemedı. 'Milyon Dolariık Denizkızı' adlı kitapta özyaşamöyküsünü anlatan Willıams, bugün 76 yaşında... Ve havuzun içinde ya da dışında olsun, yaşamının tüm iniş çıkışına karşın hâlâ yüzünden gülümsemeyı eksik etmiyor. Esther Williams'ın yaşam çizgisinde, güçlü ve rekabetçi annesi Bula'nın büyük etkisi oldu. Hamileliği sırasında çocuğunu düşürmek ıçin elinden geleni yapan Bula. Esther'in doğmasını engelleyemedi. Oğlu Stanton'u, Hollywood'da şöhret basamaklannı tırmanirken 16 yaşında amansız bir hastalık sonucu kaybeden Bula, bu kez Esther'in üstüne düşmeye başladı. Yanm kalan hırslannı Esther'in omuzlanna yükleyen anne. kızının dünya yüzme şampiyonasına katılmasını sağladı. Esther, Stanton'un ölümüyle iyice yoksulluğa sürüklenen ailenin tek umuduydu. ilk Hollywood denemesinde su altında nefesini tutmayı başaramayan Williams, büyük bir mağazada çalışmaya başladı ama uzun sürmedi. Farklı bir hava yarattı Clark GaMe'la yapılan deneme çekiminin ardmdan şeytanın bacağını kırdı. Oyunculuk yönü düşük, yönetmenin 'nasıl istiyorsan öyle yap' dediği filmlerde yüzme yeteneklerini sergileyen Williams, parlak ve yavan Hollywood denklemlennin yükselen yıldızı olmuştu. Özellıkle su altı yüzüşüne, balesel ve atletık görüntüler taşıyan Busby Berkeley'in çektiğı filmlerde, Willıams, yumuşak ve sevimli danslanyla beyaz perdede farklı bir hava yaratmayı başardı. Yapım şirketlerinin aktrislere yönelik kadm düşmanlığı güden ve ölüm tehditlerine varan diktatörce tavırlanyla meslek yaşamı boyunca mücadele ettiğini kitabında belirten Williams. aralannda 'Tarzan' fılmleriyle ünlenen Johnny VV'eissmuller'ın de bulunduğu pek çok Hollywood çapkınıyla ilişkısinı ve dört evliliğini ıçeren özel yaşamının sırlarını da aktanyor. Genç kızlığında bir aile dostunun tecavüzüne uğrayan Wılliams, ış ve ev lilik yaşamı kesıntılere uğrasa da ona ıhanet etmeyen denızden hiç aynlmadığını ve her iyı yüzücünün yapması gerektiğı gıbi suya hep sadık kaldığını söylüyor. E. NYilliams, 'Holly>vood'un su perisi'ydL şarkılar. Bir albümde yalnızca bunlar oiursaçok sılocı ohır. Ama yinekendi mü- ziğinıizi çalıyoruz. Bizim için Roman, Anadolu, Trakya müziği arasmda hiç farkyok." 'Türldye'nin en iyi müzisyenleri' ola- rak nitelendırdıği topluluk üyelennınm hepsinin 'virtüöz' olduğunu viirguluyor Şenlendincı. Laço Tayfa adı altında bir araya gelince yalnızca gönüllenndeki müziği yapıyorlar ve önce kendileri için çalıyorlar Bınncil koşul 'sahne perfor- mansı tadında bir albüm ortaya çıkar- mak". "Hata yapmaktan çekinmedik, çünkü hata olmazsa yapılan işin doğai- lığı bozuluyor, içtenliği kalmıyor. Kusur- suzluğu sevmiyorum, yaptığım müzik akademik bir müzik değil. Konseıieri- miz sırasında da arkadaşlanmdan rahat da> ranmalannı istiyorum. 'Arkadaslar. istediğiniz gıbi çalın' diyorum. Bu ne- denle,bir parçayı berdefasında farkh bir şekilde yorumlayabiliyonız. Her an her şey olabilir bu gnıpta." Beş yaşından beri klarnet çalıyor Şen- lendirici. Bergama'da doğmuş, büyü- müş. 1988'de İTÜ Devlet Konservatu- ravı'na girmiş, ancak kültür derslerin- den çok başansız olduğu için okuldan atılmış. Okuduğu yıllarda Okay Temiz'le birlikte çalışmış, yurtdışına konserlere gitmiş. O sıralarda babasının da 'Laço' adlı bır grubu varmış ve grupla da dün- yanın pek çok ülkesinde çalmış, şimdi Laço Tayfa'nın dışında 'Suiukule' adlı bir başka toplulukla daha çahşıyor. Yal- nızca Roman müziği yorumlayan beş kişilik topluluk iki hafta önce Fransa'ya giderek Paris'te dört konser verdi. Hüseyin Şenlendinci, Türkdınleyıcı- sinin geleneksel müzikle olan bağının son yıllarda daha sağlamlaşmasını, ge- leneksel müzığın altyapı- ^ " " ^ ^ sının modernleştirilmesine bağlıyor. "Eskisi gibi, hep aym kahplar, ay nı düzenle- me şekilleri içerisinde yo- rumlanmıyor geleneksel müzik. At gözlükleri çıka- nhp atıldı, müzLsyenler ar- tık daha cesur davramyor- lar." Türkıye'de geleneksel müziğin bilinçli olarak ye- ni yeni dinlendiğini, bunun da müzisyenlerin geçirdiği evrimden kaynaklandığını düşünüyor "Bizler müzis- yeni hep şarkıcının arka- sında görmeye ahştık. Şar- kıcıasılsanatçı,müzisyenise yardımcı faktördü. Artık bu değişti, müzisyenler de öne çıkmaya başladılar. Bu da,çahnan müziğedaha 6ız- la özen gösterilmesini ge- rektirdi ve böy lece yenilik- ler, farklıüklar, si\ rilikler çıkıyor ortaya." Laço Tayfa, kısa süre son- ra Craig Harrfa'le birlikte konserler verecek, belki bir de albüm yapacak. Bro- oklyn Funk Essenrials'la il- gili yeni tasanlar ıçinse Hüseyin Şenlendinci "Ol- sa fena olmaz, çünkü çok tutmuştu o iş" dıyor. YAZI ODASI SELİM İLERİ Kış Sebzelepi, Kış Meyvaları Çamurlu, kirii sokaklar; trafik uğuttusu; yorgun, bezgin insanlar. Sokağa çıktınız mı, içinizdeki sı- kıntı büsbütün çoğalıyor. Sanki hiçbir güzellik kal- mamış. Gerçekten öyle mi? Bir 'güzellik' yakalamak için dörtbir yanımı kolluyordum. Sonra birden ak- lıma geldi, semtin, hem de her semtin bir köşe- sinde bir manav dükkânı mutlaka bulunur. Seb- zeleri, meyvaları seyretmek daima gönül açar. Şimdi kış mevsimi. Hep söylenegelmiştir Mey- va, sebze bolluğu yazlann zamanındadir. Oysa kış günlerinin de birbirinden güzel, birbirinden çekicı meyvalan, sebzeleri vardır. Bilmem siz de yapar mısınız, güzel bir man- zarayı seyredercesine manav tezgâhlanna da- lıp giderım. Gerçi şimdi kış-yaz diye aynlmıyor sebzeler, meyvalar. Her mevsim hepsinin serada yetişe- ni, hormonlusu ortalık yerde. Ne var ki, biz geç- mişi yaşamış olanlar için, kış, karnabahanyla, la- hanasıyla, elması, heleportakalı, mandalinasıy- la kıştır. Karnıbahar dedim, bütün kamıbaharlarda yaz çiçeklerinden izdüşümler okurum. Sıcak günle- rin o baygın kartopları, şimdi mevsim geçip gi- dince, sanki karnıbahar olmuştur. Kocaman bir demet kartopu. Lahanalann daha hüzünlü bir hali vardır. Ba- na öyle gelir ki, yaz denizlerinden, durgun ha- valann berrak sulanndan bir şeyler söyler laha- na. Yaprağında çok ınce kınşıklı deniz gezinir du- rur. Ah o kırmızı turplar ve yanı başında yeşil sa- lata, bir demet taze soğan, maydanoz, roka, dereotu. Işte yeryüzünün en güzel natürmortu. O renk uyumu, o kırmızı ve çeşit çeşit yeşil fır- tınası içinizdeki bütün sıkıntıyı siliip süpürür. Ruh karmaşalarının en güzel tedavisi, kırmızı turplu yeşil salatalı manav köşesidir. Bak iyileş! Manav sergilerinde elmalar, yazdan, hatta ilk- yazdan renkler kuşanmıştır. Aylar öncesi çiçek açmış elma ağacı, baharın yeşertisini, yazın pembeli kırmızısını biriktirmiş, bunlara sonbahar- dan benek benek sarı katmıştır. Turunçgillere gelince, onlarda sansı, kavuni- çisi, turuncusuyla daha egzotik ülkelerin yaz ğünleri hissolonur. Tropikal bir iklimden edinmiş kabuklan açılır açılmaz, portakalın, mandalina- nın, greyfurtun rayihalı sulan hep uçarı, rahat, dingin yaz zamanlanndan konuşur. Ispanakla pazıda mevsimin sonunda geçip gideceğine, yine yemyeşil bir ilkyazın çıkagele- ceğine dair işaretler yakalayabilirsinız. Bu işa- retlere pırasa da katılmak ister ama, onun hem yeşili çok uçuk bir yeşildir, hem de kar yağışını andınr beyazlan, beyaz püskülleri vardır. Çocukluğumda muz, evlerin lüks meyvasry- dı. Hele ananasın yalnızca, o da binde bir, kon- servesi yenirdi. Şimdi lükse mi alışıldı, tasarruf fikri mi sönüp gitti, muz da, ananas da baş kö- şede. Oysa kerevizle yeralması hem halleri tavırian açısından, hem gönül zenginlikleriyle benim dünyagörüşüme daha yakın. İlk bakışta, dış gö- rünümleri, yerelmasını da kerevizi de yersiz yurt- suz bir sokak çocuğu kılar. Gelgelelim ayıklanır ayıklanmaz öylesine duru, öylesine ak bir yürek- le karşılaşırsınız ki, dış görüntünün aldatıcılığın- dan bir kez daha yüzünüz kızanr. Dizi dizi havuçlar, Van Gogh'un sonbanariı fır- ça darbelerinden başka nedir?! Patates, soğan, sarmısak, havuç, bazan da kereviz yaprağı, onlar olmasa Türk mutfağının göz zevki, garnitür inceliği nasıl olabilirdi?! Somurtkan patates neredeyse yüz çeşit ye- meğin malzemesidir. Somurtkanlığına aldırma- yın, haşlanmaya başladıkça yüzü güler, gönlü- nün iyiliklerini usul usul fısıldamaya koyulur. Evet, bence bütün sebzeler, bütün meyvalar birer dost, birer güzelliktir. Ne zaman içim ka- rarsa, onlan seyrederek, seyredemesem, onla- n düşleyerek aydınlanınm. Hem sonra, herhalde fark ettiniz, kış sebze- leri, kış meyvalan alabildiğina yaz çağnşımlıdır. Sereserpe, belki de ilkgençliğimde kalmış, o baygın, güzelim yaz saatlerini bütün kış hatıria- tııiar... Takvimde İz Bırakan: "Geleceksin diye I küçük sevinçlerseqıtim ka- pımın önüne" Yeştvn Salman, Birdenbire, Adam Yayınları, 1995. John Lennon hakkmdaki dosyalar açıklanacak • LOS ANGELES (AP) - Amerikan federal sulh yargıcı Bnan O. Robbıns, FBI'a ellerinde bulunan, 198O'de öldürülen Beatles üyesi John Lennon hakkmdaki telefon konuşması notlannı ve iki mektubu açıklamalannı emretti. FBl'ın açıklamasına göre Lennon dosyasınm on sayfası, yabancı bir hükümetin ricasıyla bilerek alıkonuldu. Amerikan Sivıl Özgürlükler Birlıği'nin yaptığı açıklamaya göre bu ülkenin Ingıltere olduğu iddia ediliyor. Belgelerin açıklanması ıstemi yazar ve tarihçi John Wıener'ın kıtabının yayımlanması sonrasında gerçekleşti. Weiner'in ocakta, California Üniversitesi tarafından yayımlanan 'Gimme Some Truth: The John Lennon Files' adlı kitabı, Lennon'u konu alan ve güvenlik nedeniyle gizlenen yüz sayfalık FBI dosyasını yeniden ele alıyor. Ömer Asım Aksoy ÖdiHü roman dalında veriliyor • ANKARA (AA) - Bu yılki Ömer Asım Aksoy Ödülü'nü roman dalında vermeyi kararlaştıran Dil Derneği, başvuracak yapıtlann değerlendirmesinde derneğin amaçlanna uygun, dil özgünlüğü ile dilin kullanımındaki yaratıcılığını dikkate alacak.Başvurulann 31 Mayıs 2000 tarihine dek yapılabileceği yanşmaya katılacak olan roman kitabın 1 Ocak-31 Aralık 1999 tarihleri arasında yayımlanmış olması gerekiyor. Sonuçlar 26 Eylül 2000'de kutlanacak Dil Bayramı'nda açıklanacak ve Aksoy ailesinin katkılanyla düzenlenen yanşmanın birincisi 400 milyon TL ile ödüllendirilecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle